Davranış Bozuklukları Otizm

Çocuğumuzda karşılaştığımız huysuzluk, saldırı, şiddet, içe dönüklük, korkaklık, hiperaktiflik, pasiflik, dikkatsizlik, çevreye uyum, utangaçlık, hırçınlık vs birçok sorununuzun paylaşıldığı konular.
Merhaba arkadaşlar özel eğitim için rapor başvurusu yaparken bir yandan da özel eğitim meVrkezi araştırdık ve bulduk sonunda atipik otizim teşhisi almış 30 a yakın çocuk varmış.Özel eğitim uzmanı yaşadığımız şehirde sadece 2 tane var ve onlara da ulaşmak imkansız gibi birşey.Fakat bu kurumdki hocalarda alanlarında çok iyilermiş ve hatta kaydını sildirip kurtulan birçok çocuk ismi söylediler isterseniz telefon no larını verelim dediler.Siz çocuğunuzdaki gelişmeyi hemen anlayacaksınız falan dediler.benimde orda olmam gerektiğini ve kameradan izlememi söylediler.Yani içime sindi kurum.Kreşle konuşmak için gittiğimdede müdüremiz biraz beklememizi onların psikoloğundan çıkan raporu beklemizi söylediler.Kreştekiler oğlumda hiperaktiviteye bağlı dikkat ekskliğinden şüphe ediyorlar.Bizde biraz bekleyelim diğer psikolog ne diyecek ona göre karar veririz dedik.Ve şekerli paket gıdaların çocularda bu tarz problemlere neden olduğunu söylediler.Bende artık abur cuburu mümküm mertebe azaltmaya karar verdim.
 
merhaba,
benim oğlum 3 yaşında ve atipik otizm teşhisi kondu. rapor aldık, özel eğitime başlayacağız. ancak işinin ehli. gerçekten fayda görebileceğimiz bir merkez arıyorum. bazı özel eğitim merkezlerinin iyi olmadığını, otizme yönelik programlarının olmadığını duymuştum. Üsküdar'da tavsiye edebileceğiniz bir özel eğitim merkezi varsa ve bunu benimle paylaşırsanız çok sevinirim. doktorun bize tavsiye ettiği yer bostancıda ve oraya gidip gelmek çok sor olacak çünkü bir de bebeğim var ve onu uzun süre bırakamam. acil yardıma ihtiyacım var. inşallah oğlumun şansına iyi bir eğitimci buluruz.
 

Öncelikle allah yardımcınız olsun...Sakıncası yoksa yazabilir misiniz ne gibi belirtilerden dolayı bu teşhis koyuldu?
 
Amin hepimizin Allah yardımcısı olsun.
oğlum seslenildiğinde her zaman bakmıyor. göz teması var ama zayıf. yabancıları hiç istemiyor yokmuş gibi davranıyor. ona dokunmaya çalıştıklarında ağlıyor kendini yere atıyor. zaman zaman gözlerini yana ve yukarı kaydırıyor. konuşması geri. genellikle kelimeleri ters ya da tek heceli söylüyor. 3 kelimeli basit bir kaç cümle kuruyor. aynı yoldan gidip aynı şeyleri yapmak istiyor. oyuncaklarıyla oynamıyor. yalnız oynamıyor. ancak kendi etrafında dönme, dönen cisme bakma, parmak ucunda yürüme gibi davranuşları yok. çoğu şeyi anlıyor. ona sesimizi duyurmayı başarırsak komutları yerine getirebiliyor. tamamen içine kapanmış değil. isteklerini belirtirken bazen istediği şeyin adını söylüyor. vermezsem elimden tutup 'kalk' diyip beni götürüyor. bazen ayaktaysam beni o yöne doğru itiyor. yeme ve bağırsak orunları var. çok durgun ve dalgın. bir süre birşeye çok ilgi duyar ama bir süre sonra ondan sıkılır başka birşeye ilgi duyar. örn. balıklar, şekiller, kamyonlar, kardan adam, güneş, bunların hepsine bir dönem çok ilgi duydu ama şimdi ilgilenmiyor. doktor bize konuşursa düzeleceğini söyledi.
 
Bizimde ilk egitimlerimoz cok kotuydu direnc gosterdi ama 2-3 ay icinde bitti..merak etmeyin, gecici bir sure..bizde idrarda baktirdik sonuc iki hafta sonra cikacak ama bize ahmet aydin kaka testi vermedi..

merhaba,
öncelikle geçmiş olsun. ben de ahmet aydına oğlumu götürmek ve testleri yaptırmak istiyorum. nasıl nereden randevu aldınız bilgi verebilir misiniz?
 
merhabalar;
son gelişmeleri yazıyorum bizimle ilgili : oğlum artık çok güzel ve düzgün konuşmaya başladı, anlamsız seslerimiz çok çok azaldı son bir haftadır hiç yapmıyor nerdeyse,,, kreşten gelince herşeyi kendiliğinden anlatıyor, hatta komşuya oturmaya gittik çocuğun biri bunu tartaklamış odada geldi ispiyonladı bana hemen, bende onun yanağını sıktırdım dedi bide :) artık konuşmalarını herkes anlıyabiliyor çok mutluyum, kardeşiyle kavgaları azaldı paylaşmıyor hala oyuncak falan ama birlikte saklambaç yakalamacılık falan oynuyorlar,,,bazı oyuncaklarla amacına uygun oynamaya başladı artık, eskiden sadece birşeyleri bişeylerin içine tıkıp duruyordu birde vida yerlerini açmaya çalışıyordu,,,
parmak motor gelişimi için pepenin masalı tamir setini tavsiye ediyorum bu arada. vidaları falan çok büyük takma sökme çok kolay sıkılmadan oynuyor bizimkiler ve parmak becerisi biraz geriydi iyi geldi bize....
bu hafta sonu yeni el yazısını okumayı öğretmeye başlıycam inşallah, birde şu kalemi eline aldırabilsek süper olacak ama... bunada şükür...
 

gülsancım gelişmelere gerçekten çok sevindim ne kadar da mutlusun allah bize de nasip eder inşallah canım çok sevindim benim oğlanda kalem ve kağıda sardı bu ara seviniyorum duvara kartonlar astım ikisi de başına geçip karalıyorlar defter veriyorum önceden sadece minik bir çizik atardı şimdi bayağı ilerletti hamuru veriyorum yılan yapalım diyorum hemen başlıyor yılan yapmaya hoşuna gidiyor " kopar koy " kısmını pek sevmiyor ama yinede buna da seviniyorum yemek konusunda halen sıkıntımız devam ediyor birde hafta sonu eğitimcimiz aynı zamanda psikilog konuştuk bayağı aldığım eşleştirme kartlarını götürdüm fikrini almak için ve eğitim kurumunda bunların olmadığını öğrendim kendisi kaç kez söylemiş ama alınmamış bu hafta görüşcem saçmalıktan başka birşey değil eğitimcimiz kendisi birçok şeyi yapmış gösterdi kendi çabaları ile ona biraz canım sıkıldı eğitimcimiz de çok iyi değiştirmek istemiyorum ama temin etmeleri için materyalleri konuşcam bakalım
 

Çok sevindim..gulsancım biz de bugünleri görebilecekmiyiz.Benim de kızım konuşamsını artırdı çok şükür ki.ama şu anlamsız sesler bir türlü bitmiyor.Bir de çok hareketli oldu:)peşinden koşmaktan yoruluyorum:)bir de internette otizm araştırdığımda çok ağır şeyler yazıyor çok üzülüyorum.acaba hiç düzelmiyecek mi diyorum.birtek bu forumda sizlerin yazılarınızı okumak iyi geliyor.teşekkürler buradaki tüm annelere...
 
bir kaç gündür sürekli bişeyler okuyorum beynim karmakarışık havada uçuşan bilgilerle dolu. nasıl oğlumu kurtarırım bu hastalıktan diye çareler arıyorum hepiniz gibi. yaptığım araştırmalardan eğitimin tek başına yeterli olmadığına, hastalığın temel nedenine inmek gerektiğine karar verdim. hastalığın nedeni belirlenememiş olsa bile Ahmet aydının bu konudaki görüşleri bana çok mantıklı geliyor en azından aydam11 hanım gibi denemeye değer olduğunu düşünüyorum. ben önce süt ve süt ürünlerini keserek başladım, az miktarda keçi sütü veriyorum birkaç gündür ve aylardır devam eden kabızlığı bitti. bu noktadan sonra tıkanmış durumdayım. ahmet aydından ağustos ayına randevu alabildim.

daha önce bu testleri yaptırmış olan arkadaşlardan bana yardımcı olmalarını rica ediyorum. ağır metal testini ve diğer testleri muayene olmadan da gidip kendim yaptırabiliyor muyum? bir yerden başlamam lazım ne olur yardımcı olun.
 

arkadaşım ben buna inanmıyorum kabızlığı bende yaşadım ve ara ara yaşıyorum benim ikizlerim var ve kabız olduklarında çoğu ikiside oldu ve ben otizmli oğlumdan kesinlikle inek sütünü yoğurdu peyniri kesmedim hala sabah ve akşam sütünü içiyor ama bazen kabız oluyor ben şahsen bu diyetlere inanmıyorum zaten diyetlerde de göreceksin araştırırsan çoğu sağlıklı çocuklara da verilmesi gereken şeyler benim oğlum herşeyi yerdi kabızlığı önleyici tüm besinleri de ama yine de kabız oluyordu bir ara keçi sütü verdim keçi peyniri aldım ama yine kabız şimdi hiç dikkat etmiyorum zaten yemesi de sorunlu ama kabız değil sütü çok seviyor sabah akşam veriyorum yoğurt da yiyor çikolata da ama kabız olmadı mı olmuyor yani bence benim fikrim yanlış her çocukta bir değil diye düşünüyorum bu benim düşüncem tabi
 
Hafif otizmli kişilerin çok yakın zamana kadar çok yanlış değerlendirildiğini ve yaptığımız bu değerlendirme ile onları kendimizden ve toplumdan iyice soyutlamış olduğumuzu görüyoruz.

Bugün otistik diye tanı konulan çocuklar aslında ağır seviyede olup, toplumsal yaşama bizim istediğimiz anlamda uyum sağlayamayan çocuklarımızdır. Tanı konulamayacak derecede hafif otizmli olan çocukların yaşıtlarından beklenilen davranış ve toplumsal uyum alınamayınca, önceleri; tembel, başına buyruk, saygısız, geçimsiz, bencil gibi olumsuz kişilik özelliklerine bağlanıyordu. Bugün artık bu kişilik özelliklerinin çocuğu yetiştirme tarzından daha çok nörolojik rahatsızlığa dayandığı görüşü ağır basmaktadır. Ancak otizm konusundaki bilgiler oldukça yeni olduğu için ve konuda uzmanlaşma süratle ilerlediği için eskiden yaramaz denen çocukların bugün hafif otizm (asperger) tanısı ile özel eğitime alınması ile çocukların bu olumsuz kişilik özelliklerinden kurtulduğu görülmektedir. Çocuğu tembel, başına buyruk, geçimsiz ve bencil olarak adlandırılmak yerine asperger sendromlu kişi olarak tanı konulunca gelişimin olumlu olduğu görülüyor.

Çevresinden tembel, bencil, geçimsiz vs olduğunu duyan çocuk olumsuz özellikleri kendine mal ederek toplumdan kendini soyutlamak yerine, sendrom hakkında bilgi edinmekle ve giderek kendini tanımakla kaliteli bir yaşam kurma şansını elde ediyor.

Anababa ve öğretmen olarak bu konuda çok duyarlı olmalıyız. Çocuğumuzun, öğrencimizin uzun süredir taşıdığı olumsuz denecek kişilik özellikleri üzerinde düşünmemiz gerekir. Özellikle ana okulu ve ilkokul öğretmenlerine büyük görev düşmektedir. Asperger sendromu genelde ilkokula başlama çağında fark edilir. Çocuk sınıfa ve arkadaşlarına uyum gösteremez. Fiziksel hiç bir rahatsızlığı olmayan çocuk aslında algı bozuklukları içinde çabalar. Algı bozukluğu çocuğun davranışlarında kendini belli eder. Gözlemi kuvvetli anababa ya da öğretmen çocuğun zorluklarını görebilir. Zorluk çektiği alanlarda çocuğa baskı ile eğitimi sürdürmek ve diğer çocuklarla her konuda aynı seviyede olmasını beklemek hatalı olur.

Uzmanlar dünyada asperger sendromu ile yaşayan pek çok kişi olduğuna inanıyorlar. Bazıları zorluklarının bilincine vararak kendileri telafi yoluna gidebiliyor. Bir kısmı karşısına çıkan anlayışlı bir eş ile toplumsal yaşamını normal bir seviyede sürdürebiliyor. Bir bölümü ise çocukluğunda yaşadığı bazı olayların da etkisiyle (her ne kadar zeka seviyesi yüksek olsa bile) kendini çevreden soyutlayarak yetişkin psikiyatrisinde ruhsal hastalık teşhisi konulacak derecede kendini kötü hissedebiliyor.

Biz eğitimcilerin amacı ağır ya da hafif otizmli öğrencilerimize normal bir yaşam sunmak değildir. Otizmin ömür boyu süren bir engel olduğunu biliyoruz. Amacımız; öğrencilerimizin yetenek ve ilgi alanlarını görmek, eğitimi bu alanların üzerine inşa etmek ve toplumda bağımsız bir birey olarak kaliteli bir yaşam sağlamasına yardımcı olabilmektir.

Gerçek bir insan

Gunilla Gerland hafif otizmli bir İsveçli bayan. Tanı 29 yaşında iken konulmuş. Gerçek Bir İnsan, adlı kitabında otizmli bir çocuğun geçirdiklerini bize çok açık bir dille veriyor. Tanı ile birlikte bazı otizmli kişiler otizm hakkında araştırma yapıp, kendi yaşadıkları ile karşılaştırıp, telafi yollarını arayabiliyorlar. Gerland da bu araştırmacılar arasından. Kendini bu konuda uzmanlaştırarak yazdığı kitaplar ve verdiği konferanslar ile bugün özel eğitimcilere ve anababalara yardımcı oluyor. Sistem Yayıncılıkta basılan ’Gerçek Bir İnsan’ kitabını Türkçeye çevirmekteki amacım; otizmi yaşayan çocuğun dünyasına girip, otizm açısından kendimize bakabilmek ve yapılan yanlışlıkları azaltabilmektir. Gerland, insanların kopyası değil de gerçek bir insan olabilme yolundaki çabasını anlatır.

Gerland, anababa ve eğitimcilerin genelleme yapmamasını öneriyor. Bütün otizmli bireyler aynı ya da benzer zorlukları yaşamaz. Bütün mavi gözlüler aynı görüştedir, diyemediğimiz gibi, bütün otizmli kişiler aynı belirtileri gösterir, demek de yanlıştır.

Belirtilerin tümü çocukta bulunacak diye bir durum yoktur. Birkaç tanesi bulunabilir ancak öylesine ağır seviyededir ki çocuğun yaşam koşullarını ağırlaştırabilir. Bir başka çocukta belirtilerin hepsi hafif seviyede bulunabilir ve çocuğu zaman zaman zor duruma sokabilir ya da çocuk kendini idare edebilecek durumdadır. Bu nedenle anababa ve öğretmen çocuğun hafif olsa bile herhangi bir alanda gösterdiği zorluğu göz ardı etmemelidir. Bu zorlukların kalıcı olduğuna inanıldığı zaman çocuğun o konuda özel eğitim alarak engelinin küçük yaşta kontrol altına alınabilmesi için çalışılmalıdır. Açıkçası; çocuğun yaşının küçük olması eğitimin olumlu cevap vermesi anlamına gelir. Bu nedenle çocuğun bazı özelliklerini görüp de görmemezlikten gelen anababalar ve öğretmenler çocuğun geleceğini olumsuz olarak yönlendirmiş olurlar.

Gerland yaşadığı sorunları şöyle anlatıyor: Algı bozukluğu sorunu hala var. Duyu organlarının verilerini ayırıp, yerleştirme ve yorumlama zorluğu yaşıyor. Özellikle işitme ve dokunma ile gelen veriler Gerland’ın sorunu. Araştırmalara göre en çok rastlanan problem de işitme ve dokunma ile olanı. Gerland, sınıfta öğretmenin sesinin kaybolduğunu, arka plandaki seslerin öne çıktığını ve öğretmenini duyamadığını yazıyor. Birdenbire gelen yüksek seslerin -örneğin birden elektrik süpürgesinin çalışmaya başlaması- onun aklını başından alıyormuş. Kendi tecrübelerine dayanarak Gerland anababalara bir öneride bulunuyor. Elektrik süpürgesi çocuğa gösterilebilir ve çocuğa açtırıp kapattırılır. Sesin böylece çocuğun kontrolu altında olduğu gösterilir.

Sesin kaynağını çocuk görmezse aynı beklenmedik olaylardaki gibi çocuğun iç huzuru bozulabiliyor. Çocuk, değişiklikleri görür ve kontrolu elinde tutarsa iç huzuru bozulmaz. Evde herhangi gürültülü bir etkinlik yapılacağı zaman - çivi çakmak vs- çocuğu önceden hazırlamalıdır. Eğer çocuk yüksek sesten dolayı kulağında ağrı duyuyorsa bu yöntem geçerli olmaz, o zaman evde çocuğun ihtiyaçları ön plana alınmalıdır. Çevre çocuğun ihtiyaçlarına göre düzenlenmelidir.

