anneyiz ama önce KADINIZ...

Kürtaj ve yasalar hakkında neler düşünüyorsunuz ?

  • Yasa çıksın, kürtaj yasaklansın.....

    OY: 28 5,8%
  • Kürtaja karşıyım, özel durumlar haricinde kimse kürtaj olmasın, yasalarda bu konuda çıkabilir...

    OY: 173 35,7%
  • Bırakın kadınlar maddi manevi özgürce karar versin

    OY: 276 56,9%
  • diğer, yorum yapacağım .....

    OY: 8 1,6%

  • Ankete Katılan
    485

3 sayfa önce bunu yazmıştım ama cevap alamadım..ben hala (belki zekamda bir sorun olabilir,sayfalarca yazıldı ama bu soruya cevap bulamadım nedense.kendimden şüpheye düştüm artık) anne olmak istemeyen bir insanın neden "anne olmaya" zorlandığı kısmını ve bunun yasalarla bağlanmaya çalışıldığını anlamadım? eğer bebeğinde hiçbir sorun yoksa,evlilik dışı ya da henüz hazır olmadığı için,bakamayacağı için aldırmayı düşünüyorsa bu kişi bu koşullarda anne olmasın zaten.bana göre bu kişi doğursa bile o çocuğa annelik duygusunu veremez çünkü henüz kendi hissetmediği birşeyi yavrusuna nasıl versin? hala diyorum ki annelik gibi yüce bir duygu hiçbir yasayla denetim altına alınmaz,alınmamalı.bence burada çıkarılan yasa kürtaj yasası değil anneliği denetim altına almak,birini zorla anne yapmaya çalışmak! kişi bir bebeğe hazır değilse,ona maddi-manevi bakamayacaksa bu daha tehlikeli değil mi?
 
Son düzenleme:
arkadaşlar bir şey sormak istiyorum kafam karıştı niye coştu bu siyasiler şimdi cinayet diye?? nedenine gelince anlatayım;

Dinimizce (tabi ki geçerli sebebin varsa) bunca yıldır bildiğimiz kürtaj cenine ruh üflendikten sonra yapılmaza ne oldu?? (adet gecikmesinden 40 gün sonrası diye biliyorum) Zaten şuanda da kanunen sağlık sebebi olmaksızın kürtaj yaptırma hakkı bildiğim kadarı ile 10 haftalıktır..(bu da aynı tarihe tekabül eder) ondan sonra cenin öldürülmez.. kanunen cinayet olur dinen de günahtır tıbben de etik değildir ve suçtur..Onun öncesi daha ruhu üflenmemiştir. Yani bildiğim kadarıyla adeti 40 gün geçene kadar ruhu üflenmediği için eski din alimlerince de sonrasında bir bedel ödemek ve kefaret tutmak karşılığı kürtaj yapılabilir.. (yanlışım varsa lütfen düzeltin ama bunları hem zamanında kitaplardan okumuştum hem de yaşlı teyzeler falan kürtajla ilgili konuşurken konu açıldığında “daha et parçası..melekleri gelmemiş canı üflenmemiş” derlerdi)

zaten kuranda bu olay açıklanmış ama yorum farkları var din alimleri arasında.. kimisi 40 günde üflenir ruh sonrası cinayet olur diyor.. kimisi de 120 günde üflenir diyor.. (3 kere 40 gün olarak yorumlamış bu alimler ama bu süre bana çok abartılı geldi )

şimdi islamiyet akıl dini olduğuna göre biraz akıl yürütün.. adetin geciktiği günün üstüne 40 gün sayarsan tam olarak bebek 10 haftalık oluyor.. tıbben de bu tarihten sonra embriyo değil fetus olarak adlandırılıyor.. ve bu tarihten sonra insan şekline bürünüyor bebek.. ve kuranda onu insan şekline soktuk ve sonra ruh verdik diyor..

kuranda bununla ilgili bilgiler de var..internetten bulabilirsiniz.. yani kürtajla ilgili değil yanlış anlaşılmasın ruhun üflenmesi zamanı ile ilgili.. Ama bana enteresan ve mucizevi gelen şey kurandaki ruhun üflenmesi zamanı ile tıbben ebriyodan fetusa geçiş zamanlarının örtüşmesi..

hı öyle bile olsa o insana dönüşecekti derseniz o zaman doğum kontrol yöntemleri de o mantıkla gidersek cinayet olmuyor mu?? O zaman hükümetin 4 haftalık alınsın dediği bebeği almak da aynı şey olmuyor mu?? olacak bir bebeği engellemek yani?
bakın sakın yanlış anlamayın sağlıklı bir bebeğin (anneyi ölüm riskine sokmadıkça) ruhu üflendikten sonra (ya da tıbben artık bir fetus olduktan sonra) ne sebeple olursa olsun alınmasına ben de karşıyım tabi ki.. Ama anlamadığım bunun öncesinde kadın için bu bebek (çeşitli nedenlerle) olmaması gerek ise henüz ruh verilmediği, can verilmediği ve insan şekline bürünmediği aşamalarda nasıl cinayet oluyor?Kadın bu bebeği doğurup sokağa mı atsa daha fazla caniliktir? yoksa henüz embriyo iken düşük yapsa mı? Bu soruya biz cevap veremeyiz o durumun içinde bulunan o anne verebilir bunun cevabını..
Hıı bir de şunu eklememişim bence evli maddi manevi durumu müsait bir kadın 20. ye de hamile kalsa doğurmalı.ne güzel zengin evli mutlu 20 çocuklu. hiçbir şekilde kürtaj yaptırsın demiyorum.. İstemiyorsa korunsun ve yanlışlıkla olursa da doğursun ben olsam öyle yapardım..

Yukarıda alattıklarım o çocuğa gerçek anlamda bakamayacak sosyal maddi manevi sorunların içinde olan kadınlar içindir..
Allahım (henüz insan şekline girmeden - fetus olmadan – ruh üflenmeden) bunu yapanı ve nedenlerini bilir geçerli olup olmadığını da .. bu kadın ve rabbi arasındaki bir durumdur.. başka da kimseyi alakadar etmez..
 



Bence artık bu konuyu tartışmamızın bir anlamı yok. Çünkü olay bir kaç boyuta ayrılıyor fakat temel anlamda 2 boyut var.

1.boyut: İnsanlar olaya dinen bakıyorlar ve sakın eleştiri olarak algılamayın sadece bir çözümleme yapıyorum. Dinen bunu günah bulan bayanlar, onun Allah tarafından verilmiş bir CAN olduğunu ve kimsenin eğitim,ekonomik,sosyal şartlar bahane edilerek onun CANINA kıymaya HAKKI olmadığını düşünüyor. Ve hatta Kur'an-ı Kerim'de bunun belirtilmiş olmasına rağmen böyle bir suçun işlenemeyeceğini savunuyor. Yine bu bayanlar dinimizce ve insanlık adına bunun bir CİNAYET olacağını düşünüyorlar.

Şimdi hiç kimse bu şekilde düşünen bir bayanın düşüncelerini değiştiremeyeceği gibi, ŞOK OLUYORUM ANLAYAMIYORUM sözleri de diğer türlü düşünen bayanları sinirlendiriyor. SÜREKLİ BAŞA DÖNÜYORUZ.

2.boyut: İnsanlar olaya, bir cenin olan hatta ne diyorsanız artık işte hatta bebek diyin bunun oluşmuş olmasının birşeyi değiştirmediğini, yeryüzünde milyonlarca aç susuz bakımsız eğitim ve sosyal haklardan mahrum çocuklar olduğunu, hele hele özellikle ülkemizde bu çocukların sayısının da bir hayli fazla olduğunu, bu nedenle kürtaja " vücudum deforme olacak" diye EVET diyen bayanların bir elin parmağını geçmeyecek kadar olduğunu ve BUNUN HİÇ KİMSENİN İLGİ ALANINA GİRMEDİĞİNİ , bu İSTİSNALARIN DİĞER BAYANLARIN HAKLARININ ELİNDEN ALINMASINA YOL AÇMASININ BİR KAOS OLDUĞUNU, 17 18 yaşındaki genç kızlar hamile kalıyor "evlenmeden önce ilişkiye giriyor"un çözümünün yasaklama değil, EĞİTİM olduğunun, ikincisi nasıl ki ülkede " din özgürlüğü" olduğu gibi " özel yaşamın gizliliği" hakkının da olduğu ve eğer " dinen o bir CAN'dır günahtır diyene ATEİST BİR DEVLET YÖNETİMİ, bunu DİYEMEZSİN, O ÇOCUĞU DOĞURMAYACAKSIN, baskısını KURAMAYACAKSA" ve bu dini özgürlüklerin kısıtlanması olacaksa , " İNANMAYAN YA DA İNANIP DA FARKLI DÜŞÜNEN İNSANLARA DA BİR DEVLET YÖNETİMİNİN O BEBEĞİ ALDIRAMAZSIN" demesinin KABUL EDİLEMEZ olduğunu (4 haftaya indirilmesi de ALDIRAMAZSIN DEMEKTİR), bunun gelişmiş ülkelerde 12 haftaya kadar BİLİMSEL bir sınırının olduğunu, dolayısıyla kimsenin CANİ olmadığını belirtiyorlar.
Ve buna ilaveten, bu kişiler, korunduğu halde hatta evli de olsun bu şahıs, KAZARA HAMİLE KALIRSA bu KADININ haklarının korunması gerektiğini, o çocuğa bakamayacak durumda olan ailelerin buna zorlanmaması gerektiğini belirtiyorlar.
Kıssadan hisse, DİN VE VİCDANIN ALLAH İLE KUL ARASINDA OLDUĞUNU, DİNDE ZORLAMA DA OLMADIĞINA GÖRE, DİNEN GÜNAH OLDUĞU İÇİN BAŞKALARININ BUNA ZORLANAMAYACAĞINI, DEVLETİN BUNA BU ŞEKİLDE KARAR VEREMEYECEĞİNİ SÖYLÜYORLAR.

Şimdi hiç kimse bu şekilde düşünen bir bayanın düşüncelerini değiştiremeyeceği gibi, ŞOK OLUYORUM ANLAMIYORUM sözleri de diğer türlü düşünen bayanları sinirlendiriyor. SÜREKLİ BAŞA DÖNÜYORUZ.

Dolayısıyla bir ileri bir geri...

Şahsen ben çok yorgunum

Devam etmek isteyen arkadaşlara ( herkesi kapsıyor bu 1. boyutta ya da 2. boyutta hatta 3 4 5 ara boyutlarda düşünenleri de) sabır diliyorum. En iyisi polemiğe girmemek, tartışmamak çünkü düşünceleri değiştirmek söz konusu değildir. Aslında zaten kimsenin de böyle bir amacı yoktur ama içinde umudu vardır. O umut değil midir ki bizleri yazmaya sevk eden.

Ama sonuç yok..Dolayısıyla birbirimizden alıntılar yapıp ama bak orası öyle değil, sen burayı nasıl görmezsin demekle bir yere varamıyoruz.

Varacağımızı da sanmıyorum artık. Çünkü sürekli başa dönüyoruz. Düşünce fırtınasına dönüşmüyor bu durum.

Daha çok sinirlenip, bir de üzerine hepimiz insanız ve duygularımız var bazen de kontrol edemiyoruz, yanlış sözler çıkabiliyor ağzımızdan..olay sarpa sarıyor.

En iyisi sadece anketi oylamak gibi geliyor bana.

Şahsi görüşümdür.

Saygılar.

Not: Alıntı yaptığım arkadaş tartışma amaçlı alıntılamadım senin yazını, sanırım tatışmaya yeni katıldın, sen de sinirlenme olay bundan ibaret diye özetledim. Bu bir döngü haline geldi.

