Çıkış yoluna nasıl ulaşırım?

Efilam

Yeni Üye
Kayıtlı Üye
6 Eylül 2021
8
12
37
Merhaba

Mutsuzum. O yüzden yazıyorum. Benim gibi olan milyonlarca kadından biriyim belkide. Çözüm için size geldim. Belki bir yolu vardır bu işin, yada beni o yola davet edecek bir çift söz.

35 yaşındayım. 10 senelik evli, bir çocuğum var 6 yaşında. Eşimle internetten tanışarak evlendik. Fazla birbirimizi tanıyamadan, aramızdaki uçurumları idrak edemeyecek bir yaşta yanlış bir kararla evet dedik.
Ben bir narsist ile evliyim. Benim için düğün günümüzde bile yapılan sürprizin, aslında hep kendiyle alakalı olduğunu, insanların ilgisini kendi üzerine toplamak için yapıldığını zaman içerisinde farkettim. Tanıdıkça, zaman geçirdikce, olgunlaştıkça anlayabildim. Zan değil bunlar, tamamen kendi ağzından çıkan sözlerden anladım. “Ben nasıl güzel bir sürpriz yaptım, insanlar nasıl beğendi yaptığımı, sizinkilerin ağzı açık kaldı, bizimkiler hareketimi çok klas buldu” gibi sözler ve akabinde 10 yıl içinde sergilenen hareketler anlattı herşeyi. Bana hiç “sen nasıl buldun sürprizi, beğendin mi?” diye sorulmaması. Duygu ve düşüncelerimin önemsiz olmasını seneler sonra anlamam.
Saçlarımı düzlediğim için hakaret mi yemedüm, şeref yoksunu mu olmadım, kocasının sözünü dinlemeyen kadın mı ilan edilmedim. Hiç “nasılsın bugün?” sorusu sorulmadı bana. Hep giydiğim kıyafetler eleştirildi, ailem dünyanın en berbat insanları ilan edildi, arkadaşlarımın hepsi ama hepsi benim kötülüğümü istiyormuş gibi manipülatif hareketler sergilendi. Kaç kez ayrılmak istedim. Yalvardı yakardı, yoluna girer belki dedim. Çocuk kocayı düzeltir laflarına hiç kanmadım. Hep aksini savundum. Çocuk sahibi olmak istediğim için çocuk yaptım. Bu evlilikten gidemeyeceğimi de kabullenmiştim artık. Ozaman istediğimi yapacaktım. Bir çocuk. O da severdi çocukları, çok hemde ama başkasının çocuğunu sevmekle kendi çocuğunla ilgilenmek arasında dağlar kadar fark olduğunuda ne yazik ki yine bir acı tecrübe ile anlamış oldum. Çocuğunu çok seven ama bütün bakımını hep işte hem se evde durmadan çalışan bir anneye yükleyen bir baba gördüm sadece. Anlayışsız, düşüncesiz. Yalnız başıma, üstelik özel ihtiyaçlı çocuğumla gezmeye gitmelerim, tek başına sokaklarda ağlama krizlerine giren çocuğumu idare edemeyişlerim, ama sosyalleşmesinin öneminden dolayı, yavrum için zorda olsa gitmelerim. Hep tek başıma. Her yerde. Düğünde, bayramda, alışverişte, parkta, aile ortamlarında. Her yerde kocasız. Var ama yok olması.

Hiç kendimi kadın gibi hissetmedim. Çünkü hep “kadın şöyle yapar böyle olur” sözlerinin içinde hep kocasının sözünü sonsuz dinleyen, evde yemek yapan, açık giyinmeyen, ağırbaşlı olan kadınlar vardı. Bende hepsini bulmuştu sözde, ama bulduğuna da bıçak darbeleri attı sözleriyle. Ağlattı özür diledi - özür dilerkende “ama sen böyle yaptın diye ben böyle dedim” dedi. Kendimi suçladım hep. Alttan alışlarım, çırpınışlarım, hep fedakarlık yapmalarımın hiç bir değeri olmadı. Zamanında “sensiz yapamam”lar, “senle sohbet etmekten sıkılıyoruma” dönüştü. Boşanalım dedim medenice, olmaz seviyorum dedi. Kapıyı kitledi, gidemezsin dedi. Talep etmeme rağmen evde hiç bir yardımı olmayışı, olmadığı gibide en ufak şeyde “bu bardak neden burda” gibi konulardan hakaretler, küfürler savurması . Kendi ayaklarımın üzerinde durabilen, eğitimli, mantıklı bir kadını, elalemin acıdığı, “o adam bu kadını haketmiyor” tarzında söylemlerin hedef noktası olmam.
Evime misafir çağırmamın haftalar önceden bilgisini istemesi ve her seferinde gelmesin kimse sözleri. Ailemin gelemesi sorun, arkadaşlarımın gelmesi sorun. Herşey sorun. Ama hep o haklı, tek sorunu olmayan ona göre o.Bende yanında kendini değersiz hisseden, hiç bir sevgi hissetmeyen kadın.

