ben sanırım kararımı verdim kızlar
okuyunuzzzzzzzz
Mine Şenocaklı
Domuz gribi normal grip kadar öldürücü değil!
Öyle bir açıklama geldi ki en yetkili ağızdan, paniğe kapılmamak mümkün değil. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, domuz gribi salgının Şubat ya da Mart ayında zirve yapmasını beklediklerini söyledi. Ve iki senaryo açıkladı. ıyi senaryo da, kötü senaryo da ürkütücü... Kötüsünden başlayalım ki, iyisi biraz daha az ürkütücü olsun! ışte kötü senaryo: Eğer domuz gribi aşısı yapılmazsa 21 milyon kişi hastalanacak ve 5 bin 300 kişi hayatını kaybedecek. Gelelim iyi senaryoya; aşı yapılırsa 1 milyon 800 bin kişi hastalanacak, 400 kişi hayatını kaybedecek. Bu açıklamalar, halkta şok etkisi yaratmakla kalmadı, uzmanlar arasında da büyük tepkilere yol açtı. Sağlık eski Bakanı Rıfat Serdaroğlu, “Bakanın izlediği strateji doğru değil; Azrail’in Türkiye temsilcisi gibi konuşuyor. Bence bu açıklamanın ardında ekonomik kriz ve demokratik açılımla ilgili sıkıntıları perdelemek yatıyor” dedi. Bir diğer eski bakan Halil Şıvgın ise daha teknik bir mesele üzerine sorguladı bu açıklamayı; “Bu aşı ne kadar başarı sağlayacak?” diye... Bir tepki de yine eski bakanlardan Osman Durmuş’tan geldi: “Sağlık Bakanı’nın görevi, çıkacak muhtemel bir salgının reklamını yapmak değil, o salgını önlemektir. Merak ediyorum, dünyada Türkiye’den başka 40 milyon aşı siparişi veren bir ülke var mı?” Tepkiler böyle... Ve bu soruların hepsi de cevap bekleyen türden... Mesele sağlık; şakaya da, polemiğe de gelir yanı yok. ışte bu yüzden 30 yılını göğüs hastalıkları uzmanlığına adamış, 31 yaşında profesör unvanını hak etmiş Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta ile bu tartışmaları ele alalım istedik. Küçükusta’nın bir özelliği daha var, her zaman toplum sağlığını ilaç kartellerinin kâr hırsına karşı cesurca savunması... Biz sadece kitaplarının ismini söyleyelim, siz anlayın; ’Biri Bizi Hasta Ediyor’, ’Modern Zaman Hastalıkları’ ve pek yakında Hayykitap’tan çıkacak olan kitabı ’Adamın Biri Doktora Gitmiş Gidiş O Gidiş’... Sohbete başlar başlamaz, o nüktedan üslubuyla tavrını belli etti Küçükusta; “Bütün dünyada domuz gribi salgınında ve tedavisinde bir domuzluk olduğundan şüpheleniyorum!” Bu domuzluklar hakkındaki tüm doktorca tanılar ve bilimsel veriler söyleşimizde...
Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, bir domuz gribi salgını olduğunu ama bu hastalığın iddia edildiği gibi çok öldürücü bir hastalık olmadığını söylüyor ve çok iddialı konuşuyor; “Aşıya gerek yok!” Peki neden? “Çünkü domuz gribinin öldürücülüğü binde 1’in çok altında, bugüne kadar dünyada bu hastalıktan ölenlerin sayısı 4 bin 500 civarında. Oysa olağan grip salgınlarından her yıl 250 bin ila 500 bin insan ölüyor. Türkiye’deki kurban sayısı ise yaklaşık 7 bin...” Prof. Küçükusta, bu bilgileri verdikten sonra soruyor; “Sağlık Bakanlığı’nın, domuz gribiyle uğraşacağına bildiğimiz gribe karşı önlem alması daha mantıklı olmaz mı?”