Herkese iyi günler diliyorum.
 
durmadan ayetler konuyor,dinimizde kürtaj yok deniyor. bu ülkede müslüman olmayanlarda var. neden zorluyorsunuz bu kadar?

ben söyleyip görevi mi yapayımda... diyorlar. bu görev sana kim tarafından ne zaman verildi, sen neden bu misyonu üstlendin?

amacım asla tartışmak değil. 3 gündür tüm yazılanları okuyorum. tartışma çıkmadan paylaşmamız çok güzel
 

Tabiki müslüman olmayanlarda vardir.
Kimse kimsenin inancina karisamaz. Ayrica burada ben mesela neden kürtaja karsi oldugumu belirtmek icin yazdim ayet. Baska bir inanca sahip olanda kürtaji destekledigini ve neden destekledigini yazar bu kimseyi rahatsiz etmemeli.
Bu görev size kim tarafindan verildi diye sormussunuz bu sorunuza cevap vermek icin yaziyorum. ( Benimde yazinizda gecen bir cümlem var önceki yorumlarimda bu sebeple)
Böyle bir görev vardir burada dini konu konusulmasi yasak oldugu icin yazamiyorum, ayrica yazmakta istemiyorum ama özelden yazabilirim yada ufak bir arastirma ile bulabilirsiniz.
 
Sadece anket onaylamak fikrinize katılamayacagım maalesef.Bir konunun avantajlarını ve dezavantajlarını anlamadan öğrenmeden gözüm kapalı evet hayır demek mümkün değil. Diğer arkadaşımızda herkes müslümanmı sadece dinden bahsediyorsunuz demiş. Kürtaj sadece müslümanıkta günah değilki.Kürtaj Hinduizm, Budizm, Zerdüştlük'te Katoliklerde Musevilerde e yasak.
Tabii ki her ülkenin,ve dinin kendine göre birtakım kuralları var.Bizlerde genelde müslüman insanların yaşadığı bir ülke olduğunu düşünürsek konuya islam açısından bakmamızda son derece normaldir. İstatistik olarak bakarsak

Bir bebeğin gelişim süresini incelersek:

22. günde: Kalp atmaya başlar. (Hamileliğin kesinleşmesi için en az 1 ay geçmesi gerekir ve dolayısıyla bir kadının hamileliği anlaşıldığında yani adeti 5-6 gün geçtiğinde bebeğin kalbi atmaya başlamıştır.)

24-25. gün: Göz ve kulakla ilgili ilk oluşumlar, kol ve bacak tomurcukları oluşur.

30. gün: Gözdeki lens gelişmiştir.

36-42. gün: El ve ayak parmaklarını ayıran dokular ve dış kulak taslağı oluşur.

43-49. gün: Meme uçları, göz kapakları, üst dudak oluşmuştur. Anne hissetmese de bebek kıpırdamaya başlamıştır. EEG ile beyin dalgaları tespit edilir.

50-60. gün: Sinir sistemi oluşmuştur. Bebek ağrıyı ve acıyı hisseder. Kol ve bacakları uzamış, yüzü artık belirginleşmiştir. Kalp elektrosu kaydedilebilir.

9. haftada: Dış genital organlar oluşur.

10. haftada: Tırnaklar, parmak izleri oluşur.

11. haftada: Ultrasonda bebek parmağını emerken izlenebilir. Tat alma duyusu gelişmiştir.

12. haftada: Dış genital organlar tamamen belirginleşmiştir. Bebeğe iğne batırıldığında ağrıyla irkildiği, sinyal sesinden sonra iğne batırıldığında ve bu birkaç kez tekrarlandığında artık sinyal sesinden sonra iğne olmaksızın irkildiği, dolayısıyla bebeğin öğrenme duygusunun geliştiği ispatlanmıştır.

Yasalara göre karı koca imza atarsa, 10 hafta (2,5 aylık) oluncaya kadar kürtaj yaptırabilirler. Avrupa ülkelerinde 10 hafta süresi Türkiye ve Slovenya'da var. Tecavüzle gebe kalan kadınlar, 20 haftaya kadar bebeği aldırabiliyor. On hafta dediğimiz şey çocuğun 2,5 aylık olup, kolunun, bacağının oluştuğu; kalp, kafa ve gövdesinin ayrıldığı evreye gelmesi demek.


Ülkemizde yapılan kürtajların yaş gruplarına göre dağılımı ise şöyle:

*15-19 yaş %6

*20-24 yaş %7

*25-29 yaş arası %20

*30-34 yaş arası %27

*35-44 yaş arası % 38

*45-49 yaş arası %42

Kürtaj yaptırmanın sağlık açısından riskleri nedir?

Kürtaj bir cerrahi müdahaledir. Rahimin içine aletle giriyorsunuz, rahimin delinme riski olabilir, ciddi kanamalar olabilir. Rahim hekim tarafından çok kazınırsa ya da kişi 5-6 kere kürtaj geçirirse ilerde kısırlığa yol açabilir. Mikrop kaparsa yapışıklık ve kısırlığa yol açabilir. Büyük gebeliklerin kürtajında anestezi de kullanılabilir. Buna bağlı tehlikeli tablolarla da karşılaşılabilir.

Kürtaj sonu anne psikolojisi

Kürtaj yaptırdığı için başına gelen kötü olayları kürtaja bağlayarak vicdan azabı çeken hanımlar var. Yapılan çalışmalarda kürtaj sonrası % 45 oranında hanım psikolojik travma yaşıyormuş. Annenin psikolojik olarak vicdan azabı çekmemesi, rüyasında o bebeği görmemesi, pişman olmaması için karı koca 3 kere 5 kere düşünüp sonra karar vermeleri lazım. Kürtaj sonrası kötü rüyalar gören, başına gelen her kötü olayı kürtaja bağlayan hastalar var

Türkiyede Kürtaj

Yılda 1 milyon 900 bin gebelik oluşuyor. Bunun 550 bini istenmeyen gebelik olup, 350 bini kürtaj ile sonlandırılıyor. Kürtaj oranının en yüksek olduğu bölge % 31 ile Batı Anadolu, en düşük olduğu bölge ise %18 ile Doğu Anadolu. Yerleşim yeri de gebeliğe son verme davranışını etkiliyor. Kürtaj oranı kentsel alanda %30 iken kırsal bölgede %20'ye düşüyor.

Ülkemizde %18 oranında kadın, en az 1 kez kürtaj yaptırmış.Türkiye'de kürtaj yaşı 14'e düşmüş.

Benim buradan çıkardığım sonuç kürtaj korunma yöntemi değil kurtulma yöntemidir.İstemiyorsan binbir çeşit korunma yöntemi var deniyceksin dikkat etceksin yok yine hamile kalmışsan bakamayacak durumdaysan dünyaya getirip hergün öldürmektense günahını vebalini çekip kurtulacaksın.
 
Son düzenleme:
Siyasi anlamda, sekülerizm din ve devletin ayrılmasıdır ki bu din ve devletin birleşmesi olan teokrasinin zıttıdır.

Felsefi bir açıdan, sekülerizm devletlerin dogmatik bir inanç değil de nedensellik ve deneysellik üzerine kurulu olduğu, somut ve bilimsel temellere dayandığı kavramı ve düzenidir.

Modern zamanlarda, genel kanı insanların özgürlük ve eşitlik ideallerinin yasa ile korunduğu bir siyasi sistemin kralın veya ruhban sınıfının dinî dogma, istek ve kuralları merkez alan ilahi hak ve yargılarından oluşan bir siyasi sistemden daha üstün olduğu yönündedir.



Sekülerizmin bir başka tanımı da; dinin bir toplumun kamusal mesele ve işlerine karışmaması ve bunlarla bütünleşmemesini savunan ve belirten düşüncedir.

Sıklıkla Avrupa'daki Aydınlanma hareketiyle ilişkilendirilen sekülerizm, Batı toplumu ve siyasi gelişimi açısından çok önemli bir yere sahiptir. ABD'deki kilise ve devletin ayrımı ve Fransa'daki laiklik (laïcité), pratik anlamda olmasa da prensip bakımından büyük oranda sekülerizm kaynaklıdır.


Ayrıca, sekülerizm din ve doğaüstü inançların dünyayı anlamak ve günlük hayat için temel teşkil etmediğini savunan sosyal ideoloji olarak da tanımlanmıştır. Seküler kavramının diğer kullanımları ve sekülerizmin barındırdığı terminoloji hakkında daha detaylı bilgi için sekülerlik maddesine bakabilirsiniz.

Sekülerizm, seküler formların (siyasi, toplumsal veya felsefi) savunulması ve ortaya konmasına verilen isim olarak da kullanılmıştır. Sekülerizm hakkındaki genel bir yargı da ateizme denk tutulmasıdır ki bu yanlıştır. Aslında birçok seküler birey, bireysel anlamda kendilerini dindar saymaktadırlar. Ateizm tanrının varlığını sorgularken, sekülerizm dinî otoritenin dünyevi işlerde yargıç olup olamayacağını sorgular.

Sekülerizm siyasi, felsefi ve toplumsal alanlara nüfuz ettiği için birçok farklı olgu ve kavramda bulunmaktadır. Sekülerizmin özü nedeniyle nüfuz ettiği farklı kavramların bir kısmı bu maddede incelenmiştir. Etik hukuk ve haklar bunlara örnek olarak verilebilir.


Kavramı felsefi açıdan tanımlayanlara göre laiklik “insana, insan aklına, beşerin ebedi tekamülüne iman getirmektir.” Buna göre, laik devletin dine karşı oluşu ile tarafsız olması arasında bir fark görmeyenler, dinle ilgisi olmayan anlamının hepsini dinsizlik olarak tanımlamışlardır. Bazı düşünürler insan eylemlerini dinli, dinsiz, dindışı şeklinde üçe ayırmışlar, buna örnek olarak ibadet etmeyi dinli, dindarları hor görmeyi dinsiz, yürümek konuşmak gibi eylemleri dindışı olarak görmüşlerdir.

Siyasi anlamı üzerindeki tartışmalarda ise laiklik, liberalizmin dini kaynağı sayılır ve siyasi kudretin dini kudretten ayrılmasını ifade eder. Teokratik devletten demokrasiye geçerken devlet otoritesiyle din otoritesi sınırlandırılmış, laiklik klasik demokrasinin gerekliliğinin bir icabı olmuştur. Buna göre kavram, çağdaşlaşma ve insan hakları ile yakın bağlantılıdır.

Hukuki tanımlara göreyse en yaygın tanım, devlet ile din işlerinin ayrılmasıdır'. Devlet, bir dine inanıp inanmama meselesini özel bir problem sayar, fertlerinin sadece maddi yönüyle ilgilenir, kendisi devlet olarak hiçbir dini taşımaz, hiçbir dini ayine iştirak etmez, fakat fertlerin her türlü dini serbestliklerini kabul eder. Devlet, dini esaslara dayanan kanunlar yapamayacağı gibi, bütün dinlere eşit mesafede durur ve hiçbir şekilde dinlerin ibadet hüküm ve kurallarına müdahale edemez. Bununla birlikte dinlerin düzenini bozacak davranışlarını da önlemekle yükümlüdür.


Vikipedi'den alıntıdır.

Kısacası, kimimiz ateistiz, kimimiz dindar, kimimiz muhafazakar, kimiz inançlıyız, kimimiz sadece Allah'ın varlığına inanır ama kalanı ve kitaplar bir sorgu yumağıdır, kimimiz bunun tartışılmasını bile yanlış buluruz, kimimiz tamamen reddederiz.

ANCAK Olaya bakış açılarımızda farklılık yaratan nokta sanıyorum burasıdır.

Herkesin bu konunun neresinde durduğu da ayrı bir tartışma konusu olduğundan,

Gelin aynı noktalarda dönüp dolaşmadan bu konuya HOŞÇAKAL diyelim...

Herkese iyi günler.
 

islam eğer hoş görü diniyse, bu yapılan ne? beni yaratıcım yargılar... evet belirli kurallar var,ona uyup uymamakta bana kalmıış

işte anlaşamadığımız nokta bu.... dini kuralllarla devlet yönetilmez. kimse kalkıp ee ama din bu günah diyemez

insan hakkı her şeyin üstündedir çünkü
 
öncelikle belirteyim evli değilim ama konuya yorum yapmak istedim bende.
siyasetçilerin herşeye el atmasını anlayamıyorum.
her kadın anne olmayı ister, arzular.
ama aynı zamanda çocuğunun iyi şartlarda yetişmesini ister.
eğer anne çocuğunu doğurup çöp konteynırına atacaksa, bir yere bırakacaksa, dövecekse, sevmeyecekse, eşinin iyi bir baba olacağına inanmıyorsa aldırsın daha iyi.
haberlerde izlediklerimiz hikaye değil. baba evladını duvardan duvara atarak dövmüş şimdi böyle birinden hamile kalıp o çocuğu doğurmalı mı?
hayat toz pembe değil ne yazik ki. elbette herkes ister çocuğunu doğurup kucağına almayı ama eğer şartlar uygun değilse kürtaj yapılmalıdır.
fakat keyfi sebeplerden dolayı çocuğu aldırmak isteyenler zaten anne değildir benim gözümde. bu da cinayettir zaten!
nasıl ki namazı herkes kılmıyorsa ve bunun yasa haline getirilmesi saçmaysa kürtajınki de bir o kadar saçma.
14-15 yaşındaki çocuklara tecavüz ediliyor ve hamile kalıyorlar. şimdi o çocuğu zorla doğurtmak olucak iş mi?
 

Elbette ki dini kurallarla devlet yönetilmiyor.
Suan dini kurallarla devlet yönetilse, cok cok farkli olurdu.
Demokrasi ile yönetiliyor.
Nedir demokrasi? Cogunlugun seciminin uygulandigi durumdur.
Sorarsin halka?
Ona göre koyarsin kanununu.
Bazi durumlar vardirki, azinligin hakkinin korunmasi icinde kanun konur.
Bazende kanun koyucu kendi arastirma, sorusturma ve toplanti sonucunda, halka sormaya gitmeden koyar kanunu.
Bu durumda yapilan nedir bilemem.
Ben burda devlet söyle yönetilsin, böyle yönetilsin demedim ki?
Iyice oyukun KENDI fikrimi yazdim.
Nedeni ile birlikte.
Sizde kendi fikrinizi söylersiniz ama kanun koyucu kanunu yinede koyar.
Neden?
Cünkü o yetki ona verilmistir.
Kim tarafindan, onu secen tarafindan.
Bunu istemiyenler ne yapacak?
Birdaha ki secimde secim hakkini kullanacak.
 

işaretlediğim yerlerin cevaplarını herkes biliyor. bize sorulmadan, bizim bedenimizle ilgili kararlar veriliyor. haklarımız elimizden

alınıyor. işte kanun koyucu çoğunlukla halka sormadan koyuyor kanunu

bunun da adı demokrasi oluyor. ilerisinden hemde

ben seçimlerde cevabımı verdim, hiçbir zamanda değişmeyecek bu, sonucun değişmediği gibi

her neyse, bu konu hakkında artık konuşmak istemiyorum
 

Iste secimlerde o kanun koyucuya, tekrar size sormadan kanun koyma yetkisinide veriyorsunuz.
Yani isterse takrar birdaha sorar ( Referandumla) istersede sormadan koyar.
Secimlerde demokratik ortamda yapildigi icin bu yönetim demokraik oluyor.
Söyle anlatayim. almanyada secimi kazanan Merkel hartz 4 diye bir kanun tasarisi hazirlatmaya basladi.
Herkes ayaklandi, itiraz etti ama yapacak birsey yok. Koydu kanununu.
Ona o yetkiyi secimlerde vermis halk.
Koyar kanununu ve evet demokrasidir bu.
Cünkü secimlerle gelmistir.
Neyse bosverin.
 
kişisel fikrim kürtaja karşı olmak yönünde en azından daha kısıtlı olabilirdi...gördüğüm kadarıyla insanlar bunu doğum kontrol yöntemi olarak kullanılıyor kadın doğum stajında görmüştüm...fakat bununla ilgili hazırlanan yasanın samimiyetine de inanmıyorum....ustalıkdöneminin ustalık manevraları öyle olmasaydı kadın bedenindeki doğmamış çocukları düşündükleri kadar doğmuşları da düşünürlerdi ....ben acil serviste açlıktan ölmek üzere olarak getirilmiş bebekler gördüm........gündem değiştirme aparatı
 
Son düzenleme:

Nerelere gitmişsiniz inanamadım.

