Ailesi yüzünden boşanıyoruz

Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
Durun, çok uzun demeden ilk paragrafı bari okuyun. "Böyle de gelin mi olur" dedirteceğim size söz :)
Aslında ailesi yüzünden değil de benimle bir aile olduğunu algılayamayan eşim yüzünden boşanacağımızı biliyorum. Ama konum okunsun, dikkat çeksin istiyorum. Hayatınızda böyle bir hikaye duymadığınızdan eminim. Mümkün olduğunca kısa anlatacağım, ne kadar mümkün olursa... Eğer evliyken yaşadıklarımı okuyup yorum yapmak isteyen olursa bu "asıl" olayları anlatmaya başladığım yeri koyu işaretliyorum...

Eşimle tanıştığımda farklı bir şehirde üniversitede 6 yıldır birinci sınıfı okuyordu. Serseri bir hayatı vardı, uyuşturucu kullanıyordu. Çok uzun hikayeler ama şöyle diyeyim, onu bulunduğum şehre geçirdim, evini tuttum, tüm masraflarını karşıladım, her an yanında oldum ve dereceyle mezun oldu. Annem onu başından beri istemedi. Anneannem vefat ettikten sonra yalnız kalamadı annem bir süre, anneannem-annem-ben üçümüz yaşıyorduk. Babamla annem ben 1 yaşındayken ayrılmışlar. Bu süreçte eşimle görüşmelerimizde annem hep yanımızdaydı. Annem ona hep ters davrandı, uyuşturucu meseleleri ve beni sürekli terk etmeleri, üzmeleri, başka kızlarla düşüp kalkmaları yüzünden. Eşime sorsanız "bunlar bana yaptıklarına sebep değil!" diyecektir. 18 yaşında başladı ilişkimiz. Annemle bu olanlar ise 21-23 yaş aralığımda oldu.

Eşimi tanıdığım günden itibaren maddi manevi tüm ihtiyaçlarında yanında oldum. Ailesi de farklı bir şehirdeydi, onları bizim bulunduğumuz şehre taşıdı. Babası borç bırakıp çeker çeker giderdi, yalnız kalırdı annesiyle. Hep arkalarındaydım. Öğrenciliği boyunca 1 gün çalışmak zorunda kalmadı. Öyle çok sevdim ki onu, hiçbir yanlışı ondan kopmamı sağlayamadı.

Okulu benden 1 sene sonra bitirdi. Sonraki 1 sene de KPSS'ye hazırlandı. Kursa gitti geldi, bu süreçte yine babasının olayları, ben yine yanındaydım. Sınav sonucu açıklandı, artık evlenmek istiyorduk. Yani ben onun da istediğini sanıyordum. İstekliydi de aslında. Ama parası yoktu. Babamla tanıştırdım onu. Eski mevzuları hiç anlatmadan. Her şey güzel olacak dedim. Eşyalarımı aldım. Gelinliğimi aldım. Nişanlandık, yüzüklerimizi aldım. İsteme çiçeğimi aldım. Çikolatamı aldım.

Sonra bir sorun daha vardı askerlik. Bedelli askerliğe gönderdim onu. Öyle mutluyduk ki. İnanın o askerden dönene kadar yaşadığım mutluluğu bilebilseydiniz şu an bana içinizden "salak" diyor olmazdınız. O güne kadar yaptıklarımdan hiç pişman değilim.

Askerden geldi, 1 ay geçti annesinin meme kanseri olduğunu öğrendi. Korkunç durumdaydı doğal olarak. Hep yanlarındaydım. Annesi beni çok severdi. Kar tanem derdi bana. Annem gibiydi. Ameliyatını yaptırdım en iyi doktorlara. Hastane odasından geceliklerine kadar, sayısız test, tetkik, sayısız muayene görüşmeleri, her şey tamam. Düğünü ertelememiz gerekir mi diye sordum doktora, gerekmez dedi. Bu da tamam. Bu süreçte eşim kendini belli etmeye başladı. Annesini zaten tedavi ettiriyordum. Ama ettirmezsem beni bırakıp gitmekle tehdit etti. Öyle bir hal almıştı ki artık masraflar bana sorulmuyordu bile. Sadece ödüyordum. Hatta hiç unutmam hastanede bütçemi ayarlayayım diye "tek kişilik oda ücreti ne kadar?" diye sorduğum için kavga etmişti benimle. Öyle bir "para sorun değil" tavrı vardı ki, sanki o kazanıyordu, o çalışıyordu sabahlara kadar. Benim için önemli değildi.

Nişanlılığımız boyunca, tam 10 ay, bana eziyet etti. Annem hakkında ileri geri konuştu, ona defalarca saygısızlık yaptı. Hepsini yuttum, onun adına anneme hediyeler gönderdim, aralarını düzelttim. Babamla da iyi ilişki kurmuştu. Babam hep sevdi ve kolladı onu. Eşimin annesiyle ilgili takıntısı inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Hepimiz (kayınvalidem, annem, ben) çok iyi anlaşıyor, beraber çok eğleniyor, harika zaman geçiriyorduk. Ama eşim annesine saldırdığımızı düşünüyordu. Annesi düğüne 4 ay kala ona "annecim" demediğim için büyük bir sorun çıkardı. Kemoterapi almaya başladıktan sonra evlerine sık sık gitmememiz gerektiğini söylemişlerdi bize. Biz de gitmiyorduk. Telefonda konuşurken de "annecim" dememişim. Eşim tam olarak beni desteklemedi, ama ezdirmedi de. Ama annesine takıntısı asla bitmedi ve onu haklı bulduğunu hep hissettim. Evet doğru tahmin ettiniz, paranoid kişilik bozukluğu tanısı var. İlaç da kullanıyor. Doktoruyla görüştüğümde "durum böyle, sen bilirsin" dedi. Ben biliyordum tabi.

Sonra evlendik. Balayında bile boşanmak istediğini söyledi. Sürekli annesini öne sürdüğü için kavga çıkıyordu ve ben de sinirlenince ağır konuşan biriyim, bu yüzden. Döndüğümüz ilk gün annesi kendi kızkardeşinin kızı için borç para istedi. Eşim karşı çıktı. Ama onunla biz bir aileyiz diye değil, paramız bizim bütçemiz diye değil, teyzesini sevmediği için karşı çıktı. Her gün, her Allah'ın günü eşimden eziyet görüyordum (fiziksel şiddet hiç olmadı, ben yaptım hatta maalesef). Sürekli olarak annesiyle ilgili bir gündem oluyordu ve bana saldırıyordu. Bu süreci anlatmam mümkün değil. Şu evin her köşesinde ağladım öyle diyeyim. Defalarca evi terk ettim geri dönmemi istedi. Ama eziyeti hiç bitmedi. Kendimi çok çaresiz ve savunmasız hissediyordum. Bir gün "anne pazar günü gel yağmura yemek öğret" dedi (bu sıralar yaptığım her yemeğe laf eder, çamaşır katlama şeklimi bile eleştirir, beni inanılmaz aşağılardı). Ben de "hiç yemek bilmiyor değilim benim de annem var sonuçta" dedim. Bu laf yüzünden öyle çok işkence çektim ki. Annesi domates rendelerken "KADIN DEDİĞİN BÖYLE OLUR BÖYLE" diye bağırıyordu bana. Neden böyle yaptı hiç anlamadım. Ben de acemiydim daha. Evliliğimin 20 küsürüncü günüydü o sıralarda. Annesi yer elması pişirmişti. Hayatımda ilk kez yedim, sevmediğimi söyledim. "B*K YE!" diye bağırışını unutamıyorum eşimin.

Bu sırada eşim hala işsiz, zamanındaki meseleler yüzünden denetimli serbestliği var ve giremiyor hiçbir yere, bir kurumun sınavını birincilikle kazandığı halde. Bunu da hallettim, araya birileri girdi ve işe başladı. Mutlu olmadığı ve alanında olmayan bir işi var ama işsiz değildi artık. Annemle karşılıklı oturuyoruz bu arada. Ama annem eşimi bildiği için evime 3 kere bile adım atmadı. Yok gibiydi, zaten farklı bir şehre abimin bebeğine bakmak için gitti. Aylarca da burada değildi. Nişanlıyken çok yalvardım kayınvalidemlerin de yakına taşınması için. Kredi bile çektim taşınma masrafları için. İstemediler, taşınmadılar. Bize arabayla 15 dakika mesafede oturuyorlar. Eşim işe girdikten birkaç gün sonra annem yine gidecekti, kayınvalidemi davet etti. Gitmeden beraber bir gün geçirelim dedi. Harika bir gün geçirdik, hediyeleşildi, annem dört döndü kayınvalidemin etrafında. Ertesi gün kayınvalidem annemi aradı.

HAYATINIZDA DUYMADIĞINIZ BİR ŞEY OLDUĞUNDAN EMİNİM: Anneme "sen bundan önceki görüşmemizde bana poponu dönerek oturdun" dedi. Annem ne olduğunu bile anlamamış şekilde "başından beri mi öyle yapıyorum" falan dedi. Kayınvalidem de "seni gördüğüm günden beri iyi hissetmiyorum bana iyi gelmiyorsun" dedi. Hastanede yatarken ona ev yemeği taşıyan annem. Geceliklerini kendisi seçip götüren annem. Evlerinde klozet yok diye hasta tuvaleti almamı söyleyen annem. "Odası yok" diye koca bir oda takımı almamı söyleyen annem. Hiçbir hizmeti, hürmeti esirgemeyen annem.

Bu şekilde anneler arası bağ koptu. Eşimin bana eziyeti daha da arttı. Çok ezilmiş, dışlanmış ve yalnızdım. Eşim ve annesi bir aileydi, bense yabancı biriydim. Babam çok koruyucu ve güçlü bir adamdır. Ona sığındım. Ben itildikçe babama yaklaşıyordum ve babamdan başka kimsem olmadığını hissediyordum, zaten öyleydi de. Ve tam yedinci yıldönümümüzde babama her şeyi anlattım. Yıllardır tanıştığımızı, her şeyi. Babam tek bir şey sordu, "peki şimdi geçmişle mi yaşayacaksınız yoksa mutlu mu olacaksınız?"

Eşim hayatı zindan etti bana. Babama anlattığım için ailesini kötü duruma düşürdüğümü söyledi. Oysa babama ben her şeyi tam anlattım. Benim istediğimi, her masrafı kendim, bilerek, isteyerek yaptığımı. Onların bir zorlaması ya da talebinin olmadığını. Ama olmadı. Eşim beni bir türlü karısı olarak göremedi. Ben bu süreçte annesine hep yakın olmaya devam ettim. Sık sık arıyordum, uzun uzun konuşuyordum. Bir akşam bana "ben sana kırgınım" dedi. Nedenini sordum, o olaydan sonra gönlünü almaya çalışırken "Anne poposunu dönmüşse ne olmuş, biz sizi elimizde ayağımızla popomuzla her yerimizle severiz, ne kadar samimiyiz bilmiyor musunuz sanki" demiştim. Bu lafa çok kırılmış. Sürekli, ama sürekli, 1 ay boyunca belki daha fazla, BANA İLGİ GÖSTERMİYORSUN diyerek hayatı bana zindan etti.

Birkaç gün sonra eşimle beraber onlara gittik. Mutfakta fısır fısır konuştular. Zaten hep eşim kapıları kitler annesiyle gizli gizli konuşurdu. Balayındaki kavga nedenimiz de buydu. Gizli konuşmaları. Yanlarına gittim eşim "annemin senin de ailenin de kendisini istemediğinizi düşünüyor" dedi. Şoka girdim, kimseyi "acaba istiyor muyum" diye düşünmem ki. İşin kötüsü istiyordum da kayınvalidemi. Çok seviyordum onu. Artık gerçekten yılmıştım. Bir çığlık gibi koparıp atmak istedim her şeyi. "Bu evlilik anneni pohpohlamama bağlı olacaksa istemiyorum" dedim. Ve çıkıyordum evden. Eşim arkamdan gelirken annesi "sen nereye?" dedi. Eşim gelmedi. Bana sürekli "ya anana ya babana gidersin" diye zavallı muamelesi yapıyordu. Gitmedim. Babamın ofisine gidip saklandım. Ölmek istedim. Buldular beni. Bu sırada babam dokuzuncu kez ameliyat olalı 2 gün olmuştu. Hastanede refakatçi kalmıştım 2 gün. Hemen sonrasında yaşanıyor bunlar. Eşim beni bulamayınca babamı aramış. Hastaneye gelmiş. Orada "karını nasıl bırakırsın" diye 2 tokat yemiş. Ben ayrılacağımdan çok emindim. Ayrılamazsam ölecektim. Ölmeyi de becerirdim, yılmıştım çünkü.

Bu olaydan sonra babamda kalmaya başladım. Yani hastanede. Elimde üç beş parça kıyafet, hastane odasında evliliğim biterken refakatçi yatağında ağlayarak yaşadım günlerce. Bu sırada eşimin teyzesi (hani o borç vermediğimiz) babama "senin kızın üç sene çıktım beş sene çıktım deyip evlenmeye zorladı" dedi. Babam "senin de kızın var" deyince "benimki seninki gibi salak değil" dedi. Kafamı duvarlara vurdum sinirimden. Acilde de zaman geçirdim epeyce, çeşitli sakinleştiriciler kullanarak.

Babam eve çıkınca onunla gittim. Eşim sürekli geldi gitti, barışmak için çabaladı. Barıştık döndüm evime. Ayaklarım geri geri gitti dönerken. Biliyordum olmayacağını. Annesine olan takıntısı ve benle bir takım olamaması, aile olamaması beni mahvedecekti biliyordum. Öyle de oldu. Sürekli kavga ettik, sürekli. Şubat başında yine kavga ediyorduk bir sabah, işe gönderdim onu. "İstemiyorum seni" dedi. Aradım işteyken. Beni sevdiğini ve istediğini söyle gitmeyeyim dedim. Yüzüme kapattı. Toplandım gittim babama. Babamla konuştu telefonda. "Senle yüz yüze görüşeceğiz, benden o tokatlar için özür dileyeceksin" dedi babama. Babam zaten "o tokatı ben yemiş oldum" gibi şeyler söylemişti eşime biz barıştıktan sonra. Ama eşim hasta bir yapıda olduğu için babama saygısızlık yaptı, hiçbir alakası yoktu babamın olayla. Her zamanki gibi konu annesiydi. Abim eşimin annesine "artık böyle şeyler yapmayın yeter" temalı bir konuşma yaptığı için zamanında, abime de düşmandı. Onla da telefonda kavga etti. Abim alkol sorunu olan biri, babamsa tüm çalışanlarının hatta çevresinde gördüğü herkesin babası gibi olan, güçlü bir adam. Abim olacak zırdeli bir arkadaşıyla eşimi işyerinden aldı ve darp etti. Arkadaşı eşime bir yumruk atmış.

Bu olayın üzerine ben kıyamadığımdan, dayanamadığımdan, eşimin yanına gittim. Beni istemedi. Babama döndüm, iki gün sonra işyerine gittim. Ailemi ikna et dedi. İstemiyorlar dedi. Kayınvalidemin yanına gittim. Bana, aileme küfürler ve hakaretler etti. Oğlum seni sevmiyor, hiç sevmedi dedi. O sırada teyzesi aradı, teyzesi küfürler etti. Çantamla montumu kucağıma verdiği gibi itekleye itekleye evinden kovdu beni. Eşimin yanına gittim yeniden, işyerine. Çıkınca beni yemeğe götürdü. Annesi aradı, benle olduğunu söyleyince "eşyalarını topla git" dedi. "Ya eşin, ya biz" dediler eşime. Eşim eşyalarını aldı ve biz beraber evimize döndük. İnanamıyordum, gerçekten inanamıyordum bu nasıl olabilirdi? Eşim beni mi seçmişti? Bizim aile olduğumuzu algılamış mıydı artık? Annesine hissettiği o inanılmaz bağı bana da hissetmesi gerektiğini, bunları anlamış mıydı yani?

Tabi ki anlamamıştı. Eşimle ailesi 1 hafta konuşmadılar (eşim defalarca aradı tabi), evliliğimizdeki mutlu tek hafta o hafta oldu. Sonra görüşmeye başladılar. Annesiyle ben o zamandan beri 2-3 kez konuştum. Babası benle konuşmayı bile kabul etmedi. Eşim bu süreçte ailesini haklı buluyordu yine çoğu zaman, bana "geleceğimiz yok", "senden çocuk yapacağımdan emin değilim, yapmayacağımdan emin olursam boşanırız senin de anne olma şansın kalır" gibi şeyler söylüyordu. Annesi de en son konuşmamızda "çok söyledik ona, istemedik, ayrıl dedik ama gitti seninle" dedi. Yine canımı yakmayı başardı. İlgi, ilgi, ilgi, ilgi istiyorum, ilgi! İlgi diye delirtmişti beni. Yine yaptı yapacağını. Eve döndükten sonraki süreç boyunca eşimle kavga ederken ağzıma ne gelirse sayıyordum. Yanlış. Ama benim de sanırım bunca emek verip böyle suçsuz yere üzerim çizildikten ve evliliğimde mutluluk yüzü göremedikten sonra delirmeye biraz hakkım vardı.

Ben çok üzüldüm. Eşim "yanındayım, seni anlıyorum, sen haklısın" dedi. Bir suçumun olmadığını söyledi. Haksızlığa uğradığımı söyledi.

Bugün ise virüs nedeniyle uzun zamandır görüşemediği ailesine gitmek istedi. Korkuyorduk virüsten ama gitti. Sabah giderken ona sarıldım, "unutma bu anı, biz aileyiz, şimdi nasılsan akşam da öyle ol söz mü?" dedim. Söz verdi, sarıldık. 8 saat geçirdiler beraber. Eve geldi, soğuktu, beni öpmedi bile. Anlamıştım durumu. Öfkelendim. "Olmuş yine olan" dedim. Babası "siz hep kavga ediyorsunuz" demiş. Babası çok gerçekçiymiş. Keşke babası neden kavga ettiğimiz konusunda da gerçekçi olabilse. Annesi de babası da benzer hastalıklara sahipler, psikiyatrik rahatsızlıklar ve ilaç kullanıyorlar.

Sonuç olarak, eşim akşam geldikten 1 saat sonra bana ayrılmak istediğini, benimle mutsuz olduğunu, beni istemediğini söyledi. Saatlerce konuştum, bak böyle, biz aileyiz, biz takım olmalıyız... Hayır. Ailesiyle samimi olmadığım için (evden kovulduğumda bile tek bir saygısızlık etmedim, kendisi benim ailemde saygısızlık yapılmadık insan bırakmadı ama) beni istemiyormuş. Çok mutsuzmuş. Ailesiyle yakın olmadığım için.

Altı taksitle aldığım o gelinliğin hakkını bir gün olsun veremedim. 8 aydır evliyim. 8 aydır ağlıyorum. Yedi sene bu adamla yuva kurmak için canımı dişime taktım. Olmayacakları oldurdum. Hayatımı, gençliğimi adadım ona. Heveslerle aldığım mutfak eşyalarımın bile tadını çıkaramadım. Gençliğim, hayatım yandı gitti. 25 yaşındayım. Ama bundan sonra bir gelecek olur mu bilmiyorum. Bu toplumda "dul kadın" olmak zor.

