- 17 Nisan 2025
- 36
- 22
- 3
- Konu Sahibi artikzamanigelmisti
-
- #1
Uzun olacak, iç dökmek istiyorum.
Baskıcı, şiddeti bir iletişim dili haline getirmiş ailede büyüdüm. Sülalede, etrafta lise bile okuyan tek kız bendim. Fen lisesi kazandığım halde imam hatip okudum, sırf engel olmasınlar diye kendim tercih ettim. Üniversiteye hazırlanırken bir sene mezuna bıraktım, mezun senemde ağır bir kaza geçirdim, doğru düzgün iyileşemeden sınava girdim. Okul birincisi olduğum halde, istemediğim bir bölümü burslu olarak yazdım ve girdim. Okula başlar başlamaz garsonluk yapmaya başladım. Çünkü kimseye güvenim yoktu. İyi ki de öyle yapmışım.
Üniversitenin ikinci yılında staj, üçüncü yılında işe başladım. Özel ders verdim, kazandığımı kardeşlerime yolladım. Özel dersten kazandığımı yine kardeşime yolladım özel ders aldırmak için. Okul, ders, gönüllü işlerle bir an dinlenmedim.
Sonra pandemi oldu, yasaklar ilan edildiğinde memleketteydim. Her şey bir anda değişti. Babam kızkardeşimi döverken araya girdim, bana yaptın bari diğerlerine yapma dediğim için beni silahla öldürmek istedi. Evden kaçtım, şikayetçi oldum.
Sonra anneannemlere gittim, dedem; annem ve babamın nasıl insanlar olduklarını bildiği için beni korudu. Bana hep düşkündü, kendi kızına rağmen beni yollamadı evden. Sonra İstanbul’a döndüm. Küfürler, tehditler başladı. O uğruna ayaklarım şişene dek çalıştığım kardeşim evimin yerini söylemişti. Kapıya gelip olay çıkardılar, ben evimden oldum. Rezil oldum. Yetmedi, “sahte belgeyle şikayetçi olurum, işinden ederim, güzellikle istifa et” diyerek zorla işimden etti babam.
Ülkenin en köklü kurumlarından birinde çalışan, 22 yaşında biriydim. Yöneticilerim yalvardılar bana, zorla istifa ediyorsan bir çare buluruz diye. Ama kaçış olmayacağına o kadar inanmıştım ki, pes ettim. 22 yaşındaydım. Mezun bile olmamıştım daha. Bana güvenen herkesi yüzüstü bıraktım.
Benim çalışkanlığımı fark edince bizim için çalış dediler. Birikimi elime verip borsada kullanacaksın dediler. Ben 1 sene boyunca tehdit ve hakaret duydum bu insanlardan, elime para tutuşturdular. Başta iyi kazandım, sonra borsa çöktü. Burada beni kimse yargılamasın, benim gibi sistematik tehdide maruz kalmamış kimse bu kabullenme halini anlayamaz. Öğrenilmiş çaresizlikti belki.
Aradan zaman geçti, 2 sene. Mesleğim üzerine danışmanlık yapmaya başladım. Borsada kaybettiklerimi -HİÇ mecbur olmadığım halde- yerine koymak zorunda hissettim. Danışmanlıktan kazandığım tüm parayı aileme yolladım. Sanki beni onlar zorlamamış gibi, sanki benim işimi evimi düzenimi yerle bir etmemişler gibi.
Sonra danışmanlık iyi gidince karşıma alıp anlattım. Borsayı, kayıpları, kazancımı. İnanmadılar. “Bizden intikam alıyorsun, parayı nereye kaçırdın” diyerek beni 8 saat demirle, yumrukla, tekmeyle dövdüler. Burnum kırıldı, o günden sonra kimseyle bağ kuramadım. Çünkü ben bu durumu ilk anlattığımda “kar-zarar normaldir” diyerek beni memlekete çağırdılar. Bize ait fabrikada; envanter sayımı için gitmişken telefonumu zorla elimden alıp “parayı bulmaya” çalıştılar.
Öldüreceklerdi, parayı bulmak için öldürmediler. O kadar eminim ki. İşte bunlar olurken, uğruna tüm düzenimi yıktığım kızlardeşim topuklu ayakkabılarıyla fabrikaya gelmiş, beni o halde gördüğünde “insanları kandırmayı bırak artık, paranın yerini söyle” dedi bana. İnsanları kandırmak da şuydu, arada bir arkadaşlarımla gezmek. Arkadaşça anlattığım ne varsa herkese anlatmış meğer. Ona Fransa’da staj ayarlamadığımda tüm odamı dağıtmıştı. Sürekli çocukluğuna verdiğim hareketleri, sinsiliğindenmiş. O an bedenimde hiçbir acı yoktu. Hala acı hissetmiyorum.
