sinifi susturamiyorum. agliycam

Üniversite de dersten kalma olduğu için sizin yöntem sizde tutar ama ortaokul lisede tutmaz hocam...

öğrenciyi hiçbir şekilde bırakamıyorsun... düşük sözlü notu bile vermek mümkün değil... öğrenci devamsızlık haricinde ne yaparsa yapsın geçeceğini biliyor... devamsızlıkta kılığına uyduruluyor zaten...yani hiçbir şekilde kalma yok.
Anladim. Sanirim tek yapilacak sey o zaman sadece ders vermek degil, dersiv zevkli hale getirmek de gerekiyor. Ara sira onlarinda konuya dahil olmasi icin bir tartisma konusu acmak, ne biliyim belki bir anidan bahsetmek ya da bir kitaptan bahsetmek gerekiyor. Bunu ben de yapiyorum. Bazen onlara anne gibi ama aradaki mesafeyi hep koruyarak yaklasip sorunlarina ayiriyorum dersin bir kac dakikasini. Bu onlarin hosuna gidiyor. Aslinda bizim tek gorevimiz sadece ders vermek degil, onlari hayata da hazirlamak. Bununla ilgili bazen yasamdan kesitler vermek, konusmak hoslarina gidiyor. Bilmiyorum ki baska neler yapilabilir. Tam ergenlik donemi icin gercekten zor. Sizin isliniz gercekten bizlerden daha zor.
 
Üniversite de dersten kalma olduğu için sizin yöntem sizde tutar ama ortaokul lisede tutmaz hocam...

öğrenciyi hiçbir şekilde bırakamıyorsun... düşük sözlü notu bile vermek mümkün değil... öğrenci devamsızlık haricinde ne yaparsa yapsın geçeceğini biliyor... devamsızlıkta kılığına uyduruluyor zaten...yani hiçbir şekilde kalma yok.
Anladim. Sanirim tek yapilacak sey o zaman sadece ders vermek degil, dersi zevkli hale getirmek de gerekiyor. Ara sira onlarinda konuya dahil olmasi icin bir tartisma konusu acmak, ne biliyim belki bir anıdan bahsetmek ya da bir kitaptan bahsetmek gerekiyor. Bunu ben de yapiyorum ara sira. Bazen onlara anne gibi ama aradaki mesafeyi hep koruyarak yaklasip sorunlarina ayiriyorum dersin bir kac dakikasini. Bu onlarin hosuna gidiyor. Aslinda bizim tek gorevimiz sadece ders vermek degil, onlari hayata da hazirlamak. Bununla ilgili bazen yasamdan kesitler vermek, konusmak hoslarina gidiyor. Bilmiyorum ki baska neler yapilabilir. Tam ergenlik donemi icin gercekten zor. Sizin isliniz gercekten bizlerden daha zor.
 
Öğrenciyle ilk tanistigin bir kac hafta içinde otoriter davranacaksin öğrenci senden çekinecek. Sonra sohbet muhabbet katacaksın araya böylece sevmeyede baslicak. Yani hem sizden korkacak hem sevecek . Ben hem sohbet ederim hemde kızınca susarlar . Çok aşırıya gidenler olur bir iki onların saçının yan tarafından hafiften çekerim. Orası çok acıtır ama vurma gibi şiddet degil . Tabi üzülüyorum bunu yapınca ama maalesef görüyorum bazen bazılarının anladığı dil bu oluyor . Susturunca net ve sert olman gerek . Otoriter olmazsan öğrenci çok suistimal eder . Okulumuzda bir sınıf var berbat ötesi yaramazlar . Ailesi mezun olsun yeter diyor . Birgün çok fena tak etti canima tutanak tuttuk ailelerini cagirdik. Idare başka okula nakil olcaksınız dedi aileler üzüldü etti uyardılar. Biraz biraz düzeldi. Tutanak tutabilirsiniz bazılarına.
Öğretmen olmanın en saçma ve en zor kısmı maalesef sınıf yönetimi. Bazıları da ödül çok seviyor sözel olarak baya duzeldin aferin vs diyorum gaza geliyor dersi dinliyor :)
Cok acitiyor yapinca uzuluyorsun ama siddet degil ha. Nasil oluyor bu ? Umarim kayda alirlar da inkar edemeyecegin duruma düşersin.
 
Öğretmenler sizin gözünüzde nedir acaba
Bu yazdığından siz bunu anliyorsaniz asıl size bravo :)))
Konunun başlığını bir okuyun bakalım öğretmen küçüğünü sevmesin güvenmesin tehlikeye açık hale gelsin .. Hadi öğretmen içinde egitemediginiz o çocuklar yüzünden aynı şeyi düşünün bakalım. Yapar mısınız hayır! Öğretmen olaydın susturaydın demekki becerememissin A öğretmeninde bunu yapmiyor sizde niye yapıyor dersiniz.. haylaz yanlış eğitilmiş cocugun son anladığı dil şiddeti kullaninca susturdugu icin B öğretmenini örnek gosterirsiniz.
Öğretmenin horozu çoktur .

öğretmen hanım, siz çok acıtır dediğiniz yöntemle çocuğa şiddet uyguluyorsunuz.
ve olur da ortaya çıkarsa, inkar ederim yani yalan söylerim diyorsunuz.
üstelik bu yaptığınız bir haltmış gibi gelip burada akıl verircesine anlatıyorsunuz.

öğretmene/öğretmenliğe lafım yok, kendine saygı beklerken saygısızlık yapana,
terbiye beklerken terbiyesizlik yapana,
dürüstlük beklerken yalan dolana başvurana var.
allah sizin gibilerle karşılaştırmasın.
inşallah bu yediğiniz halt bir gün ifşa olur da çocuğun orasını burasını çekiştirmek neymiş görürsünüz.
 
Hayat Hint filmlerine benzemiyor lafıma taş atmışsınız.Evet sözümün arkasındayım.Bu filmleri çok vizyonlu bulup hayata geçiren varsa sıraların üstüne çıkıp müzik eşliğinde dans ediyordur herhalde o filmlerde öyle oluyorda,ya da öğretmen gelir ve yaramaz sınıfa dramatik bir konuşma yapar.Sınıf mum gibi olur.Çok etkileyici ve gerçekçi Cidden.2-3 tane dandik film izleyince bakış açısı gelişmiyor haber vereyim.
'Taş atmak' benim tercih ettiğim bir tabir değil.
Sözünüze taş atmadım,size ve sizin gibi düşünen meslektaşlarıma tavsiyede bulundum.
Bu filmleri 'dandik' olarak tabir ediyorsanız ve filmlerden tek çıkarımınız;
'müzik eşliğinde sıraların üzerinde dans edildiği ve öğretmenin dramatik konuşmalar yaptığı' ise zaten söylemek istediğimi anlatamamışım demektir.
45 yaşındayım,yılların öğretmeni ve idarecisiyim.
Kendi bakış açısından bu kadar emin,
eğitim anlamında geleneklere sıkı sıkıya bağlı ve eskiye özlem duyan bir meslektaşımla yani sizinle belli ki 'eğitim ve çocuk' konusunda çok farklı düşünüyoruz.
Ben,kişinin okuduğu her türlü yazılı materyal,
izlediği her türlü görsel materyal,
yaptığı gözlem,mesleki deneyim ve meslektaşlarıyla olan fikir-gözlem paylaşımı ile geliştiğine ve yenilendiğine inanıyorum.
Sizin gibi genç bir meslektaşımla,
tavsiye ettiğim filmlerin 'dandikliği' yerine felsefesini,içeriğini,çocuğa bakış açısını ve
20-30 yıl önce 'öğretmen' olan bazı kişilerin çocuğa yaklaşımını tartışmayı tercih ederdim.
Belki bir dahaki sefere...
 
Öğrenciyle ilk tanistigin bir kac hafta içinde otoriter davranacaksin öğrenci senden çekinecek. Sonra sohbet muhabbet katacaksın araya böylece sevmeyede baslicak. Yani hem sizden korkacak hem sevecek . Ben hem sohbet ederim hemde kızınca susarlar . Çok aşırıya gidenler olur bir iki onların saçının yan tarafından hafiften çekerim. Orası çok acıtır ama vurma gibi şiddet degil . Tabi üzülüyorum bunu yapınca ama maalesef görüyorum bazen bazılarının anladığı dil bu oluyor . Susturunca net ve sert olman gerek . Otoriter olmazsan öğrenci çok suistimal eder . Okulumuzda bir sınıf var berbat ötesi yaramazlar . Ailesi mezun olsun yeter diyor . Birgün çok fena tak etti canima tutanak tuttuk ailelerini cagirdik. Idare başka okula nakil olcaksınız dedi aileler üzüldü etti uyardılar. Biraz biraz düzeldi. Tutanak tutabilirsiniz bazılarına.
Öğretmen olmanın en saçma ve en zor kısmı maalesef sınıf yönetimi. Bazıları da ödül çok seviyor sözel olarak baya duzeldin aferin vs diyorum gaza geliyor dersi dinliyor :)
Keşke 'saçları şakak bölgesinden çekmenin
çok acıttığını' bildiğinizi yazmasaydınız.
Keşke 'yaptığım yanlış,üzülüyorum' yazmasaydınız.
Keşke 'öğrenci şikayet ederse,inkar ederim' yazmasaydınız.
O zaman,bu kadar vahim ve iç acıtan
bir hal almazdı durum.
'Yeni mezun,üniversitedeyken pedagoji derslerine kendini çok verememiş,
henüz yolun başında genç bir meslektaşım'
der ve size ışık olmaya çalışırdım.
Çok çok üzgünüm.
 
Siz de konusun hocam ne zarar gelir. Dersi biraz sohbetle acın konuya doğru gelin. Tadını alsınlar. Konu hızlı biterse kalan vakitte devam ederiz diyin. Bazen öğretim diye diye eğitimi kaçırıyoruz. Ben mesela bu hafta ilk 15 dakika deodorant ve kötü koku hakkında sohbet ettim. Bazen doğa ağaçlar belgeseller hakkında da konuşurum. Daha zor öğrencilerle daha yakın temas kurarım. Mesela sınıfı boşaltacağım girerim koluna hadi gel hava alalım biraz d vitamini sentezleyelim derim. Ya da sınıfta konuştuğu için yerini degistirdigim çocukla zitlasmam canım senin enerjin bana iyi geliyor daha yakın oturman gerektiğini hissettim derim. Sizi severlerse üzmekten korkarlar. Gerçek saygı böyle elde edilir.
 
Bir yerlerde yanlış bir şeyler var . Ben 90’larda çocuktum. Anne babamdan ne dayak yedim ne de azar , fakat babamızın bir öksürüğü bizim hizaya gelmemize yeterdi.
Kimse bana ödevimi yap demezdi mesela, o sorumluluk bana aitti. Şimdi çocuk kitabını okula götürmese , öğretmen annesine söylüyor. Karne günü veliler çocuklardan evvel okula üşüşüyor .

Son dönemlerde; yok doğal ebeveynlik , yok çocuğunuza asla sesinizi yükseltmeyin, aman çocuğun psikolojisi ona bozulur şuna sıkılır vs diye diye ; yeni nesil anne babalarda otorite sorunu , çocuklardaysa , öğretmeni bile dinlememe, anne babaya karşı gelme durumlarına neden oldu .
Biz ki Öğretmeni dinlemeyecektik . Ayakkabısı boyasız , saçı biraz uzun diye , herkesin önünde rezil ederlerdi oğlanları hatırlıyorum.
Allah yardımcınız olsun gerçekten işiniz çok zor. Özellikle 10-14 yaş aralığı çok zor, ne çocuk ne yetişkin, ellerinde telefon tablet. Ana babalardan da korkmazlar gerçi ama siz aileleri ile ciddi bir konuşma yapsanız , insallah düzene girerler.
 
Bir sürü güzel tavsiye gelmiş zaten ama ben de size oturma planı yapmanızı tavsiye edeceğim. Yan yana gelince çok konuşan öğrencileri ayrı ayrı oturtacak şekilde bir oturma planı düzenleyin, sizin dersinize böyle oturmalarını isteyin. Bir kopyası sınıftan bir öğrencide kalsın o denetlesin herkes yerinde oturuyor mı diye, bir kopya da sizde olsun arada kontrol edin. Bu olay da işleri bir nebze kolaylaştırıyor.
 
