arkadaşlar ya merhaba ben bu konuyu yeni gördüm bende olumlama yada bu dualara katılmak istiyorum neyapabilirimm ?
o beno kızı çok zmandır takip ediyorum gerçekten kanser tedavısı olup ıyılleşti ve zmanında çok zor günler geçirid bende hayranım ona:) her şey bi hikayedir bence..ders almasını bilene
bizim yaptığımızda tam olarak bu :) biraz farklı sadece o kadar..ama eklenebilir tabiki neden olmasın
çok teşeşkür ederim canımmm bayağı okudumda dedim bi yazayım tekrar okuduğum yere dönüyrum :)Canim merhaba. Bi eski sayfalardan basla okumaya kendine hayatinda ne diliyorsan onunla ilgili olumlama cumleleri kur yanlarinda ilgili esmalar cek. Eski sayfalarda daha net var :)
Ballarım günaydın hangi kitap bu ?
Teşekkürler canım :)Eki Görüntüle 1717067 gunaydin canim bu kitap :)
bu kitap napıyor acaba kısa bilgi alsamEki Görüntüle 1717067 gunaydin canim bu kitap :)
benonunblogu diye arat canım https://www.instagram.com/benonunblogu/?hl=tr gerçi linkini koydum .)bahsetiğiniz kız kim? İnstagramda takip ettiğiniz bulamadım da
Teşekkür ederim tatlımbenonunblogu diye arat canım https://www.instagram.com/benonunblogu/?hl=tr gerçi linkini koydum .)
Herkese gunaydin... Mutlu,huzurlu,saglikli,sansli,bolluk bereket ve ask dolu bir hafta olsun !!!
BU YAZIYI MUHAKKAK OKUYUN :
Kuantum Enerjisi
Şimdi bu yüksek enerji ile neler yapabilirsiniz ?
İstediğiniz her şeyi.
Artık bu enerjiyi bilinçli olarak kullanma zamanınızdır..Unutmayın enerji yaratır..
Sizin nazar dediğiniz sizin büyü dediğiniz negatif enerjinin belli bir yere yada kişiye odaklanmasından başka bir şey değildir..ve bunun tam tersi yapılabilir yani yaşamınızda istediğiniz her şeyi çekmek üzere kullanılabilir.
Kalp krizinin en büyük nedeni nedir ?.Tüm doktorlar “ stres “der.Peki stres dediğimiz nedir ?Kötü düşünce değil mi ?
Demek görünmeyen bir şey yani kötü düşünce gidip kalp damarlarımızı tıkayarak bedenimizde görünen bir etki yaratabiliyor. Peki neden tam tersi olmasın..
Depak Chopra diye doğuda Hindistanda doğmuş ama batıda tıp bilimi almış meşhur bir bilim adamı var..5-7 yaşındaki çocuklardaki kanser –kalp gibi rahatsızlıkları nasıl tedavi ediyor biliyor musunuz ?
“Her gece uyumadan önce elinize bir altın bir kürek alın ve kalbinizin içindeki siyah ve kötü görünen kumları su birikintilerini temizleyip öyle yatın” diyor küçük çocuklara..
“Sonra altın bir iğne iplikle temizlediğiniz yerleri dikin ki ,tekrar oraya o siyah şeyler girmesin.”.
Biliyor musunuz çocuk hastalıklarının iyileşmesinde ki en umutsuz vakalarda bile % 90 gibi bir başarı oranına sahip..
Çünkü çocuğun inanması daha kolaydır..Onun kutusu henüz dolu değildir..Zihni olumsuz korku ve inançlarla lekelenmemiştir.Doktor ona ne derse inanır ve yapar..
İşte inancın gücü..
Yaşamınızda sadece inanabildiğiniz şeylere ulaşır yada sahip olursunuz..
Ben size trilyonluk bir yalı alabilirsiniz dersem buna inanma oranınız çok düşük olduğu için gerçekleştirme durumunuz da çok sınırlıdır.Ama küçük taksitlerle bir araba sahibi olabileceğinizi söylersem buna inanma olasılığınız ve dolayısıyla gerçekleştirme olasılığınız daha yüksektir.
Yaşamlarında en büyük hayallerini gerçekleştirebilenler bunu yapabileceklerine inananlardır.Onların zihni farklı çalışır.Olamaz yada imkansız kelimelerini bilmezler bile..
İşte o nedenle her ne istiyorsanız bunu hiçbir engel ve sınır koymadan
istemeniz çok ama çok önemlidir..
Yeterince param yok yada yaşım ilerledi ,bunu başaracak gücüm yok ,zamanım yok vs vs dediğiniz müddetçe zaten hiçbir şeyi ortaya koyamazsınız..
İsteyebileceğiniz şeylere ulaşmanızı engelleyecek tek şey sadece ve sadece sizin ona dair kendi düşüncelerinizdir.
Bir silkelenseniz bakın neler çıkacak ortaya..kendinizi ne kadar çok konuda sınırlamış kendinizi nelere inandırmışsınız ?.
Bir avcı titizliğiyle çalışıp tek tek bulun onları..Tek tek yakalayıp yok edin..
Dışarıda sizin hayatını değiştirecek hiç ama hiçbir şey yok.Tek anahtar sizin elinizdedir ve kullanmayı bilirseniz her şeyi değiştirebilirsiniz.
Sonra ne istediğinizi” netleştirin.”.Netleştirin ki ,ona enerji göndermeniz kolay olsun..
Netleştirme konusu çok ama çok önemlidir .Çünkü ne istediğinizi net bir şekilde belirlemezseniz düşünce enerjinizi belli bir noktaya kanalize etmediğiniz için bilinçaltınız tam olarak ne istediğinizi bilemeyecek ve dağınık olarak sizi hedeflerinizden uzaklaştıracaktır.Bunu daha iyi anlatmak için size bir örnek vermek istiyorum.
Örneğin zihninizle düşünürken “ben bir ev istiyorum “ ya da “ bir araba istiyorum “ demeniz yeterli değildir. Bu bir taksiye binip “Avrupa yakasına gitmek istiyorum” demenize benzer. Şoför sorar “ Tamam da Avrupa yakasında hangi semte gitmek istiyorsunuz ?”..Cevap verirsiniz ; “ Sarıyer’e gitmek istiyorum “..
Bu cevap şoför için yine yeterli değildir.Tekrar sorar ; “Sarıyer çok büyük bir bölge ..hangi mahallesinde hangi numaralı eve gitmek istiyorsunuz ?”
İşte Bilinçaltınızda sizden böyle net bilgiler ister..Örneğin bir istiyorsanız ,hangi semtte ,hangi büyüklükte ve özelliklerde bir ev istediğinizi net olarak belirlemeniz gerekir.Örneğin şöyle ;
“Ben Üsküdar semtinde denize bakan 150 metrekarelik sakin havadar güzel bir daire istiyorum..Sonrasında salonundan odalarına kadar hatta kullanacağınız eşyalara kadar detaylandırmanız ve “şimdi “ zamanında istemeniz önemlidir.
Eğer sadece bunu gelecekte istiyorum derseniz bilinçaltınız bunu sürekli erteleyecektir.
Ev,araba,para ,güzel bir ilişki her ne istiyorsanız bunu sürekli zihninizde tutmanız ve bilinçli olarak imgelemeniz istediğiniz şeye hızla enerji yükleyerek size doğru gelmesini sağlayacaktır.Burada önemli olan isterken ,kendinizi sınırlamamanız ve olacağına dair olumsuz inanç ev engeller oluşturmamanızdır.
Unutmayın ! Sadece inandığınız ve elde edebileceğinize inandığınız şeylere kolayca erişebilirsiniz.Size bir ferrari imgeleyin desem belki bunu uzak bir olasılık olarak düşüneceğiniz için inancınız dolayısıyla enerjiniz zayıf kalacaktır..Bu nedenle daha küçük basit şeylerle başlayabilirsiniz..Bir mobilya ,bilgisayar vs..Bunları bilinçli olarak imgelediğinizde ne kadar çabuk elde edebildiğinizi görebilmeniz sizin daha inançlı olarak istediklerinize yönelmenizi sağlar.
Evet !..Gelelim..imgelemenin nasıl yapılacağına..
İmgelemenin zamanı önemlidir..Hayal gücünüzü çalıştırmayı ve bir noktaya konsantre olmayı öğrenmeniz gerekiyor..Günde 10 dakika sakin sessiz bir mekanda tek bir nesneye (mum yada bir çiçek ) odaklanıp bunu bir hafta süreyle yaparsanız kısa zamanda konsantrasyon yeteneğinizin çok arttığını fark edeceksiniz.
Sonra hayal gücünüzü mümkün olduğu kadar çalıştırın..Bunu kendiliğinden rahatlıkla yapabilenleriniz vardır ama genelde insanlara çocukluklarından bu yana hayal kurmanın boş ve anlamsız olduğu insanı gerçek hayattan kopardığı ileri sürüldüğü için aslında bu yetenekleri varken kullanmaya kullanmaya körelten insanlar vardır.Bir limon düşünerek başlayın..Sapsarı sulu bir limon..Onu kokladığınızı sonra bir bıçakla kestiğinizi ,kokusunun keskinleştiğini, suyunun yüzünüze sıçradığını,sonra dilinizle tattığınızı ve yüzünüzün ekşidiğini hayal edin
İmgelemenin en önemli püf noktası onu gerçekten yaşıyormuş gibi hissedebilmenizdir.Bu bir evse örneğin, o evin içinde yaşadığınızı ,kokusunu ,pencereden içeri hafifçe giren rüzgarı,çalan müziği ,mutfaktan yükselen kokuyu ,koltuklarda oturup yatağınızda yatmanın verdiği hissi gerçekten duymanız çok ama çok önemlidir. Bu istediğiniz her şey için geçerlidir..İçindeymiş gibi hissetmek o duyguyu net olarak yakalamak..
NLP de alt modalite dediğimiz tüm duyularımızı kullanmamız gerekir.Ben bir insana baktığımda beynimde aynı bölge uyarılır.O insanın yerine bana resmini gösterdiklerinde de aynı bölge uyarılır.Keza Resmi kaldırıp sadece o kişiyi imgelediğimde de aynı bölge harekettedir. Yani benim bilinçaltım gerçekten o insana bakıyor muyum yoksa gözlerimi kapatıp imgeliyor muyum bilmez..Bu muhteşem bir bilgidir..
Bilinçaltım benim imgelediğim herşeyi gerçek olarak algılıyor..Hayatımızın % 90 ‘ı bilinçaltı tarafından yaratıldığına göre demek onun dilini kullanmayı bilirsem istediğim herşeyi yaratabilirim..
Unutmayın..bilinçaltınız gerçekle ,hayal ettiğiniz arasındaki farkı bilmez..İşte o nedenle gerçekmiş gibi inanır ve aynı tepkiyi verir..İşte limonu imgelerken ağzınız bu nedenle sulanır..İzlediğiniz bir korku filmine bu nedenle tepki verir..Bu bir nevi bilinçaltınızı kandırmak gibidir..Bilim adamlarının bu konuya dair bir çok deneyi vardır.
Koşuculara 100 metre koştuklarını imgelemelerini istediklerinde ,koşucuların gerçekten de 100 metre koşmuş gibi terledikleri ve kalp atışlarının hızlandıkları görülmüştür.
NLP ‘nin tüm temeli de bunun üzerine kuruludur.Satışçılara eğitim verilirken ..örneğin bir satışa girmeden yada işi bağlamadan önce ,sanki satışı yapmış işi bitirmiş gibi el sıkıştığını ve gülümsediğini imgeletirler..Yani daha gitmeden bu işi zihninde başarıyla tamamladığını imgeler satışçı..
Aynı şekilde profesyonel sporcuları da koçları böyle eğitir..Sürekli kazandıkların kupa ellerinde havaya kaldırdıklarını imgeletirler..Çünkü işin sırrı tam da buradadır..Zihnine ve bunu sık sık düşünerek bilinçaltına bu görüntüyü gönderen insanın işi zaten artık çok kolaydır..Bilinçaltı o noktada devreye girerek o görüntüyü yaratacaktır..