Ailem dediğim, tüm hayatımı dağıtmalarına rağmen maddi refah sağlarım da ellerini üzerimden çekerler dediğim insanlar bana gram acımadılar.
Devamında şikayetçi oldum. Memlekete gitmeden durumu anlattığım avukat arkadaşım sayesinde, eve baskın yaparak çıkardılar beni. Çünkü 2 kere normal memurlar gelmiş, site yönetimi yukarı bile çıkarmamıştı. Eve girdiklerinde polislerin “Artıkzamanigelmişti, arkama gel” dediği an hala aklımda. O an beni tanımalarına şaşırmıştım, oysa yüzüm gözüm berbat haldeydi.
Nihai olarak aradan 2,5 sene geçti. Dava sonuçlandı. Babam denen adam ceza aldı. Cezaya itiraz etti, bir daha ceza aldı. Savcılıktan ilk gece gittiğim karakola kadar, öğrencilik ve iş kariyerimi duyan herkes bana çok destek oldular. Karakolda karşılaştığımızda dahi paranın yerini söylesin rahat bırakacağım diye haykırıyordu babam ve erkek kardeşim. Herkes bana acımıştı.
Bugün bakıyorum. Barışmak istiyorlar. Benim sadece maddi zararım oldu. Ama onlar defalarca beni kullandılar, hiç acımadan hayallerimi ayaklar altına aldılar. Anneme dahi acımıyorum. Çünkü senelerce bu şiddete sessizce çanak tutan oydu. Taş gibiyim. Buna rağmen her gün aynada kendime söz verdim, Allah’a dua ettim. Benden merhametimi almasın diye. 1 tepsi poğaça yapıp bir hafta işe öğle yemeği niyetine götürdüğüm oldu, eve yürüyerek döndüğüm oldu. Ama ben sadece dua ettim.
Bugün hayatımdaki insan bana destek oluyor ama, ben daha çok oluyorum. Çünkü çok çabaladım izi kalmasın diye olanların. İçimden hep kıyasladım. Benim kardeşim böyle bir şey yapsa onu dövmez, tehdit etmez, çözmenin yollarını arardım. Benim kardeşim ne yapmış olursa olsun, karnına tekme atmazdım. Bunu düşündüm, vicdanımı dinledim. Arındım. Bugün gevşek gevşek görüşmek istediklerini, özlediklerini söylüyorlar. İnsan ablasına, evladına, özleyeceği insana bunu yapar mı?
Baskıcı, şiddeti bir iletişim dili haline getirmiş ailede büyüdüm. Sülalede, etrafta lise bile okuyan tek kız bendim. Fen lisesi kazandığım halde imam hatip okudum, sırf engel olmasınlar diye kendim tercih ettim. Üniversiteye hazırlanırken bir sene mezuna bıraktım, mezun senemde ağır bir kaza geçirdim, doğru düzgün iyileşemeden sınava girdim. Okul birincisi olduğum halde, istemediğim bir bölümü burslu olarak yazdım ve girdim. Okula başlar başlamaz garsonluk yapmaya başladım. Çünkü kimseye güvenim yoktu. İyi ki de öyle yapmışım.
Üniversitenin ikinci yılında staj, üçüncü yılında işe başladım. Özel ders verdim, kazandığımı kardeşlerime yolladım. Özel dersten kazandığımı yine kardeşime yolladım özel ders aldırmak için. Okul, ders, gönüllü işlerle bir an dinlenmedim.
Sonra pandemi oldu, yasaklar ilan edildiğinde memleketteydim. Her şey bir anda değişti. Babam kızkardeşimi döverken araya girdim, bana yaptın bari diğerlerine yapma dediğim için beni silahla öldürmek istedi. Evden kaçtım, şikayetçi oldum.
Sonra anneannemlere gittim, dedem; annem ve babamın nasıl insanlar olduklarını bildiği için beni korudu. Bana hep düşkündü, kendi kızına rağmen beni yollamadı evden. Sonra İstanbul’a döndüm. Küfürler, tehditler başladı. O uğruna ayaklarım şişene dek çalıştığım kardeşim evimin yerini söylemişti. Kapıya gelip olay çıkardılar, ben evimden oldum. Rezil oldum. Yetmedi, “sahte belgeyle şikayetçi olurum, işinden ederim, güzellikle istifa et” diyerek zorla işimden etti babam.
Ülkenin en köklü kurumlarından birinde çalışan, 22 yaşında biriydim. Yöneticilerim yalvardılar bana, zorla istifa ediyorsan bir çare buluruz diye. Ama kaçış olmayacağına o kadar inanmıştım ki, pes ettim. 22 yaşındaydım. Mezun bile olmamıştım daha. Bana güvenen herkesi yüzüstü bıraktım.
Benim çalışkanlığımı fark edince bizim için çalış dediler. Birikimi elime verip borsada kullanacaksın dediler. Ben 1 sene boyunca tehdit ve hakaret duydum bu insanlardan, elime para tutuşturdular. Başta iyi kazandım, sonra borsa çöktü. Burada beni kimse yargılamasın, benim gibi sistematik tehdide maruz kalmamış kimse bu kabullenme halini anlayamaz. Öğrenilmiş çaresizlikti belki.
Aradan zaman geçti, 2 sene. Mesleğim üzerine danışmanlık yapmaya başladım. Borsada kaybettiklerimi -HİÇ mecbur olmadığım halde- yerine koymak zorunda hissettim. Danışmanlıktan kazandığım tüm parayı aileme yolladım. Sanki beni onlar zorlamamış gibi, sanki benim işimi evimi düzenimi yerle bir etmemişler gibi.
Sonra danışmanlık iyi gidince karşıma alıp anlattım. Borsayı, kayıpları, kazancımı. İnanmadılar. “Bizden intikam alıyorsun, parayı nereye kaçırdın” diyerek beni 8 saat demirle, yumrukla, tekmeyle dövdüler. Burnum kırıldı, o günden sonra kimseyle bağ kuramadım. Çünkü ben bu durumu ilk anlattığımda “kar-zarar normaldir” diyerek beni memlekete çağırdılar. Bize ait fabrikada; envanter sayımı için gitmişken telefonumu zorla elimden alıp “parayı bulmaya” çalıştılar.
Öldüreceklerdi, parayı bulmak için öldürmediler. O kadar eminim ki. İşte bunlar olurken, uğruna tüm düzenimi yıktığım kızlardeşim topuklu ayakkabılarıyla fabrikaya gelmiş, beni o halde gördüğünde “insanları kandırmayı bırak artık, paranın yerini söyle” dedi bana. İnsanları kandırmak da şuydu, arada bir arkadaşlarımla gezmek. Arkadaşça anlattığım ne varsa herkese anlatmış meğer. Ona Fransa’da staj ayarlamadığımda tüm odamı dağıtmıştı. Sürekli çocukluğuna verdiğim hareketleri, sinsiliğindenmiş. O an bedenimde hiçbir acı yoktu. Hala acı hissetmiyorum.
Ailem dediğim, tüm hayatımı dağıtmalarına rağmen maddi refah sağlarım da ellerini üzerimden çekerler dediğim insanlar bana gram acımadılar.
Devamında şikayetçi oldum. Memlekete gitmeden durumu anlattığım avukat arkadaşım sayesinde, eve baskın yaparak çıkardılar beni. Çünkü 2 kere normal memurlar gelmiş, site yönetimi yukarı bile çıkarmamıştı. Eve girdiklerinde polislerin “Artıkzamanigelmişti, arkama gel” dediği an hala aklımda. O an beni tanımalarına şaşırmıştım, oysa yüzüm gözüm berbat haldeydi.
Nihai olarak aradan 2,5 sene geçti. Dava sonuçlandı. Babam denen adam ceza aldı. Cezaya itiraz etti, bir daha ceza aldı. Savcılıktan ilk gece gittiğim karakola kadar, öğrencilik ve iş kariyerimi duyan herkes bana çok destek oldular. Karakolda karşılaştığımızda dahi paranın yerini söylesin rahat bırakacağım diye haykırıyordu babam ve erkek kardeşim. Herkes bana acımıştı.
Bugün bakıyorum. Barışmak istiyorlar. Benim sadece maddi zararım oldu. Ama onlar defalarca beni kullandılar, hiç acımadan hayallerimi ayaklar altına aldılar. Anneme dahi acımıyorum. Çünkü senelerce bu şiddete sessizce çanak tutan oydu. Taş gibiyim. Buna rağmen her gün aynada kendime söz verdim, Allah’a dua ettim. Benden merhametimi almasın diye. 1 tepsi poğaça yapıp bir hafta işe öğle yemeği niyetine götürdüğüm oldu, eve yürüyerek döndüğüm oldu. Ama ben sadece dua ettim.
Bugün hayatımdaki insan bana destek oluyor ama, ben daha çok oluyorum. Çünkü çok çabaladım izi kalmasın diye olanların. İçimden hep kıyasladım. Benim kardeşim böyle bir şey yapsa onu dövmez, tehdit etmez, çözmenin yollarını arardım. Benim kardeşim ne yapmış olursa olsun, karnına tekme atmazdım. Bunu düşündüm, vicdanımı dinledim. Arındım. Bugün gevşek gevşek görüşmek istediklerini, özlediklerini söylüyorlar. İnsan ablasına, evladına, özleyeceği insana bunu yapar mı?