Ben çok aşık oldum. Çok sevdim. Ama tanımadığım adamı. Çok klasik bir hikaye bu. Kafamda kurduğum bir adam vardı. Onu sevdim, eşimi sevmedim ama bunu anlamam da zaman aldı. Olgunlaştıkca, ne istediğimi, neden hoşlanmadığımı daha iyi kavradıkca.

Şimdi aslında hazırım hayata. Gerçeklerin farkında olduğum en iyi anımdayım. Ama şimdi de gidemiyorum. Başaramıyorum. Gideceğim dediğimde o gözlerindeki yaralı küçük çocuğunu görüp acıyorum. Neden? Nasıl başaracağım, neden bu kadar mutsuz olduğum bir yerde kalmakta israrcıyım?
Kendime neden bunu yapıyorum?
Yol gösterin ne olur.
 
Son düzenleme:
Merhaba

Mutsuzum. O yüzden yazıyorum. Benim gibi olan milyonlarca kadından biriyim belkide. Çözüm için size geldim. Belki bir yolu vardır bu işin, yada beni o yola davet edecek bir çift söz.

35 yaşındayım. 10 senelik evli, bir çocuğum var 6 yaşında. Eşimle internetten tanışarak evlendik. Fazla birbirimizi tanıyamadan, aramızdaki uçurumları idrak edemeyecek bir yaşta yanlış bir kararla evet dedik.
Ben bir narsist ile evliyim. Benim için düğün günümüzde bile yapılan sürprizin, aslında hep kendiyle alakalı olduğunu, insanların ilgisini kendi üzerine toplamak için yapıldığını zaman içerisinde farkettim. Tanıdıkça, zaman geçirdikce, olgunlaştıkça anlayabildim. Zan değil bunlar, tamamen kendi ağzından çıkan sözlerden anladım. “Ben nasıl güzel bir sürpriz yaptım, insanlar nasıl beğendi yaptığımı, sizinkilerin ağzı açık kaldı, bizimkiler hareketimi çok klas buldu” gibi sözler ve akabinde 10 yıl içinde sergilenen hareketler anlattı herşeyi.
Saçlarımı düzlediğim için hakaret mi yemedüm, şeref yoksunu mu olmadım, kocasının sözünü dinlemeyen kadın mı ilan edilmedim. Hiç “nasılsın bugün?” sorusu sorulmadı bana. Hep giydiğim kıyafetler eleştirildi, ailem dünyanın en berbat insanları ilan edildi, arkadaşlarımın hepsi ama hepsi benim kötülüğümü istiyormuş gibi manipülatif hareketler. Kaç kez ayrılmak istedim. Yalvardı yakardı, yoluna girer belki dedim. Çocuk kocayı düzeltir laflarına hiç kanmadım, hep aksini savundum ama çocuk sahibi olmak istediğim için çocuk yaptım. Hiç kendimi kadın gibi hissetmedim. Çünkü hep “kadın şöyle yapar böyle olur” sözlerinin içinde hep kocasının sözünü sonsuz dinleyen, evde yemek yapan, açık giyinmeyen, ağırbaşlı olan kadınlar vardı. Bende hepsini bulmuştu sözde, ama bulduğuna bıçak darbeleri attı sözleriyle. Ağlattı özür diledi - özür dilerkende “ama sen böyle yaptın diye ben böyle dedim” dedi. Kendimi suçladım hep. Alttan alışlarım, çırpınışlarım, hep fedakarlık yapmalarımın hiç bir değeri olmadı. Zamanında “sensiz yapamam”lar, “senle sohbet etmekten sıkılıyoruma” dönüştü. Boşanalım dedim medenice, olmaz seviyorum dedi. Kapıyı kitledi, gidemezsin dedi. Hiç bir yardımı yok evde, olmadığı gibide en ufak şeyde hakaretler, küfürler savurur. Haftasonları asla benimle ve çocuğumla birşey yapmaz. Siz gidin der, gittiğim her yerde çocuklarım yanında babalarını ve annelerini görür kahrolurum. Çocuğun için gel derim geçiştirir. Kendi ayaklarımın üzerinde durabilen, eğitimli, mantıklı bir kadını, elalemin acıdığı, “o adam bu kadını haketmiyor” tarzında söylemlerin hedef noktası olduğu bir kadına dönüştürdü.
Evime misafir çağırmamda bir sorun. Ailemin gelemesi sorun. Herşey sorun. Ama hep o haklı, tek sorunu olmayan ona göre o. Bende yanında kendini değersiz hisseden, hiç bir sevgi hissetmeyen kadın. Bende sevmiyorum. Ama gidemiyorum. Başaramıyorum. Gideceğim dediğimde o gözlerindeki yaralı küçük çocuğunu görüp acıyorum. Neden? Nasıl başaracağım, neden bu kadar mutsuz olduğum bir yerde kalmakta israrcıyım?
Yol gösterin ne olur.
Sırf çocuk sahibi olmak istediğiniz için, babasız mutsuz bir çocuk yetişiyor farkındamısınız. O çocuğun günahı neydi. Zaten üzgünsünüz sizi daha fazla üzmek istemem ama bu zamana kadar bu koca denen şahsiyete katlanmışsınız. Bu saatten sonra çocugunuza bir iyilik yapın ve onu daha fazla mutsuz bir aileye mahkum etmeyin. Gidecek yeriniz mi yok, aileniz boşanmanızamı karşı nasıl yaparım diye mi düşünüyorsunuz bilmiyorum ama bi yerden başlayın. Allah elbet yardım eder. Hakkınızda hayırlısı
 
