2009 Ekim Anneleri

Benimki de öyle gizmcim inan tüm gün hiç bir iş yaptığım yok... Yarım saat uyuduğunda koşa koşa mutfağa gidiyorum bari akşama yemek yetiştirsem diye :))
 
teşekkur ederiz teyzelerii inş. hepimizin yavrularının daha nice guzel gunlerini gormeyi nasip eder Rabbim:Saruboceq:
 
kıslar size de oluyor mu; kızımla ilgili bişey desem nazar değiyor, dün gece deliksiz uyudu desem dediğim gün uyumuyor... artık korkar oldum bişey söyleme yaaaamafoldumben
 
tşkk ederiz teyzelerii
saime aynenn bende birsey demeye korkar oldum en cok annenin nazarı degermiş inanıyorum artık içimden soyluyorum sevindigim seylerini :)))) dayanabilirsem tabe
 
ewet saime ya..dün dedimki artık kusmaları azalıyo gibi..bugün sbh uyandığından beri üstüm başım koltuk yerler heryer kusmuk..kaç kez kustu hemde ya..şimdide kusmasına nazar değer de kusmayı bırakır iişallahh sırnaşık şey
 
ya kardeşlerim falan bi sürü kıyafet vermişlerdi, aaa napacaz ki bu kadar kıyafeti kusması falan yok kızımın diyordum, o gün bugündür günde kaç üst baş değişiyoruz bilmiyorum, çişleri tepesine çıkıyor, ha bire kusuyor vs... ya bırak söylemeyi aklımdan bile geçirmemek lazım herhaldekaydirigubbakcemile3
 
kızlar önemliiii...


Çocuğunuzu, ağlatarak uyutmaya çalışmayın !

Küçük yaşta çocuğu olan annelerin en çok zorlandığı konulardan biri çocukların "uyku düzeni"dir.

Küçücük bedenleri, sevimli yüzleri ve masum görüntüleri ile her an sevilmeye hazır bekleyen bu şirin dünyalılar, misafir oldukları ailenin birçok alışkanlığına tesir ettikleri gibi, uyku ve istirahat düzenlerini de etkiler. Aile içindeki bu değişiklik de özellikle anneleri bir hayli zorlar. "Çocuktan önceki" yaşantısında anneler, kendi "biyolojik ritminin" gerektirdiği gibi istirahat edebilme serbestliğine sahipken, "çocuktan sonraki" dönemde kendilerine bağlı bulunan bebeklerinin ihtiyaçlarını hesaba katmak zorunda kalırlar.

Günlük hayatın telaşı ile yorulan bir anne, tam dinlenmek üzere iken, bebeğinin uyanması ile tekrar onun ihtiyaçlarını karşılamaya koyulur. Böyle bir anne, uykusuz geçen günlerin verdiği sıkıntı ile gereğinden fazla tedirgin, huzursuz ve asabi bir hale gelebilir, hatta bu gerginlikler anne sütünün çekilmesine veya azalmasına da sebep olabilir. Bu durum gerek eşler arasındaki iletişimi ve gerekse anne ile çocuk arasındaki "tahammül" gücünü zayıflatmaya başlar. Bu kısırdöngü sonunda anne artık bebeği ile baş edemez hale gelir ve çocuk yetiştirmenin ne kadar da zor olduğundan şikâyet etmeye başlar.

Çocuğu kendi düzenimize uymaya zorlamalı mı?

Konu hakkında çalışmalar yapan uzmanlar, bir yandan annenin çaresizliğine dikkat çekerken diğer yandan da çocuğun masum ihtiyaçlarının giderilmesi arasında sıkışıp kalırlar. Bu yıpratıcı süreci aşmak için ise iki ayrı yöntemden biri annelere tavsiye edilir. ılk yöntem; "çocuğu anne ritmine uymaya zorlamak"tır. Annelerin genelde tercih ettiği bu yöntem, bebeğin uyku düzenini annenin günlük yaşantısına ayak uydurmaya zorlar. Yani, anne, bebek her ağladığında onun ihtiyaçlarına cevap vermek yerine, "vaktinde" oluşan istekleri gidermeye çalışır. Örneğin, bebek kendi yatağına yatmayı istemez ve akşam uykuya dalmakta zorluk çeker. Yalnız yatmaya alışkın olmadığı için de, ağlayarak anneyi yanına çağırır, anneye olan ihtiyacını gözyaşı ile dile getirir. Bu yönteme göre; bebek ne kadar ağlarsa ağlasın kayıtsız kalarak, annesinin geleceğine dair umudunu keseceği ve sonunda yorulup ağlamayı bırakarak uykuya dalacağı hesap edilir. Çocuk, her ne kadar ağıtları ile "anne n'olur gel" sinyali gönderse de anne, o ağıtlara duyarsız kalarak, "hayır benden umudunu kes gelmeyeceğim" demektedir. Çocuk günlerce süren bu ağlamalarının sonunda artık ağlamadan uyur ancak aslında annenin kendisine cevap vereceği umudunu yitirir; korkularını ve endişelerini kendi içine hapsederek uykuya dalmaya başlar. Peki, çocuğu ağlatarak ve anneye umudunu keserek uyutmak ne kadar doğrudur? Çocuklar bu ağlamalar sırasında ruhen incinmekte midir?

Ağlatarak uyutmak, çocuğun vicdanını katılaştırır

Henüz konuşma yeteneği olmayan bir bebek etrafı ile iletişimini "ağlayarak" gerçekleştirir. Bebeklerin ihtiyacı değiştikçe ağlama şekli de değişir. Örneğin; altını ıslatan çocuğun ağlaması ile korku ve endişe yaşayan çocuğun ağlaması birbirinden farklıdır. Eğer çocuklar ağlamayacak olsalardı, çocuk bakımı dünyanın en zor işi olurdu. Zira hiç ağlamayan bir çocuğun, ne zaman acıktığını anlamak ya da uykusunun gelip gelmediğini hesap etmek hemen hemen imkânsızdır. Normal şartlarda "hiçbir çocuk sebepsiz yere ağlamaz". Eğer çocuk ağlıyorsa mutlaka bir sebebi vardır. Anne-babanın görevi çocuğu susturmak değil, çocuğun ağlama sebebini bularak, ihtiyacını gidermektir.

Uyku düzeni sağlamak adına, onun ağlamalarına ilgisiz kalmak yanlış bir yöntemdir. Zira çocuk, içinde bulunduğu ailenin düzeninden habersiz olarak kendi bünyesinin ihtiyacı çerçevesinde uykuya dalar ve uyanır. Eğer anne, çocuğun uykuya dalma ve uyanma "ritmini" kendi yaşantısına uydurmaya zorlarsa, bebeğinin "biyolojik ritmini" bozmuş olur. Üstüne üstlük, bebeğin ağlayarak anneye iletmeye çalıştığı "korkuyorum anne" ya da "tedirginim anne, yanıma gel" mesajlarına ilgisiz kalmakla, çocuğunun bilinçaltına "annelere güvenilmez" düşüncesi yerleştirir. Hâlbuki bir çocuk için ilk ve tek güvenilecek kişi annedir. Eğer çocuk, en çok güvenilecek kişiye karşı daha bebeklik yıllarında güvensizlik duymaya başlarsa, vicdan duygusunun gelişiminin de önüne geçilmiş olur. Çocuk bu uygulamanın sonunda ağlayarak annesini çağırmaz belki, ama annesini çağırmaması bir çözümün değil, bir sorunun başlangıcını ifade eder ki, o da çocuğun vicdan duygusunun katılaşmaya başlamasıdır. * Uzman Pedagog

O halde ne yapmalı?

Çocuğu ağlatarak ve onun ihtiyaçlarına karşılık vermeyerek terbiye etmenin çocuğun ruh sağlığına zarar verdiği çok açıktır. Annenin yapması gerekli olan şey, bebeğinin biyolojik ritmini bozmadan, onun düzenine uymaya gayret etmektir. Çocuk, her korktuğunda, her endişe duyduğunda anneden teselli alabilmeli, her uyandığında annenin tebessüm eden çehresinin verdiği rahatlıkla yeniden uykuya dalabilmelidir. Çocuk, güven içinde, her defasında annesini yanında bulacağından emin olursa, bir süre sonra kendi başına yatmaya alışacaktır. ılk dört yaş, anne ile çocuk arasında güven atmosferinde geçmelidir.
--------------------------------------------------------------------------------
 
ellerine sağlık canım.. bizim sıpaşar bizden önce okumuş herhalde bu yazıyı:)... benimkisi ağlıyorsa istediği olmadan zaten töbe susmuyor, derdi ister maam ister uyku ister kucak olsun çok inat istediği olmadan susmuyor bu istekleri de masum istekler olduğu için ve hasta olduğu için valla yapmaya çalışışıyorum.. biz babamızdan ayrı odada yatıyoruz zaten ama ayrı yataklarda .. çok irkilip korkuyorsa yanında yatıyorum.. ama aman ağlarsa ağlasın nasılsa susar diyemiyorum... nasıl kıyıcaz el kadar bebelere ki...:ecrin_bebek:
 
yemek yapamam lazım uyudu sımdı zorla uyanırmı ki ağlıyor ya kızlar sız ne durumdasınız
 
anamm sirtimda bi agri var ki sormayin.minnosu indirip kaldiramiorum bile.nasil agrio.annem geldi bugun.ayyy yatamiorum, gulunce bile agri var mafoldumben
 
ay saygınım erkek olmuş maşallah paşalara prenseslere evet kıslar çok zor bisürece girdik erkenden dişimiz çıkıyo bakalım hayırlısı hakkımızdaopuyorumnanaktan
 
saol canim bilmiyorum ki.hicbisey yapamiorum.robot gibi oldum

ala ala....bi dr git istersen cnmmm...:1hug:
bende barışı kolumda sallayınca sırtım çok ağrıooo ama sallamakdan benimkiii..resmen zonkluooooo.......offfffffffffff:çok üzgünüm:
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…