Bu arada cinsel yaşamımız da yok eşimle. Kullandığı ilaçlar nedeniyle. Herhangi bir isteği yok. Bir gün hazırlanıp ona sürpriz yapmak istemiştim. "Yarın annemin ultrasonu var nasıl bunu yaparsın" diye saatlerce azarlamıştı beni.

Bütün bunlara rağmen ona sarılıp mutlu hissettiğim o nadir anları özleyeceğim. Hiçbir suçum yokken istenmeyen gelin ve istenmeyen eş oldum. 7 senede bir gün jest, hediye, romantizm, sevgi gösterisi görmedim. Birbirimize uyarlayıp söylediğimiz çizgi film şarkıları dışında... Bu yazıyı o da okuyacak. Ona linki gönderip, sabah öyle gideceğim zorluklarla kurduğum yuvamdan. Keşke annesinin sahip olduğu değerin binde birini bana verebilseydi. Ona anne de, baba da, kardeş de, eş de olmuştum oysa. Ona yardım ettiğim zamanlarda kimse yoktu yanında. Ben vardım. Umarım annesiyle çok mutlu bir yaşamı olur. Yanan da benim gençliğim, hayallerim olsun.

Okuyan sabırlı kadınlar, her yorumunuz altın değerinde. Hele ki bana destek olup "atlatırsın kız, seni istemeyen adamı sen hiç isteme" derseniz çok mutlu olurum. Ben acı içinde uykusuzken, onun rahatça uyuyabilmesi çok canımı acıtıyor çünkü. Bana bu evden güçlü bir şekilde çıkıp gitmem için yardım edin.
Size inanamıyorum, insan bu kadar salak olmaz evren hayır diye çığlık atmış resmen size. Tek merak ettiğim mesleğiniz nedir?
 
Durun, çok uzun demeden ilk paragrafı bari okuyun. "Böyle de gelin mi olur" dedirteceğim size söz :)
Aslında ailesi yüzünden değil de benimle bir aile olduğunu algılayamayan eşim yüzünden boşanacağımızı biliyorum. Ama konum okunsun, dikkat çeksin istiyorum. Hayatınızda böyle bir hikaye duymadığınızdan eminim. Mümkün olduğunca kısa anlatacağım, ne kadar mümkün olursa... Eğer evliyken yaşadıklarımı okuyup yorum yapmak isteyen olursa bu "asıl" olayları anlatmaya başladığım yeri koyu işaretliyorum...

Eşimle tanıştığımda farklı bir şehirde üniversitede 6 yıldır birinci sınıfı okuyordu. Serseri bir hayatı vardı, uyuşturucu kullanıyordu. Çok uzun hikayeler ama şöyle diyeyim, onu bulunduğum şehre geçirdim, evini tuttum, tüm masraflarını karşıladım, her an yanında oldum ve dereceyle mezun oldu. Annem onu başından beri istemedi. Anneannem vefat ettikten sonra yalnız kalamadı annem bir süre, anneannem-annem-ben üçümüz yaşıyorduk. Babamla annem ben 1 yaşındayken ayrılmışlar. Bu süreçte eşimle görüşmelerimizde annem hep yanımızdaydı. Annem ona hep ters davrandı, uyuşturucu meseleleri ve beni sürekli terk etmeleri, üzmeleri, başka kızlarla düşüp kalkmaları yüzünden. Eşime sorsanız "bunlar bana yaptıklarına sebep değil!" diyecektir. 18 yaşında başladı ilişkimiz. Annemle bu olanlar ise 21-23 yaş aralığımda oldu.

Eşimi tanıdığım günden itibaren maddi manevi tüm ihtiyaçlarında yanında oldum. Ailesi de farklı bir şehirdeydi, onları bizim bulunduğumuz şehre taşıdı. Babası borç bırakıp çeker çeker giderdi, yalnız kalırdı annesiyle. Hep arkalarındaydım. Öğrenciliği boyunca 1 gün çalışmak zorunda kalmadı. Öyle çok sevdim ki onu, hiçbir yanlışı ondan kopmamı sağlayamadı.

Okulu benden 1 sene sonra bitirdi. Sonraki 1 sene de KPSS'ye hazırlandı. Kursa gitti geldi, bu süreçte yine babasının olayları, ben yine yanındaydım. Sınav sonucu açıklandı, artık evlenmek istiyorduk. Yani ben onun da istediğini sanıyordum. İstekliydi de aslında. Ama parası yoktu. Babamla tanıştırdım onu. Eski mevzuları hiç anlatmadan. Her şey güzel olacak dedim. Eşyalarımı aldım. Gelinliğimi aldım. Nişanlandık, yüzüklerimizi aldım. İsteme çiçeğimi aldım. Çikolatamı aldım.

Sonra bir sorun daha vardı askerlik. Bedelli askerliğe gönderdim onu. Öyle mutluyduk ki. İnanın o askerden dönene kadar yaşadığım mutluluğu bilebilseydiniz şu an bana içinizden "salak" diyor olmazdınız. O güne kadar yaptıklarımdan hiç pişman değilim.

Askerden geldi, 1 ay geçti annesinin meme kanseri olduğunu öğrendi. Korkunç durumdaydı doğal olarak. Hep yanlarındaydım. Annesi beni çok severdi. Kar tanem derdi bana. Annem gibiydi. Ameliyatını yaptırdım en iyi doktorlara. Hastane odasından geceliklerine kadar, sayısız test, tetkik, sayısız muayene görüşmeleri, her şey tamam. Düğünü ertelememiz gerekir mi diye sordum doktora, gerekmez dedi. Bu da tamam. Bu süreçte eşim kendini belli etmeye başladı. Annesini zaten tedavi ettiriyordum. Ama ettirmezsem beni bırakıp gitmekle tehdit etti. Öyle bir hal almıştı ki artık masraflar bana sorulmuyordu bile. Sadece ödüyordum. Hatta hiç unutmam hastanede bütçemi ayarlayayım diye "tek kişilik oda ücreti ne kadar?" diye sorduğum için kavga etmişti benimle. Öyle bir "para sorun değil" tavrı vardı ki, sanki o kazanıyordu, o çalışıyordu sabahlara kadar. Benim için önemli değildi.

Nişanlılığımız boyunca, tam 10 ay, bana eziyet etti. Annem hakkında ileri geri konuştu, ona defalarca saygısızlık yaptı. Hepsini yuttum, onun adına anneme hediyeler gönderdim, aralarını düzelttim. Babamla da iyi ilişki kurmuştu. Babam hep sevdi ve kolladı onu. Eşimin annesiyle ilgili takıntısı inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Hepimiz (kayınvalidem, annem, ben) çok iyi anlaşıyor, beraber çok eğleniyor, harika zaman geçiriyorduk. Ama eşim annesine saldırdığımızı düşünüyordu. Annesi düğüne 4 ay kala ona "annecim" demediğim için büyük bir sorun çıkardı. Kemoterapi almaya başladıktan sonra evlerine sık sık gitmememiz gerektiğini söylemişlerdi bize. Biz de gitmiyorduk. Telefonda konuşurken de "annecim" dememişim. Eşim tam olarak beni desteklemedi, ama ezdirmedi de. Ama annesine takıntısı asla bitmedi ve onu haklı bulduğunu hep hissettim. Evet doğru tahmin ettiniz, paranoid kişilik bozukluğu tanısı var. İlaç da kullanıyor. Doktoruyla görüştüğümde "durum böyle, sen bilirsin" dedi. Ben biliyordum tabi.

Sonra evlendik. Balayında bile boşanmak istediğini söyledi. Sürekli annesini öne sürdüğü için kavga çıkıyordu ve ben de sinirlenince ağır konuşan biriyim, bu yüzden. Döndüğümüz ilk gün annesi kendi kızkardeşinin kızı için borç para istedi. Eşim karşı çıktı. Ama onunla biz bir aileyiz diye değil, paramız bizim bütçemiz diye değil, teyzesini sevmediği için karşı çıktı. Her gün, her Allah'ın günü eşimden eziyet görüyordum (fiziksel şiddet hiç olmadı, ben yaptım hatta maalesef). Sürekli olarak annesiyle ilgili bir gündem oluyordu ve bana saldırıyordu. Bu süreci anlatmam mümkün değil. Şu evin her köşesinde ağladım öyle diyeyim. Defalarca evi terk ettim geri dönmemi istedi. Ama eziyeti hiç bitmedi. Kendimi çok çaresiz ve savunmasız hissediyordum. Bir gün "anne pazar günü gel yağmura yemek öğret" dedi (bu sıralar yaptığım her yemeğe laf eder, çamaşır katlama şeklimi bile eleştirir, beni inanılmaz aşağılardı). Ben de "hiç yemek bilmiyor değilim benim de annem var sonuçta" dedim. Bu laf yüzünden öyle çok işkence çektim ki. Annesi domates rendelerken "KADIN DEDİĞİN BÖYLE OLUR BÖYLE" diye bağırıyordu bana. Neden böyle yaptı hiç anlamadım. Ben de acemiydim daha. Evliliğimin 20 küsürüncü günüydü o sıralarda. Annesi yer elması pişirmişti. Hayatımda ilk kez yedim, sevmediğimi söyledim. "B*K YE!" diye bağırışını unutamıyorum eşimin.

Bu sırada eşim hala işsiz, zamanındaki meseleler yüzünden denetimli serbestliği var ve giremiyor hiçbir yere, bir kurumun sınavını birincilikle kazandığı halde. Bunu da hallettim, araya birileri girdi ve işe başladı. Mutlu olmadığı ve alanında olmayan bir işi var ama işsiz değildi artık. Annemle karşılıklı oturuyoruz bu arada. Ama annem eşimi bildiği için evime 3 kere bile adım atmadı. Yok gibiydi, zaten farklı bir şehre abimin bebeğine bakmak için gitti. Aylarca da burada değildi. Nişanlıyken çok yalvardım kayınvalidemlerin de yakına taşınması için. Kredi bile çektim taşınma masrafları için. İstemediler, taşınmadılar. Bize arabayla 15 dakika mesafede oturuyorlar. Eşim işe girdikten birkaç gün sonra annem yine gidecekti, kayınvalidemi davet etti. Gitmeden beraber bir gün geçirelim dedi. Harika bir gün geçirdik, hediyeleşildi, annem dört döndü kayınvalidemin etrafında. Ertesi gün kayınvalidem annemi aradı.

HAYATINIZDA DUYMADIĞINIZ BİR ŞEY OLDUĞUNDAN EMİNİM: Anneme "sen bundan önceki görüşmemizde bana poponu dönerek oturdun" dedi. Annem ne olduğunu bile anlamamış şekilde "başından beri mi öyle yapıyorum" falan dedi. Kayınvalidem de "seni gördüğüm günden beri iyi hissetmiyorum bana iyi gelmiyorsun" dedi. Hastanede yatarken ona ev yemeği taşıyan annem. Geceliklerini kendisi seçip götüren annem. Evlerinde klozet yok diye hasta tuvaleti almamı söyleyen annem. "Odası yok" diye koca bir oda takımı almamı söyleyen annem. Hiçbir hizmeti, hürmeti esirgemeyen annem.

Bu şekilde anneler arası bağ koptu. Eşimin bana eziyeti daha da arttı. Çok ezilmiş, dışlanmış ve yalnızdım. Eşim ve annesi bir aileydi, bense yabancı biriydim. Babam çok koruyucu ve güçlü bir adamdır. Ona sığındım. Ben itildikçe babama yaklaşıyordum ve babamdan başka kimsem olmadığını hissediyordum, zaten öyleydi de. Ve tam yedinci yıldönümümüzde babama her şeyi anlattım. Yıllardır tanıştığımızı, her şeyi. Babam tek bir şey sordu, "peki şimdi geçmişle mi yaşayacaksınız yoksa mutlu mu olacaksınız?"

Eşim hayatı zindan etti bana. Babama anlattığım için ailesini kötü duruma düşürdüğümü söyledi. Oysa babama ben her şeyi tam anlattım. Benim istediğimi, her masrafı kendim, bilerek, isteyerek yaptığımı. Onların bir zorlaması ya da talebinin olmadığını. Ama olmadı. Eşim beni bir türlü karısı olarak göremedi. Ben bu süreçte annesine hep yakın olmaya devam ettim. Sık sık arıyordum, uzun uzun konuşuyordum. Bir akşam bana "ben sana kırgınım" dedi. Nedenini sordum, o olaydan sonra gönlünü almaya çalışırken "Anne poposunu dönmüşse ne olmuş, biz sizi elimizde ayağımızla popomuzla her yerimizle severiz, ne kadar samimiyiz bilmiyor musunuz sanki" demiştim. Bu lafa çok kırılmış. Sürekli, ama sürekli, 1 ay boyunca belki daha fazla, BANA İLGİ GÖSTERMİYORSUN diyerek hayatı bana zindan etti.

Birkaç gün sonra eşimle beraber onlara gittik. Mutfakta fısır fısır konuştular. Zaten hep eşim kapıları kitler annesiyle gizli gizli konuşurdu. Balayındaki kavga nedenimiz de buydu. Gizli konuşmaları. Yanlarına gittim eşim "annemin senin de ailenin de kendisini istemediğinizi düşünüyor" dedi. Şoka girdim, kimseyi "acaba istiyor muyum" diye düşünmem ki. İşin kötüsü istiyordum da kayınvalidemi. Çok seviyordum onu. Artık gerçekten yılmıştım. Bir çığlık gibi koparıp atmak istedim her şeyi. "Bu evlilik anneni pohpohlamama bağlı olacaksa istemiyorum" dedim. Ve çıkıyordum evden. Eşim arkamdan gelirken annesi "sen nereye?" dedi. Eşim gelmedi. Bana sürekli "ya anana ya babana gidersin" diye zavallı muamelesi yapıyordu. Gitmedim. Babamın ofisine gidip saklandım. Ölmek istedim. Buldular beni. Bu sırada babam dokuzuncu kez ameliyat olalı 2 gün olmuştu. Hastanede refakatçi kalmıştım 2 gün. Hemen sonrasında yaşanıyor bunlar. Eşim beni bulamayınca babamı aramış. Hastaneye gelmiş. Orada "karını nasıl bırakırsın" diye 2 tokat yemiş. Ben ayrılacağımdan çok emindim. Ayrılamazsam ölecektim. Ölmeyi de becerirdim, yılmıştım çünkü.

Bu olaydan sonra babamda kalmaya başladım. Yani hastanede. Elimde üç beş parça kıyafet, hastane odasında evliliğim biterken refakatçi yatağında ağlayarak yaşadım günlerce. Bu sırada eşimin teyzesi (hani o borç vermediğimiz) babama "senin kızın üç sene çıktım beş sene çıktım deyip evlenmeye zorladı" dedi. Babam "senin de kızın var" deyince "benimki seninki gibi salak değil" dedi. Kafamı duvarlara vurdum sinirimden. Acilde de zaman geçirdim epeyce, çeşitli sakinleştiriciler kullanarak.

Babam eve çıkınca onunla gittim. Eşim sürekli geldi gitti, barışmak için çabaladı. Barıştık döndüm evime. Ayaklarım geri geri gitti dönerken. Biliyordum olmayacağını. Annesine olan takıntısı ve benle bir takım olamaması, aile olamaması beni mahvedecekti biliyordum. Öyle de oldu. Sürekli kavga ettik, sürekli. Şubat başında yine kavga ediyorduk bir sabah, işe gönderdim onu. "İstemiyorum seni" dedi. Aradım işteyken. Beni sevdiğini ve istediğini söyle gitmeyeyim dedim. Yüzüme kapattı. Toplandım gittim babama. Babamla konuştu telefonda. "Senle yüz yüze görüşeceğiz, benden o tokatlar için özür dileyeceksin" dedi babama. Babam zaten "o tokatı ben yemiş oldum" gibi şeyler söylemişti eşime biz barıştıktan sonra. Ama eşim hasta bir yapıda olduğu için babama saygısızlık yaptı, hiçbir alakası yoktu babamın olayla. Her zamanki gibi konu annesiydi. Abim eşimin annesine "artık böyle şeyler yapmayın yeter" temalı bir konuşma yaptığı için zamanında, abime de düşmandı. Onla da telefonda kavga etti. Abim alkol sorunu olan biri, babamsa tüm çalışanlarının hatta çevresinde gördüğü herkesin babası gibi olan, güçlü bir adam. Abim olacak zırdeli bir arkadaşıyla eşimi işyerinden aldı ve darp etti. Arkadaşı eşime bir yumruk atmış.

Bu olayın üzerine ben kıyamadığımdan, dayanamadığımdan, eşimin yanına gittim. Beni istemedi. Babama döndüm, iki gün sonra işyerine gittim. Ailemi ikna et dedi. İstemiyorlar dedi. Kayınvalidemin yanına gittim. Bana, aileme küfürler ve hakaretler etti. Oğlum seni sevmiyor, hiç sevmedi dedi. O sırada teyzesi aradı, teyzesi küfürler etti. Çantamla montumu kucağıma verdiği gibi itekleye itekleye evinden kovdu beni. Eşimin yanına gittim yeniden, işyerine. Çıkınca beni yemeğe götürdü. Annesi aradı, benle olduğunu söyleyince "eşyalarını topla git" dedi. "Ya eşin, ya biz" dediler eşime. Eşim eşyalarını aldı ve biz beraber evimize döndük. İnanamıyordum, gerçekten inanamıyordum bu nasıl olabilirdi? Eşim beni mi seçmişti? Bizim aile olduğumuzu algılamış mıydı artık? Annesine hissettiği o inanılmaz bağı bana da hissetmesi gerektiğini, bunları anlamış mıydı yani?

Tabi ki anlamamıştı. Eşimle ailesi 1 hafta konuşmadılar (eşim defalarca aradı tabi), evliliğimizdeki mutlu tek hafta o hafta oldu. Sonra görüşmeye başladılar. Annesiyle ben o zamandan beri 2-3 kez konuştum. Babası benle konuşmayı bile kabul etmedi. Eşim bu süreçte ailesini haklı buluyordu yine çoğu zaman, bana "geleceğimiz yok", "senden çocuk yapacağımdan emin değilim, yapmayacağımdan emin olursam boşanırız senin de anne olma şansın kalır" gibi şeyler söylüyordu. Annesi de en son konuşmamızda "çok söyledik ona, istemedik, ayrıl dedik ama gitti seninle" dedi. Yine canımı yakmayı başardı. İlgi, ilgi, ilgi, ilgi istiyorum, ilgi! İlgi diye delirtmişti beni. Yine yaptı yapacağını. Eve döndükten sonraki süreç boyunca eşimle kavga ederken ağzıma ne gelirse sayıyordum. Yanlış. Ama benim de sanırım bunca emek verip böyle suçsuz yere üzerim çizildikten ve evliliğimde mutluluk yüzü göremedikten sonra delirmeye biraz hakkım vardı.

Ben çok üzüldüm. Eşim "yanındayım, seni anlıyorum, sen haklısın" dedi. Bir suçumun olmadığını söyledi. Haksızlığa uğradığımı söyledi.

Bugün ise virüs nedeniyle uzun zamandır görüşemediği ailesine gitmek istedi. Korkuyorduk virüsten ama gitti. Sabah giderken ona sarıldım, "unutma bu anı, biz aileyiz, şimdi nasılsan akşam da öyle ol söz mü?" dedim. Söz verdi, sarıldık. 8 saat geçirdiler beraber. Eve geldi, soğuktu, beni öpmedi bile. Anlamıştım durumu. Öfkelendim. "Olmuş yine olan" dedim. Babası "siz hep kavga ediyorsunuz" demiş. Babası çok gerçekçiymiş. Keşke babası neden kavga ettiğimiz konusunda da gerçekçi olabilse. Annesi de babası da benzer hastalıklara sahipler, psikiyatrik rahatsızlıklar ve ilaç kullanıyorlar.