Acıma duygusu çok kuvvetlidir. Eşiniz siz ayrılmak istediğinizde zavallı kedicik modunda sizi manüple ediyor. Yani aslında bulmuş yolunu sizi parmağında oynatıyor.
 
Çekilecek dert değil bu gün olmasa bile yarın bir gün tahammülünüz bitecek o zaman anlarsınız merhametten maraz doğduğunu
 
Cok özel değilse düğündeki sürprizi neydi? Klas olan hareketi?

Ve kendine bunu yapma bacim. Istemiyorsan sal gitsin
 
Sırf çocuk sahibi olmak istediğiniz için, babasız mutsuz bir çocuk yetişiyor farkındamısınız. O çocuğun günahı neydi. Zaten üzgünsünüz sizi daha fazla üzmek istemem ama bu zamana kadar bu koca denen şahsiyete katlanmışsınız. Bu saatten sonra çocugunuza bir iyilik yapın ve onu daha fazla mutsuz bir aileye mahkum etmeyin. Gidecek yeriniz mi yok, aileniz boşanmanızamı karşı nasıl yaparım diye mi düşünüyorsunuz bilmiyorum ama bi yerden başlayın. Allah elbet yardım eder. Hakkınızda hayırlısı
Bunu çok düşünüyorum inanın. Çocuk sahibi olupta mutsuz evlilik yaşayan insanlar bilirler, hangi yol çocuğum için daha doğru olur diye en ince ayrıntısına kadar düşünüyorsunuz. Şu günleri babası görür, şu günler bende olura kadar. Benim çocuğumda biraz zihinsel bir sorun var, babasız duruyor ama bensiz asla durmuyor. Bu durumuda ben çok düşünüyorum babasıma görmek isteyecek. Sabahları ben çocuğumla uyanamayacak mıyım diye soruyor. Size ne kendi düşünsün diyeceksiniz. Benim sorunum zaten bu banane diyemiyorum.
 
Cok özel değilse düğündeki sürprizi neydi? Klas olan hareketi?

Ve kendine bunu yapma bacim. Istemiyorsan sal gitsin
Şarkı söyledi, müzisyen kendisi. Bunu bir çok insan yapıyor zaten. Hoşuma giderdi, ama gerçekten benim için yapılmadığını biliyorum. İnanım ozamanlar ne hissettiğimi bile hatırlıyorum. Aşırı mutlu felan oşmadım, ki ben hiç öyle kocasından sürprizler bekleyen biri değilim. Galiba hep kendinden bahsettiği için şöyle beğendi herkew böyle sevdi diye, kendime dönüp sen beğendin mi demedim. Onun öyle söylemelerinide anormal görmedim ama öylesine söylenmiş aözler gibi düşündüm sanırım. Zaman içinde kişiyi tanıdıkca kafanızda oturuyor herşey.
 
Son düzenleme:
Nalıncı keseri gibi desene bacım hep kendine yontuyor senin adamin. Biraz da sizin yontma zamanınız gelmiş
Öyle malesef.
Ben umursamaz oldum artık, ona istemsiz öyle hissettiriyorum sanırım. Nötr davrandığım zamanlarda yine üstüme düşme yollarına giriyor ama hemen biraz normale döneyim (sohbet etmek gibi) yine işler başa dönüyor, istediği gibi takılıyor. Bizim ilişkimiz çember gibi, dön dolaş aynı yer. Kırıp çıksam bi.
 
Acıma acınacak hale düşersin lafı vuku bulmuş sizde. Gerçekten size acımayana nasıl acıyabiliyorsunuz?
Bilmem. Yetişme tarzından olabilir mi? Bu ilişkiye dışardan bakan biri olsam kendime neler demezdim. Ama içindeyken çıkamıyorum, bende ki bu aşırı acıma duygusu beni hayatımın her alanında yoruyor. Belki boşansam zannettiğim kadar üzülmeyecek.
 
Merhaba

Mutsuzum. O yüzden yazıyorum. Benim gibi olan milyonlarca kadından biriyim belkide. Çözüm için size geldim. Belki bir yolu vardır bu işin, yada beni o yola davet edecek bir çift söz.

35 yaşındayım. 10 senelik evli, bir çocuğum var 6 yaşında. Eşimle internetten tanışarak evlendik. Fazla birbirimizi tanıyamadan, aramızdaki uçurumları idrak edemeyecek bir yaşta yanlış bir kararla evet dedik.
Ben bir narsist ile evliyim. Benim için düğün günümüzde bile yapılan sürprizin, aslında hep kendiyle alakalı olduğunu, insanların ilgisini kendi üzerine toplamak için yapıldığını zaman içerisinde farkettim. Tanıdıkça, zaman geçirdikce, olgunlaştıkça anlayabildim. Zan değil bunlar, tamamen kendi ağzından çıkan sözlerden anladım. “Ben nasıl güzel bir sürpriz yaptım, insanlar nasıl beğendi yaptığımı, sizinkilerin ağzı açık kaldı, bizimkiler hareketimi çok klas buldu” gibi sözler ve akabinde 10 yıl içinde sergilenen hareketler anlattı herşeyi. Bana hiç “sen nasıl buldun sürprizi, beğendin mi?” diye sorulmaması. Duygu ve düşüncelerimin önemsiz olmasını seneler sonra anlamam.
Saçlarımı düzlediğim için hakaret mi yemedüm, şeref yoksunu mu olmadım, kocasının sözünü dinlemeyen kadın mı ilan edilmedim. Hiç “nasılsın bugün?” sorusu sorulmadı bana. Hep giydiğim kıyafetler eleştirildi, ailem dünyanın en berbat insanları ilan edildi, arkadaşlarımın hepsi ama hepsi benim kötülüğümü istiyormuş gibi manipülatif hareketler sergilendi. Kaç kez ayrılmak istedim. Yalvardı yakardı, yoluna girer belki dedim. Çocuk kocayı düzeltir laflarına hiç kanmadım. Hep aksini savundum. Çocuk sahibi olmak istediğim için çocuk yaptım. Bu evlilikten gidemeyeceğimi de kabullenmiştim artık. Ozaman istediğimi yapacaktım. Bir çocuk. O da severdi çocukları, çok hemde ama başkasının çocuğunu sevmekle kendi çocuğunla ilgilenmek arasında dağlar kadar fark olduğunuda ne yazik ki yine bir acı tecrübe ile anlamış oldum. Çocuğunu çok seven ama bütün bakımını hep işte hem se evde durmadan çalışan bir anneye yükleyen bir baba gördüm sadece. Anlayışsız, düşüncesiz. Yalnız başıma, üstelik özel ihtiyaçlı çocuğumla gezmeye gitmelerim, tek başına sokaklarda ağlama krizlerine giren çocuğumu idare edemeyişlerim, ama sosyalleşmesinin öneminden dolayı, yavrum için zorda olsa gitmelerim. Hep tek başıma. Her yerde. Düğünde, bayramda, alışverişte, parkta, aile ortamlarında. Her yerde kocasız. Var ama yok olması.

