keşke tanıştığımız dağın başında kalsaydık hep...
şu an orada olsaydık...
küçücük ev ve sadece gerekli olan eşyalarımızla...
bebeğimizi uyutmuş olurduk...
birer türk kahvesi alır, balkona çıkardık...
bugün meteor yağmuru varmış, balkondan çok iyi görünürdü...
sarılıp birbirimize izlerdik...
sonra sevgiyle bakar, üşüdük artık der, içeri girerdik...
birbirimize yine sevgi dolu, gülen gözlerle bakardık...
eminim sen bana sıkı sıkı sarılmayı hiç bırakmamış olurdun...
neden geldik ki buraya...
neden mahvettik hayatlarımızı...
her kavgadan sonra tek düşündüğüm seninle yaşlanmaktı...
ama olmayacak artık...
sen yoksun...
sen ailene sahip olamadın...
evet seni suçluyorum, ben olgun olamadım...
sen olsaydın...
ya da hiç aşmasaydın bendeki o koyu kırmızı çizgiyi...
emin ol sonuna kadar mücadele ederdim...
ama şimdi...
senin yaptıklarından sonra, elimi kolumu sen bağladın...
belki de bilerek yaptın...
seni hiç affetmeyeceğim bunun için hiç unutamayacağım da...
hayatımın en güzel günlerini sen yaşattın bana inkar etmiyorum...
ama en berbat anları da senin yanındaydı...
hiç unutamam kin saçan, kontrolünü kaybetmiş gözlerini...
bir gün anlayacaksın ne demek istediğimi...
kendine gerçekten dürüst olup, gerçek ailenin kim olduğunu gördüğünde eminim...
ama o ailenin külleri bile gömüldü...
dönüşü olamayacak...
bu kadar şey yazdım, acı çekiyorum belki ama kararlıyım ve güçlüyüm...
sen yoksun...
sen kaybettin...