Gerland, algı bozukluğu yaşayışını şöyle anlatıyor: ‘Benim görmemde de değişik bir özellik vardı. Biraz düz görüyordum, sanki iki boyutlu gibi ve bu, benim mekanı ve insanları anlayışımı etkiliyordu. Görmem için sanki gözlerime gidip gördüklerimi almam gerekiyordu, gördüklerim bana gelmiyordu. Ayrıca görme duyum, önceliği olan izlenimleri otomatik olarak bana vermiyor, tam tersine tüm izlenimle, aynı açıklık ve keskinlikle öne çıkıyordu. Dünya bir resim gibi görünüyordu ve bu da bazı ilginç sonuçlar doğuruyordu. Oturduğumuz sokaktaki evlerin bir içi olduğunu anlayamıyordum. Her şeyin cephesini görüyordum. Bizim evimizin bir içi olduğunu bilmeme rağmen karşımızdaki evin de bir içi olduğu bağlantısını kuramamıştım. Orası bir karton gibi dümdüzdü. Evlerin dışında, bahçelerde gördüğüm boş yüzlü insanları, o ev sahnesi için ısmarlanmış insanlar olarak algılıyordum. Aynı bizim kendi evimizde yaşadığımız gibi başka insanların da o evlerde yaşayabileceklerini düşünmüyordum.’

Çocuğun ihtiyaçlarını ön plana alıp, yaşamını ona göre düzenleyen aile çocuğunun enerjisini bozulan iç huzurunu düzeltmeye değil, öğrenmeye ve öğrendiği becerileri kullandırtmaya yönlendirecektir. Çocuk, beklemediği anda ve görmediği yerden gelen yüksek ses ile ürkebilir ve belki bütün günü ziyan olabilir. Bu durumda olan çocuğun anababası çocuk şema ile yönlendiriliyorsa, şemaya elektrik süpürgesi koyabilir. Sesten dolayı ağrı duyuyorsa, çocuk evde olmadığı zaman temizlik yapılmalıdır.

Çocuğu normal hayata alıştıracağım diye direnirsek, çocuk enerjisini sürekli harcadığından gevşeme haline geçemez, sosyal becerileri öğrenemez veya bildiklerini de kullanamaz. Normal olarak biz yetişkinler birbirimize sarılmadan önce izin istemeyiz. Sosyal yaşamda bu kendiliğinden olur. Ancak tecrübeler aniden sarılmak yerine çocuğa ‘sana sarılmama izin verir misin?’ diye sorulunca sarılmaya izin verdiği ve iç huzurunun da bozulmadığını göstermektedir. Normal hayatta böyle denilmez veya böyle yapılmaz diyerek çocuğu geleneksel şekilde yetiştirmeye çalışırsak çocuğun eğitiminden enerjisini çalmış oluruz.

Bireysel ve sezgilere dayanan eğitimin önemini gene Gerland, yaşamından örnekle veriyor. Pişmiş patatesi soymayı bilemiyormuş. Birgün yemekhanede bir öğrencinin yardımıyla öğrenişini şöyle anlatıyor. ‘-Sana öğreteyim, deyip ellerimi ellerine aldı ve adım adım nasıl soyacağımı gösterdi. O an benim için hayati bir andı, şüphesiz o bunu hemen sonra unutmuştu. İlk kez birisi, ne yapamadığımı, öğrenmem için de ne yapması gerektiğini sezgileriyle anlamıştı. Aslında öğrenme zorluğum yoktu; ama daha evvel patatesi soyamamamın nedeni, kelimelerle anlatılmasının yeterli olamamasıydı. Başkaları yaparken de bakmam yeterli değildi. Kendi ellerimle, adım adım öğrenmem gerekiyordu.’

Gerland’ın dokunma ile olan sorunları duş yapma zorluğu, düğmeler ve elbiselerdeki enseye değen etiketlerdi. Yeni kıyafetler ve yeni yıkanmış kıyafetler de sorundu. Bunlar evde kavga nedenleriydi. Tırnak kesilmesi de problemmiş. Tırnakları kesilirken acıyormuş. Bugün şöyle bir açıklama ile geliyor: ‘Acıması belki de sinir sisteminde aşırı bir uyarılma söz konusu idi. Bütün anababalar, çocuklarına sakın acımaz, acımayacak demesinler. Acır ama keser kesmez acıması biter, demelisiniz!’ Gerland sorunlarından çoğunun zamanla azaldığını söylüyor. Nedenini de bazı kişilerde sinir sisteminin daha geç olgunlaşmasına bağlıyor.

Gerland gene kitabında şöyle sesleniyor: ‘Duyarlığım acının dışında başka alanlarda da özeldi. Derime su damlaları değmesine tahammül edemediğim için duş yapamıyordum, canım yanıyordu. Su damlalarının bana batan keskin sivri uçları vardı. Her türlü yıkanma küvette oluyordu, yıkanmaya dayanabilmem için bedenimin tümüyle suyun içine girmesi gerekiyordu.’

