2010 Ekim Bebekleri Büyürken...

ben calismiyorum :-(( bir ara niyetlendim dedim bzim cocuk falan yapacagimiz yok bari bir iki kursa gidip kendimi gelistireyim dedim kurslarim bitti kisa bir sure sonra cocuk sahibi olmaya karar verdik yani durduk durduk turnayi gozunden vurduk )) keske bende kpss yi kazanabilseydim memurluk kadar rahat bir yoktur herhalde tam anne olanlara gore bir is stajimi bekediyede yapmistim da ordan biliyorum ))
suan odanin cami acik disaridan inanilmaz sigara kokusu geliyor vallahi canim istedi aralik ayinda 3 sene olacak sigarayi birakali ilk defa canim istedi bu ara cok stresliyim galiba bu sebeple kendimi rahatlatacak birseyler ariyorum
bu arada dip boyam gelmeden bir foto cekebilirsem eklerim ))
 
kızlar hepinizin mesleği süper
çok pişmanım öğretmen olmadığım için şuanda en güzel meslek bana göre
ben mesleğimi yapmıyorum senelerdir belediye çalışıyorum inş. memur olucam. fatihpepe hiç cazip gelmesin sana memurluk sabah8 akşam 5 ,çokşükür cumartesi pazarım var ama yinede
günün hepsi iş yerinde geçiyor anlıycan.. sırf saatleri belli birde hafta sonu olduğu için sanslıyım.
istanbul çevresi tatil yeri soran olmuş ben adaları tavsiye ediyorum hepsi güzel.birde avşayıda çok severim çok güzel.
bu sabah kızım yine ortalığı karıştırdı böyle bi ağlama görülmemiştir bütün mahalle camdaydı zavallı yavrum
gözümün içine baka baka ağladı ve ben çaresiz.
böylede olunca çalıştığım için kendimden nefret ediyorum elimde değil..
iyi haftalar herkeze
 
Birkaç ay önce Nurturia’da bir vaveyla kopmuştu Alman anneler ne yapıyor ediyor da çocukları daha rahat, daha söz dinler, daha özgür yetiştiriyorlar diye. Sonrasında Kendi İzini Süren Deli de güzel bir yazı yazdıydı bunun hakkında. Ben de Türkiye’de yaşayan bir Alman anne tanıdığıma fikrini sordum. O da mükemmel Türkçesiyle üşenmedi, yazdı. Sağ olsun. Noktasına, virgülüne dokunmadan yayımlıyorum.

Türk anneler neyi farklı yapar?

Arkadaşım Elif bana bu soruyu sorduğunda, ilk tepkim “neredeyse herşeyi” oldu. Bu tabii ki abartılıdır. Ancak gerçekten, bir yabancı olarak izleyebildiğim kadarıyla, Türk annelik “stili” Avrupada’kinden önemli bir derecede farklıdır. Ben kimim de öyle bir şey iddia edeyim? Almanım. Eşim Türk, altı yıldır İstanbul’da yaşıyoruz. 9 yaşında bir kızımız var, Türk bir özel okulun dördüncü sınıf öğrencisidir.
İzlenimleri biraz detayli bir şekilde iletmeden önce bir uyarıda bulunmak istiyorum: Benim günlük hayatımda iletişim kurduğum anneler, büyük ihtimalle Türkiye genelin “ortalamasını” gerçek anlamda temsil etmiyor. Çoğu çünkü en üst sosyoekonomik tabakalardan, ve belli davranışları Türk olduklarından daha çok toplumdaki konumlarından kaynaklanıyor olabilir. Ama yine de, bazı özelliklerin birçok Türk anne için geçerli olduğunu sanıyorum.

İlk Türkiye’ye geldiğim günden beri bir şey benim için çok belliydi: Çocuklar bu toplumda genel olarak çok seviliyor – ve sadece kendi ailelerin tarafından değil. Almanya’da, iki tane büyükçe köpeğiniz varsa belki ev kiralamakta biraz zorlanabilirsiniz, ama iki küçük çocuğunuz varsa durumunuz gerçekten berbat. Sürekli “çocuk gürültüsü” hakkında davalı oluyor insanlar. Bu tarz şeylerle Türkiye’de karşılaşacağımı hiç düşünemiyorum. Türk anneler de, tabii ki, buna istisna değildir; genel olarak, kendi (ve başkaların) çocuklarını çok severler, ve onlar için en iyisini isterler – en iyi ortam, en sağlıklı yaşam. Özellikle yemek konusunda çoğu çok hassastır, ve muhteşem bir şekilde ufak çocuklara meyve-sebze yedirmeyi beceriyorlar genellikle. (Sırrınız nedir, bayanlar?)

