Ben toplumun ne dediğini pek de takmam açıkçası
Ancak takıntılı olduğum konular yok mu var mesele -de ve -ki eklerini düzgün ayıramamış birisinin yazıları bana ancak eğitimsiz, bilinçsiz birisiymiş gibi gelir
Çalışma hayatım boyunca bu hep böyle oldu, takıntı mı takıntı. Kesinlikle iş başvurusunu kabul etmem bu insanın, mesela. Benim gibi de çok insan var biliyorum. Çocuğuma kesinlikle bunu öğretirim.
Yine çalışma hayatımın bana kattığı pek çok şey oldu; maaş alamadım yeri geldi , hakkımı savunmak için oturdum tüm mevzuatı öğrendim OSB'de çalışıyordum. Çatır çatır aldım. Başkası 20 dakikada salatayı yapamzzken ben 3 çeşit yemek yaptım, süre dardı, öyle alıştım.Bunları ve başka pek çok şeyi de öğretirim, örnek olarak anlatıyorum sadece uzatmayayım.
Evde oturan bir anne çocuğuna çok güzel bakar evet ama çocuk eğitimi sadece oyun oynamak değil ki... Çalışan, dış dünyayla içli dışlı olan bir anne çocuğunu hayata daha iyi hazırlar, tabi bunu isterse, çaba gösterirse ve gözünü kapatıp evden işe işten eve gidip gelmekten ibaret olmazsa iş hayatı. Bizim ülkemizde her gün müfredat değişir, her ay kanun değişir, her dakika yollar değişir, biz İskandinav ülkesi değiliz ki hep aktif olmak lazım. Üniversite okumak ise zaten benim gözümde pek değer ifade etmiyor, her dağ başına fakülte açtılar herkes diploma sahibi ancak bir anlamı yok, boş bence.
Türkiye sosyal bir devlet değil. Öyle her işyerinde kreşler, yurtdışındaki gibi daycare hizmetleri yok. Çocuk olunca hele küçükken annenin evde kalmak istemesi çok doğal çünkü çalışan anneler için şartlar çok ağır. Ancak yine Türkiye sosyal bir devlet olmadığı için, geleceğimizin de maalesef hiç garantisi yok, çocuğa bakmıyor devlet ama yarın sana da bakmayacak eşine bir şey olsa...Çocuk denilen canlı da bir yerden sonra artık büyüyüp birey haline geldiği için, kadın iş hayatından bütünüyle kopmamalı ve kendisi de birey olarak ayaklarının üzerinde durmaya devam edebilmeli diye düşünüyorum. Çalışan her kadın da bunu yapamıyor ayrıca. Maaşı getirip eşine teslim eden nice kadın var, ot gibi yaşayıp giden nice çalışan kadın var, ne anladım ben o çalışmaktan kadının sözü, hükmü yoksa?
Ev hanımları tü kaka değil ve herkesin de kendi tercihi ama ben bunu şuna benzetiyorum. Türkiye'de kadınlar hep evlenmeden 48 kiloydum da hep hamileyken aldım, doğum kilosu der ya. Bakarsın hatun 80 kilo ama çocuğu 10 yaşında artık. Eeee iyi de hamilelik hatta emzirme biteli asır olmuş bacım, daha ne hamilelik kilosu, diye düşünürsün hani. Bu çocuğu "bahane" etme tavrına hastayımdır ben. Bu da aynı o hesap. Çalışmak istemeyen çalışmasın, kocam getirecek ben yiyecem desin, hatta kalkamıyorum ben sabah uykuma düşüküm desin, bize ne? Topluma ne? Ki zaten eşi iyi kazanan kadına kimse çalış da demez sadece borcum harcım var diye sızlanana, yetmiyor diye ağlayana derler e madem çalış diye- benim çevrem öyle en azından. Yoksa bizim toplum maddiyat dışında çok da öyle meraklı değil -bence- kadın çalışsın, aktif olsun, söz sahibi olsun filan. Aksine -bence- kadın ne kadar evde olsa toplum o kadar onu istiyor. Boşuna serzenişiniz toplum arkanızda, rahat olsun kanımca.