Keşke 'saçları şakak bölgesinden çekmenin
çok acıttığını' bildiğinizi yazmasaydınız.
Keşke 'yaptığım yanlış,üzülüyorum' yazmasaydınız.
Keşke 'öğrenci şikayet ederse,inkar ederim' yazmasaydınız.
O zaman,bu kadar vahim ve iç acıtan
bir hal almazdı durum.
'Yeni mezun,üniversitedeyken pedagoji derslerine kendini çok verememiş,
henüz yolun başında genç bir meslektaşım'
der ve size ışık olmaya çalışırdım.
Çok çok üzgünüm.

bir tek ben mi farkettim acaba dedim...

saç çekmek nedir,inkar etmek nedir?
nasıl rahatça uyur insan ?
 
bir tek ben mi farkettim acaba dedim...

saç çekmek nedir,inkar etmek nedir?
nasıl rahatça uyur insan ?
Okudum okuyalı bu yorum zihnimden gitmiyor.
Yapılan yanlışı geçtim yanlışın içselleştirilmesini ve bu kadar rahat dillendirilmesini anlamakta zorlanıyorum.
'Şecaat arzederken,sirkatin söylemek' dedikleri bu olsa gerek.
Meslektaşına tavsiye veren öğretmenin yöntemi;
'çok can acıtan saç çekmek' ve 'sorulursa inkar etmek'.
Bunu da 'anladıkları tek dil bu'diye kılıfına uydurmak.
Hiç bir anne-babanın evladına,
mesleğimiz 'öğretmenlik' diye onların,
canını veya ruhunu acıtacak yöntemleri kullanmaya hakkımız ve yetkimiz yok.
Bu konu tartışmaya kapalıdır.
Üstelik çocuk-yetişkin fark etmez,
birinin canını yakarak veya ruhunu örseleyerek ona bir şey öğrenebileceğimize inanmıyorum.
Sadece geçici olarak,belli bir süre,
istenmeyen davranışı engellersiniz hepsi bu.
Bu sözde eğitim yönteminin,
hayvanlar üzerinde kullanılması bile tartışma konusuyken,
bir insan evladına reva görmeyi,
bir anne ve öğretmen olarak kabul etmiyorum.
Şiddetin en yakışmadığı meslek grubudur öğretmenlik.
Son söz olarak,çocuklardan önce,
bazı meslektaşlarımızın eğitimsel anlamda yenilenmeye ve insan ruhundan-psikolojisinden beslenen yeni bir bakış açısına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.
 
Okudum okuyalı bu yorum zihnimden gitmiyor.
Yapılan yanlışı geçtim yanlışın içselleştirilmesini ve bu kadar rahat dillendirilmesini anlamakta zorlanıyorum.
'Şecaat arzederken,sirkatin söylemek' dedikleri bu olsa gerek.
Meslektaşına tavsiye veren öğretmenin yöntemi;
'çok can acıtan saç çekmek' ve 'sorulursa inkar etmek'.
Bunu da 'anladıkları tek dil bu'diye kılıfına uydurmak.
Hiç bir anne-babanın evladına,
mesleğimiz 'öğretmenlik' diye çocukların,
canını veya ruhunu acıtan yöntemleri kullanmaya hakkımız ve yetkimiz yok.
Bu konu tartışmaya kapalıdır.
Üstelik çocuk-yetişkin fark etmez,
birinin canını yakarak veya ruhunu örseleyerek ona bir şey öğrenebileceğimize inanmıyorum.
Sadece geçici olarak,belli bir süre,
istenmeyen davranışı engellersiniz hepsi bu.
Bu sözde eğitim yönteminin,
hayvanlar üzerinde kullanılması bile tartışma konusuyken,
bir insan evladına reva görmeyi,
bir anne ve öğretmen olarak kabul etmiyorum.
Şiddetin en yakışmadığı meslek grubudur öğretmenlik.
Son söz olarak,çocuklardan önce,
bazı meslektaşlarımızın eğitimsel anlamda yenilenmeye ve insan ruhundan-psikolojisinden beslenen yeni bir bakış açısına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.