Unutmayın % 90 bilinçaltımız tarafından yönetiliriz..Dilimiz istediği şeyi söylesin biz her konuda istediklerimizi yada istemediklerimizi deklare edelim bu fazla önemli değildir..Israrla evini satmak istediğini söyleyen bir insan eğer bilinçaltında bunu istemiyorsa o evin satılması mümkün değildir..
Çeşitli nedenlerle belki manevi bağlılığı belki satılırsa bir daha alamama korkusu gibi o satışa bağladığı bir çok şey vardır..Çoğu zaman kişinin kendisi bile farkında olmaz bunun..
Ya da eşinden sevgilisinden ayrılmak istediğini söyleyen bir insan bilinçaltında bunu istemiyorsa bu da gerçekleşmeyecektir.
Tekrarlamak gerekirse imgelemenin ilk temel noktası istediğiniz şeyi şimdiden olmuş gibi yaşamanız ve hissetmenizdir.
İkinci önemli noktada bu imgelemeyi yapma yeri ve zamanıdır. Sessiz ve sakin bir yer olması önemlidir.Mümkünse dış etkenlerin sizi fazla rahatsız etmeyeceği bir mekan olmalı..Dışarıdan geçen araba yada satıcı sesleri konsatrasyonunuzu bozmamalıdır.
Aslında bunu yapmanız için en güzel zaman dilimi gece yatmadan önceki zamandır.
Teta frekansı, beynin yaydığı 4 frekansdan biridir. ( Alfa ,beta ,teta ,delta )
Bu frekans uykuya geçiş esnasında devreye girer.
Buna bazıları yakaza halide demektedir.
Bu frekansta iken, yayılan titreşim evrenle denk haldedir.
Verdiğimiz komut yada imgeleme sonuç vermektedir.
Birçok kişi bu frekansa bilinçli girerek bunu başarmaktadır.
Teta ile titreşimimiz, iyonsferle aynı olduğu için; komutumuz anında cevap verir.
Durugörü, duruişiti, telepati gibi psişik yetenekler, gerçekleşmeye başlar.
Daha da önemlisi bütün kişisel gelişim çalışmalarındaki bilincin direncini kırıp; beynin bilinçaltını kandırıp; olumlamalarla şartlayıp yeniden programlama vardır. Ama teta da bilinç devre dışıdır. Yani direk bilinçaltını programlayabilirsiniz.
Teta bir çok imgeyi gerçekleştirmede, komut göndermede, bilinç altını programlamada çok kısa sürede sonuca ulaştıran kavramdır.
İşte teta frekansında istediklerinizi imgeler ve sonrasında uyursanız istekleriniz direkt bilinçaltınıza gider ve sizin için yaratmak üzere işe koyulur
Tüm bunlar için İlkönce kendinize inanmanız gerekir..İnsanlar genellikle sahip olduğu potansiyelin farkına varmadan yaşayan rastgele düşünen ve bu nedenle rast gele yaşayıp ,her şeyin kader olduğunu düşünen varlıklardır.
Oysa her birimizin içinde tanrısal bir yanımız var..
Ruhumuz var..O hep bizimleydi..Bedenimiz yok olup gittikten sonra da olacak..Ruhumuzun asıl doğası neşe ve mutluluktur ve kendimizi mutlu hissettiğimiz anlar aslında ruhumuzla bir ve en yakın olduğumuz anlardır.Mutsuz ve depresif olduğumuz zamanlar ise Tanrıyla ve ruhumuzla bağlantımızın koptuğu zamanlardır .
alıntı
enerjinizi kullanmayı öğrenin
Beyin öyle bir güçtür ki..
Kafadan geçen her düşüncenin Allah katında bir talep olduğuna inanıyorum iyi şey ister güzel şeyler düşünürseniz cevabı aynen öyle gelir ,
Ama hep korku ve kuşkuyla yaşarsanız aynen bunları da çağırırsınız.
Trafik kazasından korkan insanlar hep kazaya uğrarlar. Eğer siz korkuyla yola çıkar ve hep bunu beyninizde kurgulayıp etrafa negatif enerji yayarsanız mutlaka şoföre kaza yaptırırsınız ama arabayı siz kullanıyorsanız ve böyle korkularınız varsa eğer sakın araba kullanmayın…
Çocuğuna aşırı korumalı ana ve babalarının çocuklarına hep bir şeyler olur yani biri bir taş atsa bile gelir sizin çocuğunuzun kafasını bulur o zaman siz şunu düşünürsünüz onu kollayıp korumasam hep başına olumsuz şeyler geliyor
Neden acaba ? Bu tıpkı (yumurtamı tavuktan çıkar, yoksa tavuk mu)'yu andırmıyor mu?
Öyle mutsuz bir toplum olduk ki birbirimize günaydın diyemiyoruz, bir araya geldiğimizde hep olumsuz olaylar konuşuyoruz, biri bize nasılsın dese iyiyim demeye
korkar olduk, işler nasıl deseler, derhal şikayet etmeye ve her şeyin kötü ve daha da kötüye gittiğini söylüyoruz, hastalıklarımızdan ve ölümlerden bahsediyoruz yni dostlarla
da sohbetin güzelliği , keyfi kalmadı.Hep para olmadığından yakınıyoruz sanki bunu soran bizden para isteyecekmiş gibi.Aynen devam edin, neyi YOK diyorsanız, onu YOK etmeye devam edin, sürekli şikayet edip etrafa olumsuz ve zavallı görünerek her şeyin bereketini kaçırın, ayrıcada bu kadar mızırdanma sonunda dostlarınızı da kaçırdığınızı fark
edeceksiniz.
Hep hastayım diyen insanlar mutlaka hasta olurlar beyin şartlanmaya görsün hangi hastalıktan korkup ,çağırıyorsanız size onu getirir.
Sürekli param yok deyen insanlar paralarının bereketini öyle kaçırırlar ki bir gün gelir birde bakarlar gerçekten paraları bitmiş ama bu bitiş ani çıkan hesapta olmayan mecburi harcamalarda olabilir, sağlığa harcanması gereken miktarlar da olabilir.
Allah zaten verilen nimetlere şükretmesini bilmeyen kullarından bu nimetleri bir müddet sonra almaya başlar.
Çevrenize bakın örneklerni çok göreceksiniz.
Gelin bundan sonra Nasılsın diyenlere
ÇOK İYİYİM ÇOK ŞÜKÜR demekle işe başlayın…….
Öyle bir toplum olduk ki karşımızdakini yargılamaktan sevmeye zaman bulamıyoruz.
Oysa her yaşta sevgiye ihtiyacımız var. Sevgi sunulmazsa sevgi değildir. Neyi severseniz sevin ama içinizde yoğun sevgi duyguları olsun. Birisine sevginizi
söylediğinizde hareketlerle bunu pekiştirdiğinizde ona öyle güzel bir enerji yollarsınız ki, onun mutluluğunun enerji şeklinde size geri dönüşünden aldığınız pozitifi başka hiçbir şeyde bulamazsınız.
Yeni bebeği olmuş bir anne eğer sıkıntıları varsa veya olumsuz bir kişiliğe sahipse lütfen en olumlu olduğunda bebeğini kucağına alıp onu çıplak tenine deydirs! in. Eğer bebeklerinizin huzurlu ve sağlıklı birbebek olmasını istiyorsanız onu sakin kavgasız gürültüsüz ve pozitif bir ortamda büyütmeye çalışın.
ve bilin ki çok çabuk büyüyorlar. Bazı anne ve babalar çocuklarını çok sevdikleri halde bunu ifade edemez ve gösteremezler.
Neden ? Ne zaman göstereceksiniz? Tanrı'nın verdiği bu armağana sevgiyi en güzel şekilde göstermemiz bir şükür ve teşekkür değil mi ?
