Bebeklerimiz Nasıl Büyüyorlar ?

  • Konu Sahibi Konu Sahibi febi
  • Başlangıç Tarihi Başlangıç Tarihi
siboş saol ciciş ama 3 e kadar saysa yetecek .. hiç oralı değil...

eeeee yeni arkidişler nerelerdesinizzzzzzzzz????????
 

cnm oyun halısı için erken bence biraz daha beklemelisin .. seninki kadarken bizim tek derdimiz yemek yemeleriydi.. temmuz anneleri bugün bebişlere ne yedirdinizde çok faydalı paylaşımlar oldu .. orayı da incelemeni tavsiye ederim ..
 


Canım senin bebişin henüz küçük ama bişey yapmayacaksınız anlama gelmiyor.Bu aydaki bebeğinin gelişimi desteklemk için en etkili yolu bol bol niniler ve şarkılar söylemek.Belki sesinizi beğenmiyorsunuz ama inanin bebeğin için sizin sesinizden daha güzeli yokturBebek Şuan hem kendi hem annenin vucudunu tanımak ister.Al onun elini kendi elinin uzerine koy ve ona göster konuş onunla ellerle ilgili bişeyler anlat öp onlar burnunla dokun gülümse.BU şekilde bebğine birçok şey tanıtmış olursun ve en önemli şey onu çok sevdiğini ona hayran kaldığını anlatmış olursun.
Başka yapabileceğin şey farklı kumaşları dokunmak,tek komaş olmasın poşetler,plastik oyuncaklar,yumuşak oyuncaklar.
Kırılmayan ayna alın bebeğiniz kucağındayken aynıyı da karşısına koyun ve karşıdaki bebekle tanışsın:))))))))
büyk aynı da kullanabilirsiniz o zamn 2 nizi de görsün siz onu öperken görsün ve öptüğünüz söyleyin.Burnunu dokunun ,yanakları,başına okşayin.
Başka 2 kapta su doldurun bir kapta su oda sıcaklığında olsun diyeri ise banyosunda kullandığınız su derejesi olsun.İlk önce soğuk suya elini sokun soğuk diye anlatın.Dikkatini çekmek için ve daha kalıcı olsun diye soğuk kelimesinin yanına ona bağlayıcak br ses çıkartın.uuuu soğuk gibi:))))))))))
sonra aynı şekilde sıcak suyla tekrarlayın bu sefer sıcak kelimesi için başka bir ses uyudurmanız gerk,genelde uf deriz.
bunu birkaç hafta uygulandıktan sonra şunu deneyebilirsiniz 1 eli soğuk suya diyer elli ise sicak suda koyun bu şekilde iki su arasındaki farkı daha iyi anlamış olcaktır.


Şimdilik aklıma gelen bunlar canım.Aklıma geldikçe tekrar yazarım.Daha geçen sene biz de bu kadar küçüktük ama artık birçok şey unutmuşum(((((((((((
 
evet canım haklısın henüz erken ama ben aklımdayken şimdiden almak istiyodum

süpersin valla canım
valla benim bebek ikinci ama galiba halen öğrenek bişilerimiz varmış
yüreğine emeğine sağlık canım
takipteyim sizisengözlerimebaksanab
 
Teşekürler canım..insan hayat boyunca yeni şeyler öğrenir.Bizim bir ata sözü var ...Yaşlıya sorma yaşayana (çekene) sor.Yani bir insan daaha yaşlı olabilir ama bunu senden daha çok bilir anlam gelmez.elik biz gençiz ama yaşlılarımıza öğretecek şeyleri var.
 
Bugün sanberk 18 aylık ldu..her ay gibi özel bir şey yapmak istedik.Oyuncak trenimizi aldık ve eminünü tren istasyona gittik...Ay büyük trenleri görünce çok çok şaşırdı çok heycanlyıdı....ılk defa bu kadar heycanlı gördüm....Bu da beni çok mutlu etti...Bı kendi oyuncağına baktı bi büyk trenlere baktı tuf tuf tuf (çuf) hep bağırdı....bi de gülüşünü duymalıydınız gülüyor heycandan da elinle ağızını kapatıyordu(bunu heycanlı olunca,çok neşeli ounca yapar)
Onu bu kadar heycanlı görünce babasıyla biz de çocuk gibi heycanladık.O anda dünyada bizim kadar mutlu insanlar yoktu herhalde:)))))))))))
SUltanahmette herzamn gitiğimiz cafeye gittik ordaki garsonlarla bizimki dost oldu...e çikolata veriyorlarsa ben de olurum:)) ıkimiz dans ettik sonra babamızı da davet ettik ama kıskançlık daha büyüktü ve babamızı kovduk..o otursun en iyisi:)))))))))))))))

Sonraki yer vapur iskelesine gittik vapurlara uzun seyrettik tren kadar heycan vereci olmasalar da yine çok çok memnun olduk...Aslında binecektik boğaz turunu yapacaktık ama hava bozuldu ve tek vapurlara bakmakla kaldık.Neyse daha güzel günleri bekleyecez:)))))))))

Sevgililer gününüz kutlu olsun.Tüm teyzoşlara kocaman öpücük Sanberkten.opuyorumnanaktan
 
Çocuklarımıza Duyguları Öğretmek (I)


Duygularımız insan olmanın en önemli ve keyifli yanlarından biri. Duygularımızın ne kadar farkında olup, onları ne kadar benimseyip, kendimize ait hissedebilirsek ve başkalarıyla ne kadar paylaşabilirsek, onların ve insan olmanın o kadar keyfine varabiliriz. Peki çocuklar kendi duygularının ne kadar farkında? Psikolog Bihter Mutlu Gencer, çocuklarınıza duygularını öğretmenin yollarını 2 bölüm halinde yayınlanacak yazımızda anlatıyor.

Duygularımız insan olmanın en önemli ve keyifli yanlarından biri. Duygularımızın ne kadar farkında olup, onları ne kadar benimseyip, kendimize ait hissedebilirsek ve başkalarıyla ne kadar paylaşabilirsek, onların ve insan olmanın o kadar keyfine varabiliriz. Bu sayede, insanlarla daha kolay ve etkili iletişim kurabiliriz, aile içi ilişkilerimiz, arkadaşlık ilişkilerimiz zenginlik ve samimiyet kazanır, dolayısıyla daha mutlu ve anlamlı bir yaşam sürdürebiliriz. Çocuklarımızın duygularının farkında olmayı ve uygun iletişim kurabilmeleri biz anne babaların onları doğru yönlendirmesine bağlıdır. Peki duygularımız davranışlarımızı nasıl yönlendirir? Bihter Mutlu bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Davranışlarımız şekillenirken şu yolu izler: Duyu organlarımız yani görmek, duymak, dokunmak, tatmak ve koklamak aracılığıyla dış dünyadan bilgi toplarız. Daha sonra bu duyularımızı yorumlayarak ne anlama geldiğini anlarız. Bu anlamlar bizde bazı duygular uyandırır ve sonuç olarak nasıl davranmamız gerektiğine karar veririz. Duygularımız yorumladığımız duyularımıza karşı verdiğimiz tamamen otomatik ve spontan (doğal) tepkilerdir. Fakat davranışlarımız düşünerek ve kararlı yaptığımız tepkilerdir. Duyu organlarımızdan davranışlarımıza giden yolda “niyetlerimiz” önemli bir rol oynar. Niyetlerimiz bizi nasıl davranmak istediğimize yönlendirir. Hissettiğimiz kızgınlık karşısında niyetimiz karşımızdakiyle kavga etmek ve onu incitmekse ise ona göre davranırız, sesimizi yükseltiriz, karşımızdakini kışkırtacak şekilde konuşuruz; ama niyetimiz işbirliği içinde olmak ise kızgınlığımızı sakin sözlerle ifade edip daha yapıcı şekilde davranırız. Çocuğumuza kızgınlık hissettiğimiz zaman niyetimiz ondan hıncımızı çıkarmaksa onu yargılayarak konuşmayı belki de aşağılamayı seçebiliriz; fakat onun “duyguların kontrol edilebilir” olduğunu öğrenerek yetişmesi niyetindeysek kızgınlığımızı sözel olarak nasıl anlatabileceğimizi ona gösterme yolunu da seçebiliriz.”

Duygularımızı paylaşmazsak...

Duygularımız özür dilemek veya nedenini açıklamak zorunda olduğumuz şeyler değil. Sadece çok basitçe insan olduğumuz için sahip olduğumuz şeyler. Bihter Mutlu şöyle diyor: “Özellikle olumsuz duygularımızı içimizde tutarak kontrol edemeyiz. Yoklarmış gibi davranarak veya onlara karşı savaşarak ta onları kontrol edemeyiz. Ancak onların farkında olup, onları kabul edip, benimseyip, sorumluluğunu alıp, duygularımıza yön verip, uygun şekilde ortaya koyduğumuz zaman onları kontrol edebiliriz. Duygular biz onları bir şekilde ortaya çıkarıp bitirene kadar içimizde kalmaya devam eder. Örneğin “üzüntü” ağlayıp rahatladığımızda veya anlayışlı bir arkadaşımızla konuşup söze döküldüğünde biter. Hiç belli etmeden yüzümüzde gülümseyen bir maskeyle ortalıkta dolaşmak üzüntüyü bitirmez. Eğer duygularımızı belli etmeyi reddedersek onlar bizi kontrol etmeye başlar. Eğer üzüntüyü içimizde tutuyorsak, er geç bizi üzen herşeyden kaçınmaya başlarız. Hatta üzülen arkadaşlarımıza da kızmaya başlarız. Böylece bütün hayatımızı üzüntüden kaçmak üzere düzenlemeye başlarız, böyle davranmazsak kendi üzüntümüzün ortaya çıkıp kontrolü kaybedeceğimizden korkarız.”

Çocuklarınızın Duygularını İfade Etmesine İzin Verin

Duygularımızı bastırmak veya inkar etmek iç çatışmalara ve dolayısıyla ilişkilerimizde problem yaşamamıza neden olur. Biz yetişkinler duygularımızın farkında olup, onları kabul edip, uygun şekillerde ilişkilerimize yansıtabilirsek çocuklarımıza da iyi birer model olabiliriz. Duyguların rahatlıkla konuşulabildiği, çocuğun duygularını söze dökebilmesini teşvik eden bir aile ortamında yetişen bir çocuk kendi kişiliğinin, olaylar karşısında hissettiği şeylerin, hoşuna giden ve gitmeyen şeylerin, yapabileceklerinin ve yapamayacaklarının yani kendi sınırlarının farkında olur ve özgüveni gelişir. Bütün anne babalar elbetteki özgüvenli çocuklar yetiştirmek isterler. Onları kötülüklerden korumak isterler. Dolayısıyla kötü ve olumsuz duygulardan da korumak isterler. Keşke çocuklarımızı hep anne karnında tutabilsek ve onları orda tüm kötülüklerden ve kötü duygulardan koruyabilsek... Elbetteki bu imkansız. Bihter Mutlu, “Olumsuz duygular yokmuş gibi davranarak, çocuğumuz da eğer biz söylemezsek hiç öğrenmez veya hissetmez diye birşey söz konusu olamaz. Fakat toplumdaki genel eğilim böyle olduğu için anne babalar da öyle davranmak durumunda hissederler.” Diyerek bir uyarıda bulunuyor: “Çocuğumuzun da “iyi yetişmesini, olumsuz duyguların sahibi olmasını” istemeyiz. Hiç üzülmesin, kızmasın, kıskanmasın isteriz. “Bizim çocuklarımız kıskançlık nedir bilmezler, birbirlerini hiç kıskanmazlar” deriz. Sanki kıskançlık tamamen insani bir duygu değilmiş de kimse hissetmezmiş veya “hiç kıskanmaz” dersek çocuğumuz böyle bir duyguya sahip olmazmış gibi... Bu şekilde davranmak aslında oldukça tehlikeli bir durumdur. Bir süre sonra çocuğumuz bütün olumsuz duygularını reddetmeye başlayabilir. Bu duyguları yokmuş gibi davranmaya başlar. Olumsuz duyguların sorumluluğunu hissetmez ve bunlardan hep başkalarının sorumlu olduğunu düşünür. Örneğin arkadaşını kıskanan bir çocuk kıskançlığını dile getirip te bunu annesiyle paylaşamazsa, kıskandığı arkadaşını birşeyler bulup hep suçlamaya başlar. Böylece arkadaşıyla arası bozulur. Oysaki bu duygunun farkında olan bir çocuk bunu annesiyle paylaşıp rahatlayabilir ve daha sonra içinde hissettiği şeyin nedenini anlayıp, arkadaşını olur olmaz sebeplerle suçlamayı bırakır. Başka bir örnekte, arkadaşının tiyatroda başrol almasını kıskanan bir çocuk eğer bu duygusunun farkında olamazsa, bu güçlü duyguyla bir şekilde başa çıkabilmek için “zaten ben o rolde hiç olmak istemezdim” diyerek rasyonalize edebilir. Olumsuz duygularını sahiplenmeyen bir çocuk yetişkin olduğunda bile buna devam eder ve sadece “iyi ben”in varolduğunu düşünür. Kötü ve olumsuz duyguların kendine ait olmadığını düşünmeye devam eder. Dolayısıyla hem kendini ve tabiki başkalarını da iyi ve kötü yönleriyle “sadece insan oldukları” gerçeğiyle kabul etmekte zorlanır. Böylece iç çatışmalar yaşayabilir, sağlıklı ilişkiler sürdürmekte zorlanır. Hatta bu durum kişilik bölünmelerine kadar varabilir.”

Toplumda olumsuz olan duygular fazla kabul görmediği için ve olumlu duygular daha fazla kabul gördüğü ve takdir edildiği için, olumlu duygular daha fazla paylaşılır, çoğu zaman olumsuz olanlar yokmuş gibi davranılır. Kişiler olumsuz duyguların farkında olmazsa, onları incitemez diye düşünür. Oysa duygular olumsuz olsa da vardırlar ve tamamen insanidirler ve onlara sahip olmak tamamen normaldir. Duyguları göstermemek ve duyguların iletişimine kapalı olmak hem fiziksel hem de psikolojik olarak sağlıksızdır. Bir çok psikosomatik (psikolojik kökenli fiziksel rahatsızlıklar) hastalığın altında üstü kapatılmış duygular bulunmaktadır.

Önümüzdeki hafta yayınlanacak olan “Çocuklarımıza Duyguları Öğretmek II” adlı makalede konuya devam edilecek ve örnekler sunulacaktır.

Bihter Mutlu Gencer
Psikolog ve Özel Eğitim Uzmanı
ELELE Çocuk ve Aile Psikolojik Danışmanlık, Gelişim ve Eğitim Merkezi
 
Aşırı Korumacı Ebeveyn Olmak

Anne babalar çocuklarını gelebilecek bütün kötülüklerden korumak, yanlış yaptırmamak adına onların hayatlarını kontrol etme ihtiyacı duyarlar. Çocuklarının yaşamda karşılaşacağı bir çok deneyimi yaşayıp, hatalarından ders almalarını engellerler. Çocuklarının hayatlarını ‘kolay etmek’ adına, onların hayatlarını kendilerine göre düzenlerler. Peki bu doğru mu? Yanıtı bu yazıda…




Aşırı Korumacı Ebeveyn Olmak

Çocuklar ilk doğduklarında o kadar kırılgan ve küçük görünürler ki, onları bu ‘büyük ve acımasız’ dünyaya getirmelerini sorumluluğu olarak onları gelebilecek bütün kötülüklerden korumada kendilerini sorumlu hissederler. Fakat bu sorumluluğun sınırlarının çizilmesi, çocuğun ruh sağlığının gelişimi açısından çok önemlidir. Fazla korumacı ve kontrolcü olan aileler farkına varmadan çocuklarını aslında ilerideki tehlikelere son derece açık bir biçimde yetiştirirler çünkü onlara hayatta öğrenebilecekleri en önemli şeylerden birini öğretmezler: hata yapmayı ve hatalarından ders almayı.

Fazla korumacı ebeveynler genellikle çocuk büyütme ile ilgili yanlış inançlar beslerler. Çoğunun ‘iyi ebeveynlik’ olarak algıladıkları aslında fazla korumacılığın belirtileridir. Bu inançlardan bazıları şunlardır; ‘Çocuklarımı kontrol etmeliyim’, ‘Ben çocuklarımdan üstünüm’, ‘Mükemmel bir ebeveyn olmalıyım’, ‘Çocuklarım benden daha önemli’.

Anne babalar çocuklarını gelebilecek bütün kötülüklerden korumak, yanlış yaptırmamak adına onların hayatlarını kontrol etme ihtiyacı duyarlar. Çocuklarının yaşamda karşılaşacağı bir çok deneyimi yaşayıp, hatalarından ders almalarını engellerler. Çocuklarının hayatlarını ‘kolay etmek’ adına, onların hayatlarını kendilerine göre düzenlerler. Çocuğunu kontrol etme ihtiyacı, ebeveyn çocuk ilişkisini büyük ölçüde zedeler çünkü çocuk iki şekilde tepki verir; ya karşı gelir ya da itaat eder. Karşı gelen çocuk ile ebeveyn arasında hiç bitmeyen bir sürtüşme başlar. ıtaat eden çocuk ise öfkesini içine atar ve bu öfke ileri de kendine güvensizlik, kaygı ve depresyon şeklinde kendini gösterebilir.

Elbette ebeveynler çocuklarından hayat deneyimi olarak üstündür ve bu onların karşılaşılabilecek olasılıklar hakkında daha bilgili olmalarını sağlar. Fakat zaman geçtikçe ve çocukları büyüdükçe, onlar da belli hayat deneyimleri kazanırlar ve kendi kendilerine bir çok açıdan, hem maddi hem manevi olarak, yetecek duruma gelirler. Bu zaman geldiğinde anne ve babaların çocuklarının bu yeterliliğine saygı duyması gerekir. Örneğin, çocuğu çalışmaya başlayan bir ailenin çocuklarının bazı masraflarını üstlenmesini beklemeleri gerekir. Çocukları kendi maaşını kazanıyorken bile, mutfak, kıyafet alışverişini yapan, onu seyahatlere gönderen aileler çocuklarını kendi parasını idare etmeyi öğrenmekten ve kendi kazandığı parayı harcama zevkinden mahrum hale getirirler.

Her ebeveynin gönlünde ‘mükemmel ebeveyn olma’ hayali yatar. Bu her ne kadar son derece masum bir istekmiş gibi görünse de, aslında ebeveynin kendisini ve çocuğunu mutsuz etmekte birebirdir. Öncelikle unutulmamalıdır ki, ebeveynler de insandır. Ve hiç kimse mükemmel değildir. Çocuğu hiçbir fırsattan mahrum etmemek ve mükemmel çocuk yetiştirmek adına çocuğunu istemediği halde çeşitli aktivitelere sürüklemek, kapasitesi olup olmadığını bilmeden sınavlarda sürekli 5 almasını beklemek, etraftaki insanların ne düşündüğüne çocuğunuzun mutluluğundan daha çok önem vermek doğru değildir. Unutulmamalıdır ki önemli olan çocuğunuzun mutlu olması ve kendi kendine yetebilmesidir. Bir ebeveyni ‘iyi’ yapan budur.

Fazla korumacı ebeveynler, çocuklarının onlardan daha önemli olduğunu dolayısıyla onların ne olursa olsun her türlü isteklerini yerine getirmeleri ve onlara asla hayır dememeleri gerektiği düşünürler. Fakat unutulmamalıdır ki, hayat her zaman böyle değildir. Çocuk başkalarının haklarına saygı duymayı öğrenmelidir çünkü hayat ortak paylaşımı ve anlayışı gerektiren bir süreçtir. Çocuğunun her dediğine ‘evet’ diyen ana baba, sınırları olmayan ve ben merkezci bir çocuk yetiştirir.

Psikolog Senem Zeytinoğlu
Nisan Psikolojik Danışmanlık Merkezi
 
Duygusal Ve Sosyal Gelişimde Oyunun Rolü

Çocuk oyunda araştırır keşfeder ve öğrenir. Başkalarıyla bir araya gelir ve akranlarıyla ilişki kurar. Aynı zamanda korkularından, kaygılarından ve saldırganlık duygularından arınma olanağı bulur. Doğaçlama sosyo - dramatik oyunlar, hayal gücünü, üretkenliğini ve akıl yürütmeyi destekler. Oyun toplumsal davranışları pekiştirme aracı olarak da işlev görür. Sağlıklı çocuklar uygun ortamlarda daha çok oyun oynamaya yönelirler.


Pediatride Son Gelişmeler > Duygusal Ve Sosyal Gelişimde Oyunun Rolü


Duygusal ve Sosyal Gelişim

Sosyal Oyun Gelişimi

Çocuklar Neden Oyun Oynarlar?

Grup Oyunlarında Benlik Kavramının Gelişimi

Sosyal Kavramların Oyun Ortamında Kazanımı

Sosyo-Dramatik Oyun

Sosyal Gelişim ve Sosyo-Dramatik Oyun

Sembolik ve Dramatik Oyunlarda Görülen Konuşma Türleri

Dramatik Oyunu Planlama
1. Duygusal Ve Sosyal Gelişimde Oyunun Rolü
Oyun, doğumdan sonra çocuğun beden uzuvlarını hareket ettirmesiyle başlayıp bunların koordinasyonu ile çeşitlilik kazanır. Bebek eliyle yakaladığı bir nesneyi ağzına götürür, yere vurur, ve nesnenin çıkardığı sese tepki gösterir. Bu davranışlar farklı nesnelerle tekrarlanır. Sosyal bağlamda bebeğin anne ile olan ilişkisi ise zamanla bakışmaktan gülümsemeye, sesler çıkarmaya, oyunsu mimiklere, sallanmaya ve zıplamaya dönüşür. Bebek bakıcısına güven duyduğu sürece oyunsu davranışlarını da geliştirecektir.

Çocuk oyunda araştırır keşfeder ve öğrenir. Başkalarıyla bir araya gelir ve akranlarıyla ilişki kurar. Aynı zamanda korkularından, kaygılarından ve saldırganlık duygularından arınma olanağı bulur. Doğaçlama sosyo - dramatik oyunlar, hayal gücünü, üretkenliğini ve akıl yürütmeyi destekler. Oyun toplumsal davranışları pekiştirme aracı olarak da işlev görür. Sağlıklı çocuklar uygun ortamlarda daha çok oyun oynamaya yönelirler.
2. Sosyal Oyun Gelişimi

Çocuğun oyuna hazır olması, aile içindeki deneyimlerine ve içinde bulunduğu ortamlarla orantılıdır. Eğer çocuk ailede sevgi ve destek gördüyse, diğer yetişkinlerden saygı gördüyse ve çocuklarla oyun oynamışsa, başkalarıyla alışverişte bulunması oyun oynaması o denli kolaylaşacaktır. Eğer çocuk koşullu sevgi ve katı disiplinle eğitilmiş ise oyun ortamında mutlu olmak için dikkati üzerine çekmek isteyecek veya kabuğuna çekilip oyun dışı kalmayı tercih edecektir.
3. Çocuklar Neden Oyun Oynarlar?

Çocukların oyun oynamaları birçok nedenle açıklanabilir. Öncelikle keyif aldıkları için ve araştırma ve keşfetmeye ilgi duydukları için oynarlar. Örneğin; ilk dönemlerde bebek, elinin parmaklarını keşfedip onları hareket ettirmekten hoşlanır. Okul öncesi çocuğu, bir kaptan diğerine suyu boşaltıp onun akışını izler ve kaplarda suyun aldığı şekli gözlemler. Aynı zamanda çocuk yaptığı davranışı beceri kazanmak için defalarca tekrarlar. Çocuk oyunda problem çözmeyi de öğrenir.

4. Grup Oyunlarında Benlik Kavramının Gelişimi

Çocuk bir arkadaş grubuna üye olarak kendi hakkında bilmediği özelliklerini oyundaki deneyimleriyle öğrenir. Aile içindeki yerinden başka, yaşıtlarıyla birlikte olduğunda kendi benliği hakkında daha gerçekçi bir yapının farkında olacaktır. Yeteneklerini keşfedip, gruba ne gibi katkıları olduğunu sosyal ortamda görebilir. Bu şekilde güçlü ve zayıf yanlarını keşfeder, kabul görülme ve dışlanma gibi sosyal deneyimlerle karşı karşıya gelebilir.

5. Sosyal Kavramların Oyun Ortamında Kazanımı

Toplumun değerleri arasında olan ait olma kavramını grup içinde yaşayarak öğrenmek mümkün olur. Bazı şeylerin kendine ait olup bazılarının ise olmadığını çocuk sosyal etkileşim içinde kavrar.

a.Paylaşma

Paylaşma kavramını "ben ve diğerleri"nin aynı tür istek ve arzularını kabullenmeye başladığında anlayacaktır.

b. Sırasını bekleme

Oyun ortamında paylaşılan oyuncakların kimsenin özel malı olmadığı için kullanıldıktan sonra başkasına verilmesi ve istendiğinde tekrar alınabilmesi kavramı ortak malların paylaşımını mümkün kılar. Bir oyuncakla oynarken, örneğin bisiklete binme vb. sırasını bekleme, çocuğa her zaman o oyuncakla tekrar oynayabileceği düşüncesini aşılar.

c. Rekabet

Kurallar çerçevesinde oynan oyun çocuğun diğerleri ile rekabete girmesini sağlar. Haksız rekabet ve çocukları birbirleri ile kıyaslanma oyunda çocuğun olumsuz duygular geliştirmesine yol açar.

6. Sosyal Gelişim Ve Sosyo-Dramatik Oyun

Dramatik oyunların ortaya çıkışı çocuğun sosyal gelişimine bağlıdır. Bu süreçte çocukta belirli nitelikler kazanılmış olmalıdır.

*Sosyal yaşam hakkında Bilgi Edinme:

ınsanların sosyal yaşamdaki rolü, ilişkileri,bu rollerin nasıl uygulandığı ve ilişkilerin kişiyi nasıl etkilediğini öğrenir.

*Sosyal Ortamda Diğerleriyle ıletişim Kurma Becerisi

Rol dağılımında, kurguda ve davranışların gelişiminde uzlaşma.