inşallah bir gün bilinçli bir veliye denk gelir o saç çekmesi ne diyelim,
hem saçını çekip hem çocuğu yalancı çıkarmak, inkar edilebilir cümlesi çok iç bulandırıcı, öğretmenliğe tamamen ters.
ben nasıl yalan söylemeyi bu kadar hak görürken o çocuklara değerleri anlatabilirim, ya da şiddetin kötülüğünü.
 
Böyle bir şey hiç denemedim ama 8. Sınıflarda uygulanabilir gibi gelmedi bana hocam. Siz hangi sınıflarda yapıyorsunuz?
Ben ilkokul öğretmeniyim fakat bu yöntemi ortaokulda da uygulayanlar var. Uygulanabiliyor, kendi sınıf özelliklerinize göre geliştirebilirsiniz.
 
Okudum okuyalı bu yorum zihnimden gitmiyor.
Yapılan yanlışı geçtim yanlışın içselleştirilmesini ve bu kadar rahat dillendirilmesini anlamakta zorlanıyorum.
'Şecaat arzederken,sirkatin söylemek' dedikleri bu olsa gerek.
Meslektaşına tavsiye veren öğretmenin yöntemi;
'çok can acıtan saç çekmek' ve 'sorulursa inkar etmek'.
Bunu da 'anladıkları tek dil bu'diye kılıfına uydurmak.
Hiç bir anne-babanın evladına,
mesleğimiz 'öğretmenlik' diye onların,
canını veya ruhunu acıtacak yöntemleri kullanmaya hakkımız ve yetkimiz yok.
Bu konu tartışmaya kapalıdır.
Üstelik çocuk-yetişkin fark etmez,
birinin canını yakarak veya ruhunu örseleyerek ona bir şey öğrenebileceğimize inanmıyorum.
Sadece geçici olarak,belli bir süre,
istenmeyen davranışı engellersiniz hepsi bu.
Bu sözde eğitim yönteminin,
hayvanlar üzerinde kullanılması bile tartışma konusuyken,
bir insan evladına reva görmeyi,
bir anne ve öğretmen olarak kabul etmiyorum.
Şiddetin en yakışmadığı meslek grubudur öğretmenlik.
Son söz olarak,çocuklardan önce,
bazı meslektaşlarımızın eğitimsel anlamda yenilenmeye ve insan ruhundan-psikolojisinden beslenen yeni bir bakış açısına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.

işin daha ilginç kısmı bunun yanlışlığı dile getirildiğinde, ben çocuğumu premses yetiştiren, saygıyı öğretmeyen sorumsuz anne oluyorum.
çocugu şımartmak yada her dediğini yapmak, dünyada bir tek o varmış gibi davranmakla; çocuğu adam yerine koyup beklediğim saygıyı ona da göstermek, kimsenin canını yakamayacagını söylemek aynı şey mi?

gerçekten çocuğumun tehdit edilmemesini ve şiddet görmemesini istemek beni kötü anne mi yapıyor?
bunu öğretmeninden gören çocuğa ben nasıl arkadaşına yada kardeşine yapmaması gerektiğini açıklayacağım?
yada öğretmeni yaptığı şeyi çocuğun gözünün içine baka baka inkar ederken nasıl yalan söyleme diyeceğim?

ben mi çok bütün hayata yayıyorum. çocukta bu öylesine olup bitiyor ve geçiyor mu?
 
'Taş atmak' benim tercih ettiğim bir tabir değil.
Sözünüze taş atmadım,size ve sizin gibi düşünen meslektaşlarıma tavsiyede bulundum.
Bu filmleri 'dandik' olarak tabir ediyorsanız ve filmlerden tek çıkarımınız;
'müzik eşliğinde sıraların üzerinde dans edildiği ve öğretmenin dramatik konuşmalar yaptığı' ise zaten söylemek istediğimi anlatamamışım demektir.
45 yaşındayım,yılların öğretmeni ve idarecisiyim.
Kendi bakış açısından bu kadar emin,
eğitim anlamında geleneklere sıkı sıkıya bağlı ve eskiye özlem duyan bir meslektaşımla yani sizinle belli ki 'eğitim ve çocuk' konusunda çok farklı düşünüyoruz.
Ben,kişinin okuduğu her türlü yazılı materyal,
izlediği her türlü görsel materyal,
yaptığı gözlem,mesleki deneyim ve meslektaşlarıyla olan fikir-gözlem paylaşımı ile geliştiğine ve yenilendiğine inanıyorum.
Sizin gibi genç bir meslektaşımla,
tavsiye ettiğim filmlerin 'dandikliği' yerine felsefesini,içeriğini,çocuğa bakış açısını ve
20-30 yıl önce 'öğretmen' olan bazı kişilerin çocuğa yaklaşımını tartışmayı tercih ederdim.
Belki bir dahaki sefere...
O filmleri izle bakış açısın değişsin falan yazdığınız için 3-5 filmle bakış açısı değişmez demiştim.Sonuçta o filmlerin çekildiği yer olan Hindistan'ın eğitim ve insana değer konusu da ne kadar kötü olduğu ortada.Filmler tamamen insanları etkilemek için vitrin.20-30 yıl önce köy enstitülerinden mezun olan insanlar ise bizden çok daha öğretmen,çok daha iyi eğitim almış insanlar her ne kadar siz tırnak içinde yazsanızda... 1970 yılında lise öğrencisiyle konuşma videosu vardı bir ara,izlediğimde muhteşem bir Türkçe duymuştum.Şimdinin spikerlerinde bile olmayan...Dayak konusunu hiçbir mesajımda savunmadım.Ama disiplin cezası ve sınıfta bırakmanın kaldırıldığı bir eğitim doğru değildir.Her eylemin onla orantılı bir sonucu olması gerektiğini savunuyorum.
 
Son düzenleyen: Moderatör:
O filmleri izle bakış açısın değişsin falan yazdığınız için 3-5 filmle bakış açısı değişmez demiştim.Sonuçta o filmlerin çekildiği yer olan Hindistan'ın eğitim ve insana değer konusu da ne kadar kötü olduğu ortada.Filmler tamamen insanları etkilemek için vitrin.20-30 yıl önce köy enstitülerinden mezun olan insanlar ise bizden çok daha öğretmen,çok daha iyi eğitim almış insanlar her ne kadar siz tırnak içinde yazsanızda... 1970 yılında lise öğrencisiyle konuşma videosu vardı bir ara,izlediğimde muhteşem bir Türkçe duymuştum.Şimdinin spikerlerinde bile olmayan...Dayak konusunu hiçbir mesajımda savunmadım.Ama disiplin cezası ve sınıfta bırakmanın kaldırıldığı bir eğitim doğru değildir.Her eylemin onla orantılı bir sonucu olması gerektiğini savunuyorum.
Genç meslektaşım siz önceki yorumlarınızda,
20-25 yıl önceki öğretmenlerden bahsettiniz.
Köy Enstitüleri ise 1954 yılında kapatıldı.
Yani son mezunlarını vermesinin üzerinden
65 yıl geçti.
Diyelim ki son mezunların okutup-yetiştirdiği öğretmenlerden bahsediyorsunuz,
eğer öyleyse en başında 'eski öğretmenler' gibi muğlak bir ifade yerine köy enstitüsü mezunlarını kastettiğinizi belirtseydiniz daha anlaşılır olurdu.
Bu kurumla ismi özdeşleşen politik düşünceye, kendimi yakın hissetmesem de bu durum,
köy enstitülerinin hakkını teslim etmeme engel değil.
Yaparak-yaşayarak eğitim verilmesi ve öğrencilerin hayata hazırlanması,temel yaşam becerilerinin kazandırılması takdire şayan.
Montessori eğitim sisteminden izler taşıyor gibi gelir hep bana.

