Çocuk çocuk diye yazmıyorum artık nicki doktor civanım olsun siz anlayın :)
Doktor civanım söylediği saatten 10 dakika erken geldi, bütün aksilikler burada başlıyorduuu diyormuşum şaka şaka. :) O aceleyle çantaya rujumu atmayı unutmuşum sadece. Aşağı indim, giriş kapısını açmadan gözetliyorum baktım arabadan inmiş yan aynaya bakarak saçını falan düzeltiyor ehehe. Biraz düzeltmesini falan seyrettim, sonra çıktım. Merhaba naber dedim sarıldık, yanaktan öpüştük. Ama hiçbir şey söylemiyor sadece bana bakıyor, kapımı falan açtı binerken. Bindik, "Eee pek bir şey söylemedin" dedim, "O kadar güzel olmuşsun ki..." dedi benim yüzüm oldu size en alasından allıklı surat. Bir şey söylersem saçmalarım şimdi diye radyodan müzik aramaya başladım. O sırada Beatles'ın And I Love Her'i çalıyordu bir kanalda, onu buldum. Bilerek bir iki saniye duraksadım

O da "Değiştirme kalsın çok severim bu şarkıyı" dedi, bunu dinleye dinleye gittik.
Sonra vardık yemek yiyeceğimiz yere. Hemen kapımı açmaya, sandalyemi falan çekmeye davranıyor ama belli hareketler acemi istemsiz güldüm

Önce işten güçten konuştuk, o biraz yorgun olduğundan bahsetti işte planlarından bahsetti yandal yapacakmış falan filan çok da anlamıyorum ama öyle güzel gülerek falan anlatıyor ki sırf gülüşünü izliyorum. Hayatımda gördüğüm en güzel erkek gülüşlerinden birisi. Sonra ben kendimi anlattım, çalışma ortamımdan, yüksek lisans düşüncelerimden bahsettim. Sonra ailelerimizden konuştuk, anne-babası kamudan emekli olunca bir tane yazlık almışlar deniz kenarında orada yaşıyorlarmış. Burada kaldıkları evi de benim doktor civanıma bırakmışlar, o da burada düzenini bozmadan yaşamaya devam etmiş. Yemek yapmayı hala bilmediğini söyledi, bunu söylerken yemekler geldi. Bir çatal aldı, "Seninki gibi değildir kesin bunlar, hepsinden ikişer tabak yiyecektim benden korkma diye yemedim" dedi güldü. (Bu arada boyu 1.96, yapılı bir çocuk. Şişman değil de anlamışsınızdır)
Tatlıları yerken zurnanın zırt dediği yere geldik. Doktor civanıma kardeşimle yaşadığım komik olaylardan bahsediyordum hatta biri burada da anlattığım şu komşunun oğlu olayı ehehe. Onu anlattım güldük ettik, bir sigara yaktı doktorum. Dedi ki "Astoria, inşallah beni arkadaşın olarak görmüyorsundur." Ben gülümsedim sadece, bir şey diyemedim hiçbir zaman hazırcevap bir tip olamadım ki zaten. Buradaki öneriler de uçtu gitti kafamdan o an. Sonra o devam etti. "Ben senden çok etkilendim" dedi, "Seni ilk kez gördüğümde gözlerindeki mutsuzluğu gördüm, o mutsuzluğu alacak kişi bendim sanki bunu hissettim" dedi. Ya da böyle bir şeydi. "Bana belki inanmayacaksın ama ilk görüşte bu kadar kapıldığım biri olduğunu hatırlamıyorum, o yüzden evinden ayrılırken kendimi tutamadım. Sana karşı yanlış bir şey yapmak istemiyorum, bana ısınamadıysan, hala eski sevgilini seviyorsan lütfen bana söyle ben sana asla kırılmam. Senin mutsuzluğunu almayı kendime görev edindim, ister benimle ister bensiz ama senin mutsuz olmanı istemiyorum. Bu kadar güzel bir kadına mutsuz olmak yakışmıyor" dedi.
Ben eridim kızlar, vallahi dondurma gibi eridim.

"Bizim ilişkimiz bitmişti zaten X, uzatmaları oynayan zavallı bir ilişkiydi. Seninle tanışacağımı bilmiyordum o ortamda ama garip bir şekilde ben de senin yanında mutluyum. Sonu nereye gider bilmiyorum ama seninle yollarımı ayırmak istemiyorum" dedim. Kızlar, öyle bir güldü ki, o anlattığım gülüşleri 5'le çarpın öyle. Sonra hesabı istedi, "Biraz yürüyelim çok yedik" falan yaptı gülüştük. Sonra yürürken elimi tuttu, el ele dolaştık biraz caddeyi. En son işte "Kardeşim de merak etmesin" dedim, öyle beni eve bıraktı. Arabada da öptü beni, bu sefer ben de karşılık verdim. Acele mi ediyorum bilmiyorum ama şu anda mutluyum cidden, yani tamamen spontane gelişiyor her şey. Yanlış yapıyorsam da pişmanlık duymam gibi, çünkü mutluyum.