Önce Hamileydim Şimdi Anneyim


wawwww bu nasıl bir arkadaşlık ne büyük bir bağ isim olayı çok hassas senin ismini koyması ne hoş sende koyacaksın mecbur zeynep de çok güzel bi isim arkadaşım bebegine zeyneb erva koyucak zeynep değil zeyneb ama..Babasının süsü demekmiş öyle dedi...o da yakında doğum yapıcak inş..bizimkinin ismi doğmadan çook önce belliydi bir de musab vardı aklımızda ama sonra içimiz daha çok yasire ısındı işte...
 
Bornn!!! Kafamda yazacaklarımı tasarlamıştım ta ki son yazdığını okuyuncaya kadar!!! :) hastası olacak başka birini bulamadın mı kız :)??!!!

Kızlar uzun bir zamandır yazışıyoruz. Sizin de tahmin edebileceğiniz gibi benim şebeklik oranım gayet yüksek :) bi de oğluşuma bağırıp çağırmam çok çok damarıma basmadıkça. O yüzdennnnn babasını napsın beaaaa?!?! :))
 

O çocuğa büyük kötülük edecekler valla diyim yani. Herkes p ile yazacak. Kayıtlarda sıkıntı olacak. Hep muhabbeti yapılacak vsvsvs.

Musab ne beaaaaa???? İyiki Yasir koymuşunuz. Ufacık çocuğu "Musab gel yavrum" diye çağırdığını düşün...
 

aaaa musab hala favorilerim arasında... İslamda ilk öğretmen bi kere yani mesleklerimiz açısından çok manidar sonraa dur alıntılayım da vaktin varsa oku çok güzel bir hayatı var...

İslâmda ilk öğretmen.

Mus'ab bin Umeyr, hem annesi hem de babası tarafından Kureyş'in asîl ve zengin bir âilesine mensub idi. Zengin oldukları için gâyet râhat bir hayat sürüyordu. Orta boylu, güzel yüzlü, nâzik ve yumuşak huylu, son derece zekî idi. Güzel konuşurdu.

Akl-ı selîm sâhibi olduğundan, putların bir fayda veya zarar veremiyeceğini bilir onlara tapılmasından nefret ederdi. Annesi tarafından en iyi şartlar altında refah ve bolluk içinde yetiştirilmişti.

Güzel yüzlü ve zengin olduğundan Mekke halkı ona gıpta ile bakardı. Peygamber efendimiz bunun için "Mekke'de Mus'ab'dan daha zarîf, daha nârin, daha güzel kimse yok idi. Saçları kıvrım kıvrım idi." buyurmuşlardı.

Dîninden dönmedi
Bütün bu rahatlıklara rağmen kalbinde büyük bir boşluk hissediyordu Mus'ab bin Umeyr. Bu maksatla sevgili Peygamberimizin bir merkez olarak seçtiği, İslâmı anlattığı ve o zaman Mekke'de müslümanların toplandığı Erkam bin Ebi'l-Erkam'ın evine gitti. Resulullahı görür görmez Müslüman oldu.

İslâmiyeti kabûl ettiği an hayatı da birdenbire değişti. Eski servet ve zenginliğin yerini fakirlik aldı.

Âilesinin sevgili oğullarına yapmadığı eziyet kalmadı. Onu dîninden döndürmek için evlerindeki bir mahzene hapsederek günlerce aç ve susuz bıraktılar. Arabistan'ın yakıcı güneşi altında ağır ve tahammülü zor işkenceler yaptılar.

Fakat Mus'ab bin Umeyr, bu ağır ve acımasız işkenceler karşısında sabır ve sebât göstererek aslâ İslâmiyetten dönmedi. Her seferinde bütün gücüyle haykırıyordu:
- Allahtan başka tapılacak, ibâdet edilecek ilâh yoktur. Muhammed aleyhisselâm O'nun peygamberidir.

İslâmiyet'i kabûl ettikten sonra Mekke'de sıkıntı ve işkencelere mâruz kalan Mus'ab bin Umeyr, Resûlullahın izniyle iki defa Habeşistan'a hicret etti. Bir müddet orada kalıp, her türlü sıkıntıya katlandı.

Daha sonra dönüp, Peygamberimizin yanına geldi. Onun bu gelişini Hazret-i Ali şöyle anlatmıştır:

Resûlullah ile oturuyorduk. Bu sırada Mus'ab bin Umeyr geldi. Üzerinde yamalı bir elbiseden başka giyeceği yoktu. Resûlullah onun bu hâlini görünce, mübârek gözleri yaşla doldu ve:
- Kalbini Allahü teâlânın nûrlandırdığı şu kimseye bakın! Anne ve babası onu en iyi yiyecek ve içeceklerle besliyorlardı. Allah için bunların hepsini terk etti. Allah ve Resûlünün sevgisi, onu gördüğünüz hâle getirmiştir, buyurdu.

İlk öğretmen
Birinci Akabe bî'atında Müslüman olan Medîneliler, Resûlullah efendimize:
"Yâ Resûlallah! İçimizde, İslâmiyet açıklandı ve yayılmaya başladı. Halkı Allahın Kitâbına da'vet edecek, Kur'ân-ı kerîmi okuyacak, İslâm dînini anlatacak, İslâmın sünnet ve emirlerini aramızda ikâme edecek, yerleştirecek, namazlarımızda bize imâmlık yapacak bir kimse gönder" diye mektup yazdılar.

Bunun üzerine Resûlullah efendimiz Mus'ab bin Umeyr'i, Medine'ye gönderdi ve ona:
"Medînelilere Kur'ân-ı kerîm okumasını, İslâmiyetin emir ve yasaklarını öğretmesini, namazlarını kıldırmasını" emretti.

Mus'ab bin Umeyr kısa zamanda Medîne'ye vardı. Orada kendisini büyük sevinçle karşıladılar. Es'ad bin Zürâre'nin evine yerleşti. Ev sâhibi Medîneli ilk Müslümanlardan idi. Orada insanlara dinlerini öğretmeye başladı.

Mus'ab bin Umeyr'in büyük gayretleri ve hizmetleri netîcesinde İslâmiyet, Medîne'de sür'atle yayıldı. Öyle ki, İslâmiyet her eve girmiş, îmân etmeyen kalmamıştı.

Mus'ab bin Umeyr, Medîne'de Es'ad bin Zürâre'nin evinde Kur'ân-ı kerîm öğretiyor ve İslâmiyet'i anlatıyordu. Onun bu hizmetiyle Medîne'de çok kimse Müslüman oldu. Medîne'de bulunan kabîle reîslerinden Sa'd bin Muâz, Üseyd bin Hudayr henüz Müslüman olmamışlardı. Bunların durumu çevreyi etkiliyor, İslâmiyet'in hızla yayılmasını engelliyordu.

Bir gün Mus'ab bin Umeyr, bir bahçede, etrâfında bulunan Müslümanlara dîni anlatıyor, sohbet ediyordu. Bu sırada Evs kabîlesinin reîslerinden olan Üseyd, elinde mızrağı olduğu hâlde hiddetli bir şekilde gelip, şöyle konuşmaya başladı:

Sözümüzü dinle
Siz bize niçin geldiniz, insanları aldatıyorsunuz? Hayâtınızdan olmak istemiyorsanız buradan derhâl ayrılın!

Onun bu taşkın hâlini gören Mus'ab bin Umeyr;
- Hele biraz otur! Sözümüzü dinle. Maksadımızı anla, beğenirsen kabûl edersin. Yoksa engel olursun, diyerek gâyet yumuşak ve nâzik bir şekilde karşılık verdi.

Üseyd sâkinleşip;
- Doğru söyledin, dedi ve mızrağını yere saplayarak oturdu.

Mus'ab bin Umeyr ona İslâmiyet'i anlattı ve Kur'ân-ı kerîm okudu. Kur'ân-ı kerîmin eşsiz belâgatı ve tatlı üslûbunu işiten Üseyd kendini tutamayıp;
- Bu ne kadar güzel, ne kadar iyi bir sözdür. Bu dîne girmek için ne yapmalı, diye sordu.

Güzel yüzlü, tatlı dilli öğretmen cevap verdi:
- Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah demek kâfidir.

Mus'ab bin Umeyr'in, bu sözü üzerine Kelime-i şehâdeti söyleyip Müslüman olan Üseyd, sevincinden yerinde duramadı ve:
- Ben gidip arkadaşlarıma da anlatayım, diyerek ayrıldı.

Evs kabîlesinin reîsi Sa'd bin Muâz'ın ve kabîlesinin yanına varınca, Müslüman olduğunu söyledi.

Bunu gören Sa'd şaşırarak hiddetlendi ve Mus'ab bin Umeyr'in yanına koştu. Yanına varınca sert ve kızgın bir tavırla konuşmaya başladı.

Mus'ab bir Umeyr, ona da gâyet yumuşak konuştu ve oturup biraz dinlemesini söyledi. Sa'd, bu nâzik konuşma karşısında yumuşayıp oturdu ve konuşulanları dinlemeye başladı.

Mus'ab bin Umeyr, ona da İslâmiyet'i anlattı ve Kur'ân-ı kerîmden bir miktâr okudu. Kur'ân-ı kerîm okunurken Sa'd'ın yüzü birden bire değişiverdi. O da orada Müslüman oldu. Kendinde duyduğu üstün bir hâlin ve râhatlığın şevkiyle derhâl kavminin yanına gidip onlara şöyle dedi:
- Ey kavmim beni nasıl biliyorsunuz?

İlk cuma namazı
Sen bizim büyüğümüz ve üstünümüzsün.
- Öyle ise Allah'a ve Resûlüne îmân etmelisiniz... Îmân etmedikçe sizin erkek ve kadınlarınızla konuşmak bana harâm olsun.

Bunun üzerine kavmi hep birden İslâmiyeti kabûl etti. O gün kabîlesinden îmân etmedik kimse kalmadı.

Ensâr-ı kirâm , Resûlullahdan izin alarak Sa'd bin Heyseme'nin evinde ilk defâ Cum'a namazını edâ ettiler. Medîne-i münevverede ilk kılınan Cum'a namazı bu oldu.

Mus'ab bin Umeyr, Müslüman olan Medîneli müslümanlar ile ikinci Akabe bîatında bulundu. Bedr savaşında sancaktâr olup, büyük gayret ve kahramanlık gösterdi. Süveyd bin Harmale ile birlikte Abdüddâroğullarından Bedir savaşına katılan iki kişiden biri idi. Mus'ab, Uhud savaşına da katıldı. Yine sancağı o taşıyordu.

Bu savaşta Peygamberimizin yanından ayrılmayarak saldıranlara karşı koyuyordu. İki zırh giyinmişti. Bu hâliyle Peygamberimize benziyordu.

Peygamberimize benziyordu
Müşrik ordusundan İbn-i Kâmia adında biri Peygamberimize saldırırken, Mus'ab bin Umeyr onun karşısına çıktı. Bu müşrik, bir kılıç darbesiyle Mus'ab bin Umeyr'in sağ kolunu kesti. Mus'ab bunun üzerine sancağı derhâl sol eline aldı.

Mus'ab o esnâda; "Muhammed (aleyhisselâm) ancak resûldür. Ondan evvel daha nice peygamberler gelip geçmiştir" meâlindeki Al-i İmrân sûresinin 144. âyet-i kerîmesini okuyordu. İkinci bir darbe ile sol kolu da kesilince, sancağı kesik kollarıyla tutup göğsüne bastırdı ve yine aynı âyet-i kerîmeyi okudu. Bu hâliyle kendini Peygamberimize siper yapan Mus'ab bin Umeyr'in üzerine hücum eden İbn-i Kâmia, vücûduna bir mızrak sapladı ve Mus'ab bin Umeyr yere yıkılıp şehîd oldu.

Mus'ab bin Umeyr zırh giydiği zaman, Peygamberimize benzediği için müşrikler onu şehîd edince Peygamberimizi öldürdüklerini zannetmişlerdi.

Hazret-i Mus'ab şehîd olunca; onun sûretinde bir melek, sancağı aldı. Mus'ab'ın şehîd düştüğünden Resûlullahın henüz haberi olmamıştı. "İleri ey Mus'ab ileri!" diye sesleniyordu. Bunun üzerine bayrağı elinde tutan melek, geri dönüp Resûlullah efendimize; "Ben Mus'ab değilim" diye cevap verince, Resûlullah sancağı elinde tutanın melek olduğunu anladı. Bundan sonra Peygamberimiz sancağı Hazret-i Ali'ye verdi.

Resûlullah efendimiz, Mus'ab bin Umeyr'i şehîd olmuş görünce, başı ucuna dikilerek Ahzâb sûresinden:

"Mü'minlerden öyle yiğitler vardır ki, onlar Allah'a verdikleri sözde sadâkat gösterdiler. Onlardan bâzıları şehîd oluncaya kadar çarpışacağına dâir yaptığı adağını yerine getirdi. Kimisi de şehîd olmayı bekliyor. Onlar verdikleri sözü aslâ değiştirmediler" meâlindeki âyet-i kerîmeyi okudu ve sonra şöyle buyurdu:
- Allah'ın Resûlü de şâhittir ki, siz kıyâmet günü Allah'ın huzûrunda şehîd olarak haşrolunacaksınız.

Selâm vereceklerdir
Daha sonra yanındakilere dönüp;
- Bunları ziyâret ediniz. Kendilerine selâm veriniz. Allahü teâlâya yemîn ederim ki, kim bunlara bu dünyâda selâm verirse, kıyâmette bu aziz şehîdler kendilerine mukâbil selâm vereceklerdir, buyurdu.

Daha sonra Mus'ab bin Umeyr'e kefen olarak bir şey bulunamamıştı. Mekke'nin en zengin iki ailesinden birinin çocuğu olan Mus'ab bin Umeyr'in örtünecek kefeni yoktu. Vücûdu kaftanı ile ve ayak tarafı da otlarla örtülmek sûretiyle defnedildi.

Habbâb bin Eret der ki:
Mus'ab bin Umeyr, Uhud'da şehid edilince, kendisini saracak kısa bir hırkadan başka bir şey bulunamadı. Hırkayı baş tarafına çektik, ayakları açıldı. Ayaklarına çektik, baş tarafı açıldı. Resûlullah bize:
- Onu baş tarafına çekiniz! Ayaklarını otlarla kapatınız! buyurdu.
 
Yasir ve Musab ismini ben de önermiştim:)pek çok isim önerdim eşime Şamil, Muhsin.. ama aralarından Keremi beğendi. Anlamı cömertlik, ikram, asalet. Yani uzun süre bebek istedikten sonra Allah bize onu verdi diye Allahın ikramı olarak yakıştırdık.
Evet arkadaşımla çok yakınız ortaokul lise beraber okuduk ;ama maalesef mesafe olarak uzağız o şimdi ankarada. Ben hep küserdim o da tam tersi çok pozitiftir hiç küsmezdi; beni böyle sevdiği için de kendimi çok şanslı hissediyorum:)
Bazen buraya gelir, ben de nisan-mayıs gibi ankaraya gitmek istiyorum inşallah hamileliğimde sorun olmazsa.

Evet işte sorun burda; çocuk işini biliyo :) napsın babasını sende bu sabır bu şefkat varken :)
Merak etme çok kalmaz seneye babasıyla takılmak isteyecek erkek sonuçta top oynamak ister, tabanca ister -su tabancası :)

Kekilli konusunda katılıyorum sana hele o aksanı yok mu e' leri ince ince söylemesi ayyy hiç dayanamazdım :)
 

Okudum; çok güzel. O devirdeki cahil insanların yaptıkları hep tüylerimi ürpertiyor; seçtiği din yüzünden çocuğuna eziyet edebilmel vs...
Fakat Musab farklı Mus'ab farklı. Yani Türkçede o isim hiçbir zaman aslı gibi söylenemeyecekse koymamalı bence.


Muhsin ne yaaaaa??!! O tatlı Keremin Muhsin olduğunu düşünebiliyor musun??? Tamam insanlar ismiyle müsemmadır ama Kerem zaten iyi bi çocuk olcak inşallah :)

Umarım öyle olur!! Şimdilik güreşiyoruz vs ama top falan da oynamak istemem doğrusu :)
 
Pembiş benim eşim de Musab'a Mushaf ,Musa vs derler telaffuz edemezler demişti:) Born gibi ben de O'nun hayatından etkilenerek düşünmüştüm.

Zeyneb bana da daha hoş geliyor, ama dediğin gibi herkes p ile kullandıktan sonra bi anlamı yok.

Muhsin ismi de hem Muhsin Yazıcıoğlunun ismi olduğu için hem de anlamı güzel olduğu için (iyilik eden, iyi davranan kişi) düşünmüştüm.

