Muhteşem Yüzyıl Star Tv

Eski Hürrem Sultan Meryem Uzerli diziden ayrılması sizi nasıl etkiledi ?

  • Bir daha bu diziyi izlemem

    OY: 54 23,3%
  • Gelen gideni aratacak gibi ama izlerim

    OY: 45 19,4%
  • Kimse vazgeçilmez değildir. Emeğe, ekibe saygı aynı keyifle izlemeye devam

    OY: 65 28,0%
  • Kararsızım ama eski tadı kalmadı. İzlesem de olur izlemesem de.

    OY: 84 36,2%

  • Ankete Katılan
    232
BİRAZ UZUN AMA OKUMAYA DEĞER


ALINTIDIR....

OSMANLIDA HAREM HAYATI


Hükümdarların çıplak cariyelerin danslarını seyrettiği idda edilen Hünkar Sofası Daire?sinin duvarlarında Bakara Suresi 257. ayetinden itibaren yedi ayet yazılıdır ki bir ayetin meali aynen şöyledir: ?Allah kendisine hükümranlık verdi diye (şımarıp azarak) Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi?? Sanki adeta Osmanlı hükümdarı bu ayetle gerçek hükümdarın kim olduğunu, hükümdarım diye şımarıp azdığı taktirde Nemrutlaşabileceği ihtimalini, hergün bilinç altına kazıyor, iman edenlerin karlı bir konumda, Nemrut gibi imansızların ise ne derece zararda olduğunu görüyor ve okuyordu.
Doğru! Bu sofada padişah eşleri, çocukları, kızları, validesi ile birlikte oturur ve helal dairesinde (yani kimseyi huzurunda yarı çıplak oynatmadan) sazlar çalınıp ilahiler söylenip eğlenilirdi. Ancak bugünkü insanların eğlence kavramından anladıkları şey otomatikman Osmanlı padişahının da öyle eğlenmiş olması gerektiğini düşündürtüyordu onlara.

36 Osmanlı padişahının içinden 15 tanesinin sadece bir veya iki kadınla birlikte olduğu diğerlerinin de en fazla yedi sekiz kadınla aile hayatı yaşadığı belgelerle kanıtlanmıştır....

