Çeyiz hazırlığı ve fikir paylaşımlarımız (Sohbet bölümü)

eylem hakkınızda hayırlısı olsun
iyi iyi sen bol bol stress yap ki bian önce tamamlansın çeyizin
abartmadan tabii
 
Selam kızlar madem bosaldı bende aranıza katılıyım dedim :) herkese hayırlı cumalar olsun
 
:roflol: :roflol:
süpersin deniz yaa


eylemonu hoşgeldin a.s.
 
kızlar ufak bi hatırlatma yapayım boşalan biyer bişey yok
herkes gelebilir o ayrı bi konu ama
giden gelen kimse yok
 
SEVGı EMEK ıSTER
Yeni evli bir çift vardı.
Evliliklerinin daha ilk aylarında,
bu işin hiç de hayal ettikleri gibi
olmadığını anlayıvermişlerdi.

Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi.
Son zamanlarda o kadar sık olmasa da,
evlenmeden önce sık sık birbirlerini
çok sevdiklerine dair ne kadar da
dil dökmüşlerdi.Ama şimdilerde, küçük bir söz,
ufak bir hadise aralarında orta çaplı
bir kavganın çıkasına yetiyordu.

Bir akşam oturup ilişkilerini
gözden geçirmeye karar verdiler.
Her ikisi de, boşanmayı
istememekle beraber, işlerin böyle
gitmeyeceğinin farkındaydılar.

Erkek, “Aklıma bir fikir geldi” dedi.
“Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer
bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım.
Kurumaz da büyürse bunu bir daha
aklımızdan geçirmeyelim.
Bu süre içinde de
ayrı ayrı odalarda kalalım.”

Bu ilginç fikir
hanımının da hoşuna gitti.
Ertesi gün gidip
bir meyve fidanı aldılar ve
birlikte bahçeye diktiler.
Aradan bir ay geçti.
Bir gece bahçede karşılaştılar.
Her ikisinin de elinde
içi su dolu birer bidon vardı. :asigim: :asigim:

ece hee süperim dimi :tomato:

perimsin hoşgeldinn
 
eylem Allah kavustursun yanı sen 2011 gelınısın
bızede aldıklarını eklersın
cok guzel vakıt gecırırz beraber ıns

hılal o resıım cok ıgrenc beee

ececmm sen bugun bana ılgı gostermıyon
 
ervaaa
senın ekledıklerın cok agır oluyo ya
bı sure once bı yazı eklemıstın
hanı kım varömısın yokmusundakı çocugun radyocu eskı sevgılısı yazmıs
candan ercetının gıt sarkısını ılk oyle dınlemıstın
zevkını begenıyorum takıpteyım
 
ayy deniz çok güzel bu hikayee


sevgiiii :1hug: :1hug:


esmaa :lepi: aynenn katılıyorumm
 
bencede çok güzel bi hikaye...bugünlerde karmaşıgım birazz duygusalım falan (
işte öyle birazda yalnızım...işten ayrıldım cok yenii...çok fazla kimse yok etrafımda falan...aman ne bileyim işte...keyfinizi bozmayayımm...çok tatlısınız hepiniz
 

SEVGİCİM GEL TANIŞALIM
DENİZ BEN
ERVA YOK BURDA kaydirigubbakcemile3

beğenmenize çok sevindim kızlarrr opuyorumnanaktan
 
Pearl Harbour’u bilirsiniz herhalde.. Bilmeyenlere de geçen yıllarda filmi öğretti. Japon uçakları amerikan donanmasını bir sabah ansızın bastılar ve tam 96 zırhlıyı batırdılar…

Oysa Hawaii’deki bu limanda, 97 donanma gemisi vardı..

Birine dokunmadılar. .

Niye?…

Çünkü o geminin tepeden bakılınca bembeyaz görünen güvertesinde bir kızıl haç vardı… O hastane gemisi idi… Bombalar ve kamikazelerle dalan Japon uçakları hastane gemisine dokunmadılar. Çünkü o gemi orada, öldürmek değil, yaşatmak için demirliydi..

Adi Solace…

Türkçesi: Teselli… Üzüntü azaltan…


Solace savaş boyu Amerikalı annelerin üzüntüsünü azalttı.
Tam 25 bin genci ölümden kurtardı, Amerika’ya taşıdı… Ülke limanlarına her gelişinde, umutla umutsuzluk karmaşasındaki kafaları ile anneler iskeleye koştular…
“Benim oğlum da geldi mi?..”
Savaş sonrası hayatlarını Solace sayesinde kurtaran gençler bir dernek kurar ve bir madalya yaparlar… Üzerinde Solace’nin kabartması olan bir madalya…. Ve bunu gururla takarlar…

Devlet rahatsız olur…

ıkinci Dünya Savaşı’ndan böyle savaş karşıtı bir sonuç çıkar mı?..

Solace gemisini yok etmeye karar verirler…

Gemi sapasağlam… Pırıl pırıl… Jilet olur mu?..

Savaş sonrası yere serilmiş ekonomi her dolara muhtaç… Uzak bir ülkeye satarlar.. Makyajını değiştirip bambaşka bir amaçla kullanması için…

O uzak ülke Türkiye…

Yok yahu!..

O gemi, ünlü “Ankara”!..

Hastane gemisinden transfer Gezi Gemisi Ankara…

Vay canına!..

Türkiye, bugün Amerikalılar için belki de hac yeri olacak, Gelibolu’nun Anzaklar’ı çektiği gibi bir turizm anıtına dönüşebicek Solace’nin kıymetini bilmez..

Şefik Kaptan’la yaptığı Avrupa seferleri dillere destan olan Ankara gemisi sonunda ihtiyarlar ve jilet yapılmak üzere hurdacılara teslim edilir….

1980′li yılların başında Ankara gemisi , ızmir’de sökülürken, yılların söktüğü bir eski anıt da ıstanbul’da dikilmektedir.

Haliç Tersanesi’ndeki Çorlulu Ali Paşa Camisi’nin şadırvanı…

Restorasyon gelir çatıda takılır…

Çatıkurşun…

Kıtlık yılları..

Kurşun yok…

Etibank dahi geri çevirir…

“Kurşun yok…”

Şadırvan çatısız kalacak…

Dört bir yana duyururlar..

“Kimde kurşun varsa…”

Aliağa’da Ankara’yı söken hurdacılardan haber gelir…

“Gelin bizde var,alın…”

Bre aman…
Gemide kurşun olmaz… Ankara gemisinde niye olsun… Çaresizler ya… Gider bakarlar…

Gerçekten Ankara’nın sayısız kamaralarından biri, tamamen kurşunla kaplı…

Niye?… Çünkü burası Solace’nin röntgen odası… Radyasyonun dışarı sızmaması lazım…

Şimdi yolunuz Haliç’e düşerse, Çorlulu Ali Pasa şadırvanından bir tas su içerseniz, ya da yüzünüze iki avuç su atarsanız serinlemek için, unutmayın…

Çatısına da bakın… Orada, ikinci Dünya Harbi’nde, Pearl Harbour’da Japonlar’ın batırmadığı tek gemiden bugüne kalan son izleri göreceksiniz. ..


bu biraz uzun kızlar okumayabilirsiniz :)

LAHANACIM özellikle senin için..
 
Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş.
Cesaretini toplayıp penceresine konmuş.
Önce olabildiğince dik durmuş,
Sonra gagasıyla cama vurmuş.
'-Tık... tık tık...'
Çok meşgulmüş adam... öfkeyle cama dönüp bakmış:
'-Kimmiş onu işinden alıkoyan?'
Kırlangıcın minik kalbinde amansız bir heyecan
Kırık sözcükler dökülmüş gagasından...
'-Hey adam, seni nicedir izliyorum.
Sorma nedenini, niçinini,
Ama galiba seni seviyorum'.


* * *


Şaşırmış adam,
'-Sen de nerden çıktın şimdi,
Tam aklımı toplayacakken bozdun işimi...'
Şöyle bir tüylerini kabartmış kırlangıç,
ve aklındaki planı çıtlatmış:
'-Aç pencereyi beni içeri al sen,
birlikte yaşayalım ebediyen...
hem sofrada ortağın olurum,
hem evde eğlencen'.
Parlamış adam:
'-Şuna da bakın neler diyor bu...
Haddini bil, hiç kuş insana aşık olur mu?'
'-Soğuklar başladı bak, üşüyorum dışarda.
Alırsan içeri, deva olurum yanlızlığına da...'
Hepten kızmış adam, kovmuş kırlangıcı camın önünden
'-Yürü git işine, yalnızlığımdan memnunum ben"
Bükmüş gagasını zavallı kırlangıç,
Uçmuş semaya doğru, kanadı kırık...



* * *


Gel zaman git zaman,
kırlangıçın hemen ardından,
bizim adamı pişmanlık basmış:
'-Hay aptal kafam, ben ne halt ettim,
ayağıma gelen fırsatı teptim'.
Sonra teselli etmiş yalnız kalbini:
'-Sıcaklar başlayınca gelir kırlangıcım.
Onu içeri alır yalnızlığımı paylaşırım".
Kış geçip de yaz gelince, yalnız adam başlamış beklemeye...
Ama sevdalısı uğramamış bile bir kere...
Akın akın gelen sürülere sormuş,
Onun kırlangıcından eser yokmuş.
Öyle üzülmüş ki, gidip bilge kişiye danışmış.
Hem kırlangıcı, hem kendi eşekliğini anlatmış
Bilge kişi almış adamın mesajını,
Lakin üzüntüyle sallamış başını:
"A benim yalnız oğlum. Ne kadar efkarlansan azdır.
Çünkü kırlangıçların ömrü 6 aydır".
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…