Bununla birlikte geçmişe takılıp kalmak ve ona özlem duymak bizi bugünden ve gelecekten koparır.
Geçmiş adı üstünde geçti,gitti ve geçen zamanı geri almak mümkün değil,
öyleyse 'çevremdeki herkes geçmişteki eğitimin ve öğretmenlerin daha iyi olduğunu söylüyor'
söylemini bırakıp,geçmişten dersler ve deneyimler çıkararak, geleceğimizi şekillendirmek için gayret etmeliyiz diye düşünüyorum.

Hint filmlerine gelince müzik ve dans,
Hint kültüründe,insanların kendini ifade etme şekli,adeta iletişimin olmazsa olmazı.
Bu filmleri beğeniyor ve tavsiye ediyor olmam,
benim de 'vur patlasın,çal oynasın' tarzında sıraların üzerinde gezmeyi tavsiye ettiğim anlamına gelmiyor.
Ben içerikten ve bakış açısından bahsediyorum.

Ayrıca Amir Khan sadece bir oyuncu ve yönetmen.
Ülkesindeki eğitim sistemini düzenlemek ve insan kalitesini yükseltmek gibi bir yetkisi ve misyonu yok.
Kendisi insana,çocuğa,ilişkilere ve eğitime kafa yoran,bu konudaki duygu ve düşüncelerini de sinema sanatıyla ifade eden biri.
Hiç birimizin bir filmle hayatı tamamen değişmediği gibi bir ülkenin gidişatı ve kaderi de elbette bu filmlerle değişmeyecek.
Bunlar sadece çabadır,tohum ekmek gibi düşünün.
Bu tohum elbette yeşerip,filizlenecek.
Belki 10 yıl sonra,belki 100 yıl sonra.
Benim anlatmak istediğim bize hitap etmese bile
'bu insan bu filmlerde ne anlatıyor?
Bakış açısı ne?' Anlamaya çalışmamız lazım.
'Dandik filmler' diye küçümsemek gösterilen çabanın değerini azaltmağı gibi bize de bir şey kazandırmıyor.

Burda elbette benim de esas meselem
Hint sinema sektörü değil.
Konu burdan ilerlediği için gündem bu oldu.
Ben gelişime inanan bir eğitimci olarak Finlandiya eğitim sistemini de merak eder incelerim,Güney Kore eğitim felsefesini de,
Hint sinemasını da.

Disiplin,ders geçme,müfredat,Türkçemizin kullanımı gibi sorunlara ek,
yapısal pek çok sorun var eğitim sistemimizde,
bunda sizinle hemfikirim.
Bunları çözmenin yolu da okuyup,izlemekten, araştırmaktan,dünyayı gezmekten,
gözlem yapmaktan,deneyimlerimizi paylaşıp,seviyeyi yüksek tutarak tartışmaktan geçiyor.

Ben,meslektaşım olan sizinle,
bu konularda konuşmak-tartışmak isterim.
'Hint filmi izleyince bir şey değişmiyor,
haber vereyim' şeklindeki sıradan,herkesin kurabileceği cümleler okumak yerine.
Sevgiyle kalın...
 
işin daha ilginç kısmı bunun yanlışlığı dile getirildiğinde, ben çocuğumu premses yetiştiren, saygıyı öğretmeyen sorumsuz anne oluyorum.
çocugu şımartmak yada her dediğini yapmak, dünyada bir tek o varmış gibi davranmakla; çocuğu adam yerine koyup beklediğim saygıyı ona da göstermek, kimsenin canını yakamayacagını söylemek aynı şey mi?

gerçekten çocuğumun tehdit edilmemesini ve şiddet görmemesini istemek beni kötü anne mi yapıyor?
bunu öğretmeninden gören çocuğa ben nasıl arkadaşına yada kardeşine yapmaması gerektiğini açıklayacağım?
yada öğretmeni yaptığı şeyi çocuğun gözünün içine baka baka inkar ederken nasıl yalan söyleme diyeceğim?

