Sevgili günlük, şöyle bir resme uzaktan baktım ve..
Yaşamam gereken ne varsa yaşamışım meğerse ben geçtiğimiz 6 yıl içerisinde. Henüz 24 yaşındayım ama hayatın bana bundan sonra öğreteceği çok da birşey kalmamış aslında. Bugünlerde eski ben'leri dönüp sorguluyorum. Bilhassa yakın geçmişten uzak geçmişe doğru gidiyorum, herkes mersine ben tersine hesabı. Şu buhranlı günleri nasıl atlatırım, o gücü nerede bulurum aranıyorum. Nasıl oldu da böyle kurbağa misali suyun ısıtıldığını farkedemedim? Bekliyorum beklemesine de henüz bir ilhamın geldiği yok. Anneme yardıma gidiyorum gündüzleri, eğer erken uyanmışsam kafama göre bir şeyler pişiriyorum mutfakta. Bak mesela bugün kazandibi yaptım ama dibini yakamamışım hiç sorun değil. O kadar derdin tasanın içinde bunu da kendime dert edecek değilim. Kafam dağılsın diye yapıyorum zaten. Yarın ne pişirsem biraz sonra karar vericem ona da. Akşam Ghajini diye bir Hint filmi seyrettim. İçim dışım gerildi resmen, biraz sonra kapımı polis çalacak hayatımı hapiste geçireceğim diye panik atak nöbeti tuttu. O nasıl bir aşk filmdir arkadaş, inanki macera filmi falan olsa içinde bu kadar cinayet olamazdı. Herneyse, az önce eski sevgilimle telefonda konuştum. Arkamda bıraktığım kalbi kırık herkesin gönlünü almaya çalışıyorum. Sanki vadem dolmuş, gider ayak elimden gelen tüm iyi şeyleri yapmalıymışım gibi. Bilmem, belki de dolmuştur. Şu lanet KPSSnin başına bi otursam, belki vicdanım rahatlar, kafam rahatlar, kalbim rahatlar. Ama tedavi olmayı reddeden ve sadece yukarıdan bir mucize bekleyen hasta gibiyim. Önce kendime yardım etmem gerekir, ki yardım istemeye yüzüm olsun. Önce kendimi sevmeliyim değil mi? Daha kaç günüm, kaç ayım dinlenmek yerine yorulmakla geçecek?