2 doğum yaptım ikisinin de cinsiyeti 16 haftalıkken belli oldu.

Ben hiç cinsiyeti kız diye aldırılan bebek görmedim,zaten 15-16 haftalık bebeği aldırmak şu andada yasak.

Eğer siz şahit olup ta şikayet etmediyseniz o çok karşı olduğunuz suça ortak olmuşsunuz.
 


Hartz 4 düzenlemesi,ekonomiyle alakalı bir karardır.Kürtaj yasağı ile kıyaslanamaz.

Almanya tarihinde kürtaj yasağının Hitler döneminde olduğunu düşünürsek,demokrasi ile alakası olmadığı açıkça görülür.
 

Arkadaşa da yazdım ,yeniliyorum,

Ülkemizde bebek cinsiyeti en erken 15-16 haftalıkken belli oluyor,ve bu büyüklükte bebeği almak zaten yasak.

Bunu yapan birilerini tanıyorsanız lütfen şikayet edin,

Zaten yasak olan birşeyin yanlış olduğunu savunmanız niye? bende bunu anlamadım.
 
Son düzenleme:

Tamam biliyorum, anlattiklariniz karsidakinin anladigi kadardir.
Ama burada baska türlü anlayacak bir sey yok ki.
Alintiladiginiz yorumumdaa bahsedilen nedir?
KAnun koyucunun, nasil kanun koydugu.
Hartz 4 buna bir örnektir sadece.
Yani burada ki örnegi alip Kürtajla bagdastirmaniz cok garip.
Örnek kanun koyucunun kanun koyma hakki ve nasil hareket ettigini anlatmak icin anlatabildim mi?
Kanun koyucu ister yeme icme olsun ister spor olsun ister ekonomi olsun ister kürtaj olsun ne olursa olsun.
Koymak istedigi kanunu koyma hakki var.
Isvecte kanun koyucu sokakta, disarda icki icmeyi yasaklamistir.
Bu özgürlük kisitlamasi midir? Evet. Ama kanun koyucu, sakincali oldugunu düsünüp yasaklayabiliyor?
Anlatabiliyomuyum.?
Konu kanun koyucunun nasil kanun koydugu.
 

Kürtaj yasagi geldigi zaman, yinede kürtaj yapan/ yaptiran olacagi gibi kürtaj SINIRINI gecen gebeliklerde de kürtaj yaptiran az degil.
Sadece bu degil bircok sebeple aldiran oldugunu duyuyorum/duyuyoruz ama jinekolok olmadigim icin bizzat sahit olmadim.
Olsaydim ve sikayet etseydim bile birsey degismezdi, ispat gerekir.
 
Simdi anlamadigim bir konu daha var bebegimin 4 haftalik olup olmadigina nasil karar verilecek her ay regl tarihim kayit altina mi alinicak yoksa usg sonrasi mi karar verilecek

regl tarihim kayit altina alinacaksa her ay 1 hafta gec soylerim bunu herkes yapabilir

usg sonucu karar verilecekse dogmak uzere olan cocugumu aldirma karari vermis olsaydim ilk usgde 4+5 olmasi gereken zamanda 5+6 cikmisti 1+1 gun ondeydi

bu nasil anlasilacak ben bunu cozebilmis degilim...
 


Evet anlatılanlar,karşıdakinin anladığı kadardır.Sizin de kürtaj yasağından anladığınız farklı sanırım.

Ben sizin sözlerinizi gayet iyi anladım.Konumuz kürtaj olduğuna göre,kürtajla bağdaştırmam çok normal.

Keşke 2. cümleme de cevap verseydiniz.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…