Ancak bu istek, yani çocuk için en iyisini yapmak, bazen ters sonuçları verebilir. Mesela, birçok Türk anne, Avrupa standartlarına göre aşırı koruyucudur. “Aman üşümesin çocuk”: dışarısı onbeş derece ise, ve 7-8 yaşında bir çocuk kar montu, bere, atkı ve eldiven ile dolaşıyorsa, onun annesinin Türk olduğundan gayet emin olabilirsiniz. Çocuğun kendisinin, bu arada, çok ufak olmazsa da, genellikle fazla sözü geçmiyor bu konuda: “Sen çocuksun, ne anlarsın ki?” Birçok burada tanıştığım anne, çocuklarını sadece giyim konusunda değil, genel anlamda da fazla ciddiye almıyor gibime geliyor maalesef. Çocuklara sık sık çok güzel, çok değerli, ama bilinçsiz biblo oldukları gibi yaklaşıyorlar.

Çok güzel, değerli ve bilinçsiz olduğundan, çocuğu tabii ki hiç bir şekilde üzmemek gerekir. Çocuk evde kral/prenses oluyor. Zor olabilecek herhangi duruma sokulmuyor: tek başına uyumak istemiyor mu canım – anne tabii ki yanında yatar (okul çağına kadar gerekirse). Çocuk okula alışmakta zorlanıyor mu – anne haftalarca okul bahçesinde bekliyor. Çocuk ne isterse, o alınır. Çocuk ne zaman yatmak isterse, o zaman yatar: “Keşke benimki biraz daha erken yatsaydı, akşamları biraz daha fazla zaman bize de kalsaydı…” Böyle bir şıkayet ilk defa Türkiye’de duydum. Kusura bakmayın, ama benim dünyada, çocuğun yatma saatine hala anne-baba karar veriyor… Bazı tanıdıklarım ciddi ciddi iddia ederler ki, çocuklara sınır koymak onların yaratıcılığını ve ilerideki başarılarını kısıtlamak demektir. O çocukların “yaratıcılığı” (terbiyesizliği), tatil köylerin restoranlarında sonra çok güzel bir şekilde izlenebilir.

İlginç bir şekilde, Türk annelerin koruyuculuğu, çok önemli bir alanda devamını bulamıyor. Trafikte, yani araçların içinde, çocukların güvenliğine genel olarak çok az önem veriliyor. Bu konuda, benim çevremdeki “A/B” anneler biraz ortalamasının üstüne çıkarlar, çünkü buralarda en azından bebekler genellikle çocuk koltuklarının içine oturtulur. Ancak genel olarak, annelerin kucağında oturan ufaklıkları veya arka (ya da ön) koltuğunda tırmanış egzersizlerinde bulunan ilkokul çağındaki çocukları sürekli görürüm. O da beni bir anne olarak çok üzüyor. Ve sık sık, asıl nedenin yine “üzmemekte” olduğunu düşünüyorum. Çünkü küçük bir çocuk, çoğu zaman çocuk koltuğun içine oturmak istemez – onun güvenliği için onu üzmek gerekir işte, ve birçok anne buna kıyamıyor.

Aynı şekilde, anneler kıyamadığı için, birçok çocuk, sorumluluk almayı hiç bir zaman öğrenemiyor. Unutulan ödevi, liseli çocuğun bile peşinden okula götürülür. Üniversiteli bile, sabahları anne tarafından uyandırılır. Çocuk, kendi hatalı davranışların sonuçları yaşamadığı için, onlardan öğrenemiyor ve bir noktada – belki yurtdışındaki üniversitesinde, belki de iş hayatına başladığında – aniden çok sert bir “gerçek dünya” ile yüzleşmek zorunda.