1909 yılına kadar Harem Dairesi?ne padişahtan başka, ancak mecburiyet halinde Harem Ağaları ve doktorlar girebiliyorlardı. Son onüç yıllık dönem ise Haremi görenlerin hatıratlarında oldukça net bir biçimde anlatılıyor. Yazık ki (!) orada bile havuz ? hamam sefaları yok.
Peki o zaman ?Bu Harem nasıl bir yer?? denilebilir.
Kısa ve net bir cevap verelim: Tek idarecisinin Valide Sultan olduğu (yani padişahın annesi) kendisine ait, padişahın bile bozamadığı çok kesin ve katı kuralları bulunan yüzlerce genç kızın, dönemin ilim anlayışına göre en iyi eğitimi aldığı, nihayetinde de devletin önemli kademesindeki görevlilerle evlendirilerek teliyle-duvağıyle-çeyizi ile gönderildiği bir bayanlar mektebidir.
Evet, tam anlamıyla böyledir. Çünkü saraya çeşitli yollarla (esir alınarak veya satın alınarak) alınan kadın köleler yani cariyeler ?Acemi? statüsü ile saraya girerler. Bunların padişahla görüşebilmesi mümkün değildir. Öncelikle padişahla karşılaşabilecek, konuşabilecek bir eğitime tabi tutulmaları gerekmektedir. Eğer bunların içinden gerek zekası, gerek güzelliği ve kabiliyetleri ile dikkati çeken birisi olursa bunlar daha özel bir eğitime tâbi tutulurlar ki saraydaki 500-600 cariyenin ancak %10?u bu guruba girebilir. Bu %10?un içinden onları yetiştiren kalfalar ve Valide sultanın dikkatini çekebilenler ancak, has odalık olabilir ki bunlar padişahın özel hizmetlisi konumundadır.
Eğer Has Odalık olarak ayrılan cariyeler padişahın dikkatini çekmeyi başarabilirlerse, yani padişahla karı-koca hayatı yaşarsa ikbal mertebesine yükselir. Genellikle de ikballer padişahın çocuğunu doğurduğunda Kadın Efendi olurlardı.
Bunun bir üst mertebesi Kadın Efendinin Valide sultan olmasıdır ki o da ancak doğurduğu çocuk tahta çıkarsa mümkündür .Özetle bütün kıyamet 600 cariyenin içinden aynı anda sayıları dördü beşi geçmeyen Kadın Efendi ve İkballer yüzünden kopmakta.
Şunu da belirtelim ki, Osmanlı padişahı dileseydi o dönemde dünyanın her yerinde olduğu gibi bu 500-600 cariyeyi önünde resmi geçit yaptırıp içlerinden dilediğini de seçebilirdi. Bunu yapabilecek siyasal otoriteye de, cariye köle konumunda olduğu için dinsel özgürlüğe sahipti. Oysa o hareme girerken içeriye haber verilir ve onun geçeceği yol üzerindeki bütün dairelerin kapıları kapatılır, kazara bir cariye padişahla karşılaşacak olursa yaptığı edepsizlik sayılır ve o cariye cezalandırılırdı. Öyle ki kitaplar, bu ?kazara? karşılaşmalara tahammül edemeyen padişahların yüksek ökçeli takunyalar yaptırıp Harem?in içinde iken bunlarla dolaştığını yazdı. Geldiği anlaşılsın ve yolunun üzerinden çekilsinler diye. Cariyeleri bırakın, çıktığı seferde nikahlı karısını bulunduğu şehre getirtmeyi unuttuğu için karısının sitem dolu mektuplarını alan padişahları yazdı arşiv vesikaları.
Koca Sultan?ın sitem dolu mektuba cevabı ise;
?Varın söyleyin Hafsa Sultan?a: Biz gaza kılıcını kuşanmışız. Gayrısından başkasını gözümüz görmez? olacakdı.
Buraya hatıralarına ve mahremiyetlerine hürmetsizlik olmasın diye isimlerini yazmayacağımız bir hükümdarımızın gözdesi ile arasında geçenleri de almak durumunda kalacağız. Zira köle bile olsa, rızası olmadan padişah ile karı-koca hayatı yaşamadıklarının pratikte delili gibidir bu hatıra.
Koca Sultan?ın aziz ruhundan özür dileyerek;
