sıradışı bir konu


ben de seni tebrik ederim bakış açın için.
 
geçenlerde ciddi bir ulusal radyoda psikolog bir hanım konuşuyordu ve evli bayanların son yıllarda aldatma hikayelerinde önemli bir rol oynadıklarının altını çiziyordu.

Evli insanlar neden birbirlerini bu kadar çok aldatıyor?

Evliliği yürütmek gerçekten bu kadar zor mu?

Evlilik birbirinin alanına çok müdahale edildiğinde mi böyle yozlaşıyor yani karı koca da olsalar herşeye rağmen hala birey olduklarının unutulması mı evlilikleri bu duruma getiren,,

herşeyi beraber yapmak zorunda olduklarını bilmek mi insanları^^ özgürlüğünü yaşamak^^ fantazisi adı altında aldatmaya itiyor sizce.^

o kadar aldatılan kadın ve bir o kadar da aldatan kadın varken nedenler mi önemli olmalı sonuçlar mı?
 
Aldatan kadın yazmaz ki buraya, ben sevgilimle seviştim diyeni bile dövüyorlar burada

Sevgilisini sürekli aldatan bir kız arkadaşım vardı, sebebi ise kendine güvensizlik ve "acaba ben bu adamla bir ömür geçirebilir miydim" di... Aldatmadığı adamla evleneceğini söylerdi, halen bekar ve deli gibi evlenmek istiyor (bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demeyin).. Karaktersizlik mi dersiniz, başka bir şey mi bilemem, ailesi problemlidir epey, belki de onunki sadece arayış..

Gene evli bir adamla senelerdir beraber olan ve çok düzgün bir arkadaşım var, adam çocukları olduğu için boşanmıyor ve karısıyla da vakit geçirmiyor. İkisi de hayatından gayet memnun (karısını bilemiyorum tabi). İç fırtınalarını ise kimse bilemez.

Ben monogamik bir tipim, sevgilim kimse gözüm başkasını görmez ancak erkeklerin bu konuda çok daha rahat olduğu kesin... Bu hem Türk hatunları olarak yetiştiriliş tarzımızdan hem de kadın olarak üreme ve bir yere bağlanma içgüdümüzden kaynaklanıyor benim görüşümce... Erkeklerinse kan beyinlerinden aşağı bölgelere gitti mi ne yapacaklarını kestirmek zor. Fırsat çıktıysa en sadık sandığınız bile kesinlikle kaçırmaz, bunu biliyorum.. Onun için erkek aldatma hikayelerini sadece Türkiye'de değil, dünyanın her yerinde daha çok görüyoruz...
 
bizim birimde sekreter olan kadın doktorumuzla bi şekilde ilişki kurmuş. ikisi de evli tabi. sekreter arkadaşın 6 yaşında çocuğu bile var. akşam işten geç çıkmalar gece eve gitmemeler... kısacık etekler dekolte elbiseler falan. sonra durumu biz farkedince bölüm sorumlusu doktorumuzla paylaştık. o da doktor beyle konuştu bu ilişki böylece açığa çıktığı için bitmek zorunda kaldı. sonra ne mi oldu? aynı sekreter arkadaş hastanede farklı bir birimin doktoruyla beraber olmaya başladı. aynı şekilde hastaneden geç çıkmalar gece eve gitmemeler. allah ıslah etsin
 
 

^^eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek^^diyie çok beğendiğim bir atasözü vardır bunu kadınlar için kullanmak istiyorum bu konuda neden mi erkekler potansiyel olarak bazı şeylere dünden programlamışlar kendilerini ama kadınlar bu potansiyelin açığa çıkmasında başroldeler sanırım

özellikle evli erkekleri ,listesine ekleyen kadınların gerekçeleri para mı, ilgi mi ki bu zor ihtimal çünkü evli bir erkek kullandığı bir kadına ne kadar içten ilgi gösterebilir ki onun amacı zaten tamamen cinsel istekler değil midir?Evli bir kadının evli bir erkekten tam olarak beklediği nedir inanın tam olarak anlayabilmiş değilim.Kadın duygusaldır,bağlanacak liman arar demişsiniz bazılarınız liman seçimini başkalarının eşleri üzerinden yapmanın da doğru olmadığının çoğu farkındadır herhalde ama ee her yanlış yapılamaz diye bir kural mı var diyecek kadar başkalarının hayatına dalmayı ve dağıtmayı prensipleri kaldırıyorsa bundan öte hangi söz söylenebilir ki...

aldatılan ve bir o kadar da aldatan kadın varken kadınların ayağına takılanlar gene kendi hemcinsleri mi
öyleyse neden bu mağdur kadın var her sanal ortamda?
 
gerçekten iyi bi konuya değinmişsiniz. Ben 6 aylık hamileyim eşimle bazı sorunlarımız var beni aldatıyo mu acaba diye düşünmekten kendimi alamıyorum.ve bir de şöle bir şey var eğer ki aldatıyosa eşim kadar o kadın da suçlu hamileyim ve o evli bi adam!!!
 
Bunu bende hep merak etmişimdir ama sizin kadar cesaretli olamadığım için bi türlü konu açamadım.Bende hep aldatan kadına kızmışımdır.Evli erkeklerin peşinde dolaşan zavallılara onları elde etmek için uğraşlarına ve kadın olduğum içinde utanmışımdır hep.
Benim bakış açımsa biraz farklı lütfen kimse kızmasın bana aldatma olayında erkek tabikii suçlu ama erkeğin karşısında mini etekle açık saçık kıyafetlerle dolaşıp başını döndüren akılsızları hiç anlamıyorum.
Asla benim eşim aldatmaz demiyorum çünkü erkelere güvensem kızlara güvenmiyorum.Ben kapalı bir bayanım evdede eteğimle örtümle yada eşofmanlarımlayım kısacık etek giyip makyaj yapıp evde dolaşmıyorum nitekimde dışarı çıktığımızda eşim onlara bakıncada deliriyorum hatta denize bile gitmek istemiyorum.Çünkü ben haşemayla giriyorum etraftakilerde üstsüz....
Umarım kimse beni yanlış anlamaz sözüm bilerek isteyerek kışkırtmak için kısa giyinenlere
 

o-hooo boşuna konuşuyoruz biz. sen ne kadar haklı çıkarmıyorum vs desen de eşine kabahat bulmayıp başkalarını düşünmeye şartlanmışsın. dayak yer arkadaşlarıma ne diycem der, aldatıldığından şüphelenir öbür kadının peşine düşer.
 

kendimi bildim bileli mini hatta süper mini giyerim yaşadığım semt, okuduğum okul ve gezdiğim semtler de bunu kaldırır. bunu da elalemin adamın etkilemek için değil, kendimce stil oluşturmak için giyerim mesela her renk mini eteği üstüne metal düğmeli bol gömlekleri kombinlerim falan filan.
eşi tesettürlü olan bir hocam var benim, geçen gün facede bana mesaj gönderdi ne hoş kızsın güzelsin vs tabi çok kızdım babalar günüydü o gün bu densizliğine ve terbiyesizliğine karşılık olarak "BABALAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN HOCAM" yazıp engelledim. sonra arkadaşlarıma söyledim o adam okuldaki bütün kızlara bu tip mesajlar atıp durmuş tek ben değilmişim. yani bence öfkenizi mini etek giyen kızlara değil, eşini kapatıp gözünü dışarıya diken ikiyüzlü adamlara yöneltin çünkü o kocacıklar sandığınız kadar masum değil.
 
Son düzenleme:
var malesef böyle tipler,
karısı kızı haşemayla denize girerken bikinili olduğumuz için bizi kesen ayıcıklar çok.
eşimizin babamızın yanında bile bakıyorsa bu onun hayvanlığıdır, o kadar.
 




Her mini etek giyen açık saçık dolaşan akılsız(sizin deyiminizle) ki ben kabul etmiyorum bu tabiri,illaki erkekleri baştan mı çıkarıyor acaba?

Karısını kapatıp kadının orasına burasına bakıyorsa ortada vahim bir durum var demektir..

 
Hürriyet Ayşe Arman

benim olan zaten yanımdadır olmayanla benim ne işim olabilir...


Kendimi “insan avcısı” gibi hissediyorum, herkesin birbirine benzemeye başladığı bir hayatın içinde, farklı düşünen, farklı şeyler söyleyen birilerine rastladım mı üzerlerine atlıyorum. Havalara zıplıyorum. Karbon kopya olmayan insanlar. Yaşasın onlar! Bugünkü konuğum da, işte onlardan biri. Bir yayıncı, şahane bir adam, hikâyesi bana çok iyi geldi, bakalım siz ne diyeceksiniz...

* Karınızla, nerede, nasıl tanıştınız?

- Üniversitede. Ben birkaç sınıf üstteydim. Tanıştıktan bir süre sonra da evlendik zaten. Bölümlerimiz farklıydı. Evliliğimizin ilk yılı, ikimiz de öğrenciydik yani.
* Aşk mıydı?