Sonuç olarak, eşim akşam geldikten 1 saat sonra bana ayrılmak istediğini, benimle mutsuz olduğunu, beni istemediğini söyledi. Saatlerce konuştum, bak böyle, biz aileyiz, biz takım olmalıyız... Hayır. Ailesiyle samimi olmadığım için (evden kovulduğumda bile tek bir saygısızlık etmedim, kendisi benim ailemde saygısızlık yapılmadık insan bırakmadı ama) beni istemiyormuş. Çok mutsuzmuş. Ailesiyle yakın olmadığım için.

Altı taksitle aldığım o gelinliğin hakkını bir gün olsun veremedim. 8 aydır evliyim. 8 aydır ağlıyorum. Yedi sene bu adamla yuva kurmak için canımı dişime taktım. Olmayacakları oldurdum. Hayatımı, gençliğimi adadım ona. Heveslerle aldığım mutfak eşyalarımın bile tadını çıkaramadım. Gençliğim, hayatım yandı gitti. 25 yaşındayım. Ama bundan sonra bir gelecek olur mu bilmiyorum. Bu toplumda "dul kadın" olmak zor.

Bu arada cinsel yaşamımız da yok eşimle. Kullandığı ilaçlar nedeniyle. Herhangi bir isteği yok. Bir gün hazırlanıp ona sürpriz yapmak istemiştim. "Yarın annemin ultrasonu var nasıl bunu yaparsın" diye saatlerce azarlamıştı beni.

Bütün bunlara rağmen ona sarılıp mutlu hissettiğim o nadir anları özleyeceğim. Hiçbir suçum yokken istenmeyen gelin ve istenmeyen eş oldum. 7 senede bir gün jest, hediye, romantizm, sevgi gösterisi görmedim. Birbirimize uyarlayıp söylediğimiz çizgi film şarkıları dışında... Bu yazıyı o da okuyacak. Ona linki gönderip, sabah öyle gideceğim zorluklarla kurduğum yuvamdan. Keşke annesinin sahip olduğu değerin binde birini bana verebilseydi. Ona anne de, baba da, kardeş de, eş de olmuştum oysa. Ona yardım ettiğim zamanlarda kimse yoktu yanında. Ben vardım. Umarım annesiyle çok mutlu bir yaşamı olur. Yanan da benim gençliğim, hayallerim olsun.

Okuyan sabırlı kadınlar, her yorumunuz altın değerinde. Hele ki bana destek olup "atlatırsın kız, seni istemeyen adamı sen hiç isteme" derseniz çok mutlu olurum. Ben acı içinde uykusuzken, onun rahatça uyuyabilmesi çok canımı acıtıyor çünkü. Bana bu evden güçlü bir şekilde çıkıp gitmem için yardım edin.
Hiçbirini atlamadan okudum. Okurken de inşallah sallıyordur gerçek değildir dedim. Bu insanlar hasta kaç bunlardan kurtar gençliğini! Yok 7 senemi harcadım bilmem ne boşversene ya!!! Psikolojik hasta bunlar seni de deli edecek yakında
 
Durun, çok uzun demeden ilk paragrafı bari okuyun. "Böyle de gelin mi olur" dedirteceğim size söz :)
Aslında ailesi yüzünden değil de benimle bir aile olduğunu algılayamayan eşim yüzünden boşanacağımızı biliyorum. Ama konum okunsun, dikkat çeksin istiyorum. Hayatınızda böyle bir hikaye duymadığınızdan eminim. Mümkün olduğunca kısa anlatacağım, ne kadar mümkün olursa... Eğer evliyken yaşadıklarımı okuyup yorum yapmak isteyen olursa bu "asıl" olayları anlatmaya başladığım yeri koyu işaretliyorum...

Eşimle tanıştığımda farklı bir şehirde üniversitede 6 yıldır birinci sınıfı okuyordu. Serseri bir hayatı vardı, uyuşturucu kullanıyordu. Çok uzun hikayeler ama şöyle diyeyim, onu bulunduğum şehre geçirdim, evini tuttum, tüm masraflarını karşıladım, her an yanında oldum ve dereceyle mezun oldu. Annem onu başından beri istemedi. Anneannem vefat ettikten sonra yalnız kalamadı annem bir süre, anneannem-annem-ben üçümüz yaşıyorduk. Babamla annem ben 1 yaşındayken ayrılmışlar. Bu süreçte eşimle görüşmelerimizde annem hep yanımızdaydı. Annem ona hep ters davrandı, uyuşturucu meseleleri ve beni sürekli terk etmeleri, üzmeleri, başka kızlarla düşüp kalkmaları yüzünden. Eşime sorsanız "bunlar bana yaptıklarına sebep değil!" diyecektir. 18 yaşında başladı ilişkimiz. Annemle bu olanlar ise 21-23 yaş aralığımda oldu.

Eşimi tanıdığım günden itibaren maddi manevi tüm ihtiyaçlarında yanında oldum. Ailesi de farklı bir şehirdeydi, onları bizim bulunduğumuz şehre taşıdı. Babası borç bırakıp çeker çeker giderdi, yalnız kalırdı annesiyle. Hep arkalarındaydım. Öğrenciliği boyunca 1 gün çalışmak zorunda kalmadı. Öyle çok sevdim ki onu, hiçbir yanlışı ondan kopmamı sağlayamadı.

Okulu benden 1 sene sonra bitirdi. Sonraki 1 sene de KPSS'ye hazırlandı. Kursa gitti geldi, bu süreçte yine babasının olayları, ben yine yanındaydım. Sınav sonucu açıklandı, artık evlenmek istiyorduk. Yani ben onun da istediğini sanıyordum. İstekliydi de aslında. Ama parası yoktu. Babamla tanıştırdım onu. Eski mevzuları hiç anlatmadan. Her şey güzel olacak dedim. Eşyalarımı aldım. Gelinliğimi aldım. Nişanlandık, yüzüklerimizi aldım. İsteme çiçeğimi aldım. Çikolatamı aldım.

Sonra bir sorun daha vardı askerlik. Bedelli askerliğe gönderdim onu. Öyle mutluyduk ki. İnanın o askerden dönene kadar yaşadığım mutluluğu bilebilseydiniz şu an bana içinizden "salak" diyor olmazdınız. O güne kadar yaptıklarımdan hiç pişman değilim.

Askerden geldi, 1 ay geçti annesinin meme kanseri olduğunu öğrendi. Korkunç durumdaydı doğal olarak. Hep yanlarındaydım. Annesi beni çok severdi. Kar tanem derdi bana. Annem gibiydi. Ameliyatını yaptırdım en iyi doktorlara. Hastane odasından geceliklerine kadar, sayısız test, tetkik, sayısız muayene görüşmeleri, her şey tamam. Düğünü ertelememiz gerekir mi diye sordum doktora, gerekmez dedi. Bu da tamam. Bu süreçte eşim kendini belli etmeye başladı. Annesini zaten tedavi ettiriyordum. Ama ettirmezsem beni bırakıp gitmekle tehdit etti. Öyle bir hal almıştı ki artık masraflar bana sorulmuyordu bile. Sadece ödüyordum. Hatta hiç unutmam hastanede bütçemi ayarlayayım diye "tek kişilik oda ücreti ne kadar?" diye sorduğum için kavga etmişti benimle. Öyle bir "para sorun değil" tavrı vardı ki, sanki o kazanıyordu, o çalışıyordu sabahlara kadar. Benim için önemli değildi.

Nişanlılığımız boyunca, tam 10 ay, bana eziyet etti. Annem hakkında ileri geri konuştu, ona defalarca saygısızlık yaptı. Hepsini yuttum, onun adına anneme hediyeler gönderdim, aralarını düzelttim. Babamla da iyi ilişki kurmuştu. Babam hep sevdi ve kolladı onu. Eşimin annesiyle ilgili takıntısı inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Hepimiz (kayınvalidem, annem, ben) çok iyi anlaşıyor, beraber çok eğleniyor, harika zaman geçiriyorduk. Ama eşim annesine saldırdığımızı düşünüyordu. Annesi düğüne 4 ay kala ona "annecim" demediğim için büyük bir sorun çıkardı. Kemoterapi almaya başladıktan sonra evlerine sık sık gitmememiz gerektiğini söylemişlerdi bize. Biz de gitmiyorduk. Telefonda konuşurken de "annecim" dememişim. Eşim tam olarak beni desteklemedi, ama ezdirmedi de. Ama annesine takıntısı asla bitmedi ve onu haklı bulduğunu hep hissettim. Evet doğru tahmin ettiniz, paranoid kişilik bozukluğu tanısı var. İlaç da kullanıyor. Doktoruyla görüştüğümde "durum böyle, sen bilirsin" dedi. Ben biliyordum tabi.

Sonra evlendik. Balayında bile boşanmak istediğini söyledi. Sürekli annesini öne sürdüğü için kavga çıkıyordu ve ben de sinirlenince ağır konuşan biriyim, bu yüzden. Döndüğümüz ilk gün annesi kendi kızkardeşinin kızı için borç para istedi. Eşim karşı çıktı. Ama onunla biz bir aileyiz diye değil, paramız bizim bütçemiz diye değil, teyzesini sevmediği için karşı çıktı. Her gün, her Allah'ın günü eşimden eziyet görüyordum (fiziksel şiddet hiç olmadı, ben yaptım hatta maalesef). Sürekli olarak annesiyle ilgili bir gündem oluyordu ve bana saldırıyordu. Bu süreci anlatmam mümkün değil. Şu evin her köşesinde ağladım öyle diyeyim. Defalarca evi terk ettim geri dönmemi istedi. Ama eziyeti hiç bitmedi. Kendimi çok çaresiz ve savunmasız hissediyordum. Bir gün "anne pazar günü gel yağmura yemek öğret" dedi (bu sıralar yaptığım her yemeğe laf eder, çamaşır katlama şeklimi bile eleştirir, beni inanılmaz aşağılardı). Ben de "hiç yemek bilmiyor değilim benim de annem var sonuçta" dedim. Bu laf yüzünden öyle çok işkence çektim ki. Annesi domates rendelerken "KADIN DEDİĞİN BÖYLE OLUR BÖYLE" diye bağırıyordu bana. Neden böyle yaptı hiç anlamadım. Ben de acemiydim daha. Evliliğimin 20 küsürüncü günüydü o sıralarda. Annesi yer elması pişirmişti. Hayatımda ilk kez yedim, sevmediğimi söyledim. "B*K YE!" diye bağırışını unutamıyorum eşimin.

Bu sırada eşim hala işsiz, zamanındaki meseleler yüzünden denetimli serbestliği var ve giremiyor hiçbir yere, bir kurumun sınavını birincilikle kazandığı halde. Bunu da hallettim, araya birileri girdi ve işe başladı. Mutlu olmadığı ve alanında olmayan bir işi var ama işsiz değildi artık. Annemle karşılıklı oturuyoruz bu arada. Ama annem eşimi bildiği için evime 3 kere bile adım atmadı. Yok gibiydi, zaten farklı bir şehre abimin bebeğine bakmak için gitti. Aylarca da burada değildi. Nişanlıyken çok yalvardım kayınvalidemlerin de yakına taşınması için. Kredi bile çektim taşınma masrafları için. İstemediler, taşınmadılar. Bize arabayla 15 dakika mesafede oturuyorlar. Eşim işe girdikten birkaç gün sonra annem yine gidecekti, kayınvalidemi davet etti. Gitmeden beraber bir gün geçirelim dedi. Harika bir gün geçirdik, hediyeleşildi, annem dört döndü kayınvalidemin etrafında. Ertesi gün kayınvalidem annemi aradı.

HAYATINIZDA DUYMADIĞINIZ BİR ŞEY OLDUĞUNDAN EMİNİM: Anneme "sen bundan önceki görüşmemizde bana poponu dönerek oturdun" dedi. Annem ne olduğunu bile anlamamış şekilde "başından beri mi öyle yapıyorum" falan dedi. Kayınvalidem de "seni gördüğüm günden beri iyi hissetmiyorum bana iyi gelmiyorsun" dedi. Hastanede yatarken ona ev yemeği taşıyan annem. Geceliklerini kendisi seçip götüren annem. Evlerinde klozet yok diye hasta tuvaleti almamı söyleyen annem. "Odası yok" diye koca bir oda takımı almamı söyleyen annem. Hiçbir hizmeti, hürmeti esirgemeyen annem.

Bu şekilde anneler arası bağ koptu. Eşimin bana eziyeti daha da arttı. Çok ezilmiş, dışlanmış ve yalnızdım. Eşim ve annesi bir aileydi, bense yabancı biriydim. Babam çok koruyucu ve güçlü bir adamdır. Ona sığındım. Ben itildikçe babama yaklaşıyordum ve babamdan başka kimsem olmadığını hissediyordum, zaten öyleydi de. Ve tam yedinci yıldönümümüzde babama her şeyi anlattım. Yıllardır tanıştığımızı, her şeyi. Babam tek bir şey sordu, "peki şimdi geçmişle mi yaşayacaksınız yoksa mutlu mu olacaksınız?"

Eşim hayatı zindan etti bana. Babama anlattığım için ailesini kötü duruma düşürdüğümü söyledi. Oysa babama ben her şeyi tam anlattım. Benim istediğimi, her masrafı kendim, bilerek, isteyerek yaptığımı. Onların bir zorlaması ya da talebinin olmadığını. Ama olmadı. Eşim beni bir türlü karısı olarak göremedi. Ben bu süreçte annesine hep yakın olmaya devam ettim. Sık sık arıyordum, uzun uzun konuşuyordum. Bir akşam bana "ben sana kırgınım" dedi. Nedenini sordum, o olaydan sonra gönlünü almaya çalışırken "Anne poposunu dönmüşse ne olmuş, biz sizi elimizde ayağımızla popomuzla her yerimizle severiz, ne kadar samimiyiz bilmiyor musunuz sanki" demiştim. Bu lafa çok kırılmış. Sürekli, ama sürekli, 1 ay boyunca belki daha fazla, BANA İLGİ GÖSTERMİYORSUN diyerek hayatı bana zindan etti.

Birkaç gün sonra eşimle beraber onlara gittik. Mutfakta fısır fısır konuştular. Zaten hep eşim kapıları kitler annesiyle gizli gizli konuşurdu. Balayındaki kavga nedenimiz de buydu. Gizli konuşmaları. Yanlarına gittim eşim "annemin senin de ailenin de kendisini istemediğinizi düşünüyor" dedi. Şoka girdim, kimseyi "acaba istiyor muyum" diye düşünmem ki. İşin kötüsü istiyordum da kayınvalidemi. Çok seviyordum onu. Artık gerçekten yılmıştım. Bir çığlık gibi koparıp atmak istedim her şeyi. "Bu evlilik anneni pohpohlamama bağlı olacaksa istemiyorum" dedim. Ve çıkıyordum evden. Eşim arkamdan gelirken annesi "sen nereye?" dedi. Eşim gelmedi. Bana sürekli "ya anana ya babana gidersin" diye zavallı muamelesi yapıyordu. Gitmedim. Babamın ofisine gidip saklandım. Ölmek istedim. Buldular beni. Bu sırada babam dokuzuncu kez ameliyat olalı 2 gün olmuştu. Hastanede refakatçi kalmıştım 2 gün. Hemen sonrasında yaşanıyor bunlar. Eşim beni bulamayınca babamı aramış. Hastaneye gelmiş. Orada "karını nasıl bırakırsın" diye 2 tokat yemiş. Ben ayrılacağımdan çok emindim. Ayrılamazsam ölecektim. Ölmeyi de becerirdim, yılmıştım çünkü.

Bu olaydan sonra babamda kalmaya başladım. Yani hastanede. Elimde üç beş parça kıyafet, hastane odasında evliliğim biterken refakatçi yatağında ağlayarak yaşadım günlerce. Bu sırada eşimin teyzesi (hani o borç vermediğimiz) babama "senin kızın üç sene çıktım beş sene çıktım deyip evlenmeye zorladı" dedi. Babam "senin de kızın var" deyince "benimki seninki gibi salak değil" dedi. Kafamı duvarlara vurdum sinirimden. Acilde de zaman geçirdim epeyce, çeşitli sakinleştiriciler kullanarak.

Babam eve çıkınca onunla gittim. Eşim sürekli geldi gitti, barışmak için çabaladı. Barıştık döndüm evime. Ayaklarım geri geri gitti dönerken. Biliyordum olmayacağını. Annesine olan takıntısı ve benle bir takım olamaması, aile olamaması beni mahvedecekti biliyordum. Öyle de oldu. Sürekli kavga ettik, sürekli. Şubat başında yine kavga ediyorduk bir sabah, işe gönderdim onu. "İstemiyorum seni" dedi. Aradım işteyken. Beni sevdiğini ve istediğini söyle gitmeyeyim dedim. Yüzüme kapattı. Toplandım gittim babama. Babamla konuştu telefonda. "Senle yüz yüze görüşeceğiz, benden o tokatlar için özür dileyeceksin" dedi babama. Babam zaten "o tokatı ben yemiş oldum" gibi şeyler söylemişti eşime biz barıştıktan sonra. Ama eşim hasta bir yapıda olduğu için babama saygısızlık yaptı, hiçbir alakası yoktu babamın olayla. Her zamanki gibi konu annesiydi. Abim eşimin annesine "artık böyle şeyler yapmayın yeter" temalı bir konuşma yaptığı için zamanında, abime de düşmandı. Onla da telefonda kavga etti. Abim alkol sorunu olan biri, babamsa tüm çalışanlarının hatta çevresinde gördüğü herkesin babası gibi olan, güçlü bir adam. Abim olacak zırdeli bir arkadaşıyla eşimi işyerinden aldı ve darp etti. Arkadaşı eşime bir yumruk atmış.

Bu olayın üzerine ben kıyamadığımdan, dayanamadığımdan, eşimin yanına gittim. Beni istemedi. Babama döndüm, iki gün sonra işyerine gittim. Ailemi ikna et dedi. İstemiyorlar dedi. Kayınvalidemin yanına gittim. Bana, aileme küfürler ve hakaretler etti. Oğlum seni sevmiyor, hiç sevmedi dedi. O sırada teyzesi aradı, teyzesi küfürler etti. Çantamla montumu kucağıma verdiği gibi itekleye itekleye evinden kovdu beni. Eşimin yanına gittim yeniden, işyerine. Çıkınca beni yemeğe götürdü. Annesi aradı, benle olduğunu söyleyince "eşyalarını topla git" dedi. "Ya eşin, ya biz" dediler eşime. Eşim eşyalarını aldı ve biz beraber evimize döndük. İnanamıyordum, gerçekten inanamıyordum bu nasıl olabilirdi? Eşim beni mi seçmişti? Bizim aile olduğumuzu algılamış mıydı artık? Annesine hissettiği o inanılmaz bağı bana da hissetmesi gerektiğini, bunları anlamış mıydı yani?

