Premature Bebekler Rahim ağzı yetmezliği yüzünden erken doğum yapan var mı??

37 haftadan önce gerçekleşen doğumlar prematüre doğum olarak adlandırılır. Bu haftadan önce doğan bebeklere de prematüre bebek denir.
 

sağol canım seninde başın sağolsun bu bebek mücize evet tüpe giderken oldu şimdiden önlem almak istiyorum suyum aniden gelmedi eşim ortalığı ayağa kaldırınca bana baktılar ama iş işten geçmişti rahmim sancıyla acılmıştı elleriyle patlattılar suyumu o kadar dr gittim biri farkedip bir şey demedi artık kendim araştırıyorum ona göre hareket edicem benimkisi rahim ağzı yetmezliğine de benziyor sanki
 

Sağol, canım. Biz burada yapayalnızız. Ailem İstanbul'da. Biz Hatay'da. O süreci eş dostla geçirdik. Kimseler üzülmesin diye kimseye söylemedik. Yalnızlık zor. Allah'tan arkadaşlarımız iyi bizi yalnız bırakmadılar ama malum aradan zaman geçince herkes için unutuldu bu mevzular burada biz bize bizi anlayan arkadaşlarla dertleşiyoruz. Arada yaz rahatlarsın canım, birbirimizi hiç tanımasak da bu ortak payda bizi birleştiriyor. İnşallah buralarda bir sürü acıdan sonra bebeklerini sağlıklıca, vakitlice kucağına alanlar var, bu yüzden umutlanıyoruz da...
 
 
Trombofili


Pıhtılaşmaya yatkınlık olarak adlandırılan trombofili daha çok toplar damarlar (ven) daki pıhtılaşmayı yansıtır. Damar bütünlüğünün bozulduğu durumlarda kanın akışkanlığının sağlanması için pıhtılaştırıcı (prokoagulan) ve pıhtılaşmayı engelleyici (antikoagulan) sistemlerin uyumlu çalışması gerekir. Pıhtılaşmayı engelleyici sistemin ana elamanları protein C, protein S ve antitrombin III dür.

Pıhtılaştırıcı sistemin yetersizliği veya pıhtılaşmayı engelleyici sistemin fazla çalışması kanamaya yol açarken , pıhtılaştırıcı sistemin fazla çalışması veya pıhtılaşmayı engelleyici sistemin yetersizliği (protein C, protein S ve antitrombin III eksikliği) pıhtı oluşumuna neden olur.

Özellikle uyluk bölgesindeki venlerde oluşan pıhtılar buradan koparak akciğerlere gidip olümcül olaylara neden olabilirler. Bacak dışında kol, beyin, karın içi ve gözdeki venlerde de pıhtılaşma (venöz tromboz) meydana gelebilir. Pıhtının oluştuğu yere bağlı olarak inme, körlük ve barsaklarda çürüme oluşabilir.

Pıhtılaşmayı artıran faktörler nelerdir?

Pıhtılaşmaya artıran (trombofili) faktörleri 2 grup altında toplayabiliriz.
A- Kalıtsal nedenler
1-Protein C eksikliği
2- Antitrombin III eksikliği
3- Protein S eksikliği
4- Anormal faktör V (faktör V Leiden )
5- Anormal protrombin
6-Faktör VIII yüksekliği
B- Edinsel nedenler
1- Yaşlılık
2- Hareketsizlik
3- Şişmanlık
4- Büyük ameliyatlar
5- Kanser
6- Gebelik
7- Doğum kontrol ilaç kullanımı
8-Bazı kan hastalıkları( polisitemia vera ,esansiyel trombositemi )
9- Damar duvarı hastalıkları


Damar tıkanıklığının en sık kalıtsal nedenleri nelerdir?