- Aslında tam aşk mıydı bilmiyorum. Ama her insanın bazı ölçüleri olur ya. Benim için de şu üç şey önemliydi: 1- Entelektüel olacak. 2- Sergüzeşt olacak. 3- Güzel ve uzun boylu olacak. Bunların hepsi vardı ona. Aslında çok anlık bir şey. “Bu!” diyorsunuz. Sebebi de olmuyor. Ama sonradan çok aşık oldum. 20 sene oldu. Hâlâ çok âşığım.
* En çok nesine vuruldunuz?

- Kara kaşına, kara gözüne. Gerçekten. Esmer oluşuna, uzun siyah saçlarına, İspanyol kadınlarına benziyordu. Kırmızı rujlar, dar siyah bir kadife pantolon, bakın hâlâ en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorum. Çok sert ama bir o kadar da korunmaya muhtaç haline...
* Onun duyguları neydi?

- Galiba o da bana çok aşık oldu. İlk günler ne kadardı bilmiyorum ama, sonra büyüdü, gelişti aşkımız. Bence hâlâ ben onun için en vazgeçilmez erkeğim.
* Nasıl bir aile kurdunuz?

- Sürekli heyecanlı, sürekli hareketli, hep öğrenmeye açık, daima meraklı. İlk yıllar mesela, 6 kez Türkiye çapında otostopla tatil yaptık. Bazen banklarda yattığımız bile oldu. Sonra işe güce daldık, yayıncılık yaptık. Ama birbirimize olan heyecanımızı hiç kaybetmedik. Okuduk hep. Okumayı sevdik. Aynı siyasi görüşleri paylaşıyorduk. Türkiye’yle ilgili her harekette yer aldık diyebilirim. Ölüme de yaklaştık, hapisliğe de, kaçaklığa da. Bekli de hep sınırlarda yaşamamız, aşkımızı canlı ve taze tuttu.
Başkasına aşık oldum

* 2 kişilik ailenizin en belirgin özelliği neydi?

- Sürekli hareket. Evimizde hep birileri kalmıştır örneğin. 20 yıllık evliliğimizin ilk on yılında, hep uzun süreli misafirlerimiz oldu. Akraba da değildi hiçbiri. Üç ay, altı ay, bir yıl, hatta iki yıla yakın kalanlar bile oldu. Harçlıklarını bile verdiğimiz olmuştur. Son on yıldır misafirimiz yok, belki de o yüzden daha az mutluyuz. Evde birileri kaldığında, ben işe giderdim, eşim de evde kalan arkadaşla yalnız kalırdı. Ki çok güzel bir kadındır. Ama aklıma hiç beni aldatacağı gelmemiştir. Aldatmadı da. Kıskanmak, insanın kendisiyle ilgili bence. İnsan kendisine güvenirse, kıskanmaz. Kendine inanan insan, kendine güvenen insan, karşısındakine de güvenir. Biz de ilk on yıl güvendik.
* Peki 10 yıl sonra...

- Haaa işte o zaman, evliliğimiz şekil değiştirdi.
* Nasıl yani?

- Bir gün geldi ve “Ben başka birine aşık oldum” dedi. Mertçe. Gözünü gözümden kaçırmadan.
* Siz ne yaptınız?

- Ne yapacağım? İlk bulduğum koltuğa oturdum. Devrilmeyeyim diye. Başımdan aşağı kaynar sular indi. Bu deyimler boşuna değil. Bir rüyada gibiydim. Ama ağzımdan şu sözcük çıktı: “Olabilir...” Olabilir dedim, olabilir. Çünkü gerçekten de olabilir, birlikte olduğunuz, çok aşık olduğunuz o insan, bir başkasına aşık olabilir. Yapacak bir şey yok. Haa var: Erkekseniz, evden çıkacaksınız...
* Niye siz? Aşık olan o...

- Olur mu, ben erkeğim. Gitmek, bana düşer. “O zaman, ben ev arayayım” dedim. Müthiş kadındır, inanır mısınız, geldi bana yardım etti, beni yeni evime yerleştirdi.
* Ne hissettiniz?

- Aldatılınca mı? Kurşun yarası gibi. İlk anda acıtmıyor. Sonra acısı çıkıyor. Ama her şey, beyinde. “Pis” olarak kabul ettiğimiz birçok şey, aslında bizim beynimizde yarattığımız “pislik”. Sonra, demekle kalmadım, kabul ettim, “Olabilir ya” dedim. “Aynı şekilde ben de birine aşık olabilirdim...” Karşı taraf bilmeden, belki de olmuşumdur. Karım tarafından aldatılmış olmayı da, hayatın bir gerçeği olarak kabul ettim.
* İyi de aldatılmak, benim bildiğim kadarıyla en büyük travmalardan biri... Yıkılmadınız mı?

- Tabii ki içim oyuldu. Tabii ki, bir sürü safhadan geçtim, kendime acıdım da. Ama dediğim gibi, sonunda, beynimle gerçekliği buldum. “Benim olan zaten benim yanımdadır. Benim olmayanla da benim ne işim olabilir...” dedim.
* Öfke seli?

- Yok kapılmadım...
* Sizin namusunuz yok mu?

- Allah’a şükür var! “Namus” dediğin nedir ki?
* Temizlemek gibi bir derdiniz olmadı mı?

- Haşa! “Namus” demek, birine haksızlık etmek demek, birinin hakkını gasp etmek demek. Daha birçok namussuz şey varken, biri birine aşık olmuş, bu mu namussuzluk yani?
Eksiği kendinde ara

* Şiddet duyguları geçmedi yani içinizden...

- İlk hafta sinirlendim. “Benden başka birini nasıl sever?!” filan. Eksikliği, kendinde arıyor insan. Bence doğrusu da bu. Eksikliği kendinizde arayacaksınız...
* “Şu adamı bir bulayım, haddini bildireyim” demediniz mi?

- Hayır. Söylüyorum, eksiği kendimde aradım.
* Telefonlarını, maillerini karıştırmadınız mı? Eşinizi ve sevgilinizi izlemediniz mi?

- Sormadım bile “Kim?” diye. Hâlâ bilmem.
* Eşinize, “Bana buna nasıl yaparsın!” demediniz mi?

- İlk hafta birkaç kez dedim. “Bunca şey paylaştık, nasıl olur” dedim. Gözlümün içine baktı ve “Aşk” dedi. Ne diyebilirdim ki. Ne denir ki?
* İyi de “boynuzlanmak” size koymadı mı?

- Boynuzlanmadım ki! Eğer bakın şöyle olsaydı, içip içip, hiç tanımadığı, bir şey hissetmediği birisiyle yatsaydı, o zaman boynuzlanmış olurdum, evet. Ama bu, öyle değil ki. Öyle ilişkiler var günümüzde biliyorsunuz, onlardan bahsetmiyorum, doğru da bulmuyorum. Aşk kutsaldır ama. Dünyada birisini sevmek kadar yüce bir duygu var mıdır?
* İki günde bir namus cinayeti işlenen bir ülkede, siz nasıl bu kadar farklısınız? Niye? Bir acayiplik yok mu sizde?

- Bilmiyorum. Bence bu memleketteki sorun, herkes başkaları için yaşıyor, mesele bu. O yüzden o cinayetler işleniyor.
* Nasıl yani?

- “Elalem ne diyecek?” herkesin derdi bu. “İnsanların yüzüne nasıl bakacağım?” “Arkamdan konuşacaklar!” En çok bu koyuyor aslında, kadının gitmesi değil. Ve bir şey yapması icap ediyor erkeğin, gücünü kanıtlaması. Aslında bütün erkekler, benim gibi davranabilir. Ama ah şu çevreleri olmasa. Gayet samimi olarak söylüyorum, erkeklerin derdi, çevrelerindeki iktidarlarının yıkılacak olması, yoksa karısı birine aşık olmuş filan değil. Ama yanlış anlaşılmasın, ben de bundan nasibimi aldım, başka erkeklere göre daha azdır belki, ama Arnavutköy’den Yeşilköy’e taşındım. 3 sene çok sevdiğim semtimden ayrı kaldım.
Yanlış alarmdı

* Sonra ne oldu?

- 3 ay geçti, kapı çaldı. Bir baktım karşımda. Yine gözlerini gözlerime dikti ve “Yanlış alarmdı! Ben sana aşığım. Lütfen beni affet. Tekrar birlikte olalım” dedi.
* Siz ne yaptınız?

- Ne yapacağım? Karıma sarıldım hasretle. Onu o kadar çok seviyordum ki, yeryüzünde benden mutlu adam yoktu o anda. “Tabii ki” dedim, “çok isterim.” Gurur filan yapacak halim yoktu. Ben gurura da inanmam.
* “Sana nasıl güvenirim” demediniz mi peki?

- Yalan olmasın, tekrar güven duymak zaman alıyor. Ama normale dönüyor. Benim “Vazo bir kere kırılmışsa, kırılmıştır” filan gibi inançlarım yok. Gerçekten her şey normale dönüyor. Ayrıca tabii ki ben, tekeşliliğe de inanmıyorum, insan doğasına aykırı. Kim iddia edebilir gönlüm kaymıyor diye. O da aldatma değil mi? İlla cinsel ilişki yaşamak gerekmiyor ki. Aslında 60’larda, 70’lerde çok daha özgürdü ilişkiler. 80’lerde ne olduysa, tüm dünyada birden gerileme başladı. Sartre ve Simone de Beauvoir ilişkisi, namussuz bir ilişki mi? Bir ömür devam etmiş...
* Şu anda her şey nasıl...

- Valla eskisinden daha iyi. 3 yaşında bir kızımız var. Hâlâ plansız tatile çıkabiliyoruz, plansız yeni bir eve taşınabiliyoruz. Derler ya, “Eşinizi değiştiremiyorsanız, evinizi ya da işinizi değiştirin!” Biz birbirimizle iyiyiz. Hâlâ benim için en muhteşem kadın. Hâlâ heyecan duyuyorum ona baktığımda ya da başka erkekler baktığında. Aşkım o. Ama bu, bir gün yeniden bir başkasına aşık olmayacağımız anlamına gelmiyor...


Güzel bir Ayşe Arman yazısı,aldalılan erkeği anlatıyor..paylaşmak istedim...
 
yorumlarınız için hepinize teşekkür ederim,herkes ayrı bir zenginlik,bakış açısı katmış

herşey konuşuldukça üzerinde fikir yütürüldüğü müddetçe daha da somutlaşır.

okuduğum yazılardan[sadece bu forumdaki yazılar ve paylaşımlar değil)kafamda şu fikir belirgin bir şekilde öne çıkmaya başladı.

eşini aldatan ya da evli erkeklerle beraber olan kadınların derdi bana göre ne duygusallık ne sığınacak bir liman aramak daha ziyade karşısındaki kadını

daha da mağdur etmek.Bazılarınıza belki bu çok saçma gelebilir ama kadınların birbirilerini ne kadar çok kıskandığını hepimiz adımız kadar biliriz değil mi

erkeklerde birbirini kıskanma duygusu bizimki kadar yoktur onların ki daha çok bel altı ve cinsel açıdan doymak bilmeyen bir cinsel saplantıdan ibaret gibi geliyor bana

çoğu evli erkek kendileriyle beraber olan evli ya da bekar kadınları zaten hangi gözle görüyor malumunuz zaman geçirebileceği,hesap kitap sorulmadan kafasına göre takılabileceği ve istediği zamanda hadi yallah yoluna devam et diyebeleceği bir oyuncaktan öte bir bakış açısından farklı düşündüklerini zannetmiyorum

işte işin vahim kısmı da burada başgösteriyor o halde hem hemcinslerinin bilerek yuvasını bozan hem de erkeklere kullanılan gene kadınlar olmuyor mu?

bir toplumda gidişatı kadınlar belirliyor erkekler kasınıp dursunlar reisim evin direğiyim diye perde arkasında asıl özne KADIN...
 
İşte korktuğum başıma geldiAmacım kimseyi kısa giyiyo diye yargılamak değil böyle düşünenlerde özür dilerim sizleri kırmak istemedim.
Ben normalde kısa giymeyip sırf tavlamak için giyinenlere yada bir erkeğin karşısına geçip eteği dizlerden yavaşça yukarı sıvayıp mini yapanlara yada sırf göğüs çatalı gözüksün diye önünde eğilmiş gibi yapanlara.
Bakın beni yanlış anladınız etrafımdada var kısa giyinenler ama uslüpluca giyince bişey olmuyor demek istediğim bu.
 
sıze gore fazla normal bır hayatım var..9 aylık evlı 8 aylık hamıle coookkkk mutlu ve huzurlu bır evlılıgım var..

uzgunum duymak ıstedıklerını soyleyemedıgım ıcın..sıra sende..

o lafı size demedi konu sahibine dedi.
evet bencede anlatacaklarınız var dinliyoruz diye.
 
