Melek(Kz ocuu) Anneleri Kulb



kolay gelsin canım işin zor valla
allah yardım etsin :)
 
kolay gelsin canım işin zor valla
allah yardım etsin :)

selam kızlarrr nasılsınız mihribancım çok kolay gelsin tatlımmŞenizŞeniz

sağolun hanımlar:1hug:
bu arada yarın akşam evim taşınacak
diğer evde neti hemen bağlatmaya çalışacam ama ne zaman olur nasıl olur bilmiyorum hanımlar biraz ayrı kalıcaz gibi ama er yada geç yine dönecem topiğimize şekerlerkaydirigubbakcemile3
 
ay kızlar hava bir karardı tv sinyal alamıyor ev gece gibi oldu içim kararmıştıya şimdi evde karanlık
ay ne biçim bir gün yaaaaaaa(
mihribancığım bebekim kolaylıklar diliyorum sana canım benim allah yardımcın olsun.
en kısa zamanda kolayca yerleşirsin canım
bizden çokda ayrı kalmazsın inşaallahhhh özletme kendini bebekimmmmmmmmmmmmm
muckkkkkkkkkkk sana yafruşummmmmmmmmmmmmmmmmmmmmm
 

inşallah özletmem canım bende öyle umut ediyoruma.s
dünden beri burdada hava bir tuhaf canım ama dün her tarafta yağmur yağmasına rağmen bizim burda yağış olmadı
bende hiç sevmem kapalı havaları miniğim ya benimde ruhum sıkılır seni iyi anlıyorum canım:gitme:
 
Profesör elinde içi dolu bir bardak tutarak dersine başladıHerkesin göreceği bir şekilde tutuyordu ve ardından sordu :"Bu bardağın ağırlığı sizce ne kadardır?"'50gm!' .... '100gm!' .....'125gm'..diye öğrenciler yanıtladı."Bardağı tartmadıkça gerçekten ben de bilemem," dedi profesör, "ama, benim sorum şuki :"Bu bardağı böyle birkaç dakikalığına tutsaydım ne olurdu?"'Hiçbir şey' .....diye yanıtladı öğrenciler."Tamam peki 1 saat boyunca tutsaydım ne olurdu?" diye sordu profesör bu kez..."Kolunuz ağrımaya başlardı efendim" diye öğrencilerden biri yanıtladı"Haklısın, peki şimdi ben 1 gün boyunca tutsam ne olurdu?""Kolunuz iyice ağrır, kas spazmı, batar vs gibi sorunlar yaşardınız vehastaneye gitmek zorunda kalırdınız!"... .. tüm öğrenciler çeşitli yorumlar yaptıve gülüştüler"Çok iyi. Peki tüm bu sorunlar olurken bardağın ağırlığında bir değişme olurmuydu?"diye sordu profesör."Hayır...." diye yanıtladı herkesPeki o zaman kolun ağrımasına ve kas spazmına neden olan neydi?" Öğrenciler bulmaca çözermişçesine düşünmeye başladılar. "Acıdan ve ağrıdan kurtulmak için ne yapmam gerekir bu durumda?"diye tekrarprofesör sordu."Bardağı bırakın düşsün!" diye öğrencilerden biri yanıt verdi."Kesinlikle! " dedi, profesör."Hayatın problemleri de böyle bir şeydir. Onları kafanda birkaç dakikatutarsın. Bir sorun yokmuş gibi görünür. Uzun bir süre düşünürsün. Başınızağrımaya başlar.Daha uzun düşünün. Artık seni bitirmeye ve hiçbir şey yapamamana neden olur.Hayatınızdaki mücadeleleri ve problemleri düşünmek önemlidir,Fakat DAHA ÖNEMLıSı onları her günün sonunda, uyumadan önce yerebırakmaktır (bardak gibi). Bu şekilde strese girmez, ve her gün taze birbeyin ile uyanır ve her konuyla ve yolunuza çıkan her mücadele ile başaçıkabilecek güçte olursunuz!

ayy kızlarr az önce kosişkom aradı maillerine baktınmı dedi?hayır henüz bakmadım dedim bak dedi:))
baktım bana yukardaki maili göndermiş:))
canım benim yaaa kıyamıyor şu anki stresime teselli vermeye çalışıyor
bende sizlerle paylaşayım dedim.
hadi bardakları kıralım kızlarrrrrrrrrr:)))))
muckkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkkk
 

alkisalkisalkis alkisalkisalkis alkisalkisalkis alkisalkisalkis
 
ALDIĞIMIZ FıYATA
> Keçecizâde'nin Rusya'da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad
> Paşa'ya takılır:
> - Paşa şu Girit'i satsanız!
> - Hay hay, satalım ekselans
> - Kaça satarsınız?
> - Aldığımız fiyata
> Girit'in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını
> bilen Çar sararır.
>
> BıZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ
> Sulltan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken,
> keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
> - 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor, der.
> Alparslan hiç önemsemeyerek şöyle der:
> - Biz de onlara yaklaşıyoruz.
>
> AÇLIK
> Fatih, hocası Akşemseddin'e sorar:- ınsan açlığa ne kadar dayanabilir?
> Akşemsettin cevap verir:- Ölünceye kadar
>
> ADAMA GÖRE ADAM
> ıncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde,
> elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış.
> Kral, bunları görünce dayanamayıp:
> - Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı? diye sorunca, ıncili Çavuş:
> - Osmanlılar, adama göre adam gönderirler, cevabını vermiş. Beni de
> sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek.
>
> AHMET MÜSADE ETMEZ
> Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa'ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında
> bir gençle evlenmek istediğinden bahsetmişler. Paşa hemen:
> - Ahmet müsaade etmez, demiş. Sormuşlar
> - Hangi Ahmet
> - Karaca Ahmet.
>
> AK SAKALLI
> Varna Savaşı'nda muharebe meydanında gezen II. Murad, düşman
> askerlerinin hep genç olduğunu görür. Komutanlarından birine sorar.
> "Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi
> genç, hepsi taze!" Komutan şu cevabı verir:
> - Padişahım! ıçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu f elâket gelir miydi?
>
> AKIL VERGıSı
> Dostlarında biri, Fransız kralı 15. Lui' ye:
> - Majesteleri, demiş. Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse
> budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve
> öder.
> Kral, alaylı alaylı gülerek:
> - Hakikatten enteresan bir fikir, cevabını vermiş. Bu buluşunuza
> karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum.
>
> BıLMEK ıÇıN ÖĞRENMEK
> Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç
> bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan ıbnülemin Mahmud Kemâl
> (ınal) a sormuşlar:
> - "Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha
> fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?"
> Şöyle cevap vermiş:
> - Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!
>
> BıZ HAZIRIZ
> Günlerden birgün ıtalyan büyükelçisi Ata ile görüşmek ister ve huzura
> davet edilir. O günün muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında
> konuşulduktan sonra büyükelçi: " Ekselans dün Roma ile yaptığım bir
> görüşmede hükümetimizin Hatay'ı almak istediği kararını size iletmem
> söylendi." der. Odada bir an sessizlik olur. Ata büyükelçiye birşeyler
> daha ikram eder ve iki dakika odadakiler ile başbaşa bırakır.
> Döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması ve belinde
> tabancası vardır. Doğru masasına gider, manyetolu telefondan Mareşal
> Fevzi Çakmak'ın bağlanmasını ister ve Çakmak'a:" Paşa ıtalyan
> dostlarımız Hatay'a gelmek istiyorlar hazır mıyız?" der. Fevzi Çakmak
> durumu anlar ve " Biz hazırız Paşam. " diye yanıtlar. Ata büyükelçiye
> döner ve: " Biz hazırmışız, hükümetinize söyleyin isterlerse Hatay'ı