* Hocam, Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Domuz gribinde iki senaryo var. Aşı yapılmaz ve tedbir alınmazsa 5 bin 300 kişi hayatını kaybeder. Aşı yapılır ve tedbir alınırsa 400 kişi hayatını kaybeder” diyor... Bu senaryolar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu kadar panik yapılmasının sebebini anlamıyorum. Sağlık Bakanı’nın grip aşısı fabrikası olsa anlayacağım ama o da yok. Üstelik de kendisinin dürüstlüğünden hiçbir şekilde şüphe etmiyorum. Sağlık Bakanlığı’nda 50 senedir yapılamayan devrim niteliğinde şeyler yaptığını da söylüyorum. Ama domuz gribi aşısında tamamen karşısındayım.
* Neden?
Bir kere grip aşılarının etkinliği biraz da Nasrettin Hoca’nın göle maya çalmasına benziyor. Aşı ancak grip salgınına yol açan virüsle aşıdaki virüslerin uyumlu olması durumunda işe yarıyor. Aşının hiçbir şekilde garantisi yok. Bazen hiçbir işe de yaramayabiliyor. Ve Sağlık Bakanı’nın korkutucu, panik yaratıcı ifadeleri tıbbi olarak da son derecede sakıncalı. Çünkü bağışıklık sistemi insanların ruhsal durumu ile yakından ilgili. Streslerin, korkuların, endişelerin, acabaların vücudun direncini düşürdüğünü gösteren pek çok araştırma var. Vatandaş, Başbakan’dan alışık olduğu üzere ’Bu salgın bize dokunmaz, olsa olsa teğet geçer’ benzeri moral verici sözler beklerken Sağlık Bakanı’nın varsayımlara dayanan domuz gribi senaryoları moral bozmaktan başka hiçbir işe yaramıyor. Ben de hastalarıma daima “Prospektüsünde yazmıyor ama aşı yaptırırken mutlaka ’Ya tutarsa’ diye iyi dilekte bulunun, kalbinizi ferah tutun. Çünkü iyimser olmanın bağışıklığı kuvvetlendirdiğini gösteren araştırma sayısı, grip aşılarının etkin olduğunu gösteren araştırma sayısından çok daha fazla” tavsiyesinde bulunuyorum! Diyeceğim, bir virüsün kıtalar arasında yayılım göstermesi ve insandan insana bulaşması toplum sağlığı bakımından elbette çok önemli. Ancak, pandeminin insanlar arasında gereksiz bir panik yaratmasına fırsat verilmemesi gerekiyor.
* O zaman hocam şu soruları yanıtlayabilir misiniz? Bu aşı gerçekten gerekli mi, etkili mi, yan etkileri var mı, herkes olmalı mı?
Bir kere domuz gribinin bir pandemi yaptığı kesin, ama dünya çapında salgın demek insanların kitlesel şekilde ölmesi manasına gelmiyor. Önce bu salgın için iyimser olmamızı destekleyen pek çok sebep olduğunu görmemiz gerekiyor. Birincisi, milyonlarca insanın öleceği ileri sürülen salgının o kadar da ağır bir hastalık tablosuna yol açmadığı artık belli oldu. Virüs bulaşan insanların çoğu hastalığı tedavi görmeden ayakta atlatabiliyor. Yapılan araştırmalardan anlaşıldığına göre, domuz gribinin öldürücülüğü binde 1’in çok altında. Bugüne kadar tüm dünyada ölen insan sayısı 4 bin 500 civarında. Oysa olağan grip salgınlarında her sene 250 ila 500 bin arasında insanın öldüğünü biliyoruz. Dünya Sağlık Örgütü’nün rakamı bu... Olağan grip, domuz gribine göre çok daha öldürücü. ışte esas altı çizilmesi gereken şey bu. Domuz gribinin çok bulaşıcı olduğu da doğru, buna kimse itiraz etmiyor. Ama önemli olan domuz gribinin olağan gribe kıyasla öldürücülüğünün çok daha az olması...
Pandemilerin ağırlık olarak beş derecesi var. Domuz gribi pandemisi ölüme yol açma açısından en alt seviyede... Dolayısıyla eğer Sağlık Bakanlığı vatandaşları salgın bir hastalığa karşı korumak istiyorsa, bunu öncelikle olağan gribe karşı yapması daha doğru olmaz mı?
* Ama önümüzdeki aylarda kitlesel ölümler beklendiği söyleniyor...