Aslında olan her zaman kadına olmuyor... ilişkilerini taa en Başindan Beri Bildiğim Bi çift var.. adam evli (evli olduğunu ilişkiye Başlarken gizlemişti) adamın evli olduğunu karısı arayınca öğrendik.. neyse sevgilisi adamın evli olduğunu öğrenince ilişkiyi Bitirdi.. ama adam Bırakmadı.. velhasıl Bunlar devam etti. adamın karısı da Biliyodu ve her gün arayip Beddua ediyodu.. velhasıl adam Boşanacam diyip durdu.. ama Boşanacam derken karısının hamile olduğunu öğrendik, neyse karısı doğurdu şuan 1 yaşinda, 7 yaşinda Bi oğlu daha var adamın.. adam şuan Boşanma davası açtı, kız Ben Başkasyla evleniyorum diyip adamı terketti. yani adam ortada kaldı.. hem karısından hem sevgilisinden oldu =) çook değişik yaşantılar var şu hayattan.. Ben evli değilim ama ilişkim varken Başka Bi adamdan hoşlandiğim oldu zamanında.. anladım ki Bişeyler Bitmiş.. o noktaya geldikten sonra sürdürmenin alemi yok.. Bitirdim.. insanız hepimizin Başına hersey gelebilir.. günü gelir sevdiğim adam karşima geçip Ben Başkasına aşık oldum der.. o zaman asla kızmam... yeter ki ne istediğini bilsin nereye sürüklendiğinin farkında olsun. ama ikimizi Birden idare etmeye çalişirsa o saygisizliği hazmetmem..
 

Ben de açık bir bayanım ancak ne demek istediğinizi anlıyorum sanıırım. Anlatmaya çalıştığınız şey teşhircilikse bunu yalnızca "açık giyim"le bağdaştırmak yanlış olur, eğer bu açıklık kötü niyetle yani davetkar hal, tavır, davranışlar, muhabbetler ve mimiklerle destekleniyorsa işte bu teşhircilik olur. Tabi çevre faktörü de çok önemli. Yukarıda bir arkadaş ben açık giyinirim ama çevrem de bunu kaldırabilecek yapıda demiş. Şöyle örnek vereyim istanbuldaki bayanlar için: ben mini eteğimi, dekolteli bluzumu giyip en afillisinden de makyajımı yapıp kendimi nişantaşına atsam dönüp bakan olmaz, baksalar bile en fazla kıyafetime bakarlar o da şıklık rüküşlük açısından. Aynı durum misal verecek olursam çapa, haseki gibi semtlerde böyle değildir.Laleli, aksaray civarından bahsetmek bile istemiyorum. Bu muhitteki insanlar daha mutassıp insanlar bu tarz giyimler buralarda hoş karşılanmaz, abazaları da cabası tabiki.Hal böyle olunca rahatsız edici, tasvip etmeyen bakışlara maruz kalmak kaçınılmaz oluyor. Ben böyle durumlarda "ne olursa olsun benim tarzım bu,niyetim de şu,insanların bakış açısı beni ilgilendirmez" denmesi yerine, daha da rahat olabilmek adına muhit,çevre ve giyim arasında tutarlılık olmasından yanayım.Tabi bu fatihte karaçarşaf pardesü giyerek dolaşmak da değil, yanlış anlaşılmasın
Ama ama ama sizin durumunuza dönecek olursak kocanızın yaptığı hiçbir şeyle açıklanamaz.Be adam madem karına haşema giydiriyorsun, ya da karın haşema giyecek kadar giyimine dikkat eden bir bayan, senin mayolu bikinili hatta çıplak insanlarla dolu plajlarda ne işin var?Karına bakılmasın günah da sen milletin karısına kızına bakınca günah olmuyor mu?İşte böylelerini boğasım geliyor
 

adamın karısına haşema giydirdiğini nerden çıkardınız belki onun tercihidir..acaba ben mi yanlış okuyorum bilemedim...
 
Son düzenleme:
adamın karısına haşema giydirdiğini nerden çıkardınız belki onun tercihidir..acaba ben mi yanlış okuyorum bilemedim...

yanlış okumadınız ama eksik okudunuz
Ben de zaten sizin dediğiniz ihtimali de göz önünde bulundurarak "ya da karın haşema giyecek kadar giyimine dikkat eden bir bayan" diye devam ettirmiştim lafımı, bir daha dikkatlice bakarsanız görebilirsiniz.
Demek istediğim de şuydu, ister senin ister eşinin isteğiyle olsun neticede hanımın dikkat ediyor, hanımın bu kadar dikkatliyse sen de onu görerek dikkatli olma konusunda gerekirse bir adım daha önde olmasın(bunu yazan bayanın eşine hitaben)
 
Son düzenleme:
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…