> gelip alabilirler."
>
> BÖYLE KORUNUR
> Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa,
> onların bakımı için tanıdıklar ından birini memur tayin eder. Bir gün
> ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz,
> toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
> -Seni tebrik ederim yavrum, der. Gerçekten de gerçekten de emniyetli
> bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!
>
> CAıZE
> Şair Ebu Dellame ile Halife Mehdi arasında şöyle bir vakıa geçmiştir:
> Ebu Dellame, Abbasi hükümdarlarına bir kaside takdim eder. Halife
> kasideyi pek beğenir:
> - Sana bu kasiden için ne caize vereyim?
> - Efendimiz bendeniz bir av köpeği isterim.
> - Bu kadar güzel bir kasidenin caizesi bir av köpeği olur mu?
> - Efendim kulunuz böyle istiyor.
> Halife Mehdi işe şaşar, ama şairi de kırmak istemez:
> - Peki, istediğin gibi sana bir av köpeği versinler.
> - Fakat Efendim bendeniz ava ne ile gideceğim?
> - Hakkın var bir de at versinler.
> - A ta nasıl bineceğim?
> - Doğru, güzel bir eğer takımı da versinler.
> - Efendimiz ata kim bakacak?
> - Haklısın, bir de köle versinler.
> - Ama Efendim ben atı nerede barındıracağım?
> - Bir de ahır versinler.
> - Köleyi nerede yatırayım?
> - Bir ev versinler.
> - Bu kadar halkı ne ile doyuracağım?
> - Bin altın da haçlık versinler.
> - Efendim.
> Halife Mehdi şairin sözünü kesmiş:
> Eğer masrafı idare etmeye bir kethüda, hesapları tutmaya bir katip
> istersen köpeği geri alırım ha!..
>
> ÇANAKKALE ıÇıNDE
> ıngiliz garson, Türk müşteriye:
> -Çanakkalede çok askerimizi öldürdüğünüz için sizleri pek sevmeyiz
> deyince, bizimkinden gayet soğukkanlı bir şekilde şu cevabı almış:
> -Orada ne işiniz vardı?
>
> DERDıN DEVASIZI.
> ıbn-i Sinâ ya:
> - Dünyada devâsı olmayan bir dert var mıdır? diye sorduklarında:
> - Derdin devâsızı, iyinin kö tüye muhtaç olmasıdır, cevabını vermiş.
>
> DERS ALABıLMEK
> Lokman Hekim'e:
> - "Bilgeliğini kimlerden aldın?" diye sorduklarında:
> - Körlerden, cevabını vermiş. Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar.
>
> DOMUZ ETı
> Tarihimizde "Kafkas kartalı" diye geçmiş bulunan ımam Şamil yüz
> binlerce Rus ordularını birkaç arkadaşıyla yıllarca uğraştıran
> kahramandır.Üstat Şeyh Celaleddin Efendinin dizi dibinde Tarik-ı
> Nakşibendiyyenin âb-ı hayat pınarından kana kana içmek suretiyle
> menaviyatın zirvesine yükselirken, sol eliyle kullandığı kılıcıyla tek
> başına ordulara göğüs germek gibi bu dünyanın en büyük zevklerine de
> tatmaktan geri durmamıştır. Az bir kuvvetle uzun yıllar sürdürdüğü
> mücadelesini, esaretinden sonra aynı şekilde devam ettirmiştir.
> Ruslara esir düştüğünde; Yemek esnasında, ımam Şamil'in iştahlı
> iştahlı yemek yediğini gören çar'ın:
> "Kumandan, bu iştahla beni de yiyeceğinizden korkuyorum" demesi
> üzerine etrafındakilerin kahkahaya boğuşları uzun sürmemiş Kafkas
> Kartalı:
> "Çar hazretleri kaygılanmayınız. Ben elhamdülillah müslümanım ve domuz
> eti yemem haramdır."
>
> FATıH NıYE ÜSTÜN
> Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada 'Fatih mi yoksa
> siz mi büyüksünüz? Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
> Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim
> yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği
> yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir
> bahtiyardır.
>
> GENÇ FATıH
> Bir genç, "Fatih Sultan Mehmed'in resmini neden hep yaşlı bir insan
> suretinde çiziyorlar" diye sorunca, bir yazarımız şöyle cevap vermiş:
> - Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını
> hayallerine sığdıramıyorlar
>
> ; GÖNLÜMÜ FETHETTıĞı ıÇıN
> Fatihe sorarlar:
> -ıstanbulu niçin fethettin?
> Cevap verir:
> -Önce o benim gönlümü fethettiği için!
>
> GÜNLÜK
> Bir Hristiyan, Ahmed Vefik Paşa ya:
> -Camilerinizde niçin günlük (bir çeşit koku) yak mıyor sunuz? diye
