O kadar güzel düşünceleriniz var ki, ama hepsini denedik.
Anne velayeti asla vermek istemiyor, zaten çocuk da istemiyor. Arkadaşlar çocuğa mı sorulur demiş ama hukuk sisteminde 10 yaş ve üstü çocukların da fikri alınıyor eğer ortada ciddi bir psikolojik etken yoksa, ki zaten öyle bir durumda nikah kıyar annesi evdeki adamla, sorunu ortadan kaldırır, yani velayet konusu mevzu bahis olamaz.
Ben pikniğe değil, çocuğun ne kadar hayali varsa yapmak için canla başla uğraşıyorum zaten, piknik olayı benden önce olmuş anaokulunda yaşanan bir olaydı, örnek olsun diye yazmıştım. Ama şuan olsa, koşa koşa giderim, hiç de dert etmem elalem kısmı beni hiç ilgilendirmez.
Burda bencillik aslında kesinlikle yok, keşke sesli görüntülü anlatabilsek ama olmuyor işte, yazılanlardan bu kadar çıkıyor. Burda aslolan çocuğun psikolojisi, mutluluğu. Ama hayat da devam ediyor elbette, annesinin ve babasının ayrı ayrı hayatları da var, kimse kimseden fazlasını bekleyemez, herkes kendine yakışanı, vicdanına sığanı yapar. Ama çocuk artık bağırıyor annesine, "seninle olmak istiyorum, gel beni al" diyor, telefonu kapatıyor. Bu durumda da artık kadın da koşa koşa gelmeye başladı son zamanlarda, yani ilk baştaki o sert hallerinden eser kalmadı, çünkü çocuk artık yırttı kendini.
Bir kaç kişi çocuk 10 yaşında olabilir ama 7 yaşında da kendini ifade edebilirdi gelişimini tamamlamışsa vs demiş. Çocuk bu, 1 yılda bile nasıl değişir anne olanlarınız çok iyi bilir. Eskiden daha içe dönük, daha ketum bir çocuktu. Sorduğun her soruya tamam, olur, derdi, artık kızıyor, bağırıyor, sesini çıkarıyor. Annesi de bundan dolayı biraz düzene giriyor mecburen.
Her hangi bir c.tesi gecesi yada hafta sonu için yaptığını bir planı o çok düşündüğünüz, sevdiğiniz küçük hanımefendi bozduğunda konuşalım bence.
Çocukla tatile çıktığında havuz kenarında iki kadeh içip kafa dineyemediğinde, otur çocuğum, dur kızım, düşersin, soğuk içme ateşlenirsin diye telkin delisi olduğunda konuşalım bence.
En süslü halinle en doğal hakkın olan baş başa kalma anında babaaaa beni alın, baba ben sende kalacağım diye kapıyı çaldığında, aradığında konuşalım bence.
Aynı kanepede sarmaş dolaş don külot yatma lüksünden vazgeçtiğinde konuşalım bence.
Eski eş inatla ve sebatla çocuğu kullandığında, sırf gıcıklık olsun diye çocuğunu ayda 1 aldığında konuşalım bence.
Sürekli hayatının merkezi o olduğunda, kocan bölündüğünde konuşalım bence.
O çocuk evlenirsen senin evine yerleştiğinde ve annesi hiç arayıp sormadığın da, (ki bunu bile isteye yapacak) o günü gün edip gezerken sen evde çamaşır, bulaşık, okul, ders, kitap, veli toplantısı, çocuğun olmayan bir çocuğa hiç alıştırması olmadan annelik cabasına girdiğinde konuşalım bence.
Bugün oynamaktan çok zevk aldığın çocuğun pisliğini temizlemeye başladığında sana batacak hemde öyle bir batacak ki pişmanlıklarını tahmin dahi edemiyorum. (Banyoya dökülen saçı, yere döktüğü ekmek kırıntısı, temizlediğin mutfağa bıraktığı kirli bir bardak, toplamadığı odası,)
O çocuk ömrünün sonuna kadar senin için sorun bunu bilerek yola çık, ama bana sorarsan çıkma
Çünkü evreler yukarıda yazdığım gibi ilerleyecek
O çocuk senin evine yerleşecek sanma ki 15 günde bir gelecek hallederim. Eski eşin içindeki bütün pislik sen evlenince ortaya çıkacak ve biricik aşkın mükemmel baba sevgilin şuan suyuna gidiyor o da çocuğu almak istiyor
Evladımı atayım mı gelsin yiyeceği bir kap yemek aile olalım laflarını nişanlandıktan sonra duymaya başlarsın.