bugün itibari ile modunuz ....


  • Ankete Katılan
    1.185
Psikiyatrist Dr. Samuray Özdemir'in "Salgında Ruh Sağlığını Koruma" ile ilgili yazı dizisinden önemli satır başlarını paylaşıyorum. Özellikle hayatlarını etkileyecek düzeyde yoğun korku ve kaygı hissedenlerin okumasını öneriyorum:

1. Virüs çok kolay yayılıyor ama korku virüsten çok daha bulaşıcı. Bir de zaten yapı olarak telaşlı biriyseniz, hatta öncesinden de anksiyete bozukluğu, OKB gibi bir hastalığınız varsa muhtemelen bu korkuyu toplumdan çok daha yoğun yaşıyorsunuz.
2. Korku ve paniği tetikleyen başlıca unsurlardan biri belirsizliktir. Öngöremediğiniz bir düşman hemen herkes için kaygı yaratıcıdır, sadece sizin için değil.
3. COVID-19 halen birçok belirsizliği beraberinde getirse de, bilim insanları her gün elde ettikleri güncel kanıtları paylaşmaya devam ediyorlar ve belirsizlik giderek azalıyor.
4. Bugün öngöremediklerimiz hakkında yarın bilgi sahibi olacağız; bilim insanlarına güvenin zira bu belirsizlik böyle devam edemez. Hatırlarsanız Çin’de virüsün görülmeye başladığı ilk zamanlar bugün virüs hakkında sahip olduğumuz bilgilerin çoğuna sahip değildik.
5. Belirsizliğin ve yanlış bilgilerin yarattığı kaygıyla baş edebilmek için SADECE enfeksiyon hastalıkları uzmanlarını dikkate alın; Sağlık Bakanlığı gibi kurumları takip edin. Hekim de olsalar, kriz ortamını fırsata çevirmeye çalışan şarlatanları izlemeyin.
6. Kendinizi tüm gün neredeyse 7/24 COVID-19 haberlerini takip ederek yormayın. Aynı haberi başka ağızlardan tekrar tekrar duymanın, okumanın ek bir faydası yok, aksine beyninizdeki alarm merkezini aynı bilgiyle sürekli uyararak korkunuzu alevlendiriyorsunuz!
7. Adeta bir dedektif gibi ‘o ne demiş, bu ne söylemiş, kaç kişinin testi pozitif çıkmış, nerede kaç hasta ölmüş vs.’ soruların peşi sıra, medyayı adeta kazıp durmakla ulaşacağınız şey sadece daha fazla korku ve panik olacaktır.
8. Bunun yerine her gün sadece belirli/kısıtlı bir süre ve sadece doğru kaynaklardan virüs haberlerini öğrenin ve bununla yetinmeye çalışın. Olan biteni inkar etmeyin ancak bilgi alma ihtiyacınızı da dozunda doyurun, abartmayın!
9. Stres, bağışıklık sisteminin baş düşmanıdır. Stresten uzak durun demek saçmadır çünkü böyle bir gündemde bu mümkün değil. Stresten uzak duramıyorsak stresi yönetmeyi öğreneceğiz! Stresi yönetemezsek bağışıklık sistemimiz zayıflayarak bizi başta virüs salgını olmak üzere tüm enfeksiyonlara karşı savunmasız bir hale getirebilir.

Stres Nasıl Yönetilir?