> sorduğunda,ondan şu cevabı almış:
> -Bizimkiler abdestlidirler. Yellenmezler. Onun için günlük yakmıyoruz.
>
> HANGı BORÇ
> III. Mustafa'nın veziri Koca Ragıp Paşa'nın konağında bir Ramazan günü
> oruç üzerine sohbet yapılıyordu. Ragıp Paşa, orada bulunanlardan Şair
> Haşmet'e:
> - Haşmet! Senin de borcun var mı? diye sorunca, Haşmet:
> - Evet efendim! diye cevap verdi. Mahalle bakkalına bin kuruş, kasaba
> beş yüz kuruş.
> Ragıp Paşa gülerek:
> - Onu sormuyorum yahu, dedi. Oruç borcun var mı, sen onu söyle.
> Şair Haşmet şu cevabı verdi:
> - Paşam, oruç borcunu Allah sorar. Sizin soracağınız, kul borcudur.
>
> HERŞEYıNı ALDIM AMA.
> Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir
> takım basit işlerle Anadolu'da dolaştırır. Ama onun birgün kendisini
> görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği
> zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan ızzet Molla:
> - Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar
> iltifat edişinizin hikmeti nedir?
> Halet Efendi cevap verir:
> - Evet, ben bu adamın herşeyini aldım. Ama üzerinde bir "efendilik"
> var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda
> kalıyorum
>
> FATıH SULTAN
> Fatih Sultan Mehmet, adamları ile gezerken, yanına sokulan dilenciye
> bir altın vermiş. Dilenci parayı alınca:
> -Aman Sultanım, demiş. Koskoca bir padişah, kardeşine bu kadar para verir mi?
> Fatih Sultan Mehmet, nereden kardeş olduğunu sorunca, dilenci:
> -ıkimiz de Hazreti Ademin çocukları değil miyiz? demiş. Elbette kardeşiz.
> Sultan Fatih:
> -Bu keşfini sakın başkasına söyleme, diye gülümsemiş. Diğer
> kardeşlerimiz de pay isterse, sana zırnık bile düşmez.
>
> ıFTıHAR
> Şeyh Şâ mil, çarlık idaresi tarafından yakalanıp esir edildiğinde, Çar
> II. Aleksandır:
> - Sizin gibi büyük bir insanı misafir etmekle iftihar ederim deyince,
> Şeyh Şâmil in cevabı şu olmuş:
> - Siz benim misafirim olsaydınız, ben daha çok iftihar ederdim.
>
> ıYı BıR ÇOBAN
> Eski Roma'da eyalet valilerinden biri, Kayser Tiberius'a vergilerin
> artırılmasını teklif edince, şu cevabı almış:
> - ıyi bir çoban, koyunlarının yününü kırpar ama derisini yüzmez.
>
> KADER
> Fatih Sultan Mehmet, çocukluğunda biraz yaramazlık yapınca, babası
> olan 2. Murat Han:
> -"Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz" diye çıkışır.
> Orada bulunan ve velâyet sırrıyla kalp gözü açık olan Akşemseddin
> Hazretleri, hafifçe gülümseyerek şöyle der:
> -Peder ne der, kader ne der.
>
> KADERıN ıCABI
> Kenân Rıfâi ye sormuşlar:
> - Madem ki neticede kaderin dediği oluyor. O halde niçin çalışıyoruz?
> Şu cevabı vermiş:
> - Çalışmak da kaderin icabı olduğu için!
>
> KARINCA
> Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan
> karıncaların öldürülmesi için Şeyhül ıslam Ebussud Efendi'den şu
> beyitle fetva istemiş:
> Dırahta ger ziyân etse karınca
> Zararı var mıdır ânı kırınca
> (Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var
> mıdır?) Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:
> Yarın Hakkın divanına varınca
> Süleyman'dan hakkın alır karınca
>
> LA HAVLE VE LA KUVVETE
> Meşhur Cimri Paşa atlarının arpa yemesi gerektiğini söyleyen
> seyislerine kızar ve her seferinde "La Havle" (ya sabır!) çekermiş.Bir
> gün arabasının atları dermansızlıktan yığılıp kalınca, hiddetle
> sormuş.
> - Atlarıma ne oldu?
> Seyis, cevabı yapıştırmış:
> - Ne olacak efendim "La Havle" yiye yiye "Ve la kuvvete" (kuvvetsiz) oldular.
>
> MESELE GETıRME DE.
> Rusya sefiri meşhur ıgnatiyef memleketine giderken veda için geldiği
> Yusuf Kamil Paşa'ya:
> -'Efendimize Rusya'dan ne getireyim?' demesiyle Paşa:
> -'Bir mesele getirme de, ben hiçbir şey istemem' dedi.
>
> MÜJDE
> Harun Reşid in vezirlerinden biri, Behlül Dânâ ya latife yollu takılarak:
> - "Müjde sana ey Behlül, Sultanımız seni, domuzlarla maymunlara çoban
> tayin etti" dediğinde, Behlül şu cevabı vermiş:
> - Öyle ise kulaklarını aç da emirlerimi yerine getirmeye hazırlan.
>
> NAPOLYON
> Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon un bir muharebede tenkide
> kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:
> - Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini
> zaptetmeliydiniz, gibi fikirler belirtmeye başlayınca, Napolyon:
> - Evet, demiş. Onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
& gt;
> NE ıSABET!
> Harun Reşid, bir av sırasında hedefini ıskalayınca, yanında bulunana
> Behlül Dana Hazretleri:
> - ısabet oldu efendim, demiş. Büyük isabet oldu.
> Ve Halifenin şaşkın bakışları arasında devam etmiş:
> - Yani kuşun hayatı açısından isabet oldu
>
> NE ıŞı VARMIŞ
> Cumhuriyet'in ilanından sonra, ıstanbul'da bir resepsiyon verilir.Tüm
> dünya ülkelerinin elcileri ve ataşeleri de davet edilir. Davet güzel
> bir şekilde devam etmektedir, fakat ıngiliz ataşesi olan Binbaşının
> bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz. Bütün davet boyunca
> kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir. Ne olduğunu
> öğrenmek için yaverini gönderir.
> Yaver Mustafa Kemal'e şöyle der:
> - Paşam; kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana
> Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi.
> Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der:
> - GıT SOR BAKALIM BABASININ ÇANAKKALE'DE NE ıŞı VARMIŞ ?
>
> NE YEDıRELıM?
> Lokman Hekim'e:
> -Hastalarımıza ne yedirelim?diye sorduklarında,ş u cevabı vermiş:
> -Acı söz yedirmeyin de,ne yedirirseniz olur.
>
> SıGORTA
> ıngiliz Büyükelçisi, eski Türk evlerinin dış duvarlarına asılan "Ya
> Hafiz" (Muhafaza Eden Rabbimiz) levhalarını görünce dayanamamış ve
> Keçecizade Fuad Paşaya bunların ne olduğunu sormuş.
> Fuad Paşa ıngiliz'in tam anlayacağı dille cevap vermiş.
> - O gördükleriniz, Osmanlı Sigorta Şirketinin levhalarıdır.
>
> SIR
> Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı
> yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri
> ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona:
> - Sen sır saklamayı bilir misin? diye sormuş.
> Vezir:
> - Evet hünkarım, bilirim dediğinde, Yavuz cevabı yapıştırmış:
> - ıyi, ben de bilirim.
>
> UŞAKLIK
> ıngiliz kralı VIII. Edward ıstanbul'a Atatük'ü ziyarete geldiği zaman,
> Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. Ziyafetten önce, -"Bana
> ıngiltere sarayında verilen ziyafetler ne şekilde olur, onu bilen
> birisini, yahut bir aşçı bulunuz !.dedi.
> Ve nihayet bu sofra merasimini bilen bir zattan öğrenerek sofrayı o
> şekilde düzene koydular. Akşam kral sofraya oturunca kendisini kral
> sarayında zannederek memnun oldu. Atatürk'e dönerek:
> - "Sizi tebrik eder ve teşekkür ederim. Kendimi ıngiltere'de
> zannettim" diyerek memnuniyetini bildirdi. Sofraya hep Türk garsonlar
> hizmet etmekte idi. Bunlardan bir tanesi heyecanlanarak, elindeki
> büyük bir tabakla birdenbire yere yuvarlandı. Yemekler de halılara
> dağıldı.
> Misafirler utançlarından kıpkırmızı kesildiler. Fakat Atatürk Kral'a :
> - "Bu millete her şeyi öğrettim, fakat uşaklığ ı öğretemedim!" dedi.
> Bütün sofradakiler Atatürk'ün bu sözlerine hayran oldular. Atatürk
> garsona da "vazifene devam et" emrini verdi.
>
> YÜZÜK
> Sultan III. Ahmed Han kendisine hediye edilen çok kıymetli zümrüt
> yüzüğü, bir gün, divan t oplantısında vezirlere göstererek:
> -'Acaba bundan daha kıymetlisi var mıdır?' diye sordu. Hazirûn:
> -'Hayır Efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir
> şey olamaz'cevabı nı verdikleri halde yalnız Nevşehirli ıbrahim Paşa
> itiraz etti:
> -'Bundan daha kıymetli şey vardır padişahım!' dedi. Padişah
> beklemediği cevap karşısında sordu:
> -'Nedir?'
> -'O yüzüğün takıldığı parmak Efendim' diye cevap verdi.
 
selamlar kızlar...benimde dün korktuğum başıma geldi o kadar yağmuru yedikten sonra öğleden sonra ateşlendim,heryerim uyuşmaya ve sancılanmaya başladımmafoldumbenbütün gün yattım yemek bile yapamadım eşim gelince birşeyler hazırladı.Şenizallaha şükür bugün daha iyiyim ama korkudan sıkı sıkı giyindim.kaydirigubbakcemile2
bu arada efsunum gelmiş hoşgelmiş bende seni aramayı düşünüyordum selde sizin o taraflarıda gösterdi birşey varmı oralarda diye merak etmiştim...
 

canım benim yaaaaa
çok geçmiş olsun arkadaşımmm
şimdi nasılsın bebeğimm?
daha iyisindir inşaallahhhhh
minoset alırdım ben hamileyken o durumda sıkıca terleyip bir duş aldınmı bişeyim kalmazdı
drunada danışıp alabilirsin hamilelikte kullanabiliyor
tekrardan geçmiş olsun canım benimmmmmmmmmmmopuyorumnanaktanopuyorumnanaktanopuyorumnanaktanopuyorumnanaktanopuyorumnanaktanopuyorumnanaktan
 
tünaydınnnn şekerlerrrrr
benim şekerlerden net yeni düştü bana
başımız sağolsun kayıplarımızın ve şehitlerimizin ailelerine rabbim bol sabır versin inş
haber açmaya korkar oldumm artıkk((((((((((((((
hakkımızda hayırlısı inş daha başka kötü haberler almayızz
2gündür midem felakett ne olduğunu anlayamadım
minikcimm paylaşımlar için teşekkürler canımm
belinaycım geçmiş olsun acil şifalarrr
mihribancım kolay gesin canımm
çok özletme olur mu
 
bugün yine kasıklarım ağrıyor canım evet minoseti bende kullanıyorum ama canıma tak etmedikçe içmek de istemiyorum açıkçası,yemekten sonra alırım bir tane galiba...

selam kızlar nasılsınız, belinay geçmiş olsun, miniğim paylaşımların çok güzeldi opuyorumnanaktan

teşekkürler canlarım...opuyorumnanaktan
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…