Cuma Zayıflama Yarışması 3. Takım

İştah açıp idrar söktürüyor

Dünya üzerinde 90 farklı çeşidi olan mucize bitki bir çok tıbbi etkiye sahip.

Araştırmalara göre; terede bir çeşit penisilin var. Bu da ağız ve bağırsak bakterilerinin üremesine engel oluyor.

Tere düzenli olarak kullanıldığında, ciltte kızarıklıkların oluşmasını engelliyor. Böbrek rahatsızlıklarına iyi geliyor ve idrar söktürüyor.

Ayrıca, iştah açıyor ve hazmı kolaylaştırıyor. Bronşları temizleyen ve öksürük söktürücü etkisi olan tere, soğuk algınlığının çabuk geçmesine de yardımcı oluyor
 
Karbonhidrattan önce yağ yemek kilo kontrolünde faydalı olabiliyor

Kilo vermeye çalışanların yaptıkları önemli hatalardan biri beslenme planlarından yağı tamamen çıkarmaktır. Bu hatayı bezen doktorlar ve diyet uzmanları bile yapabiliyor. Oysa vücudun her koşulda belirli bir oranda yağ alması gerekiyor. "Sıfır yağlı beslenmek" bir süre sonra size hastalık olarak geri dönebiliyor. Diğer taraftan yağ tokluk hissi verdiği için aslında kilo ile mücadelede bir avantaj da sağlıyor. Bütün mesele yağı ne kadar ve ne zaman yiyeceğinizi bilmekten geçiyor. Eğer karbonhidrat gurubu yiyecekleri yemeden 20-30 dakika önce yağlı bir yiyecek yerseniz, bu yağlar daha sonra yediğinizi yiyeceklerin midenizi hızlı bir şekilde terk etmesine engel oluyor. Mideniz daha uzun süre dolu kalıyor.

Bu durumda hem daha çabuk doyuyorsunuz hem de kendinizi daha uzun süre tok hissediyor dolayısıyla hemen acıkmıyorsunuz. Diğer taraftan sofraya çok aç oturmadığınız için de daha az yiyor lokmaları daha çok çiğniyorsunuz. Diğer taraftan böyle bir davranış yediğiniz besinlerdeki şekerin kana karışma hızını azaltıyor. Dolayısıyla kan şekerinizde ani yükselmeler ve şiddetli insülin cevapları pek olmuyor. Sonuçta insülin şeker dengesi kolay bozulmuyor.
 
İftarlık seçimler

İftarınızı daha çok kahvaltılık besinlerle açarak ana yemeğe geçmeden önce yarım saat zaman bırakın. Bu şekilde öğünde birdenbire hızlı ve fazla yemekten kaçınabilirisiniz.

Kan şekeri dalgalanmalarına izin vermeyin: Yemek yemeye başlarken seçtiğiniz yiyecekler kan şekerinizi aniden yükseltip, düşürerek baş ağrısı ve benzeri sorunlara neden olabilir. Bu durumdan sakınmak için kan şekerinizi dengeleyen ve sizi tok tutacak glisemik indeksi düşük besinlere (yoğurt, ayran, peynir ile ekmek grubu ve sebze grubu yiyeceklerin kombinasyonu) öncelik verin.

Çeşitlilik, yeterlilik ve denge. Her gruptan besinin (süt-yoğurt grubu, et grubu, ekmek grubu, sebze ve meyve grubu, yağ grubu) mutlaka öğününüzde bulunmasını sağlayın. Tabağınızı dörde bölerek her yiyecek grubundan seçimler yapabilirsiniz.

Tehlikeli yiyeceklere dikkat! Kızartmalar, aşırı yağlı yiyecekler, tuzlu, salamura besinler, şeker, katı yağ, tereyağ gibi hayvansal yağlar ve hazır-donmuş- besinlerden bu ay süresince de uzak durmaya çalışın. Bu tür yiyeceklerin tüketimi ramazan ayı sonunda reflü, gastrit gibi sindirim sistemi hastalıklarına ve yağlanmış bir vücuda neden olabilir.

Mutlaka sahura kalkınız. Sağlıklı beslenmenin temellerinden biri olan "öğün atlamama" kuralı bu dönemde de geçerli. Sahurda besin tüketiminiz kadar sıvı tüketiminize de özen göstermeyi unutmayın.
 
Ramazanda da ara öğünü atlamayın

Ramazan ayının en güzel yanı o sonsuz duaların ve ibadetlerin yanı sıra, mükemmel hazırlanmış iftar sofralarıdır... "Mükemmel hazırlanmış" dediğimde aklınıza ilk olarak ne geldi? Hatta burada neler geldi mi demeliydim? Zengin Türk mutfağının mezeleriyle başlayan, çorbayla devam eden, ana yemeğin hangisi olduğuna ve olacağına karar veremediğiniz yemekler, yanında özenle hazırlanmış salatalar ve ve gün boyunca yemeyi hayal ettiğiniz yemek üstü tatlılar...

Peki bütün gün aç kalmış bir mideye bunları yollamaya ne kadar hakkınız var? İşte burada miktar ön plana çıkıyor ve her zaman her yerde önemli olan "miktar" ramazanda da önemini hatırlatıyor.

Bu ramazanda iftar saatinin geç olması nedeniyle, ara öğün yapma alışkanlığı atlanabilir. Bu durum enerji alımınızı azaltacaktır. İftardan 2 saat sonra ve yatmadan 2 saat önceye ayarlanmış ara öğün saatini şimdiden kurun. Ara öğününüzü düşük kalorili ve besin değeri yüksek besinlerden oluşmasını sağlayın:- Meyve

- Az yağlı süt veya yoğurt

- 1-2 adet tam ceviz veya 5-6 adet fındık/badem

- Sütlü tatlı veya meyve tatlısı (Haftada 1-2 gün.)
 
Hazımsızlığa Homeopati çözümleri

Sindirim sistemi ile ilgili yakınmaların çoğu, günlük yaşamda konforu bozan, keyif kaçıran buna karşın çok da hayati önem taşımayan sıkıntılardır. İstemsiz çalışan sinir sisteminin (otonom sinir sistemi) etkisi altındaki mide ve bağırsaklar, yanma, gaz, şişkinlik, hazımsızlık, kabızlık gibi birçok yakınmaya neden olur. Kullanılan ilaçların birçoğu yakınmalardan birini çözerken diğerini alevlendirebilir; asit düzenleyici çiğneme tabletlerinin kabızlık yapması örneğinde olduğu gibi... Homeopatik tedavi yaklaşımı uygun bir seçenek olabilir. Doğru seçilecek tek bir Homeopatik ilaç birkaç sorunu birden çözerken yan etki yapmayışı ile güven uyandırır.

Midede gaz birikmesi ve zaman zaman konforu bozacak ölçüde ağızdan gaz çıkarma zorunluluğu ile seyreden durumlarda "Carbo vegetabilis" veya "Asa foetida" kullanılabilir. Bu sorun özellikle gerginlik ve sinirsel yüklenmelerden hemen sonra gözleniyorsa, yanma da varsa "Argentum nitricum" eklenebilir. Şişkinlik ve yanma hissi bira içildikten sonra ortaya çıktığında "Kalium carbonicum" tercih edilebilir.

Yemeklerden sonra ağırlık çökmesi, uyuklama "Nux vomica" ile düzelebilir. Öğleden sonra genel bir performans düşüklüğü gösteren aynı zamanda şişkinlik ve hazımsızlık çeken kişilerde "Lycopodium clavatum" ilk seçenek olabilir. Yağlı yiyeceklere karşı entolerans (tahammülsüzlük) olduğunda "Pulsatilla" ya da "Magnesia carbonica" kullanılabilir.

Reflü son zamanlarda en çok sözü edilen klinik tablolardan biridir. Homeopati de bir tedavi seçeneği olarak klasik tıbbın sunduğu olanakları tamamlar. İlk belirtilerle birlikte "Robinia pseudo-acacia" adlı bitkisel kökenli Homeopatik ilacın kullanımı yakınmaları giderebilir. Kişinin genel sağlığı ile ilgili diğer özellikleri de göz önüne alınarak tamamlanacak Homeopatik tedavi planı yan etkisi olmadan geniş destek gücü ile yeterli rahatlamayı sağlayabilir.
 
Aşırı tuz tüketiminden sakının.

Et ve sebze yemeklerinizi sarımsak, soğan, domates, mantar, hardal ve karabiber kullanarak lezzetlendirebilirsiniz.

Beyaz et veya balığa, dilimlenmiş limon veya limon suyu ilave edin.


Karbonhidrata dikkat: Karbonhidrat alımınıza dikkat edin ve özellikle posadan zengin (kepekli pirinç, kepekli makarna gibi) karbonhidrat kaynaklarını tercih edin.