Gerland’ın önemli bir sorunu da hareketleri birbirine bağlamak ve otomatikleştirmek imiş. Yüzmek, bisiklete binmek ve araba kullanmak gibi. ‘Dans edebilmek için söylenenlerin takip edilmesi ve insanın kol ve bacaklarının nerede olduğunu bilmesi gerekiyordu. Ben hiçbirini yapamıyordum. Bedenimin yumuşak ve bükülebilir olmasına rağmen ben, beden parçalarımın nerede olduğunu ve onların birbiriyle olan orantısını bilemiyordum. Hareketleri yapmaya çalışıyor ama yapmam mümkün olmayınca ve ötekilerin yaptığı ve benim taklit edebilmem için hangi ucundan başlayacağımı tahmin bile edemeyeceğim hareketler olunca, aklıma geldiği gibi hareket ediyordum. Kolumu ve bacağımı müziğe uydurarak rastgele sallıyordum.’

Gerland hangi hareketleri yapması gerektiğini bildiğini ancak otomatikleştiremediğini ve ayrıca etkinliğin tüm enerjisini bitirdiğini anlatır. Küçük etkinlikler bile onu öylesine yoruyormuş ki enerjisi tükeniyormuş ve çevre GerlandÕı bu yüzden tembel olarak nitelendiriyormuş.

Gerland bütün çocuklara uygulanacak bir yöntem olmadığını söylüyor. Çocuğa yakın kişiler bir dedektif gibi çalışmalı! Çocuğun davranışlarının ardında yatan nedenleri bulup, çocuğa nasıl yardım edilebileceği düşünülmelidir. Bir dedektif gibi araştırıcı olmaya Gerland bir annenin çocuğunun sorununu nasıl çözdüğünü şöyle anlatıyor: çocuk önce kırmızı yemekler yiyormuş, sonra sarı ve en sonunda da yeşil. Anne çocuğunun trafik lambalarının renklerini takip ederek yediğini anlamış ve kurduğu sistemle, ayakkabılarının rengi olan kahverengi ile köfte yedirmeyi başarıp, yemek sorununu bu şekilde çözmüş.

Okulda ve çevrede otizmli çocukların sorunlarını anlamayan ve onlara da diğer çocuklar gibi davranılması gereken kişilere Gerland şöyle cevap veriyor: ‘Bu tekerlekli sandalyada oturan birinden merdivenleri yürüyerek çıkmasını istemek gibidir!’

Özürün kişilerde değil, kişinin çevreyle karşılaşmasındadır. Kişi otist değildir. Herşeyden önce insandır. İnsan otizmli veya bir başka özürlü olabilir. ‘Dünya Sağlık Teşkilatı’

Gerland’ın önerisi şöyle: ‘Çocuk eğitilirken normallikle yaşam kalitesini yükseltmek birbiriyle karıştırılmamalıdır. Çocuğa çocuğun kendi için yardım edilmelidir, yoksa onu normal yapmak için değil. Ayaklarını sürüme! İyi çiğne! Herkes böyle yapar! Bu tip aşağılayıcı yorumlardan ancak, çocuğa çocuğun kendi için yardım edildiği zaman vazgeçilir. İnsanlar normal olmadan da iyi bir yaşam kalitesine sahip olabilirler. Önemli olan çocuğa kendine güvenini kazandırmaktır. Çocuğu normal yapmaya çalışmak, çocuğun kendine olan güvenini öldürülebilir.’

Otizmli çocuğu olduğunu öğrenen anababa için yaşam birden farklı bir boyut almaktadır. Daha önce hiç duymadığı bir kelime ile karşılaşan anababa için zor bir dönem başlamıştır. Çocuğunun otizm tanısını duyan anababa bunu bir etiket olarak alıp, orada kalmamalıdır. Otizmli çocukların anababaların kurdukları dernekler en doğru bilginin alındığı yerdir. Üye olup, son bilgileri takip etmelidir, aktif olarak çalışmalıdır. Derneğin güçlü olması demek; otizmli çocukların yararına yeni yasalar getirilmesi demektir. Her öğrenci gibi 8 yıllık zorunlu eğitim haklarını kullanabilmeleri, demektir. İş imkanları, demektir. Sosyal güvenlik, demektir.
 

