Sevgili günlük ;
Yazmayı seven bir kadın olarak varlığını yeni fark ettiğim için üzgünüm.
Beni ruhunun olmayan derinliklerine kabul edersen eğer , bir iki kelam bişeyler yazacağım .
Hayatın koca bir boşluk olduğunu , bu boşluğu , zihnimizdeki düşüncelerin doldurduğunu sanıyordum .
Lakin; düşünceler karışık , bildiğin arap saçı .
Şimdi söyle bakalım bana; dünyanın içini boşaltamalı mıyız , yoksa doldurmalı mı?
Ben ben olmaktan vazgeçmedim hiç bir zaman ..
Kadınlar hep hayata daha sıkı sarılır , tırnaklarını daha fazla geçirir yaşamın gırtlağına , biliyorum .
Ama yorgunluk kalp ritmimi bozar , tansiyonumda hafif dalgalanmalar yaparsa , çizgimi biraz bozabilirim.
Kadın olma zor mudur , sevgili , canım günlük ?
Bu şizofrenik hayatta , kadın olmak , dünyanın boş ol boş ol bol dediğinde boşolmasını sağlayabilir mi?
Madem zihnimizle aydınlattık dünyayı , karanlıkla doldurmak yerine , fırçamızı renk renk boyalarla daldırıp ,saldırsak dünyanın üstüne üstüne olmaz mı? .. Gıdıklar gibi sanki, bir oraya bir buraya , hafif ve naif hareketlerle..
Saçlarımın bugün özensiz ama gözlerim daha fazla yeşil baktığını fark ettim .
Bu hangi saçmalığa hizmet ediyor ? Neden bir yanım yitip giderken bir aynım ışıl ışıl parlıyor ?
Sanki maharetmiş gibi, hüzün sarıyorum kalbime , kasetlerin koyu kahve bantlarıyla ..
Sar ve sonra baştan al ..
Mırıldansın hüzün , yüzüme tükürsün yağmur serin serin ..
Belki yolculuğum , dünyanın içini boşaltmakla başlar , yer çekimine meydan okumakla biter kimbilir.
Ama gittiğim her üstrupsuz yolda , kırılan tırnaklarımı görürsün , cilalı ya da değil..
Onlar benim hayat mücadelem , sakın gülüp geçme.
Hangi alyuvar , kanımı bu kadar koyulttu bilemiyorum, o yüzden çok akıtmadım hayat sıvımı..
Çok akmadı ..
Çok da yanmadı canım..
Velhasıl kelam.
Seni seviyorum günlük .
Bak ve tanı , sonra al koynuna yavaşça..
Unutma beni.