Tabi ki anlamamıştı. Eşimle ailesi 1 hafta konuşmadılar (eşim defalarca aradı tabi), evliliğimizdeki mutlu tek hafta o hafta oldu. Sonra görüşmeye başladılar. Annesiyle ben o zamandan beri 2-3 kez konuştum. Babası benle konuşmayı bile kabul etmedi. Eşim bu süreçte ailesini haklı buluyordu yine çoğu zaman, bana "geleceğimiz yok", "senden çocuk yapacağımdan emin değilim, yapmayacağımdan emin olursam boşanırız senin de anne olma şansın kalır" gibi şeyler söylüyordu. Annesi de en son konuşmamızda "çok söyledik ona, istemedik, ayrıl dedik ama gitti seninle" dedi. Yine canımı yakmayı başardı. İlgi, ilgi, ilgi, ilgi istiyorum, ilgi! İlgi diye delirtmişti beni. Yine yaptı yapacağını. Eve döndükten sonraki süreç boyunca eşimle kavga ederken ağzıma ne gelirse sayıyordum. Yanlış. Ama benim de sanırım bunca emek verip böyle suçsuz yere üzerim çizildikten ve evliliğimde mutluluk yüzü göremedikten sonra delirmeye biraz hakkım vardı.

Ben çok üzüldüm. Eşim "yanındayım, seni anlıyorum, sen haklısın" dedi. Bir suçumun olmadığını söyledi. Haksızlığa uğradığımı söyledi.

Bugün ise virüs nedeniyle uzun zamandır görüşemediği ailesine gitmek istedi. Korkuyorduk virüsten ama gitti. Sabah giderken ona sarıldım, "unutma bu anı, biz aileyiz, şimdi nasılsan akşam da öyle ol söz mü?" dedim. Söz verdi, sarıldık. 8 saat geçirdiler beraber. Eve geldi, soğuktu, beni öpmedi bile. Anlamıştım durumu. Öfkelendim. "Olmuş yine olan" dedim. Babası "siz hep kavga ediyorsunuz" demiş. Babası çok gerçekçiymiş. Keşke babası neden kavga ettiğimiz konusunda da gerçekçi olabilse. Annesi de babası da benzer hastalıklara sahipler, psikiyatrik rahatsızlıklar ve ilaç kullanıyorlar.

Sonuç olarak, eşim akşam geldikten 1 saat sonra bana ayrılmak istediğini, benimle mutsuz olduğunu, beni istemediğini söyledi. Saatlerce konuştum, bak böyle, biz aileyiz, biz takım olmalıyız... Hayır. Ailesiyle samimi olmadığım için (evden kovulduğumda bile tek bir saygısızlık etmedim, kendisi benim ailemde saygısızlık yapılmadık insan bırakmadı ama) beni istemiyormuş. Çok mutsuzmuş. Ailesiyle yakın olmadığım için.

Altı taksitle aldığım o gelinliğin hakkını bir gün olsun veremedim. 8 aydır evliyim. 8 aydır ağlıyorum. Yedi sene bu adamla yuva kurmak için canımı dişime taktım. Olmayacakları oldurdum. Hayatımı, gençliğimi adadım ona. Heveslerle aldığım mutfak eşyalarımın bile tadını çıkaramadım. Gençliğim, hayatım yandı gitti. 25 yaşındayım. Ama bundan sonra bir gelecek olur mu bilmiyorum. Bu toplumda "dul kadın" olmak zor.

Bu arada cinsel yaşamımız da yok eşimle. Kullandığı ilaçlar nedeniyle. Herhangi bir isteği yok. Bir gün hazırlanıp ona sürpriz yapmak istemiştim. "Yarın annemin ultrasonu var nasıl bunu yaparsın" diye saatlerce azarlamıştı beni.

Bütün bunlara rağmen ona sarılıp mutlu hissettiğim o nadir anları özleyeceğim. Hiçbir suçum yokken istenmeyen gelin ve istenmeyen eş oldum. 7 senede bir gün jest, hediye, romantizm, sevgi gösterisi görmedim. Birbirimize uyarlayıp söylediğimiz çizgi film şarkıları dışında... Bu yazıyı o da okuyacak. Ona linki gönderip, sabah öyle gideceğim zorluklarla kurduğum yuvamdan. Keşke annesinin sahip olduğu değerin binde birini bana verebilseydi. Ona anne de, baba da, kardeş de, eş de olmuştum oysa. Ona yardım ettiğim zamanlarda kimse yoktu yanında. Ben vardım. Umarım annesiyle çok mutlu bir yaşamı olur. Yanan da benim gençliğim, hayallerim olsun.

Okuyan sabırlı kadınlar, her yorumunuz altın değerinde. Hele ki bana destek olup "atlatırsın kız, seni istemeyen adamı sen hiç isteme" derseniz çok mutlu olurum. Ben acı içinde uykusuzken, onun rahatça uyuyabilmesi çok canımı acıtıyor çünkü. Bana bu evden güçlü bir şekilde çıkıp gitmem için yardım edin.
ben genelde bir derdim var konularına yazmam.sadece sana iki sorum var. sen gerçek misin. 2. aklından zorun mu var.bir bu sevgi degil takıntı. sen eşine takılmış kalmışsın.kesinlikle tedavi olman lazım. seni sevmeyen adamı zorla elinde tutmaya çalışıyorsun.merak etme öyleleri çok var piyasada. biri gider biri gelir. sen onları vazgeçilmez yağtıkça hepsinin götü kakmış. boşanman senin için kurtuluş ondan önce sen sevin. ne üzülüyorsun.harcadıklarını da sadakan say. sonuçta seni kanseretmeden kurtuluyorsun. sen tanrı degilsin .kimseyi düzeltemezsin.hele bencil egoist kibirli insanları asla
 
ben genelde bir derdim var konularına yazmam.sadece sana iki sorum var. sen gerçek misin. 2. aklından zorun mu var.bir bu sevgi degil takıntı. sen eşine takılmış kalmışsın.kesinlikle tedavi olman lazım. seni sevmeyen adamı zorla elinde tutmaya çalışıyorsun.merak etme öyleleri çok var piyasada. biri gider biri gelir. sen onları vazgeçilmez yağtıkça hepsinin götü kakmış. boşanman senin için kurtuluş ondan önce sen sevin. ne üzülüyorsun.harcadıklarını da sadakan say. sonuçta seni kanseretmeden kurtuluyorsun. sen tanrı degilsin .kimseyi düzeltemezsin.hele bencil egoist kibirli insanları asla
ben yorumları okumadan yazmıştım. bunca insan aynı şeyi diyorsa bir düşün derim.
 
Öylesine alıştırmışsın ki adamı zaten tabiri caizse sen erkek o kadın olmuş. Her derdine her borcuna sen koşmuşsun ama baştan yapmışsın hatayı. Adam seni sadece ihtiyacını karşılayan her koşulda kayıtsız yanında olacağını bildiği için bir eşyası gibi görmüş üzgünüm sözlerim ağır gelmesin ama birazda hata sende. Bir insan bu kadar ödün vermemeli kendinden. Ve kimseyi bu denli hayatının merkezi yapmamalı. Sana tavsiyem arkana bile bakma. Daha fazla bunu yapma kendine
 
Durun, çok uzun demeden ilk paragrafı bari okuyun. "Böyle de gelin mi olur" dedirteceğim size söz :)
Aslında ailesi yüzünden değil de benimle bir aile olduğunu algılayamayan eşim yüzünden boşanacağımızı biliyorum. Ama konum okunsun, dikkat çeksin istiyorum. Hayatınızda böyle bir hikaye duymadığınızdan eminim. Mümkün olduğunca kısa anlatacağım, ne kadar mümkün olursa... Eğer evliyken yaşadıklarımı okuyup yorum yapmak isteyen olursa bu "asıl" olayları anlatmaya başladığım yeri koyu işaretliyorum...

Eşimle tanıştığımda farklı bir şehirde üniversitede 6 yıldır birinci sınıfı okuyordu. Serseri bir hayatı vardı, uyuşturucu kullanıyordu. Çok uzun hikayeler ama şöyle diyeyim, onu bulunduğum şehre geçirdim, evini tuttum, tüm masraflarını karşıladım, her an yanında oldum ve dereceyle mezun oldu. Annem onu başından beri istemedi. Anneannem vefat ettikten sonra yalnız kalamadı annem bir süre, anneannem-annem-ben üçümüz yaşıyorduk. Babamla annem ben 1 yaşındayken ayrılmışlar. Bu süreçte eşimle görüşmelerimizde annem hep yanımızdaydı. Annem ona hep ters davrandı, uyuşturucu meseleleri ve beni sürekli terk etmeleri, üzmeleri, başka kızlarla düşüp kalkmaları yüzünden. Eşime sorsanız "bunlar bana yaptıklarına sebep değil!" diyecektir. 18 yaşında başladı ilişkimiz. Annemle bu olanlar ise 21-23 yaş aralığımda oldu.

Eşimi tanıdığım günden itibaren maddi manevi tüm ihtiyaçlarında yanında oldum. Ailesi de farklı bir şehirdeydi, onları bizim bulunduğumuz şehre taşıdı. Babası borç bırakıp çeker çeker giderdi, yalnız kalırdı annesiyle. Hep arkalarındaydım. Öğrenciliği boyunca 1 gün çalışmak zorunda kalmadı. Öyle çok sevdim ki onu, hiçbir yanlışı ondan kopmamı sağlayamadı.

Okulu benden 1 sene sonra bitirdi. Sonraki 1 sene de KPSS'ye hazırlandı. Kursa gitti geldi, bu süreçte yine babasının olayları, ben yine yanındaydım. Sınav sonucu açıklandı, artık evlenmek istiyorduk. Yani ben onun da istediğini sanıyordum. İstekliydi de aslında. Ama parası yoktu. Babamla tanıştırdım onu. Eski mevzuları hiç anlatmadan. Her şey güzel olacak dedim. Eşyalarımı aldım. Gelinliğimi aldım. Nişanlandık, yüzüklerimizi aldım. İsteme çiçeğimi aldım. Çikolatamı aldım.

Sonra bir sorun daha vardı askerlik. Bedelli askerliğe gönderdim onu. Öyle mutluyduk ki. İnanın o askerden dönene kadar yaşadığım mutluluğu bilebilseydiniz şu an bana içinizden "salak" diyor olmazdınız. O güne kadar yaptıklarımdan hiç pişman değilim.

Askerden geldi, 1 ay geçti annesinin meme kanseri olduğunu öğrendi. Korkunç durumdaydı doğal olarak. Hep yanlarındaydım. Annesi beni çok severdi. Kar tanem derdi bana. Annem gibiydi. Ameliyatını yaptırdım en iyi doktorlara. Hastane odasından geceliklerine kadar, sayısız test, tetkik, sayısız muayene görüşmeleri, her şey tamam. Düğünü ertelememiz gerekir mi diye sordum doktora, gerekmez dedi. Bu da tamam. Bu süreçte eşim kendini belli etmeye başladı. Annesini zaten tedavi ettiriyordum. Ama ettirmezsem beni bırakıp gitmekle tehdit etti. Öyle bir hal almıştı ki artık masraflar bana sorulmuyordu bile. Sadece ödüyordum. Hatta hiç unutmam hastanede bütçemi ayarlayayım diye "tek kişilik oda ücreti ne kadar?" diye sorduğum için kavga etmişti benimle. Öyle bir "para sorun değil" tavrı vardı ki, sanki o kazanıyordu, o çalışıyordu sabahlara kadar. Benim için önemli değildi.

Nişanlılığımız boyunca, tam 10 ay, bana eziyet etti. Annem hakkında ileri geri konuştu, ona defalarca saygısızlık yaptı. Hepsini yuttum, onun adına anneme hediyeler gönderdim, aralarını düzelttim. Babamla da iyi ilişki kurmuştu. Babam hep sevdi ve kolladı onu. Eşimin annesiyle ilgili takıntısı inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Hepimiz (kayınvalidem, annem, ben) çok iyi anlaşıyor, beraber çok eğleniyor, harika zaman geçiriyorduk. Ama eşim annesine saldırdığımızı düşünüyordu. Annesi düğüne 4 ay kala ona "annecim" demediğim için büyük bir sorun çıkardı. Kemoterapi almaya başladıktan sonra evlerine sık sık gitmememiz gerektiğini söylemişlerdi bize. Biz de gitmiyorduk. Telefonda konuşurken de "annecim" dememişim. Eşim tam olarak beni desteklemedi, ama ezdirmedi de. Ama annesine takıntısı asla bitmedi ve onu haklı bulduğunu hep hissettim. Evet doğru tahmin ettiniz, paranoid kişilik bozukluğu tanısı var. İlaç da kullanıyor. Doktoruyla görüştüğümde "durum böyle, sen bilirsin" dedi. Ben biliyordum tabi.

Sonra evlendik. Balayında bile boşanmak istediğini söyledi. Sürekli annesini öne sürdüğü için kavga çıkıyordu ve ben de sinirlenince ağır konuşan biriyim, bu yüzden. Döndüğümüz ilk gün annesi kendi kızkardeşinin kızı için borç para istedi. Eşim karşı çıktı. Ama onunla biz bir aileyiz diye değil, paramız bizim bütçemiz diye değil, teyzesini sevmediği için karşı çıktı. Her gün, her Allah'ın günü eşimden eziyet görüyordum (fiziksel şiddet hiç olmadı, ben yaptım hatta maalesef). Sürekli olarak annesiyle ilgili bir gündem oluyordu ve bana saldırıyordu. Bu süreci anlatmam mümkün değil. Şu evin her köşesinde ağladım öyle diyeyim. Defalarca evi terk ettim geri dönmemi istedi. Ama eziyeti hiç bitmedi. Kendimi çok çaresiz ve savunmasız hissediyordum. Bir gün "anne pazar günü gel yağmura yemek öğret" dedi (bu sıralar yaptığım her yemeğe laf eder, çamaşır katlama şeklimi bile eleştirir, beni inanılmaz aşağılardı). Ben de "hiç yemek bilmiyor değilim benim de annem var sonuçta" dedim. Bu laf yüzünden öyle çok işkence çektim ki. Annesi domates rendelerken "KADIN DEDİĞİN BÖYLE OLUR BÖYLE" diye bağırıyordu bana. Neden böyle yaptı hiç anlamadım. Ben de acemiydim daha. Evliliğimin 20 küsürüncü günüydü o sıralarda. Annesi yer elması pişirmişti. Hayatımda ilk kez yedim, sevmediğimi söyledim. "B*K YE!" diye bağırışını unutamıyorum eşimin.

Bu sırada eşim hala işsiz, zamanındaki meseleler yüzünden denetimli serbestliği var ve giremiyor hiçbir yere, bir kurumun sınavını birincilikle kazandığı halde. Bunu da hallettim, araya birileri girdi ve işe başladı. Mutlu olmadığı ve alanında olmayan bir işi var ama işsiz değildi artık. Annemle karşılıklı oturuyoruz bu arada. Ama annem eşimi bildiği için evime 3 kere bile adım atmadı. Yok gibiydi, zaten farklı bir şehre abimin bebeğine bakmak için gitti. Aylarca da burada değildi. Nişanlıyken çok yalvardım kayınvalidemlerin de yakına taşınması için. Kredi bile çektim taşınma masrafları için. İstemediler, taşınmadılar. Bize arabayla 15 dakika mesafede oturuyorlar. Eşim işe girdikten birkaç gün sonra annem yine gidecekti, kayınvalidemi davet etti. Gitmeden beraber bir gün geçirelim dedi. Harika bir gün geçirdik, hediyeleşildi, annem dört döndü kayınvalidemin etrafında. Ertesi gün kayınvalidem annemi aradı.

HAYATINIZDA DUYMADIĞINIZ BİR ŞEY OLDUĞUNDAN EMİNİM: Anneme "sen bundan önceki görüşmemizde bana poponu dönerek oturdun" dedi. Annem ne olduğunu bile anlamamış şekilde "başından beri mi öyle yapıyorum" falan dedi. Kayınvalidem de "seni gördüğüm günden beri iyi hissetmiyorum bana iyi gelmiyorsun" dedi. Hastanede yatarken ona ev yemeği taşıyan annem. Geceliklerini kendisi seçip götüren annem. Evlerinde klozet yok diye hasta tuvaleti almamı söyleyen annem. "Odası yok" diye koca bir oda takımı almamı söyleyen annem. Hiçbir hizmeti, hürmeti esirgemeyen annem.

Bu şekilde anneler arası bağ koptu. Eşimin bana eziyeti daha da arttı. Çok ezilmiş, dışlanmış ve yalnızdım. Eşim ve annesi bir aileydi, bense yabancı biriydim. Babam çok koruyucu ve güçlü bir adamdır. Ona sığındım. Ben itildikçe babama yaklaşıyordum ve babamdan başka kimsem olmadığını hissediyordum, zaten öyleydi de. Ve tam yedinci yıldönümümüzde babama her şeyi anlattım. Yıllardır tanıştığımızı, her şeyi. Babam tek bir şey sordu, "peki şimdi geçmişle mi yaşayacaksınız yoksa mutlu mu olacaksınız?"

Eşim hayatı zindan etti bana. Babama anlattığım için ailesini kötü duruma düşürdüğümü söyledi. Oysa babama ben her şeyi tam anlattım. Benim istediğimi, her masrafı kendim, bilerek, isteyerek yaptığımı. Onların bir zorlaması ya da talebinin olmadığını. Ama olmadı. Eşim beni bir türlü karısı olarak göremedi. Ben bu süreçte annesine hep yakın olmaya devam ettim. Sık sık arıyordum, uzun uzun konuşuyordum. Bir akşam bana "ben sana kırgınım" dedi. Nedenini sordum, o olaydan sonra gönlünü almaya çalışırken "Anne poposunu dönmüşse ne olmuş, biz sizi elimizde ayağımızla popomuzla her yerimizle severiz, ne kadar samimiyiz bilmiyor musunuz sanki" demiştim. Bu lafa çok kırılmış. Sürekli, ama sürekli, 1 ay boyunca belki daha fazla, BANA İLGİ GÖSTERMİYORSUN diyerek hayatı bana zindan etti.

Birkaç gün sonra eşimle beraber onlara gittik. Mutfakta fısır fısır konuştular. Zaten hep eşim kapıları kitler annesiyle gizli gizli konuşurdu. Balayındaki kavga nedenimiz de buydu. Gizli konuşmaları. Yanlarına gittim eşim "annemin senin de ailenin de kendisini istemediğinizi düşünüyor" dedi. Şoka girdim, kimseyi "acaba istiyor muyum" diye düşünmem ki. İşin kötüsü istiyordum da kayınvalidemi. Çok seviyordum onu. Artık gerçekten yılmıştım. Bir çığlık gibi koparıp atmak istedim her şeyi. "Bu evlilik anneni pohpohlamama bağlı olacaksa istemiyorum" dedim. Ve çıkıyordum evden. Eşim arkamdan gelirken annesi "sen nereye?" dedi. Eşim gelmedi. Bana sürekli "ya anana ya babana gidersin" diye zavallı muamelesi yapıyordu. Gitmedim. Babamın ofisine gidip saklandım. Ölmek istedim. Buldular beni. Bu sırada babam dokuzuncu kez ameliyat olalı 2 gün olmuştu. Hastanede refakatçi kalmıştım 2 gün. Hemen sonrasında yaşanıyor bunlar. Eşim beni bulamayınca babamı aramış. Hastaneye gelmiş. Orada "karını nasıl bırakırsın" diye 2 tokat yemiş. Ben ayrılacağımdan çok emindim. Ayrılamazsam ölecektim. Ölmeyi de becerirdim, yılmıştım çünkü.

Bu olaydan sonra babamda kalmaya başladım. Yani hastanede. Elimde üç beş parça kıyafet, hastane odasında evliliğim biterken refakatçi yatağında ağlayarak yaşadım günlerce. Bu sırada eşimin teyzesi (hani o borç vermediğimiz) babama "senin kızın üç sene çıktım beş sene çıktım deyip evlenmeye zorladı" dedi. Babam "senin de kızın var" deyince "benimki seninki gibi salak değil" dedi. Kafamı duvarlara vurdum sinirimden. Acilde de zaman geçirdim epeyce, çeşitli sakinleştiriciler kullanarak.

Babam eve çıkınca onunla gittim. Eşim sürekli geldi gitti, barışmak için çabaladı. Barıştık döndüm evime. Ayaklarım geri geri gitti dönerken. Biliyordum olmayacağını. Annesine olan takıntısı ve benle bir takım olamaması, aile olamaması beni mahvedecekti biliyordum. Öyle de oldu. Sürekli kavga ettik, sürekli. Şubat başında yine kavga ediyorduk bir sabah, işe gönderdim onu. "İstemiyorum seni" dedi. Aradım işteyken. Beni sevdiğini ve istediğini söyle gitmeyeyim dedim. Yüzüme kapattı. Toplandım gittim babama. Babamla konuştu telefonda. "Senle yüz yüze görüşeceğiz, benden o tokatlar için özür dileyeceksin" dedi babama. Babam zaten "o tokatı ben yemiş oldum" gibi şeyler söylemişti eşime biz barıştıktan sonra. Ama eşim hasta bir yapıda olduğu için babama saygısızlık yaptı, hiçbir alakası yoktu babamın olayla. Her zamanki gibi konu annesiydi. Abim eşimin annesine "artık böyle şeyler yapmayın yeter" temalı bir konuşma yaptığı için zamanında, abime de düşmandı. Onla da telefonda kavga etti. Abim alkol sorunu olan biri, babamsa tüm çalışanlarının hatta çevresinde gördüğü herkesin babası gibi olan, güçlü bir adam. Abim olacak zırdeli bir arkadaşıyla eşimi işyerinden aldı ve darp etti. Arkadaşı eşime bir yumruk atmış.

Bu olayın üzerine ben kıyamadığımdan, dayanamadığımdan, eşimin yanına gittim. Beni istemedi. Babama döndüm, iki gün sonra işyerine gittim. Ailemi ikna et dedi. İstemiyorlar dedi. Kayınvalidemin yanına gittim. Bana, aileme küfürler ve hakaretler etti. Oğlum seni sevmiyor, hiç sevmedi dedi. O sırada teyzesi aradı, teyzesi küfürler etti. Çantamla montumu kucağıma verdiği gibi itekleye itekleye evinden kovdu beni. Eşimin yanına gittim yeniden, işyerine. Çıkınca beni yemeğe götürdü. Annesi aradı, benle olduğunu söyleyince "eşyalarını topla git" dedi. "Ya eşin, ya biz" dediler eşime. Eşim eşyalarını aldı ve biz beraber evimize döndük. İnanamıyordum, gerçekten inanamıyordum bu nasıl olabilirdi? Eşim beni mi seçmişti? Bizim aile olduğumuzu algılamış mıydı artık? Annesine hissettiği o inanılmaz bağı bana da hissetmesi gerektiğini, bunları anlamış mıydı yani?

Tabi ki anlamamıştı. Eşimle ailesi 1 hafta konuşmadılar (eşim defalarca aradı tabi), evliliğimizdeki mutlu tek hafta o hafta oldu. Sonra görüşmeye başladılar. Annesiyle ben o zamandan beri 2-3 kez konuştum. Babası benle konuşmayı bile kabul etmedi. Eşim bu süreçte ailesini haklı buluyordu yine çoğu zaman, bana "geleceğimiz yok", "senden çocuk yapacağımdan emin değilim, yapmayacağımdan emin olursam boşanırız senin de anne olma şansın kalır" gibi şeyler söylüyordu. Annesi de en son konuşmamızda "çok söyledik ona, istemedik, ayrıl dedik ama gitti seninle" dedi. Yine canımı yakmayı başardı. İlgi, ilgi, ilgi, ilgi istiyorum, ilgi! İlgi diye delirtmişti beni. Yine yaptı yapacağını. Eve döndükten sonraki süreç boyunca eşimle kavga ederken ağzıma ne gelirse sayıyordum. Yanlış. Ama benim de sanırım bunca emek verip böyle suçsuz yere üzerim çizildikten ve evliliğimde mutluluk yüzü göremedikten sonra delirmeye biraz hakkım vardı.

Ben çok üzüldüm. Eşim "yanındayım, seni anlıyorum, sen haklısın" dedi. Bir suçumun olmadığını söyledi. Haksızlığa uğradığımı söyledi.

Bugün ise virüs nedeniyle uzun zamandır görüşemediği ailesine gitmek istedi. Korkuyorduk virüsten ama gitti. Sabah giderken ona sarıldım, "unutma bu anı, biz aileyiz, şimdi nasılsan akşam da öyle ol söz mü?" dedim. Söz verdi, sarıldık. 8 saat geçirdiler beraber. Eve geldi, soğuktu, beni öpmedi bile. Anlamıştım durumu. Öfkelendim. "Olmuş yine olan" dedim. Babası "siz hep kavga ediyorsunuz" demiş. Babası çok gerçekçiymiş. Keşke babası neden kavga ettiğimiz konusunda da gerçekçi olabilse. Annesi de babası da benzer hastalıklara sahipler, psikiyatrik rahatsızlıklar ve ilaç kullanıyorlar.

Sonuç olarak, eşim akşam geldikten 1 saat sonra bana ayrılmak istediğini, benimle mutsuz olduğunu, beni istemediğini söyledi. Saatlerce konuştum, bak böyle, biz aileyiz, biz takım olmalıyız... Hayır. Ailesiyle samimi olmadığım için (evden kovulduğumda bile tek bir saygısızlık etmedim, kendisi benim ailemde saygısızlık yapılmadık insan bırakmadı ama) beni istemiyormuş. Çok mutsuzmuş. Ailesiyle yakın olmadığım için.

Altı taksitle aldığım o gelinliğin hakkını bir gün olsun veremedim. 8 aydır evliyim. 8 aydır ağlıyorum. Yedi sene bu adamla yuva kurmak için canımı dişime taktım. Olmayacakları oldurdum. Hayatımı, gençliğimi adadım ona. Heveslerle aldığım mutfak eşyalarımın bile tadını çıkaramadım. Gençliğim, hayatım yandı gitti. 25 yaşındayım. Ama bundan sonra bir gelecek olur mu bilmiyorum. Bu toplumda "dul kadın" olmak zor.

Bu arada cinsel yaşamımız da yok eşimle. Kullandığı ilaçlar nedeniyle. Herhangi bir isteği yok. Bir gün hazırlanıp ona sürpriz yapmak istemiştim. "Yarın annemin ultrasonu var nasıl bunu yaparsın" diye saatlerce azarlamıştı beni.

Bütün bunlara rağmen ona sarılıp mutlu hissettiğim o nadir anları özleyeceğim. Hiçbir suçum yokken istenmeyen gelin ve istenmeyen eş oldum. 7 senede bir gün jest, hediye, romantizm, sevgi gösterisi görmedim. Birbirimize uyarlayıp söylediğimiz çizgi film şarkıları dışında... Bu yazıyı o da okuyacak. Ona linki gönderip, sabah öyle gideceğim zorluklarla kurduğum yuvamdan. Keşke annesinin sahip olduğu değerin binde birini bana verebilseydi. Ona anne de, baba da, kardeş de, eş de olmuştum oysa. Ona yardım ettiğim zamanlarda kimse yoktu yanında. Ben vardım. Umarım annesiyle çok mutlu bir yaşamı olur. Yanan da benim gençliğim, hayallerim olsun.

Okuyan sabırlı kadınlar, her yorumunuz altın değerinde. Hele ki bana destek olup "atlatırsın kız, seni istemeyen adamı sen hiç isteme" derseniz çok mutlu olurum. Ben acı içinde uykusuzken, onun rahatça uyuyabilmesi çok canımı acıtıyor çünkü. Bana bu evden güçlü bir şekilde çıkıp gitmem için yardım edin.
pes etmedim sonuna kadar okudum.
tek kelime sana kendine daha fazla işkence yapma.
kendine işkence yapılmasından zevk mi alıyorsun anlattığın şahısın elle tutulur hiç bir yanı yok hiç ama hiç yok o yüzden bi silkelen kendine gel kesinlikle bitir yaşın daha küçük o kullanamadığın çeyizlerini başka bir adamla gül gibide kullanırsın...
 
Canım arkana bile bakma. Annesinin yemeği senin damak tadına uymadığı zaman, başka birşeyler yemeni söyleyen eşler gerçekten var. Değer görmediğin yerde sakın bulunma ve kendine her zaman değer ver. Eğer hala çalıştığın bir iş varsa maddi açıdan kendini düzeltmen zaman alır ama düzeltirsin. Ve inan çok daha mutlu olacaksın. Toplumda duş kadın muhabbeti yapan cahil kesimi boşver onlar her zaman olan boş kalabalık.
 
miy miy diye aglasmayi birakip kocanin birseyler anlamasini bekleyip durma.

anlasa ne degisecek? hic sana yasattiklari aklina gelmeyecek mi?
gelmez dersen yollar senin devam et.

ama senin baska kadinlardan ne farkin var?
sende bir ciceksin ve el üstünde tutulmaya layiksin.

kendine cok görme bunu...
 
Koskoca 7 yilim bosa gecti diye uzme kendini nolur. Biz kadinlar bu hatayi hep yapiyoruz yok 3 yil emek verdim yok 5 yil ugrastim diye diye koca bir omru heba ediyoruz. Zararin neresinden donersen kardir. Sen zararin 8.yilindan donersen yine karda olacaksin.
Henuz 25 yasindasin. Bu gectigin 7 yili tecrube say, nasil erkeklerden uzak durman gerektigini ogrenmissindir. Bir dahaki secimini bu ogrendiklerin isiginda yap.
Annesi domates dograrken kadin dedigin boyle olacak derken sustun mu? Susma sakin bir daha. Bir dahaki tanisacagin erkek peri padisahinin oglu olsa bile gururunu kirmasina, seni rencide etmesine izin verme.
 
kızımın sorumlu olduğu TEK şey kendi yaptıklarıdır
odası dağılırsa toplar bi şey dökerse temizler eşyalarını düzenler
ona temizlik yapmayı öğretmedim kirlenirse temizleriz canımız istemezse pislik içinde yaşarız
yemek yapmayı öğretmedim canımız ne isterse internetten bakar yaparız
canı isteyen kendi kessin domatesini sana çemkireceğine
ama sana müstehakmış hiç mi bilmiyordun hiç bir iyiliğin cezasız kalmadığını
 
Evlendikten sonra ben düğün masrafları falan derken resmen iflas ettim. Ne param kaldı ne de borcumun olmadığı bir kişi/kurum. Ama buna rağmen bırakmamıştı beni bugüne kadar. Bu yüzden sağladıklarım için mi beni sevdi diye düşünmedim, bilmiyorum ki. Daha 8 ay oldu ben bu zor duruma düşeli. 7 yıldan sonra 8 ay da bonus olarak geçirdi benimle herhalde. Demek ki sevmemiş gerçekten...
seven insan eşiniz gibi mi davranır
 
Durun, çok uzun demeden ilk paragrafı bari okuyun. "Böyle de gelin mi olur" dedirteceğim size söz :)
Aslında ailesi yüzünden değil de benimle bir aile olduğunu algılayamayan eşim yüzünden boşanacağımızı biliyorum. Ama konum okunsun, dikkat çeksin istiyorum. Hayatınızda böyle bir hikaye duymadığınızdan eminim. Mümkün olduğunca kısa anlatacağım, ne kadar mümkün olursa... Eğer evliyken yaşadıklarımı okuyup yorum yapmak isteyen olursa bu "asıl" olayları anlatmaya başladığım yeri koyu işaretliyorum...

Eşimle tanıştığımda farklı bir şehirde üniversitede 6 yıldır birinci sınıfı okuyordu. Serseri bir hayatı vardı, uyuşturucu kullanıyordu. Çok uzun hikayeler ama şöyle diyeyim, onu bulunduğum şehre geçirdim, evini tuttum, tüm masraflarını karşıladım, her an yanında oldum ve dereceyle mezun oldu. Annem onu başından beri istemedi. Anneannem vefat ettikten sonra yalnız kalamadı annem bir süre, anneannem-annem-ben üçümüz yaşıyorduk. Babamla annem ben 1 yaşındayken ayrılmışlar. Bu süreçte eşimle görüşmelerimizde annem hep yanımızdaydı. Annem ona hep ters davrandı, uyuşturucu meseleleri ve beni sürekli terk etmeleri, üzmeleri, başka kızlarla düşüp kalkmaları yüzünden. Eşime sorsanız "bunlar bana yaptıklarına sebep değil!" diyecektir. 18 yaşında başladı ilişkimiz. Annemle bu olanlar ise 21-23 yaş aralığımda oldu.

Eşimi tanıdığım günden itibaren maddi manevi tüm ihtiyaçlarında yanında oldum. Ailesi de farklı bir şehirdeydi, onları bizim bulunduğumuz şehre taşıdı. Babası borç bırakıp çeker çeker giderdi, yalnız kalırdı annesiyle. Hep arkalarındaydım. Öğrenciliği boyunca 1 gün çalışmak zorunda kalmadı. Öyle çok sevdim ki onu, hiçbir yanlışı ondan kopmamı sağlayamadı.

Okulu benden 1 sene sonra bitirdi. Sonraki 1 sene de KPSS'ye hazırlandı. Kursa gitti geldi, bu süreçte yine babasının olayları, ben yine yanındaydım. Sınav sonucu açıklandı, artık evlenmek istiyorduk. Yani ben onun da istediğini sanıyordum. İstekliydi de aslında. Ama parası yoktu. Babamla tanıştırdım onu. Eski mevzuları hiç anlatmadan. Her şey güzel olacak dedim. Eşyalarımı aldım. Gelinliğimi aldım. Nişanlandık, yüzüklerimizi aldım. İsteme çiçeğimi aldım. Çikolatamı aldım.

Sonra bir sorun daha vardı askerlik. Bedelli askerliğe gönderdim onu. Öyle mutluyduk ki. İnanın o askerden dönene kadar yaşadığım mutluluğu bilebilseydiniz şu an bana içinizden "salak" diyor olmazdınız. O güne kadar yaptıklarımdan hiç pişman değilim.

Askerden geldi, 1 ay geçti annesinin meme kanseri olduğunu öğrendi. Korkunç durumdaydı doğal olarak. Hep yanlarındaydım. Annesi beni çok severdi. Kar tanem derdi bana. Annem gibiydi. Ameliyatını yaptırdım en iyi doktorlara. Hastane odasından geceliklerine kadar, sayısız test, tetkik, sayısız muayene görüşmeleri, her şey tamam. Düğünü ertelememiz gerekir mi diye sordum doktora, gerekmez dedi. Bu da tamam. Bu süreçte eşim kendini belli etmeye başladı. Annesini zaten tedavi ettiriyordum. Ama ettirmezsem beni bırakıp gitmekle tehdit etti. Öyle bir hal almıştı ki artık masraflar bana sorulmuyordu bile. Sadece ödüyordum. Hatta hiç unutmam hastanede bütçemi ayarlayayım diye "tek kişilik oda ücreti ne kadar?" diye sorduğum için kavga etmişti benimle. Öyle bir "para sorun değil" tavrı vardı ki, sanki o kazanıyordu, o çalışıyordu sabahlara kadar. Benim için önemli değildi.

Nişanlılığımız boyunca, tam 10 ay, bana eziyet etti. Annem hakkında ileri geri konuştu, ona defalarca saygısızlık yaptı. Hepsini yuttum, onun adına anneme hediyeler gönderdim, aralarını düzelttim. Babamla da iyi ilişki kurmuştu. Babam hep sevdi ve kolladı onu. Eşimin annesiyle ilgili takıntısı inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Hepimiz (kayınvalidem, annem, ben) çok iyi anlaşıyor, beraber çok eğleniyor, harika zaman geçiriyorduk. Ama eşim annesine saldırdığımızı düşünüyordu. Annesi düğüne 4 ay kala ona "annecim" demediğim için büyük bir sorun çıkardı. Kemoterapi almaya başladıktan sonra evlerine sık sık gitmememiz gerektiğini söylemişlerdi bize. Biz de gitmiyorduk. Telefonda konuşurken de "annecim" dememişim. Eşim tam olarak beni desteklemedi, ama ezdirmedi de. Ama annesine takıntısı asla bitmedi ve onu haklı bulduğunu hep hissettim. Evet doğru tahmin ettiniz, paranoid kişilik bozukluğu tanısı var. İlaç da kullanıyor. Doktoruyla görüştüğümde "durum böyle, sen bilirsin" dedi. Ben biliyordum tabi.

Sonra evlendik. Balayında bile boşanmak istediğini söyledi. Sürekli annesini öne sürdüğü için kavga çıkıyordu ve ben de sinirlenince ağır konuşan biriyim, bu yüzden. Döndüğümüz ilk gün annesi kendi kızkardeşinin kızı için borç para istedi. Eşim karşı çıktı. Ama onunla biz bir aileyiz diye değil, paramız bizim bütçemiz diye değil, teyzesini sevmediği için karşı çıktı. Her gün, her Allah'ın günü eşimden eziyet görüyordum (fiziksel şiddet hiç olmadı, ben yaptım hatta maalesef). Sürekli olarak annesiyle ilgili bir gündem oluyordu ve bana saldırıyordu. Bu süreci anlatmam mümkün değil. Şu evin her köşesinde ağladım öyle diyeyim. Defalarca evi terk ettim geri dönmemi istedi. Ama eziyeti hiç bitmedi. Kendimi çok çaresiz ve savunmasız hissediyordum. Bir gün "anne pazar günü gel yağmura yemek öğret" dedi (bu sıralar yaptığım her yemeğe laf eder, çamaşır katlama şeklimi bile eleştirir, beni inanılmaz aşağılardı). Ben de "hiç yemek bilmiyor değilim benim de annem var sonuçta" dedim. Bu laf yüzünden öyle çok işkence çektim ki. Annesi domates rendelerken "KADIN DEDİĞİN BÖYLE OLUR BÖYLE" diye bağırıyordu bana. Neden böyle yaptı hiç anlamadım. Ben de acemiydim daha. Evliliğimin 20 küsürüncü günüydü o sıralarda. Annesi yer elması pişirmişti. Hayatımda ilk kez yedim, sevmediğimi söyledim. "B*K YE!" diye bağırışını unutamıyorum eşimin.

Bu sırada eşim hala işsiz, zamanındaki meseleler yüzünden denetimli serbestliği var ve giremiyor hiçbir yere, bir kurumun sınavını birincilikle kazandığı halde. Bunu da hallettim, araya birileri girdi ve işe başladı. Mutlu olmadığı ve alanında olmayan bir işi var ama işsiz değildi artık. Annemle karşılıklı oturuyoruz bu arada. Ama annem eşimi bildiği için evime 3 kere bile adım atmadı. Yok gibiydi, zaten farklı bir şehre abimin bebeğine bakmak için gitti. Aylarca da burada değildi. Nişanlıyken çok yalvardım kayınvalidemlerin de yakına taşınması için. Kredi bile çektim taşınma masrafları için. İstemediler, taşınmadılar. Bize arabayla 15 dakika mesafede oturuyorlar. Eşim işe girdikten birkaç gün sonra annem yine gidecekti, kayınvalidemi davet etti. Gitmeden beraber bir gün geçirelim dedi. Harika bir gün geçirdik, hediyeleşildi, annem dört döndü kayınvalidemin etrafında. Ertesi gün kayınvalidem annemi aradı.

HAYATINIZDA DUYMADIĞINIZ BİR ŞEY OLDUĞUNDAN EMİNİM: Anneme "sen bundan önceki görüşmemizde bana poponu dönerek oturdun" dedi. Annem ne olduğunu bile anlamamış şekilde "başından beri mi öyle yapıyorum" falan dedi. Kayınvalidem de "seni gördüğüm günden beri iyi hissetmiyorum bana iyi gelmiyorsun" dedi. Hastanede yatarken ona ev yemeği taşıyan annem. Geceliklerini kendisi seçip götüren annem. Evlerinde klozet yok diye hasta tuvaleti almamı söyleyen annem. "Odası yok" diye koca bir oda takımı almamı söyleyen annem. Hiçbir hizmeti, hürmeti esirgemeyen annem.

Bu şekilde anneler arası bağ koptu. Eşimin bana eziyeti daha da arttı. Çok ezilmiş, dışlanmış ve yalnızdım. Eşim ve annesi bir aileydi, bense yabancı biriydim. Babam çok koruyucu ve güçlü bir adamdır. Ona sığındım. Ben itildikçe babama yaklaşıyordum ve babamdan başka kimsem olmadığını hissediyordum, zaten öyleydi de. Ve tam yedinci yıldönümümüzde babama her şeyi anlattım. Yıllardır tanıştığımızı, her şeyi. Babam tek bir şey sordu, "peki şimdi geçmişle mi yaşayacaksınız yoksa mutlu mu olacaksınız?"

Eşim hayatı zindan etti bana. Babama anlattığım için ailesini kötü duruma düşürdüğümü söyledi. Oysa babama ben her şeyi tam anlattım. Benim istediğimi, her masrafı kendim, bilerek, isteyerek yaptığımı. Onların bir zorlaması ya da talebinin olmadığını. Ama olmadı. Eşim beni bir türlü karısı olarak göremedi. Ben bu süreçte annesine hep yakın olmaya devam ettim. Sık sık arıyordum, uzun uzun konuşuyordum. Bir akşam bana "ben sana kırgınım" dedi. Nedenini sordum, o olaydan sonra gönlünü almaya çalışırken "Anne poposunu dönmüşse ne olmuş, biz sizi elimizde ayağımızla popomuzla her yerimizle severiz, ne kadar samimiyiz bilmiyor musunuz sanki" demiştim. Bu lafa çok kırılmış. Sürekli, ama sürekli, 1 ay boyunca belki daha fazla, BANA İLGİ GÖSTERMİYORSUN diyerek hayatı bana zindan etti.

Birkaç gün sonra eşimle beraber onlara gittik. Mutfakta fısır fısır konuştular. Zaten hep eşim kapıları kitler annesiyle gizli gizli konuşurdu. Balayındaki kavga nedenimiz de buydu. Gizli konuşmaları. Yanlarına gittim eşim "annemin senin de ailenin de kendisini istemediğinizi düşünüyor" dedi. Şoka girdim, kimseyi "acaba istiyor muyum" diye düşünmem ki. İşin kötüsü istiyordum da kayınvalidemi. Çok seviyordum onu. Artık gerçekten yılmıştım. Bir çığlık gibi koparıp atmak istedim her şeyi. "Bu evlilik anneni pohpohlamama bağlı olacaksa istemiyorum" dedim. Ve çıkıyordum evden. Eşim arkamdan gelirken annesi "sen nereye?" dedi. Eşim gelmedi. Bana sürekli "ya anana ya babana gidersin" diye zavallı muamelesi yapıyordu. Gitmedim. Babamın ofisine gidip saklandım. Ölmek istedim. Buldular beni. Bu sırada babam dokuzuncu kez ameliyat olalı 2 gün olmuştu. Hastanede refakatçi kalmıştım 2 gün. Hemen sonrasında yaşanıyor bunlar. Eşim beni bulamayınca babamı aramış. Hastaneye gelmiş. Orada "karını nasıl bırakırsın" diye 2 tokat yemiş. Ben ayrılacağımdan çok emindim. Ayrılamazsam ölecektim. Ölmeyi de becerirdim, yılmıştım çünkü.

Bu olaydan sonra babamda kalmaya başladım. Yani hastanede. Elimde üç beş parça kıyafet, hastane odasında evliliğim biterken refakatçi yatağında ağlayarak yaşadım günlerce. Bu sırada eşimin teyzesi (hani o borç vermediğimiz) babama "senin kızın üç sene çıktım beş sene çıktım deyip evlenmeye zorladı" dedi. Babam "senin de kızın var" deyince "benimki seninki gibi salak değil" dedi. Kafamı duvarlara vurdum sinirimden. Acilde de zaman geçirdim epeyce, çeşitli sakinleştiriciler kullanarak.

Babam eve çıkınca onunla gittim. Eşim sürekli geldi gitti, barışmak için çabaladı. Barıştık döndüm evime. Ayaklarım geri geri gitti dönerken. Biliyordum olmayacağını. Annesine olan takıntısı ve benle bir takım olamaması, aile olamaması beni mahvedecekti biliyordum. Öyle de oldu. Sürekli kavga ettik, sürekli. Şubat başında yine kavga ediyorduk bir sabah, işe gönderdim onu. "İstemiyorum seni" dedi. Aradım işteyken. Beni sevdiğini ve istediğini söyle gitmeyeyim dedim. Yüzüme kapattı. Toplandım gittim babama. Babamla konuştu telefonda. "Senle yüz yüze görüşeceğiz, benden o tokatlar için özür dileyeceksin" dedi babama. Babam zaten "o tokatı ben yemiş oldum" gibi şeyler söylemişti eşime biz barıştıktan sonra. Ama eşim hasta bir yapıda olduğu için babama saygısızlık yaptı, hiçbir alakası yoktu babamın olayla. Her zamanki gibi konu annesiydi. Abim eşimin annesine "artık böyle şeyler yapmayın yeter" temalı bir konuşma yaptığı için zamanında, abime de düşmandı. Onla da telefonda kavga etti. Abim alkol sorunu olan biri, babamsa tüm çalışanlarının hatta çevresinde gördüğü herkesin babası gibi olan, güçlü bir adam. Abim olacak zırdeli bir arkadaşıyla eşimi işyerinden aldı ve darp etti. Arkadaşı eşime bir yumruk atmış.

Bu olayın üzerine ben kıyamadığımdan, dayanamadığımdan, eşimin yanına gittim. Beni istemedi. Babama döndüm, iki gün sonra işyerine gittim. Ailemi ikna et dedi. İstemiyorlar dedi. Kayınvalidemin yanına gittim. Bana, aileme küfürler ve hakaretler etti. Oğlum seni sevmiyor, hiç sevmedi dedi. O sırada teyzesi aradı, teyzesi küfürler etti. Çantamla montumu kucağıma verdiği gibi itekleye itekleye evinden kovdu beni. Eşimin yanına gittim yeniden, işyerine. Çıkınca beni yemeğe götürdü. Annesi aradı, benle olduğunu söyleyince "eşyalarını topla git" dedi. "Ya eşin, ya biz" dediler eşime. Eşim eşyalarını aldı ve biz beraber evimize döndük. İnanamıyordum, gerçekten inanamıyordum bu nasıl olabilirdi? Eşim beni mi seçmişti? Bizim aile olduğumuzu algılamış mıydı artık? Annesine hissettiği o inanılmaz bağı bana da hissetmesi gerektiğini, bunları anlamış mıydı yani?

Tabi ki anlamamıştı. Eşimle ailesi 1 hafta konuşmadılar (eşim defalarca aradı tabi), evliliğimizdeki mutlu tek hafta o hafta oldu. Sonra görüşmeye başladılar. Annesiyle ben o zamandan beri 2-3 kez konuştum. Babası benle konuşmayı bile kabul etmedi. Eşim bu süreçte ailesini haklı buluyordu yine çoğu zaman, bana "geleceğimiz yok", "senden çocuk yapacağımdan emin değilim, yapmayacağımdan emin olursam boşanırız senin de anne olma şansın kalır" gibi şeyler söylüyordu. Annesi de en son konuşmamızda "çok söyledik ona, istemedik, ayrıl dedik ama gitti seninle" dedi. Yine canımı yakmayı başardı. İlgi, ilgi, ilgi, ilgi istiyorum, ilgi! İlgi diye delirtmişti beni. Yine yaptı yapacağını. Eve döndükten sonraki süreç boyunca eşimle kavga ederken ağzıma ne gelirse sayıyordum. Yanlış. Ama benim de sanırım bunca emek verip böyle suçsuz yere üzerim çizildikten ve evliliğimde mutluluk yüzü göremedikten sonra delirmeye biraz hakkım vardı.

Ben çok üzüldüm. Eşim "yanındayım, seni anlıyorum, sen haklısın" dedi. Bir suçumun olmadığını söyledi. Haksızlığa uğradığımı söyledi.

Bugün ise virüs nedeniyle uzun zamandır görüşemediği ailesine gitmek istedi. Korkuyorduk virüsten ama gitti. Sabah giderken ona sarıldım, "unutma bu anı, biz aileyiz, şimdi nasılsan akşam da öyle ol söz mü?" dedim. Söz verdi, sarıldık. 8 saat geçirdiler beraber. Eve geldi, soğuktu, beni öpmedi bile. Anlamıştım durumu. Öfkelendim. "Olmuş yine olan" dedim. Babası "siz hep kavga ediyorsunuz" demiş. Babası çok gerçekçiymiş. Keşke babası neden kavga ettiğimiz konusunda da gerçekçi olabilse. Annesi de babası da benzer hastalıklara sahipler, psikiyatrik rahatsızlıklar ve ilaç kullanıyorlar.

Sonuç olarak, eşim akşam geldikten 1 saat sonra bana ayrılmak istediğini, benimle mutsuz olduğunu, beni istemediğini söyledi. Saatlerce konuştum, bak böyle, biz aileyiz, biz takım olmalıyız... Hayır. Ailesiyle samimi olmadığım için (evden kovulduğumda bile tek bir saygısızlık etmedim, kendisi benim ailemde saygısızlık yapılmadık insan bırakmadı ama) beni istemiyormuş. Çok mutsuzmuş. Ailesiyle yakın olmadığım için.

Altı taksitle aldığım o gelinliğin hakkını bir gün olsun veremedim. 8 aydır evliyim. 8 aydır ağlıyorum. Yedi sene bu adamla yuva kurmak için canımı dişime taktım. Olmayacakları oldurdum. Hayatımı, gençliğimi adadım ona. Heveslerle aldığım mutfak eşyalarımın bile tadını çıkaramadım. Gençliğim, hayatım yandı gitti. 25 yaşındayım. Ama bundan sonra bir gelecek olur mu bilmiyorum. Bu toplumda "dul kadın" olmak zor.

Bu arada cinsel yaşamımız da yok eşimle. Kullandığı ilaçlar nedeniyle. Herhangi bir isteği yok. Bir gün hazırlanıp ona sürpriz yapmak istemiştim. "Yarın annemin ultrasonu var nasıl bunu yaparsın" diye saatlerce azarlamıştı beni.

Bütün bunlara rağmen ona sarılıp mutlu hissettiğim o nadir anları özleyeceğim. Hiçbir suçum yokken istenmeyen gelin ve istenmeyen eş oldum. 7 senede bir gün jest, hediye, romantizm, sevgi gösterisi görmedim. Birbirimize uyarlayıp söylediğimiz çizgi film şarkıları dışında... Bu yazıyı o da okuyacak. Ona linki gönderip, sabah öyle gideceğim zorluklarla kurduğum yuvamdan. Keşke annesinin sahip olduğu değerin binde birini bana verebilseydi. Ona anne de, baba da, kardeş de, eş de olmuştum oysa. Ona yardım ettiğim zamanlarda kimse yoktu yanında. Ben vardım. Umarım annesiyle çok mutlu bir yaşamı olur. Yanan da benim gençliğim, hayallerim olsun.

Okuyan sabırlı kadınlar, her yorumunuz altın değerinde. Hele ki bana destek olup "atlatırsın kız, seni istemeyen adamı sen hiç isteme" derseniz çok mutlu olurum. Ben acı içinde uykusuzken, onun rahatça uyuyabilmesi çok canımı acıtıyor çünkü. Bana bu evden güçlü bir şekilde çıkıp gitmem için yardım edin.
Sonuna kadar sabırla okudum kendini bu adam için heba etme dimdik güçlü bir kadın olabilirsin dul olmak mutlu olmiyacaksin anlamına gelmiyor daha yaşın 25 allah ömür versin bu adama haracadigun emeği kendine haraç canım arkadaşım yazık günah taş olsa çatlar bu olanlara k3ndine yazık etme gözünü severim böyle gidersen yani onun yanında kalmaya devam edersen türkiye bir kadın cinayeti daha görebilir yapma cik git bari yetiskinligin kurtulsun heba etme
 
Durun, çok uzun demeden ilk paragrafı bari okuyun. "Böyle de gelin mi olur" dedirteceğim size söz :)
Aslında ailesi yüzünden değil de benimle bir aile olduğunu algılayamayan eşim yüzünden boşanacağımızı biliyorum. Ama konum okunsun, dikkat çeksin istiyorum. Hayatınızda böyle bir hikaye duymadığınızdan eminim. Mümkün olduğunca kısa anlatacağım, ne kadar mümkün olursa... Eğer evliyken yaşadıklarımı okuyup yorum yapmak isteyen olursa bu "asıl" olayları anlatmaya başladığım yeri koyu işaretliyorum...

Eşimle tanıştığımda farklı bir şehirde üniversitede 6 yıldır birinci sınıfı okuyordu. Serseri bir hayatı vardı, uyuşturucu kullanıyordu. Çok uzun hikayeler ama şöyle diyeyim, onu bulunduğum şehre geçirdim, evini tuttum, tüm masraflarını karşıladım, her an yanında oldum ve dereceyle mezun oldu. Annem onu başından beri istemedi. Anneannem vefat ettikten sonra yalnız kalamadı annem bir süre, anneannem-annem-ben üçümüz yaşıyorduk. Babamla annem ben 1 yaşındayken ayrılmışlar. Bu süreçte eşimle görüşmelerimizde annem hep yanımızdaydı. Annem ona hep ters davrandı, uyuşturucu meseleleri ve beni sürekli terk etmeleri, üzmeleri, başka kızlarla düşüp kalkmaları yüzünden. Eşime sorsanız "bunlar bana yaptıklarına sebep değil!" diyecektir. 18 yaşında başladı ilişkimiz. Annemle bu olanlar ise 21-23 yaş aralığımda oldu.

Eşimi tanıdığım günden itibaren maddi manevi tüm ihtiyaçlarında yanında oldum. Ailesi de farklı bir şehirdeydi, onları bizim bulunduğumuz şehre taşıdı. Babası borç bırakıp çeker çeker giderdi, yalnız kalırdı annesiyle. Hep arkalarındaydım. Öğrenciliği boyunca 1 gün çalışmak zorunda kalmadı. Öyle çok sevdim ki onu, hiçbir yanlışı ondan kopmamı sağlayamadı.

Okulu benden 1 sene sonra bitirdi. Sonraki 1 sene de KPSS'ye hazırlandı. Kursa gitti geldi, bu süreçte yine babasının olayları, ben yine yanındaydım. Sınav sonucu açıklandı, artık evlenmek istiyorduk. Yani ben onun da istediğini sanıyordum. İstekliydi de aslında. Ama parası yoktu. Babamla tanıştırdım onu. Eski mevzuları hiç anlatmadan. Her şey güzel olacak dedim. Eşyalarımı aldım. Gelinliğimi aldım. Nişanlandık, yüzüklerimizi aldım. İsteme çiçeğimi aldım. Çikolatamı aldım.

Sonra bir sorun daha vardı askerlik. Bedelli askerliğe gönderdim onu. Öyle mutluyduk ki. İnanın o askerden dönene kadar yaşadığım mutluluğu bilebilseydiniz şu an bana içinizden "salak" diyor olmazdınız. O güne kadar yaptıklarımdan hiç pişman değilim.

Askerden geldi, 1 ay geçti annesinin meme kanseri olduğunu öğrendi. Korkunç durumdaydı doğal olarak. Hep yanlarındaydım. Annesi beni çok severdi. Kar tanem derdi bana. Annem gibiydi. Ameliyatını yaptırdım en iyi doktorlara. Hastane odasından geceliklerine kadar, sayısız test, tetkik, sayısız muayene görüşmeleri, her şey tamam. Düğünü ertelememiz gerekir mi diye sordum doktora, gerekmez dedi. Bu da tamam. Bu süreçte eşim kendini belli etmeye başladı. Annesini zaten tedavi ettiriyordum. Ama ettirmezsem beni bırakıp gitmekle tehdit etti. Öyle bir hal almıştı ki artık masraflar bana sorulmuyordu bile. Sadece ödüyordum. Hatta hiç unutmam hastanede bütçemi ayarlayayım diye "tek kişilik oda ücreti ne kadar?" diye sorduğum için kavga etmişti benimle. Öyle bir "para sorun değil" tavrı vardı ki, sanki o kazanıyordu, o çalışıyordu sabahlara kadar. Benim için önemli değildi.

Nişanlılığımız boyunca, tam 10 ay, bana eziyet etti. Annem hakkında ileri geri konuştu, ona defalarca saygısızlık yaptı. Hepsini yuttum, onun adına anneme hediyeler gönderdim, aralarını düzelttim. Babamla da iyi ilişki kurmuştu. Babam hep sevdi ve kolladı onu. Eşimin annesiyle ilgili takıntısı inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Hepimiz (kayınvalidem, annem, ben) çok iyi anlaşıyor, beraber çok eğleniyor, harika zaman geçiriyorduk. Ama eşim annesine saldırdığımızı düşünüyordu. Annesi düğüne 4 ay kala ona "annecim" demediğim için büyük bir sorun çıkardı. Kemoterapi almaya başladıktan sonra evlerine sık sık gitmememiz gerektiğini söylemişlerdi bize. Biz de gitmiyorduk. Telefonda konuşurken de "annecim" dememişim. Eşim tam olarak beni desteklemedi, ama ezdirmedi de. Ama annesine takıntısı asla bitmedi ve onu haklı bulduğunu hep hissettim. Evet doğru tahmin ettiniz, paranoid kişilik bozukluğu tanısı var. İlaç da kullanıyor. Doktoruyla görüştüğümde "durum böyle, sen bilirsin" dedi. Ben biliyordum tabi.

