Eğitim bilimleri çok uzun geldi bana.Oku oku bitmedi, son 20 dakika 20 sorum vardı daha.Kısa olanları okuyup, cevaplandırayım dedim, en kısa soru altı cümlelikti.
Benki sözeli, okumayı, yorumlamayı çok severim en az üç ay kitabı bırakın gazete bile okumayacağım.
Okumaktan helak oldum, her soru ayrı bir edebiyat parçalaması...
Sabahkinde hadi Türkçeden bunala bunala geçtim derken, "Egenin incisi İzmir, sabah bak aydınlık gece bak gerdanlık, Gül kokulu diyar bidi bidi " arkadaş corafya bile 8 cümleden oluşmuş betimlemeli, şiir tadında soru.Bir ara matematiktende bekledim."Ali'nin yaşı babasının yaşının dörtte bir olduğu için kim zaman içine kapanmakta, kah ağlamakta, kah isyan etmekte,babasının orta yaş bunalımı geçirdiği düşünülürse ve aynı zamanda Egenin incisi İzmir'de yaşadığı da bilinirse, alinin yaşı betimsel ve yordayıcı olarak kaç bulunur?"Tövbe yarabbim.
Eğitim bilimleri toplam sayfa sayısı 16lılarda 37lere çıkmış son 10 yılda.Buda çok bezdirdi bence.
Bence sorular ayırtediciydi.Yani cumartesi sabah sınavının üzerine aynı gün sınava sokmasalar (hala bunun mantığını anlayamıyorum- hangi süpersonik insan bir günde 4,5 saat sınava girip 240 soruya aynı motivasyon ile cevaplandırabilir ki?) süreyi biraz daha uzun tutsalar, geçerliliği yüksek olurdu.Sonuçta o kuramcı kim, bunun tarihi ne gibi ezber ya da eğitim hayatında yanından geçilmeyecek sorular yoktu.Hemen hemen hepsi aslında öğretmenlerin yaşayacakları/ yaşadıkları herşeyi kapsamıştı.
Neyse özetle; hala gözlerim ağrıyor, eğitim bilimlerinde süre sıkıntısı yaşadım ve mutsuzum, "Egenin incisi İzmir" seni severdim ama artık nefret ediyorum :2: