Bu konuda sizin dediğiniz gibi ihtilaflar var.
Bir de bağ ve duygusal ilişki kavramlarını ayrı değerlendirmek gerekiyor.
Babayla duygusal ilişki gebelikte başlıyor.
Ses tanıma, doğum ardından ona dair görsel bellek geliştirme bunların hepsi anneyle bağına paralel gelişiyor, yani baba dışlanmış değil esasen.
Hatta bakım verene babanın desteği, ve ortak yaşam alanına karşı üstlendiği sorumluluk da çocuğun hissettikleri dahilinde.
Bowlby, aksine, ilk çalışmalarında anneye hayatî rolü atfederken, babayı "oyun arkadaşı" olarak niteler. Daha sonra toplumsal cinsiyet bağlamında eleştirilir ve bu bağ konusu cinsiyetten ayrı olarak "ilk bakım veren" başlığında ele alınıyor zaten o nedenle uzun süredir.
Bunlar tabi bende yerleşmiş, harmanlaşmış ve hatta neyi nerden okuduğumu unuttuğum bilgiler, şuan literatüre uzağım, pratik manada "çıkarımım" (bilimsel bir atıf yapmıycam) çocuğun duygusal bağı en yakın çevresiyle gebelikten itibaren, bağı ise bakım verenlerin duyarlılıklarına göre sıraladığı yönünde. (Yaş net 2buçuk değil aslında, ilk bağın tamamlanmasının ardına demek daha doğru).Konuyu güncele indirgeyince de bu anne, ardına babaya tekabül ediyor. Ama her ailede aynı değildir elbet. Oyüzden bu konu hala tartışmaya açık bana göre de.
Dip not: Burayı akademik bi söyleşi ortamına evirmek gibi bi düşüncem yoktu aslında, genelde çerez muhabbetine, güncel şeyleri laflama niyetine burdayım. Hatta bi nevi kafa dağıtmaya. Ama bazı ilginç yorumlara cevap verme gereği duyduğum için bu noktaya taşındı.
Bilimin ve konu hassasiyetinin hatrına üslubuma özen gösterdim ama bu kadarı benim için fazla

O yüzden bana müsade