Kızı anlatır padişahımızın: ?........... kumraldı, ela gözlü idi, 23 yaşında kadardı. Gayet de iyi tahsil görmüş, son derece zarifti. Daha saraya intisab ettiği (girdiği) günden itibaren babam kendisinden pek hoşlanmıştı. Artık, daima onu yanında gezdiriyor, kendisi ile uzun uzun, tatlı tatlı konuşuyordu. Lakin bütün bu ?iltifatı şahaneye? rağmen elâ gözlü dünya güzeli, hükümdarın bazı arzularına ?evet? demiyordu. Onun bu şiddetli mukavemeti babamın kendisine karşı alâkasını daha ziyade arttırıyordu. Bu hal böyle tam beş sene devam etti. Elâ gözlü güzelde hiç bir değişiklik yoktu..........?.
Bir bayram günü, çok güzel görünen kız padişahın huzuruna girer tebrikini yapar. Hünkar ?Hâlâ inadında devam mısın?? diye sorar. Genç kız gözlerini yere indirip susar. Bunun üzerine Hakan ? Hem sen bugün ne kadar güzelsin!? der. Genç kızın bu iltifata cevabı şu olur: ?Efendimiz!! Ömrüm oldukça size canımı feda etmeye daima hazır olacağım. Yanınızdan ayrılmam. Fakat bütün dünyayı bağışlasanız asla hareminiz olmam!.. Çünkü kocam olacak erkeğin yalnız ve yalnız bir karısı, yani tamamen bana ait olmasını isterim, aksi halde kimse ile evlenmem.....?
Güzelden ümidini kesen Hükümdar ona bir konak alır, içini donatır. 45 Yasında gayet dindar bir kıranta (oturaklı, gösterişli, bakımlı, orta yaşlı) zatla evlendirir. Kocasının tek eşi olarak hayatını devam ettirir.
Binyediyüzlü yılların başında İstanbul?a gelen İngiltere Büyükelçisi?nin eşi Lady Montague?nin hatıraları batılıların pek hoşuna gitmedi. Hareme girebilen Lady?nin yazdıkları daha önceki ve sonraki batılıların yazdıklarına ters düştüğü için, gerek o dönemde, gerekse daha sonra Lady Montague?yi yalancılıkla itham eden pek çok yazar çıkacaktı. O?nun ülkesi olan İngiltere?de üstelik de 1800?lü yıllarda, evli bir erkek çok rahatlıkla karısını gazeteye ?ihtiyaçtan satılık ev kadını? ilanı vererek satabildiği için, Osmanlının saraya giren kadın köleye maaş bağlamasını, eğitim vermesini, sonra da değerli çeyiz ve mücevherleri ile saraydan âzâd etmesini elbette anlamakta zorlanacak ve inkâr yolunu tercih edeceklerdi.
Aşağıda, onun mektuplarından yaptığımız alıntı, ne demek istediğimizi daha da iyi izah edecektir:
?Bu milletin din ve töreleri hakkında eksik bilgimiz var. Dünyanın bu tarafına seyrek geliniyor. Gelenler de ticaretten başka bir şey düşünmeyen tüccarlar. Türkler ise, bunlarla yüz-göz olmayacak kadar ağırbaşlılar. Bu sebeple tüccarların getirdikleri bilgiler yalan yanlış oluyor.
Belki de dünyanın bütün kadınlarından daha hür..... Hayatı hiç aksatmadan, zevkle süren, kaygılardan uzak yaşayan, boş vaktini komşu ziyaretleriyle, hamamlarda yıkanmakla, ya da bol para harcayıp yeni yeni modalar çıkarmakla geçiren yeryüzündeki tek kadın.
Avrupa?da hiç bir saray düşünemem ki, orada yabancı bir kadına karşı bu kadar namusluca davranılsın.
Hamamda ikiyüz kadar kadın vardı. Hiç birinde bizdeki gibi alaycı gülüşmeler ve fısıldaşmalara rastlamadım. Üstelik benim için ?güzel, çok güzel? dediklerini işittim. Bir kadının, bir başka kadın için ?güzel? diyebilmesi hâyâl bile edilemez.
Konakların hepsinde bir harem dairesi ve cariyeler var. Ancak bu cariyeler evin hanımına âit hizmetçiler. Evin erkeği ömrü boyunca bunları yolda görse tanımaz. Ne kadar garip değil mi?
Kış geceleri toplanıyorlar, geç vakitlere kadar öyle güzel ve saf eğleniyorlar ki zamanın nasıl geçtiği hissedilmiyor. Her evde misafir odaları var. İkram ve misafirperverlik Türklerin yaşama kudreti gibi bir şey.......?
Çok zor ve ağır bir konu olan Harem?i böyle bir kaç satırda özetlemek elbetteki mümkün değil. Ancak kendimizle, geçmişimizle barışma çabasının içinde küçük bir damla olmaktı niyetimiz.


