Hayat kadınlarına duyulan tepki

bastaki iki kızın yasıda 16 17 gecmez bence ne oldugunu anlayacak yasta bile degil
 
ama bu konuyu başka bir yere taşımak demek..
Cevabımda asla yapmazdım.. Asla kurtulamadı işte ..
Kurtulamayacakta o geceyi unutamayacak.
Dilenirim çalarım genede başkasıyla yatmam.

hayır tatlım buna konuyu başka yere taşımak denmez aksine tam üstüne basmak denir.

kendini onların yerine koyup ben ne yapardım diye düşünürsen kolay yolumu zor yolumu seçtiler anlarsın.

bak sen dilenirim çalarım asla yapmam diyorsun. neden? sen insan değilmisin darda kalırsan sen de yap nasıl olsa yapanlara saygı duyuluyor.

saygı duyulmaya devam edildikçe de fahişelik mesleği gittikçe yayılmaya devam edecektir.

bakın bir kez daha söylüyorum ZORLA kötü yola düşürülenleri tenzih ederek altını çizerek yazıyorum!!!

bir de konu hayat kadınlarını başka kadınlarla kıyaslamanız gerekirse bence kötü olanlar değil iyi örneklerle kıyaslayın. unutmayın ki hukukta da bu böyledir "kötü olan örnek teşkil etmez".
 
metamafin kullanmış resimdeki kadın
hepsi aynı amaç kız yıllar içinde kimyasal uyuşturucunun yaptığı hasarı göstermek
 
Son düzenleme:
ordaki 2 kadın biri altta biri üstte zamanla değişimleri görülüuorr....ama sanırım onların bağımlılıkla ilgili bir sorunları var..
 
allah askına yüzlerne bakın ve kadar mutlu olduklarını görün sizce gönüllümü duruyorlar

canım ben bunu internette görmüştüm..
ilk kızla son kıza kadar hepsi aynı.. farklı yıllarda çekilmiş.. yakalndıkça..
yani bu bi tür evrim..
 

ben şehrazat için konuştum.. zengin patron bilmrm nr kadarlık teklif.. ya mafyanın eline düşenler.. bi odaya kapatılıp 14 yaşındaki kıza 8 gün boyunca tecavüz eden 43 kişi? bu kız nasıl zoru seçecek ben bunu sölüyorum.. yani genellemeyin diyorum yoksa aynı şeleri savunuyoruz..
 
evet bu hatun tek kişiymişş...iki kişi diye düşünmüştümm..allah çocuklarımıza akıl fikir versin...kötüye düşürmesin..
 

o zaman açıklama yapın böyle de, konu başka yönlere çekilmesin, değil mi
 

kaç tane hayat kadını var, kaç tanesi 14 yaşında 8 gün boyunca 43 kişiyi bırak 1 kişi tarafından tecavüze uğramış.?

ya siz hayat kadınlarının sayısını bilmiyorsunuz ya da her köşe başında tecavüze uğrayan kadın var sanıyorsunuz. bir de merak ettiğim şu, tecavüze uğrayınca hayat kadını mı olmak gerekiyor:uhm:

canikom hem senaryo saçma diyorsun hem de şehrazatı örnek veriyorsun!?
sen onları boşver adı üstünde 1001 gece yani masal

ve ısrarla altını çizerek tekrar söylüyorum zorla satılan hayat kadını çok az var ve onları kesinlikle tenzih ediyorum Allah hepsine yardım etsin diyorum!!!
 
pes...
evet hayat kadını çeteresi tutmuyorum haliyle.. ama o şekilde başlıyo geneli..
he şunuda iliyorum ki genelev bi grup zevk düşkünüinsanın biz kendimizi ancak böle tatmin ederiz deyipte açtığı bi yer değil. .
 
büyük bir kesimi istyerek yapmıyor hayat bir şekilde vurmuş bu kadınlara sahipmi çıkılmalı yoksa ezilip kakılmalımı ..sahip çıkanlar var zaten onları satan pazarlayan üstlerinden komisyon kazananlara sığınmışlar ellerinden tutan kimse olmamış çoğunun.. yada alıştıkları bu hayattan kopamayanlar başka türlü yaşayamayacaklarını düşünenlerde var aralarında..aslında onlar bizim kadınlarımız her ne kadar kocalarımızın sevgililerimizin hatta babalarımızın bile bizleri aldattıkları kadınlarımız ..keşke öncelikle onları meslek sahibi yapıp hayata tutulmalarına yardımcı olacak bir kurum olsa aynı zamanda toplum bu insanları sonrasında kabul edebilse..genelevlerde çalışanlar benim mesleğim bu diyor açık açık bu işi yapıyor bir kısmı ailelerinden gizli yapıyor buda acı bir gerçek..ama ya dışarda evli erkekleri baştan çıkartan sözde modernize adı altında önüne gelenle menfaat karşılığında birlikte olanlar kadınlar..bu kişilere uygun bir terim bulamadım..ama genelevdeki kadınlar bu tür kadınlardan çok daha ahlaklıdır diye düşünüyorum..
 
kızlar ben bunu hayat kadını diye aratmıstım internette
ama aynı kızlar olacagı hic aklıma gelmedi yabancı dilim ve öyle terimler hakkında bilgim yok özür diliyorum ama bu gercekten cok acı bir sey ne hale gelmis buda ayrı bir sorun iste allahım yardımcısı olsun böyle insanların
 

olmaz çetele tutmadan yorumda bulunamazsın:mymeka:

tatlım ya çeteleyle ne ilgisi var ben çetelemi tutuyorum sanki töbe tövekaydirigubbakcemile

bir de bizim tuzumuz kuru demişsin de, benim tuzum hiç kuru değildi bebeğim:1no2: annen babam ben 8 yaşındayken boşandılar babam istanbulu terk etti ve ben 20 yıl sonra babamı arayıncaya kadar da yaşadığını bile bilmiyordum...o kadar fakirdik ki ucuz olsun diye elektrik bağlanmamış evde oturuyorduk ve ben lüx lambasının ışığında tüpümüz biterse de mum ışığında ders çalışırdım.

annem çetin yaşam koşullarından mı neden bilmiyorum aşırı sinirli bir kadındı, sürekli bağırır söylenirdi...fiziksel şiddeti yoktu ama psikolojik şiddet öyle ağırdı ki okulda ve evde sürekli burnum kanardı...ne yani ben de fakirlikten sinirli annemden kaçıp hayat kadını mı olsaydım.?
 
ıfıtlar, deliler, hayat kadınları

Sözde değer verilen bir hayat savunulurken, yüzlercesi vahşice çiğneniyor.

Binbir gizle örülü kanlı hikâyenin kameradan kaçamayan küçük "hayat" kadınları


09/09/2001 (1329 defa okundu)


YILDIRIM TÜRKER (Arşivi)