1-Antitrombin III eksikliği: Pıhtılaşma sisteminde bulunan bazı faktörleri (II, IX, X, XI, XII) antitrombin III ile etkisiz hale gelir. Bu nedenle eksikliğinde pıhtılaşmayı engelleyen sistem yetersiz kalır ve pıhtı oluşumu kolaylaşır. Antitrombin III eksikliği anne babadan çocuklara kalıtsal yolla geçer.
2-Protein C eksikliği: Protein C aktif hale geçtikten sonra pıhtılaşma sistemindeki faktör V ve VIII’i etkisiz hale getirir. Protein C eksikliğinde faktör V ve VIII etkisiz hale getirilemediğinden pıhtılaşma ve pıhtılaşmayı engelleyen sistemler arasındaki denge pıhtılaşma lehine bozulur ve pıhtı oluşumu kolaylaşır. Anne ve babadan kalıtsal olarak çocuklara geçer. Protein C eksikliği olan kişiler coumadin’e başlarken dikkat etmeleri gerekir bu hastalarda ciddi deri yaraları gelişebilir
3-Aktive protein C’ye direnç (faktör V Leiden ): Beşinci faktörde kalıtsal olarak oluşan bir bozukluk sonucu Protein C faktör V’i etkisiz kılamaz ve pıhtılaşmayı engelleyen sistem yetersiz kalır. Anormal faktör V anne veya babadan kalıtsal olarak çocuklara geçer.
4-Anormal protrombin (protrombin 20210A mutasyonu): Pıhtılaşmada rol oynayan protrombinde meydana gelen genetik bozukluk sonucu pıhtılaşmaya eğilim artar. Anne ve babadan kalıtsal olarak çocuklara geçer.

Protein C, antitrombin III eksikliği, protein C’ye direnç ve anormal protrombin’ li kişiler uzun süre hareketsiz kaldıklarında (ameliyat, alçı sonrası, inme geçirenler, gebeler ), bazı hastalıklara yakalandıklarında (kanser ve karaciğer hastalığı gibi) veya hiçbir neden olmaksızın kendiliğinden damarlarda pıhtı oluşabilir.

En sık bacak damarlarında tıkanma görülür. Bu kişilerde damar tıkanıklıkları daha erken yaşlarda ortaya çıkar ve genellikle tekrarlar, aile bireylerinin bazılarında da damar tıkanıklığı vardır, karın içi ve beyin damarları tıkanabilir.

Tanı nasıl konur?

Bacak damarlarında oluşan tıkanma bacakta şişlik, kızarıklık ve ağrı oluşturur. Damarın ultrason ile incelenmesi ile tanı sıklıkla konur. Şüpheli vakalarda damarın ilaçlı filmi (venografi, pulmoner anjiyografi) tanı için yeterli olur. Tomografi ve MR son yıllarda bu amaçla daha sık kullanılmaya başlanmıştır.

Genç hastalarda ,yineleyen damar tıkanıklığı geçirenlerde, aile üyelerinde benzer şikayeti olanlarda ve karın –beyin damarları gibi olağan dışı yerlerde damar tıkanıklığı olanlarda Protein C, antitrombin III, protein C direnci, anormal protrombin ve protein S düzeyleri ölçülmelidir. Protein C direnci ve anormal protrombin için genetik araştırma yapılmalıdır.

Nasıl tedavi edilir?

Damar tıkanıklığı tespit edildiğinde heparin başlanır. Son yıllarda düşük molekül ağırlıklı heparin daha sık kullanılmaktadır. Düşük molekül ağırlıklı heparin (Fragmin, Clexane, Fraxiparin ) klasik heparine göre kullanımı daha rahattır. Genellikle günde tek doz kullanılır, doz ayarlamak için özel test yapma gerekliliği yoktur ve daha az yan etkisi vardır. Heparin genellikle 5-7 gün kullanılır.

Heparin kullanılırken coumadine başlanır. Heparin kesildikten sonra ve tedaviye coumadin ile devam edilir. Tedavi süresi 3-6 aydır. Bazı durumlarda (akciğer, beyin damarlarında tıkanma gibi) tedavi ömür boyu sürebilir. Coumadin dozu INR testi yapılarak ayarlanır.

Miyokard enfarktüsü nedir?

Koroner damarın (kalbi besleyen damar) pıhtı ile tıkanması sonucu kalbin oksijensiz kalması ve kalp kasının tahrip olmasıdır. Gelişmiş ülkelerdeki tüm ölümlerin %30’u koroner arterin tıkanmasına bağlıdır. Sigara kullanımı, ailede kalp hastalığının varlığı, artmış LDL-kolesterol ve hipertansiyon kalp hastalığının oluşması için risk faktörleridir.


Miyokard enfarktüsünün oluşumunda pıhtılaşma sisteminin aktif hale gelmesi önemlidir. Koroner damar içinde zamanla yağ, hücre artıkları ve bağ dokusundan oluşan ve damarı daraltan aterosklerotik plak oluşur. Bu plağın çatlaması sonucu trombositler buraya birikerek pıhtılaşma sistemini aktif hale getirir ve sonuçta oluşan fibrin tıkaç, koroner damardaki kan akımını durdurarak myokard enfarktüsüne neden olur. Pıhtılaşmada rol oynayan bazı faktörlerin düzeylerinin normalden yüksek olması koroner kalp hastalığı için diğer risk faktörleridir.

Kalp hastalığının oluşmasında kolesterol ve trombosit iki temel faktördür ve bu faktörler diyetten etkilenirler. Diyet ile kalp hastalıkları arasında ilişkiyi inceleyen çok sayıda çalışma vardır. Ancak bu çalışmaların bazıları sadece laboratuar ortamında yapıldığı için elde edilen sonuçları insanlara uygulamak zordur. Bu nedenle laboratuar sonuçlarının hayvan ve özellikle de çok sayıda insan üzerinde yapılan çalışmalarla doğrulanması gerekir.

Diyet ile kalp hastalıkları arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar nasıl yapılır?


Diyetle kan hastalıkları (özellikle kalp damar tıkanıklığına bağlı gelişen kalp krizi) arasındaki ilişki genellikle çok sayıda insandan oluşan deneklere önceden tespit edilen standart bir diyetin belli bir süre verilmesi ve sonra deneklerde oluşan hastalıkların normal kişilerle kıyaslanması ile saptanır. Bu ilişkiyi saptamak için ya besin maddesinin kendisi veya besinin içinde hastalıkta etkili olduğu düşünülen etkin madde verilerek yapılır.

Diyetin pıhtılaşma sistemi, trombosit fonksiyonları, kan sayımı ve diğer hematolojik testler üzerine etkisi ya hastadan alınan kanın veya etkin maddelerin laboratuvar ortamında deneğin kanı ile karıştırılarak incelenmesi ile yapılır. Laboratuar ortamında elde edilen sonuçların hayvan ve insan üzerinde yapılan çalışmalarla doğrulanması gerekir.

Yağlar kaç çeşittir?

Yemeklerle alınan bazı yağlar pıhtılaşma sistemini uyararak koroner damarların tıkanmasına neden olduğu bilinmektedir. Yemekten sonra kana geçen zararlı yağlardan oluşan partiküller pıhtılaşma faktörlerini aktif hale geçirerek koroner kalp hastalığı gelişmesine yol açarlar. Bu yüzden yağları kısaca tanımakta yarar vardır.


Yağlar yapısına göre doymuş (katı), yarı doymuş ve doymamış yağlar olmak üzere üçe ayrılırlar.Vücutta yağlara ait olumsuz etkiler genellikle katı yağların fazla tüketilmesine bağlıdır. Zararlı olan yağlar doymuş yağlar olup bunlar tereyağı, margarin, iç yağı, kuyruk yağı, peynir, süt, krema, dondurma, kaymak, yumurta, kırmızı et ve çikolatada vardır. Doymuş yağlar kanda kolesterolü artırarak koroner arter hastalığının oluşmasına zemin hazırlarlar.Tereyağı ve sütteki doymuş yağın kandaki LDL kolesterol denen zararlı kolesterolü biftek ve çikolatadan fazla arttırdığı bilinmektedir. Sütteki zararlı yağ oranı (doymuş yağ) fazla olduğundan süt ve süt ürünlerinin (peynir, yoğurt vs) yağsız olarak tüketilmesi daha sağlıklıdır.


Kurabiye, margarin, bisküvi, pasta, cipste ise trans yağlar bulunur. Bu yağlar doğal değil insan yapımı yağlardır ve zararlıdır.

Omega 3 ün önemi nedir? Hangi besinler omega 3 ten zengindir?

Omega 3 yağları ; balık yağı ve yağlı balıklar (somon, sardalya, uskumru, ton balığı vs) da bulunur. Bitkilerde ise alfa linoleik asit (ALA) olarak zeytinyağı , soya yağı ve keten tohumunda bulunur. Haftada 2 kez balık yenmesi ile yeterli omega 3 yağları alınır. Omega 3 yağları tombositlerin pıhtılaşması için gerekli maddeleri (tromboksan) azaltarak pıhtılaşmayı engeller. Bunun yanı sıra felç, egzema ve bazı romatizmal hastalıklarda iltihabı önleyici etkisinden dolayı faydalı olduğu bulunmuştur.


