- 18 Şubat 2018
- 13.585
- En iyi cevaplar
- 2
- 62.734
- 598
- 45
- Konu Sahibi ruzgargulu_
-
- #3.381
Canim benim ya,o kadar iyi anlıyorum ki,ben de bu kadar olmasa da benzer şeyler yaşadım.Çok şükür çok sevdiğim ve çok mutlu bir çocukluk yaşadığım bir ailem oldu ama aşırı korumacı oldular hep,mezun olduktan sonra birkaç yerden çok güzel iş teklifleri aldım ama babam kız çocuğu başka ilde tek başına yapamaz diye izin vermedi,bende içime sindim ve pısırık bir insan olarak hayatıma devam ettim.Evet onları çok seviyorum,hayatımın her anında yanımda oldular,koruyup kolladilar ama ozguveni oturmamış bir kız çocuğu oldum çıktım.Benim de bu tarz kizginliklarim ve kırgınlıklarım mevcutBu kısım ciğerimi parçaladı, canım benim bak, bilmiyorum nasıl diyeceğim ama ayrılmak zorundasın o evden, bunu bir şekilde yap. Yavaş yavaş hazırla kendini hem maddi hem manevi olarak ve git. Biliyorum ne kadar canımızı acıtsalar da bizde o öğretilmiş ana baba bırakılmaz vicdanı var. Seni anlıyorum çünkü ben de öyleyim. Ama bunu yapmazsan eğer, hayatta birini kurban etmiş olacaksın, kendini...
Ben de anne babama çoğu zaman ebeveynlik yapıyormuş hissine kapılıyorum, acı ama gerçek. Üst bir akıla tecrübeye ihtiyaç duyduğumda yalnız kalıyorum. Ya canım benim ya seninle oturup içmek istiyorum cidden, bunlar buradan değil yüzyüze konuşulacak şeyler. Bak, lütfen, kendini sıyır o ortamdan ne pahasına olursa olsun. Hazır hissetmen lazım, seni çok iyi anlıyorum, kendini kurban etmemeyi öğrenmek zorundasın. Her şeyden önce sen varsın unutma, anne baba da bir yere kadar. Önce sen! Onlara iyi gelmek istiyorsan da kendine öncelik vereceksin. İnanki böyle bozuk bir aile ilişkisindense, uzaklarında olup yılda birkaç kez görüşüp, sağlıklı bir ilişki kurmak en iyisi.
Kendini oradan çıkarmak için ne tarz bir yardıma ihtiyacın varsa bana mesajla da söyleyebilirsin. Gerçekten elimden geldiğince yardımcı olurum, tüm samimiyetimle söylüyorum
Canım benim aileyi aslında eleştirirken bile içimizdeki bir mekanizma bizi geri çekip bunu yapma diyor di mi, kötü hissediyoruz. Bu bile yeterli tam bir içsel özgürlüğe sahip olmadığımızı göstermek için. Eksik yetiştirildik. Ebeveynlerimizin hatalarını söylemek bizi kötü hissettirmemeli aslında, çünkü onlar da insan, onların da hayatlarında yokuşlar olmuş. İster istemez hataları olacak. Rahatlıkla eleştirip, o kontrolcülüğü aşmamız lazım. Kendimden biliyorum. Sanki eleştirdiğimde hakıszlık yapıyormuşum gibi hissediyordum, vicdanım rahatsız oluyordu, çünkü onları seviyorum :) ama eleştiri aslında öyle zannettiğimiz gibi bir şey değil ben de çok geç öğrendim. Eleştirmek gerektiğinde eleştirip, övmemiz gerektiğinde öveceğiz. Hayatlarımızın parçası onlar, kaçınılmaz bir yerleri ve bağları var üzerimizde. Kimse kusursuz olmadığı gibi onlar da değil. Biz de evlat olarak hatalı da davrandığımız oldu onlara karşı, bazen de biz onlardan daha olgun davrandık falan. Dengeler değişiyor. Ama kuvvetli bağlar, eleştirebilme seviyesini kabullendiğimizde gerçekleşiyor, ben bunu fark ettim.Canim benim ya,o kadar iyi anlıyorum ki,ben de bu kadar olmasa da benzer şeyler yaşadım.Çok şükür çok sevdiğim ve çok mutlu bir çocukluk yaşadığım bir ailem oldu ama aşırı korumacı oldular hep,mezun olduktan sonra birkaç yerden çok güzel iş teklifleri aldım ama babam kız çocuğu başka ilde tek başına yapamaz diye izin vermedi,bende içime sindim ve pısırık bir insan olarak hayatıma devam ettim.Evet onları çok seviyorum,hayatımın her anında yanımda oldular,koruyup kolladilar ama ozguveni oturmamış bir kız çocuğu oldum çıktım.Benim de bu tarz kizginliklarim ve kırgınlıklarım mevcut.