Sonra evlendik. Balayında bile boşanmak istediğini söyledi. Sürekli annesini öne sürdüğü için kavga çıkıyordu ve ben de sinirlenince ağır konuşan biriyim, bu yüzden. Döndüğümüz ilk gün annesi kendi kızkardeşinin kızı için borç para istedi. Eşim karşı çıktı. Ama onunla biz bir aileyiz diye değil, paramız bizim bütçemiz diye değil, teyzesini sevmediği için karşı çıktı. Her gün, her Allah'ın günü eşimden eziyet görüyordum (fiziksel şiddet hiç olmadı, ben yaptım hatta maalesef). Sürekli olarak annesiyle ilgili bir gündem oluyordu ve bana saldırıyordu. Bu süreci anlatmam mümkün değil. Şu evin her köşesinde ağladım öyle diyeyim. Defalarca evi terk ettim geri dönmemi istedi. Ama eziyeti hiç bitmedi. Kendimi çok çaresiz ve savunmasız hissediyordum. Bir gün "anne pazar günü gel yağmura yemek öğret" dedi (bu sıralar yaptığım her yemeğe laf eder, çamaşır katlama şeklimi bile eleştirir, beni inanılmaz aşağılardı). Ben de "hiç yemek bilmiyor değilim benim de annem var sonuçta" dedim. Bu laf yüzünden öyle çok işkence çektim ki. Annesi domates rendelerken "KADIN DEDİĞİN BÖYLE OLUR BÖYLE" diye bağırıyordu bana. Neden böyle yaptı hiç anlamadım. Ben de acemiydim daha. Evliliğimin 20 küsürüncü günüydü o sıralarda. Annesi yer elması pişirmişti. Hayatımda ilk kez yedim, sevmediğimi söyledim. "B*K YE!" diye bağırışını unutamıyorum eşimin.

Bu sırada eşim hala işsiz, zamanındaki meseleler yüzünden denetimli serbestliği var ve giremiyor hiçbir yere, bir kurumun sınavını birincilikle kazandığı halde. Bunu da hallettim, araya birileri girdi ve işe başladı. Mutlu olmadığı ve alanında olmayan bir işi var ama işsiz değildi artık. Annemle karşılıklı oturuyoruz bu arada. Ama annem eşimi bildiği için evime 3 kere bile adım atmadı. Yok gibiydi, zaten farklı bir şehre abimin bebeğine bakmak için gitti. Aylarca da burada değildi. Nişanlıyken çok yalvardım kayınvalidemlerin de yakına taşınması için. Kredi bile çektim taşınma masrafları için. İstemediler, taşınmadılar. Bize arabayla 15 dakika mesafede oturuyorlar. Eşim işe girdikten birkaç gün sonra annem yine gidecekti, kayınvalidemi davet etti. Gitmeden beraber bir gün geçirelim dedi. Harika bir gün geçirdik, hediyeleşildi, annem dört döndü kayınvalidemin etrafında. Ertesi gün kayınvalidem annemi aradı.

HAYATINIZDA DUYMADIĞINIZ BİR ŞEY OLDUĞUNDAN EMİNİM: Anneme "sen bundan önceki görüşmemizde bana poponu dönerek oturdun" dedi. Annem ne olduğunu bile anlamamış şekilde "başından beri mi öyle yapıyorum" falan dedi. Kayınvalidem de "seni gördüğüm günden beri iyi hissetmiyorum bana iyi gelmiyorsun" dedi. Hastanede yatarken ona ev yemeği taşıyan annem. Geceliklerini kendisi seçip götüren annem. Evlerinde klozet yok diye hasta tuvaleti almamı söyleyen annem. "Odası yok" diye koca bir oda takımı almamı söyleyen annem. Hiçbir hizmeti, hürmeti esirgemeyen annem.

Bu şekilde anneler arası bağ koptu. Eşimin bana eziyeti daha da arttı. Çok ezilmiş, dışlanmış ve yalnızdım. Eşim ve annesi bir aileydi, bense yabancı biriydim. Babam çok koruyucu ve güçlü bir adamdır. Ona sığındım. Ben itildikçe babama yaklaşıyordum ve babamdan başka kimsem olmadığını hissediyordum, zaten öyleydi de. Ve tam yedinci yıldönümümüzde babama her şeyi anlattım. Yıllardır tanıştığımızı, her şeyi. Babam tek bir şey sordu, "peki şimdi geçmişle mi yaşayacaksınız yoksa mutlu mu olacaksınız?"

Eşim hayatı zindan etti bana. Babama anlattığım için ailesini kötü duruma düşürdüğümü söyledi. Oysa babama ben her şeyi tam anlattım. Benim istediğimi, her masrafı kendim, bilerek, isteyerek yaptığımı. Onların bir zorlaması ya da talebinin olmadığını. Ama olmadı. Eşim beni bir türlü karısı olarak göremedi. Ben bu süreçte annesine hep yakın olmaya devam ettim. Sık sık arıyordum, uzun uzun konuşuyordum. Bir akşam bana "ben sana kırgınım" dedi. Nedenini sordum, o olaydan sonra gönlünü almaya çalışırken "Anne poposunu dönmüşse ne olmuş, biz sizi elimizde ayağımızla popomuzla her yerimizle severiz, ne kadar samimiyiz bilmiyor musunuz sanki" demiştim. Bu lafa çok kırılmış. Sürekli, ama sürekli, 1 ay boyunca belki daha fazla, BANA İLGİ GÖSTERMİYORSUN diyerek hayatı bana zindan etti.

Birkaç gün sonra eşimle beraber onlara gittik. Mutfakta fısır fısır konuştular. Zaten hep eşim kapıları kitler annesiyle gizli gizli konuşurdu. Balayındaki kavga nedenimiz de buydu. Gizli konuşmaları. Yanlarına gittim eşim "annemin senin de ailenin de kendisini istemediğinizi düşünüyor" dedi. Şoka girdim, kimseyi "acaba istiyor muyum" diye düşünmem ki. İşin kötüsü istiyordum da kayınvalidemi. Çok seviyordum onu. Artık gerçekten yılmıştım. Bir çığlık gibi koparıp atmak istedim her şeyi. "Bu evlilik anneni pohpohlamama bağlı olacaksa istemiyorum" dedim. Ve çıkıyordum evden. Eşim arkamdan gelirken annesi "sen nereye?" dedi. Eşim gelmedi. Bana sürekli "ya anana ya babana gidersin" diye zavallı muamelesi yapıyordu. Gitmedim. Babamın ofisine gidip saklandım. Ölmek istedim. Buldular beni. Bu sırada babam dokuzuncu kez ameliyat olalı 2 gün olmuştu. Hastanede refakatçi kalmıştım 2 gün. Hemen sonrasında yaşanıyor bunlar. Eşim beni bulamayınca babamı aramış. Hastaneye gelmiş. Orada "karını nasıl bırakırsın" diye 2 tokat yemiş. Ben ayrılacağımdan çok emindim. Ayrılamazsam ölecektim. Ölmeyi de becerirdim, yılmıştım çünkü.

Bu olaydan sonra babamda kalmaya başladım. Yani hastanede. Elimde üç beş parça kıyafet, hastane odasında evliliğim biterken refakatçi yatağında ağlayarak yaşadım günlerce. Bu sırada eşimin teyzesi (hani o borç vermediğimiz) babama "senin kızın üç sene çıktım beş sene çıktım deyip evlenmeye zorladı" dedi. Babam "senin de kızın var" deyince "benimki seninki gibi salak değil" dedi. Kafamı duvarlara vurdum sinirimden. Acilde de zaman geçirdim epeyce, çeşitli sakinleştiriciler kullanarak.

Babam eve çıkınca onunla gittim. Eşim sürekli geldi gitti, barışmak için çabaladı. Barıştık döndüm evime. Ayaklarım geri geri gitti dönerken. Biliyordum olmayacağını. Annesine olan takıntısı ve benle bir takım olamaması, aile olamaması beni mahvedecekti biliyordum. Öyle de oldu. Sürekli kavga ettik, sürekli. Şubat başında yine kavga ediyorduk bir sabah, işe gönderdim onu. "İstemiyorum seni" dedi. Aradım işteyken. Beni sevdiğini ve istediğini söyle gitmeyeyim dedim. Yüzüme kapattı. Toplandım gittim babama. Babamla konuştu telefonda. "Senle yüz yüze görüşeceğiz, benden o tokatlar için özür dileyeceksin" dedi babama. Babam zaten "o tokatı ben yemiş oldum" gibi şeyler söylemişti eşime biz barıştıktan sonra. Ama eşim hasta bir yapıda olduğu için babama saygısızlık yaptı, hiçbir alakası yoktu babamın olayla. Her zamanki gibi konu annesiydi. Abim eşimin annesine "artık böyle şeyler yapmayın yeter" temalı bir konuşma yaptığı için zamanında, abime de düşmandı. Onla da telefonda kavga etti. Abim alkol sorunu olan biri, babamsa tüm çalışanlarının hatta çevresinde gördüğü herkesin babası gibi olan, güçlü bir adam. Abim olacak zırdeli bir arkadaşıyla eşimi işyerinden aldı ve darp etti. Arkadaşı eşime bir yumruk atmış.

Bu olayın üzerine ben kıyamadığımdan, dayanamadığımdan, eşimin yanına gittim. Beni istemedi. Babama döndüm, iki gün sonra işyerine gittim. Ailemi ikna et dedi. İstemiyorlar dedi. Kayınvalidemin yanına gittim. Bana, aileme küfürler ve hakaretler etti. Oğlum seni sevmiyor, hiç sevmedi dedi. O sırada teyzesi aradı, teyzesi küfürler etti. Çantamla montumu kucağıma verdiği gibi itekleye itekleye evinden kovdu beni. Eşimin yanına gittim yeniden, işyerine. Çıkınca beni yemeğe götürdü. Annesi aradı, benle olduğunu söyleyince "eşyalarını topla git" dedi. "Ya eşin, ya biz" dediler eşime. Eşim eşyalarını aldı ve biz beraber evimize döndük. İnanamıyordum, gerçekten inanamıyordum bu nasıl olabilirdi? Eşim beni mi seçmişti? Bizim aile olduğumuzu algılamış mıydı artık? Annesine hissettiği o inanılmaz bağı bana da hissetmesi gerektiğini, bunları anlamış mıydı yani?

Tabi ki anlamamıştı. Eşimle ailesi 1 hafta konuşmadılar (eşim defalarca aradı tabi), evliliğimizdeki mutlu tek hafta o hafta oldu. Sonra görüşmeye başladılar. Annesiyle ben o zamandan beri 2-3 kez konuştum. Babası benle konuşmayı bile kabul etmedi. Eşim bu süreçte ailesini haklı buluyordu yine çoğu zaman, bana "geleceğimiz yok", "senden çocuk yapacağımdan emin değilim, yapmayacağımdan emin olursam boşanırız senin de anne olma şansın kalır" gibi şeyler söylüyordu. Annesi de en son konuşmamızda "çok söyledik ona, istemedik, ayrıl dedik ama gitti seninle" dedi. Yine canımı yakmayı başardı. İlgi, ilgi, ilgi, ilgi istiyorum, ilgi! İlgi diye delirtmişti beni. Yine yaptı yapacağını. Eve döndükten sonraki süreç boyunca eşimle kavga ederken ağzıma ne gelirse sayıyordum. Yanlış. Ama benim de sanırım bunca emek verip böyle suçsuz yere üzerim çizildikten ve evliliğimde mutluluk yüzü göremedikten sonra delirmeye biraz hakkım vardı.

Ben çok üzüldüm. Eşim "yanındayım, seni anlıyorum, sen haklısın" dedi. Bir suçumun olmadığını söyledi. Haksızlığa uğradığımı söyledi.

Bugün ise virüs nedeniyle uzun zamandır görüşemediği ailesine gitmek istedi. Korkuyorduk virüsten ama gitti. Sabah giderken ona sarıldım, "unutma bu anı, biz aileyiz, şimdi nasılsan akşam da öyle ol söz mü?" dedim. Söz verdi, sarıldık. 8 saat geçirdiler beraber. Eve geldi, soğuktu, beni öpmedi bile. Anlamıştım durumu. Öfkelendim. "Olmuş yine olan" dedim. Babası "siz hep kavga ediyorsunuz" demiş. Babası çok gerçekçiymiş. Keşke babası neden kavga ettiğimiz konusunda da gerçekçi olabilse. Annesi de babası da benzer hastalıklara sahipler, psikiyatrik rahatsızlıklar ve ilaç kullanıyorlar.

Sonuç olarak, eşim akşam geldikten 1 saat sonra bana ayrılmak istediğini, benimle mutsuz olduğunu, beni istemediğini söyledi. Saatlerce konuştum, bak böyle, biz aileyiz, biz takım olmalıyız... Hayır. Ailesiyle samimi olmadığım için (evden kovulduğumda bile tek bir saygısızlık etmedim, kendisi benim ailemde saygısızlık yapılmadık insan bırakmadı ama) beni istemiyormuş. Çok mutsuzmuş. Ailesiyle yakın olmadığım için.

Altı taksitle aldığım o gelinliğin hakkını bir gün olsun veremedim. 8 aydır evliyim. 8 aydır ağlıyorum. Yedi sene bu adamla yuva kurmak için canımı dişime taktım. Olmayacakları oldurdum. Hayatımı, gençliğimi adadım ona. Heveslerle aldığım mutfak eşyalarımın bile tadını çıkaramadım. Gençliğim, hayatım yandı gitti. 25 yaşındayım. Ama bundan sonra bir gelecek olur mu bilmiyorum. Bu toplumda "dul kadın" olmak zor.

Bu arada cinsel yaşamımız da yok eşimle. Kullandığı ilaçlar nedeniyle. Herhangi bir isteği yok. Bir gün hazırlanıp ona sürpriz yapmak istemiştim. "Yarın annemin ultrasonu var nasıl bunu yaparsın" diye saatlerce azarlamıştı beni.

Bütün bunlara rağmen ona sarılıp mutlu hissettiğim o nadir anları özleyeceğim. Hiçbir suçum yokken istenmeyen gelin ve istenmeyen eş oldum. 7 senede bir gün jest, hediye, romantizm, sevgi gösterisi görmedim. Birbirimize uyarlayıp söylediğimiz çizgi film şarkıları dışında... Bu yazıyı o da okuyacak. Ona linki gönderip, sabah öyle gideceğim zorluklarla kurduğum yuvamdan. Keşke annesinin sahip olduğu değerin binde birini bana verebilseydi. Ona anne de, baba da, kardeş de, eş de olmuştum oysa. Ona yardım ettiğim zamanlarda kimse yoktu yanında. Ben vardım. Umarım annesiyle çok mutlu bir yaşamı olur. Yanan da benim gençliğim, hayallerim olsun.

Okuyan sabırlı kadınlar, her yorumunuz altın değerinde. Hele ki bana destek olup "atlatırsın kız, seni istemeyen adamı sen hiç isteme" derseniz çok mutlu olurum. Ben acı içinde uykusuzken, onun rahatça uyuyabilmesi çok canımı acıtıyor çünkü. Bana bu evden güçlü bir şekilde çıkıp gitmem için yardım edin.
Gerçekten saka olmali butun bunlar uzgunum ve kusura bakmayın ama sizinde psikolojik rahatsızlığınız oldugu aşikâ. Acilen tedavi olmalısınız ve bunda sonra asla ne olursa olsun o adama dönmeyin derhal bosanin hayatınızdan cikartin imkanlarınız var.farkliydi sehre tasinin yeni bir hayat kurun.Aksi takdirde ya kendinizi tımarhanede bulursunuz yada intihar tesebbusunuz tekrarlamasi yuksek olasilik ya bi silkelenin kendinze gelin kendinize deger verin ise yaramaz bir adam ve ailesi yüzünden yillariniz zehir olmus o yillar bir daha gelmeyecek yazik hayata bir kez geliyoruz siz o hayati mahfetmeye adamissiniz sanki kendinizi.suraya gunlerce yazabilirim gercekten
 
Durun, çok uzun demeden ilk paragrafı bari okuyun. "Böyle de gelin mi olur" dedirteceğim size söz :)
Aslında ailesi yüzünden değil de benimle bir aile olduğunu algılayamayan eşim yüzünden boşanacağımızı biliyorum. Ama konum okunsun, dikkat çeksin istiyorum. Hayatınızda böyle bir hikaye duymadığınızdan eminim. Mümkün olduğunca kısa anlatacağım, ne kadar mümkün olursa... Eğer evliyken yaşadıklarımı okuyup yorum yapmak isteyen olursa bu "asıl" olayları anlatmaya başladığım yeri koyu işaretliyorum...

Eşimle tanıştığımda farklı bir şehirde üniversitede 6 yıldır birinci sınıfı okuyordu. Serseri bir hayatı vardı, uyuşturucu kullanıyordu. Çok uzun hikayeler ama şöyle diyeyim, onu bulunduğum şehre geçirdim, evini tuttum, tüm masraflarını karşıladım, her an yanında oldum ve dereceyle mezun oldu. Annem onu başından beri istemedi. Anneannem vefat ettikten sonra yalnız kalamadı annem bir süre, anneannem-annem-ben üçümüz yaşıyorduk. Babamla annem ben 1 yaşındayken ayrılmışlar. Bu süreçte eşimle görüşmelerimizde annem hep yanımızdaydı. Annem ona hep ters davrandı, uyuşturucu meseleleri ve beni sürekli terk etmeleri, üzmeleri, başka kızlarla düşüp kalkmaları yüzünden. Eşime sorsanız "bunlar bana yaptıklarına sebep değil!" diyecektir. 18 yaşında başladı ilişkimiz. Annemle bu olanlar ise 21-23 yaş aralığımda oldu.

Eşimi tanıdığım günden itibaren maddi manevi tüm ihtiyaçlarında yanında oldum. Ailesi de farklı bir şehirdeydi, onları bizim bulunduğumuz şehre taşıdı. Babası borç bırakıp çeker çeker giderdi, yalnız kalırdı annesiyle. Hep arkalarındaydım. Öğrenciliği boyunca 1 gün çalışmak zorunda kalmadı. Öyle çok sevdim ki onu, hiçbir yanlışı ondan kopmamı sağlayamadı.

Okulu benden 1 sene sonra bitirdi. Sonraki 1 sene de KPSS'ye hazırlandı. Kursa gitti geldi, bu süreçte yine babasının olayları, ben yine yanındaydım. Sınav sonucu açıklandı, artık evlenmek istiyorduk. Yani ben onun da istediğini sanıyordum. İstekliydi de aslında. Ama parası yoktu. Babamla tanıştırdım onu. Eski mevzuları hiç anlatmadan. Her şey güzel olacak dedim. Eşyalarımı aldım. Gelinliğimi aldım. Nişanlandık, yüzüklerimizi aldım. İsteme çiçeğimi aldım. Çikolatamı aldım.

Sonra bir sorun daha vardı askerlik. Bedelli askerliğe gönderdim onu. Öyle mutluyduk ki. İnanın o askerden dönene kadar yaşadığım mutluluğu bilebilseydiniz şu an bana içinizden "salak" diyor olmazdınız. O güne kadar yaptıklarımdan hiç pişman değilim.

Askerden geldi, 1 ay geçti annesinin meme kanseri olduğunu öğrendi. Korkunç durumdaydı doğal olarak. Hep yanlarındaydım. Annesi beni çok severdi. Kar tanem derdi bana. Annem gibiydi. Ameliyatını yaptırdım en iyi doktorlara. Hastane odasından geceliklerine kadar, sayısız test, tetkik, sayısız muayene görüşmeleri, her şey tamam. Düğünü ertelememiz gerekir mi diye sordum doktora, gerekmez dedi. Bu da tamam. Bu süreçte eşim kendini belli etmeye başladı. Annesini zaten tedavi ettiriyordum. Ama ettirmezsem beni bırakıp gitmekle tehdit etti. Öyle bir hal almıştı ki artık masraflar bana sorulmuyordu bile. Sadece ödüyordum. Hatta hiç unutmam hastanede bütçemi ayarlayayım diye "tek kişilik oda ücreti ne kadar?" diye sorduğum için kavga etmişti benimle. Öyle bir "para sorun değil" tavrı vardı ki, sanki o kazanıyordu, o çalışıyordu sabahlara kadar. Benim için önemli değildi.

Nişanlılığımız boyunca, tam 10 ay, bana eziyet etti. Annem hakkında ileri geri konuştu, ona defalarca saygısızlık yaptı. Hepsini yuttum, onun adına anneme hediyeler gönderdim, aralarını düzelttim. Babamla da iyi ilişki kurmuştu. Babam hep sevdi ve kolladı onu. Eşimin annesiyle ilgili takıntısı inanılmaz boyutlara ulaşmıştı. Hepimiz (kayınvalidem, annem, ben) çok iyi anlaşıyor, beraber çok eğleniyor, harika zaman geçiriyorduk. Ama eşim annesine saldırdığımızı düşünüyordu. Annesi düğüne 4 ay kala ona "annecim" demediğim için büyük bir sorun çıkardı. Kemoterapi almaya başladıktan sonra evlerine sık sık gitmememiz gerektiğini söylemişlerdi bize. Biz de gitmiyorduk. Telefonda konuşurken de "annecim" dememişim. Eşim tam olarak beni desteklemedi, ama ezdirmedi de. Ama annesine takıntısı asla bitmedi ve onu haklı bulduğunu hep hissettim. Evet doğru tahmin ettiniz, paranoid kişilik bozukluğu tanısı var. İlaç da kullanıyor. Doktoruyla görüştüğümde "durum böyle, sen bilirsin" dedi. Ben biliyordum tabi.

Sonra evlendik. Balayında bile boşanmak istediğini söyledi. Sürekli annesini öne sürdüğü için kavga çıkıyordu ve ben de sinirlenince ağır konuşan biriyim, bu yüzden. Döndüğümüz ilk gün annesi kendi kızkardeşinin kızı için borç para istedi. Eşim karşı çıktı. Ama onunla biz bir aileyiz diye değil, paramız bizim bütçemiz diye değil, teyzesini sevmediği için karşı çıktı. Her gün, her Allah'ın günü eşimden eziyet görüyordum (fiziksel şiddet hiç olmadı, ben yaptım hatta maalesef). Sürekli olarak annesiyle ilgili bir gündem oluyordu ve bana saldırıyordu. Bu süreci anlatmam mümkün değil. Şu evin her köşesinde ağladım öyle diyeyim. Defalarca evi terk ettim geri dönmemi istedi. Ama eziyeti hiç bitmedi. Kendimi çok çaresiz ve savunmasız hissediyordum. Bir gün "anne pazar günü gel yağmura yemek öğret" dedi (bu sıralar yaptığım her yemeğe laf eder, çamaşır katlama şeklimi bile eleştirir, beni inanılmaz aşağılardı). Ben de "hiç yemek bilmiyor değilim benim de annem var sonuçta" dedim. Bu laf yüzünden öyle çok işkence çektim ki. Annesi domates rendelerken "KADIN DEDİĞİN BÖYLE OLUR BÖYLE" diye bağırıyordu bana. Neden böyle yaptı hiç anlamadım. Ben de acemiydim daha. Evliliğimin 20 küsürüncü günüydü o sıralarda. Annesi yer elması pişirmişti. Hayatımda ilk kez yedim, sevmediğimi söyledim. "B*K YE!" diye bağırışını unutamıyorum eşimin.

Bu sırada eşim hala işsiz, zamanındaki meseleler yüzünden denetimli serbestliği var ve giremiyor hiçbir yere, bir kurumun sınavını birincilikle kazandığı halde. Bunu da hallettim, araya birileri girdi ve işe başladı. Mutlu olmadığı ve alanında olmayan bir işi var ama işsiz değildi artık. Annemle karşılıklı oturuyoruz bu arada. Ama annem eşimi bildiği için evime 3 kere bile adım atmadı. Yok gibiydi, zaten farklı bir şehre abimin bebeğine bakmak için gitti. Aylarca da burada değildi. Nişanlıyken çok yalvardım kayınvalidemlerin de yakına taşınması için. Kredi bile çektim taşınma masrafları için. İstemediler, taşınmadılar. Bize arabayla 15 dakika mesafede oturuyorlar. Eşim işe girdikten birkaç gün sonra annem yine gidecekti, kayınvalidemi davet etti. Gitmeden beraber bir gün geçirelim dedi. Harika bir gün geçirdik, hediyeleşildi, annem dört döndü kayınvalidemin etrafında. Ertesi gün kayınvalidem annemi aradı.

HAYATINIZDA DUYMADIĞINIZ BİR ŞEY OLDUĞUNDAN EMİNİM: Anneme "sen bundan önceki görüşmemizde bana poponu dönerek oturdun" dedi. Annem ne olduğunu bile anlamamış şekilde "başından beri mi öyle yapıyorum" falan dedi. Kayınvalidem de "seni gördüğüm günden beri iyi hissetmiyorum bana iyi gelmiyorsun" dedi. Hastanede yatarken ona ev yemeği taşıyan annem. Geceliklerini kendisi seçip götüren annem. Evlerinde klozet yok diye hasta tuvaleti almamı söyleyen annem. "Odası yok" diye koca bir oda takımı almamı söyleyen annem. Hiçbir hizmeti, hürmeti esirgemeyen annem.

Bu şekilde anneler arası bağ koptu. Eşimin bana eziyeti daha da arttı. Çok ezilmiş, dışlanmış ve yalnızdım. Eşim ve annesi bir aileydi, bense yabancı biriydim. Babam çok koruyucu ve güçlü bir adamdır. Ona sığındım. Ben itildikçe babama yaklaşıyordum ve babamdan başka kimsem olmadığını hissediyordum, zaten öyleydi de. Ve tam yedinci yıldönümümüzde babama her şeyi anlattım. Yıllardır tanıştığımızı, her şeyi. Babam tek bir şey sordu, "peki şimdi geçmişle mi yaşayacaksınız yoksa mutlu mu olacaksınız?"

Eşim hayatı zindan etti bana. Babama anlattığım için ailesini kötü duruma düşürdüğümü söyledi. Oysa babama ben her şeyi tam anlattım. Benim istediğimi, her masrafı kendim, bilerek, isteyerek yaptığımı. Onların bir zorlaması ya da talebinin olmadığını. Ama olmadı. Eşim beni bir türlü karısı olarak göremedi. Ben bu süreçte annesine hep yakın olmaya devam ettim. Sık sık arıyordum, uzun uzun konuşuyordum. Bir akşam bana "ben sana kırgınım" dedi. Nedenini sordum, o olaydan sonra gönlünü almaya çalışırken "Anne poposunu dönmüşse ne olmuş, biz sizi elimizde ayağımızla popomuzla her yerimizle severiz, ne kadar samimiyiz bilmiyor musunuz sanki" demiştim. Bu lafa çok kırılmış. Sürekli, ama sürekli, 1 ay boyunca belki daha fazla, BANA İLGİ GÖSTERMİYORSUN diyerek hayatı bana zindan etti.

Birkaç gün sonra eşimle beraber onlara gittik. Mutfakta fısır fısır konuştular. Zaten hep eşim kapıları kitler annesiyle gizli gizli konuşurdu. Balayındaki kavga nedenimiz de buydu. Gizli konuşmaları. Yanlarına gittim eşim "annemin senin de ailenin de kendisini istemediğinizi düşünüyor" dedi. Şoka girdim, kimseyi "acaba istiyor muyum" diye düşünmem ki. İşin kötüsü istiyordum da kayınvalidemi. Çok seviyordum onu. Artık gerçekten yılmıştım. Bir çığlık gibi koparıp atmak istedim her şeyi. "Bu evlilik anneni pohpohlamama bağlı olacaksa istemiyorum" dedim. Ve çıkıyordum evden. Eşim arkamdan gelirken annesi "sen nereye?" dedi. Eşim gelmedi. Bana sürekli "ya anana ya babana gidersin" diye zavallı muamelesi yapıyordu. Gitmedim. Babamın ofisine gidip saklandım. Ölmek istedim. Buldular beni. Bu sırada babam dokuzuncu kez ameliyat olalı 2 gün olmuştu. Hastanede refakatçi kalmıştım 2 gün. Hemen sonrasında yaşanıyor bunlar. Eşim beni bulamayınca babamı aramış. Hastaneye gelmiş. Orada "karını nasıl bırakırsın" diye 2 tokat yemiş. Ben ayrılacağımdan çok emindim. Ayrılamazsam ölecektim. Ölmeyi de becerirdim, yılmıştım çünkü.

Bu olaydan sonra babamda kalmaya başladım. Yani hastanede. Elimde üç beş parça kıyafet, hastane odasında evliliğim biterken refakatçi yatağında ağlayarak yaşadım günlerce. Bu sırada eşimin teyzesi (hani o borç vermediğimiz) babama "senin kızın üç sene çıktım beş sene çıktım deyip evlenmeye zorladı" dedi. Babam "senin de kızın var" deyince "benimki seninki gibi salak değil" dedi. Kafamı duvarlara vurdum sinirimden. Acilde de zaman geçirdim epeyce, çeşitli sakinleştiriciler kullanarak.

Babam eve çıkınca onunla gittim. Eşim sürekli geldi gitti, barışmak için çabaladı. Barıştık döndüm evime. Ayaklarım geri geri gitti dönerken. Biliyordum olmayacağını. Annesine olan takıntısı ve benle bir takım olamaması, aile olamaması beni mahvedecekti biliyordum. Öyle de oldu. Sürekli kavga ettik, sürekli. Şubat başında yine kavga ediyorduk bir sabah, işe gönderdim onu. "İstemiyorum seni" dedi. Aradım işteyken. Beni sevdiğini ve istediğini söyle gitmeyeyim dedim. Yüzüme kapattı. Toplandım gittim babama. Babamla konuştu telefonda. "Senle yüz yüze görüşeceğiz, benden o tokatlar için özür dileyeceksin" dedi babama. Babam zaten "o tokatı ben yemiş oldum" gibi şeyler söylemişti eşime biz barıştıktan sonra. Ama eşim hasta bir yapıda olduğu için babama saygısızlık yaptı, hiçbir alakası yoktu babamın olayla. Her zamanki gibi konu annesiydi. Abim eşimin annesine "artık böyle şeyler yapmayın yeter" temalı bir konuşma yaptığı için zamanında, abime de düşmandı. Onla da telefonda kavga etti. Abim alkol sorunu olan biri, babamsa tüm çalışanlarının hatta çevresinde gördüğü herkesin babası gibi olan, güçlü bir adam. Abim olacak zırdeli bir arkadaşıyla eşimi işyerinden aldı ve darp etti. Arkadaşı eşime bir yumruk atmış.

Bu olayın üzerine ben kıyamadığımdan, dayanamadığımdan, eşimin yanına gittim. Beni istemedi. Babama döndüm, iki gün sonra işyerine gittim. Ailemi ikna et dedi. İstemiyorlar dedi. Kayınvalidemin yanına gittim. Bana, aileme küfürler ve hakaretler etti. Oğlum seni sevmiyor, hiç sevmedi dedi. O sırada teyzesi aradı, teyzesi küfürler etti. Çantamla montumu kucağıma verdiği gibi itekleye itekleye evinden kovdu beni. Eşimin yanına gittim yeniden, işyerine. Çıkınca beni yemeğe götürdü. Annesi aradı, benle olduğunu söyleyince "eşyalarını topla git" dedi. "Ya eşin, ya biz" dediler eşime. Eşim eşyalarını aldı ve biz beraber evimize döndük. İnanamıyordum, gerçekten inanamıyordum bu nasıl olabilirdi? Eşim beni mi seçmişti? Bizim aile olduğumuzu algılamış mıydı artık? Annesine hissettiği o inanılmaz bağı bana da hissetmesi gerektiğini, bunları anlamış mıydı yani?

Tabi ki anlamamıştı. Eşimle ailesi 1 hafta konuşmadılar (eşim defalarca aradı tabi), evliliğimizdeki mutlu tek hafta o hafta oldu. Sonra görüşmeye başladılar. Annesiyle ben o zamandan beri 2-3 kez konuştum. Babası benle konuşmayı bile kabul etmedi. Eşim bu süreçte ailesini haklı buluyordu yine çoğu zaman, bana "geleceğimiz yok", "senden çocuk yapacağımdan emin değilim, yapmayacağımdan emin olursam boşanırız senin de anne olma şansın kalır" gibi şeyler söylüyordu. Annesi de en son konuşmamızda "çok söyledik ona, istemedik, ayrıl dedik ama gitti seninle" dedi. Yine canımı yakmayı başardı. İlgi, ilgi, ilgi, ilgi istiyorum, ilgi! İlgi diye delirtmişti beni. Yine yaptı yapacağını. Eve döndükten sonraki süreç boyunca eşimle kavga ederken ağzıma ne gelirse sayıyordum. Yanlış. Ama benim de sanırım bunca emek verip böyle suçsuz yere üzerim çizildikten ve evliliğimde mutluluk yüzü göremedikten sonra delirmeye biraz hakkım vardı.

Ben çok üzüldüm. Eşim "yanındayım, seni anlıyorum, sen haklısın" dedi. Bir suçumun olmadığını söyledi. Haksızlığa uğradığımı söyledi.

Bugün ise virüs nedeniyle uzun zamandır görüşemediği ailesine gitmek istedi. Korkuyorduk virüsten ama gitti. Sabah giderken ona sarıldım, "unutma bu anı, biz aileyiz, şimdi nasılsan akşam da öyle ol söz mü?" dedim. Söz verdi, sarıldık. 8 saat geçirdiler beraber. Eve geldi, soğuktu, beni öpmedi bile. Anlamıştım durumu. Öfkelendim. "Olmuş yine olan" dedim. Babası "siz hep kavga ediyorsunuz" demiş. Babası çok gerçekçiymiş. Keşke babası neden kavga ettiğimiz konusunda da gerçekçi olabilse. Annesi de babası da benzer hastalıklara sahipler, psikiyatrik rahatsızlıklar ve ilaç kullanıyorlar.

Sonuç olarak, eşim akşam geldikten 1 saat sonra bana ayrılmak istediğini, benimle mutsuz olduğunu, beni istemediğini söyledi. Saatlerce konuştum, bak böyle, biz aileyiz, biz takım olmalıyız... Hayır. Ailesiyle samimi olmadığım için (evden kovulduğumda bile tek bir saygısızlık etmedim, kendisi benim ailemde saygısızlık yapılmadık insan bırakmadı ama) beni istemiyormuş. Çok mutsuzmuş. Ailesiyle yakın olmadığım için.

Altı taksitle aldığım o gelinliğin hakkını bir gün olsun veremedim. 8 aydır evliyim. 8 aydır ağlıyorum. Yedi sene bu adamla yuva kurmak için canımı dişime taktım. Olmayacakları oldurdum. Hayatımı, gençliğimi adadım ona. Heveslerle aldığım mutfak eşyalarımın bile tadını çıkaramadım. Gençliğim, hayatım yandı gitti. 25 yaşındayım. Ama bundan sonra bir gelecek olur mu bilmiyorum. Bu toplumda "dul kadın" olmak zor.

Bu arada cinsel yaşamımız da yok eşimle. Kullandığı ilaçlar nedeniyle. Herhangi bir isteği yok. Bir gün hazırlanıp ona sürpriz yapmak istemiştim. "Yarın annemin ultrasonu var nasıl bunu yaparsın" diye saatlerce azarlamıştı beni.

Bütün bunlara rağmen ona sarılıp mutlu hissettiğim o nadir anları özleyeceğim. Hiçbir suçum yokken istenmeyen gelin ve istenmeyen eş oldum. 7 senede bir gün jest, hediye, romantizm, sevgi gösterisi görmedim. Birbirimize uyarlayıp söylediğimiz çizgi film şarkıları dışında... Bu yazıyı o da okuyacak. Ona linki gönderip, sabah öyle gideceğim zorluklarla kurduğum yuvamdan. Keşke annesinin sahip olduğu değerin binde birini bana verebilseydi. Ona anne de, baba da, kardeş de, eş de olmuştum oysa. Ona yardım ettiğim zamanlarda kimse yoktu yanında. Ben vardım. Umarım annesiyle çok mutlu bir yaşamı olur. Yanan da benim gençliğim, hayallerim olsun.

Okuyan sabırlı kadınlar, her yorumunuz altın değerinde. Hele ki bana destek olup "atlatırsın kız, seni istemeyen adamı sen hiç isteme" derseniz çok mutlu olurum. Ben acı içinde uykusuzken, onun rahatça uyuyabilmesi çok canımı acıtıyor çünkü. Bana bu evden güçlü bir şekilde çıkıp gitmem için yardım edin.
Hepsini okudum rabbim sana nasıl bi sabır vermiş öyle canım seni hiç haketmiyor bu adam kabul et ve ayrıl bi an önce benimde içim soğusun seni hakedecek birini bulursun insallah
 
konumu bırakıp kaçmadım, kendimi iyi hissettiğimde gelişmeleri yazacağım. Hepinize sonsuz teşekkür ederim. Yedi senelik adamdan daha çok emeğiniz geçti bana.
 
Bu arada tee buraları falan okumaz o, hızlıca ilk mesajıma göz atar, sonra kapatır, çay falan içer. Annesini arar. Annesiyle dudaktan öpüşmesinden rahatsız olmama falan kızıyordu, öyle sevgili gibi değil yanaktan öper gibi öpüyoruz falan diyordu. Dünya umrunda değil onun, hele ben hiç değilim. sadece annesi. yazdığım mesajları bile doğru düzgün okumaz
Ay kusucam ya kaç kurtar kendini bacım lütfen
 
Offffff sonuna kadar okudum. 7 yili unut 8 ay da Cok kisa bi zaman. Daha fazla vakit kaybetmeden arkana bakmadan kac guzelim. Lutfennn lutfenn
 
Ben tamamen sizin hakettiğinizi düşündüm kusura bakmayın.tamamı hem de tamamı sizin tercihiniz bile bile lades demişsiniz.evet aşk insanın gözünü aşk kör edebilir ama ben sizin hislerinizin aşk olmadığını düşünüyorum
 
En başta uyuşturucu kullanan birisine bırak aşık olup evlenmeyi, hoşlantı bile duymam. Sonrası da çorap söküğü gibi gelmiş. O kadar masrafa değecek biri olsaydı neyse. Benim eşim olsa mesela ben de her koşulda destek olurdum. Çünkü ben eşimden aynı şekilde görüyorum. O benim için neler yapar, biliyorum. Hastanedeki o tavır bile bitirmeye yeter benim için. Annesine de annecim demek zorunda mısın yani, lafı koyamadın mı? Balayında boşanmak istiyorum diyen bir adamla nasıl o eve geri dönüyorsun? Ya bilmiyorum yazabilecek çok şey var yani... Ben de hak ettiğini düşünüyorum.
 
Bunların tümünü kendini kabul edip evliliği devam ettirmek istemişsiniz o yüzden benim tek takıldığım nokta siz teşhisi konulmuş hasta bi insanı araya adam sokup kamuya sokmuşsunuz. Asıl vebal burada bence. Gerisi sizin özel tercihleriniz
 
Durum
Mesaj gönderimine kapalı.
X