Benim de karşı komşum vardı, kocaman kadın. Eşi sürekli yurt dışına çıkardı. Bir ara ayrılıp tekrar birleşmişler. Kadın habire eşinden gizli birileriyle görüşürdü falan. Bu kadın benle samimiyet kurmaya başladı. Çok çıkarcıydı, uyuz oldum biraz ama bir müddet şans vereyim dedim. Bir yandan da inanılmaz yapışkan bir tip. Çalışıyor, iyi bir konumda, çok bakımlı, giyim kuşam harika falan. Eşimle de hemşo olduğu ortaya çıktı. Gidip gelip eşimle de yakınlık kurmaya çalışıyordu. Ama eşim uyuz oldu buna. Bu ne biçim kadın böyle, yılışık yılışık, hiç sevmem böyle tipleri, ben varken gelmesin dedi. Kadın bazen eşim varken de çat kapı geliyordu. Öyle yüzsüzdü ki elinde bir kupa çayla, üstünde pijaması küt diye içeri dalıyordu ki ben asla ona -veya hayatımda bir başkasına- öyle çat kapı gitmedim. Eşim defalarca yanımda tersledi bu kadını. Yanımıza hiç gelmezdi zaten. Gelmek zorunda kalırsa da hoş geldin bile demezdi, o kadar uyuz oluyordu. Kadın birkaç kere de perde asma, ufak tefek tamirat vb. bahaneyle çağırdı eşimi. Eşim beni de alıp gitmişti kadının evine. (Bu kadınla görüşmeyi bitirene kadar neler çektim bilseniz. Çok yapışkandı ya, en sonunda öyle bir kavga edip bağırıp çağırdım ki-hayatımda hiç kimseye, görüşmemek için böyle bir şey yapmamıştım-anlatamam. Sonra da küstüm kadına. En son benimle yine barışan ve yeniden yılışan o oldu biliyor musunuz? Kabus gibiydi kadın. Mesafeli davrandım ve bir iki ay sonra taşınıp gitti zaten.)
Anlayacağın arkadaşım, eşin kızı cahil bulsa ve pek sevmeseydi bunu bariz bir biçimde ortaya koyardı. Eşine ayar çekmen ve bu kızla bir daha görüşmemen gerek. Hatta kıza da ayar çek. Ne düşünürse düşünsün. Güzelse güzel. İlla güzelliğini pazarlaması mı lazım? Pazarlarsa da arkadaşsız kalır, bunu bilsin!