Ben de neden önermediklerini çok merak ediyorum. "A dan z ye otizm rehberi" isimli bir kitap okuyorum yazarı ABD il jenny mccarthy, kendi oğlu da otizme yakalanmış ve tam da ahmet Aydın'ın uyguladığı diyetle bir yılda iyileştirmiş. Biyomedikal tedavi deniyor ve bu tedaviyi uygulayan merkezler varmış. Bu kadına çok fazla talep olunca kitap yazıp herkese ulaşmaya karar vermiş. Henüz tamamını okuyamadım ancak okuduğum kadarıyla aynı diyet ve oğlumdaki doğumdan itibaren değişiklikler, ortaya çıkan belirtiler v.s... okuduklarım sonra sanki taşlar yerine oturdu.
 
benim farkettiğim en önemli şey bu ses tekrarları aşırı hareketlilik vs ile ilgili çikolata yada şekerli bir şey yedikten sonra coşuyor resmen, bazı çikolatalarda hiperaktiviteye neden olur uyarısı var arkalarında onlara dikkat etmeye çalışıyorum şu sıra....
düzelecek emin ol canım, sadece eğitime ve ilgiye ağırlık ver bol çocuklu ortamlara sok oyun oynamayı öğret ve mutlu et, alternatif tedaviler sadece zaman kaybı, doğal beslenmesi yeterli emin ol, ben hiçbir diyet uygulamadım sadece sağlıklı besledim oğlumu, kazen diyetine kesinlikle inanmıyorum öyle olsa oğlum uyuşuk kalmalıydı çünkü hamurişnide çok yiyor süt ve ayranıda çok içiyor, hiç kısmadım.... 6 aylıkken ceviz vermeye başladım oğluma, 1 yaşından sonrada balık yağı vermeye başladım, d vitaminini hiç aksatmadım bebekken bunlar beyin gelişimi için çok önemli otizmde... en büyük hatamız tv ve bilgisayarı çocuğa vermek olmuş, birde asosyal bir yaşantımızın olması ve çocuğu izole etmemiz...
alternatif tedavileri soran arkadaşlar olmuş benim şahsi düşüncem sadece para tuzağı bunlar, paranız çoksa ve eğitimine yeteri kadar ağırlık veriyorsanız denenebilir, ama kanıtlanmış kesin bir tedavi yöntemi yok otizmin, sadece eğitim kanıtlamış.... 100 çocuktan 5 i otizmi yenmişse tesadüf olma ihtimali çok yüksek bence bu yöntemlerin... bence eğitimden ve çocuğu sosyalleştirmekten başka yolu yok bu illetin...
blue09 birde daha önce bahsetmiştim burda üniversitede bir doç dr var zamanında %80 otizmli bir çocukken şuan dr olmuş tanışamadım hala kendisiyle ama demekki ağır otizmi bile yenebiliyor insan hemde o şartlada, bundan 30 sene öncesini düşünsene... bizim eski hocamızın atipik otizmli öğrencisi kendi elektronik tamirci dükkanını açmış çokta iyi para kazanıyormuş, bunlar medyada yer almıyor ama otizmi yenen çok sayıda insan var belki tuhaf bazı davranışları kalacak ama kendi yaşamını idare ettirecekler inşallah, hem etrafıma bakıyorumda normal görünen okadar tuhaf insanlar varkiii...
 
Son düzenleme:
herkese merhaba gülsancım oğluşundaki gelişmelere çok sevindim.Darısı bizlere olur inşallah.Bence çocuklarımızın hiçbirşeyi yok sadece yaptığımız en büyük yanlış onları tv ve bilgisayar ile iç içe ve sosyal ortamlardan biraz izole büyütmemizden kaynaklanıyor.Aman yorulmasın asansore bindir çok yürümesin kucağına al.Kendi yiyemez üstü kirlenir dur ben yedireyim.Aman yemeğini yemiyor reklamları açayım.Diğer çocuklardan grip virüsü kapar yanlarına gitmesin evde dört duvar arasında sanal dünyaya hapsettik istemeden çocukları.Şahsen bunlar benim yaptığım yanlışlardı.Ama ben inanıyorum okul yaşına kadar eğitimle,kreşle anne ve baba olarak elimizden geleni yaparsak telafi edecez.Geçi şuan benim oğlum özel eğitim almıyor kreş psikoloğunun raporunu bekliyorum.Bakalım ne diyecek.
 