Orhan Kemal'in kederden olma sokaklardan doğma çocuklarıyla tanışmışsanız ömür boyu onların gözyaşlarını omzunuzda, kirli bebek kokularını burnunuzda taşırsınız. Yazarın sonsuz şefkati, anlattığı öksüz, boynu bükük, yoksul çocuklarla birlikte sizi de kucaklar. Orhan Kemal, mükemmel bir anlatıcıdır. Onları mütemadiyen inciten hayatla itişirken, bir an o sokak çocuklarının, o vahşice hırpalanan küçük kızların burunlarını yeninizle silmiş gibi olmanız bundandır. Kirli saçlarını taramış, başlarını okşamış gibi oluvermeniz. Onlar, sizle birlikte yaşar. Vahşi dünyaya karşı hayatta kalabilmek için kimileyin hırçın bir inatla direnirler. Orhan Kemal'in kitapları, hele genç yaşınızda okumuşsanız size kim bilir kaç kan kardeş kazandırmıştır. İyi bir yazardır. Ama kitaplarını okurken onun aynı zamanda çok iyi bir insan olduğunu anlarsınız. Hattâ apaçık görürsünüz. O kimsesiz sokak çocuklarını anlatırken onlara kıyamaz, sevgisiyle onları kayırır. Onun kanadı kırık küçük melekleri sadece düşlere sığınarak yağmur-çamura, soğuğa, açlığa karşı koyar. Vahşi ve yırtıcı değildirler. Ruhları soyludur. Öldüklerinde masumiyetin ölümüne ağlarsınız. Yıllar sonra onları hatırladığınızda yüreğiniz sızlar. Orhan Kemal böylesine iyi bir insan olmasaydı belki çok büyük bir yazar olabilirdi. O çocukların vahşetle emzirile beslene nasıl vahşileşebildiklerini, iyice kıstırıldıklarında karanlığın yüreğine nasıl dalıverdiklerini anlatabilseydi. Yüreği elverseydi. İyiliğin ahlâkıyla bu kadar dindar olmasaydı. Doğduklarından itibaren hiçbir güvence duygusuna sarılamadan, hiç okşanmadan büyüyen çocukların, ister katil olsunlar, ister hırsız, yanlarında durmaktı, yazarın dini.
Ben de Orhan Kemal'in tanrısına inanıyorum.
......
Küçük adamları ve küçük kadınları gözümüzün önünde itip kakıyorlar yine. Hayatının çok değerli olduğuna inandıkları bir adamın vahşice öldürülmesi sonucu hayatı gözlerinde beş para etmeyen sokak çocuklarını hırpalıyor, hırpalanmalarına göz yumuyorlar. Onlara isim takıyorlar. Deli, diyorlar. Hayat kadını, diyorlar. Kendi namusu tam, aklı bütün hayatlarının dışına kapatıyorlar önce. Daha rahat parçalayabilmek için.
Önce hunharca son verilmiş değerli hayatı yeniden yazmaları gerekiyor. Çünkü ölen, Musevi. En büyük sanayici, müteveffanın Musevi olmasına rağmen bu memleketi ne kadar sevdiğini söylüyor. En büyük köşe yazarı, bu değerli vatandaşımızın ölümü üstüne komplo meraklılarının senaryolarını 'çıfıtçı çarşısına' çıkardığını belirtiyor. Anlamını bilmiyor zahir. Müteveffaya bir an evvel bağışlanır, ölüme yakıştırılamaz bir hayat bulmak gerekiyor. Gizli Yahudi oluyorsa gizli Müslüman da olabilir. Adını şeyhinin koyduğunu söyleyerek başlıyorlar. Oysa yüksekokul yıllığında adı farklı. Besbelli kendisi seçmiş o Türk adını kendine. Belki iş hayatına atılmadan. Kendi adınla, kendi kimliğinle yaşamak kolay değil bu topraklarda.
Giderek bütün inançları birleştiren soylu bir Osmanlı çıkıyor ortaya. Başarılı bir işadamından şehit yaratılıyor. Ancak öyle tutuluyor yası. Çünkü değerli olan onun hayatı değil. Ucu körelmiş vahşi kalemlerin ona yazdığı hayat. Herkes bu cinayetin siyasi ya da fazlasıyla kişisel olmasından korkuyor. Adi cinayet senaryoları çoktan hazır. Yaşarken kendisine farklı numarayla başlayan pasaport ve farklı bir ad giydirilmiş olan büyük işadamının mümkünse kendi ölümünden farklı bir ölümle uğurlanması
için seferber oluyorlar. Kalemi tutanlar. Kapı bekçileri.
Gündüzleri mezarlık otoparklarında, kenar mahalle kahvelerinde, parklarda, geceleri sokaklarda vaktini geçiren çocukların hiçbir zaman bağışlanası bir hayatları olmamış. Pınar'ın hikâyesini kaldırmıyor hassas mideler. Kirli bir hikâye. Kimsesiz çocuk yurtlarında devletin şefkatinden nasibini almış. Dayaklarla, tecavüzlerle büyümüş, küçük kadın. Bir tv kanalının büyük avı olarak karşımıza çıkartılan başörtülü halası onun erkek zaafından dem vurup, 'neden tedavi etmiyorlar, bilmem ki' diyor. Pınar, lükse ve erkeklere düşkün olarak tanıtılıyor.
Neden sonra, gözaltından serbest bırakıldığında o minicik kadını görüyoruz. İki polisin arasında, birinin gömleğine yapışmış, ağlayarak yürüyor vahşi gazeteciler ordusunun arasından. Düşmemek için çırpınan bir kedi yavrusu gibi. Çok korkmuş, belli. 19 yaşındaymış. En fazla 15 gösteriyor. Lükse düşkün hayat kadını, nedenini bilmeden hırpalanmış bir bebek gibi içini çeke çeke ağlıyor. Dünyanın kendisine neden bu kadar hoyrat davranmış olduğunu bir türlü anlayamayacak. Yakınları hırçın, dik başlı olduğunu anlatıyor sayfa sayfa. Bunca işkenceye rağmen adam olmamış. Mayası bozuk besbelli.
......
Suna'yı daha önce tanımıştık. Bu bin bir gizle örülü, kanlı hikâyenin kameralardan kaçamayan öteki küçük kadınını. Ona ısrarla arkadaşının adıyla hitap eden kameralardan kurtulmaya çalışırken, yerlerde sürüklenirken görmüştük. Bayıldığında bile sıyrılan bluzunun açık bıraktığı göbeğine yönelen kameralar, görevlerini yapıyorlardı elbet. Derdest edilip Muhtar'ın karşısına getirildiğinde Deli Fuat'ı tanıdığını, onun böyle bir şey yapmayacağını da söyledi. 13 yaşındaki Fuat, ilk katil zanlısıydı. Bu çocuk işkencecisi milletin gözünde itibarını kazanmıştı. Tabii işkence gördükten sonra. Babası, olaya adı karışan çocukların yakınları ve son yakalanan katil zanlısının anası gibi kölelik yaptığı iş yerinden atılıvermişti.
Suna'nın gözleri de boşluğa bakıyor. Korkuyor. Dünyaya korkularını, duygularını, ihtiyaçlarını aktarabileceği bir dile sahip değil. Kardeşinin kağıt mendil satarak geçindirmeye çalıştığı evi, kendisinin arada bir sığındığı o berhaneyi gördük.
Mutlaka Suna da lükse düşkündür. O da para karşılığı vücudunu satıyor. Besbelli o da hap atıyor. Pekiyi siz ne önerirdiniz?
......
Büyük şehirlerimizin varoşlarında bu çocuklardan çok var. Dinlemek istemediğiniz hikâyeleriyle bir yeraltı ordusu gibi uğultulu, duruşları. Onların hayatının gözünüzde en ufak bir önemi yok. Onlardan söz ederken, 'artık iş işten geçmiş' ifadesini ayırt edebiliyoruz gözlerinizden. Ses tonunuzdan. Hepiniz, ahlâkından bihaber olduğunuz mesleğinizde yükselmek için onları parçalayasıya çekiştiriyor, üstlerinde tepiniyorsunuz. Onları insan değil birer hayalet; çoktan bitip tükenmiş ama süpürülmesi ihmal edilmiş birer ceset gibi görüyorsunuz. İnsanların hayatlarını birbiriyle tartıyorsunuz. Sözde değer verdiğiniz bir hayatı savunmak adına yüzlerce değersiz bulduğunuz hayatı ezip geçiveriyorsunuz. Terazinizin kefesi ölüme ayarlı. Emniyet ve basının vahşet dayanışması yeni değil elbet. Bu dayanışmanın vahşeti karşısında hızla büyümek zorunda kalmış küçük adam ve kadınların vahşiliği kaç para eder? Hayatlarında yaşadıkları en büyük lüks belki de bir arka mahalle kuaföründe buluşmak olan o küçük kadınların tıynetini lükse düşkün olmakla şaibeli kılıp sonra pişkince Laila'dan canlı yayına bağlanıyorsunuz.
Büyük şehirlerin varoşlarında, ufacık kuaför dükkânlarında küçük kadınlar birbirlerinin saçlarını tarıyor, dudaklarını boyayıp geceye silahlanıyor. Evet. Onlar hayat kadını. Sizse ölüm tacirisiniz.
 
