canım öncelikle, ben diğer kadınlardan 1-0 geride başladım ev düzenine.. çalışan kadınların eşleri onlara yardımcı oluyordu; ama benimkinde yok.. nişanlıyken her fırsatta ev işlerinde bana yardım edeceğini söyleyen adam gitti..
başlarda bu fikir beni yordu.. kendimi afedersin enayi gibi hissediyordum.. ama baktım yok yani, adam yapmıyor.. yapsa beceremiyor.. bi de surat yapıyor..
önce algımı değiştim.. kendi kendime şunu empoze ettim: bu hantal hantal oturduğu için şanssız; oysa ben sürekli hareket ettiğim için şanslıyım.. bak onun göbeği dağları aşmış, ben sıfır bedenim
ikinci olarak, eve yorgun argın gelip iş yapmak zoruma gidiyordu.. bunun da üzerine gittim.. psikolojik olarak, "ben evime girer girmez dinlenmiş oluyorum" gibi kendimi kandırmaya başladım.. bir müddet sonra buna inandım.. iş yerinde son saatler yorgunluktan ölsem de artık cidden eve girdim mi kendimi yorgun hissetmiyorum..
yani ilk iş olarak kendimi olayın duygusal boyutunu aşmak için motive ettim.. o kısmı kapattım..
gelelim işin fiziksel boyutuna.. bunu da programlı yapıyorum yine..
bir kere asla dağınık değilim.. çay içildi mi bardaklar hemen makinaya.. kıyafet çıkarıldı mı hemen dolaba vs gibi.. ya da yemek yendi, hemen makinaya bulaşık.. yani hiç bir işi sonraya bırakmıyorum..
mesela bulaşığı hemen makinaya atmazsan ne olur? kurur.. zorlaşır uğraşması.. ayrıca sürekli canın sıkılır, mutfak dağınık diye vs..
mesela yemek yaparken, bir yandan yapıp, bir yandan bulaşığını halletmek lazım.. yani yemek yendi mi bir tek tabak çanak olmalı..
diyelim eve geldim, önce muftağa.. her gün maksimum bir çeşit yapıyorum.. mesela pazar günü yemeğim ctsinden vardı çorba yaptım, çorbayı iki gün yetecek kadar, yemeği bir gün.. ertesi gün çorbam hazır, yemek yeni.. böylelikle hergün yeni bir yemek veya çorba oluyor.. pazartesi yemek 2 günlük mesela, salıya bir pilav yap vs.. zaten salatayı falan az yapıyorum.. abartmadan.. zorlamıyor..
yemek yaparken bulaşıklarını yıkadık mı? yıkadık.. yemek bittikten sonra tek sıkıntımız tabaktı bardaktı makinaya atmak.. atalım onları da tamam.. her akşam bulaşık makinası açılır.. bulaşık az da olsa açarım.. ertesi gün beni temiz bulaşıklar bekler.. yemek yaparken onları yerleştirir yenilerini atarım..
sonra çamaşır günlerim var.. perşembe beyazları yıkarım, pazar koyu renkler, salı renkliler..
yani çamaşır hiçbir zaman dağ gibi olmaz.. az da olsa atarım.. dağ gibi oldu mu ütüsü de zor olur katlaması da..
mesela perşembe günü yemek yendi, bulaşık atıldı, iki dakika makineye çamaşırı atarım, o arada diğerlerini toplarım.. ütüyü, katlamayı vs salonda yaparım (iş yapmasa da kocamı seviyorum de mi, evet :)
pazar tüm evi temizlerim.. önce kahvaltı faslı biter, sonra toz alırım, sonra süpürür silerim.. banyo, mutfak.. çarşaflar değişir vs..
banyoyu (misafir gelmemişse) gün aşırı temizlerim.. misafir gelmişse, o gelmeden önce ve sonra anında :)
çarşamba evi süpürürüm sadece. silmem.. görünen yerlerin de tozunu alırım.. dip köşe girmeden (neden, çünkü dip köşe günümüz pazar günü)
ayda bir pazar, kaba temizlik yaparım.. camdı kapıydı.. evim küçük olduğu için, bebiş de olmadığı için kendim yapıyorum..
şimdi tabi tüm bunları yazınca, insanlar kendime haksızlık ettiğimi düşünebilir.. hani koca yatarken ben iş yapıyorum diye.. ama denedim.. adamı yontmayı denedim.. olmuyor.. yapma diyor.. öyle kalsın diyor.. 2 gram iş yapsa surat asıyor..
bunlardan vazgeçtim.. şimdi ne oluyor? adam hep memnun.. sürekli benim hamaratlığımla gurur duyuyor.. her ortamda (etrafındaki tüm erkekler çalışan eşlerinden memnun olmadığından) beni onore ediyor.. sonra ben iş yaparken sürekli benimle ilgilenmeye çalışıyor (yapmasa da kendini ezik hissediyor sonuçta, farkında yaptığı adaletsizliğin)
kısacası, fiziksel yorgunluğu beyin yorgunluğuna tercih ettim :44:
birşeyi de ekleyeyim, her geçen gün ev işlerinde daha pratik oluyorum..
karman çorman yazdım, umarım işine yarar tatlım