ben mi çok bütün hayata yayıyorum. çocukta bu öylesine olup bitiyor ve geçiyor mu?
Sizin bu yazdıklarınızda yanlış hiç bir şey yok.
Anne olarak aynı duyguları paylaşıyorum sizinle.
Problem şu:
Hepimiz tartışmaya,gardımızı almış ve kılıçlarımızı kuşanmış olarak başlıyoruz, birbirimizi dinlemiyoruz,anlamak içinse hiç uğraşmıyoruz.
Bizim fikrimiz en doğrusu.
Acaba bu karşıt fikirde,
az da olsa haklılık payı olabilir mi?
Diye bir ihtimali bile hesaba katmıyoruz.
Karşımızdakiyle uzlaşamadık mı?
Gelsin,
Algılama özürlüsünüz,
anlayışınız kıt,
evde bir çocukla başedemeyen bana mesleğimi öğretmesin,
sen önce çocuğuna terbiye ver,
para almasını biliyorsunuz,o zaman işinizi de düzgün yapın.
Bu liste uzar,gider.
Alın öğretmeni,vurun veliye.

Tartıştığım insana 'beni anlamıyorsun' demekten bile imtina ederim.
Bunun yerine 'ben kendimi tam ifade edemedim' ya da 'anlatamadım sanırım'
demeyi tercih ederim.
Eğitimci olma iddasındaysanız,
en azından eğitimle ilgili topiklerde bir duruş ve seviye sergilemek lazım diye düşünüyorum.
 
öğretmen hanım, siz çok acıtır dediğiniz yöntemle çocuğa şiddet uyguluyorsunuz.
ve olur da ortaya çıkarsa, inkar ederim yani yalan söylerim diyorsunuz.
üstelik bu yaptığınız bir haltmış gibi gelip burada akıl verircesine anlatıyorsunuz.

öğretmene/öğretmenliğe lafım yok, kendine saygı beklerken saygısızlık yapana,
terbiye beklerken terbiyesizlik yapana,
dürüstlük beklerken yalan dolana başvurana var.
allah sizin gibilerle karşılaştırmasın.
inşallah bu yediğiniz halt bir gün ifşa olur da çocuğun orasını burasını çekiştirmek neymiş görürsünüz.
Helal olsun yorulmadan anlatıyorsun. Yeğenimin kolunu ısıran, ittiren ufaklığa sen ne güzelsin saçların ne harika demiştim... Şimdi ne zaman görse sarılır. Yeğenimi de çok seviyor. Saçını çekseydim keşke hiç aklıma gelmedi (!) Sevgi herşeyi çözer, hele çocuklarda. Bayılıyorum hepsine :KK200:
 
Okudum okuyalı bu yorum zihnimden gitmiyor.
Yapılan yanlışı geçtim yanlışın içselleştirilmesini ve bu kadar rahat dillendirilmesini anlamakta zorlanıyorum.
'Şecaat arzederken,sirkatin söylemek' dedikleri bu olsa gerek.
Meslektaşına tavsiye veren öğretmenin yöntemi;
'çok can acıtan saç çekmek' ve 'sorulursa inkar etmek'.
Bunu da 'anladıkları tek dil bu'diye kılıfına uydurmak.
Hiç bir anne-babanın evladına,
mesleğimiz 'öğretmenlik' diye onların,
canını veya ruhunu acıtacak yöntemleri kullanmaya hakkımız ve yetkimiz yok.
Bu konu tartışmaya kapalıdır.
Üstelik çocuk-yetişkin fark etmez,
birinin canını yakarak veya ruhunu örseleyerek ona bir şey öğrenebileceğimize inanmıyorum.
Sadece geçici olarak,belli bir süre,
istenmeyen davranışı engellersiniz hepsi bu.
Bu sözde eğitim yönteminin,
hayvanlar üzerinde kullanılması bile tartışma konusuyken,
bir insan evladına reva görmeyi,
bir anne ve öğretmen olarak kabul etmiyorum.
Şiddetin en yakışmadığı meslek grubudur öğretmenlik.
Son söz olarak,çocuklardan önce,
bazı meslektaşlarımızın eğitimsel anlamda yenilenmeye ve insan ruhundan-psikolojisinden beslenen yeni bir bakış açısına ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.
Yazdıklarınızı okumadan beğeniyorum. Okuduktan sonra da beklediğim gibi çıkıyor.
 
Back
X