40 ve +40 yaş

günaydın çıtırlarımopuyorumnanaktan
 
Tünaydın çıtırlarım nasılsınız bakalım :teytey:
Esmerim başın sağ olsun canım allah ailesine sabır versin mekanı cennet olur inşallah sende fazla üzülüp hasta olma canısııı.:teselli:
Ank06 çok güzel paylaşımın için tşkr ellerine yüreğine sağlık caınım.a.s.
Satisu aramıza hoş geldin iyi paylaşımlar canım a.s.
Arkadaşlar güzel bir yazı okudum sizinle paylaşmak istedim hem güldüm hemde çok düşündürücü bir yazı sizde okuyun bakalım yerimseniben
ÖPÜYORUM SıZLERı CANLARIM..


Bu yazı annemle ilgili olacak.
Ama öle duygusal bir yazı olacağını düşünenler çok çok çok yanılır.
E sonuçta benim annem.
Duygusal yanından çok muzip ve haylaz yanı ağır basıyor.
Efendim doğduğum büyüdüğüm yer malum , köy çocuğyuz dedik ama gözünüzde canlansın, Her evde doğduğumdan itibaren televizyon ,elektirk,su, bla bla.
Tüm teknoljik ev aletleri, devamında telefon, şuan itibariyle kimse zaten elle bulaşık yıkamıyor.
Şehir merkezine 3 km zaten köy dediğim.
Ve nihaayyeeettt yıl 2005 filan sanıyorum “ıNTERNET”.
Aman Allahıımm. ınternetin evimize ve çevremizdeki konu komşu herkesin evine gelmesi bizim oralarda ıÖ ve ıS bir geçiş dönemi oluyor.
Genç kesim interneti gayet normal amaçlara kullanırken benim annem nasıl etti nerden kim aklına soktuysa “internette tavla” ya kafayı takıyor.
Bu arada ek olarak ne işine yarayacağını anlamadığım (o zamanlar) MSN zamazingosunu da keşfetmiş.
Hatta başıma gelecekleri bilmediğim için ilk olarak annemi online görüşümü ve bana “nasılsın kızım” yazışını sevinçle karşıladığımı bile hatırlıyorum.
Ama nerden bilebilirdim ki bu o zamanlar dakika da 2 kelime yazan kadının yarın bir gün internet canavarına dönüşeceğini.
Gerçi onun o halini görenler artık beni internetle haşır neşir gördüklerinde genetik yapıma bağlıyorlar ve ses çıkartmıyorlar.

Bizim ki sen yaşına başına bakma, internette tavla oynadığın insanlarla bi de msn de görüş.
Onlara cam açtır, hayat hikayeni anlat.
Ama bariiiiii kendi hayat hikayeni anlattt dimiii ama dimi.
Kadın sen benim kimliğime bürün, genç ve işi gücü olan “damat adayı “ kılıklı adamlara adını ,sanını, hangi şehirde olduğunu, ne iş yaptığını bir bir anlat.
Ben miş gibiiiiii.
Neymiş efendim,kendi gerçek kimliğini ,kim olduğunu, yaşını başını söylediğinde kimse inanmıyormuş.
Ya da konuşmuyorlarmış.
Tabi benim hiçbirinden haberim yok, bayramda seyranda gittiğimde bana böle hafif hafif anlatıyor. Şununla tanıştım ,bununla tanıştım, şunu konuştuk.
Ben sıkılıyorum tabi ,gelmişim evime,internetten başka bir şey konuşulmuyor.
Halamı da ayartmış, halamın maşallaahhı var , o da başka bir kuzenime birilerini ayarlama sevdasında.
Hatta ayarlamış, saf kuzen telefonla görüşüyor adamla.
Diyorum ki güvenme , hiç güvenlir değil, bu işte bi tuhaflık var.
Tabi daha sonra ortaya çıkıyor, bin tane yalan söylediği, hatta bir tane bile doğru söylemediği.
Güzel annecim benim, git maydonazunu ek,domatesini yetiştir, mısır ek, çapa filan yap dimi ama. Ben öle büyüdüm, senden ekmek yapmayı öğrenmiştim ama şimdi nerde ne okey,tavla sitesi var onları anlatıyorsun bana.
Olmuyor ama bölee, ben evime dönüp maydonoz yetiştirecek hale gelmişim, senin yaptığın iş mi...
Çırpınıp duruyorum ama boşuna.
Yapmayın etmeyin, bunların işi gücü yok, hepsi işi gücü olmayan serseri yada kadın-kız düşürme meraklısı abazalar.
Hepsi yalan, siz çok safsınız, aptal olmayın.
Diyoruzzz ama dinleyen kim.
Düşün diyorum anneme,"anne sen bile “ben” olduğunu iddaa ediyorsun, kim bilir karşında ki herif nasıl bi herif.
Sakın güvenme ,anlatma hiçbirşeyyyy, hiçbirşeyimiiiii".
-"Aaa öle deme , kamerada gördüm, güzel çocuk, ama sen beğenmezsinn".
-"Neee yaptııın ne yapttııııııııın. Kamera da mı açtırdıııııın, inanmıyorum sanaaaa.
Ayy ya sapık olsaydııııı" diyorum ama sonra aklıma geliyor asıl soru.
“Peki sen kimin resmini koyuyorsun msn avatarına”.
Aanaammmmmmm.
Benim resimlerimi bulmuş etmiş bi yerlerdennnn onu koyuyormuş.
ınanmayanlara başka bi resmimi.
Deli oluyorum deliiii.
Neymiş efendim tekin olmayanları siliyormuşşş listesinden.
Bir iki kere hackleniyor adresi, bir tanesi fena kafayı takıyor tehdit ederek ona yüz vermediğinde (yada ben vermediğimde mi desek) bizimki birkaç ay toz oluyor internet aleminden.
Öle bir tırsmış kii.
Bulucam seni demiş adam, bulamaz edemez diyoruz ama işmize de geliyor soğuması.
Abim delirmiş zaten “başımıııı belaya sokacaksıııın, konuşma elalemin adamlarıylaaaa” diyerek internet bağlantısına ara veriyor bir süre.

Akşamları babamı arıyorum, ne var ne yok baba? “ne olsun kızım, televizyon izliyorum, annende bilgisayarın başında” gülüyoruz ikimizde.
En azından babama sarmıyor artık, stres attığı bir ekranı var artık.

Annemden kaçıyorum doluya tutuluyorum.
Ablam giriyor devreye başka bir şehirden.
Çoluktan çocuktan sıkılmasın diye, evde kendine oyalanacak bir şey olsun diye bi bilgisayar alıyor eniştem ona. Aynı senaryo başlıyor.
Bunlar interneti benim için keşfediyorlar sanki.
“Biliyoruumm çok kızacaksın ama bir kere konuş bir kereee, çok komikkk bi çocukkk, ama sen beğenmezsim, burcu şu, şu işi yapıyor, şuralı, buralı bla bla bla””- haydaaaa ,noluyoo yaa hepiniz seferber oldunuz, madara ettiniz beni internet elemine, sileceksiniz resimlerimi o bilgisyarlarınızzdaan.
” Bizimki resmimi koyuyor ama cam açmaya gelince çuvallıyor tabi.
“-Yaa sadece 5 dakika cam açç, lütfeeeeen, beğenmezsen silerimmm”
“-Bi gittt yaa, manyak mısın, elalemin adamına neden cam açıyorum yahuuu???:S”.
Bir iki tanesiyle konuşturuyor ablam. Diyorum ki “ya abicim, ben seni tanımam , sen beni tanımazsın, ablam konuşmuş seninle benmiş gibi, güvenme olur mu internette tanıştığın insanlara böyle, evli barklı kadındır, 2 tane de oğlu var inanmazsın.”
"-Dalga mı geçiyorsun sen benimle "diyorlar ama “keşke “ diyebiliyorum sadece.
Ablam deliriyooorrr,
“ -Ne yaaptıııın seeen, neden söleediin, konuşmuyor benimle artıık. “ıyi yapıyooor , ben de konuşmayacağım ortalıkta sahte yesari olarak dolanmaya devam edersen.
Ben geçtim bu yollardan, güvenme kimseye,sonun kötü olacak senin bak, valla enişteme söyliceeem “
Bizimki chat olaylarını bırakıp forum sayfalarına sarmış durumda, admin olmuş , radyo açmış bişiyler yapmış . şaka gibi geliyor bana , annem hayat hikayesini yazıyor bir sitede.
Babam klavyenin tek tuşuna dokunmuyor .
Babama sarılıyorum, keşke sana çekseymişim babacımmm keşkeee.
 