Hiç kendimi kadın gibi hissetmedim. Çünkü hep “kadın şöyle yapar böyle olur” sözlerinin içinde hep kocasının sözünü sonsuz dinleyen, evde yemek yapan, açık giyinmeyen, ağırbaşlı olan kadınlar vardı. Bende hepsini bulmuştu sözde, ama bulduğuna da bıçak darbeleri attı sözleriyle. Ağlattı özür diledi - özür dilerkende “ama sen böyle yaptın diye ben böyle dedim” dedi. Kendimi suçladım hep. Alttan alışlarım, çırpınışlarım, hep fedakarlık yapmalarımın hiç bir değeri olmadı. Zamanında “sensiz yapamam”lar, “senle sohbet etmekten sıkılıyoruma” dönüştü. Boşanalım dedim medenice, olmaz seviyorum dedi. Kapıyı kitledi, gidemezsin dedi. Talep etmeme rağmen evde hiç bir yardımı olmayışı, olmadığı gibide en ufak şeyde “bu bardak neden burda” gibi konulardan hakaretler, küfürler savurması . Kendi ayaklarımın üzerinde durabilen, eğitimli, mantıklı bir kadını, elalemin acıdığı, “o adam bu kadını haketmiyor” tarzında söylemlerin hedef noktası olmam.
Evime misafir çağırmamın haftalar önceden bilgisini istemesi ve her seferinde gelmesin kimse sözleri. Ailemin gelemesi sorun, arkadaşlarımın gelmesi sorun. Herşey sorun. Ama hep o haklı, tek sorunu olmayan ona göre o.Bende yanında kendini değersiz hisseden, hiç bir sevgi hissetmeyen kadın.

Ben çok aşık oldum. Çok sevdim. Ama tanımadığım adamı. Çok klasik bir hikaye bu. Kafamda kurduğum bir adam vardı. Onu sevdim, eşimi sevmedim ama bunu anlamam da zaman aldı. Olgunlaştıkca, ne istediğimi, neden hoşlanmadığımı daha iyi kavradıkca.

Şimdi aslında hazırım hayata. Gerçeklerin farkında olduğum en iyi anımdayım. Ama şimdi de gidemiyorum. Başaramıyorum. Gideceğim dediğimde o gözlerindeki yaralı küçük çocuğunu görüp acıyorum. Neden? Nasıl başaracağım, neden bu kadar mutsuz olduğum bir yerde kalmakta israrcıyım?
Kendime neden bunu yapıyorum?
Yol gösterin ne olur.
Siz de karşınızdaki adamın ne kadar manipülatif bir adam olduğunun farkındasınız. O gözlerinde gördüğünüz yaralı küçük çocuk bile manipülasyon. Yaralı olan sizsiniz, o değil. Adam sizin ruhunuzu emiyor. Ne kadar ömrümüz kaldı, kaç bahar göreceğiz? Değer mi onlarda da bu adamı çekmeye?
 
Merhaba

Mutsuzum. O yüzden yazıyorum. Benim gibi olan milyonlarca kadından biriyim belkide. Çözüm için size geldim. Belki bir yolu vardır bu işin, yada beni o yola davet edecek bir çift söz.

35 yaşındayım. 10 senelik evli, bir çocuğum var 6 yaşında. Eşimle internetten tanışarak evlendik. Fazla birbirimizi tanıyamadan, aramızdaki uçurumları idrak edemeyecek bir yaşta yanlış bir kararla evet dedik.
Ben bir narsist ile evliyim. Benim için düğün günümüzde bile yapılan sürprizin, aslında hep kendiyle alakalı olduğunu, insanların ilgisini kendi üzerine toplamak için yapıldığını zaman içerisinde farkettim. Tanıdıkça, zaman geçirdikce, olgunlaştıkça anlayabildim. Zan değil bunlar, tamamen kendi ağzından çıkan sözlerden anladım. “Ben nasıl güzel bir sürpriz yaptım, insanlar nasıl beğendi yaptığımı, sizinkilerin ağzı açık kaldı, bizimkiler hareketimi çok klas buldu” gibi sözler ve akabinde 10 yıl içinde sergilenen hareketler anlattı herşeyi. Bana hiç “sen nasıl buldun sürprizi, beğendin mi?” diye sorulmaması. Duygu ve düşüncelerimin önemsiz olmasını seneler sonra anlamam.
Saçlarımı düzlediğim için hakaret mi yemedüm, şeref yoksunu mu olmadım, kocasının sözünü dinlemeyen kadın mı ilan edilmedim. Hiç “nasılsın bugün?” sorusu sorulmadı bana. Hep giydiğim kıyafetler eleştirildi, ailem dünyanın en berbat insanları ilan edildi, arkadaşlarımın hepsi ama hepsi benim kötülüğümü istiyormuş gibi manipülatif hareketler sergilendi. Kaç kez ayrılmak istedim. Yalvardı yakardı, yoluna girer belki dedim. Çocuk kocayı düzeltir laflarına hiç kanmadım. Hep aksini savundum. Çocuk sahibi olmak istediğim için çocuk yaptım. Bu evlilikten gidemeyeceğimi de kabullenmiştim artık. Ozaman istediğimi yapacaktım. Bir çocuk. O da severdi çocukları, çok hemde ama başkasının çocuğunu sevmekle kendi çocuğunla ilgilenmek arasında dağlar kadar fark olduğunuda ne yazik ki yine bir acı tecrübe ile anlamış oldum. Çocuğunu çok seven ama bütün bakımını hep işte hem se evde durmadan çalışan bir anneye yükleyen bir baba gördüm sadece. Anlayışsız, düşüncesiz. Yalnız başıma, üstelik özel ihtiyaçlı çocuğumla gezmeye gitmelerim, tek başına sokaklarda ağlama krizlerine giren çocuğumu idare edemeyişlerim, ama sosyalleşmesinin öneminden dolayı, yavrum için zorda olsa gitmelerim. Hep tek başıma. Her yerde. Düğünde, bayramda, alışverişte, parkta, aile ortamlarında. Her yerde kocasız. Var ama yok olması.