’Kitlesel ölümler olacak’ lafı tamamen senaryo. Tıpkı Hollywood film senaryoları gibi...
* ıyi de Sağlık Bakanı Akdağ, “Eğer aşı yapılmazsa nüfusun 3’te 1’i hastalanacak” diyor...
Böyle olsa bile domuz gribinden ölenlerin sayısı hiçbir zaman olağan grip salgınındaki kadar çok olmayacak.
* Peki bakanlık bunu göremiyor mu?
Göremiyorlar herhalde. Her sene 250 ila 500 bin arasında insanı öldüren bir grip salgını hiç bu kadar gündeme gelmezken, öldürücülüğü son derece düşük olan bir hastalığın öne çıkarılması ve bunun insanlarda panik yaratacak sloganlarla duyurulması son derece yanlış, gereksiz...
* Peki Türkiye’de olağan gripten kaç kişi ölüyor?
Bizde güvenilir rakam yok. Ama Amerika’da her sene grip salgınından ölenlerin sayısı 36 bin. Amerika’nın nüfusu 300 milyon. Kabaca bizden 4 misli fazlalar. Demek ki bizde de 7 bin kişi kadar ölüyor. Ama bizde domuz gribinden ölen bile yok. Bu yüzden, Sağlık Bakanlığı’nın bu açıklamalarından sonra akla gelen pek çok soru var.
* Mesela?
Bir kere domuz gribi virüsünün tabii mutasyonla oluşmadığına ve laboratuar ortamında yaratıldığına dair kuşkular ve bunu destekleyen bulgular var. Yani domuz gribi virüsü, biyolojik silahlar gibi suni olarak üretilmiş ve topluma isteyerek ya da istem dışı bulaştırılmış olabilir. Ve bundan da birtakım ilaç ve aşı üreten firmalar çok ciddi kazançlar sağlayabilir. Mesela pandemi ilanından sonra aşı üreticisi firmalardan birinin borsadaki hisselerinde bir günde yüzde 3.6 gibi çok ciddi artışlar olması, insanın kafasını karıştırıyor.
Bir başka önemli konu da bunun ilk domuz gribi paniği olmaması. 1976 yılında Amerika’da Fort Dix’te askerlerde görülen enfeksiyon bahane edilerek, milyonlarca insan domuz gribine karşı aşılanmış, ama daha sonra böyle bir salgının gerçek olmadığı ortaya çıkmıştı. Üstelik aşı yüzünden 30 kişi ölmüş ve yüzlercesi de ömür boyu felçli kalmıştı. Bu ölümlerin sebebi de Guillain-Barre Sendromu. Bu sendrom sinir sisteminde, kol ve bacaklarda ve solunum kaslarında felçlere ve ölümlere yol açabilen bir hastalık. O zaman aşının Guillain-Barre Sendromu’nu 8 misli artırdığı anlaşıldı. Ve aşı 10 haftalık uygulamadan sonra bu yüzden uygulanmaz oldu.
Aşının yan etkileri olabilir
* Ama aradan 33 yıl geçti. Aşı üretiminde hiç mi yol alınmadı?
Gelişmeler var. Mesela canlı virüs aşıları var, antijenden aşılar var... Benim burada anlatmak istediğim şey başka. Domuz gribi 1976’da çok az sayıda askerde görüldü önce, ama ’Dünya çapında salgın olacak’ denilerek milyonlarca Amerikalı aşılandı. 10 hafta sonra ise aşının Guillain-Barre Sendromu’na yol açtığı anlaşıldı. Aşılanan 30 kişi öldü, yüzlerce insan da ömür boyu felçli kaldı. Bu tarihi bir gerçek.
* Bir de deniyor ki, “Geçen ilkbaharda görülen birinci dalgaydı, asıl dalga kışın gelecek.” Bu bilgi neye dayanılarak veriliyor?
1510 senesinden beri dünyada meydana gelen 14 pandemi, yani dünya çapında salgına yol açan hastalıklara ait veriler incelendi ve hiçbirinde baharda görülüp, sonra tekrar daha büyük şekilde ortaya çıkan bir salgın olmadığı ortaya kondu. Yani istatistikler bu görüşü de yalanlanıyor... Bir de şu var; 1918’deki ıspanyol Gribi’nde 20 ila 40 milyon insan öldü diye biliniyor. Bu da bir H1N1 virüsüydü. Yani H1N1’in insan tipi de var, domuz tipi de... O insan tipiydi. Ölümün sebebi ise antibiyotik olmamasıydı. O zamanki ölümlerin birçoğunun grip sonrası zatürreden dolayı ortaya çıktığı, o zaman henüz antiboyitikler keşfedilmediği için ölü sayısının çok yüksek olduğu biliniyor. Yani aşı olmadığı için değil... Günümüzde çok etkili antibiyotikler var, böyle müthiş bir ölümle karşılaşmayız.
ışin bir de dini yönü var...
* Siz, Domuz Gribi’nin dini bir yönü olduğuna da dikkat çekmiştiniz...
Evet. Domuz gribi virüsünün DNA yapısını inceleyen uzmanlar, salgına yol açan H1N1 virüsünün insan, domuz ve kuş gribi virüslerine ait genetik bir karışımdan oluştuğunu açıkladılar. Dolayısıyla hazırlanacak aşıda domuz gribi virüsüne ait genetik materyal de bulunacak. Aşı içinde domuz virüsü genlerinin bulunması Müslüman ve Museviler’in domuz gribi aşısı olmalarının caiz mi, haram mı olduğu sorularını da gündeme getiriyor. Salgına yol açan virüsün domuz gribi virüsü yerine, ısrarla Meksika virüsü, ınfluenza H1N1 virüsü, 2009 H1N1 virüsü gibi içinde domuz geçmeyen terimlerle isimlendirilmek istenmesi de aşının satışında dini faktörlerin etkisini ortadan kaldırmak için olabilir. Kim ne derse desin, dünyada bu domuz gribi salgınında ve tedavisinde bir domuzluk olduğundan ciddi şekilde şüpheleniyorum.
Kimse çocuklarıma aşı yaptıramaz!
* Bakan Akdağ diyor ki, ‘Ben çocuklarıma da domuz gribi aşısı yaptıracağım!’
Ben de diyorum ki, ‘Aileme, çoluğuma çocuğuma ve bana kimse domuz gribi aşısı yaptıramaz.’ Çünkü hem grip aşılarının etkisi son derece tartışmalı hem de domuz gribi hastalığı öldürücü bir hastalık değil. Üstelik aşının etkinliği ve özellikle de yan etkileri konusunda çok ciddi şüpheler var. Yani domuz gribinden kurtulacağım derken işin ucunda aşıdan zarar görmek, hatta ölmek de var.
* Hocam ben hâlâ ikna olmuş değilim. Öyleyse Bakan Akdağ niye çıkıp böyle panik yaratacak bir açıklama yapsın?
Ben de aynı sizin gibi bu işin mantığını anlayamadım... Sanıyorum ki, Sağlık Bakanı danışmanlarının etkisiyle bu sözleri söylüyor. Mesela Kuş Gribi’nde çok iyi önlem aldılar. Hatta o zaman yazılar yazmıştım, ‘Türk’ün kuş gribiyle imtihanı başarıyla bitti’ diye... Ama domuz gribinde aynı şeyleri söyleyemeyeceğim.
Grip de aşk gibidir!
Domuz gribi aşısı gerçekten gerekli mi, etkili mi, yan etkileri var mı, herkes olmalı mı gibi netameli konuları konuştuktan sonra Prof. Küçükusta’ya, “Peki bu illetten nasıl korunacağız?” diye sordum. Yanıtını kahkahalarla gülerek verdi: “Grip de aşk gibidir. ıkisi de sık yaşanmaz. ınsan nezle olabilir, burnu akabilir ama sık sık grip olmak mümkün değildir. Aşktan da gripten de korunmanın en iyi yolu her gün sarımsak yemektir!”
Hocam, domuz gribi aşısı olmayın diyorsunuz öyleyse ne yapalım, bu hastalıktan nasıl korunalım?
