2010'da evlendik kızlar, peki ya sonrası, hadi paylaşalım... :)

günaydın herkeseee
dün saçlarımı kısacık kestirdim,omuzlarımda,şuan fönlü bakalım yıkayınca nasıl duracak çok merak ediyorum
 
günaydın kızlar dünde korunma bebek muhabetleri yapılmış ben gidinceeeeeeeeeeeeezemuszemus o ayaklar havaya mevzusu dogru jinekologların sitelkerinde bile yazıyo yani
 
günaydın herkeseee
dün saçlarımı kısacık kestirdim,omuzlarımda,şuan fönlü bakalım yıkayınca nasıl duracak çok merak ediyorum
bende kahkül kestirdim, çok yakıştı, çok değiştirdi beni hihoyyyt. eşim bu evde dolaşanda kim diyor kafamçokkarıştı.
 
1987 yılından beri İlaç ve Itriyat ürünleri sektöründe var olan ve yaklaşık 4300 çalışanı ile
En az lise mezunu tercihen MYO mezunu,
Benzer bir görevde en az 1 yıl tecrübeli,
Ofis ekipmanlarını ve MS Office programlarını kullanabilen,
30 yaşını aşmamış,
Prezantabl, diksiyonu düzgün, güler yüzlü,
Dikkatli ve planlı çalışabilen, organizasyon becerisi gelişmiş, sorumluluk sahibi ve iş takibi olan,
İstanbul Avrupa Yakasında ikamet eden,

Santral Görevlisi aranmaktadır.
İş Tanımı:

Santral Görevlisi olarak görev yapacak kişi;

Telefon trafiğininin yönlendirilmesi,
Gelen evrakların kayıtlarını takip edilip dağıtılması,
Giden evrakların kargo ve posta organizasyonlarını yapılması,
Adres,telefon, vs. bilgilerinin güncellenmesinden

Sorumlu olacaktır.



kıslar sizce bu konum basitmi??? ne derece?? fikrinizi alabilirmiyim.
 
Evliler iyi okusun,Bekarlar ders alsın.CAN DÜNDAR

Evlilik , inanmadığım halde içerisinde 17seneyi bitirdiğim bir kurum benim
için..... 17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadaşımın son verdiği kurum ayni
zamanda da...
Evliliğimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belki de kuruma inanmamaktan
geçiyor.
Evliliği toplumun dayattığı şekilde yasamamaktan...
Nedir bu dayatmalar?
Erkeğin muhakkak kadından yasça büyük olması , eğitim seviyesinin erkeğin
lehine yada en azından eşit olması bunların sadece ikisi...
Olmaz,yürümez diyor toplum...
Erkek yaşça büyük olmalı ki, kadına 'höt' dediğinde oturmalı kadın...
Ya da yumuşatıyorlar;
Efendim kadın erkekten önce çöktüğ ü için (hani doğum felan) küçük olmalıymış
yaşı...
Eğitimde de böyle..
Kadının çok okumuşu bilmiş olurmuş,evde kalmakmış layıkı ....
EŞiM BENDEN 2 YAŞ BÜYÜK; ne 'höt' dememe gerek kaldı 17 senede, ne de
benden önce çöktü...
Yıllar içinde ben yaşlandıkça o gençleşti,
-'Ooo Can bey kapmışsınız çıtırı 'esprilerine muhatap dahi oldum.
EŞiM 3 ÜNiVERSiTE BiTiRDi; ben bi taneyi 9 senede bitirdim..
Ne o bana bilmişlik tasladı , ne ben ona ezik baktım...

Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır der
Halil Cibran...