Hiç kendimi kadın gibi hissetmedim. Çünkü hep “kadın şöyle yapar böyle olur” sözlerinin içinde hep kocasının sözünü sonsuz dinleyen, evde yemek yapan, açık giyinmeyen, ağırbaşlı olan kadınlar vardı. Bende hepsini bulmuştu sözde, ama bulduğuna da bıçak darbeleri attı sözleriyle. Ağlattı özür diledi - özür dilerkende “ama sen böyle yaptın diye ben böyle dedim” dedi. Kendimi suçladım hep. Alttan alışlarım, çırpınışlarım, hep fedakarlık yapmalarımın hiç bir değeri olmadı. Zamanında “sensiz yapamam”lar, “senle sohbet etmekten sıkılıyoruma” dönüştü. Boşanalım dedim medenice, olmaz seviyorum dedi. Kapıyı kitledi, gidemezsin dedi. Talep etmeme rağmen evde hiç bir yardımı olmayışı, olmadığı gibide en ufak şeyde “bu bardak neden burda” gibi konulardan hakaretler, küfürler savurması . Kendi ayaklarımın üzerinde durabilen, eğitimli, mantıklı bir kadını, elalemin acıdığı, “o adam bu kadını haketmiyor” tarzında söylemlerin hedef noktası olmam.
Evime misafir çağırmamın haftalar önceden bilgisini istemesi ve her seferinde gelmesin kimse sözleri. Ailemin gelemesi sorun, arkadaşlarımın gelmesi sorun. Herşey sorun. Ama hep o haklı, tek sorunu olmayan ona göre o.Bende yanında kendini değersiz hisseden, hiç bir sevgi hissetmeyen kadın.

Ben çok aşık oldum. Çok sevdim. Ama tanımadığım adamı. Çok klasik bir hikaye bu. Kafamda kurduğum bir adam vardı. Onu sevdim, eşimi sevmedim ama bunu anlamam da zaman aldı. Olgunlaştıkca, ne istediğimi, neden hoşlanmadığımı daha iyi kavradıkca.

Şimdi aslında hazırım hayata. Gerçeklerin farkında olduğum en iyi anımdayım. Ama şimdi de gidemiyorum. Başaramıyorum. Gideceğim dediğimde o gözlerindeki yaralı küçük çocuğunu görüp acıyorum. Neden? Nasıl başaracağım, neden bu kadar mutsuz olduğum bir yerde kalmakta israrcıyım?
Kendime neden bunu yapıyorum?
Yol gösterin ne olur.
Aklıma geldi
bu dizeler okuyunca yazınızı...
:işsiz:
IMG_20210906_032602.jpg
 
Siz de karşınızdaki adamın ne kadar manipülatif bir adam olduğunun farkındasınız. O gözlerinde gördüğünüz yaralı küçük çocuk bile manipülasyon. Yaralı olan sizsiniz, o değil. Adam sizin ruhunuzu emiyor. Ne kadar ömrümüz kaldı, kaç bahar göreceğiz? Değer mi onlarda da bu adamı çekmeye?