Evdeki bibloları nasıl yardımcı bayan temizlerse, çocukların bakımı da mümkün olduğu kadarıyle “dışarı yaptırılır”. Birçok ailede, bebek gece ağlarsa, anne (ya da baba) değil, bakıcı kalkıp onu tekrar uyutur. Bence bu korkunç bir şey, ve sadece ikisinin çalıştığı ailelerde de olmuyor. Bazen aile tatillerine bile dadı götürülür ki anne-baba gece hayatından vazgeçmek zorunda kalmasın diye. Bakıcılara da çoğu zaman gerçek anlamda otorite verilmez; çocukları meşgul etsinler yeter. Bazı çocukların “ablalarıyla” konuşmalarını duyduğumda ağzım açık durdum: “Getir şunu. Ne kadar aptalsın ya…”. Bu şekilde otoritesiz dadıların tarafından büyütülen çocuklarıyla, tabii ki bir noktadan sonra anne-babaların da otoritesi kalmaz. Öylece, çocuk daha ikinci-üçüncü sınıftayken, ona ders çalıştırmak için eve hoca tutuluyor: “Ben oturtamam ki…”.

Bazen onun da bahane olduğundan şüpheleniyorum. Çünkü okul konusunda, benim bahsettiğim anne tipi, ikiye bölünüyor. Bir kısım, çocuğu ciddiye almadıkları gibi, onun okul sürecine de öyle yaklaşır, ve okulu evdeki bakıcının bir uzantısını gibi algılıyor. Okuldan şıkayetçi olabilirler “yine çok az kişi Robert’e sokmuşlar!”, ama aslında bütün okul meselesiyle mesgul olmak istemezler. Ben yıllardır kızımın okulundan yeterince geri bildirimi almadığım için şıkayetçıydım; mesela, ben yazılı sınavın kendisini görmek isterdim, ve kızımın verdiği cevapları – sorun varsa, onun tam nerede olduğunu anlayabilmek için. Meğer, bunu isteyen çok az veli varmış; ilgisizlik işte.

Öbür ucunda, annelerin ikinci kısmı var: “süper çocuk” yetiştirmeyi çalışanlar. Dört yaşından itibarıyle eve İngilizce hocası geliyor, dokuz yaşına geldiğinde çocuğun haftaiçi bir tane olsa da “boş” gün kalmıyor: tenisten basketbola, piyanodan resim dersine. Sonra hocalar, dershaneler… Öyle anneler varmış ki, her haftasonu çocukla beraber dershaneye gidip oturuyorlar, çocuk için not alıyorlar, kendi yetişemez diye. Tabii ki, bunlara bulunduğumuz sistemin büyük bir katkısı var, bir şey demiyorum. Ben de, hiç istemediğim halde, kızıma okul ve not konusunda belli bir baskı uygulamak zorundayım – belki de gerçekten liseyi burslu okuyabilir? (Almanyada, kesinlikle öyle olmazdım, çünkü okul bedava ya&#8230 Yurtdışında iyi bir üniversiteye girmek için de okul dışında yapılan etkinliklerin belli bir önemi vardır. Ama o kadar da değil, lütfen!

Son olarak, çocuklar için en iyisini istedikleri için, Türk annelerin birçoğu da (bana göre) aşırı bir derecede doktorlara, psikologlara, öğretmenlere vs. dayanıyor. Uzmanların dedikleri kesinlikle tartışılmaz, sorgulanamaz. Bu doğum yapmakta başlıyor. Çocuğumu Hollanda’da normal, ilaçsız ve doktorsuz bir şekilde, ebenin yardımı ile doğurduğumu anlattığımda, bana genellikle başka bir gezegenden geliyormuşum gibi bakıyorlar. “Epiduralsız mı yani? Ben dayanacağımı hiç zannetmiyorum…”. Problem orada işte – birçok Türk anne, kendi gücüne, dayanıklığına (ve içgüdüne) yeterince güvenmedikleri için, sürekli yardım için başkalarına bakıyorlar. Bence, burada biraz daha fazla özgüveni çok yerinde olur. Sonuçta “Mommy always knows best – gerekli olanı daima en iyi anne bilir!”, dünyadaki gibi, Türkiye’de de öyle.

Tekrarlamakta fayda var – bütün bunlar benim tamamen sübjektif izlenimler. Onların hangileri ne kadar tipik olduklarını bilemiyorum. Yine de, sizlerle paylaşayım dedim. Okuduğunuz için teşekkür ederim.

alıntı..
 
vicks duymuştum bende yapayım 1 haftadır kızım öksürüyorr
quarta beni nasıl unutursun sen,bende çalışan anneyimm
avatardaki benim saçlarım uzadı kısayken çekmiştim...
canım benim unutur muyum seni hiç,sadece atlamışım,seninle devamlı diyaloğumuz var ya ondan..
bu arada avatarda senin resmini görmedim ya..bişey sorucam da,herkes arkadaş olarak eklese birbirini pyalaştığımız albümleri herkes görebiliyo mu,yoksa sadece arkadaşlar mı görüyo?


