- 3 Mart 2016
- 18.150
- 76.571
- 598
Yani o ilk dogumda pembe bulutlar üstüne durman, çok mutlu olman felan hepsi hikaye bence. Evet hamileligi sevmistim tekme atmasi felan ama öyle "anayim ben anaa" tavrinda degildim. Dogdugundada degil. Bag zaman ile oluyor. Ilk basta bebek sadece bir "is"ti. Bez degistirmek, doyurmak, kiyafetini degistir, banyosunu yaptir. Ve bunu uykusuz yapiyorsun. Yani otomatik yapiyorsun.
Üstüne bebekten pek bir tepki yok. Iletisim tek yönlü yani. Ama zaman ile kizimi daha iyi tanidim, ne istedigini anladim. Hele 8inci haftadan sonra gülmeye basladiktan sonra baze seyler daha keyiflendi. Lohusa hormonlar azaldi,..
Yani lohusa sendromunda, depresyonuda zaten bu toplumun sundugu idealdan dolayi. Annelik söyle harika, böyle süper, kucagina aldigindan andan beri... Ki öyle birsey yok. Ve çoçuk sadece anneninmis gibi tüm sorular anneye soruluyor "emziriyormusun, gece yatiyormu? çok yiyormu?",.. Yani toplumsal baskidan dolayi anneligin tadina ayri varamiyorsun birde.
Konu eski ama yorumunu gördüm, yazasım geldi.
Oğlumu kucağıma aldığımda sevinçten ağladığımı hatırlamıyorum, dehşet bir korku hissi ile istila edildiğimi daha net hatırlıyorum. Sezaryen doğum yaptım, ilk ağlama sesini duymamla birlikte "Ağlama yaa, ağlama annem" diye ameliyat masasında ağlamaya başladım. (Ki bebeğin ağlaması gerekiyor elbette, sağlıklı olan bu ama çok saçma bir duyguya girdim) Zaten baygın aygın geldim odaya hatırlamıyorum oraları... Sonrasında emzirmem için yardımcı oldular kucağıma aldım ama "Yuh" deseler yine ağlayacağım. "Bu çocuğu nasıl koruyacağım, bu bktan dünyaya çocuk getirdim de iyi ettim, ne kadar savunmasız, ne kadar aciz, muhtaç... Nasıl çaresiz..." diye diye bir hal oldumdu. (Sanki dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilmiyormuş, hamilelik boyunca bu anı beklememiş gibi. Çocuk karnımdan iki seksen çıkmayacaktı yani illa minnacık çıkacaktı ama yok çok ilginç bir farkındalıktı benim için o an)
Sevinç değildi, çok ilginç ve sarsıcı bir duyguydu bebeğimi kucakladığımda kalbimi dolduran, endişe ve korkunun değişik bir hali. İlk kez, bir başkasının hayatını, sağlığını, dünyadaki halini kendimden kat be kat fazla düşündüğüm, düşünürken kendimi zerre umursamadığım zamanlardı.
Sevinçle, tebessümle kucağına alanları bu yüzden tam anlayamıyorum, ben ağlayıp duruyordum, eline bakarım "Çok küçük" der ağlarım, ayağına bakarım ağlarım, o ağlar ben ağlarım, ilk bir-iki hafta boyunca da ağlamış olabilirim, hatırlamıyorum, sürekli bebeğime baktıkça ağlayasım geliyordu, dünya gözüme belki olduğundan daha berbat geliyor, her şey tehlike saçıyor gibiydi ve ben bu bebeği nasıl korurum diye kara kara 3 yaşını 5 yaşını 7 yaşını, 10 yaşını filan her şeyini düşünüyordum yüzüne her baktığımda. Sonra geçti (Azaldı, normalleşti en azından endişeli halim desem daha doğru olacak, tamamen geçmedi çünkü )
Hormonlar ne ilginç. :/
Son düzenleme: