Ahali Lokali

Canim benim ya,o kadar iyi anlıyorum ki,ben de bu kadar olmasa da benzer şeyler yaşadım.Çok şükür çok sevdiğim ve çok mutlu bir çocukluk yaşadığım bir ailem oldu ama aşırı korumacı oldular hep,mezun olduktan sonra birkaç yerden çok güzel iş teklifleri aldım ama babam kız çocuğu başka ilde tek başına yapamaz diye izin vermedi,bende içime sindim ve pısırık bir insan olarak hayatıma devam ettim.Evet onları çok seviyorum,hayatımın her anında yanımda oldular,koruyup kolladilar ama ozguveni oturmamış bir kız çocuğu oldum çıktım.Benim de bu tarz kizginliklarim ve kırgınlıklarım mevcut.
 
Canım benim aileyi aslında eleştirirken bile içimizdeki bir mekanizma bizi geri çekip bunu yapma diyor di mi, kötü hissediyoruz. Bu bile yeterli tam bir içsel özgürlüğe sahip olmadığımızı göstermek için. Eksik yetiştirildik. Ebeveynlerimizin hatalarını söylemek bizi kötü hissettirmemeli aslında, çünkü onlar da insan, onların da hayatlarında yokuşlar olmuş. İster istemez hataları olacak. Rahatlıkla eleştirip, o kontrolcülüğü aşmamız lazım. Kendimden biliyorum. Sanki eleştirdiğimde hakıszlık yapıyormuşum gibi hissediyordum, vicdanım rahatsız oluyordu, çünkü onları seviyorum :) ama eleştiri aslında öyle zannettiğimiz gibi bir şey değil ben de çok geç öğrendim. Eleştirmek gerektiğinde eleştirip, övmemiz gerektiğinde öveceğiz. Hayatlarımızın parçası onlar, kaçınılmaz bir yerleri ve bağları var üzerimizde. Kimse kusursuz olmadığı gibi onlar da değil. Biz de evlat olarak hatalı da davrandığımız oldu onlara karşı, bazen de biz onlardan daha olgun davrandık falan. Dengeler değişiyor. Ama kuvvetli bağlar, eleştirebilme seviyesini kabullendiğimizde gerçekleşiyor, ben bunu fark ettim.
 
Son düzenleme:
aynen buna bende katılıyorum...hepimizin geçmişinde birşeyler var...farketmeyen olmuştur ama eskiden de çok vardı...
 

Ben bu konuların çıkış noktasını hep tasavvuf'ta buluyorum...Birçok psikolojik uygulamaların,felsefenin,kişisel gelişim yöntemlerinin vs.. hep ana kaynağı tasavvuf öğretileri...senin yazdıklarında mesela mevlana deyişlerindeki örnekler gibi..okuyunca direk aklıma mevlana geldi.
 
Benim en yakın arkadaşım, son çalıştığım yerde tanıştığım öğretmen arkadaşım. O da 45 yaşında bir kadın, onun da tavır olarak sana benzeyen bir çok tarafı var :) Bu konuda o da bana tasavvuf konularını işaret etmişti. Kendisi de çok ilgilenir.
 
aynen..ailemle gurur duyuyorum..bu yaşımda bile koruyup kollamaya çalıştıkları hala sevgi akıttıkları için...bir yandan da denge olsaydı daha iyi olurdu diyorum...bu yaşımda bile bunalttıkları noktalar oluyor...evet çok seviyorlar ama bir yandan da sahibimmiş gibiler...yani benim özüme sahip olmam gereken kadar onlarda sahipler gibi..Bazen ben gerekirse isterim,ben gerekirse söylerim derken buluyorum kendimi..
işin kötüsü fena rol model almışım..aynı derecede korumacı bir anneyim ,kazık kadar kızın hala peşindeyim...
bir silkinip kendime geliyorum sonra farketmeden aynı role giriyorum...
yani aradaki dengeyi kurabilen ailelere madalya takmak lazım....
 
40 yaşından sonra birşey oluyor biz kadınlara
 
Kusursuz aile yok ki evitam, kusursuz evlat da. İnsan olma faktörü var, herkesin inişleri çıkışları, değişken dinamikleri var.
 
Kusursuz aile yok ki evitam, kusursuz evlat da. İnsan olma faktörü var, herkesin inişleri çıkışları, değişken dinamikleri var.

Şimdide astroloji sayın seyirciler...
Aslanın konformist yaklaşımı ile başak'ın mukemmeliyetçiliği içimde her zaman çarpişmiştir. zaten...
 
Anne-babayla enteresan bir bağla bağlıyız. Babam beni geçmişte ne kadar da evden kovup evlatlıktan reddetmiş olduğunu söylese de bunu ona zihninin karanlık tarafının yaptırdığını, ve aslında bunu yaparken onun da acı çektiğini biliyorum. Aslında o da böyle biri olmak istemezdi, herkes bir şekilde aşınmış. Ama ebeveynle o bağ çok farklı. Ben ne zaman çok zor durumda olsam, babam bir yerlerden çıkar, iyi misin seni rüyamda gördüm der. Ya da bana bir türkü gönderir, ne hikmetse o türküde benim o anki derdimi durumumu özetleyen sözler olur. Tamam ağlamayacağım :)
 
Kesinlikle bir denge problemi oluşuyor.Ben asla kızamıyorum onlara çünkü onlarda kendi doğrularını yaşıyorlar.Ya babamin doğum günü 18 Mart,ben de bugün 18 Mart zannediyorum,çocuğu okula bıraktım ve gittim hediye aldım geldim.Iste sarıldım iyi ki doğdun babacım falan dedim.O anki mutluluğunu size tarif edemem çocuk gibi başladı ağlamaya koskoca adam.Çok duygulandım.
 

En yakınımız bize en çok ihtiyaç duyan varlıklar evlatlarımız...birazcık yumuşak olsak,işyerindekileri vs gösterdiğimiz anlayışı bazen esirgiyoruz..evet onunda pişmanlıkları olduğuna eminim...çok değişik bir bağ var ...
 
oyy ..kıyamam....sana birşey diyeyim mi..yaş aldıkça bende çok yumuşuyorum...kesin benim çocuğumda alsa ağlarım bir süre sonra...
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…