Söyleyeceklerim hem olağan grip için hem domuz giribi için geçerli. Toplum içinde yaşayan insanların grip hastalığından korunmaları çok zor. Çünkü okula giden bir çocuğun ya da iş yerine giden bir yetişkinin hasta insanlardan virüsü alması kaçınılmaz. Onun için yaşlıların, risk grubunda olan insanların yapması gereken en önemli şey, salgın zamanında hiç topluma karışmamak, evden çıkmamak... Mümkün olduğu kadar dışarıda, kapalı mekanlarda zaman geçirmemek... Mesela otobüse, metroya, minibüse, dolmuşa binmemek... Tiyatroya, sinemaya, bara, kalabalık yerlere gitmemek... Çünkü küçük ve kapalı mekanlar buraları; karşındaki hapşırsa kendini koruman mümkün değil. Toplum içine giren insanların ise hiçbir yere dokunmamaları lazım. Masalara, kapı kollarına... Olabildiği kadar hiçbir yeri ellememek çok önemli. Her zaman önemli ama özellikle bu salgın dönemlerinde eli, ağıza, buruna ve göze temas ettirmemek çok önemli. Bu yüzden eldiven ve maske takmak çok yerinde olur. Sık sık su ve sabunla el yıkamak da çok önemli. Günde 10-15 defa. Ama öylesine değil de, akan suyun altında en az 15-20 sn.
Her gün 30 dakika tempolu yürüyün
Kullanılan bazı dezenfektanlar var...
Onların hiçbir yararı yok. Su ve sabun yeterli. Tokalaşmamak önemli. Japonlar gibi uzaktan selamlaşalım, öpüşmeyelim. Sonra düzenli egzersizin de koruyucu özelliği var. Düzenli egzersizden kasıt da şu; her gün 30 dakika süreyle tempolu yürüyüş. Nefes nefese kalmadan ama hafif terleyip, yanındaki kişiyle konuşabilecek derecede tempolu... Bu tabii salgın sırasında değil, öncesinde yapılmalı... Çünkü egzersiz yapmak bağışıklığı güçlendiriyor.
Peki yiyecek içecekler?
Onlar da çok önemli. Bol sıvı almak, meyve ve sebzelerden sadece grip olunduğunda değil her zaman yararlanmak çok önemli. Özellikle tavuk suyuna havuç, patates, domates, kereviz ve maydanoz katılarak yapılan sebze çorbasının bağışıklık sistemini güçlendirdiği biliniyor... Sarımsak ise çok etkili bir antigripal. Her gün bir diş sarımsak yenmesi çok önemli. Ben yiyorum...
C vitamini almanın hiçbir faydası yok
Kokusuyla nasıl baş ediyorsunuz peki?
Üstüne tarçın çiğniyorum, maydanoz yiyorum. Bunlar kokuyu gideriyor. Hemen belirtmekte fayda var, grip olmayayım diye C vitamini almanın hiçbir faydası yok. ınsanlar tabii ki C vitamini almak durumunda ama Türkiye’de en fakir insanda bile C vitamini eksikliği olması mümkün değil. Adam marul yiyor, biber yiyor, ot yiyor, hepsinde C vitamini var. Ekstra vitamin hapı almak kesinlikle zararlı ve ekonomik olarak kayıp.
Neden zararlı?
Çünkü alınan her vitaminin fazlasının vücuda yan etkisi var... D vitamini de gripten korunmada çok önemli. Çünkü o da bağışıklığı kuvvetlendiriyor. Derimizde bulunan öncü maddelerin aktif hale gelmesini sağlıyor. Bunun için de her gün yarım saat kol ve bacakları güneşlendirmek çok önemli... Grip olunduğunda antibiyotik almak ise kesinlikle gereksiz, hatta onun ötesinde zararlı. Çünkü bir kere grip virüslerine antibiyotiklerin hiçbir etkisi yok. ıkincisi de gereksiz alınan antibiyotikler vücuttaki bakterilerin direnç kazanmalarına, yan etkilere ve alerjilere yol açıyor.
Peki hocam, diyelim ki domuz gribi olduk, aşı olmayın diyorsunuz, ne yapacağız?