ah ah o sigarayı ben de bırakabilsem keşke..hamile olduğumu öğrenince bıraktım emzirirken de içmedim,ne zaman emzirmeyi bıraktım,sanki dün bırakmışım gibi canım istedi ve ne yazık ki başladım..canım sen başlama sakın ,canın isteyince hemen başka bişeyle oyalan..ekimcikler büyüdü artık,seneye kreş zamanları geldi,belki sen de seneye için hazırlık yapabilirsin kpss ye..


ben turizm işletmeciliği okudum aynı zamanda 2 yıl yan dal olarak iletişim okudum.o zamnlar bize öğretmenlik hakkı verildi,istemedim napıcam öğretmen olup dedim(anne mesleğim halbuki)..o zaman düşünemiyo insan gelecceği tabiii.şimdi keşke olsaydım diyorum..
ecrin seni bırakmamak için mi ağlıyo? onun için de geçiş dönemi zor tabii,ev de değişti,adapte olması biraz zaman alır sıkma canını sen..
yazı harikaymış bu arada,%100 katılıyorum..annem de anasınıfı öğretmeni ya,o da hep söyler,çocuklar kurallara ihtiyaç duyar diye.evet her zaman kural dışına çıkmak için uğraşır ama kuralsız hayatta çok zorlanır ve kesinlikle yaratıcılığını öldürmez tam tersidir.ama bir de uyamayacağınız arkasında duramayacağınız kuralı hiç koymayın daha iyi der.bir de üstün Dökmen diyor ki;
bizde çocuğu dışardaki insanların eğitmesini bekliyoruz .bakıcısı,annesi,sonra okulda öğretmeni...yanlış çocuğun eğitimini sadece anne-baba vermelidir;zaten dışardaki insnalardan etkilenecek mutlaka..
 
quarta bende tam album yapalim demek icin actim burayi, zaten ben mesaja foto ekleyemiyorum eger album yaparsak ve sadece kullanci listesini secersek arkadas olduklarimizdan baska kimse goremez istedigimiz fotolarida ekleyebiliriz
 
quarta yazı gerçekten güzel bende katılıyorum nette dolaşırken rastladım...
biliyorum tatlım unutmadığını öpüyorum seni,öylesine resim koymuştum fakat formda herkez süslü
püslü resim koyarız falan deyince hemen kaldırdım :)
albüm konusunda bilgim yok bebegm
bende kullanıyorum sigara hiçde rahatsız değilim valla keyifli keyifli ohh canım çekti şimdi...
keşke anne meslegini devam ettirseydin, nereden bileceksin ki işte o zamanlar öyle düşünmüyor insan
neyse mesleğinde güzel tatlım, sağlık olsun....
biriciğim bu sabah beni bırakmamak için ağladı ama öyle böyle değil...
öpüyorum senii....
 
merhaba kızlar evde neti kapattıgım için giremiyorum buraya sık sık kısa inşlh tekrar aranızdayım öpüyorum sizleri ve bebekleri
 
3kilo1milyon hosgeldin asagida ismini gordum sevindim coktandir yoktun nasilsin? simdi yazacak birsuru sey birikmistir dimi?
belki haberin vardir ama yinede soylemek istedim bizim "makara" hamile
 
3kilo1milyon;
selam hoşgeldin yeniden, uzun zamandır yoktun, nasıl gidiyor, bebiş nasıl, neler yapıyor anlatırsın bir ara.

sebzelisomon;
yazı gerçekten çok güzel ve doğru tespitler, ben bakıcı kısmında yorum yapamayacağım ama şu gerçek ki, çocuklarımıza ne kadar istesek de bir türlü dengeyi kuramıyoruz, bir yerden özgür bıraksak, bir yerden sıkıyoruz, ipin ucu kaçıyor, denge bozuluyor. Çünkü bizim gerçekliğimzle öğrenip uygulamaya çalıştığımız gerçeklikler bilinçaltımızda örtüşmüyor olabilir ve bu yüzden arada kalıyoruz bence. Mesela ben kendi adıma söyleyeyim. Sınır koymak mesela, düzeni olsun diye yatma saatinde ısrarcıyım ama kendi başına uyuması için gereken otoriteyi sağlayamıyorum. Yani yatmamak için ağlıyor, ben yanndayım nasılsa diye ağlatabiliyorum ama kendi uyuması için ağlamaya bırakamıyorum:) çelişik gibi. Kendi kararlarında özgür bırakmak istiyorum ama yemek konusunda biraz ısrarcıyım. vs. vs.

Bu arada benzer bir konuya rastladım geçen size de tavsiye ederim kk forumlarda, "Nasıl anne babayız" bölümünde alman anneleriyle karşılaştıran bir yazıydı. Müsait olunca onu da okuyun gerçi çok şaşırtıcı bir şekilde amacından saparak, anneliklerine toz kondurmayan Türk annelerinden olumsuz eleştirileri de almış ama bence güzel bir paylaşımdı.



İlahi sebzelisomon ben şaka yapmıştım:)) elimde hangi fotolar varsa onları koyacağım, önce fikirbirliğine varalım dedim:))))
ama bütün herkesin görmesini de istemiyorum tabi, o yüzden sizi arkadaş olarak ekleyip fatihpepenin dediği gibi albüm yapmak mantıklıymış.
 
Bu arada bugün Rüzgarı tarttım bir sene boyunca zar zor gram gram aldırdığım bir kilocuğu, belki daha da fazlasını hoop 1 hafta içinde ishalde vermiş gel de üzülme şimdi. Şu ishal de geçmek bilmedi, günde bir kez yapıyor ama hala cıvık ve fazla. Sanki yedirdiğimi çıkarıyor aynen. tam hadi doktora mı gitsem diyorum o öğün normal yapıyor bir göztermelik gibi, anlamadım bu işi.
 

:) :) biliyorum canım...albüm konusunu dediğiniz gibi yapalım herkez görmesin. ileridede toplanıp tanışalım..
ishal içinde muz,pirinç lapası yedir mutlaka etkisini hemen gösteren reflör diye toz var tavsiye ederim
gecen kış günde 8-9 kez yaptığı olmuştu böyle 3 gün falan devam etmişti doktorumuz direk reflör verdi
ayrıca çocuga işkence yaptıgımı söylemişti toz şeklinde bişey ara sor doktoruna verebilirmiyim diye..
geçmiş olsun ishali dursunda kilo alır.bol su içirmeyi unutmaa
 
maflor vermişti doktorumuz bir önceki ateşlendiğinde ishal olursa diye, sanırım reflor da aynı içerik toz. Kullandım maflor'u bağırsak florasını yeniden oluşturmaya yardımcı bir takviye. Ama tam olarak ishal kesici değil, sadece bağırsakları destekliyor. Zaten öyle 3 kere 5 kere yapmıyor çok şükür, her zamanki sıklıkta yapıyor ama sıvı. yine de eritmeye yetti oğluşumu. Bakalım inşallah geçer artık.
 
Son düzenleme:
esin tekrar gecmis olsun gercekten cok uzuldum insallah hemen gecer ve tekrar kilo alir nisastali su ishali kesiyor diye biliyordum eger veremezsen nisastadan muhallebi yap belki normal yapar ben bazen ogluma yapiyorum gece mamasi olarak misir bugday nisastasi karistirip hatta eskiler kabiz yapmasin diye icine biraz yag ekliyorlarmis
bu msji yazarken aklima geldi (ishalle ilgili degil) arkadasima doktoru cocuguna vermesi icin bir karisim onermis bu hazir mamalarin icinde olan dari,bugday vs.akdardan alip karistirip muhallebi yapmasini soylemis bebek icin cok faydaliymis bizdemi yapsak
 

Sağol canım yaa,
yapıyorum ishale karşı herşeyi, araştırdım bu hafta, doktora yapıp tez bile yazabilirim o derece yani:))) Araştırırken bir prof'un doktorlar için yazılmış, teşhis ve tedavi makalesini bile okudum:))) Özet olarak bizimkisi gibi hafif ve orta dereceli ishaller genellikle virüs kaynaklı olup ortalama 10 gün içinde kendiliğinden geçermiş önemli olan vücudun su kaybetmemesi, yani en önemli tedavi kaybedilen suyun yerine konması. Tabi daha uzun sürerse veya şiddetlenirse o zaman mutlaka doktora...
Onun dışında diyet ve eski zaman ilaçlarından kızılcık suyu, patates, muz, pirinç lapası, şeftali veriyorum bol bol. Tabi arada ağlaya ağlaya çikolata, şeker tutturuyor, normalde sevmediği halde incir yiyesi geliyor, görünce kavun yemek istiyor diyetimizi bozuyor bir şekilde belki de ondan hala geçiremedik:)
 
selam kızlar..haftasonu herkes dinlenmiş son gaz pazartesi günü yazmış anlaşılan:) yarım saatte bitirebildim geçmişi okumayı valla..

