Aslında düşünüyorum da ar, namus, haya, ahlak, etik, onur, gurur, şeref, sadakat, ego, kıskançlık gibi kavramlar olmasa çok daha mutlu olurduk. Devamlı olması gereken şekilde oldurtmak için çırpınıyoruz. Dokunduğum insana başkası dokunuyor diye neden acı çekeyim ki? Ortada var olmayan hiçbir somutluğu olmayan bir neden var ve ben bunu göremiyorum ciddi anlamda. Hep tetikteyiz ama aynı zamanda hep savunmasızız. Doğamızı bile değiştirdik. Yavrusu bu kadar güçsüz, patetik durumda olan başka bir memeli var mı? İnsan yavrusu ne kadar aciz. Büyüdükçe güçleniyoruz(!): bedenimiz, bilimum zihin oyunlarımız… Dışımız, kabuğumuz, nasıl göründüğümüz. Ama içimiz tam tersi, doğduğumuz zamankinden çok daha güçsüz. Bir bebeğin ağlaması için tek neden var. Fiziksel rahatsızlık. Fakat, bizim sonsuz. Yani bebekten bile daha kötü durumdayız. Zaten hayvan olmayı beceremeden nasıl insan gibi olunur onu çözemedim henüz. Gergin, tedirgin, sinirli ve sevgisiziz. Hislerimiz yok ya. Köpek bile depremi hissediyor da biz neden hissedemiyoruz. Sezgilerimiz yitik durumda. Tırnaklarımız törpülü, doğadan uzak, edepli teknolojik varlıklarız. Mecburen birbirimize sarıyoruz. İnsan ilişkilerine bel bağlamamakta fayda görüyorum. Sürekli yapılanlardan ötürü kendine ve çevrendekilere puanlar ver ver nereye kadar. Hayatta her duygunun tadılması gerektiğine inanıyorum ayrıca. Oluruna bırakabilmeli insan, yeri geldiğinde riske girebilmeli, kendini şaşırtabilmeli. Bu yüzden belki de hayat kadınlarının ve kumarbazların çok canlı olduklarını düşünüyorum. Kavramlar yüzünden bu gelinen ruhsuz insan psikolojisinde kadının tüm verimliliği köreliyor. Dolayısıyla nesiller de köreliyor. Tutku mesela. Sevişmenin tutkulu olabilmesi için kadının kendini bırakabilmesi ve tutkulu olması lazım. Erkeğin tutkusu erkeğin tutkusundan öteye gidemez ama kadının tutkusu sevişmeyi ilahi kılar. Tutku ise değişkenlikten, çeşitlilikten doğar. Geldiğimiz insanoğlu noktasında ise arada kalmak can yakıyor. İpin üstünde oynayamıyorsun, bir tarafa düşmen icap ediyor. Ya tamamen öyle olmak zorundasın ya tamamen böyle; ama oynayabilsek güzel olmaz mıydı… Ki benim için artık ütopya değil bu durum. Gerçekçi olmak gerekirse erkekler her şeyi bulabilecekleri birini arıyor. O zamana kadar da o aradıkları her şeyi, farklı kadınlardan derleme toplama yoluna gidiyorlar kendilerini yormamak için. Biz ise bulduğumuz insana aradığımız her şeyi yüklemeye çalışıyoruz. Tabi hata veriyor. Onların tabiatını daha samimi buluyorum açıkçası genelde. Doğalarına bırakıldıklarında daha iyi hayvanlar, ama toplum kültürüne sokulduklarında daha az insanlar. Günümüz koşullarında erkek gibi hayvan, kadın gibi insan olmak güzel kısacası. Bana kalırsa hep beraber başa dönmeliyiz. Biyolojik farklılıklar var ama özde birbirini tamamlayan iki parçayız. Dayatmalara takılmadan, kendi kendimizi yormadan, anı yaşayarak, mutlu olduğumuz zevk aldığımız her şeyi yaparak, durup dinlenerek, etrafı seyrederek, yaşadığının farkına vararak, düşünmeden son’a kadar akıp gitmeliyiz. Asıl olması gereken bu.