Evet canım sarmaiçi ,kısır, iç diyorlarYa o çok güzel bir şey ama Hatayda ona sarmaiçi diyorlar diye biliyorum di mi?
aynen buna bende katılıyorum...hepimizin geçmişinde birşeyler var...farketmeyen olmuştur ama eskiden de çok vardı...Eskiden de vardı kanka, sadece teknoloji bu kadar olmadığı için duyup görmüyorduk. Bu konuda bir yaram var ama burada yazamam. Belki bir gün özel konuşma açıp siz çiçeklerimi ekleyip orada anlatıp çözüm isteyeceğim.
Ben kendi hikayeme odaklanıyorum evitam. Kendi hayat hikayeme dış göz olarak bakıyorum. Yani şöyle. Ben sanki başka bir evrenden gelip, dünyadaki rüzgargülü isimli kızın çocukluğundan itibaren hayat hikayesine bakıyorum, ailesine, arkadaşlarına, maruz kaldığı olaylar ve insanlara. Sonra küçük yaşta maruz kaldığımız bazı şeylerin bize nasıl da empoze edilip bizi yamulttuğunu görüyorum. İleriki yaşlarına bakıyorum, ergenliğine yetişkinliğine, ne istiyor ne yapmış diye. Bu hayat hikayesine böyle bakarken hikayeyi sadece kendi içinde değerlendiriyor oluyorum. Şeytanın avukatı oluyorum gibi :) Diyorum ki mesela rüzgargülü nün hikayesini atıyorum x kişininki ile kıyaslayıp bakalım, rüzgargülünün ergenlikte yaptığı hataları mesela x kişisi yapmamış. Sonra tüm çocukluğa da bakmış olduğum için ama diyorum x kişisinin büyüme ortamı ile rüzgargülü aynı değildi. Bu eşit olmayan, herkese ayrı özel olan çocukluk geçmişi ve aileleri gerçeği olunca, o öğretmenlik içgüdümle, aynı olmayan iki şeyi yarıştıramayız diyorum. Ve sıyrılıp rahatlıyorum her şeyden. Bunu şimdi öz savunma gibi düşünebilirsiniz ama aslında öyle değil, bu uygulamayı başkaları için de yapın. Mesela ben demiştim ya abimle aşırı uç denecek kadar farklı karakterleriz, asla kabul edemeyeceğim bir yaşam tarzı ve kişiliği var onun. Ben bu uygulamayı onun için de yapıp düşünüyorum. Neden kendim kendime uygun geliyorum da abim bana gelmiyor diye, çocukluktan başlayan o yolculuk seyrine giriyorum, sonra çok şey fark ediyorum, abim hem kurban hem suçlu çıkıyor. Abim benimle kıyaslanamaz, onun öyküsü çok farklı, ne ben iyiyim ne o kötü. Hayatın bize getirdiği tesadüfi olaylar karşısında aldığımız aksiyonlarda farklılık gösterebiliriz onunla, ama bilemiyorum, kıyası yine kabul etmiyor o öğretmenlik iç güdüm, çünkü tabanlarımız farklı, çünkü onun maruz kaldıkları farklı. Onun yerinde başkası olsa bunları aşar mıydı, evet belki. Ama o aşamamış ve yamulmuş, demek ki fazlaca hassastı çocukken, bilemiyoruz. Bilemediğimiz noktalarda kıyas da yapamıyorum, bir anda onun yaşamında bir seyirci olduğumu fark edip bütün duygularımdan arınıp nötrleşiyorum.