Bunu unutmadık biz.
Ben konuşurken o dinledi,ben dinlerken o konuştu 17 sene. O öfkeliyken
ben, ben öfkeliyken o 'haklısın bitanem...'dedik,
Öfke bitip fırtına durulduğunda 'ama bi de böyle düşün' de dedik fikrimizi
savunurken.
Farklı insanlar olarak görmedik birbirimizi, aynı amaç için savaşan
neferlerdik bu hayatta...
Asla bilmedik ne kadar para kazandığımızı, ortak cüzdanımızdan gerektiği
kadar aldık..
Ne kadar çalarsa çalsın masanın üstünde telefon, kim bu saatte arayan karşı
cins diye sorgulamadık da ama...
Sevginin en büyük dostuydu bizim için 'güven'... Ve güvenin ardına
saklanmış bir 'saygı' vardı daima...
Ne kavgalar, ne badireler atlattık 17 senede...
Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yaşayacaktık...
Bir gün öyle bir girdik ki birbirimiz e, ben ilk kez odamın
dışında yattım bi gece, misafir odasında...

Gece yarısı kapı açıldı eşim;
-Ne yapıyorsun burda?' diye sordu kapının eşiğinden, 'uyuyorum' dedim buz gibi bi sesle...
Gitti, gelmesi 1 dakikasını almıştı elinde yastıkla... 'kay yana' dedi
daracık yatakta. 'ne yapıyorsun?'dediğimde 'benim yerim senin yanın, sen
gelmezsen ben gelirim' dedi...
Anladım ki o gece, en uzun kavgamız yat saatine kadar sürecek...
Ve bence doğrusu da bu...Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde
kavga ettik, yatak odamız hariç..
Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadık birbirimize...
Toplum kurallarıyla oynasaydık bu oyunu belki de 41 inci
çift olacaktık o listede...
Ama oyunun kurallarını biz koyduk... Nede olsa bizim
oyunumuzdu, oynanan...
Evlilik; hesapsız içine dalınması gereken bi oyun bence...
Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne de
bizim sözlerimizle...
Sadece gönlünüzden geçtiğince ...Dediği gibi Ataol Behramoğlu'nun ;

'...Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mi büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün
Evrene karışırcasına.Çünkü ömür dediğimiz şey,
hayata sunulmuş bir armağandır.Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...
 
super sence bu yazdığın meslekte bir adım sonraki pozisyonun ne olabilir,
bence şuanki işinde kendini geliştirip daha ileri bir pozisyona geçme şansın daha yüksek
sıfırlama bugüne kadar çalıştıklarını,sonuçta santralci de ne demek,,açıkcası bana göre hiç bir vasfı yok
 
fatmacım yazı süper bir de onun şu yazısı var bak

EVLİLİK- 2

Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları
taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını sevmek kolaydır. Aslında
aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali
ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla
kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken
bile şefkatle okşayabilmektir. Buna katlanamayanlar zaten âşık değillerdir.
Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını
öldürüyor diyebiliriz. Zira âşıksan, aynı havayı solumak bile zevk
verir. Hep beraber olmak istersin. Banyodan gelen su sesi bile onun evde
olduğunun işaretidir ve huzur verir. Ütülediğin gömleğin ona ne kadar
çok yakışacağını düşünürsün. Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini
hayal edersin. Bin tane ayakkabısı varken bin birinciye sahip
olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan
vazgeçersin.
Zamanla almaktan çok, bir şeyler vermekten mutluluk duyduğunu

keşfedersin. Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek,
dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa, o
kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği
düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir
edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir
evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır. Bu hayallerle yola
çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete

sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp

"s....m böyle kuaförü" diye söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey
çatırdamaya başlayacaktır. Evlilik; sadece aşk değildir.

Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik,
ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık
ilişkisidir. Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta
tutamaz.
Âşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde

konyak içip geyik yapamayabilirsiniz. Hala canınız sıkıldığında onu
değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.
Aşk evlilikte gider gelir. Halıya kola döktüğünde aşk biter,
ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur. O aradaki sinir
evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. Tahammül
edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan

olduğuna inanacaklardır.
Zafer, direnenlerin olur.

CAN DÜNDAR
 
heaven; yaa buda çok güzelmiş okudukta kendimizi gördüm yaaaa aynen böle yaaa ayy gözlerim doldu yaaaaa .ok sağol heaven
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…