Söz uçar yazi kalır

Etrafımız ne kadar da kalabalık daha da ileriye gittiğimizde dünya ne kadar da kalabalık.
İnsanlar, farklı kültürlere; inançlara , düşüncelere sahip.
Sessiz film izlediğimde insanları daha iyi anladığımi farkettim. Çünkü anlamak için davranışı çok iyi izlemek şarttı.
Aslında bu bana bir çok şeyi anlatıyordu. İnsanları tanımak için cümlelerine değil davranışlarına bakmak gerekiyordu.
İyiliği savunan birisi bir suç işleyebiliyor ,
Kötü olduğunu söyleyen birisi bir gün geliyor bir kahraman ilan edilebiliyordu.
Belki de insan bile kendi kendisini tam tanimiyordu .
Uzaktan izledim dünyayı kendimi gökyüzünde hayal ettim ve herkesi görebildiğim bir alana sakladım kendimi.
Dünyada çok fazla dil vardı konuşulan .
Ortalama 7000 dil...
Kapadım kulağımı sadece izlemek istedim.
Ağlayan, ağlatan , iyilik yapan, kötülük yapan, çiçekleri sulayan onlara gülümseyen, yetim başı okşayan onlara hediyeler uzatan eller gördüm.
Kedileri seven onlara su veren kuşlar için ağaç başlarına minik barınaklar yapan insanlar gördüm yüzlerinde ve gözlerinde gülümsemeyle yapan insanlar.
Çocuğunu çöpe atan ve ağlayarak giden insanlığını unutan insanlar da gördüm.
Çocuğu aç diye insanların tuvaletini yıkayan Çocuğunu sirtina baglayip kimseye emanet edemeyen kadınlar da gördüm.
Cok güçlü ve merhametli insanlar da gördüm.
Güçlü olup insanlarla dalga geçen insanlar da...
Yalniz kalıp sitem eden insanlar da yalnızlık kendisine ilaç gibi gelen insanlar da gördüm ve daha sayamadığım bir sürü olaylar gördüm kötü ve iyi...
Hiç biri konuşmuyordu.
Ama hareket ediyorlardı.
Gözleri konuşuyordu
Davranışları anlatıyordu.
Kalpleri davranışlarına yansıyordu .

Anladım ki bir bebeğe bir insana ve dünyaya kendimizi anlatmak için konuşmaya gerek yok
Güzel bakmak ve güzel davranmak işin ozetiydi...

Kalp konuşursa dil susarmış.
Davranışın anlattığı güzelliği hiç bir dil öğretemez.
Öğretmek istiyorsak çocuklarımıza etrafımıza anlatmayı bırakalım ama öyle bir davranalım ki o davranış bir asra değil bin asra destan olsun...

İyi geceler kendim, iyi geceler kalemim ve iyi geceler insanlık...
 
6 Şubat...

Gece saat saat 04.17 yi gösterdiği bir zaman dilimi.
Uykudayiz. Ben ve eşim yatağında çocuklarım kendi odasında yataklarında.
Kapılarının çarpmasına uyandık bir şeyler oluyordu.
Duvardaki saat ve resim bir o yana bir bu yana hızlıca gitmeye başlamıştı.
Yatak yerinde durmuyordu hareket ediyordu.
Kalbim çarpmaya başladı. Eşime kalk bir şeyler oluyor dedim.
Kalktı deprem oluyor sakin ol dedi hemen çocuklarımızın yanına koştuk.
Ikiside mışıl uyuyordu . Uyandırmaya bile kıyamadım. Ellerini tuttuk kendimizi siper ettik üstlerine. Yanlışmış o an insan doğruyu düşünemiyor ki.
Daha bir ay önce gittiğim kursta deprem tatbikatı yapmıştık. Her şeyi bildiğimi sanıyordum. Ama akıl tutulması olunca insan doğru davranış sergileyemiyor.
Cok uzun sürdü 1 buçuk dakika bir çocuk uyandı. Anne evimizi kim sallıyor deyince cevap bile veremedim.
Deprem bitmişti.
Evde duvarlarda boyalar dokulmustu sadece.
Yatsi namazımı kılmadan uyumuştum o gün o aklıma geldi. Gittim abdest almaya namazımı kulüp arkadaşına hacet namazı kılmak istedim.
Abdest almaya başladım . Stresimi korkumu namazla yenecegimi biliyordum.
Yine sallanmaya başladı.
"Allah im dedim affet" kendimi cok kastım o gece.
Ağlayamadim .
2. Deprem de durunca namazımı eda ettim. Çocuklarıma sarıldım. Yavaş yavaş uyandırdık.
En güvenli sandığımız o ev o an bize sanki bizim düşmanımız gibi bakıyordu.
Gitmeliydik. Küçüğüm çok üşüdü. Battaniyeye sardık.
15 katli apartman ve 7. Kattan yürüyerek indik.
Asansör kullanılması tehlikeliydi.
Herkes arabasına binmisti. Ağlayanlar bağıranlar vardı.
Ambulans sesleri gelmeye başladı.
Yikilan binalar vardı .
Eşime bu Adanaya özgü bir deprem değil cok büyük bu deprem bence başka şehirlerde daha büyük felaketler oluyor ne olur bak öğren dediğimi hatırlıyorum.
Eşim İnternete baktığında o zaman acı gerçekler ortaya çıktı.
Kahramanmaraş, Malatya , Hatay, Gaziantep ve 6 tane daha şehir yok olmaya yüz tutmuş bir şekilde yıkılmıştı.
Çok korkunçtu nefesim kesilmişti.
Annemi aradım onlarda sahurda yakalanmış depreme oruca kalkmışlar.
Onlar başka şehirde olduğu için cok sarsilmadik dedi.
Büyük depremi en ağır yasayan şehirlerde akrabalarımız arkadaşlarımız sevdiklerimiz vardı.
Telefon cekmiyordu. Çoğuna ulaşamadık.
Sabah ezanı okunuyordu. Arabamızı cami kenarına park etmiştik. Çocuklarımız ve biz camiye girdik sabah namazımızı kıldık.

Ilk defa bir sabah namazında cami bu kadar kalabalıktı...

Yasinler okundu dualar edindi gidecek hiç bir yerimiz yoktu camide bile kalmanın tehlikeli olduğunu söyledi yetkili kişiler herkes arabasina geri gitti.
devamli anonslar geliyordu "lütfen evlerinizden çıkın daha büyü deprem gelebilir"

4-5 saat arabada kaldık trafiğe çıkmak yasaktı. yol kenarlarında durduk çünkü trafik sıkışıklığı ambulanslarin işini zorlastirmaktan başka bir işe yaramazdi.