Bunu kendime de yapınca böyle, başkasına yaptığımda da. O yaşam yolculuğunu seyretme işine girince bütün o kıyasların mantıksızlığı tokat gibi yüzüme çarpıyor.
Umarım çok karışık anlatmamışımdır.
Benim en yakın arkadaşım, son çalıştığım yerde tanıştığım öğretmen arkadaşım. O da 45 yaşında bir kadın, onun da tavır olarak sana benzeyen bir çok tarafı var :) Bu konuda o da bana tasavvuf konularını işaret etmişti. Kendisi de çok ilgilenir.Ben bu konuların çıkış noktasını hep tasavvuf'ta buluyorum...Birçok psikolojik uygulamaların,felsefenin,kişisel gelişim yöntemlerinin vs.. hep ana kaynağı tasavvuf öğretileri...senin yazdıklarında mesela mevlana deyişlerindeki örnekler gibi..okuyunca direk aklıma mevlana geldi.
aynen..ailemle gurur duyuyorum..bu yaşımda bile koruyup kollamaya çalıştıkları hala sevgi akıttıkları için...bir yandan da denge olsaydı daha iyi olurdu diyorum...bu yaşımda bile bunalttıkları noktalar oluyor...evet çok seviyorlar ama bir yandan da sahibimmiş gibiler...yani benim özüme sahip olmam gereken kadar onlarda sahipler gibi..Bazen ben gerekirse isterim,ben gerekirse söylerim derken buluyorum kendimi..Canim benim ya,o kadar iyi anlıyorum ki,ben de bu kadar olmasa da benzer şeyler yaşadım.Çok şükür çok sevdiğim ve çok mutlu bir çocukluk yaşadığım bir ailem oldu ama aşırı korumacı oldular hep,mezun olduktan sonra birkaç yerden çok güzel iş teklifleri aldım ama babam kız çocuğu başka ilde tek başına yapamaz diye izin vermedi,bende içime sindim ve pısırık bir insan olarak hayatıma devam ettim.Evet onları çok seviyorum,hayatımın her anında yanımda oldular,koruyup kolladilar ama ozguveni oturmamış bir kız çocuğu oldum çıktım.Benim de bu tarz kizginliklarim ve kırgınlıklarım mevcut.
40 yaşından sonra birşey oluyor biz kadınlaraBenim en yakın arkadaşım, son çalıştığım yerde tanıştığım öğretmen arkadaşım. O da 45 yaşında bir kadın, onun da tavır olarak sana benzeyen bir çok tarafı var :) Bu konuda o da bana tasavvuf konularını işaret etmişti. Kendisi de çok ilgilenir.
Kusursuz aile yok ki evitam, kusursuz evlat da. İnsan olma faktörü var, herkesin inişleri çıkışları, değişken dinamikleri var.aynen..ailemle gurur duyuyorum..bu yaşımda bile koruyup kollamaya çalıştıkları hala sevgi akıttıkları için...bir yandan da denge olsaydı daha iyi olurdu diyorum...bu yaşımda bile bunalttıkları noktalar oluyor...evet çok seviyorlar ama bir yandan da sahibimmiş gibiler...yani benim özüme sahip olmam gereken kadar onlarda sahipler gibi..Bazen ben gerekirse isterim,ben gerekirse söylerim derken buluyorum kendimi..
işin kötüsü fena rol model almışım..aynı derecede korumacı bir anneyim ,kazık kadar kızın hala peşindeyim...
bir silkinip kendime geliyorum sonra farketmeden aynı role giriyorum...
yani aradaki dengeyi kurabilen ailelere madalya takmak lazım....