Hiçbir şey. Ateşimiz varsa, evde istirahat edeceğiz. Tabii daha önce de belirttiğimiz gibi, sağlıklı bir insansanız. Yani altta yatan KOAH, kalp, şeker ya da böbrek hastalığınız yoksa... Kortizon kullanmıyorsanız veya bağışıklığınızı zayıflatan bir hastalığınız yoksa. Mesela kanser tedavisi görmüyorsanız... Bu grupta değilseniz yapacağınız tek şey evde kimseyle temas etmeden dinlenmek. Ateşiniz düşene kadar... Doğru olan şeyler bunlar. Bir de çocuklara özellikle bu grip salgını sırasında öksürük ve grip ilaçları vermek sakıncalı olabilir. Ayrıca 16 yaşından küçük çocuklara grip veya benzeri ateşli enfeksiyonlarda asprin verilmemesi lazım. Çünkü Reye Sendromu yapabiliyor.
Sigara ve alkol, gribin en büyük düşmanları
Reye Sendromu nedir?
Beyin basıncının artması ve karaciğer yağlanmasıyla seyreden ve erkenden tedavi edilmediği takdirde ölüme yol açan bir hastalık... Ayrıca, gripten korunmak için düzenli uyku çok önemli. Uykusuz kalmayın. Stresten mutlaka uzak kalın. Moraliniz yüksek olsun. Sigara ve alkol ise gribin en büyük düşmanları...
GRıP DE KOLAY TANINIR AŞK DA
Aşkın tanımını yapamıyorsak da aşığı tanımak çok kolaydır. Aşığı gözleri hemen ele verir, gripliyi yüksek ateşi...
GRıP DE AŞK DA ANı BAŞLAR
Grip de aşk da çok ani olarak başlar. ınsan ne olduğunu daha anlayamadan gribe de tutulmuş olabilir, aşka da...
GRıP TERLETıR AŞK ISLATIR
Grip su gibi terletir, aşk sırılsıklam ıslatır...
GRıP DE AŞK DA ıNSANI YATAĞA DÜŞÜRÜR
Grip ağır bir hastalıktır. Kişiyi halsiz bırakır, yatağa düşürür, paçavraya çevirir. Aşk da grip gibidir. Bazen insanı öyle fena çarpar ki, insanı hastaneye de düşürebilir, tımarhaneye de...
GRıP DE AŞK DA SIK YAŞANMAZ
Gerçek aşk öyle sık sık yaşanmaz. Grip de öyledir, insan her zaman nezle olabilir, burnu akabilir, ama sık sık grip olmak mümkün değildir.
ıKıSıNıN DE CıDDı KOMPLıKASYONLARI VARDIR
Grip, zatürre, astım krizi, miyelit, Reye Sendromu, Guillain-Barre Sendromu gibi, bazıları ölümcül de olabilen pek çok komplikasyona neden olabilir. Aşkın da ciddi komplikasyonları vardır. ışinizi, paranızı, karınızı, çocuklarınızı, kısaca her şeyinizi kaybedebilirsiniz.
GRıP DE AŞK DA ÖLDÜREBıLıR
Grip, özellikle yaşlılarda ve kalp, akciğer, böbrek ve şeker hastalarında ölümlere neden olabilen bir hastalıktır. Bazı aşıkların sonu da gripliler gibi kara topraktır.
ıKıSıNıN DE TEDAVıSı YOKTUR
Gribin kesin tedavisi yoktur. Kullanılan ilaçlarla sadece hastalığın hafif geçmesi, insanı fazla rahatsız etmemesi sağlanmaya çalışılır. Aşkın da çaresi yoktur. Çaresi olduğunda ise zaten o aşk artık bitmiştir!
GRıBıN AŞISI VARDIR AMA AŞKA KARŞI HıÇBıR ÖNLEM ALINAMAZ
Grip virüslerinin her yıl yeniden hazırlanan aşıları vardır. Aşı olanlar, eğer tutarsa gribe yakalansalar bile hastalığı hafif atlatırlar, ciddi komplikasyonlarla karşılaşmazlar. Ama, aşkı önleyici hiç bir uygulama yoktur. Ve iyi ki de yoktur!
- BıTTı –