Sevgili günlük;
Ankaradan gitme isteğim tavan yaptı bugün. HAYIRLISIYLA ve bize şuanki hayatımızı aratmayacak bir şehre gitsek ya... Vardır bir hayır diyorum, Rabbim hayırlısını yazar diyorum; sabrediyorum... Ben alışamadım büyük şehre, Ankara bana göre çok büyük, çok kalabalık, trafiği çok... Ben tüm esnafın yerlilerini tanıdığı, sokağında rahatça dolaşabildiğim bir ilçede büyüdüm... Hoş şimdi oralarda kötü olmuş; öyle diyorlar... Yaylamı, portakal ağaçlarının güzelliğini, limon ağaçlarının kokusunu, güdüklü çorbasını özledim... Kalesini, denizini, balıkçılar kahvesini özledim... Kokusunu, yeşilliğini, insanlarını özledim... Sorun orayı özlemem değil; çok şükür ki eşimleyim... Ama Ankara çok boğuyor bizi; daha doğrusu Ankarada yaşayan akrabalarımız... Annemin sürekli baskı yapmasını, babamın alınganlıklarını, kız kardeşimin laf sokmalarını, eşimin babasının "her akşam yemeği bizde yiyeceğiz bundan sonra" diye bize sormadan karar almalarını, bir de cici kayınvalidenin laf çarpmalarını artık çekemiyorum... Her gün ağlatan biri oluyor beni; ben ağladıkça da eşimin gözleri doluyor, üzülüyor...
Çok doluyum sevgili günlük, ağladım ağlicam... Gözlerim dolu dolu son 2-3 saattir...