Değmez biliyorum. Sorun aslında ondan fazla bende. Normalde bana böyle davranan biriyle asla arkadaşlık etmem ama konu evlilik olunca benim bu çırpınışlarım neden bilmiyorum, üstelik boşanmama ters bakacak tek bir insan yokken etrafımda. Olsada önemsemem zaten, hayat benim. Bir ara psikoloğ gitmeyide düşündüm, çünkü bir insanın mutsuz olduğu biriyle yok yere evli kalmaya devam etmeside normal değil. Bende de var onarılcak birşeyler ama ne.
 
Aklıma geldi
bu dizeler okuyunca yazınızı...:işsiz:
Eki Görüntüle 2911528

Doğru sözler ama benim sizden beklediğim beni tutup sarzmanız değil arkadaşlar. Onu zaten zamanımda yakınlarım yaptı, bana o sökmüyor malesef. Ben bende ki sorunu arıyorum. Saflıkta değil bu saf olsam olayların farkında olmadan kocamın yaptığı şeylere laylaylom der şıkır şıkır devam ederim hayatıma. Öyle kadınlarda gördüm ben.
Benim aradığım bana daha akılcı yol gösterecek iki söz yada “bende yaşadım, böyle yaptım, şöyle oldu” tarzında yaşanmışlıklar. Belki onlardan feyz alırım, ne bileyim
 
Doğru sözler ama benim sizden beklediğim beni tutup sarzmanız değil arkadaşlar. Onu zaten zamanımda yakınlarım yaptı, bana o sökmüyor malesef. Ben bende ki sorunu arıyorum. Saflıkta değil bu saf olsam olayların farkında olmadan kocamın yaptığı şeylere laylaylom der şıkır şıkır devam ederim hayatıma. Öyle kadınlarda gördüm ben.
Benim aradığım bana daha akılcı yol gösterecek iki söz yada “bende yaşadım, böyle yaptım, şöyle oldu” tarzında yaşanmışlıklar. Belki onlardan feyz alırım, ne bileyim
O zaman soyle soyleyim
Esim ilk baslarda esiniz kadar olmasada hayatima karisiyordu
Bende saflik var biraz
Baktim olmuyor
Ufak bir cinnet tabi devami da geldi cinnetlerin
Sonrasinda ise her zaman savunma makenizmasi ile yendigimi dusunuyorum
Ara ara cok gezme bilmem ne senin kadar kimse gezmiyor der ona da bir kilif uydurdum
Bu arada vaktinde annemdende cok manipule edildigimi anladim
Ne zaman psikiyatriye gittim ikiside duzelmeye basladi
 
Anlattıklarınız bana bir yakınımı hatırlattı onunda şuan sevgilim dediği adam aynı sizin eşiniz gibi davranışları vs biz ona diyoruz ama aşığım napim seviyorum diyor ve onunda yaşı sizin evlendiğiniz yaşta. Çok zor bir durum Allah yardımcınız olsun
 
Ne acıması? Ne gözlerindeki çocuk bakışından bahsediyorsunuz?
Adamda iyi niyet namına bir şey yok. Ona acıyacağınıza kendi çocuğunuza acısanız keşke..

Kendi geçimini sağlayabilecek bir kadın gitmekten bu kadar korkmamalı. En azından çocuğu için.
 
Go
Merhaba

Mutsuzum. O yüzden yazıyorum. Benim gibi olan milyonlarca kadından biriyim belkide. Çözüm için size geldim. Belki bir yolu vardır bu işin, yada beni o yola davet edecek bir çift söz.

