kızlar bakın neler buldum

önemli yerlerini kopyaladım. bazıları yumurta nakliyle elde edilen gebeliklerde embriyoda doğuran annenin genlerinin de karıştığını ve dolayısıyla bazı özelliklerinin doğuran anneye de benzeyebileceğini söylüyor. ama bazıları da tamamen bütün özellikler yumurta sahibinindir diyor. bana ilk söylediğim daha mantıklı geldi. sütten bile rna lar aracılığıyla bazı özellikler geçöiyorsa kanından canından beslenince daha fazla gen geçişleri olabilir diye düşünüyorum. bu da bence yumurta nakli yaptıracaklar için güzel haber

bi de dini yönden elle tutulur bişeyler bulabilsem çok rahatlıcam
2- Anne, hamilelik döneminde yabancı dil eğitimi almalıdır. Annenin aldığı eğitim RNA'lar yoluyla bebeğe geçer. Çocuk annenin aldığı eğitime yüzde 70 yatkın olarak doğar.
Anne sütünün benim en çok ilgimi çeken diğer bir özelliği ise nükleotid bulundurması. Bilindiği gibi nükleotidler DNA ve RNA nın yapıtaşlarıdır. Allah-u alem; belki de bu sebeple islamda “süt kardeşliği” hukuku vardır…Anne sütündeki nükleotidlerin protein sentezinde görev alarak büyümeyi hızlandırdığı tahmin edilmektedir.Üstelik emzirmek için kucağınıza aldığınızda minik mucizenizle aranızdaki bağın güçlenmesi, sizin sıcaklığınızı ve sevginizi hissetmesi ile oluşan terapiyi başka hiçbir şey sağlayamaz.
Velhasıl; anne sütü, yerini başka hiçbir besin maddesinin dolduramayacağı, minik mucizenizin yaratıcısı tarafından gönderilmiş özel bir ikramdır.
Süt kardeşlerin evlenmesini İslâm dini yasaklamıştır. Bunun elbette bir takım hikmetleri vardır. Bu hikmetleri bizce bilinsin veya bilinmesin, Allah emrettiği için o emre uyulması gerekir.
Kur'an-ı Kerim’de bir Müslüman’ın kimlerle evlenemeyeceği açık olarak bildirilmiştir. İslâm, evlenme engelinde
“doğurmak” ile
“süt vermek”arasında hiçbir fark gözetmemiştir. Sütanne ile evlenme haram kılındığı gibi, süt kardeşlerin de aralarında evlenmeleri haram kılınmıştır.
İslam’ın süt evliliklerindeki yasağı şöyle formüle edilmiştir:
Anne sütündeki özellikle
proteinler annenin genom ürünleri olup bebeğin vücut gelişimini, anatomisini, fizyolojisini ve davranış profillerini etkilemektedir.
Genom ise, herhangi bir canlının hücreleri içerisine yerleştirilmiş
genetik programın tamamını ifade eder.
İki farklı bebeği emziren annenin, süt verdiği çocuklardaki genom uyarılarının aynı ve sütü verene
biyolojik ve duygusal yönden benzer halegeldiği görülmektedir.
Anne sütünde çok sayıda biyolojik olarak aktif moleküller vardır. Bunların başında bebekte
gen düzenlemelerini etkileyecek miRNA’lar, bunlara benzer yapılar ve antikorlar gelmektedir.
4. İnsan sütünde bioaktif moleküllerden biri olan küçük non-coding RNA’lar olan miRNA vardır ve
“mirna” diye adlandırılırlar. Bunlara yüklenen ana görev, post-transkripsiyonel seviyede gen ifadelerinin düzenlemesini sağlamaktır. İnsan sütü mirnalar açısından çok zengindir. Emzirmeden sonra bu
mirnalar anneden bebeğe geçer. Bebekte birçok gelişimle ilgili genlerin düzenlenmesini sağlar.
Ayrıca son çalışmalarda microRNA’ların pluripotency ile ilgili genlerin düzenlenmesinde rol oynadığı bulunmuştur. Bunun önemi, somatik hücreleri yeniden programlayarak pluripotent kök hücrelere çevirebilmesidir. Dolayısıyla
bebeklerin emzirilmesiyle kök hücre profilleri de değişebilmektedir.
a. Annenin lökositleri kan bağı olan ve olmayan bebeklere geçmekte ve lökositlerin üzerinde
anneye ait HLA’lar (doku tipi) bebekte de fonksiyongörmektedir.
b. Anneye ait microRNA’lar emzirilen bebeklerin aynı genleri üzerinde aynı düzenlemeleri yaparak
duygusal ve anneyle ilgili genleri benzer şekilde etkilemekte, yani anne kimi emziriyorsa o kişiye karşı anne duygusu emzirilenlerde aynı olmaktadır.
Demek ki,
anatomimiz yanında hislerimiz ve duygularımız da anne sütünde bulunan gen düzenleyicilerin etkisiyle meydana getirilmektedir.
İşte aynı anneden süt emen süt kardeşlerin genetik yapısı üzerinde sütün bu düzenleyici ve aynileştirici etkisini dikkate
alan İslam dininin, süt kardeşleri arasında evlenme yasağını koyması hikmete, maslahata ve ilmî yaklaşıma uygundur ve tam yerindedir.
Donör yumurtası ile gebe kalan kadınlar tüm gebelik, doğum ve doğum sonrası süreci yaşayarak bütün hormonal değişimleri tecrübe eder. Annelik iç güdüsü ve bebekle arasında oluşan bağ, tıpkı kendi yumurtası ile gebe kalan kadınlardaki gibi olur.
Embriyoyu taşıyor; ama rahminde gen alışverişi var. Baskınlık her ne kadar yumurtanın sahibinde gibi görünse de karışma var. Sütkardeşliğinde de öyle. Bilim tespit etmiş durumda. Sütle dahi bir miktar genetik transfer var.
Yumurta donasyonu ile anne olanlar, bebekle doğal bir bağ kurarlar. Bebek genlerinin yarısını babadan alır. Annenin RNA’sı bebeğe geçtiği için bebeğin huyları, tutumları, sevdiği-sevmediği şeyler, ruhsal yapısı gibi özellikler doğumu gerçekleştiren annesine benzer.
Bilimsel verilere göre taşıyıcı anne ile cenin arasında gen alışverişinin devam ettiği ve sonuçta yumurtayı veren ve taşıyanın genlerinin karıştığı bu gün bilinen ve ıspatlanmış bir gerçek.
Sonuçta başka bir kadının yumurtası bile olsa taşıyıcı annenin genleriyle hamilelik müddetince birbirine karışmakta ve çocuk onun da genetik özelliklerini almaktadır.