ben eşimin ailesiyle 3,5 yıldır hiç görüşmedim.( 5 yılı aşkındır evliyim) ikinci bebeğimi hiç biri görmedi. (eşimin ablaları, abisi, babası ve üvey annesiyle birlikte diğer akrabaları yani eşimin tarafından kimse görmedi). ikinci bebeğim 2 yaşına girecek. İlk bebeğimi de 1 haftalıkken görmüşlerdi.
Eşim kök ailesine çok bağlıdır. Ama çocuklarımız için şartlarıma uydu. çok boşanma süreçleri yaşandı. mahkemeler bile oldu. tayinimi başka bir şehre aldırdım. ailesinden mesafe olarak da çok uzaktayız.
kabul ediyorum, hiç esnemedim, belki de biraz vicdansızca oldu ama hayatımda onun ailesi yok. Sıkıntılı olan şu ki; bu durumda tek üzülen eşim.. ve eşim üzüldüğü için arada bende üzülüyorum. muhakkak yansıyor yani eve. Eşimin ailesi sadece eşimi istiyor. torunları ve gelinleri yok. ben onları yok sayıyorum, çünkü onlar sen zaten dış kapının dış mandalısın dediler. peki öyleyse işinize bu geliyorsa görüşmem dedim. senin için görüşme talebimiz yok çocuklar ve kardeşimiz önemli dediler. ben de kardeşinizi tepe tepe kullanın ama o çocuklar benim olmadığım yerde olamazlar dedim.
Eşim de şuan tamam sen görüşme ama çocukları göstereyim dedi. hayır buna izin vermem dedim. evde tel ile dahi konuşmaz. onlar da aramaz eşim de.. ama ben yokken arar. dışarıya çıkar konuşması gerekirse.
aklım almıyor. insanda bi torun sevgisi olmaz mı ya, bi merak, bi duygusallık... ya kızım senin derdin ne, görüşelim bi torunlarımızı görelim demez mi.. eşimin ailesi nasıl bi millet nasıl bir damar anlayamadım ama demiyor. eee bunu ben niye sıkıntı edeyim ki..
paradoks tam da bu noktada başlıyor.. çok da tın diyeceğim yerde sıkıntı oluyor bu gerçek. öfkeleniyorum.. karşındaki insanı yok saymak çok kızdıran bir harekettir derler ya tam da bana bunu yapıyorlar.. bu şey çok ilginç ve ben yaşıyorum. dışardan baktığımda ben suçluyum( kötü gelin gelip gitmeyen bayram seyran demeyen) ama içimde ben mağdurum. öfkem var geçmedi.. empati yaptığımda.. ben olsam ayıya dayı derim.. çünkü sonuçta oğlumun mutluluğu derdim.. ama bu insanlar o kadar burnu havada o kadar popoları yukarda ki.. tenezzül dahi etmiyorlar..
bu tarz mesajları okuyunca kendimi tutamıyorum.. garip geliyor çünkü birşeyi kesip atmak. aile olgusunu yok saymak.. ben senin hiç b,işeyinim demek ile olmuyor. aslında yani esasen ben onların geliniyim ama iki tarafta birbirini istemiyor. iki tarafta yok sayıyor. ben ve onlar.. arada eşim ve çocuklarım kaldı..
bu durumdan rahatsız olduklarını söyleseler.. çocuklarımı merak edip, görmeye gelmek isteseler böyle talepleri olsa yumuşardım. gaddar bi tutum segilerdim. sert bakardım, laf sokardım. ağızlarına laf yapıştırırdım, öfkemi atardım ama yumuşardım. fakat onlar böyle bir şeye zahmet etmezler..
bir de eşimin yerine kendşimi koyuyorum; benim çocuklarım olacak babam abim ablalarım görmeyecek.. ve biz çok iç içe yaşayan birbirine çok bağlı bir aileydik gerçeği olursa çok tuhaf bir durum. ben o ablaya abiye öfkelenirdim ya benim çocuğumu görmediniz.. tamam gelin kötü de benim karım sonuçta bana kötü değil.. benim için bile olsa tavrınızı değiştirin demez mi bir eş. bi sinirlenmez mi bi içini dökmez mi.. bunu eşime sorduğumda.. onlar haklı, sen ağza alınmayacak laflar ettin. bu saatten sonra görüşmeyin. ben de kimseye birşey diyecek yüz kalmadı.. kendileri bilir gelmişler kaç yaşına kimden ne isteyim ne bekleyim.. gittiği yere kadar dedi. tükenmişlik sendromu bu olsa gerek. haklı buldum.
özetle ve son olarak.. gerçekten zaman ilerledikçe ve birbirimizi hiç görmeyip haber almadıkça.. onların benim üzerimde etkisi ve yarattıkları can sıkıntısı geçecektir diye düşünerekten.. hayatımda hiç bir zaman görüşmeyerek konuşmama rekorunu kırmayı hedefliyorum.