quarta ,esinrüzgar çok geçmiş olsun tekrardan.
quarta zencefili ben bala karıştırıp vermiştim.yani bir kase bala bir tatlı kaşığı şeklinde.zaten acı olduğu için fazla konulduğunda yenilecek gibi olmuyor.bu arada ilk iş günün çok berbattı.kendimi hiç oraya ait hissetmedim.oğlumu çok özledim.öyleki bir ara abartıp ağladım ne işim var burda diye.ama bugün biraz daha iyiydi.umarım çabuk adapte olurum
esinrüzgar canım valla ishaş salgın heralde.bizim apartmanında yarısı ishal sanırım.muz,haşlanmış patates iyi geliyor bildiğim kadarıyla.bir de içirebilirsen sade türk kahvesi.limonla içiriliyor ama mümkün değil içiremezsin heralde.apartmandakilerin denedikleri ve işe yarayanlar sorduğum kadarıyla bunlar..bu arada ben de antalyadayım..sıcaklar tam bitmedi ama akşamları biraz serinledi sadece gündüz yine nefes aldırmıyor.
fatihpepe merhaba canım.size de çok geçmiş olsun.oğluşun iyileşir umarım en kısa sürede.eşinde umarım.
herkes birbirini tahmin etmiş az çok tahminlerim çıktı gibi.ben orta boylu sarışın yeşil gözlüyüm.doğumda 36 kilo almış halimdeyken yaptığım diyetlerle verdiğim kilolar ile tam çıtır oldum anlıcanız.aslen istanbulluyum.ailem istanbulda.ben antalyada yaşıyorum.burada kimsem yok eşim ve oğlumdan başka.üniversitede turiz işletme okudum ,masterımı da işletme olarak yaptım.şimdide malum turizmciyim. ama şimdiki aklım olsa üniversitede devam eder öğretim görevlisi olurdum sanırım..sadece yaz tatilleri için bile buna değerdi heralde.yani loveli i evli ve çocuklu bir bayan için en güzel mesleği seçmişsin...ayrıca hep taktir etmişimdir öğretmenleri..çok zor ve kutsal bir meslek.kolay değil o kadar çocukla baş etmek,onlara birşeyler öğretmenin sorumluluğunu taşımak..
ayy ne çok anlatmışım kendimi.kaptırmışım:) herkese iyi geceler
 
cikolata kakaolu sut-puding fatih'inde bagirsaklarini hemen calistirir...hani oglum kilo kaybetmis diyorsun ya belki sadece vucudu sivi kaybettigi icin tartida daha az cikmistir iyilessin hemen eski kilosuna doner belki kilo bile alir
bende kac gundur ara ara bagisiklik guclendirnek icin arastirma yapiyorum birde oksuruk,grip bitkilerle falan nasil tedavi edilir iyice kafam karisti bir yerde okuduklarimin hepsini yedirmeye kalksam cocuk enerji patlamadi yasar ) saka bir yana cok faydali seyler yazmislarda hepsini mumkun degil yemez
 
bu arada yazı güzel çoğu yerine katılıyorum ama artık bizler gibi sorgulayan,araştıran annelerin sayısı giderek artıyor ülkemizde.inanıyoumki yeni nesil çok daha farklı olacak.her kültürün yapısı farklı.biz tv de izlediği diziye bile ağlayacak kadar duygusal bir toplumuz.genlerimizde var. o yüzden çok dayanamızyoruz sanırım çocuklarımızın ağlamasına.her iki durumunda negatif yönleri var.biz ağlamasın diye her dediği yaparız.avrupadakilerde kurallara alışsın diye çocuğuyla çoğu durumda arasına mesafe koyar,sevgisini göstermeyi erteler.dengeyi iyi kurmamız lazım galiba..gerçekten insan evlat sahibi olunca anlıyor anne-baba olmanın ne büyük sorumluluk olduğunu.işimiz zor..umarım bizler dengeyi iyi kurar herşeyden önce iyi insanlar yetiştirebiliriz.
 

selam fatihpepe.bağışıklık sistemini güçlendirmek için immuzinc diye bir vitamin var.türkiyede de var sanırım.bize dr tavsiye etmişti.tamamen bitkisel.bir araştır istersen.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…