gülsan senin yazdıklarını okudukça içime su serpiliyor resmen çok sağol canım bizde malesef daha konuşma başlamadı ama algısı, gözlemlemesi çok güzel taklitlerde başladı bakalım zaman neyi göstercek psikiyatri doktoru vermeyin dergi gazete dedi ama tutamıyorum çocuğu yolda gazete görse saldırıyo resmen bazen durduramıyorum ve veiryorum çok hoşuna gidiyo napsam bilemedim
 
arkadaslar benim 5 yasında bir oğlum var.seslenince cevap weriyor.komutlarımı yerine getiriyor.sadece biraz göz temasımız zayıf fakat onuda bayağı ilerlettik.simdi haftada 3 saat özel ders alıyor.biraz konusmamız geri ama bana derdini anlatabiliyor.cocuklarla arası cok iyi oyunlar oynayabiliyo.sadece sayılara cok takıntılı toplama yapabiliyor.ingilizce 100 ekadar sayabiliyor.pedagog otizm bulguları war dedi yabancılarla fazla konusmuyor diye sizce benim oğlum otizmlimi.kesin krese yollayın dedi pazartesi krese baslayacak fakat bize cok baglı bende ikinci oğluma hamileyim.krese gitmek istemiyor nasıl alıstıracaz bilmiyorum durumumuz bu.benim oğlum sadece cevresine karsı ilğisiz
 
kesinlikle katılıyorum aynı hataları bende yaptım üstüne birde 3 yılda 3 il ve 3 bakıcı değiştirdik biz ortama adapte olamadı birtürlü oğlum ve hiç arkadaşı olmadı kreşe başlayana kadar

neden yasakladı gazete dergiyi takıntısımı var? eğer takıntısı varsa o takıntıyı kitaplara çevirmeye çalış canım küçük kitaplar satılıyor marketlerde 1-2 tl, resimleri çok yazıları az hikaye kitapları varya onlardan al oku hem hayalgücü gelişir hemde konuşmasına katkı sağlar, eğer illaki gazete dergi istiyorsa çocuk dergilerinden alıp avantaja dönüştürebilirsin bu takıntıyı canım, pepe trt-çocuk dergileri çok güzel deneyebilirsin... bizimkisi mayonez ve kaşık çatal takıntılıydı birara hala arar ara hortluyor mayonez illaki masada duruyor hala
duyu bütünleme çalışması yapın evde top atınca ne attın oğlum, kim attı, kime attın şeklinde sorular sorarak konuşmasındaki eksiklikleri tamamlayabilirsiniz, bu sorular ekleri söylemesini kolaylaştırır, eksik yönlerini geliştirmeye çalışın birini tamamlayınca diğerine geçin... devamlı konuşun onunla bildiğini bile tekrar öğretin ona, kaşıkla ne yaparız oğlum yemek yeriz, yemek bitince ellerine sağlık demedin oğlum, afiyet olsun gibi günlük herşeyi tekrar edin bir süre sonra gelişmeleri farkedersiniz, bu konuşma konusunda duyu bütünleme çalışmalarının biz çok faydasını gördük...
kreşe göndermekte çok geç kalmışsınız, çocuğunuzun size bağımlılığı yalancı bir bağımlılık bence çünkü bunu siz yapıyorsunuz, normal bir çocuk bile 3,5 yaşında kreşe 4,5 yaşında anaokuluna gidiyor, bizim yaptığımız en büyük hata çocuğumuzun yapamayacağını düşünüp kanatlarımızın altında tutmak ve hayatı kaçırmasına sebep olmak,,, bizde tam bu hatalarımızdan bahsediyorduk üstüne geldiniz normal çocuklar bile kreşe ilk başta gitmek istemez ilk hafta ağlar duygu sömürüsü yapar ama siz gidene kadar yapar bunu ben kreşe oğlumu bıraktığımda kendini yerden yere atarak ağlardı ama hiç taviz vermeden öğretmenine teslim edip çıkardım, kapıdan dinlerdim bir kaç saniye sonra susardı sonra kameradan izlerdim gayet keyifle oyuncaklarla oynuyor olurdu,, bu duygu sömürülerine kendinizi alıştırın ve ağlarsa ağlasın diyip bırakın içerde onunla çok güzel ilgilenecekler emin olun, pes ederseniz çocuğunuzun hayatından çalarsınız, kardeşinin gelmesi bazı olumsuzluklara neden olacak kıskançlık gibi onu taklit etmesi gibi gerilemeler yaşayabilir bunu otizme bağlamayın sakın sıradan çocuk davranışı bunlar ama eğitimine sekte vuruyor bayaaa, tabi her çocuk farklıdır belkide olumlu yanları daha çok olur sizde....
durumunuz hafif gibi görünüyor... otizmmi değilmi bilemeyiz biz ama en kötüsüne göre hareket etmek en iyisi, belkide uyaran eksikliğidir ama ya değilse ?? siz önleminizi alın boşyere eğitim aldığını da düşünmeyin hiç, belki bu eğitimler ilerde çocuğunuzun yaşıtlarından bir tık önde olmasını sağlar bilemeyiz....
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…