- Konu Sahibi naneli_limon
- #101
Hangi ülkeymiş o? Sevgilerimi gönderiyorum o ülkeye.
Almanya burasi.
Aşağıdaki videoyu izleyerek sitemizi ana ekranınıza web uygulaması olarak nasıl kuracağınızı öğrenebilirsiniz.
Not: Bu özellik bazı tarayıcılarda mevcut olmayabilir.
Hangi ülkeymiş o? Sevgilerimi gönderiyorum o ülkeye.
olay nasıl baktığınızla alakalı. bir de kendi yazdıklarınızı okusanız..
ama kafa meselesi işte..
konu sahibesineydi lafım,konu başlığı iç huzurum yok değil miydi?
kendimi haklı çıkarmaya neden çalışayım sadece yorumum budur dünya görüşüm anlayışım da budur
eli maşalı sopalı hoca olduğunuzu düşünmüyorum
şiddetin her türüne karşıyım ,orantısız güç kullanımından nefret ederim ve bana göre bir cins istismardır
dikkat ederseniz kendimin de bağırdığını ve bundan rahatsız olduğumu söyledim ki bu da psikolojik şiddettir
kendimi haklı çıkarsam özeleştiri yapmazdım
tarzınız buysa zaten bir daha yorum yazmayacağım
ben ögretmen degilim
yetistirecegim yüzlerce cocuk yok
evimdeki bebegimle mükellefim su an
size yazik sizin yetistireceginiz cocuklara yazik bu KAFANIZLA
ben hiç size "yazık" gibi bi kelime kullandım mı, bir de kendinize bakın Allah aşkına ya..
sonra da diyorsunuz ki, bu kafaya yazık, bu öğrencilere yazık, şuna yazık buna yazık..
bence önce kendi yazış tavrınızı bi inceleyin de sonra bana YAZIK kelimesini kullanın olur mu.. çünkü çok yazık olacak..
Herkesten tek tek alıntı yapamadım ama tüm yorumları okudum benden sonra yazılan.
Konu konu sahibinin konusu olmaktan çıktı bu bir.
Konu sahibinin yaptığınının oluru vardır diyebilmek için bir sürü örnekler verilmiş satır aralarında;
-küfür eden öğrenci,
-arkadaşına cinsel tacizde bulunan öğrenci,
-öğretmenini döven öğrenci,
-terör propagandası yapan öğrenci,
Yazmışsınız da yazmışsınız haklı çıkmak adına.
BU ÇOCUKLAR SADECE ÖDEV YAPMAMIŞ!!!
Konuyu lütfen başka boyutlara çekmeyin.
Türkiye'nin eğitim sisteminden,velilerin eğitimsizliğinden,öğrencilerin ne derece sopalık olduğundan madem bu kadar muzdaripdiniz sizler açsaydınız bir konu konuşsaydınız aranızda.
Burada konu sahibi şuanda bozuk bir psikoloji içinde ölümü düşünmemektedir sürekli,kendi iç hezeyanları ile bugün yine tokat attım demiştir.
Lütfen biraz daha objektif olmayı tercih edin,bu konu hakkında olumsuz yorum yaparsanız eğitmenliğinize zeval gelmez kanımca!!!
bir daha söylüyorum ben ögretmen degilim
benim meslegim tartisilmiyor burada
bunu anlayamiyorsaniz ögrencilere ne anlatiyorsunuz hayret yani
dahada cevap yazmayin
YAZIK !
meslek mi tartışıyorduk burada. hiç farkında değilim. demek siz öyle yapıyordunuz. biz YAPTIĞINDAN PİŞMAN OLAN HAMİLE VE ŞU AN SIKINTILARI OLAN BİRİNE YARDIMCI OLMAYA ÇALIŞIYORDUK. ta ki laflarımız biyerlere çekilene kadar..
YAZIK olan'ın ne olduğunu anlamıştırsınız umarım..!
ATTRANTE hanım, yeri değil ama yorumlarınızı çok olumlayıcı ve yerinde buluyorum, elimden geldiğince de tüm yorumlarınızı okuyorum.
konuya gelirsek, işte veli olmayan işte öğretmen olmayan ama çevresini iyi gözlemlediği için ahkam kesmeden yorum yapabilen bir örnek sunuyorum sizlere arkadaşlar..
başlardaki bikaç yoruma bakarsanız, ne kadar aşağılayıcı ve acımasız yorumlar yapıldığını görebilirsiniz..
evet biz EĞİTMEN DEĞİL ÖĞRETMENİZ. evlerinde eğitelemeyen çoğu çocukla uğraşmak zorunda kalıyoruz. bizim okulun çevresinde polis devriye gezer. kaç çocuk için polis çağırmışızdır. polisin kaç kere çocuğa okula gelme dediğini duyduk, şahit olduk. derste yapılan çoğu aşağılayıcı yorumları, dalga geçmeleri ve laubali hareketleri saymıyorum bile.. fen dersindeki bir öğretmenin sürtünme konusu işlenirken maruz kaldığı muhabbetten bahis bile etmek istemiyorum. ben elimden geldiğince kapalı giyinme ve önlükle dolaşmaya gayret de ediyorum. çünkü çok iğrenç şeye şahit oldum. ve bunlar ortaokul öğrencileri..
eğitim evde başlar.. biz gene de eğitmeye devam ederiz öğretimle beraber.. ve psikolojinin de temellendirildiği yıllar freud a göre bebeklik ve okul öncesi çağlarıdır ağırlıklı olarak. kimse demesin, çocuk öğretmenden şiddet görüyor da o yüzden öğretmeni bıçaklıyor, ya da ilerde şiddet eğilimli oluyor diye..
tekrar ediyorum, mesleği, meslektaşlarımı ya da dayağı savunmuyorum. sadece acımasız yorum yapmayın, şartlarını bilmediğiniz insanlar hakkında atıp tutmayın diyorum.
evlenmeden önceki meslegimde yüzlerce insan ile ugrasirdik
hepsine güleryüzlü olmak zorundaydik haklida haksizda olsak medeni sekilde isimizi icra etmemiz gerekiyordu
bunu yaparken küfürde gördüm
tacizde
kücümsendimde vs bir sürü sey
hicbir zaman karsimdakine tokat dayak zaten olamaz kavga etmedim
problem cikarmadim
kaldiki ögretmenlik gibi bir meslek mukayese bile edilmez benim meslegim
ögrenciye atilan tokadin hicbir özrü yoktur
hatta evde kendie bebegine attigin tokadin bile
bebek bakiciligi yaparlar bebekleri kötü muamele ederler
yaslilara öyle
madem psk bunu kaldirmiyor benim demek istediigm yapmayin o zaman
kimsenin psk ile oynamayin hakkiniz yok
Çok teşekkür ederim güzel düşünceleriniz için.
Önceki yazımda da söylemiştim, dayak asla onayladığım bir şey değil. Ama öğretmenin çocukların şamar oğlanı olmasını da onaylamıyorum. Saygı olmalı, zaten mesleğini kötüye kullanan, gerektiği gibi yapamayan ayrışıyor. Öyle eskisi gibi değil hiç bir şey, etin senin kemiği benim sisteminde değiliz artık.
Bu arada veli ya da öğretmen değilim ama öğrenci oldum, hiç dayak yemedim, yememi gerektirecek bir şey yapmadım ta ki liseye kadar. Lise de zaten sorunlu bir çocuktum, deli dolu zamanlarım, ikinci yılımda okulda bir çeteleşme başladı ve buna karıştım. Bir kez ihtar aldım, ikincide 3 gün okuldan uzaklaştırıldım, üçüncü de okulun bahçesinde bir delikanlıyı dövdüm ama ne dövmek sanki sorunlu hayatımın bütün hıncını ondan aldım. Ve bu çocuk mahalleden arkadaşımdı, komşumun oğluydu. Kadın benden şikayetçi olmadığı gibi, bir de okuldan atılmamam için uğraştı atılmadım ama problem çocuk olmuştum okulda. Onlarca öğretmenin nasihatini dinledim, en sonunda bir gün müdür yardımcılarından biri beni odasına çağırdı, yarım saat falan konuştu, 15 yaşındayım o zaman,dinledim anladın mı söylediklerimi dedi, anlamadım hocam dedim, bir de küstahım. Eşkiya mısın kızım sen dedi; he öyleyim ne olacak dedim; peki dedi. Ağzımın ortasına okkalı bir tokat patlattı, üzerine yürüdüm, koca adam tabi =) ellerimi tuttu ne olacak şimdi dedi, arkadaşını dövdüğün gibi döveyim mi seni dedi, çeteni mi toplayıp geleceksin dedi. Unutma dövüyorsan dayak da yiyeceksin,hep efelik olmaz dedi.
Ellerimi bıraktı, tir tir titriyordum, aklıma dövdüğüm o çocuk geldi, ne yapmıştım ben, o da öyle titremişti. Ne depresyona girdim, ne de manyak oldum. Tuncel Hoca benim hayatımda o gün kocaman bir sayfa açtı, sporuma adapte oldum ve tüm dövüşme isteğimi orada harcadım, kum torbalarından aldım hıncımı, hala daraldım mı öyle yaparım. Bir daha okulda kimseyi dövmedim, o yılın sonunda okumayacağım dedim annem zorlayamadı asi bir çocuktum. Bir yıl sonra okulu akşam lisesinden bitirmemi sağlayan yine Tuncel Hocam'dır. Onu geçen yıl kaybettik, hayatının son gününe kadar, benim gibi çocukların elinden tuttu, yeri geldi nasihat etti, yeri geldi tokatladı. Ben onu hala rahmetle anıyorum, nurlarda yatsın. Liseyi bitirmemi, yüzlerce kitap okuyabilen bir kitap kurdu olmamı, katıldığım tüm şiir ve deneme yarışmalarını, yapıcı düşünmeyi, büyüğümü saymayı, şiddetten uzak durmayı ondan öğrendim.