Greenland‘de yaşayan eskimolarda koroner kalp hastalığını az görülmektedir. Bunun nedenleri araştırıldığında eskimoların omega 3 ten zengin diyetle beslendiği ve omega 3’ün de pıhtılaşmayı engellemek suretiyle kalp hastalığı gelişme riskini azalttığı bulunmuştur. Bundan sonra birçok ülkede binlerce kişi üzerinde araştırmalar başlamış ve omega 3 kapsülü alanlarda miyokard infarktüsü almayanlara göre daha az görüldüğü saptanmıştır.


Omega 3 ten zengin Akdeniz diyeti ile beslenenlerde kalp hastalığına neden olan bazı pıhtılaşma faktörlerinin azaldığı, bu nedenle kalp hastalığı riskinin düştüğü saptanmıştır. Yapılan bir çok çalışma kalp hastalığı için risk faktörleri olan kişilerde diyetin bu risklerin azaltılmasında olumlu etkileri olduğunu göstermiştir.


Balık yağı omega 3 ten zengindir. Damar duvarını genişleterek kan dolaşımını rahatlatır, trombosit fonksiyonunu bozduğundan koroner damarların tıkanmasını engeller ve koroner kalp hastalığı için risk faktörü olan bazı pıhtılaşma faktörlerini azaltarak pıhtılaşmanın oluşumuna engel olur, koroner kalp hastalarında bu faydalı etkilerinden dolayı kullanılması önerilir.


Omega 6 yağları ise ayçiçek yağı, susam yağı, pamuk ve mısır yağında bulunur.

Omega 3 ve omega 6 dan zengin diyetle beslenenlerde zararlı kolesterol (LDL kolesterol) de azalma olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca trombositlerin ve bazı pıhtılaşma faktörlerinin aktif hale gelmesi engellenerek koroner kalp hastalığının oluşması durdurulmaktadır.

Kalp hastalarında meyve ve sebze önemli midir?

Diyetin diğer önemli bir parçası olan meyve ve sebzeler incelendiğinde bazı temel bilgilerin bilinmesinde yarar vardır.


Flavanoidler bitkilerde bulunan hayvansal ürünlerde bulunmayan maddelerdir. Flavanoidler kırmızı, sarı ve mavi renkli pigmentli bitkilerde daha çok bulunur. Üzüm ve üzümden elde edilen ürünler, portakal suyu, greyfurt suyu ve limon suyu flavonoidlerden oldukça zengin besinlerdir. İçkilerden kırmızı şarapta beyaz şaraba oranla 10 kat fazla flavonoid vardır. Flavanoidler trombositlerin fonksiyonlarını bozarken (kanın sulanmasını sağlarken), damarda gevşeme ve zararlı oksijen artıklarının temizlenmesini ( antioksidan etki) sağlarlar. Bu sayede koroner damarlarda pıhtılaşmayı engeller ve damarları gevşeterek kan dolaşımını kolaylaştırırlar.


Domates, trombositlerin pıhtı oluşturmasını bozan en kuvvetli sebzedir. Bunu greyfurt, kavun ve çilek izler. Domatesin içerdiği likopen sayesinde prostat ve sindirim sistemi kanserlerini engellediğine dair yayınlar olmakla beraber daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Likopen marketlerde kullanıma hazır olarak da satılmaktadır.


Soya, siyah üzüm, sarımsak ve soğan da kalp hastaları için faydalıdır çünkü bunlarda trombosit fonksiyonlarını bozarak pıhtılaşmayı dolayısı ile koroner damarlarda tıkanmaya engel olurlar.


Ayrıca sarmısak HDL (iyi kolesterolü) artırıcı, LDL (kötü kolesterolü) azaltıcı etkisi vardır. Sarmısak tabletleri kullanan bazı kişilerde kanama görüldüğünden kan sulandırıcı ilaç kullananların dikkat etmeleri gerekir.


Kalp hastalarının üzüm suyu veya kırmızı şarap içmeleri önerilir. Bunun nedeni üzüm suyu ve kırmızı şarabın flavonoidlerden zengin olmasıdır.


Zeytinyağı, flavonoid ve omega 3 den zengindir. Zeytin yağı zararlı kolesterolü azaltır, trombositlerin fonksiyonunu bozar ve zararlı olan oksijen artıklarının oluşmasını engeller bu yüzden tüketilmesi önerilir.

Kan sulandırıcı ilaç kullananlar diyette nelere dikkat etmeleri gerekir?