35 yaşındayım. 10 senelik evli, bir çocuğum var 6 yaşında. Eşimle internetten tanışarak evlendik. Fazla birbirimizi tanıyamadan, aramızdaki uçurumları idrak edemeyecek bir yaşta yanlış bir kararla evet dedik.
Ben bir narsist ile evliyim. Benim için düğün günümüzde bile yapılan sürprizin, aslında hep kendiyle alakalı olduğunu, insanların ilgisini kendi üzerine toplamak için yapıldığını zaman içerisinde farkettim. Tanıdıkça, zaman geçirdikce, olgunlaştıkça anlayabildim. Zan değil bunlar, tamamen kendi ağzından çıkan sözlerden anladım. “Ben nasıl güzel bir sürpriz yaptım, insanlar nasıl beğendi yaptığımı, sizinkilerin ağzı açık kaldı, bizimkiler hareketimi çok klas buldu” gibi sözler ve akabinde 10 yıl içinde sergilenen hareketler anlattı herşeyi. Bana hiç “sen nasıl buldun sürprizi, beğendin mi?” diye sorulmaması. Duygu ve düşüncelerimin önemsiz olmasını seneler sonra anlamam.
Saçlarımı düzlediğim için hakaret mi yemedüm, şeref yoksunu mu olmadım, kocasının sözünü dinlemeyen kadın mı ilan edilmedim. Hiç “nasılsın bugün?” sorusu sorulmadı bana. Hep giydiğim kıyafetler eleştirildi, ailem dünyanın en berbat insanları ilan edildi, arkadaşlarımın hepsi ama hepsi benim kötülüğümü istiyormuş gibi manipülatif hareketler sergilendi. Kaç kez ayrılmak istedim. Yalvardı yakardı, yoluna girer belki dedim. Çocuk kocayı düzeltir laflarına hiç kanmadım. Hep aksini savundum. Çocuk sahibi olmak istediğim için çocuk yaptım. Bu evlilikten gidemeyeceğimi de kabullenmiştim artık. Ozaman istediğimi yapacaktım. Bir çocuk. O da severdi çocukları, çok hemde ama başkasının çocuğunu sevmekle kendi çocuğunla ilgilenmek arasında dağlar kadar fark olduğunuda ne yazik ki yine bir acı tecrübe ile anlamış oldum. Çocuğunu çok seven ama bütün bakımını hep işte hem se evde durmadan çalışan bir anneye yükleyen bir baba gördüm sadece. Anlayışsız, düşüncesiz. Yalnız başıma, üstelik özel ihtiyaçlı çocuğumla gezmeye gitmelerim, tek başına sokaklarda ağlama krizlerine giren çocuğumu idare edemeyişlerim, ama sosyalleşmesinin öneminden dolayı, yavrum için zorda olsa gitmelerim. Hep tek başıma. Her yerde. Düğünde, bayramda, alışverişte, parkta, aile ortamlarında. Her yerde kocasız. Var ama yok olması.

Hiç kendimi kadın gibi hissetmedim. Çünkü hep “kadın şöyle yapar böyle olur” sözlerinin içinde hep kocasının sözünü sonsuz dinleyen, evde yemek yapan, açık giyinmeyen, ağırbaşlı olan kadınlar vardı. Bende hepsini bulmuştu sözde, ama bulduğuna da bıçak darbeleri attı sözleriyle. Ağlattı özür diledi - özür dilerkende “ama sen böyle yaptın diye ben böyle dedim” dedi. Kendimi suçladım hep. Alttan alışlarım, çırpınışlarım, hep fedakarlık yapmalarımın hiç bir değeri olmadı. Zamanında “sensiz yapamam”lar, “senle sohbet etmekten sıkılıyoruma” dönüştü. Boşanalım dedim medenice, olmaz seviyorum dedi. Kapıyı kitledi, gidemezsin dedi. Talep etmeme rağmen evde hiç bir yardımı olmayışı, olmadığı gibide en ufak şeyde “bu bardak neden burda” gibi konulardan hakaretler, küfürler savurması . Kendi ayaklarımın üzerinde durabilen, eğitimli, mantıklı bir kadını, elalemin acıdığı, “o adam bu kadını haketmiyor” tarzında söylemlerin hedef noktası olmam.
Evime misafir çağırmamın haftalar önceden bilgisini istemesi ve her seferinde gelmesin kimse sözleri. Ailemin gelemesi sorun, arkadaşlarımın gelmesi sorun. Herşey sorun. Ama hep o haklı, tek sorunu olmayan ona göre o.Bende yanında kendini değersiz hisseden, hiç bir sevgi hissetmeyen kadın.

Ben çok aşık oldum. Çok sevdim. Ama tanımadığım adamı. Çok klasik bir hikaye bu. Kafamda kurduğum bir adam vardı. Onu sevdim, eşimi sevmedim ama bunu anlamam da zaman aldı. Olgunlaştıkca, ne istediğimi, neden hoşlanmadığımı daha iyi kavradıkca.

Şimdi aslında hazırım hayata. Gerçeklerin farkında olduğum en iyi anımdayım. Ama şimdi de gidemiyorum. Başaramıyorum. Gideceğim dediğimde o gözlerindeki yaralı küçük çocuğunu görüp acıyorum. Neden? Nasıl başaracağım, neden bu kadar mutsuz olduğum bir yerde kalmakta israrcıyım?
Kendime neden bunu yapıyorum?
Yol gösterin ne olur.
Gözlerinde yaralı küçük bir çocuk falan yok acımasız sadec kendini ve kendi keyiflerini düşünen bencil bir pislik var şu anda da yalnızsın zaten o gidince hiç eksilmeyeceksin yokluğunu bile unutacaksın garanti ediyorum
 
X