Tatlıyı tadında bırakın: Aşırı miktarda şeker ve şekerli besinler tüketmekten sakının. Şeker ihtiyacınızı meyveden karşılamaya çalışın.

Sigara tüketiminize dikkat edin: Fazla miktarda içilen sigara; bu dönemde ihtiyacınız olan vitaminleri, metabolitleri ve vücudun enzim sistemini olumsuz yönde etkiler.

Egzersizi unutmayın: İftardan yaklaşık iki saat sonra egzersiz yapın. Yürüyüş, bisiklet gibi hafif egzersizleri tercih edin. İftardan sonra yavaşlayan metabolizmanızı canlı tutmak bu dönemde kilonuzun kontrolüne yardımcı olacaktır.

Diyetisyeniniz hep yanınızda! Kilo kontrolünüz için diyetisyeninizle işbirliği kurmaya çalışın. Unutmayın, oruç tutarken amaç kilo vermek değil kilonuzu korumak olmalıdır.
 
Kilonuzun suçlusu mizacınız mı?

Şişmanlıktan kurtulmak için, önce kişinin kendisi, aşırı yeme davranışı içinde bulunduğunu fark etmelidir.


“Bedenini değiştirmeden önce, düşünceni değiştir” diyor Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden Doç. Dr. M. Emin Ceylan ve ekliyor; “Şişmanlıktan kurtulmak için, önce kişinin kendisi, aşırı yeme davranışı içinde bulunduğunu fark etmelidir. İkinci olarak kilo kaybetmek konusunda sahip olduğu negatif düşüncelerden kurtulması gerekir”

Şişman kişilerin bir bölümünün ‘oral-ağız’ dönemde takılı kalmış olduklarını belirten psikiyatri uzmanı M. Emin Ceylan, bu tür insanların cinsel enerjilerini ve saldırganlık duygularını, emme, çiğneme ve ısırma davranışları üzerinden tatmin etmeye çalıştığını vurguluyor


Genellikle
‘Kilo vermem çok uzun ve çok zor olacak’ ya da ‘Bunu asla yapamayacağım’ denir. Bu olumsuz düşüncelerin yerine daha iyimser düşüncelerin geçirilmesi önemli bir adımdır. Örneğin [/COLOR]‘Artık kafamda yiyecek düşüncesi yerine sevdiğim yerler ve kişiler olacak’ ya da ‘Kilo vermeyebilirim belki ama kilo da almayacağım’ gibi...

Kim şişmandır?

Olması gereken kilonun yüzde 20 daha üzerinde olanlara şişman denir. Bazı şişman kişilerde duygusal bir problem vardır. Bu, genellikle kişinin kendi vücuduna karşı şiddetli bir nefret içinde bulunmasıdır. Bu kişiler, aynaya bakmak istemezler, sosyal ilişki ve aktiviteden sakınırlar, kendi şişmanlıklarını hayatta karşılaştıkları kötü olaylara bağlarlar. İlginç olan kilo azalması bu kişilerin kendi vücutlarına karşı oluşmuş kötü imajı silmez.

Ekonomik durumla şişmanlık ilişkisi…

Gelişmiş ülkelerde alt sosyoekonomik gruplarda şişmanlık 6 kat fazla görülürken, gelişmekte olan ülkelerde durum tersine dönmüştür. Yani üst sosyoekonomik gruplarda ve erkeklerde daha fazladır şişmanlık.


Mizaçla fazla kilonun ilişkisi var mı?

Atıştırma davranışı, karbonhidratların yarattığı duygusal değişikliklerle igilidir. Habire karbonhidrat türü yiyecekleri atıştıran kişiler, daha az depresif, daha az yorgun ve daha canlı olmaktadırlar. Bu durum, muhtemelen karbonhidratların verdiği kalori ile ilgilidir.

Bir başka tespit de, kış aylarında depresyon geçiren kişilerin aşırı yemeleridir. Bu sırada aşırı uyurlar, isteksizdirler ve intihar fikirleri vardır. Aşırı yemek yerler ve özellikle de karbonhidrattan zengin yiyecekleri alırlar.



Peki baharda...

Güneş ışınlarının yeniden arttığı dönemler olan bahar ve yaz aylarında bu kişilerin karbonhidrat gereksinimi de azalır. Biraz da Freudyen üsluptan konuşursak; şişman kişilerin ‘oral-ağız’ dönemde takılı kalmış olduklarını söyleyebiliriz. Bunlar duygularını, emme, çiğneme ve ısırma davranışları üzerinden tatmin etmeye çalışırlar. Aşırı iyimser ya da kötümser olabilirler, hırslı ve ‘tamah eden’ nitelikleri vardır. İddialıdırlar, her an bir iş peşindedirler. Tahammülsüz ve tez canlıdırlar. Bağımlı kişilik özellikleri gösterirler.

Kilo azaltmak konusunda eğer kişinin motivasyonu yoksa kilonun azaltılması hiç mümkün değildir. O nedenle bu konuda kişinin öncelikle motive edilmesi ve ondan sonra diyete sokulması yerinde olur. Günboyu dengeli beslenip geceleri kendini frenleyemeyenler de çoktur. Çoğu şişman kişi geceleri aşırı yemek yer. Bu duruma, genellikle uykusuzluk ve sabah yemek istememe eşlik eder. Bunlar devre devre gelir ve stres durumlarında artar. Geç saatlerde televizyon seyretmek bu durumu daha da fazlalaştırır.



Hormonlarla kilonun ilişkisi nedir?

Bir grup şişman kişide fizyolojik bazı bozukluklarla beraber şişmanlık gelişir. Örneğin guatr yapan hormonun eksikliklerinde, Kuşing hastalığı dediğimiz beyinde oluşmuş bazı hasarlardan sonra, şişmanlık gelişebilir. Psikiyatride kullandığımız bazı ilaçlar da kilo aldıran ilaçlardır.


Şişmanlığın temellerinin çocukluk döneminde atıldığını söyleyenler var…

İlginç olarak; şişman bir aileye evlatlık verilen, öz anne ve babası zayıf olan çocukların da şişmanladıkları gözlenmiş. O zaman ‘annenin beslenme tercihleri çocuğun kilosunu etkiler’ diyebiliriz. Bunun da ötesinde, belki annenin çocuğunu kilolu ve ‘tombalak’ biçimde görme arzusu da çocuk tarafından algılanmakta ve ‘çocuğun beslenme tercihleri annenin beklentileri yönünde otomatikman değişmektedir’ diyebiliriz. Annelerin eğitiminden çok, onların çocuklarından beklentileri, çocuğun kilosu için belirleyici olmuştur. Kendisi için ideal bir görünüm ve kilo arzusundaki bir anne, çocuğunun da dikkat çekici birisi olması için çaba gösterir. Çok iyi beslenmiş, bakımlı görünen, dolayısıyla kilolu bir çocuk, annenin bu tür beklentilerine daha iyi cevap veren bir çocuk olacaktır. Kendi ideal görünüşü ile dikkat çekmek taraftarı olan bir anne için, şişman bir çocuk daha tercih edilir olacaktır.

Televizyon, bilgisayar nasıl etkiliyor?

Erken çocukluk dönemindeki fiziksel aktivite ile şişmanlık arasındaki bağlantı da kuşkusuz çok önemli. Televizyon karşısında geçirdikleri uzun vakitler, çocukların fiziksel aktivitesinin düşmesine ve karbonhidratlı yiyeceklere düşkünlüğüne neden olur.


Bu anlattıklarınız fazla kiloluların aynı kategoriye sokulmaması gerektiğini gösteriyor..

Şişman kişileri üç ayrı gruba ayırmak mümkündür. Birincisi, hiçbir psikoljik problemi olmadan kilo sorunu olanlar. İkincisi kişilik gelişimi devrelerinde, yaşanan psikolojik problemlerin sonunda ortaya çıkan ‘gelişimsel şişmanlık’tır. Üçüncüsü de, ani gelişen bazı psikolojik travmalara bağlı olarak ortaya çıkan ‘tepkisel şişmanlık’...

Önce olumlu düşünün

Şişmanlıktan kurtulmak için, önce kişinin kendisi, aşırı yeme davranışı içinde bulunduğunu fark etmelidir. Pekçok kişi, henüz ne kadar yediğinin farkında değil. ’Fazla da yemiyorum ama, su içsem yarıyor’ derler. İkinci olarak kilo kaybetmek konusunda sahip oldukları negatif düşüncelerden kurtulmaları gerekiyor. Genellikle ‘Kilo vermem çok uzun ve çok zor olacak’ ya da ‘Bunu asla yapamayacağım’ derler. Bu olumsuz düşüncelerin yerine daha iyimser düşüncelerin geçirilmesi önemli bir adım olacaktır. Örneğin ‘Artık kafamda yiyecek düşüncesi yerine sevdiğim yerler ve kişiler olacak’ ya da ‘Kilo vermeyebilirim belki ama kilo da almayacağım’ gibi olumlu düşünceler olabilir.

Sizin kilolarınızın sebebi ne?

Tepkisel şişmanlık

Psikolojik olarak normal gelişimi olan kişilerin karşılaştığı olaylara bağlı olarak duydukları üzüntü, gerginlik ve bunaltı sonucundaki aşırı yemeye bağlı olarak ortaya çıkar. Genellikle bir aile üyesinin kaybı, bazen evden ayrılma, kimi zaman çok sevilen bir eşya, hayvan ya da insanın kaybı ya da aşırı yalnızlık korkusu kilo artışına neden olur.

Bu kişiler genellikle saldırganlık duygularını kolay kolay ortaya çıkartabilen kişiler değildir. İçlerinde duydukları bu duyguyu dışarıya yansıtamamak onları bir yandan depresif yaparken, bir yandan da aşırı yemeye zorlar. Bu kişiler ağır diyet programlarıyla kilo verseler bile, saldırganlık duygularını içlerinde taşıdıkları müddetçe, kısa sürede yeniden kilo alırlar.


Gelişimsel şişmanlık

Gelişimsel şişmanlar ise; çocukluk dönemlerinden beri yaşadıkları psikolojik problemler nedeniyle şişmanlık çekerler. Şişmanlıkları özellikle ergenlik dönemlerinde baş gösterir. Ergenlik dönemindeki şişman gençler uyum problemleri yaşarlar. Pasiflik, önemli kişilik özellikleri olmuştur. Kendilerini çevresindekilerden çok ayrı bir kişi olarak görürler. İnsiyatif kullanamazlar, kendi başlarına iş yapma özellikleri az gelişmiştir. Aslında arzu ve isteklerinde bir kayıp yoktur. Yalnızca bu arzuyu, kendi çevresindekilere karşı eyleme dönüştürme özellikleri zayıflamıştır. Bu kişiler, sıklıkla ailelerinden gördükleri biçimde, yeme davranışının bazı büyüsel yönlerine inanırlar. Olaylar bekledikleri gibi gitmediğinde bunaltı ile beraber, aşırı biçimde yemeye başlarlar. Şişmanlıktan kurtulmak için de çok keskin, ağır ve uygulanamaz rejimlerle kısa sürede şişmanlıktan kurtulmak isterler. Bu uygulamada da, büyüsel bir beklenti vardır yine. Asla uzun süreli, plana ve programa dayalı rejimler uygulayamazlar. Hemen kısa sürede, çarçabuk sonuç almak isterler. Bu isteğin arkasında, kilonun sanki kendi çabasıyla değil, büyüsel bir gücün yardımıyla düşeceği beklentisi vardır.
 
HIZLI KİLO KAYBI NEDEN TEHLİKELİ

Kilo fazlalığı, özellikle de obezite, sağlığın temel düşmanlarından biri. Fazla kilolardan mutlaka kurtulmak ama bunu doğru bir planla başarmak gerekiyor. Çünkü eğer kilo vermek bir yarış haline gelir ve bu amaçla sağlığı bozabilecek bazı işlere girişilirse, ortaya sonuçları çok ciddi sağlık problemleri çıkabiliyor.

Bütün dünyada araştırmalar, hangi yaş ve kiloda olursanız olun, sağlıklı bir vücudun ayda 2-4 kilodan daha fazla kaybı tolere etmekte güçlük çekeceğini gösteriyor. Özellikle çocuk ve gençlerin, yaşlıların hızlı kilo kaybetmeleri halinde birçok problemler ortaya çıkıyor
.

ÇOCUK VE GENÇLERİ BEKLEYEN TEHLİKE

Çocuk ve gençler için hazırlanan programlarda gelişme geriliği, hormonal problemler, metabolik sorunlar ve psikolojik çatışmalara yol açılmaması için zaten kilo kaybı programlarının diyet yaptırmaktan çok onları doğru beslenmeye, eğlenceli ve keyif alacakları aktivitelere yöneltmeye ağırlık vermesi gerektiği biliniyor.

Çok hızlı kilo kayıplarının çocuklarda cinsel hormonlarda dengesizliklere, adet aksamaları veya kesilmelerine, büyüme ve gelişmede yavaşlamalara yol açabileceğini gösteren çok güvenilir araştırma sonuçları var. Çocuk ve gençleri "obezite stresine" sokmanın, sonuçları Anoreksiya Nevroza veya Bulumia’ya kadar gidebilen psikolojik sorunlara yol açabileceği de belirtiliyor.

YAŞLILAR DAYANAMIYOR

Yaşlıların da hızlı kilo vermelerinin tehlikeli sonuçları var. Özellikle hipertansiyon, şeker hastalığı, kalp yetmezliği bulunanlarda çok ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabiliyor. Kalp krizi riski yüksek olanlarda bu durum daha da önemli. Aile hikáyesinde erkek akrabaları için 60, kadın akrabalar için 55 yaşından daha önce kalp krizi geçirmiş olanların bu tür programlardan uzak durmaları gerekiyor.
DÜNYANIN HER YERİNDE AYNI TEHLİKE VAR

Hızlı kilo kaybı, sağlıklı yetişkinlerde de sorunlar yaratabiliyor. Özellikle çok fazla kilosu olanlarda hızlı kilo vermek için egzersize birden bire yüklenildiği zaman ani ölümle sonuçlanabilecek kalp ritim bozukluklarına, kalp krizlerine rastlama olasılığı her zaman her ülkede var.

2000’li yıllara girerken Almanya’da katıldığı bir zayıflama kürünün daha ikinci gününde sıkı bir orman yürüyüşünü takiben kaybettiğimiz rahmetli Selçuk Polat’ın başına gelen de böyle bir durumdu. Henüz 40’lı yaşların ortalarında olan diyabetli ve aşırı kilolu sevgili Selçuk Polat kimselere haber vermeden katıldığı böyle bir "ağırlaştırılmış egzersiz ve diyet kampı"nın daha ikinci gününde hayata veda etti.

ÖLÜMLER NEDEN OLUYOR

Hızlı kilo kaybı çoğu zaman kanda elektrolit dengesizliklerine yol açıyor. Bu dengesizlik içerisinde özellikle potasyum düşüklüğünün olduğu durumlarda kalp ritim bozuklukları daha kolay ortaya çıkıyor. Bu kişilerin çoğu laksatif yani bağırsak boşaltıcı ve/veya diüretik yani idrar söktürücü kullandıkları için çoğu zaman zaten düşük potasyumla (hipopotasemik) dolaşıyor. Düşük potasyum seviyesinin kalp ritim bozukluklarına ve ani kalp ölümlerine yol açabildiği ise çok iyi biliniyor.

Diğer taraftan hızlı kilo kaybı çoğu zaman "ketoz" diye bilinen durumla birlikte oluyor. Bir taraftan alınan çok düşük kalori, diğer taraftan yapılan çok ağır egzersizler, özellikle yüksek proteinli bir diyet uygulandığı zaman kolayca ketoza yol açabiliyor. Ketoz halinde birinin özellikle ağır egzersizler yapması, kalp krizine davetiye çıkarmak anlamına geliyor.

Hızlı kilo kaybı programlarında önemli bir tehlike de hipoglisemi tehdididir. Kan şekeri düşüklüğünün ağır durumlarda komaya kadar gidebilen ciddi nörolojik problemlere yol açabildiği bilinmektedir. Programlar düzenlenirken eğer dikkat edilmezse, şiddetli hipotansiyon atakları ile karşılaşmak da her zaman mümkündür. Ani tansiyon düşmelerinin çok tehlikeli sonuçları olabiliyor.

KİLO MERKEZLERİ İYİ, AMA...

Prensip olarak kilo vermek isteyenler için bir arada bulundukları, birlikte motive edildikleri, eğitildikleri, egzersiz ve doğru beslenmeye yöneltildikleri gruplar oluşturulması daha iyi sonuç vermektedir. Bu nedenle kilo kaybı arzulayanların zaman zaman kısa süreli olarak alındıkları hızlı kilo kaybı programları ya da kilo yönetimi klinikleri, dünyanın her yerinde var.

Bu merkezler bilimsel koşullarda çalışırlar. Çok hızlı kilo kaybı programlarını uygulasalar bile bunu sadece 3-5 kiloluk küçük kayıplar için ve kısa süreli dönemler halinde yaparlar. Sadece belirli bir kilo kaybını başarı sayarak, çok ağır diyetleri ve yoğun egzersiz programlarını asla uygulamazlar.

NE YAPMALI

Yıllardır yazıp çiziyor, uyarıyoruz. Eğer biri size "3 günde 5 kilo", "haftada 7 kilo" gibi cazip tekliflerde bulunursa, bunlardan uzak durun ve asla itibar etmeyin. Bu programların uygulanmadan önce ve uygulama süresi boyunca çok ciddi klinik takip gerektirdiğini, tıbbi bir gözetimi zorunlu kıldığını aklınızdan asla çıkarmayın.

Bu tür uygulamaları dergilerde, gazetelerde okuyup, televizyonlarda izleyerek kendi başınıza uygulamaya da kalkmayın. Böyle programlardan prensip olarak uzak durun. Ama eğer uygulayacaksanız, mutlaka arkasındaki tıbbi organizasyonu sorun ve programı mümkün olduğu kadar kısa tutun. Yoksa "Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak" her zaman mümkündür.
 
Ramazanda amaç kilo vermek değil kilo korumak

Oruç tutmaya başlamadan önce uyguladığınız herhangi bir kilo verme programı varsa, bu dönemde kilo vermeyi hedeflemek yerine kilonuzu korumak, sonra kaldığınız yerden programınıza sağlıklı bir şekilde devam etmek daha uygundur.

Öğün saatlerinde meydana gelen değişikliği kontrol altına almaya çalışan vücudunuz, bir de ihtiyacı olan enerjiyi, vitaminleri, mineralleri, posayı kısacası devamlılığını sürdürmek için gerek duyduğu mikro ve makro besin öğelerini sağlayamadığı süre boyunca halsizlik, yorgunluk, baş ağrısı, sinirlilik gibi sorunlar ortaya çıkacaktır. Ayrıca vücut ısısında düşme, mide asidinde artış, vücudun su oranında azalmaların meydana gelmesi bu dönemde doğaldır.

Bununla birlikte kilo vermek adına enerji alımını sınırlı tutmaya çalışmak, oruç tutma esnasında ortaya çıkan bu süreçleri bir sağlık sorunu haline getirebilir. Günlük alınan kalorinin 1400-1500 kalori altında kalmamasına özen gösterilmeli ve besin çeşitliliği konusunda doğru seçimler yapılmalıdır. Bu zaman zarfında metabolizma hızında azalmalar meydana gelebilir.

Bol su içerek, öğünlerde pişmiş ve çiğ sebzeler, meyveler tercih ederek oluşacak şikayetlerinizi hafifletebilirsiniz. Bu dönemde kilo kaybı yaşadığını belirten kişilerin su tüketimlerini gözden geçirmelerini de öneririz. Genellikle vücutta eksilen sıvı, bayramın ilk günlerinde yediklerinize de bağlı olarak vücut yağ dokunuzda değişiklikler meydana getirip kilo almanıza neden olabilir, dikkat!
 
Hastalanmadan da kilo vermek mümkün


Arka arkaya son derece üzücü iki "diyet travması" yaşadık. Birinde genç bir kızımızı, diğerinde orta yaşlı bir hanımefendiyi kaybettik. İkisinden de çıkarılacak önemli dersler öğrenilecek şeyler var.

Bunların başında "hangi yaş ve kiloda olursanız olun bilinçsiz bir diyetin sağlığı bozabileceği hatta hayatı sonlandırabileceği" geliyor.

Kilo problemi yaygınlaştıkça diyet konusu bir endüstriye dönüştü.

Bu önemli konu sağlıkla ilgili bir konu olmaktan çıktı.

Eli kalem tutan "diyet kitabı" yazmaya, birkaç makinesi olan laboratuarlar "diyet ilacı" üretip satmaya, bu işte para olduğunu düşünen her insan bir "diyet merkezi" ya da "diyet kampı" açmaya başladı.

Bu yalnız bizim ülkemizde rastlanılan bir durum da değil. Benzer sorunlar her ülkede yaşanıyor. Değişen sadece oyuncular.

KİLO SAĞLIĞI BOZUYOR AMA

Sağlıklı kilonun azıcık artması bile bedensel veya ruhsal bazı sorunlara yol açabiliyor. Fazla kilolu ve özellikle şişman biri olmak ise sağlığı mutlaka etkiliyor. Birkaç kilodan ne olacak deyip geçmeyin. Birkaç kilonun bile önemli olduğu durumlar var. Örneğin bir şeker hastasında, bir hipertansiyonluda 2-3 kiloluk yağ birikimleri bile kan şekerinin veya basıncının ayarlanmasının önemli ölçüde bozabiliyor.

Peki, bu fazla kilolardan kurtulmanın en doğal yolu yalnızca diyet yapmak mı yoksa egzersize başlamak mı? Yanlış bir diyet yapıp sağlığımızı bozarsak ne olacak?

YANLIŞ DİYETLER DAHA DA TEHLİKELİ

Yanlış diyet yalnız son yılların sorunu da değil. Sorun, muhtemelen yüz yıl önce bile vardı! Ama elli yıl önce ilk ciddi olay Amerika’da patladı. "Protein tozu" ile kilo vermeye çalışanların sağlıklarının ciddi bir biçimde bozulması, bu diyeti yapanlardan bir kısmının ölmesi dikkatleri bu alana çevirdi.

Diyet yanlışlarının birçok sebebi var. Bazıları mantık hatalarından hazırlayanların işin uzmanı olmamasından bazıları da yanlış veya bilinçsiz uygulamalardan kaynaklanıyor.

Diyet hatalarının neden ve nelerden kaynaklandıklarına kitaplarımızda (Hafifleyin Gençleşin, Yaşasın Yemek) ve bu sayfada pek çok defalar değindik. Bu dizide yeniden değineceğiz. Bu hataların nasıl ve neden yapıldığını tek tek açıklayacağız.

EKİP ÇALIŞMASI ŞART!


Sorunun özü kısaca şu. Obezite bir hastalık! Bu hastalığın tedavisi de her hastalıkta olduğu gibi tıbbi bir uzmanlığı, "doktor, diyetisyen, psikolog, egzersiz danışmanı, hemşire ve hatta başka uzmanlarında katılacağı bir takım çalışmasını" gerektiriyor.

Her tedavi gibi obezite tedavisinin de bir "yol haritası" var. Uyulması gereken kuralları, yapılması zorunlu veya yapılmaması şart olan tarafları, yani "olmazsa olmaz kuralları" var.

Ve tıbbın her alanında olduğu gibi burada da şarlatanlığa, kazanç odaklı olmaya, aldatmacaya, etik kaygıları bir tarafa bırakıp "işini yürütmeye bakmaya" asla yer yok!

Kısacası sorun da çözüm de az çok belli! Yeter ki siz doğru bir çözüm arayın.
 
Diyetler neden hasta ediyor

Kilo fazlalığının sağlığımız üzerinde olumsuz birçok etkisi var. Fazla kilolar beden sağlığını da ruh sağlığını da tehdit ediyor.

İşte bu nedenle sağlık uzmanları herkesin sağlıklı bir kilo aralığında kalmasını tavsiye ediyor. Ama işin başka boyutları da var. Kilo fazlalığı olan herkesin mutlaka ve acilen kilo vermeleri gerekmiyor. Mutlaka kilo vermesi gerekenlerin bile bu süreçte bazı tıbbi koşullara uymaları şart.

Kilo vermeyi amaçlayanların beklentileri de aynı değil. Kimi hızla kilo vermek işi çabucak çözüvermek istiyor. Kimi uyumlu. Kimi uyumsuz. Fazla kilolarından kimi daha güzel görünmek, daha şık giyinmek, biraz daha hafiflemek, kimi de sağlığına yatırım yapmak için kurtulmak istiyor. Yani herkesin beklentisi farklı!


KOZMETİK KİLOLARI VERMEK KOLAY
Amacınız eğer "kozmetik" bir hedefi yakalamak ise, (yani üzerinize eklenen 3-5 kilo yağdan kurtulup daha iyi görünmekse) bunu başarmanın zor bir tarafı yok! Çoğu zaman yiyeceklere birazcık dikkat edip, yüksek kalorili yiyecek içeceklerden uzak durmanız ve biraz da hareket etmeniz yeterli oluyor. Eğer bu kadarını bile başaramayacağınızı düşünüyorsanız ben doğrudan bir diyet uzmanına müracaat etmenizi öneriyorum. Çünkü 2-3 kiloluk kayıplar için bir kilo merkezine gitmenin, uzun boylu incelemelerden geçmenin, bir doktor görüşü almanın mutlaka gerekli olduğu kanaatinde değilim.

TIBBİ BİR KİLO PROGRAMINA İHTİYACINIZ VAR MI
Eğer kilolarınızın biraz daha fazla olduğunu düşünüyorsanız, (3-5 kilodan daha fazla kilo vermek zorunda kalmışsanız) o zaman durum biraz değişiyor. Biz prensip olarak vücut ağırlığının yüzde 5’ inden daha fazlasını kaybetmeyi düşünenlerin diyet uzmanından önce bir doktora görünmesi gerektiğini kabul ediyoruz. Çünkü bu oran üzerindeki kilo kazanımlarının hormonal, metabolik, psikolojik ya da başka bir tıbbi problemden kaynaklanabileceğini biliyoruz.

Ayrıca bu orandan daha fazla kilo kaybının vücutta bazı sorunlar yaratabileceğinin farkındayız. Eğer siz de vücut ağırlığınızın yüzde 5’inden daha fazla kilo kaybı düşünüyorsanız sorunun çözümünü yalnızca bir diyetisyende aramamalı ilk randevuyu "doktor, diyetisyen, psikolog, egzersiz uzmanı" nın birlikte çalıştığı bir merkezden almalısınız.

SORUNLAR NEDEN KAYNAKLANIYOR

Peki, kilo vermek bu kadar kolaysa son zamanlarda üst üste yaşanan bu diyet travmalarının nedeni ne? Bizim kanaatimize göre yaşanan bu talihsizlikler buz dağının üstünde kalan kısımları. Çok daha büyük kısmı suyun altında gizleniyor, fark edilmiyor. Yıllarını bu işe vermiş doktorlar ve diğer uzmanlar her gün en az bir iki tane "diyet gazisi" ile şu veya bu şekilde karşılaşıyor. Bunların bazılarının metabolizması bozulmuştur, hormonal sistemi alt üst olmuştur. Bazılarının ruhsal dengeleri kilo git gellerinden yorgun düşmüştür. Ciddi bazı sağlık sorunu yaşayanlar hiç de az değildir.

Bütün bunların nedeni ne? Neden bir değil birden çok. Hastalardan, doktorlar, diyet uzmanları, egzersiz danışmanlarından kaynaklanan yanlışlar var. Diyet ürünü üreticilerinden, zayıflatıcı haplar imal edenlerden, okul yöneticilerinden, sağlık politikalarını yürütenlerden gelen eksikler, hatalar var. Bu yazı dizisinde sık görülen bazı diyet hatalarına objektif bir şekilde yer vermeye çalışacağız. Umarız faydalı olur.
 
Yanlış 1
Hızlı kilo vermek zararlı

Şimdiye kadar yapılan bütün araştırmalar haftada yarım ila bir kilo vermenin herhangi bir sağlık sorununa yol açmadığını gösteriyor. Bir başka deyişle ayda 2-4 kilo vermek bedeni yormuyor, metabolizmayı bozmuyor, hormonal sistemi alt üst etmiyor. Hızla verilen kilolar aynı hızla geri alındıkları için de zaten kalıcı bir yarar sağlamıyor. Hangi kiloda olursanız olun kilo vermeyi zamana yaymak yani belli bir zaman diliminde belli bir kilodan daha fazla kilo vermemek gerekiyor.

Hızla kilo kaybetmek çoğu zaman yalnız yağları değil aynı zamanda kaslarınızı da kaybetmek anlamına geliyor. Kas kaybı ise doku kaybı anlamına geliyor. Bu durumda başta kalp olmak üzere bütün vücut ve organlar halsiz, güçsüz düşüyor. Organ iflasları başlayabiliyor. Karaciğer, kalp, böbrek sorunları ortaya çıkıyor.

Diğer taraftan hızlı kilo kaybettiren diyetler beslenme bozukluğuna da yol açtığından vücut ihtiyacı olan besin unsurlarını alamıyor. Kısacası, hızlı kilo kaybetmek eğer dikkat edilmezse sağlığı da kaybetmek anlamına gelebiliyor.

Hızlı kilo kaybetmenin hoş görülebileceği ya da bu yola zorunlu olarak başvurulabileceği çok özel bazı durumlar da var. Örneğin "morbidobez"lerde hastalar kliniğe yatırılarak, çok ciddi bir tıbbi gözlem altında tutularak, 400-600 kalorilik çok düşük kalorili beslenme programlarına tabi tutulabiliyor. Ancak işin uzmanları bu programların da fazla uzatılmaması gerektiğini söylüyor.

Yanlış 2

Tek yönlü diyetler hasta ediyor

Kilo kaybı esas olarak kalori kaybı veya kalori açığı yaratmak anlamına geliyor. Çok düşük kalorili diyetleri özellikle tek yönlü beslenme planları şeklinde uygulamak ise felakete davetiye çıkarıyor. Tek yönlü beslenme planları size sadece proteinli ya da karbonhidratlı besinleri yemenizi öneriyor. Örneğin sadece süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri yemenizi öneren Atkins diyeti aslında tek yönlü bir protein diyetinden başka bir şey değil. Ya da lahana çorbası diyeti veya greyfurt suyu diyeti gibi saçma diyetlerde yalnızca karbonhidrat veren yanlış beslenme planlarından ibaret. Bu tür yanlışlar özellikle uzun süreli yapıldıklarında sağlığın bozulmaması mümkün değil. Hangi diyeti yaparsanız yapın dengeli beslenmeyi unutmayın.
Yanlış 3

Dengesiz diyetler sağlığı bozuyor

Kaç kalori alırsanız alın toplam günlük kalori gereksiniminizin yaklaşık yarısını karbonhidratlardan, yüzde 30 kadarını yağlardan, geri kalanını da proteinlerden sağlamanız gerekiyor. Yani karbonhidratlardan da (sebze, meyve, tahıl, bakliyat), yağlardan da (sıvı ve katı yağlar), proteinlerden de (süt ve et ürünleri) faydalanmak zorundasınız. Ve ayrıca bu besin unsurlarını yukarıda belirttiğimiz oranlar civarında bedeninize mutlaka kazandırmak mecburiyetindesiniz. Bunları da farklı besin unsurlarından temin etmeniz gerekiyor. Eğer bunu yapmazsanız tek yönlü beslenme yanlışına düşüyorsunuz. Yani diyet yaparken dengeli beslenmeyi asla ihmal etmeyecek, sadece tabağınızı küçülteceksiniz. Eğer fazla miktarda karbonhidrat (tatlılar, unlular, fırın işleri, kurabiyeler, kuruyemişler, şekerlemeler) ya da yağ (zeytinyağlılar, kızartmalar, tereyağı) tüketiyorsanız bundan da mutlaka vazgeçeceksiniz.
Yanlış 4

Aç kalarak zayıflanmaz

Bizim gençliğimizde diyet yapmanın adı "perhiz"di. Daha sonra bu Farsça kelime unutuldu yerine Fransızca bir sözcük kondu: Rejim yapmak. Rejim sorununun aslında ülke yönetimiyle ilgili bir şey olduğu 70’li 80’li yani darbesi bol yıllarda iyice anlaşılınca rejim sözcüğü yerini diyete bıraktı. Halkımız ise uzun süre bu yeni sözcüğü yanlış anladı. Diyet yaparak kilo vermeyi Ömer Seyfettin’in ünlü "diyet hikayesi"ni de anımsayarak "bir bedel ödeyerek zayıflamak" olarak kabul etti.

Aslında diyet de (diet) Türkçe bir sözcük değil. Kökeni Romalılara kadar uzanıyor. Sözcüğün başlangıç anlamının "yaşam tarzı" olduğu belirtiliyor. Romalılar işin tadını kaçırıp bol bol yiyip yan gelip yatarak göbeklenince -biliyorsunuz Romalılar yemeklerini de yatarak yerlerdi- diyet sözcüğünün anlamı yaşam tarzının sadece bir bölümüyle yani yemek işi ile eş değer haline geliyor:

Diyetin bugünkü anlamı ise belirli ölçüler içinde "dengeli, çeşitli ve yeterli beslenmek"tir. Bunu da en iyi diyet uzmanları beceriyor. Onlara diyet uzmanı denmesinin nedeni de zaten bu. Yani aslında onlar "zayıflatma uzmanı" değiller. Esas işleri sizin sağlıklı beslemenize yardımcı olmak.

Söylemek istediğimiz şey şu: Diyet yapacağım diye sakın kendinize işkence yapmaya kalkmayın, kesinlikle aç kalmayın. Diyet yapmak aç-bilaç gezmek demek değil. Siz aç kaldıkça metabolizmanız daha da yavaşlıyor. Bir süre sonra durma noktasına varıyor. Sonuçta gittikçe az yiyen ama hızla tembelleşen metabolizması nedeniyle sürekli kilo alan biri haline geliyorsunuz. Kısacası bedeninizi sakın ola ki (!) açlıkla terbiye etmeye kalkmayın.

Yanlış 5

Detoks zayıflatmaz

Detoks yapmak ve kilo vermek birbirinden çok farklı şeylerdir. Kilo verince detoks yapmış olmazsınız. Detoks yaparken de kilo vermek zorunda olmazsınız. Eğer bir hafta ve daha fazla sürecek bir detoks programı uyguluyorsanız bu programda makul bir kalori kısıtlaması yaparak kilo vermeniz mümkün olabiliyor. Ancak tıbbi olarak onaylanmayan bir detoks aracı olan kolon lavmanı yapmanın kilo kaybına herhangi bir faydası yok. Hatta zararlı bile olabiliyor.
 
Lahana Yağı

Lahana Yağı, %100 doğal ve asla seyreltilmeden üretilen piyasadaki en iyi yağ durumundadır.. İnsan sağlığına zarar vermeden, fazla kilolarınızdan kurtulmanıza yardımcı olur. %100 Lahana özünden elde edilmiştir. Lahana Yağı ülkemize üretilmekle birlikte kullanımında hiçbir yan etkisi bulunmayan zayıflama ürünüdür. Kesinlikle bir ilaç değildir!

Kısa ve Uzun Vadede Kalıcı Çözüm
Lahana Yağı kilo verme sürecinde, kilo verdirmekle beraber metabolizmanızda dengeleyeceği için, kısa ve uzun vadede fazla kilolarınızın geri alınmasını engeller..

Maksimum oranda yoğun nemlendirici etkisi ile kuruluğu önlemeye yardım eder. İzleri yumuşatır ve cildi canlandırır. İçeriğinde yumuşatıcı lahana yağı ile bölgesel zayıflama sağlar.


Lahana Yağının Kullanımı
Masaj yöntemi uygulanarak sürülür, üzeri streç ile sarılır ve 1 saat bekletilir, duru su ile temizlenir. Ciltte harici olarak kullanılır dahili olarak kullanılmaz.

Lahana Yağının Faydaları
Vücudunuza uygulandığında, kendinizi canlı ve hafif hissettirir siluetinizin incelmesini sağlar. Düzenli kullanımda, selülit sonucu oluşan portakal kabuğu görünümünün düzelmesine yardımcı olur.

Lahana Yağının Yan Etkileri
Lahana Yağı %100 doğal olmakla beraber hiçbir yan etki göstermemektedir. Lahana Yağı 150 cc. dir.

UyarıÇocukların ulaşamayacakları yerlerde ambalajında ve ışıktan koruyarak 25ºC altında oda sıcaklığında saklayınız.

Kullanım

Masaj yöntemi uygulanarak sürülür
Üzeri Streç ile sarılır ve 1 saat bekletilir
Duru su ile temizlenir
Ciltte harici olarak kullanılır dahili olarak kullanılmaz.
Lahana Yağının Faydaları
Vücudunuza uygulandığında, kendinizi canlı ve hafif hissettirir siluetinizin incelmesini sağlar. Düzenli kullanımda, selülit sonucu oluşan portakal kabuğu görünümünün düzelmesine yardımcı olur.

Cildin sirkülasyonunu hızlandırır. Cilde sıkılaştırıcı etkisinden başka daha yoğun ve yumuşak bir cilde sahip olabilmenizi sağlar. Bedeninizde gözle görülür şekilde incelme olduğunu düzenli yaptığınız uygulamaların sonrasında görmeniz mümkündür. Dokuların temizlenmesine yardımcı olur. Cilde oksijen ve besin kaynağı iletirken, toksin maddeleri cilde zarar vermeden uzaklaştırmasını sağlayan bir işlemdir. Yağ metabolizmasını harekete geçirir. İpeksi ve yumuşak bir cilt sağlayan sıkılaştırıcıdır.

Cildin esnekliğini arttırır. Yağ ve su metabolizmasını harekete geçirerek sarkma problemi olan bölgeleri toplar, cildi nemlenir. Tamamen doğal yollarla elde edilen organik bir üründür. Aktif oksijen ile doyurulmuş bir solüsyondur.

Anti-againg etkisine sahip olması ve kısa sürede mükemmel sonuçlar vermesi daha canlı daha pürüzsüz ve daha yumuşak bir cilde kavuşmak isteyenler için mükemmel bir solüsyondur


ALINTIDIR
 
Bazı yiyecekler kötü huylu hücreleri engelliyor
Bitkiler, salgıladıkları toksinlerle kendilerini düşmanlarına karşı korurlar. Bu kimyasal maddeler, insan bedeninde gelişen kötü huylu kanser hücreleri ile mücadelede de yardımcı olabilirler.

Kişiye özel hazırlanmış beslenme protokolü, zengin ve dengeli içeriği ile bedeni hem besler hem de güçlendirir ve korur. Bu alanda liste başı yiyecekler sarmısak, soğan, lahana, karnıbahar, ıspanak, tere, havuç, domates, böğürtlen, dut, üzüm, narenciye, elma, soya, karabiber, zerdeçal, keten tohumu (taze öğütülmüş), bitter çikolata, yeşil çaydır.

Lif, vitaminler, doğal tuzlar ve antioksidanlar açısından zengin bu besinler, her zaman sofralarda yer almalıdır.
 
Stres daha çok yediriyor

Sağlıklı beslenmenin önemli noktalarından biri de stresten uzak durmaktır. Bunu başarmak mümkün olmadığında ise çözümü yemekte aramamaktır.

Kilo problemi olan çoğu insan (özellikle kadınlar, finans sektöründe çalışanlar, gazeteciler, politikacılar, doktorlar) stresli dönemlerinde farkına varmadan daha fazla besin tüketiyorlar.

İşin kötü yanı, stresin etkisini azaltmak için daha çok mutluluk hormonu serotonin salgılatan yiyecekleri tercih etmeleri. Çünkü stresi azaltmak ve serotonini artırmak için tercih edilen yiyeceklerin çoğu şekerli, unlu, yağlı yani kalorisi yüksek yiyecekler.

Diğer taraftan stresin, fazla miktarda gıda tüketimine yol açtığı, hızlı yemeye, çiğnemeden yutmaya yönelttiği de bir gerçek. Bizim önerimiz stresliyken yiyeceklerden uzak durmanızdır.
 
Meyve de şişmanlatır

Bizim gözlemlerimize göre kilo sorunu olanların çoğu aynı zamanda birer meyve canavarı. Bu, özellikle bizim ülkemiz için söz konusu olan bir sorun. Çünkü ne Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinde ne de Asya ve Amerika’da bizim kadar meyve tutkusu yüksek bir toplum var. Bunda, meyvelerin bizde daha ucuz olmasının da etkisi vardır diye düşünüyoruz.

Meyve yemenizi biz her zaman öneriyoruz, meyvelerin hepsi yararlı. Ama özellikle şeker oranı yüksek olan meyveler fazla yendiğinde kilo kontrolü bozulabiliyor. Bilhassa incir, üzüm, karpuz gibi kalorisi ve şekeri fazla olabilecek meyveleri ölçülü tüketmekte fayda var.

Eğer kilo sorunu olan ve aynı zamanda meyve canavarı gibi davranan biriyseniz, meyve tüketiminizi gözden geçirmenizi öneriyoruz. Meyveyi yemeklerden sonra değil, atıştırmalarınızda denemenizi de öneriyoruz. Meyvelerde bol miktarda vitamin, antioksidan ve posa var. Ara öğünlerde meyve tüketmek, sizi hem tok tutacak hem de değerli bir ara öğün seçeneği olacaktır.
 
ŞİŞMANLIK MI, ŞİŞ Mİ?

Şişkinlik birçok kadının hayatını kâbusa çevirir. Bir gecede kilonuza kilo ekleyebilir, giyim alternatiflerinizi anında kısıtlamak zorunda kalabilirsiniz.


Sadece vücudumuza giren tuz ve sıvı miktarı ödemi artırmıyor. Ödem bahaneye bakıyor. İlaçlar, hastalıklar, adet dönemleri bir yana, stresten dağ sporlarına, aniden çıkan lodosa kadar pek çok sey ödeme neden oluyor.


Bir gece de beden ölçünüz değişebilir

Oysa karniniz düz ve sıkıysa, dünya olduğundan daha iyi ve daha güzel görünür. Kotlarınıza rahatlıkla girersiniz, zarif siyah elbiseleriniz size gerçekten yakışır ve bikiniler korkutucu olmaktan çıkar.

Evet, bir zayıf bir şişman görünmenize neden olan ödemin pek çok nedeni var. En bilineni, kadinlar için her ay bir ritüel haline gelen adet dönemi şişkinliği. Regl döneminde degisen hormonlar nedeniyle vücudun su tutması şişliğe neden oluyor. Reglin ikinci gününe kadar yapılan tartılarda ibre 1,5 kilo fazlasını gösterebiliyor. İkinci günden sonra vücut tuttuğu suyu bıraktığında sislik de sona eriyor. Bu nedenle uzmanlar, nedeni ne olursa olsun vücudumuza giren sıvı ile atılan sıvı arasındaki dengenin bozulmasının ciddi şekilde ödeme neden olduğunu söylüyor.


Gıda tahammülsüzlüğü

Sindirim sisteminde sıkışıp kalmış gazların, karin bölgesinin görünümünü fazlasıyla bozduğu ise ortada. Kimi kişilerde görülen gıda tahammülsüzlükleri de ödemin baslıca nedenlerinden. Kabızlık, aşırı alkol, aşırı tuz, çok hızlı yemek ya da haşlanmış fasulye gibi gaz yapıcı besinlere fazla ağırlık vermek istenmeyen sisliklere zemin hazırlıyor.

Hareketsizlik, iklim ve isi değişikliği, lodos, kalp, böbrek, tiroit gibi kimi hastalıklar, ilaçlar, hatta dağ sporları, stres gibi pek çok şey de ödem yapıyor. Ödemin altında ciddi sağlık sorunlarının yatabileceğini de akıldan çıkarmamak gerekiyor.


Ne yiyip ne içeceksiniz?

Şişkinlikle ilgili ciddi sorunlar bir yana aşağıda yaptığımız önerilerle beslenmeden kaynaklanan şişkinliklerin önünü almak mümkün… İste şişkin karınları indirmek için bazı ipuçları:

• En çok şişkinlik yapan buğday gibi besinlerden uzak durun. Pirinç ve yulaf gibi daha iyi tonere edilen besinlere yönelin. Mısırlı kahvaltı gevrekleri yerine kepekli olanları tercih edin ya da kahvaltıda meyveli yoğurt yiyin.

• Bol meyve - sebze yiyerek ve bol sıvı içerek kabızlığı önleyin. Ayrıca ihtiyaç hissettiğinizde tuvalete gidin. Direnmek sindirim sisteminizi daha da tıkayabilir.

• Probiyotik besinleri (asidofilus) deneyin. Bunlar, sindirim sisteminizdeki iyi ve kötü bakteri dengesini düzeltmenize yârdim edebilir. Bu denge bozukluğunda sisteminiz yavaşlar ve bu da bağırsaklarınızda gaz birikmesine yol açabilir. Probiyotikleri, besin tamamlayıcısı olarak eczanelerden alabileceğiniz gibi, her gün doğal yoğurt yiyerek ya da yoğurtlu bir içecek içerek de vücudunuza alabilirsiniz.

• Meyve çanağınızı doldurun. Elma, armut ve kayısı iyi potasyum kaynaklarıdır ve potasyum, bedeninizin sıvı dengesini düzeltmeye yârdim eder. Bu meyvelerde bağırsak hareketlerinizi düzenleyen, pektin adli çözünebilir liften de bol bulunur. Kiraz ve turunçgiller de şişkinlik yapmayan meyvelerdendir. Ananas şişkinliği alt etmekte çok ise yarar. Ananasta bulunan mucize enzim brom elin, sindirimi kolaylaştırır, gazi azaltır ve midenizi rahatlatır. Taze ananas, konservesinden iyidir, konserve ananasta çok daha az brom elin bulunur. Papaya yi da deneyebilirsiniz. İçerdiği papainadli enzim, özellikle ağır, etli yemeklerden sonra sindirime iyi gelir.


3 soru 3 cevap

Soru: Tuzu bırakmak şişkinliği önleyebilir, ama o zaman yemeklerimi nasıl tatlandıracağım?
Cevap: Öncelikle masanızdaki tuzluğu kaldırmakla ise başlayın. Sonra yemek tuzlarının yerine taze otları, limon ya da misket limonu suyunu deneyin. Tat alginiz giderek değişir ve buna birkaç haftada uyum sağlar. Böylece tuzu aramazsınız.

Soru: Gıda tahammülsüzlüğü diye bir şey var mı?
Cevap: Evet, çoğu kimse farkında olmasa da gıda tahammülsüzlüğü sıkça rastlanan bir durum. O nedenle kimi gıdaları tükettikten sonra kendinizi izlemeye âlin. Şişkinliğin baslıca sorumlularından olan, buğday ve süt ürünleri gibi besinleri yedikten sonra kendinizi kötü hissediyorsanız, bir hafta kadar tahıl ve süt ürünlerini kesin ve karninizin durumunu izlemeye âlin. Dengeli bir diyetle beslenmeye devam edin ve sonuçları gün bir yere yazın. Lif ihtiyacınızı buğday yerine esmer pirinç, meyve ve sebzelerden karşılayabilirsiniz. Konserve balık, yağlı balıklar ve meyve kuruları kalsiyum ihtiyacınızı karsılar. Soya sütü, soya yoğurdu ve soyalı tatlılar da laktoz tahammülsüzlüğü olan insanlar için süt ürünlerinin yerini tutabilir. Belirli bir besine karsı tahammülsüzlüğünüz olduğunu düşünüyorsanız, doktorunuza görünün.

Soru: Beslenme düzenimi iyileştirdim, ama hala göbeğim var. Ne önerirsiniz?

Cevap: Karin bölgesindeki kasları çalıştıran uygun bir egzersizle bu bölgedeki yağlardan ve şişkin görüntüden kurtulabilirsiniz.Görüntünüz için bedeni iyi saran, kaliteli iç çamaşırları giyinmeyi deneyin. Bu sizi hem rahatlatır hem de ince gösterir.

Şişkinliği önlemek için kalsiyum

• Adet Öncesi Gerginlik (PMS) semptomlarına kulak verin. Eğer her ay şişkinlik yasıyorsanız, tamamlayıcı destek almayı deneyin. Bulgular, günde 1000 mg. kalsiyum almanın, su tutulmasıyla ilgili sorunları giderebileceğini gösteriyor (ortalama günlük gereksinim 700 mg.). Can sikici PMS semptomlarini hafifletmek için, B6 vitaminini deneyin.

• Günde en az 8 bardak su için. Düzenli aralıklarla, azar içmek en iyisi.

• Öğünlerde yavaşlayın. Acele yemekten vazgeçin, yemeğinizin tadını çıkarmaya bakin ve lokmalarınızı iyice çiğneyin. Yemeklerinizi hızla mideye indirirseniz, hava yutabilirsiniz ve bu da şişkinlik yapabilir.

• Karin egzersizlerini deneyin. Pilates üst karin kaslarınızı çalıştırmanın harika bir yoludur. Pilates karninizi gerçekten sıkılaştırabilir. Ayrıca doğumdan sonra belinizi forma sokmanın da harika bir yoludur.

 
SU İÇMENİZ İÇİN SUDAN SEBEPLER

Suyun hayat için önemi, bilinen bir gerçektir.Su, insan için en önemli besin maddesidir ve insan vücudu yeryüzündeki diğer tüm maddelerden daha fazla su içermektedir.

Erişkin bir insan vücudunun %55-75'ini su oluşturur ve su vücudumuzun her bölümünde bulunmaktadır. Bu suyun yaklaşık üçte ikisi hücrelerin içinde, geri kalanıysa hücre aralarında ve kanda bulunmaktadır. Kaslar, yağdan daha fazla su içermektedir. Bu nedenle, ne kadar zayıfsanız vücudunuzdaki su oranı da o kadar fazladır. Kanın %80'den fazlası, kas dokusunun %73'ü, yağın %25'i ve hatta kemiklerin %22'i sudan oluşmaktadır.

· Kendinizi sürekli yorgun hissediyorsanız,
· Kan yoğunlaşması diye bir rahatsızlığınız varsa,
· Hücre ve adale dokularınızda problem varsa,
· Yaşlanmanızı fiziki olarak geciktirmek istiyorsanız,
· Oksijen ve besin vücudunuza eşit olarak dağılmıyorsa,
· Stres sizi çok etkiliyorsa,
· Kırışıklıklar sizi üzecekse,
· Hamile iseniz,
· Bebeklerinizin sıcaktan korunmasını istiyorsanız,
· Böbreklerinizin iyi çalışması sizi mutlu edecekse,
· Derinizin nemlenmesini, vücudunuzdan toksinlerin atılmasını ve vücudunuzun temizlenmesini istiyorsanız,
· Vitamin ve minerallerin vücutta dengeli bir şekilde dağılıp çözülmesini istiyorsanız, susamadan su için.


ALINTIDIR KOMŞU TAKIMLARDAN
 
Diyet, enerjinizi sömürmesin

Ramazandan sonra zayıflamak istiyorum, ancak hatalı bir uygulama yapıp enerjimin azalmasından korkuyorum. En azından çikolata, ekmek, asitli-şekerli içecekler, kuruyemiş ve benzeri (zaafım olan) yiyecekleri azalttım. Çalışma tempom yüksek olduğu için enerji veren bir diyet programı bulabilir miyim?

Kilo verme süreci çok kolay bir iş değildir. Amacın sadece kilo vermek olduğu girişimler, geri dönüşlüdür.

O nedenle bu süreci sadece diyet yaparak geçirmekten ziyade, diyetisyenlerden beslenme konusunda -özellikle kendi beslenmeniz konusunda- eğitim almayı hedeflemelisiniz. Kendinize özel bir beslenme planından yola çıkarak uygulayacağınız diyeti sık sık sorgulamalı ve her geçen gün daha uygulanabilir, "size özel" hale gelmesini sağlamalısınız.

Tüketimini sınırladığınız yiyeceklerden biri olan ekmek, "hatalı bir vazgeçiş" ile beslenme yanlışına neden olmaktadır. Ekmek ve tahıl grubu yiyecekler, günlük karbonhidrat ve B1 vitamini alımını destekleyen en temel besin grubudur. İşte bu noktada bildiğiniz hatta uygulamaya koyduğunuz yanlışın düzeltilmesi, "diyet yaparken halsiz, yorgun düşme" endişesini ortadan kaldıracak en önemli değişimdir.

Kalori kısıtlaması kilo verme sürecinin temelidir. Ancak kısıtlamaların temel enerji kaynaklarınızdan yapılması diyetin enerjinizi sömürmesine neden olacaktır. Yeterlilik, çeşitlilik ve denge, uygulayacağınız diyetin sloganı olsun. Yapılan kalori kısıtlaması yoğun iş temponuzu etkileyebilecek durumda ise doktor tavsiyesi ile bir multivitamin kullanabilirsiniz.


Nereden başlasam

Çok yemek yiyorum ve spor yapmıyorum. Şimdi ilk kez diyet yapmaya karar verdim. Nereden başlamam gerekiyor?

Güzel bir yolun başındasınız. İlk kez diyet yapacağınız için vücudunuz size çok fazla sorun çıkarmayacaktır. Ama ilk önce bu yola çıkmadan genetik olarak bir sorun var mı diye araştırmanız gerekiyor. Uzman bir hekimden randevu alın ve kilo almanızın metabolik bir sorun olup olmadığını sorun.

Diyetisyeniniz, vücut analizi yapacak ve beslenme durumunuzu, davranışlarınızı değerlendirecektir. "Çok yiyorum ve hareketsizim" demişsiniz. Bu zaten kilo almak için kuvvetli bir neden, ama ailedeki olası sağlık problemleri açısından risk taşıdığınız için ve size özel bir diyet hazırlanması gerektiğinden, bu kontrolden geçmeniz gerekiyor.

Tahlil sonuçları elinizde... Gerekli uyarıları ve hatta gerekiyorsa ilaçları aldınız... Artık sağlık durumunuza göre bir diyet hazırlanabilir. Yine ihtiyacınıza göre egzersiz uzmanından ve psikologdan da yardım isteyebilirsiniz. Diyetisyene gitmeden önce yapmanız gerekenler ise şunlar:

l Kilo artış ve azalışını bir yere not alın

l Son bir haftada yediklerinizi, miktar ve saatleriyle not alın

l Sevdiğiniz ve sevmediğiniz besinleri ve içecekleri not alın


Şunları da göz ardı etmeyin: Uzman bir ekiple çalışmaya özen gösterin. Sağlıklı yaşam üzerine kitaplar alın, dinlenirken biraz okumaya çalışın. En yakın spor merkezinin yerini öğrenin veya yürüyüşe çıkmak için arkadaşınızı davet edin.
 
Kilolu kızların sorunu: PKOS

Adet düzensizliği, tüylenme ve kilo sorunu olan bazı genç kız ve kadınların yaşadığı önemli bir sağlık sorunu var.

Bu sorun, eğer zamanında fark edilmezse yaşam kalitesini bozan ve sağlığı tehdit eden ciddi bir probleme dönüşebiliyor. Bu soruna tıpta "Polikistik Over Sendromu" adı veriliyor.

Genç kız veya kadınlarda yumurtalıklardaki çok sayıda kist nedeniyle ortaya çıkan bu sendromdan şüphelenilmesine yol açan en önemli belirti "adet düzensizliği", özellikle adetlerde gecikmelerdir. İkinci sırada ise "tüylenme" geliyor. Tüylenmeyi çoğu genç kız adet düzensizliğinden bile daha can sıkıcı bir problem olarak kabul ediyor. En çok yüzde tüylenme görülüyorsa da göbekte, göğüs uçlarında, hatta sırtta, bacak içlerinde de olabiliyor. Bilhassa çenede, şakaklarda, boyunda olduğunda, estetik bir problem olarak öne çıkıyor.

PKOS bulunan kızlarda cilt sorunları sadece tüylenmeyle de sınırlı değil. Bu genç kız ve kadınların ciltleri daha hassas ve daha yağlı oluyor. Sivilceler, özellikle "akne" şeklinde olan sivilceler sık görülüyor.

ÜST TARAF ŞİŞMANLIYOR

PKOS’un belirtileri yalnızca tüylenme, sivilceler ve adet bozukluklarıyla sınırlı kalmıyor. Bu sendromun neden olduğu önemli bir başka problem de "kilo fazlalığı" ya da şişmanlık... Şişmanlık PKOS’lu kadınların yaklaşık yarısında görülüyor. Şişmanlığın nedeni hormonal dengesizlik ve düzensizlik. PKOS’a bağlı şişmanlamaya "insülin direnci" sebep oluyor. Bu tür kilo almanın özelliği, merkezi şişmanlık halinin ortaya çıkması, yağların göbek ve karın-bel çevresinde depolanması...

Bu genç kız ve kadınlarda bel çevresi çoğu zaman 84-86, bazen de 88 cm’in üzerinde ölçülüyor. Kalça bölgesinde kilo birikiminin olmaması tipik bir belirti gibi kabul ediliyor. Bel çevresinin kalça çevresine oranı, bu nedenle 0,8’in üzerinde bulunuyor. Kilo fazlalığının özellikle kol, omuz ve göğüs bölgesinde kas miktarı artışı ile birlikte olması da önemli bir işaret olarak kabul ediliyor.

KISIRLIK DA GÖRÜLEBİLİYOR

PKOS’lu kadınları bekleyen önemli bir sorun da "çocuk sahibi olamama" ihtimali. Gebe kalamama veya tekrarlayan düşüklerle karşı karşıya kalma, bu genç kız ve kadınlarda sık görülen bir durum olarak kabul ediliyor.

Özellikle ergenlik çağı ve sonrasında kilo problemi ortaya çıkan, tüylenme sorunu yaşayan, akne, sivilce sorununu bir türlü çözümleyemeyen genç kızlarda bu problemin akla gelmesi gerekiyor. Gebe kalmakta zorlanan, çok arzu etmesine rağmen gebe kalamayan, tekrarlanan düşüklerle karşı karşıya kalan hanımların da polikistik over yönünden tetkik edilmeleri gerekiyor.

PKOS’un teşhisi kolay ama tedavisi zor

Polikistik over teşhisi, hormonal incelemeler, insülin direncinin araştırılması ve ultrasonografik incelemelerle konuluyor. Teşhisin konulması da, tedavinin planlanması da özel bir bilgi birikimi ve uzmanlık gerektiriyor.

Sorunun çözümünde, bir iç hastalıkları veya endokrinoloji uzmanı ile kadın hastalıkları uzmanının birlikte çalışması gerek. Hatta bu sendromda erkeklik hormonları aşırı salgılandığı için kan yağlarında değişmeler, kalp damar hastalıkları ve kanser riskinde artma olabileceğini akıldan çıkarmamak gerekiyor. Kilo veremeyen hastalarda yumurtlama hormonal tedaviye rağmen başarılamayabiliyor. Bazı hastalarda hormonal tedavi ve kilo vermek de sorunu çözmüyor. Laparoskopik cerrahi girişimlerle yumurtalıklara ufak delikler açmak gerekebiliyor. Sendromun şeker hastalığına yol açabileceğini de unutmayalım. Polikistik over sendromu, genç kız ve kadınlar için önemli bir sağlık problemi... Eğer yukarıdaki hikáye şurasından veya burasından sizi de ilgilendiriyorsa, lütfen yazıyı bir kez daha okuyun! Çünkü bu uzun süreli ve kalıcı olabilecek problemin çözümü her şeyden önce sizin doğru bilgilenmenizden geçiyor.
 
X