Çocuklar aciktilar bir sey alamadik, her yer kapalıydi .Devamli sorular sordular cevaplarını vermekte güçlük çektiğimiz sorular.
İnsanlar sabah saatlerinde 9 gibi evlerine girmeye başladılar.
Türkiye de üst üste böyle deprem olmamıştı onu da düşünerek artık olmaz dendi.
Biz de evimize girdik.
Ev çok soğuktu elektrik dogalgaz kesilmişti. Hava cok soğuktu.
Yorganlarin altına girdik. Sonra hepimiz uyuyakalmisiz. Uyandığımızda saat 13.00 a yaklaşmıştı.
Öğle yemeği hazırlığına geçtim. Kötü düşünmek istemiyordum. Bir daha olmayacak diye kendimi teselli ediyordum.
Ve saat 13.37 yi gösteriyordu. Allah im bu bir kabus olmalı diye düşündüğümü hatırlıyorum ilkleri yaşıyordu Türkiye yine çok büyük bir deprem oluyordu. Henüz üstünden 24 saat bile geçmeden yine korkulu dakikalar.
Bu sefer çocuklarla yaşam üçgeni oluşturduk. Küçük çocuğum ilk defa görüyordu o da o an sorular sormaya başladı.
Ben sadece şehadet getirdiğimi hatırlıyorum.
Apartman sanki bir besikti bir o yana bir bu yana gitti geldi demir seslerini duyuyorduk. Apartmandan çatlama sesleri geldi.
"Sondayız bitti buraya kadarmış " dediğimi hatırlıyorum.
Durdu evet deprem durmuştu. Eşime gidelim lütfen gidelim dedim . Hızlıca valiz hazırlayıp başka şehire gittik. Benzin istasyonunda en az 100 kişi siraya girmişti.
Herkes kaçıyordu .
Kardeslerimin şehrine gittik. Çok farklı bir duyguyla sarilmistik o gün.
Peki diğer şehirlerde neler oldu.
Ah benim güzel Maraşim güzel Antepim yerle bir olmuştu. Cok anılarım vardı orda.
Çok sevdiklerim vardı.
İnsanlarımız güzel İnsanlarımız 😭
Trabzon caddesine bir başka hayrandım.
Ulu Cami...😭
Kalbim yerinden çıkacak gibi attı ilk gunler kalp krizinden öleceğim dedim nefes alamıyordum.
Bir kaç gün geçti aradan bir aile getirdiler mezarlığa. Anne baba anneanne dede ve bebek.
Hepsi yan yana mezarlık yapıldı.
Anneyle bebeğini aynı mezara koydular.
Bu sadece yakınımızda olanlardı.
Haberde gördüklerimiz ya...
Elinde bisküvisi ile enkazdan çocuklarının çıkmasını bekleyen baba...
Cansiz bedenine ulasilan Kızının elini bırakmayan baba...
Hafıza kaybına uğrayanlar...
Anneleri babalarını kaybeden minik canlar...
Evlendiği gün ölenler...
Enkaz altında karnındaki bebeği doğurup kendisi ölenler...
Ve daha niceleri.
Ev değil mezarlık almışız yavruma diyen bir anne sesi gitmiyor kulağımdan.
Acımız cok büyük .
Dün canlı yayın yapıldı tarihi eklemek istiyorum 15 Şubat .
Yardım çağrıları yapıldı.
Turkiyem hepsi birlik oldu az çok demeden herkes o yardım kutusuna bir şeyler koydu.
Kumbarasinda ki son kuruşa kadar veren çocuklar, hacca gitmekten vazgeçtiğini söyleyen hac parasını yardıma gönderenler, tüm birikimini verdiğini söyleyen çiftçi insanlar , zengin insanların büyük yardımları ve daha niceleri...
Bilmiyorum ama gurur duydum insanımıza olan inancım sevgim daha da büyüdü.
Allah hepsinden razı olsun.
Kötü insanlar var onları yazmak bile istemiyorum . Çünkü onlara çok doluyum, öfkeliyim ,kızgınım .

Ama iyi insanlarımız onlardan daha fazla ben buna inanıyorum. Ve iyilerin iyilikleri kalbime çok iyi geliyor. Daha çok cogalalim birbirimizi sevelim istiyorum .

Allah' ım bir daha böyle bir acı yaşatmasın.
Kalanlarimiza sabır diliyorum. Olenlerimize rahmet...
 
6 Şubat...

