üniversiteye hazırlık için dersaneye gidiyordum. bi tarih hocamız vardı gençti yakışıklıydı tüm dersane kızları hayrandı buna. o da zaten herkesle iyi geçinen güler yüzlü neşeli, sohbet etmeyi seven biriydi. o yüzden daima etrafında kız erkek öğrenciler dolu olurdu hep onunla konuşmak isterlerdi.
ama ben pek katılmıyordum o hocanın da ortamda olduğu sohbetlere, yapı olarak çekingen biriydim onunla alakası yoktu.
bi gün yine sohbet ediyor herkes, konu şiirden açıldı, döndü o hoca bana, ''sen en çok hangi şairi seversin'' dedi, söyledim kimi sevdiğimi. dedi ki ''ben ondan daha iyi şiir yazıyorum''. herkes okuyun hocam şiirinizi falan diyor tabi, ben gülümsedim sadece.
sonra bana bi test vermişti 'tarihin çok zayıf senin' diye. 'çöz yapamadıklarını sor' dedi. oturup çözdüm, tabi boş bıraktıklarım oldu. etüt zamanı ona soru sormak için etüt sınıfına gittim. orda yoktu, öğretmenler odasına çıktı dediler. şaşırdım. o saatte hocaların etütte olmaları kuraldı, wc dışı bi yere gidemiyorlardı.
öğretmenler odasına gittim, beni görünce ''gel gel kahve almaya gelmiştim ineceğim şimdi'' dedi, kapıda bekledim, içeri çağırdı. eline dolabından bi defter aldı ''bak sana ne göstericem'' dedi. gittim defteri verdi bak diye, açtım içini şöyle bi karıştırdım, bi sürü şiir yazıyor. ''benim şiirlerim, senden başkasına okutmam bunu kıymetimi bil'' dedi, nezaketen şöyle bi göz gezdirip güzel yazmışsınız dedim.
sonra güyaa defteri alacak elimden, elimi tuttu konuştuğu sırada. elimi çektim, önüme düşen saçımı arkaya itti, eli yüzümde iltifat etmeye başladı. o an o hissettiğim rahatsızlık hat safhaya ulaştı. elini öyle bi tutup fırlattım ki.. sonra hiçbi şey demeden çekip gittim, zaten sınava da az kalmıştı, bi daha ne yüzüne bakabildim, ne yanından geçebildim. sanki her yerde karşıma çıkmaya çalışıyormuş gibi hissettim.
ama hala kızarım kendime. neden tepki vermedin neden yaygarayı koparmadın neden sustun diye. şimdi bile kızarım. siz de kızabilirsiniz