Warfarin (Coumadin® )kanın pıhtılaşmasını engelleyen bir ilaç olup, damar tıkanıklıklarında, kalp kapak bozukluklarında ve pıhtılaşmanın arttığı durumlarda kullanılır. K-vitaminine bağımlı pıhtılaşma faktörlerinin yapımını engelleyerek etkisini gösterir. Fazla alınması kanamaya neden olurken yetersiz dozda alınması pıhtılaşmanın devam etmesine neden olur. Coumadin dozu INR –protrombin zamanı adı verilen bir test ile ayarlanır.

Coumadin’in ilk kullanmaya başlanıldığı günden sonra bir kaç günde bir yapılması gereken INR-PT coumadinin etkisi istenilen düzeye ulaştıktan sonra 3-4 haftada bire düşürülür. Bu şekilde Coumadin miktarı ayarlanır. PT/INR testlerinin periyodik aralıklarla tekrarlanması, ilaç tedavisinden maksimum yarar sağlanması açısından gereklidir.


Ancak coumadinin etkisi besinler ve kullanılan ilaçlardan etkilenir. Bu yüzden Coumadin kullanan hastaların diyetlerine dikkat etmesi ve kullanacakları her ilacı doktorlarına danışmaları gerekir. K vitamininden zengin diyet ile beslenenlerde coumadin dozunu ayarlamak gerekebilir. Ispanak, kabak, maydanoz , kıvırcık lahana ve şalgam K vitamininden çok zengin oldukları günde en fazla 1 öğün tüketilmelidirler.

Brokoli, avokado, avokado yağları ise günde en fazla 3 öğün tüketilebilir. K vitamininden zengin besinlerin fazla tüketilmesi halinde Coumadin dozunun ayarlanması gerekir. Hastaların alkol kullanmamaları istenmekle beraber en fazla 140 ml şarap veya 350 ml bira kullanabilirler. Bitkisel kaynaklı ilaçlar ve vitamin preparatları da kullanılmamalıdır. Özellikle E vitamini kullananlarda kanama görülebilir.
(Alıntı)
 
arkadaslar aranizda serklajli olan varmi .ben alttan tablet atiyorum dun atarken bisey hissettim sanki yaptiklari bant cikmisti elimle hissettim cok korkmustum acilma oldu sandim hemen dogum haneyi aradim gelinde bi bakalim dediler cok sukur gittim oda yaptiklari bandin son kismiymis bagladiklari yerin icim oyle bi rahatladiki korkum su yuzdende rahimagzinda kisalma var bende .yani boyle olay yasayan olursa sakin korkmasin ama yinede icini rahat ettirmek icin doktora gorunsun .allahim ins sag saglim bebislerimizi kucagimiza aliriz .bebeklerini kaybedenleri cok iyi anliyorum bende kaybetmistim o yuzden korkumuz iki kat daha fazla.
 
KALITSAL TROMBOFİLİLER (PIHTILAŞMA BOZUKLUKLARI) VE GEBELİK
Kalıtsal trombofililer (kalıtımsal trombofililer) yani pıhtılaşma bozuklukları genel olarak basit tanımlamayla kanın pıhtılaşmaya eğilim gösterdiği bazı hastalıklardır. Bu hastalıklarda kanın pıhtılaşmasına bağlı damar tıkanıkları (tromboemboli), kalp, akciğer ve beyin gibi organlarda pıhtı oluşması, gebeliklerin düşük veya ölü doğum veya rahim içi gelişme geriliği ile sonuçlanması gibi problemler yaşanmaktadır. Burada daha çok kalıtsal trombofililerin gebelikle ilgili sebep olduğu sorunlar anlatılacaktır. Kalıtsal trombofili hastalarında gebelik kayıplarında artış izlenmektedir fakat trombofili "taşıyıcılığı" olan kişilerde gebelik kayıplarında artış izlenmemektedir.



Kalıtsal trombofililer genetik bozukluklara bağlı olarak ırsi yani kuşaktan kuşağa geçebilen ve doğuştan edinilmiş hastalıklardır. Trombofililerin ırsi olmayan yani doğuştan olmayan sonradan kazanılmış türleri de vardır (antifosfolipid sendromu gibi).


Bu hastalarda damarlarda pıhtı oluşumuna bağlı tıkanıklık gelişme riski travma, hareketsiz kalma, cerrahi, doğum kontrol hapı kullanma, gebelik, kanser gibi durumlarda artar. Trombofilisi olan hastaların doğum kontrol hapı kullanması kesinlikle sakıncalıdır.