Çok uzun oldu biliyorum ama paylaşmak istedim, ilkokul öğretmenim Neriman Hanım ve lisede Tuncel Hocam; benim psikolojimi düşünemeyen ailemden daha fazla düşündüler beni. Ben inatlaştıkça onlar peşimi bırakmadılar. İkisine de borcum büyük. Öğretmenlik çok sabır isteyen bir iş, tüm öğretmenlere saygım sonsuz ve dediğim gibi esirimiz değiller, zaten çok özverililer kınarken biraz dozunda olmak lazım. Her meslekte çıkar kötüler, her yerde var onları tenzih ediyorum. Ama attığı tokattan ötürü azap duyan bir öğretmene bu kadar yüklenmeyi doğru bulmuyorum. Bazen taşlar tık deyip yerine oturuyor, Tuncel Hoca bana o tokadı atmasaydı, hayatım çok başka şekilde devam ediyor olabilirdi.
ögretmenlik ! mi evet haklisin o da ne degil mi ?
Attraente ne yaptin sen?
Aglattin beni(((
iste gercek ogretmenlik budur
her yolu deneyen,
belki olmamasi gereken son careyi bile (!)
Öyle şeyler yaşadım ki, çok yalnız bir çocuktum, babamda kalıyordum, annemin yanına geçene kadar hep yalnızdım. Babam eve az uğrardı. Lisede o çeteci çocuklara bulaşınca, içki içtim, sigaraya alıştım, o dönemler okulların çevresinde hap satan cafeler vardı oralara takılırdım, bir iki kez kullandım bile. Tuncel Hoca nerelerden topladı beni. Benimle akran bir oğlu vardı o da okulumuzda okuyordu, kendi sorumlulukları olmasına rağmen, benim peşimi hiç bırakmadı. 17 yaşıma girdiğim yıl çalışmaya başladım, hep destekledi beni, yaptığım sporu, çalıştığım işi, erkek arkadaşımı bile annemden yıllar önce öğrenmiştir.
Koca kadın oldum hiç bitmedi öğretmenliği, sürekli yeni kitaplar bulur okumamı sağlardı. Emekli olduktan sonra beni gönderdiği akşam lisesinde öğretmenlik yaptı bir müddet, sonra akşam liseleri kapanınca bir dershanede danışman olarak çalıştı, yaşı epeyce ilerlemişti. Kanserden bitap düşene kadar hiç bırakmadı öğretmenliği ama son yıllar biraz serzenişi vardı; biz bir şeyler verdik, sizin gibi çocuklarımız da aldı ama şimdiki çocuklar almıyor, 55 yıl öğretmenlik yaptım ama şimdi torunumdan ufak çocuklar, benim kızımdan küçük anneler benim öğretmenliğimi eleştirebiliyor dedi ama noktayı da koydu, demek ki ben ve meslektaşlarım bazılarına gerekeni verememişiz dedi.
vay be ne ilgili veliler varmış.benim görev yaptığım okul öyle bi yer ki artık velilere yalvaracak duruma geldim.'lütfen şu çocukla biraz ilgilenin.lütfen evde okuma yaptırın.' daha ikinci yılım ve şu an başka bi iş imkanı bulsam koşa koşa giderim yani.öğretmen olmayan anlayamıyor gerçekten.hiperaktifi var,özürlüsü var,sesi duyulmayan var,aşırı öfkelisi var.bunların hepsini bi arada idare etmek çok zor.üstelik mesele sadece idare etmek de değil sana verilen bi plan var belirli süre içinde belirli davranışları çocuğa kazandırmak zrundasın.
konuyla çok alakalı olmadı
kusura bakmayın ama çok dolmuşum gerçekten paylaşmak istedim.benim geçen sene nerdeyse tüm yıl sesim yoktu.anca yaz ortasında kendine keldi ama şimdi yine gidiyo.şu an dayanılmaz boğaz ağrımı neyle geçireyim diye düşünüyorum.
boşuna demiyorum, şartları bilmeden konuşmak kolay diye..
yazdıklarınız konuyla artık çok alakalı.. çünkü meslekle ilgili öyle laflar oldu ki, kendimi birden savunur halde buldum.
halbuki konuya girerken yazdığım ilk cümle, bir öğretmen olsanız bu kadar peşin hükümlü ve acımasız yargılmazsınız manasına gelen bir cümle idi..
ama bizde şakşak tutmak çok önemli.. bir iki afili söz yazıp, önüme gelene iki de ben vurayım da, iki şakşak alayım.. tek dertleri bu oldu bazılarının. sözüm bi iki kişiye..
boğaz ağrına limon ve tuzu öneriyorum. yoldaşım oldu bu ikili artık. bir limon suyu ve bir kaşık tuzu iyice karıştırıp bi dikişte boğazınızı yakacak derecede için. geçene kadar günde 3 defa tekrarlayın. geçmiş olsun.
ben de burada az kaldı meslekten atılıyordum, sadece yazılanı anlayabildiğim için.. verdiğim emeklere acıyasım geldi :)