Bu niteliklerin gelişimi sürecinde temsili oyunda çocukların bazı bilişsel gelişim aşamalarından geçtiği izlenir.

Kendinin dünyanın merkezi olduğu düşüncesinden uzaklaşması(18. aydan itibaren gelişmeye başlar).
Nesne ve olayları bağlam dışı kullanabilmek. (ıki yaş dolaylarında çocuklar somut nesnelerden sonra soyut sembolleri kullanmaya başlarlar ve nesneyi kavramlardan ayırma becerisini gösterme yoluna girerler).
*Kaynaştırma:

Birden fazla nesneyi veya davranışı daha karmaşık olaylar dizisi içinde kullanabilme

7. Sosyo-Dramatik Oyunlar

Dramatik oyunlarda çocuklar birkaç aksesuar yardımıyla müdahale edilmeden zaman içinde kendileri için önemli olan durumları yaşama geçirirler. Sosyo-dramatik oyunda çocuk deneyimlerini yeniden yaşayarak içgörü kazanır ve karşılaştığı durumları açığa çıkarma olanağı bulur. Bu tür oyunlarda gözlem çocuğun dünyayı nasıl algıladığı ve diğer insanlarla ilişkilerinde neler hissettikleri hakkında bilgi ediniriz.

Sosyo-dramatik oyunlar arasında evcilik oyunu çok sık görülmektedir. Anne-baba-çocuk üçgeni içinde yer alan ilişkiler çocuğun ilk aşamada anlamaya çalıştığı özel bir durum teşkil eder. Yemek pişirme, masa kurma, ütüleme, çocuk bakımı, sohbet etme, doktora gitme vb. etkinlikler evcilik kapsamında gündelik yaşamın senaryoları arasında yer alır. Ayrıca televizyonda gördükleri sahneleri, sözleri tekrarlayıp anlamlandırmaya çalışırlar. Bu oyunların yanı sıra okulculuk, doktorculuk, bakkal, itfaiye vb. oyunlara da yer verilmektedir.

Dramatik oyun ve sosyo-dramatik oyun; taklit, sanki öyleymiş gibi, hayal ve sözel etkileşime dayalıdır.

Smilansky (1990) bu oyunları değerlendirmede genel çerçeve olarak altı unsur belirlemiştir.Bunlar:

* Taklit yoluyla rol alma

* Nesnelerle "öyleymiş gibi" oyun oynama

* Etkinlik ve durumlarla "öyleymiş gibi" oyun oynama

* Rol oyunlarını devam ettirme

* Etkileşim

* Sözel iletişim

Oyunun kalitesi ve zenginliği bu unsurların oyunda ne kadar yer aldığına bağlıdır.8. Dramatik Oyun ve Sosyo-Dramatik Oyun Özellikleri

Dramatik oyun:

Başka biri olduğunu düşünebilmek
Rol alma:

Bir başkasının davranışlarını ve konuşma kalıplarını taklit etme
Gerçek veya hayali aksesuar kullanabilme
Karakterleri ve olayları ilk elden veya dolaylı olarak aktarabilme
9. Sosyo-Dramatik Oyunlarda Öğretmenin Desteği

Çocukların sosyal ve duygusal gelişimleri öğretmenin ve yetişkinin oyun ortamında çocuğa farklı gelişim alanlarında vereceği desteğe bağlıdır. Bu destek şu şekillerde verilebilir.

Çocukların kendilerinin ve başkalarının duygularını anlamaları

* Duygusal olaylarda çocukların düşüncelerini ifade etmelerini desteklemek

* Çocukların dikkatini olumlu duyguların yanısıra olumsuz duygularada yoğunlaştırmak

* Çocukların konu veya duruma yönelik ifadelerini kabul etmek

* Çocukların birbirlerini dinlemelerini teşvik etmek

* Çocukların tepkilerini kaydetmek

* Ortaya atılan tartışmaları yapılandırmak

* Çocukların seçenek önerileri oluşturmalarına yardımcı olmak

* Çocukların karar verirken duygularını gözönünde bulundurmanın önemini vurgulamak

* Çocukların varsayımlara dayalı karar verme davranışlarına yardımcı olmak

* Çocukların duygularını ifade edip bunları sözel olarak ifade etmelerine fırsat vermek*Çocukların insanlar arası benzerlik ve farklılıkları anlamalarını desteklemek

* Özellikle planlanmış kişiler arası farklılık ve benzerlikleri vurgulayan deneyimlere yer vermek

* Programın her alanında insanların benzer ve farklı olduklarını gösteren bir bakış açısına yer vermek

* Sürekli olarak grup içinde farklılıkları anlamaya ve bunu diğer arkadaşlarıyla paylaşmaya teşvik etme

3. Oyun ortamında arkadaşlık kurma becerilerinin gelişimini desteklemek

* Başkalarını dinleme ve izleme

* Başkalarının davranışlarını okuyabilme

* Süregelen bir etkinliğe nasıl katılacağını bilme

* Çatışmada uzlaşma becerileri sergileyebilme

* ılişki kurmada ilk adımı atabilme

* Reddedilme durumunda üstesinden gelebilme

* ılişkiyi sürdürebilme

* Empati gösterebilme

* Geri bildirim verebilme

* Fikir üretme ve başkalarının fikirlerine katkıda bulunabilme

* Özel davranış ve sosyal beceriler üzerinde tartışabilmeBu belirtilen davranışlar öğretmenlerle çocukların uzlaşması ve karşılık ilkesine bağlı olarak güven ve saygı duyulmasını gerektirmektedir

10. Sembolik Ve Dramatik Oyunlarda Görülen Konuşma Türleri

Gıffin (1984) yaptığı gözlemlere dayanarak çocukların 3-7 yaşlarda kullandıkları konuşma türlerini belirlemiştir.

Konuşmasız Oyun:

Gizli Konuşma:

Oyun Oynarken Yapmakta Olduğu Davranışlar Hakkında Bilgi Verme:

Hikaye Anlatma:

Yol Gösterme:

Açıkça Temsil Edilecek Durumları Önermek,Yön Vermek:

11. Dramatik Oyunu Planlama

Çocuklar dramatik oyunları yeterli zaman içinde engellemeden oynamalı ve bazı öneriler dışında yönlendirilmemelidirler. Yardımcı materyaller arasında bebekler, bebek arabaları, giysiler, masa vb. bulundurulmalıdır. Bu materyallerin birden fazla olması çocukların rahatça kendilerini ifade edebilmelerine yardımcı olacaktır. Yine dayanıklı ama basit çok amaçlı kullanıma açık materyaller çocuklarını oyunlarını kolaylaştıracak ve hayal güçlerini uyaracaktır.

Dramatik oyunlar saldırgan ve yıkıcı duyguların uygun biçimde ifade edilmesinde olumlu sonuçlar doğurabilir. Çocuklar aldıkları farklı rollerle farklı duyguları sergilerler.

Dramatik oyunda gerçek ve hayal, çocuk düşüncesinde birbirinden kesin çizgilerle ayrılmaz. Çocuğun aklından geçenler gerçek veya gerçek dışı olarak algılanmaz

Dr. Fatih Kataroğlu 02.04.2008
 
fikriyecim yazıları okuyamadım cnm sıkıldım .. pek uzun bi de sarmadı ne bilim kafamçokkarıştı

demek sanberk 18 aylık oldu .. :teytey:

kızlar merve çok korkak yaa.. siznkiler de öyle mi.. odada kendi başına bile durmuyo .. biz yakında taşınıcaz ve odasını ayırıcam .. korkar mı nasıl ayırıcam bilmiyorum .. anksiyete oluşturur diye çok korkuyorum .. tecrübelerinizi bekliyorum ..
 

Canım sanberk de öyle korkak,bazen hiç birşey rahatsız etmez onu bazen ise hergün duyudu sesler(komşularadan) korkuyor.Hep ayne şeyleri anlatıyorum kendisi de benden önce söylüyor ama yine korkuyor.Sanırım bu dönemde normal bişey.Çoğu kez daha duygularını anlamdıkları için ilk tepkisi korkmak aslında korkmuyorlarmış fakat başka bir şekilde nasıl gösterecekleri bilmezler.Onun için duyguları çok anlatmamaız lazım.

Kız niye sıkıldı aaa tembel seni..canım bana mail geldi ve sizin paylaştım.belki de hepiize yardım eder.
 
kikoleym eğitici oyun halısı diye aratırsan çıkar sanırım karşına ama henüz çoookk erken tatlım. başka tercihlerden yana kullan şansını. mesela biz geçen sene bu zamanlar boncuklu oyuncak ve yaramaz toplar favorimizdi(playskolunki)bide çıngırak çıngırdatıyorduk :))))sesli kitaplarlada epey oyalanmıştık.birde üstüne vurunca dönüp ses çıkaran dönmedolabımız vardı vurunca çok sevinirdi tam oturmaya başladığı dönemde.aklıma gelirse yazarım daha.
febicim geçmiş olsun.mervenin korkması normal bence. urasdada oluyor.
fikriyecim detaylı bilgiler için çokkk teşekkürler. ne güel bir 14 şubat olmuş.benim 14 şubat bugün aklıma geldi :)))
haftasonu annemler kardeşim şevval bizdeydi. cümbür cemaat geçti. uras çok mutluydu. akıllanmış artık şevval oyuncağını almak isterse yada kızarsa odaha sesli ağlıyor bağırıyor şevvale:)))şevval ne yaptıysa aynısını yapmaya çalışmakla geldi geçti. tekli koltuğa çıkması yasak şevval çıkınca onada kızmamızı istedi patttt patttt diye onu gösterdi şevval bas bas bağırıp ben düşmem desede apar topar onu indirdik. benim gözüm hep şevvaldeydi yanlış bişi yapmasın kötü örnek olmasın misali.ama bu sefer çok güzel oynadılar tam kapıdan uğurlarkende sovval gibi bişi dedi gösterip:)))
bizde çok güzel sayıyoruz rakam görürsek birden fazla aynı şekilden görürsek. tek kelimeyle siii siii siii hepsi siiii ( iki diyor kanımca)
bugüne gelirsek aksi ötesi bir varlık vardı evde. aktivite yapmak mümkün değil şu aralar.
 
Bizimki zor konuşuyor da saymak nerdeeeee biz yakında bir iki duymayız herhalde...:))))))))))
Ama kitap okurken benimle beraber okuyor hatta ben sesimi yukseltiyorum beni duysun diye o daha çok bağrmaya başlıyor.:)))))))
Onun parmaklarını alıyorum ve sayıyorum o zamn o da sanki beni tekrarlıyormuş gibi ıı-ı-ı-ı sesler çıkartıyor ama hiç bir saya benzetemedim daha:)
Size de sorayım bugün 5 gün oldu Sanberk kakasını yaptıktan sonra geliyor yanıma nene kaka(anne kaka) diyor ve banyoya götürüyor beni:)) Tavalaet eğtimi içn hazırmı acaba ?Çok kararsızım erken olmasından korkuyorum.Çışini söylemiyor ama.Genelde uykudan kalkınca banyoda çişini yaptıryorum ve çiş yaptıktan sonra çiş diyor.Yani kakası ila da aynısı oldu.Bide gece ve öğlen uykusundan sonra bez ıslak yani uykuda da çişini yapıyor.
Annem hep soruyor hala mi bez kullanıyoruz diye((((((((((((( nbeni suçluyor öğretmiyorum diye..Çocuk hazır diyor.Acaba o hazır da ben hazır değilim sanki.Bu iş sabır lazım bende ise o sabırı yok şuan.
Bide böyle bir şey var acaba tuvalet için anlatırsam?Aslına ona çiş nerde yapyıoruz sorduğumuzda gidip tuvaleti gösteriyor.O da orda yapacağımı anlatdsam..of kafam çok karaşık.Erken davranmak istemiyorum ama ya geç kalırsam....
 
2.5 yaş başlamak için en uygunu diye biliyorumm..
canım sein suçun yok ne alakası var suçluluk hissetme hiçç
baskılı çiş eğitimide ielrde sorun aratıyormuşş..
ben hiç kasmıyorumm..
kendisi kaka yapınca gelip bezini getiriyorr.ıslak mendilini getiriyorr..
bazen benim elimeden tutup bezin yanına götürüyorr..

şimdi yaptığını bilsin sonrada wc ye gidip yapmasını öğretirimm..yaza kakasını yaptıktan sorna bezsiz dolaşmasını sağlayacağımm.
sonra çişi gelip gelmediğini sorup wc ye götürürüm böle böle alışır sanırımm
 

Ay tekno inan bu yazı yazarken sen aklımdan geçtin..Sorarsam mutlaka teknoya sormalıyım diye düşündüm.Canım sendiyer çocuklarına nasıl tuvalet eğtimi verdin.Yıne aynı şekilde mi?Ben de hep yaza brakıyorum ama annem biraz baskı yapıyor bana,ondan da çok karasız kaldım.Geçen yazın sanberki bezsiz brakırdm ve alışmıştık çişini hep banyoda yapmıştı ama kendisi söylemezdi.Onun için ben yine bez takmaya başladım.Bezsiz brakmam sebebi pişik olması yani tuvalet eğtimi alıştırmıyordum aslında.
 
canımm biraz daha anlamaya başladıkalrında çişş diye kendielri sölüyorr..bezz olduğu için rahat davranıyorlar..bez olamdığında yapınca rahazsız oluyorr tabiki..yavaş yavaş sıkmadan...tur elinden götür hadi çişe gidiyourzz diyee..

yaptığınd açişmi yaptın diye belirtmek daha iyi..bunu sadece kendi bilgilerime dayanarak sölüyorum yine bilimsel bişey yok yani..içgüdüsel..

ben hiç bebek klozetine oturtmadım ..direktt normal wc de alıştılarr..
bazen saatlerce kızla suyla oynaya oynaya çişini yaptırana akdar beklerdimm..
bazen sıkılırr gelirdik yok derdim heralde..gelir gelmez 2 dakikada yapardı sıpaa..

kızımda çok cahildim bilgisizz..hırpaladımm..çok pişmanlık vee üzüntü duyuyorumm..
keşke olmasaydı ama cahillik işte..böle net ortamı nerde..

önce gündüz alışıyor canım birde çiş olayına gece hiç bekleme..uykudada bekleme..bunu yapması mümkün deil...

önce gündüz çişini wc ye yapması gerektiğini öğrenmesi gerek zmanla hepsi oluveriyorr..

kıım çok çabuk öğrenmişti..
oğlumsa öğrendi ama gece çişlerini çok zor alıştı..
yatağımızı çok ıslatmışızdırr..
kızımı gece bezine çiş yapmadığını görünce sabahları çişe götürrüsüm kalkar kalkmaz..
sonr a kendisi sabah bezini açıp gitmeye başladı...sonra gece hiç yapmadı bende takmadımbezz.ama her daim tam güvenene kadarr altına kat kat çarşaf sermişliğim vardir..

daha sonr aalıştı gece çişi gelince kendisi pıtır pıtır kalkar çişini yapar yatardı ışığı bile açmazdı..

oğlumunda çişi gelinc ebenim yanıma gelridi ben götürürdümm..yaptırır yatırırdımm...

off çok uzun oldu...

benim sana tavsiyem hiç bişeyde kendini kasmaa..
biraz rahat ol..
sen iyi bir annesin ilgilisinde..
iç güdülerine ve oğluşuna güven ikisi bir araya gelince herşey tam yerine oturur..hallolmayacak bişeyiniz olcağını sanmıyorum..
öptümm..
noktaa.:)))
 

hah saolasın canım
eğitici halıymış adı
evet şuan için çok erken tabi biliyorum ama ben şimdideb alıp koymak istiyorum yani bulunsun zamanı gelince çıkarır oynatırım diye düşünmüştüm
çok hoşuma gitti çünkü
tekrar çok saolasın
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…