Kalıtsal trombofililer:
- Antitrombin III eksikliği
- Protein C eksikliği
- Protein S eksikliği
- Faktör V Leiden mutasyonu
- Aktive protein C rezistansı (Genellikle Faktör V Leiden mutasyonuna bağlıdır)
- Protrombin (Faktör II) gen mutasyonu
- MTHFR gen mutasyonu (Metilen tetrahidrofolat redüktaz)
- Hiperhomosisteinemi
- Trombomodulin mutasyonu
- Faktör 12 eksikliği


Antitrombin III eksikliği kalıtsal trombofilik hastalıkların en trombojenik olanıdır ve hastalar hayat boyu %50’den fazla oranda tromboembolik olay (damar tıkanıklığı) geçirme riski altındadır.
Protrombin gen mutasyonu veya trombomodulin gen mutasyonunun kötü gebelik sonuçlarından sorumlu olduğuna dair net bilgiler yoktur.


Tanı:
Erken yaşta damar tıkanıklığı geçirenlerde , ailesinde damar tıkanıklığı olanlarda, tekrarlayan düşükleri veya ölü doğumları olanlarda, gebelikler erken aylarda başlayan preeklampsi veya gelişme geriliği olanlarda trombofilik hastalık olması süphesiyle bazı testler yapılır.


Bu testler: Antitrombin III, Protein C, Protein S , Aktive protein C rezistansı (pozitif ise Faktör V Leiden mutasyonu araştırması), Lupus antikoaglan, Antikardiolipin antikorlardır.


Gebelik sırasında total protein S seviyesi değişmezken serbest protein S seviyesi düşmektedir. Gebelikte Aktive protein C direncinin (yanlış olarak faktör V Leiden mutasyonunu düşündürür) arttığı unutulmamalıdır. Bu testlerin gebelik olmayan dönemde yapılması gerekir. Fonksiyonel ve antijenik protein C seviyelerinde gebelikte değişme olmaz.


Tedavi:
Antitrombin III eksikliği olanlarda tromboemboli gelişme riski en yüksek olduğundan her halukarda gebelikleri boyunca tam doz heparin (pıhtılaşmayı engelleyici ilaç) ile tedavi edilirler. Diğer kalıtsal trombofili hastalarına gebelik öncesi tromboembolik olay hikayesi varsa veya düşük gibi kötü gebelik hikayesi varsa gebelik süresince profilaktik (önleme amaçlı) heparin tedavisi verilir. Heparin tedavisine aspirin tedavisi de genellikle eklenir. Tedavi doğum sonrası ağızdan 6 hafta devam ettirilir.


Gebelikte, Antitrombin III (AT III) eksikliği olan kadınların %70'inin tromboz geçireceği düşünülürse bu kadınların gebelikleri boyunca heparin ile tedavi edilmeleri mantıklı görünmektedir. Antitrombin eksikliğiyle karşılaştırıldığında protein C ve Protein S eksikliği, Faktör V Leiden ve Protrombin gen mutasyonu olan kadınlarda daha önce tromboembolik olay veya kötü gebelik hikayesi yoksa gebelikleri boyunca heparin ile proflaktik tedavi verilmesi tartışmalıdır ve konu ile ilgili net sonuçlar yoktur. Kalıtsal trombofilisi olan kadınlarda tromboemboli hikayesi veya kötü gebelik hikayesi varsa gebeliklerinde heparin (ve aspirin) ile profilaksi uygulanması önerilmektedir.


Trombofilili hastaları gebelik döneminde dışında herhangi bir dönemde damar tıkanıklığı gibi bir durum gelişmesi durumunda heparin ile tedavi edilirler. Gebelik, ameliyat veya hareketsizlik gibi damar tıkanıklığı gelişme riskinin artacağı durumlarda proflaktif heparin tedavisi önceden başlanır.