Bu aralar Türkçe isimler de yakın geliyor, erkek olursa Bamsı Beyrek koyarmışım :)) inşallah güzel bir isim çıkar karşımıza çünkü ahirette isimleriyle çağırılacaklar yavrularımız..

Ben bugün fazla radyasyon yedim eşim kızıyo ,kaçtım herkese iyi gecelerrr
 
Son düzenleme:
Bebişlerim yazmamıyorum ama arada okuyorum. Öpüldünüz.
Özleniyorsunnnm

Kıza isim beğendiremiyoz hayret bişey:)
 

Bamsı Beyrek dedi yaaaaaaa!!! umarım kuzın olur busmaiiiii :)

Ben de yatayım bari oğlum yatalı iki saat oldu. Birazdan kalkar ama olsun :) iyi geceler topiğimmmmm :)
 
QUOTE=PembeHipopotam;33059988]Kadının önüne dünyaları serersin, "şu tarafa sersen olmaz mıydı?" Der hahahaha bknz: BENNNNNN[/QUOTE]
Ahahhaa cok dogruuuu
Ewt iste biz de onun uzerinde dusunduk uzun bi sure mus'ab cok az kisi derdi eledik o sebeple...
Bamsi beyrek ?
Bende pc basinda durdugum yetmedi simdi de telden yaziyorum sabah da kalkamiyorum diye homurdaniyorum ayip yaptigim

Aaaa..
Bu aksaamm olurummm beni kimse tutamazz seeeeen bile tutamazsin busmai yildizlar tutamaz :)))))))
 

kerem'e ceren güzel uyuyor dusunebilirsin
zeyneb ismini bende iki kızda çok düşündüm. herkes koyuyor diye vazgectim. geçen yıl kızımın sınıfında üç tane zeyneb vardi
 
kerem'e ceren güzel uyuyor dusunebilirsin
zeyneb ismini bende iki kızda çok düşündüm. herkes koyuyor diye vazgectim. geçen yıl kızımın sınıfında üç tane zeyneb vardi

Uff evet bana kalsa ben de koymam herkesin koyduğu bi isim
Ceren isminin anlamı neymiş, pek benim koyabileceğim türde değil ama evet kereme uydu
Neyse cinsiyet belli olsun da tartışırız inşallah..
 
gunaydin canlar... Masallah ne guzel kaynatmissiniz..
busmai, ben de zeyneb ismini destekliyorum ikinci ismini farkli, az duyulmus bi ad eklersen guzel bi tamlama olur.



İstanbulda lapa lapa kar yagiyor. Biz de neneye geldik. Birazdan kahvalti yapicaz. Ogleden sonra da disciye gidicem:18:
 
Günaydınlar nasılsınız bu sabah? Burada kar yeniden başladı, dün servis ara sokaklara giremediği için okula gidememişti kızım bu akşam güzelce gelirler umarım.. Dün sabah bayağı hastaydım üşütmüşüm, kahvaltıya da arkadaşım gelecekti, bizimkiler de kar sebebiyle evdeydi tabii, hasta hâlimle evi topla kahvaltı hazırla zorladı biraz, kahvaltıya özel birşey yapamadım tabii peynir zeytin Allah ne verdiyse bu arkadaşımın haftaya düğünü var , daha evvelden düğün için aldığım elbise çok ince kaldı şimdi , ince topuklu ayakkabılar desen hiç olmaz Bot giyilir ancak bu havada off insanlar neden kışın evlenir ki
Geçmişi okudum yoğun stresli günler yaşayan çalışan arkadaşlara kolaylıklar diliyorum, Borncum ablamın yanına ben olsam giderdim, eve kar getirilmesine ben de sinir olurum, Allah'tan bizim minnoşlar dün sabah çıkıp oynadılar kar da eve gelmesine gerek kalmadı hepinize hayırlı huzurlu güzel günler , sınavlarıma iki gün kaldı; geçen yıl çıkmış sorulara çalışacağım şu saatten sonra , çocuklarla ancak bu kadar napalım inşallah aynıları çıkar yine
 
Ben olsam yasiri babasına bırakır gidebildiğim kadar giderdim canım.

Kıskandım. Sizin evdeki rolleri bize benzetiyordum eşinin bütün işleri sana yıkmasını mesela. Ama bu kez olmadı:)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…