Çiçeğim anlamlı paylaşımlar için teşekkürler.Arakadaşınada acil şifalar diliyorum. Dualarımız onunla.

Esmer güzelim başın sağolsun ölüm çok acı. Allah sabır versin canım.

Ank gülmeye ihtiyacımız var . Hoş oldu teşekkürler.
 
Umaımbeğenirsiniz arkadaşlar benim çok hoşuma gitti .


Duvardaki çatlaktan bakan

fare, çiftlik sahibi ile karısının

bir paket açtıklarını gördü

"İçinde yiyecek mi var?'"

derken - - -

Bir baktı ki

fare kapanı!!.

Hemen bahçeye koşup,

alarmı verdi :

Evde kapan var!
Evde kapan var!'
Tavuk gıdaklayıp ,

kafayı kaldırdı ve,

'Bay fare", bu sizin için ciddi

bir sorun olsa da şahsen, beni ilgilendiren

bir tarafı yok ne yazık ki! .

Fare dönüp bu sefer koyuna,

"Evde kapan var,

evde kapan var"!

dedi.

Koyun konuyla ilgilendi ama,

kendi hesabına

'Üzgünüm bay fare, vah, vah

emin ol senin için dua edeceğim"

dedi.

Fare bu kez öküze yöneldi:

"Evde kapan var!"

"Evde kapan var!"

diye bağırdı nefes nefese.

Öküz: 'Wow, Bay Fare,

Senin için üzüldüm,

ama burnumu sokacağım bir şey değil.'

dedi.

E farenin de başını eğip,

gitmekten başka çaresi kalmamıştı...

yalnızlık ve terkedilmişlik hisleri içinde,

fare kapanı ile artık....tek başına başa

çıkmaya çalışacaktı!.

***

O akşam evde, alışılmamış bir ses duyuldu.

Sanki bir kapan,

avının üzerine kapanmıştı.

Sese koşan çiftçinin karısı, karanlıkta kapana,

zehirli bir yılanın kuyruğu kaptırdığını görmemiş.

Yılan da kadını ısırmıştı..

Çiftçi karisini hemen hastaneye götürdü,

Karisi eve ateşli ve hasta olarak döndü.

Eeeeeeee ateşli insana ne verilir??

sıcacık bir tavuk çorbası!!!.

Tavuk hemen kesilmiş ve acilen pisirilmis!



Ama kadın hala iyileşmiyormuş,

Eee eş dost ahbap, gelince hasta ziyaretine,

çiftçi de sofraya koyunu çıkarmak

zorunda kalmış!!!.

Ama çiftçinin karisi iyileşmemiş;

ölmüş!!!!!.

Aman ne kalabalık gelmiş cenazeye,

ne kalabalık!!!

Bu sefer de konukları,

doyurmak için kesilen öküz olmuş....

Fareye de olan biteni

deliğinin ardından izlemek kalmiş!....

***

Onun için bir daha,

seni ilgilendirmeyen bir sorun

karşına çıkarsa... bir düşün!!! ----

Birimiz tehdit altındaysak,

hepimiz risk altındayız.

Bu hayat denen yolculukta

Birlikte yol almaktayız..

Birbirimizi kollayıp,

güç ve güven paylaşmalıyız.

sana önem veren,

senin için önemli olanlara,

gönder ve uyar!

UNUTMA. . . . . .


HEPİMİZ, BİRBİRİMİZİN HALI TEZGAHINDA

HAYATİ ÖNEMİ OLAN İPLİKLERİZ!!!!

VE ŞÖYLE YA DA BÖYLE,

HAYATLARIMIZ BİRLİKTE DOKUNUYOR.



 
Doktorun biri yeni bir muayenehane açmış. Kapıya yazmış...

'Vizite ücreti 100 Dolar. İyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz...'

Vizite pahalı ama, doktor gerçekten doktor...

Her gelen hasta iyileşip gidiyor...

Doktorun ünü her geçen gün artıyormuş...

Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri alacak ya, kapıyı çalmış...

'Doktor! Ağzımın tadı hiç yok... Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını alamıyorum...' ;

Doktor adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş:'
Hemşire hanım! Sekiz numaralı kutuyu getirin'

Hemşire adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş
ve anında tükürmüş...

'Ama bu bok!!!!!'

Doktor sakin, 'Evet! İyileştiniz. Tad alıyorsunuz artık..'

Adam, parayı ödemiş, sinirleri tepesinde gitmiş...

Aradan birkaç ay geçmiş. büyük bir hırsla yeniden kapısına dayanmış doktorun...

'Doktor bey, bende hafıza kaybı başladı... Herşeyi unutuyorum...!'

Doktor, adama şöyle bir bakmış yine, hemşireye dönmüş, 'Kızım, sekiz numaralı kutuyu getirir misin?' demiş.

Adam, hemen itiraz etmiş, 'Ama, o kutuda bok var!'...

Doktor, 'Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!....'

Adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı...

Kurmuş da kurmuş intikam planlarını... Birkaç ay sonra..'

Doktor! Bende iktidarsızlık başladı... Durumum kötü, hiçbir şey yapamıyorum...'

Doktor adamı gözüyle şöyle bir inceleyip, 'Hemşire hanım sekiz numaralı kutuyu getirir misin' diye seslenince, adam, tüm hırsıyla,

"Hay seni de sekiz numaralı kutunu da...' diye bağırmış..

Doktor gayet sakin, 'Geçmiş olsun! Bakın mesele kalmadı!!!!!!!!!



 
Buz gibi bir günde hızlı hızlı yürürken, birden ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm...
Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acele acele açtım.. Üç milyon TL çıktı.. Bir de buruşmuş, sararmış, eskimiş mektup...
Belli ki yıllardır, o cüzdanın içinde duruyordu. Zarf öylesi ne harap olmuştu ki. Sadece tepedeki "İade" adresi okunabiliyordu.

Mektuba bir göz attım. Bir ipucu bulma ümidi ile.. Birden tarihi gördüm.. 1950... Mektup nerdeyse 60 yıl önce yazılmış. El yazısı belli, bir kadına ait.. Sol köşeye bir çiçek resmi çizilmiş.


"Sevgili Mehmet " diye başlıyor mektup.... ve

"Annesi yasakladığı için onu bir daha göremeyeceğini" anlatarak devam ediyor..
- "Ama sakın unutma, seni daima seveceğim" diye bitiyor..
İmza..Hatice !..

İçimden bir ses "Bul" dedi bana.. "Mektubun sahibini bul.."
Milyonlarca Mehmet var. Hangi birini bulacaksın ki... Ama tepedeki "İade" adresi ipucu olabilir.
Telefon la 118 i aradım. Anlattım...
- "Bu adrese bağlı bir telefon varsa, bana verebilir misiniz" diye..
Sustu..Gidip müdürüne sordu...
- "Var ama, size vermem yasak... Ama sizin adınıza bu numarayı arar, sorarım. İsterlerse size bağlarım.. Lütfen bekleyin.."


Bekledim.. İki üç dakika sonra kızın sesi geldi.. "Bağlıyorum efendim.."
Karşıdaki hanıma "Hatice diye birini tanıyor musunuz ? " diye sordum.


- "Bu evi, 30 yıl evvel, Hatice diye kızları olan bir aileden aldık." dedi.
- "Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.."
- "Hatice annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip ederseniz,belki adresi bulursunuz.."
Ve huzurevinin adını verdiler.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş... Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki oradan bilirlermiş...


- "Bunların hepsi aptalca aslında" dedim kendi kendime..
İçinde sadece 3 milyon TL ve 60 yıl önce yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak için bunca zahmete ne gerek var ki..

Aradım numarayı..Bir kadın cıktı orada Hatice isimli bir bayanın yaşayıp yaşamadığını sordum,


Ses "Evet, Hatice burada yaşıyor" dedi..
Gecenin saat 22 si ama hemen yola çıktım, Hatice yi görmek için..
Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın... Gözlerinin içi ışıl ışıl ..
Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip.. Derin bir iç çekti mektuba bakarak , sonrada "Genç adam" dedi,

"Bu mektup, Mehmet ile son kontağımdı.. Onu öyle seviyordum ki.. Artist gibi yakışıklıydı.

Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm diye annem kesinlikle izin vermedi.."
Derin bir nefes daha..
- "Mehmet GÜLTEKİN harika bir insandı. Eger bulabilirseniz ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm... Hep.

"Bir ufak sessizlik.. Bir derin nefes daha.. "Ve onu hep sevdim..." İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden..


"..Ve hiç evlenmedim... Mehmet gibi birisini bulamadım ki.."
Hatice teyzeye teşekkür edip odadan çıktım. Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız :
- "Hatice Hanım yardımcı olabildi mi size?" dedi.


"Hiç değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim" dedim..Cüzdanı elimde sallayarak..
O sırada yanımda dikilip duran hademe bağırdı..
- "Hey baksana.. Bu Mehmet amca nın cüzdanı... Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten ,

Üç kere ben buldum, koridorlarda.."


Mehmet sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım tekrar asansöre
Mehmet yatmamıştı.. Okuma odasında kitap okuyordu.. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi.. Mehmet elini arka cebine attı, hızla..

Sonra sevinçle :
- "Evet bu benim cüzdanım" dedi...


- "Öğleden sonraki yürüyüş sırasında kaybetmiş olmalıyım..
Size teşekkür borçluyum.."


"Hiçbir şey borçlu değilsiniz" dedim..
- "Ama özür dilerim.. İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum..."
- "Mektubu mu okudun?.."
- "Sadece okumakla kalmadım.. Hatice teyze yide buldum.."


- "Buldun mu?.. Nerde?.. İyi mi?.. Hala eskisi gibi güzel mi..
Söyle, lütfen söyle.." "Çok iyi.. Hem de harika" dedim, yavaşça..
- "Bana onun telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım.." Elime sımsıkı sarıldı, O benim tek aşkımdı.. Onu öyle sevdim ki, asla evlenmedim, Çünkü bu mektup geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti."
Gel Mehmet amca dedim, benimle.
Asansörle üçüncü kata indik... Odanın kapısı açıktı. Hatice nin sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu...

Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu...
Hatice teyze " dedi.. "Bu bayı tanıyor musun?.."


Gözlüklerini ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden..
"Mehmet" dedi, Mehmet , kapıda, kısık sesle..


"Hatice Ben Mehmet Beni tanıdın mı?.."
Mehmet " diye yutkundu .

Hatice "İnanmıyorum.. Bu sensin.. Benim Mehmetim .
Mehmet Hatice ye doğru yürüdü yavaşça...

Sarıldılar. Hemşire hıçkırıklar içinde koridora attı kendini...


- "İşte ALLAH ın sevgisi de bu" dedim..

"Olacaksa.. Olur.
Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar. Pazar günü bir nikah var, huzur evin de Gelebilir misiniz? Duyduklarıma inanamadım ,

Harika bir nikah töreni idi. Hatice ve Mehmet beni nikah şahidi yaptılar üstelik.

Hatice açık bej elbisesi içinde çok güzeldi.

Mehmet de lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı... Huzurevi onlara, bir minik daire tahsis etti...


Eğer 76 yaşında bir gelinle 79 yaşındaki bir damadı,

16 yaşında bir kız, 19 yaşında bir delikanlı havasında bir merasim di , gercekten görülmeye değer bir tabloydu.



Tertemiz, tüketmeden sevince,

yıllara inat, zamana inat,

tüketmiyen ,

hatırası bile insanın içini ısıtan,

eşsiz bir hatıra…
 


Hepinizin paylaşımlarını okuyorum. Kimi insanın içini acıtıyor, kimi tebessüm ettiriyor, kimi de kahkahalar atmama vesile oluyor...Teşekkürler her birinize
 
fatom,ank ım harika paylaşımlar emeğinize sağlıkopuyorumnanaktan
 


Hepinizin paylaşımlarını okuyorum. Kimi insanın içini acıtıyor, kimi tebessüm ettiriyor, kimi de kahkahalar atmama vesile oluyor...Teşekkürler her birinize

fatom,ank ım harika paylaşımlar emeğinize sağlıkopuyorumnanaktan


Hayatın her kesimden yaşanan olaylar işte.

Hepside ders alınacak türde.
 
kız cok güzeldi fıkraların gülmekten katıldım saol canımbuyudugum yerli ankar 06lı bacım
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…