(alıntı)Bu bizi daha çok ilgilendiriyor canım...
 

kızlar yardımcı olun :26:
 
Zeynep Kamilde Karsel Figen Ertekin var bir arkadaşımda bu doktora gidiyor özeline gitmiş önce pahalı deilmiş sonra hemen hemen herşeyini zeynep kamilde yaptırmış.
bu ismide duydum canım peki acaba riskli gebelik doktorumuymuş...
zeynep kamilde çok fazka dr var ve bu dr ların hangisinin ilgi alanı riskli gebelik belli değil..
az önce hastaneye tel açtım bir görevli yaklaşık 10 tane bu konuda uzman var dedi ama isim veremezmiş...
4 kaybım olduğunu söyleyince peki sen kimi duydun diye sordu...
bende zeki beyle mehmet beyin adını verdim evet onlar bu konuda uzman dr lar dedi...
ve önerdi...
başkada isim vermedi...
bu drlarada gideirm ama muyeneyerleri biraz bize ters düşüyor...
eşim acil birşey olunca iyi olmaz dedi...
ama yinede düşeneceğim tabi...
canım Karsel Figen Ertekin hanfendinin riskli gebelik dr u olup olmadığını öğrenebilirsen çok sevinirim...
belki arkadaşın biliyordur...

canım şimdi aradım nişantaşındaymış birde artık cerrahpaşada çalışmıyormuş...
birde bu tarafta hisar hastanesinde çarşamba perşembe günleri geliyormuş...
ama hastaneyi aradım muayene ücreti çok fazla değil ama sgk anşalmaları yok...

canım ben zaten zeynep kamile baştan berli sıcak bakıyorum...
ama ben özel yerine gidersem daha iyi ilgilenirler diye uğraştım...
ben zeynep kamilde daha önce muyenede oldum polikiliniğide biliyorum...
şimdi görevliyede sordum muyeneleri asistan yapıyormuş anlamadığı birşey olusa uzmana danışıyormuş...
mesala ben çapa tıp fakültesinde hep polikiliniğe gitim ilgileride iyi ama asstan dr lar bakıyor...
hamileyken uzak olduğu için gidememiştim ama doğumdan sonra gidip danıştım...
senin için biz herşeyi yapmışız keşke hamileyken gelseydin dediler...
daha önce sana bütün testleri yamış olduğumuzdan şuan yapacak birşey yok hamile kalınca gel dediler...
yani muyene bile etmediler...

 
merhabalar herkese, ysmn senin ve bebişlerinin iyi olmasına sevindim.
yaren ve güldenaz canım sizleirnde güzel haberlerinizi bekliyorum.

herkesin mubarek mevlid kandili kutlu olsun.rabbim dualarımzıı kabul etsin.
 
Zeynep Kamilde Karsel Figen Ertekin var bir arkadaşımda bu doktora gidiyor özeline gitmiş önce pahalı deilmiş sonra hemen hemen herşeyini zeynep kamilde yaptırmış.

Karsel Hanım benim hemşire bir arkadaşımın doktoruydu o da çok memnundu. O da tavsiye etmişti.
 
merhabalar herkese, ysmn senin ve bebişlerinin iyi olmasına sevindim.
yaren ve güldenaz canım sizleirnde güzel haberlerinizi bekliyorum.

herkesin mubarek mevlid kandili kutlu olsun.rabbim dualarımzıı kabul etsin.

Sağol canım, senin de kandilin kutlu olsun. Bir dahaki kandili bebeğinle kutlayasın inşallah...
 

başın sağolsun arkadaşım...
rabbim bu bebişini sağlıcakla kucaklamayı ansip etsin...
canım ilk kayıplarda genelde kesin bir neden bulanamıyor...
ama rahim ağzı yetemzliği olmasına karşı sık sık dr takibinde olman lazım...
öncelikle bu konularda uzman bir dr bul...
kesinlikle normal kadın doğum dr arını tavsiye etmem...
hepsi için birşey diyemem ama genelde bu konuları iyi bilmiyorlar...

ben hala dr araştırıyorum çok iyi dr lar var ama benim başka nedenlerim olduğu için hala karar veremedim...

ben doğumdan önce rahatsızlandığımda gece özel bir hastaneye gitim uzman dr vardı ama bana sadece bir serum verip eve gönderdi..
benim ağrılarım iyice arttı ve sabahta araştırma hastanesine gitim ama ozamanda baya geç kalmıştım ve durumuma çaresiz bakıp sadece doğuma yönlendiler...

ama ne olursa olsun ilk önce elinden gelen herşey yapılmalı eğer olmassa sonra doğum olur...
işte her hastane ve her dr anlamıyor...

sakıncası yoksa sen doğumda hangi hastaneye gitmiştinsöylermisin....