Valla muhteşemsiniz, o yüzden hiç ağzını açma40 yaşından sonra birşey oluyor biz kadınlara
Kusursuz aile yok ki evitam, kusursuz evlat da. İnsan olma faktörü var, herkesin inişleri çıkışları, değişken dinamikleri var.
tüm kadınlar mükemmel de...farketseler bir de...Valla muhteşemsiniz, o yüzden hiç ağzını açma
Kesinlikle bir denge problemi oluşuyor.Ben asla kızamıyorum onlara çünkü onlarda kendi doğrularını yaşıyorlar.Ya babamin doğum günü 18 Mart,ben de bugün 18 Mart zannediyorum,çocuğu okula bıraktım ve gittim hediye aldım geldim.Iste sarıldım iyi ki doğdun babacım falan dedim.O anki mutluluğunu size tarif edemem çocuk gibi başladı ağlamaya koskoca adam.Çok duygulandımaynen..ailemle gurur duyuyorum..bu yaşımda bile koruyup kollamaya çalıştıkları hala sevgi akıttıkları için...bir yandan da denge olsaydı daha iyi olurdu diyorum...bu yaşımda bile bunalttıkları noktalar oluyor...evet çok seviyorlar ama bir yandan da sahibimmiş gibiler...yani benim özüme sahip olmam gereken kadar onlarda sahipler gibi..Bazen ben gerekirse isterim,ben gerekirse söylerim derken buluyorum kendimi..
işin kötüsü fena rol model almışım..aynı derecede korumacı bir anneyim ,kazık kadar kızın hala peşindeyim...
bir silkinip kendime geliyorum sonra farketmeden aynı role giriyorum...
yani aradaki dengeyi kurabilen ailelere madalya takmak lazım....
Bende de kovanın özgürlük düşkünlüğü ile terazinin havailiği mi desek bilemedimŞimdide astroloji sayın seyirciler...
Aslanın konformist yaklaşımı ile başak'ın mukemmeliyetçiliği içimde her zaman çarpişmiştir. zaten...
Anne-babayla enteresan bir bağla bağlıyız. Babam beni geçmişte ne kadar da evden kovup evlatlıktan reddetmiş olduğunu söylese de bunu ona zihninin karanlık tarafının yaptırdığını, ve aslında bunu yaparken onun da acı çektiğini biliyorum. Aslında o da böyle biri olmak istemezdi, herkes bir şekilde aşınmış. Ama ebeveynle o bağ çok farklı. Ben ne zaman çok zor durumda olsam, babam bir yerlerden çıkar, iyi misin seni rüyamda gördüm der. Ya da bana bir türkü gönderir, ne hikmetse o türküde benim o anki derdimi durumumu özetleyen sözler olur.Tamam ağlamayacağım :)
oyy ..kıyamam....sana birşey diyeyim mi..yaş aldıkça bende çok yumuşuyorum...kesin benim çocuğumda alsa ağlarım bir süre sonra...Kesinlikle bir denge problemi oluşuyor.Ben asla kızamıyorum onlara çünkü onlarda kendi doğrularını yaşıyorlar.Ya babamin doğum günü 18 Mart,ben de bugün 18 Mart zannediyorum,çocuğu okula bıraktım ve gittim hediye aldım geldim.Iste sarıldım iyi ki doğdun babacım falan dedim.O anki mutluluğunu size tarif edemem çocuk gibi başladı ağlamaya koskoca adam.Çok duygulandım.
onlar zıt değil ama yine bir uyum var...benim herşeyim zot be kardişimmmmmBende de kovanın özgürlük düşkünlüğü ile terazinin havailiği mi desek bilemedim
bilmiyorum ki işte yapıştırdım öyle kafama göreonlar zıt değil ama yine bir uyum var...benim herşeyim zot be kardişimmmmm
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?