Şimdi en çok konuşulan konuya, Osmanlı padişahlarının yabancı kadınlarla evlenmesine gelelim. Padişahlar neden yabancı kadınları tercih ettiler?

- Bunun çok basit cevabı var, akraba bırakmamak için. Eğer Osmanlı kadınlarından birileri ile evlenselerdi kayınpederleri, kayın valideleri, kayın biraderleri olacaktı. Onun kayınbiraderinin, kayınbiraderinin kayın biraderiolacaktı. Ben Padişahın akrabasıyım diye ahaliye zulmedebileceklerdi. Bir asiller sınıfı oluşacaktı. Tıpkı Avrupa’da olduğu gibi..

“Ben sizden daha asilim, benim kanım saraydan geliyor” falan iddialarıyla halka zulm edeceklerdi. Onun için bu zulmü peşinen ortadan kaldırdılar. isimsiz kızlarla evlendirler. Avrupalı kralların kızlarıyla falan değil. Esir kızlarla, yani cariye dediğimiz şey savaş esirleriydi.Dolayısıyla hiç akrabaları olmadı.

- Temel neden bu muydu?

- Evet buydu. ikinci neden, padişahın sarayına hangi Anadolu’dan kız alacaktınız. Sarayın, padişahın karısı olacak kadın eğitimli olması gerekiyordu. O zamanın imkanları ile kasaba ya da şehirlerde eğitim imkanları son derece kısıtlıydı. Ancak saraydaki Enderun’da ve haremde doğru düzgün eğitim verilebilirdi.
 
topik karışmış yine:125: Kazen abi bu topikte bu tartışmaları yasaklamıştı sanırım

az sonra cezalar gelir. ben tartışmam fikrimi baştan söylemiştim çünkü....

bi de kknın doğmgününde burda olmam lazım

eee sülüman isabellayı aldı mı haremine,hani toprak karşılığı satcaktı
 

nerelerdesin canım özledim seni ben kesin ceza alırım zebuşum ama ben senariste laf ettim kimseye degil, Kazen abi bunu görmezden gelme lütfen:26:
 

böyle öğrenmedik doğru ama bunun sebebi kitaplarda özel hayatına nadir yer verilmesidir.. biz vatana yaptıgı iyilikleri öğrendik gereken buydu okulda bunun öğretilmesi gerekiyodu çünkü ..
 
böyle öğrenmedik doğru ama bunun sebebi kitaplarda özel hayatına nadir yer verilmesidir.. biz vatana yaptıgı iyilikleri öğrendik gereken buydu okulda bunun öğretilmesi gerekiyodu çünkü ..

işte özel hayatını bilmeyenler şimdi diyorki vay be Kanuniye bak..,..,
 
nerelerdesin canım özledim seni ben kesin ceza alırım zebuşum ama ben senariste laf ettim kimseye degil, Kazen abi bunu görmezden gelme lütfen:26:z

nettin sen ben oyun kulübündeyim bi orda ceza almıyorum çünküm bende seni özledim canım

düşündüm şimdiisabeli vercekti hani sülüman,yoksa o halvet rüya mı:26: isabel git defol ülkene.hep bu kadını çekiyolar yaa
 

sevmiyomusun ısabeli zebuşum, herkes türkan soraya benzetiyo onu nedense
 
Muhteşem Yüzyıl'ın bir dizi olduğunu unutmayınız, diziler gerçekleri yansıtmak zorunda değildir, hatta yer yer abartılı bir anlatım üslubu kullanılır ki izleyiciler kendilerini diziye kaptırsın, bu dizide Osmanlı'nın 10. Padişahı ele alınmış olsada tarihi bir belgesel statüsünde değildir, belgeselmişcesine ele alınsaydı, İsabella Fortuna karakteri olmamalıydıki İsabella Fortuna'nın yaşadığı varsayılan dönemlerde Kanuni Sultan Süleyman'ın 7-8 yaşlarında bir çocuk olduğu kanaati yaygındır tarihçiler arasında.

Durum böyleyken diziyi dizi tadında seyretmeniz gerekirken tartışmanız ne derece doğrudur, lütfen artık ikili polemiklere girmeyiniz ve tartışmaya girmeden diziyle ilgili genel görüşlerinizi paylaşınız. Aksi halde uyarılar kaçınılmaz olacaktır.
 
sevmiyomusun ısabeli zebuşum, herkes türkan soraya benzetiyo onu nedense

canım benim hayır seviyorm,güzel kadın ama hep onu gösteriyolar. burdan Meral Okay*a sesleniyorum hep aynı kişiye yoğunlaşmayın

Türkan sultanı andırıyo azcık, ama sultanımız başkaa
 
Hürrem kolyeyi isabelin boynunda görünce çıldırdı resmen,kartal gibi atlayıp boynundan koparırımı kolyeyi
 

sevmiyomusun ısabeli zebuşum, herkes türkan soraya benzetiyo onu nedense
 
ben olsam kırardım boynunu ne demek haayalini kurduğum kolyeyi başkası takacak


Mahiye yapılan kolyeyide sülüman hürreme takmıştı ama ..


dayenin endamı yeter ablaa nigarda öyle eferim satmadı hürremi


Daye bir tane ya sopasıyla hava atıyor nigarda hoş ama

Mahidevran da yapmıştı aynısını şimdi hürreme bi şey diyen yok


Mahi takamadı kokyeyi ama hürroşa gitti

Daye hükümet gibi kadın
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…