Beyin öyle bir güçtür ki , insan beyin gücünü kullanarak isterse kendini felç de edebilir, öldürebilir de, kanserini de yenebilir. Yeter ki beynini şartlandırabilsin. Beynimizde yaklaşık 13 milyar civarında sinir hücresi vardır. Her bir hücre yaklaşık 7.3 kilo voltluk enerji açığa çıkarır. Pratikte mümkün değil ama teorikte beyindeki tüm sinir! hücrelerinin aynı anda enerjilerini saldığını varsayalım, yaklaşık 350 milyon kilo voltluk bir enerji açığa çıkar ki bu da büyük bir metropolün tüm elektrik ihtiyacını karşılayacak güce sahiptir. Size tıp kitaplarına girmiş bir olayı anlatmak istiyorum,
Et taşımaya yarayan soğutuculu bir tren, temizlenmek için bir istasyonda duruyor. İşçiler vagonları temizlemeye başlıyorlar, işçinin biri bir vagonu temizlerken diğer işçi o
vagonu boş sanıp kapısını dışardan kilitliyor. Biraz sonra tren hareket ediyor, ve bir durak sonra et almak üzere bir istasyonda duruyor. Kapalı kalan işçinin vagon kapısı
açıldığında işçinin donarak öldüğü görülüyor. Fakat bir bakıyorlar ki, vagonun ısısı normal ısıda yani dondurucuya geçirilmemiş. Ama kapalı kalan işçi bunu bilmediği, donarak öleceğini sandığı için beyin aynen donmanın şartlarını hazırlayarak, donmanın tüm belirtilerek göstererek vücudunu buna uyduruyor.
Yani beyninizi olumlu şeylere kanalize edin .Bazı insanlar vardır, hep konuşurken daha yaşasam 1-2 s! ene daha yaşarım diye konuşup sık sık bunu
tekrar ederler ve kendilerine adeta bir ölüm zamanı belirlerler. Ben bu laftan çok korkarım ,eğer bunu inanarak söylerlerse beyinlerini öyle bir şartlarlar ki ,
öyle bir kurgularlar ki gerçekten dedikleri zamanda ölürler. Bu yüzden kaç yaşında olursanız olun hep bir hedefiniz ve hayalleriniz olsun ki uzun yaşayabilesiniz.
İnsan hayal ettiği müddetçe yaşarmış. Ne doğru bir laf değil mi?
Dün bitti. Dünün tekrarı yok aynı rüyalar gibi.
Yarın, hiç bilmiyoruz, iyi şeylerde olabilir kötü de .
Ama şu anımı biliyorum,ayağım kırık bu yazıyı yazıyorum ama eşim yanımda çocuklarım sağ ve ben bu yüzden dünyanın en mutlu insanıyım ve yarınımı
da bilmediğim için bu anımı en iyi, en keyifli ve en pozitif şekilde değerlendiririm. Bilmediğim bir geleceği düşünerek de bu anımı zehir edemem.
Siz de böyle ! yapın ve hayatınızı birbirine karıştırmamak kaydıyla 3'e bölün.Dün, bugün,yarın diye…
Biz ani stresleri çok severiz.Çünki ani streste vücutta Adrenokortikotrop hormon (ACTH) artar vehafıza, algılama, enerji süper olur.Yani bu hormon strese karşı vücudun bir sigortasıdır. Ama siz bu stresi kısır döngüye çevirirseniz yani sürekli beyninizde kurarsanız, hep bunu düşünürseniz, gelen olumlu şeylerin hepsi geri gider.
Yani unutkanlıklar, enerji kayıpları, isteksizlikler, migren, mide-bağırsak şikayetleri, uykusuzluklar, beyin tümörler, tansiyon ]iniş-çıkışları, vücudun muhtelif yerlerinde uyuşmalar, mutsuzluk, hatta depresyon ,kalple ilgili şikayetler ve kansere zemin hazırlamış olursunuz. Bunları kendinize niye reva göreceksiniz ki ?
Akıllı, kontrollü ve olumlu olmak yeterli.
Eğer büyük bir strese girdiyseniz kendinize hobiler bulun, yani kafanızı dağıtın.Başka işlere kanalize olun ki stres yaratan faktörün etkisi azalsın veya sevdiğiniz, sizi mutlu eden şeylerle uğraşın. Bunları da yapamıyorsanız dua edin, duaların insanlarda yarattıkları mistik etki onların pozitiflenmesini sağlar. Ben evde sokakta bile hep iyilik diler ve hayır için dua ederim.
alıntı
Depresyon içindeki kadının Quantum'la değişen hayatı...
7 yıl önce günde 2 paket sigara içiyordum...
Haftada bir gece de olsa, yemek sonrası gezmelere gitmem vakiydi...
Belki 5-6 yıldır akşam yemekten sonra, bir gece kulübüne gitmişliğim ya bir defadır ya iki belki de yoktur...
Hayatımın birçok dinamiği değişti, bu yıllar içinde...
Temiz hava, dumansız oda, haftada 2-3 kadeh kırmızı şarap dışında, bağırtı, çığırtı halindeki gece hayatı müziklerinden ve alkolünden uzak bir hayat, güneş, deniz ve stressiz bir keyif...
Bütün bunların birçok nedeni var...
Ama bunların içinde en etkin nedenlerden biri, quantum felsefesinin ve mekaniğinin değiştirdiği hayata bakış açım...
***
Bu hafta quantum koçu bir tanıdığım, bana 2004 yılında vizyona giren “Ne biliyoruz ki” filminden söz etti...
Yardımcım Gönül’e “Şunun DVD’sini alsan da bir daha izlesem” dedim...
Dün geldiğimde masamın üzerindeydi film...
Quantum düşüncesini belgesel formatta, Amanda isimli depresyon içinde antidepresan hapları alan bir kadının hayatı üzerinden anlatan, bir çok bilim adamının röportajlarıyla zenginleştirilmiş bir film bu...
109 dakikalık film belki bilimsel ve uzun gelebilir size...
Ama Gönül filmden ilginç pasajları çıkarttı ve önüme koydu...
***
“Neden aynı gerçekliği yaratmaya devam ediyoruz?
Neden aynı ilişkilere sahip olmaya devam ediyoruz?
Neden tekrar tekrar aynı işleri yapmaya devam ediyoruz?
Etrafımızdaki bu sonsuz olasılıklar denizinde...
Nasıl olur da aynı gerçeklikleri yaratmaya devam ediyoruz?
Seçeneklerimiz ve olasılıklarımız var olmasına rağmen bunların farkında olmamamız şaşırtıcı değil mi?
Günlük hayatlarımıza bu kadar şartlanmamız mümkün mü...
Kendi hayatlarımızı yaratacak şekilde şartlanmamız...
Hiç kontrolümüz olmadığı halde?
Dış dünyanın iç dünyadan daha gerçek olduğuna şartlandırıldık.
Bilimin bu yeni modeli tam tersini söylüyor.
Diyor ki; içimizde olan şey dışımızda olacak şeyi yaratıyor...”
***
Bu soruların yanıtlarını merak ediyorsanız ve hayatınızın şifrelerini bütünüyle değiştirip, daha keyifli, daha yaratıcı ve daha kendiniz olan bir hayat kurmak istiyorsanız, sizlere yarın filmden yeni pasajlar ve quantum’la ilgili yarın da sürdüreceğim ilginç bilgileri okuyun...
Daha konuşacağız merak etmeyin bu konuyu...
Gazetevatan.com
22 Nisan 2010 Perşembe
Ben hala birakamadim kac kez okumama,notlar almama ragmen canim.Her bir cumlesi sanki icimde cığır aciyor :)60. Sayfaya kadar geldim ve kesinlikle almalisin gece uyumak zorunda olmasam kitabi elimden birakmicaktim. Tamda suan yapmaya calistigimiz seylerle ilgili dolu bu kitap ve kesinlikle cok ogretici ve akici bi dille yazilmis. Normalde kitap okurken sıkılganımdır cogu kez ama bunda hic oyle olmadim :)
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?