• Merhaba, Kadınlar Kulübü'ne ÜCRETSİZ üye olarak yorumlar ile katkıda bulunabilir veya aklınıza takılan soruları sorabilirsiniz.

Nasıl hayırlı evlat yetiştirilir?

Tabi ki ahlaki değerler kişiseldir, kişiden kişiye değişir. Ben sırf dünyaya daha önce geldiği için herhangi birine saygı duymasını beklemem mesela çocuğumdan.
Saygı sadece büyüklere değil ki, insanların iş, okul, aile bütün ilişkilerinde karşılıklı saygı olması gerekir. Ama büyüklere saygı bizim toplumuzda ayrı bir yeri vardır. Ondan daha önce doğdum diye değil, onun annesi olduğum için saygılı olmasını isterim.
 
Ben de bunlara inanıyorum ama sizin de çocuklarınız henüz küçük sanırım. Büyüyünce ne olacak? Bizim severek, emek harcayarak, kendimden ödün verip büyüttüğüm çocuğum yarın bir gün bana “sana ne“ der mi?

ilerde yetişkin olduklarında sizin fikirlerinizle onların fikirleri çatıştığında -ki çatışacak- hayatlarına müdahale etmeye kalkarsanız evet sana ne diyebilirler, hatta demeliler. Çünkü onlar sizin bir parçanız, uzantınız değil farklı birer birey.
 
Büyüklere saygı saçmalığın daniskasıdır. Saygı ve sevgi hakedilmelidir. Ast-üst iliskisiyle saygı duyulur senin saygını hak edecek bir sey yaptıysa saygı duyulur. Ama kırk kat yabancıya yaşı büyük diye saygı duyulmaz. Saygı duymamak farklı bir seydir saygısızlık yapmak farklı bir şeydir.
Şu cümleye imzamı atarım.
Hayatımda en sinir olduğum şey tanımadığım ya da samimi olmadığım kişilerin ‘sen’ hitabıdır.
Yaşı büyük diye bana ‘sen’ diyebileceğini zannediyor.
Halbuki büyüye küçüğe saygı dediğimiz olgu, pısıp oturmak ya da küçük diye dikkate almamak değil.
Üslup ve davranış biçimi.
Büyük diye maksimum yer verirsin ya da cümleni onun anlayacağı dilde kurarsın, bu kadar.
 
Hepsini anladım da,başarısız olurlar diye kaygılanmak nedemek Allah aşkına.
Ya da başarıdan kastınız ,bir baltaya sap olamazlarsa gibi birşey mi....
Bukadar gereksiz kaygı ,çocuklarınızın üzerinde baskı kurar ve onları sizden uzaklaştırır.
Onları herşeyden koruyamazsınız ama onlarla çok iyi arkadaş olabilirseniz , size dertlerini korkularını söylemekten çekinmezler ve dolaylı yoldan onları korumuş ve yönlendirmiş olursunuz
 
Ben de bunlara inanıyorum ama sizin de çocuklarınız henüz küçük sanırım. Büyüyünce ne olacak? Bizim severek, emek harcayarak, kendimden ödün verip büyüttüğüm çocuğum yarın bir gün bana “sana ne“ der mi?
Bunu demeli ki zaten.
Ben bana karşı çıkmayan bir çocuğu, topluma nasıl kazandırabilirim ki!
Daha yanlışımda ya da sınırımı aştığımda bana dur diyemeyen, ileride bir haksızlık gördüğünde ya da uğradığında nasıl sesini çıkaracak?
 
Saygı sadece büyüklere değil ki, insanların iş, okul, aile bütün ilişkilerinde karşılıklı saygı olması gerekir. Ama büyüklere saygı bizim toplumuzda ayrı bir yeri vardır. Ondan daha önce doğdum diye değil, onun annesi olduğum için saygılı olmasını isterim.

Büyüklere saygıdan bahsettiğiniz için oradan ilerledik. Annelik de başlı başına saygıyı hak eden bir durum değil. Sırf anne olduğu, doğurduğu için saygı duyulmaz kimseye. Saygı göstermek farklı, saygı duymak farklı kavramlar. Sosyal ilişkilerimizde saygı gösteririz, saygı duyduğumuz anlamına gelmez bu.
 
Hangi ağaç dalının kırılmasını ister.
Dediğiniz gibi yetiştirme şekli yok.
Evlat bı anne için deniz derya, nur cennet...
İyi insan olmaları için ancak öğretilerde bulunuruz.
Harama el sürme, erkekse bı kıza asla zorbalık yapma, doğru ol, dürüst ol, önce insan ol, kimseyi çıkarların için kullanıp atma vs vs.
Bizim görevimiz onları topluma iyi birer insan olarak sunmak.
Fakat doğaları ne ise o olacaklar.
Alimden zalim, zalimden de âlim o kadar fazla gördüm ki.

Kimsenin evladını kınamamak, kimsenin evladının dedikodusu yapmamak, çocukları kendi aralarinda yarıştırmamakta çok çok önemli.
 
Şu cümleye imzamı atarım.
Hayatımda en sinir olduğum şey tanımadığım ya da samimi olmadığım kişilerin ‘sen’ hitabıdır.
Yaşı büyük diye bana ‘sen’ diyebileceğini zannediyor.
Halbuki büyüye küçüğe saygı dediğimiz olgu, pısıp oturmak ya da küçük diye dikkate almamak değil.
Üslup ve davranış biçimi.
Büyük diye maksimum yer verirsin ya da cümleni onun anlayacağı dilde kurarsın, bu kadar.
Valla sınıfa girince öğrencilerden ayağa kalkmalarını bile istemiyordum ben normalde saçma heliyordu ama ilkokil çağı başka hocalar sorun yapıyor diye ben de artık kalkın diyorum. Otobüste sirt cantalı cocuk görürsem ya da otobüs kalabalıksa yer veriyorum. Ben kendimi savunurum o savunamaz. Otobüste eli ayağı tutan kisilere de yer vermeyin siz kücüksünüz diyorum. Biz öğrencilere ne kadar kendi seçimlerinizi yapın hayat sizin hayatınız hata yapmak kötü değildir desek de , böyle aileler benim çocuğum mükemmel olacak kompleksine giriyor. Cocuk hata yapıyor ailesine söyleyemiyor ufacik olay büyüyor. Ya da kafes sistemiyle belli bir yaşa geliyor hayatta ilk defa kazık yiyince bi afallıyor
 
Büyüklere saygı saçmalığın daniskasıdır. Saygı ve sevgi hakedilmelidir. Ast-üst iliskisiyle saygı duyulur senin saygını hak edecek bir sey yaptıysa saygı duyulur. Ama kırk kat yabancıya yaşı büyük diye saygı duyulmaz. Saygı duymamak farklı bir seydir saygısızlık yapmak farklı bir şeydir.
Saygı ve sevginin hak edilmesi gerektiği fikrine katılmıyorum. Öyle olsa karşılıksız sevgi diye bir şey olmaz. Çocuklarımız doğduklarında sevgimizi hak edecek birşey yapmazlar ama biz çok severiz hem de herkesten daha çok. Saygı karşında kim olursa olsun olması gereken bir şeydir, 40 kat yabancı da olsa yolda karşılaştığımız kişi de olsa.
Ben gerçekten felsefe yapmak için yazmadım bir derdim var ve bu derdime çare arıyorum.
 
Saygı ve sevginin hak edilmesi gerektiği fikrine katılmıyorum. Öyle olsa karşılıksız sevgi diye bir şey olmaz. Çocuklarımız doğduklarında sevgimizi hak edecek birşey yapmazlar ama biz çok severiz hem de herkesten daha çok. Saygı karşında kim olursa olsun olması gereken bir şeydir, 40 kat yabancı da olsa yolda karşılaştığımız kişi de olsa.
Ben gerçekten felsefe yapmak için yazmadım bir derdim var ve bu derdime çare arıyorum.
Çocuğunuzu kendi isteğinizle dünyaya getiriyorsanız sevgi ihtiyacını da karşılamakla yükümlüsünüz. Kalkıp da sokakta gördüğü birine laf atarsa saygısızlık yapmış olur ama birine yer vermemek kendi düsüncesini savunmak sizin düsüncenize karşı cıkmak sağlıklı ve olması gereken şeylerdir. Birine mesafeli olmak iyidir. Cocugunuza mesafeli durmayı öğretin gereksiz saygıyı değil.
 
Valla sınıfa girince öğrencilerden ayağa kalkmalarını bile istemiyordum ben normalde saçma heliyordu ama ilkokil çağı başka hocalar sorun yapıyor diye ben de artık kalkın diyorum. Otobüste sirt cantalı cocuk görürsem ya da otobüs kalabalıksa yer veriyorum. Ben kendimi savunurum o savunamaz. Otobüste eli ayağı tutan kisilere de yer vermeyin siz kücüksünüz diyorum. Biz öğrencilere ne kadar kendi seçimlerinizi yapın hayat sizin hayatınız hata yapmak kötü değildir desek de , böyle aileler benim çocuğum mükemmel olacak kompleksine giriyor. Cocuk hata yapıyor ailesine söyleyemiyor ufacik olay büyüyor. Ya da kafes sistemiyle belli bir yaşa geliyor hayatta ilk defa kazık yiyince bi afallıyor
Otobüste kokoş gün teyzeleriyle lise döneminde çok kavga etmişliğim vardır:)

Kendi nacizane gözlemim, inanılmaz saygısız bir nesil yetişiyor.
Büyüğünden küçüğüne, servis verenden doğaya hayvana.
Gerçekten tanık olduklarım inanılmaz kötü.
Ben mi doğruyum, elbet değilim de hayatımızdaki hiçbir canlı oyuncağımız değil.
Dolayısıyla ne olurla olsun saygılı davranmak esastır, ağaca bile!
Sırf çocuğu sussun oyalansın diye ağacı yolduran, dalını kırdıran anneler gördü bu gözler...
 
Saygı ve sevginin hak edilmesi gerektiği fikrine katılmıyorum. Öyle olsa karşılıksız sevgi diye bir şey olmaz. Çocuklarımız doğduklarında sevgimizi hak edecek birşey yapmazlar ama biz çok severiz hem de herkesten daha çok. Saygı karşında kim olursa olsun olması gereken bir şeydir, 40 kat yabancı da olsa yolda karşılaştığımız kişi de olsa.
Ben gerçekten felsefe yapmak için yazmadım bir derdim var ve bu derdime çare arıyorum.
Sevginiz çocuğunuza karşılıksız mı?
Siz doğurdunuz ve sizin diye olmasın o?

En büyük hatalardan biri bana göre bu.
Sanırım çocukluğumdan beri bunu düşünüyorum.
Eğer anne sevgisi karşılıksız ise neden bir başka çocuk için aynı endişe, kaygı, üzüntü ya da mutluluğu duymuyoruz?
Neden başkasına o sevgiyi vermiyoruz?
 
Otobüste kokoş gün teyzeleriyle lise döneminde çok kavga etmişliğim vardır:)

Kendi nacizane gözlemim, inanılmaz saygısız bir nesil yetişiyor.
Büyüğünden küçüğüne, servis verenden doğaya hayvana.
Gerçekten tanık olduklarım inanılmaz kötü.
Ben mi doğruyum, elbet değilim de hayatımızdaki hiçbir canlı oyuncağımız değil.
Dolayısıyla ne olurla olsun saygılı davranmak esastır, ağaca bile!
Sırf çocuğu sussun oyalansın diye ağacı yolduran, dalını kırdıran anneler gördü bu gözler...
O anneler teyzelere amcalara ne kadar saygılı olması gerektigini büyüklerin elini öpmesini gerektiğini tembihliyordur. Aslında saygısız neslin sebebi anne-baba tutumu, çocuğu şikayet gelmediği sürece istediği kadar başkasını rahatsız edebilir, kavga edebilir yeter ki bana bulaşmasın kafasında aileler. Ya da yeter ki matematiği 5 olsun, 5 vakit namaz kılsın vs.. gibi kriterler konuyor. Bu kriterlere uyulduğu sürece gerisi önemli olmuyor. Ya da bazı aileler de çocuğun susmasını kendisini savunmamasını saygı olarak görüyor.
 
"Başarı" çocuklarımızın sahip olduğu/olacağı vicdandır, kanaatkarlıktır, cömertliktir, alçakgönüllülüktür, (ama bir o kadar da) saygınlıktır, özeleştiridir, empatidir, başkalarının acılarına duyarlı olmaktır, yalan söylememektir...gibi kalıcı erdemlerdir.

Diğer taraftan, "başarı"yı övülme ve haz alma, refah, hırs, mal, mülk, mevki, makam, güzellik, bedensel dirilik, giyim kuşam...gibi değerlendirmek bir başarı yanılgısıdır. Bunlar başarı değil, mutluluk kaynağıdır.

Ve hayatta bin türlü yol ayrımı, her ayrımda bin türlü yol var. Başarı yanılgısı yaşayanlar, elbet mutsuz olacak, başaramadığını sanarak.
 