 

Sana dediğim arkadaşın doktoruydu Karsel Hanım, bir de Oya Hanım demişti arkadaşım Zeki Bey'in dışında. Bu arada Güldenaz iki gece suni sancı çekmiş hastanede 2 binin üzerindeydi hesap demişti. Ben Hatay'da 4 gece yattım 320 tl ödedim. Keşke yaşasaydı hiç sorun değil. Ama 3 ay yatsaydım nasıl öderdik bilmiyorum... Zeynep Kamil'e hiç ücret ödememiştik. Ha bu arada bebek yoğun bakımda 4 gün yattı devlet yoğun bakımdan ücret almıyormuş, tedarikli olalım diye sormuştum hiç ödeme yapmadık bu yüzden.
 
evet canım sen de söyledin ama karsel hanımın ilgi alanı riskli gebelikmi acaba onu merak ettim...
şimdi sekreterle görüştüm riskli gebelikte bakıyormuş ama perinotonoji uzmanı değilmiş.
oya isminde çok dr var canım...arkadaşın soyismini hatırlamamıştı...

canım istanbulda en beyenmediğin küçük bir hastanenin geceliği 150 tl civarında...
oda zaten bizim gibi hastalardan anlmazlar...
sgk anlaşması olmayan yerler daha pahalı geceliği 1000 tl olanda var...
10 gün yatsam batarız...
tabi bu hastanelerin yenidoğan bakımlarıda çok pahalı...
bu yüzden ben zeynep kamile hep sıcak bakıyorum...
çünkü hem sgk geçiyor hemde bu konuda deneyimli bir hastane...
 
aflı
karsel figen ertekin'e giden arkadaşım doktorunu çok övüyor ama riskli gebelik için uzman mı bilmiyorum.Kılıç aydınlı için fikrim çok bilgili bir doktor cevapları çok net.Benden başka ona giden başka arkadaşlarım var çok memnunlar.Hisar hosptl da hasta görüyosa kafandaki soruların giderilmesi için bir iki kez gidersin sonra sgk la anlaşmalı biyere geçersin.Benim bağkurum var bende hamileyken çok masraflı olmasın diye sgk la anlaşmalı Hizmet Hastanesine gittim hiç memnun kalmadım doktor bilgili ilgili duruyodu ama sonradan anladım içi boş ayrıca insanın sinirini hoplatan sekreterde cabası ah ah.Şimdi kendime doğum için sağlık sigortası yaptırdım o kadar yıprattiki beni doktor hastane şimdi bu sigortayla istediğim heryerde doğum yapıcam.Ama tabi herşey masraf insanı yoruyoo zor çok zor
 

Ya canım bişey söliycem bu paralar çok fena çok haklısın. Bebek yoğun bakımla ilgili şöYLE bişey öğrendim doğum yapıldığı zaman bebeğin yoğun bakıma girmesi gerekiyorsa devlet özel hastanede de olsa devlet hastanesinde de olsa karşılıyormuş.Yeni yasalarda Allah düşürmesin ama Yetişkin insan içinde durum aynıymış eğer ölüm riski olan bir olayla ssk anlaşması olmayan birr özele bile gitsen müdahale yapılmak zorundaymışşdevlet karşılıyormuşş.
 

arkadaşım ben 22 haftalık kaybettim kızımıbenim hafif karın ağrısı gibi sancım başladı gece ben hamilelikte kabızlık yaşadığım için anlamadım meğersem doğum sancısıymış ve sabah hafif var yok dencek gibi kan geldi ve daha sonra bebegim kesesiyle dışarı çıktı sonuç 1.5 günün sonunda sancıyla doğum yaptım doğumdan sonra gittiğim doktora yaşadıklarımı anlattım rahim ağzı yetmezliği olabilceğini söledi bir daha hamile kaldıgında takibe alacagız dedi sen gittiğin doktora bu olasılığı sor ve gercekten bu konularda uzman olan doktor araştır herşeyin başında da rabbim denk getirsin bir daha bu acıyı bizlere yaşatmasın....
 

Evet Fadik, ben 25. haftalık bebeğimi özelde yaptım ve 1 lira ödemedim yoğun bakım için. Devlet karşılıyor dediler.

Bu arada adetimin 4. günü. Biraz önce doktoru aradım. Önceden bebek düşündüğün ay adetliyken gel. Demişti yarın gel dedi. Bbeb aspirinine ve folikasite devam dedi. Bakalım ne diyecek yarın?
 
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…