Gece saat saat 04.17 yi gösterdiği bir zaman dilimi.
Uykudayiz. Ben ve eşim yatağında çocuklarım kendi odasında yataklarında.
Kapılarının çarpmasına uyandık bir şeyler oluyordu.
Duvardaki saat ve resim bir o yana bir bu yana hızlıca gitmeye başlamıştı.
Yatak yerinde durmuyordu hareket ediyordu.
Kalbim çarpmaya başladı. Eşime kalk bir şeyler oluyor dedim.
Kalktı deprem oluyor sakin ol dedi hemen çocuklarımızın yanına koştuk.
Ikiside mışıl uyuyordu . Uyandırmaya bile kıyamadım. Ellerini tuttuk kendimizi siper ettik üstlerine. Yanlışmış o an insan doğruyu düşünemiyor ki.
Daha bir ay önce gittiğim kursta deprem tatbikatı yapmıştık. Her şeyi bildiğimi sanıyordum. Ama akıl tutulması olunca insan doğru davranış sergileyemiyor.
Cok uzun sürdü 1 buçuk dakika bir çocuk uyandı. Anne evimizi kim sallıyor deyince cevap bile veremedim.
Deprem bitmişti.
Evde duvarlarda boyalar dokulmustu sadece.
Yatsi namazımı kılmadan uyumuştum o gün o aklıma geldi. Gittim abdest almaya namazımı kulüp arkadaşına hacet namazı kılmak istedim.
Abdest almaya başladım . Stresimi korkumu namazla yenecegimi biliyordum.
Yine sallanmaya başladı.
"Allah im dedim affet" kendimi cok kastım o gece.
Ağlayamadim .
2. Deprem de durunca namazımı eda ettim. Çocuklarıma sarıldım. Yavaş yavaş uyandırdık.
En güvenli sandığımız o ev o an bize sanki bizim düşmanımız gibi bakıyordu.
Gitmeliydik. Küçüğüm çok üşüdü. Battaniyeye sardık.
15 katli apartman ve 7. Kattan yürüyerek indik.
Asansör kullanılması tehlikeliydi.
Herkes arabasına binmisti. Ağlayanlar bağıranlar vardı.
Ambulans sesleri gelmeye başladı.
Yikilan binalar vardı .
Eşime bu Adanaya özgü bir deprem değil cok büyük bu deprem bence başka şehirlerde daha büyük felaketler oluyor ne olur bak öğren dediğimi hatırlıyorum.
Eşim İnternete baktığında o zaman acı gerçekler ortaya çıktı.
Kahramanmaraş, Malatya , Hatay, Gaziantep ve 6 tane daha şehir yok olmaya yüz tutmuş bir şekilde yıkılmıştı.
Çok korkunçtu nefesim kesilmişti.
Annemi aradım onlarda sahurda yakalanmış depreme oruca kalkmışlar.
Onlar başka şehirde olduğu için cok sarsilmadik dedi.
Büyük depremi en ağır yasayan şehirlerde akrabalarımız arkadaşlarımız sevdiklerimiz vardı.
Telefon cekmiyordu. Çoğuna ulaşamadık.
Sabah ezanı okunuyordu. Arabamızı cami kenarına park etmiştik. Çocuklarımız ve biz camiye girdik sabah namazımızı kıldık.

Ilk defa bir sabah namazında cami bu kadar kalabalıktı...

Yasinler okundu dualar edindi gidecek hiç bir yerimiz yoktu camide bile kalmanın tehlikeli olduğunu söyledi yetkili kişiler herkes arabasina geri gitti.
devamli anonslar geliyordu "lütfen evlerinizden çıkın daha büyü deprem gelebilir"

4-5 saat arabada kaldık trafiğe çıkmak yasaktı. yol kenarlarında durduk çünkü trafik sıkışıklığı ambulanslarin işini zorlastirmaktan başka bir işe yaramazdi.

Çocuklar aciktilar bir sey alamadik, her yer kapalıydi .Devamli sorular sordular cevaplarını vermekte güçlük çektiğimiz sorular.
İnsanlar sabah saatlerinde 9 gibi evlerine girmeye başladılar.
Türkiye de üst üste böyle deprem olmamıştı onu da düşünerek artık olmaz dendi.
Biz de evimize girdik.
Ev çok soğuktu elektrik dogalgaz kesilmişti. Hava cok soğuktu.
Yorganlarin altına girdik. Sonra hepimiz uyuyakalmisiz. Uyandığımızda saat 13.00 a yaklaşmıştı.
Öğle yemeği hazırlığına geçtim. Kötü düşünmek istemiyordum. Bir daha olmayacak diye kendimi teselli ediyordum.
Ve saat 13.37 yi gösteriyordu. Allah im bu bir kabus olmalı diye düşündüğümü hatırlıyorum ilkleri yaşıyordu Türkiye yine çok büyük bir deprem oluyordu. Henüz üstünden 24 saat bile geçmeden yine korkulu dakikalar.
Bu sefer çocuklarla yaşam üçgeni oluşturduk. Küçük çocuğum ilk defa görüyordu o da o an sorular sormaya başladı.
Ben sadece şehadet getirdiğimi hatırlıyorum.
Apartman sanki bir besikti bir o yana bir bu yana gitti geldi demir seslerini duyuyorduk. Apartmandan çatlama sesleri geldi.
"Sondayız bitti buraya kadarmış " dediğimi hatırlıyorum.
Durdu evet deprem durmuştu. Eşime gidelim lütfen gidelim dedim . Hızlıca valiz hazırlayıp başka şehire gittik. Benzin istasyonunda en az 100 kişi siraya girmişti.
Herkes kaçıyordu .
Kardeslerimin şehrine gittik. Çok farklı bir duyguyla sarilmistik o gün.
Peki diğer şehirlerde neler oldu.
Ah benim güzel Maraşim güzel Antepim yerle bir olmuştu. Cok anılarım vardı orda.
Çok sevdiklerim vardı.
İnsanlarımız güzel İnsanlarımız 😭
Trabzon caddesine bir başka hayrandım.
Ulu Cami...😭
Kalbim yerinden çıkacak gibi attı ilk gunler kalp krizinden öleceğim dedim nefes alamıyordum.
Bir kaç gün geçti aradan bir aile getirdiler mezarlığa. Anne baba anneanne dede ve bebek.
Hepsi yan yana mezarlık yapıldı.
Anneyle bebeğini aynı mezara koydular.
Bu sadece yakınımızda olanlardı.
Haberde gördüklerimiz ya...
Elinde bisküvisi ile enkazdan çocuklarının çıkmasını bekleyen baba...
Cansiz bedenine ulasilan Kızının elini bırakmayan baba...
Hafıza kaybına uğrayanlar...
Anneleri babalarını kaybeden minik canlar...
Evlendiği gün ölenler...
Enkaz altında karnındaki bebeği doğurup kendisi ölenler...
Ve daha niceleri.
Ev değil mezarlık almışız yavruma diyen bir anne sesi gitmiyor kulağımdan.
Acımız cok büyük .
Dün canlı yayın yapıldı tarihi eklemek istiyorum 15 Şubat .
Yardım çağrıları yapıldı.
Turkiyem hepsi birlik oldu az çok demeden herkes o yardım kutusuna bir şeyler koydu.
Kumbarasinda ki son kuruşa kadar veren çocuklar, hacca gitmekten vazgeçtiğini söyleyen hac parasını yardıma gönderenler, tüm birikimini verdiğini söyleyen çiftçi insanlar , zengin insanların büyük yardımları ve daha niceleri...
Bilmiyorum ama gurur duydum insanımıza olan inancım sevgim daha da büyüdü.
Allah hepsinden razı olsun.
Kötü insanlar var onları yazmak bile istemiyorum . Çünkü onlara çok doluyum, öfkeliyim ,kızgınım .

Ama iyi insanlarımız onlardan daha fazla ben buna inanıyorum. Ve iyilerin iyilikleri kalbime çok iyi geliyor. Daha çok cogalalim birbirimizi sevelim istiyorum .

Allah' ım bir daha böyle bir acı yaşatmasın.
Kalanlarimiza sabır diliyorum. Olenlerimize rahmet...
Çok geçmiş olsun.
Rabbim beterinden saklasın
Gidenlerin mekanı cennet olsun
 
Antalya İHH arama kurtarma ekibinden Alpaslan Arslan kardeşimizin gördükleri.

DEPREMDE GÖRDÜKLERİM:

1- Kıracısını beş bin, on bin gibi rakamları veremediği için çıkaran ev sahibiyle kiracısını aynı çorba kuyruğunda gördüm.
2- Erzak dağıtırken “bu bana yeter, biraz benden sonrakilere ver diyen köylüler gördüm.
3- Dağıtım sırasında bizi zorla evine götürüp yemek yediren, evde yiyecek namına ne varsa sofraya getiren depremzede gördüm,
4- Allah’tan şer gelmez, Allah’tan ne gelirse hayırdır. Bu depremde de hayır var diyen depremzede gördüm.
5- Arabasının çalıştırıp uyuyunca arabasının ekzozundan zehirlenip ölmek üzere iken komşusu tarafından fark edilip zehirlenmiş halde uyandırılan aile gördüm.
6- AVM’si yıkılmış, arabaları enkazın altında kalmış , bizden bulgur alacak kadar sıfırı tüketmiş iş adamları gördüm.
7- 20 saat uğraşıp kolu kesilmesin diye sütunu/kolonu kesip kurtardığımız 24 yaşındaki kızımızın üç saat sonra öldüğünü gördüm.
8- Annenin önce beni kurtarın, kızının önce beni kurtarın diye yalvardığı mahşer alanını gördüm.
9- Nesi var nesi yoksa bırakıp Şehri terk etmek isteyen genç jenerasyonla, buraları bırakmayın, şehrinize sahip çıkın, terk etmeyin diye yalvaran yaşlıları gördüm.
10- Kilometreyi daha önce bir kere sıfırlamış Suriyelileri, bu ikinci kilometre sıfırlama olayında daha rahat, şerbetli, daha kabullenici, daha mütevekkil görürken, Anadolu insanının kafasını daha karışık gördüm.
11- Depremden kocasının ölmüş cesedi çıkınca “Depreeem Allah senin belanı versin” diyerek kendini paralayan kadınlar gördüm.
12- Hiç kızı olmayıp dört oğlu da enkaz altında kalan, ama hiç birisine ulaşmadığımızda babanın gözümüzün içine bakıp ağlayarak “en azından bir oğlumu kurtarın” diye yalvardığını ama bizim de aciz olduğumuz anları gördüm.
13- Alt, üst, yan komşusunun kim olduğunu bilmeyen komşular gördüm.
14- Termal kameranın arama kurtarma ekiplerinin işlerini ne kadar hızlandırdığını, eğer yoksa iğne ile kuyu kazmaktan beter olduğunu gördüm.
15- Bir insanın hayatının senin ellerinde olduğunu, sen yardım etmezsen öleceğinden emin olduğun yüzlerce yalvarma arasından hangisini seçeceğini, hangisini çabuk kurtarırsam diğerine çabuk varırım kararsızlığı yaşadığımı gördüm.
16- Her insanın hiç bir şey yapmasa bile bir deprem bölgesini ömür boyu ibret olabilmesi adına ziyaret etmesinin zaruri olduğunu gördüm.
17- İnşaatını iyi mühendislere yaptıranla kötü mühendise yaptıranların elde ettikleri kârı hayatlarıyla ödediklerini gördüm.
18- Dışı cancanlı olan binaların yıkılınca ne kadar da malzemeden çaldıklarını, elimizde ufalanan duvar parçalarının aslında elimizden dökülen birer insan karakteri olduğunu gördüm.
19- Talan edilmemiş tek bir zincir market şubesi, bir bakkal, bir çerezci, sanayide yedek parçacı, bir AVM’nin olmadığını görünce ahirete tehir edilen hesaplarımızın çok daha büyük olduğunu gördüm.
20- Hz Adem dünyaya nasıl sıfırdan başladıysa yöre insanının da sıfırdan başlamaktan başka çaresinin olmadığını, halka verilecek telkinlerin bu yönde olması gerektiğini gördüm.
21- Bir hafta boyunca para harcayacak bir şeyin olmadığını, cüzdanımı çıkarmadığımı, satın alınacak bir şeyin olmadığını gördüm.
22- İlk defa bir hafta boyunca ezan okunmayan bir İslam şehrinin olduğunu gördüm.
23- Habib-i Neccar camisinin yıkılmasıyla en eski tarihi bir eserimizin daha yok olduğunu gördüm.
24- İnsanoğlunun yatay mimariye geçmesinin, en fazla üç kat olması gerektiğinin gerekirse dinî bir fetvayla farz haline dönüşmesinin zorunlu olduğunu gördüm.
25- Olası bir İstanbul depreminde arama kurtarma ekiplerinin hayatî önem taşıdığını, her Türk vatandaşının hilti, matkap, spiral çeşitlerini kullanacak, enkazda koridor açacak kadar deprem bilgisine sahip olması gerektiğini, evlatları içeriden bağrışırken ne yapacağını bilmeyen abiler ve babaların olduğunu gördüm.
26- Bu topraklarda yaşamayı göze alanların depremi de göze almaları gerektiğini; Allah’ın yerleşimcilerin dinine göre yer altı tabaklarının rotasını değiştirmeyeceğini, tedbirimizi Allah’ın değil bizim almamız gerektiğini gördüm.
27- Bölgeye gelen yabancı arama kurtarmacıların risk alma noktasında çıtkırıldım olup, enkazda %1 risk bile varsa enkazın altına girmediklerini ama termal kamera ve köpekleriyle kısmen bu açıklarını kapattıkları gördüm.
 
X