Hepsini anladım da,başarısız olurlar diye kaygılanmak nedemek Allah aşkına.
Ya da başarıdan kastınız ,bir baltaya sap olamazlarsa gibi birşey mi....
Bukadar gereksiz kaygı ,çocuklarınızın üzerinde baskı kurar ve onları sizden uzaklaştırır.
Onları herşeyden koruyamazsınız ama onlarla çok iyi arkadaş olabilirseniz , size dertlerini korkularını söylemekten çekinmezler ve dolaylı yoldan onları korumuş ve yönlendirmiş olursunuz
Aslında evet, zar zor üniversite bitirip, kendini geliştirmeden, hep anne babadan bekleyen, her istediğini yaptırmaya çalışan, okul bitirip bir baltaya sap olamayınca anne babasını suçlayan bireyler olmaları.
 
Eğer anne sevgisi karşılıksız ise neden bir başka çocuk için aynı endişe, kaygı, üzüntü ya da mutluluğu duymuyoruz?
Neden başkasına o sevgiyi vermiyoruz?
Kesinlikle...
Kendi çocuklarımız için istediklerimizi, diğer çocuklar için de istemeliyiz...
Zira yarın bir gün, bizim çocuklarımızın sınıf arkadaşı olacaklar, oyun arkadaşı olacaklar, iş arkadaşı olacaklar, eşi olacaklar, komşusu olacaklar....
 
Son düzenleme:
"Başarı" çocuklarımızın sahip olduğu/olacağı vicdandır, kanaatkarlıktır, cömertliktir, alçakgönüllülüktür, (ama bir o kadar da) saygınlıktır, özeleştiridir, empatidir, başkalarının acılarına duyarlı olmaktır, yalan söylememektir...gibi kalıcı erdemlerdir.

Diğer taraftan, "başarı"yı övülme ve haz alma, refah, hırs, mal, mülk, mevki, makam, güzellik, bedensel dirilik, giyim kuşam...gibi değerlendirmek bir başarı yanılgısıdır. Bunlar başarı değil, mutluluk kaynağıdır.

Ve hayatta bin türlü yol ayrımı, her ayrıma bin türlü yol var. Başarı yanılgısı yaşayanlar, elbet mutsuz olacak, başaramadığını sanarak.
Çok güzel yazmışsınız, teşekkür ederim 🙏
 
Aslında evet, zar zor üniversite bitirip, kendini geliştirmeden, hep anne babadan bekleyen, her istediğini yaptırmaya çalışan, okul bitirip bir baltaya sap olamayınca anne babasını suçlayan bireyler olmaları.
Suçlasın, bu da onun karakteri.
Siz anladığım kadarıyla çocuğunuza doğru yönlendirmeyle kalıba sokmayı ve üzerinizden o vicdan azabını atmak istiyorsunuz.

İyi de fıtrat, yaradılış, karakter vb kelimelerle tabir ettiğimiz benlik var.
Onu es geçmeyin.
Kimse hamur değil şekil veresiniz.
Biz ebeveynler ancak ona olması gerekeni öğretir sonra çekiliriz.
Seçim kendinin, hayat kendinin.
Nasıl geçirmek ya da heba etmek istiyorsa buyursun, benden talebi olursa ve mantıklı bulursam yaparım, o kadar.
 
Öncelikle herkese merhaba, bu bdv konusu değil demeyin benim için çok büyük bir sorun. Aklımın her köşesinde hep bu soru, iki oğlum var bir 7 yaşında diğeri 6 aylık. Çevremde gördüğüm her kötü örneği gözlemliyorum. Nasıl anlatsam çocuğu üniversiteye giden iş arkadaşımın çocuğu ile ilgili yaşadıklarından, bir müşterinin çocukları ile ilgili anlattıklarından ders çıkarmaya çalışıyorum. Ne yapmak lazım?
İçten içe yetiştirdiğim çocuklarımın büyüyünce başarısız olmalarından, beni hayal kırıklığına uğratmalarından, saygısız, haksız ve bencil olmalarından çok korkuyorum. Lütfen bana bir akıl verin. Özellikle yetişkin çocukları olan yada çocuk gelişimi konularında uzman olan arkadaşların fikirlerini almak istiyorum.
Gerekli sorumluluk bilincini kazandırıp,dünyadaki bütün insanların değerli olduğunu gösterip,vicdan, merhamet ve samimiyetten bir haber bir evlat yetiştirmezseniz bence başarılı olursunuz...
 
Back
X