Seks ticareti emperyalizmin, erkek egemen ve kapitalist sistemin yarattığı, erkeklerin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak, patronların daha fazla kazanmasını sağlamak amacıyla, egemenlik ilişkileri tarafından desteklenen, kadın bedenini meta olarak gören bir sektördür. Kadınlar birçok aşağılanmayla, düzeysiz cümleyle anılırken erkekler patron, müdavim, müşteri gibi sözcüklerle yüceltilir, erkek egemenliği bu alanı kendisi için meşrulaştırır. Kasıtlı olarak kullanılan sözler erkekler ve toplum için hedef göstermeyi, kadınları yok saymayı, kadınların sesinin duyulmamasını kolaylaştırır. Milyonlarca kadının kaçırılması, tecavüze uğraması, hapse atılması, bedenlerinin meta olarak görülmesi erkek egemen sistem ve kapitalizmle ilgilidir.
Seks ticareti günümüzde en fazla uluslararası pazarı oluşturuyor. Çoğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu yaklaşık 900 bin insan başka ülkelere pazarlanıyor. İstatistiklere göre seks ticaretinde bir yılda dönen paranın 3–4 milyar dolar olduğu belirtiliyor. Dünyada seks işçisi kadınların yaşı 15-40 arasında değişiyor ve sayısı 17 milyona yaklaşıyor. 2000 yılında yapılan araştırmalara göre Türkiye’de resmi ve gizli çalışan seks işçisi kadınların sayısı 100 bini buluyor. Sadece İstanbul'da 500'den fazla çocuk seks ticaretinin genişlemesi için kullanılıyor. Aradan geçen zaman ve sektörün inanılmaz biçimde büyümesi bu rakamları kat kat artırıyor. Sayı bu kadar fazla olunca işin içine seks mafyası da giriyor ve mafya küçük kız çocuklarını kaçırıyor, zorla çalıştırıyor, kadın ve çocukların ise mafyadan ve mafyanın uyguladığı şiddetten kurtulması pek mümkün olmuyor. Kadınların %30’u kocaları, %10’u baba, ağabey ve diğer yakınları, %3, 4’ü birlikte oldukları erkekler tarafından para karşılığı başka erkeklerle cinsel ilişkilere zorlanıyor. Para karşılığı cinsel ilişkilere zorlananların %63, 4’ü resmi, %12, 2’si imam nikâhlı, evli kadınlardan oluşuyor. Avusturya, Almanya, Belçika, Hollanda, Türkiye, İtalya, Macaristan, İsrail, Kanada, ABD başta olmak üzere 58 ülkede seks ticareti artarak devam ediyor.
Özellikle Tayvan, Filipinler, Kamboçya, Rusya, Polonya, Tayland ve Endonezya' da bu sektörde çalışan çocukların sayısı gün geçtikçe artıyor. Kendi bedenleri üzerinde hak sahibi olmaları engellenen kadın ve çocuklar, egemen ilişkileri tarafından desteklenen bu sektörün birer parçası haline geliyorlar. Endonezya, Malezya, Filipinler ve Tayland'da yapılan incelemelerde seks ticaretinin bu ülkelerin toplam gayrisafi milli hasılalarının %2’si ile %14’ü arasında pay aldığını gösteriyor. Seks ticaretini ellerinde bulunduran mafya örgütleri tarafından düzenlenen seks turları da zenginler ve yoksullar, kadın ve erkekler için farklı anlamlar ifade ediyor. Yoksul kadın bedenleri, zengin erkekler tarafından bir kez daha sömürülüyor. Bu sömürüden elde edilen kar internet siteleriyle üç'e katlanıyor. Evli, bekar, asker, dindar, işadamı her ay bir milyon erkek internet üzerinden bu sektöre dahil oluyor. Ayrıca birçok üyesi olan seks sitelerinde üyelerin birçoğu birlikte oldukları hayat kadınları hakkında sohbet ediyor. Bu siteler kadın fotoğraflarıyla desteklenip, daha cazip hale getiriliyor, erkekler ise farenin bir tıkıyla arzularını tatmin ediyor. Erkekler; para karşılığı girdikleri cinsel ilişkide prezervatif kullanmadıkları, kullanmak istemedikleri için, yakalandıkları hastalıklar yüzünden de bir günah keçisi bulmaktan kaçınmıyor ve kadınları suçluyor.
(alıntıdır)
 
birşey sormak istiyorum, ben fahişelerin toplum tarafından tekmelendiklerini ezildiklerini kovulduklarını hiç görmedim....

gören var mı?
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…