* Öncelikle bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirmelisiniz. Bunun için sağlıklı beslenmeli, iyi uyumalı, sigara ve alkolden uzak durmalısınız. Düzenli egzersiz yapın. Kaygınızı körüklememesi için kafein içeren kahve, çay, kakaolu yiyecek ve içecek tüketimini sınırlayın.
* Sevdiklerinizle bağ kurun, sohbet edin, anlatın, dinleyin. Telefonla, e-mail aracılığıyla ya da görüntülü olarak her gün düzenli olarak birbirinize destek verin.
* Sohbetleriniz sırasında korkutucu haberlerle birbirinizi daha fazla telaşlandırmak yerine farklı konulardan bahsetmek dikkatinizi dağıtacak, kaygınızla baş etmenizi kolaylaştıracaktır.
* Evde geçirdiğiniz zamanlarda kendinizi bir şeylerle meşgul edin. Kitap okumak, örgü örmek, resim/boyama yapmak, ufak tefek tamiratlar vs. gibi her zamanki hobilerinizle uğraşabilir ya da daha önce fırsat bulamadığınız yeni bir şey deneyebilirsiniz.
* Yabancı dilinizi geliştirici egzersizler yapabilir, hatta internetten yeni bir dil öğrenmeye başlayabilirsiniz. Mutfağa geçip daha önce denemediğiniz bir tarifi pişirebilir, zihninizi verimli bir şekilde meşgul edecek bulmacalar çözebilir, çeşitli oyunlar oynayabilirsiniz.
* Unutmayın ki aynı anda dikkatinizi tek bir şeye odaklayabilirsiniz; bu da virüsle ilgili olumsuz haberler değil, hoşunuza giden ve sizi rahatlatan farklı konular olsun. Dikkat çelme, korkuyla başetmenin önemli yollarından biridir!
* Ayrıca çok endişeli olduğunuzda nefes egzersizleri, kas gevşetme egzersizleri yaparak kendinizi sakinleştirebilirsiniz. Bunların nasıl yapıldığına dair Youtube 'da onlarca video var, öğrenmesi ve uygulaması çok kolay ve bir o kadar da etkili yöntemlerdir.
* Doktor tavsiyesi olmadan KESİNLİKLE sakinleştirici ilaçlar kullanmayın. Ancak hali hazırda tanı koyulmuş ruhsal sorunlarınız varsa ve tedavi alıyorsanız ilaçlarınızı düzenli kullanın, bir gün bile aksatmayın.
 
Son düzenleme:

Ben bu salgından beri iki grup insanın varlığını görüyorum. Toksik iyimserler ve toksik kötümserler. Toksik iyimserler başlardan itibaren "Aman bir şey olmaz abartmayın ülkemize gelmez", "Grip gibi geçiyormuş", "Gencim ben gençler ayakta iki öksürükle atlatıyormuş" tarzında, belki de vaka sayımızın bu kadar artmasındaki en önemli etkenlerden oldular. Vatandaşı da uzman diye bellediğimiz hekimi de... Bedelini ödüyoruz. Bir de toksik kötümserler var. Bunlar da aynen buradaki hanımefendi gibi "Hepimiz öleceğiz", "Bu virüs laboratuvarda üretilmiş insanlığı bitirecekler", "Bu dünyanın sonu geldi" tarzında hem kendini hem de diğerlerini paniğe sevk edenler. Peki kimi dinleyeceğiz?

Bu ilk salgın değil arkadaşlar, son da olmayacak. Tedbirleri "enfeksiyon hastalıkları uzmanları"ndan dinleyeceksiniz, kaygınız varsa psikoloji uzmanlarını dinleyecek, gerekirse destek alacaksınız. Payınıza düşen neyse onu yapacak, işleri zorlaştırmayacaksınız. Özellikle sağlık çalışanları için.

En önemlisi de şu ki hayatımıza bir şekilde devam edeceğiz. Unutmayın, biz bu dünyaya adaptasyon yeteneği ile geldik. Her şeye uyum sağlayabilecek kapasitemiz ve yeteneğimiz mevcut.
 
Aynen öyle, insanlık tarihi kadar eski salgınlar.
Örnek olsun diye yazayım, ki ben de yüzeysel biliyordum bu gece öğrendim detaylarını, bugün çocuk felcinden korkuyor muyuz? Hayır çünkü aşısı var ama bundan 70-80 yıl önce aşısı yoktu, ben çocuk felcinin poliovirüs adıyla bilinen bir virüsten kaynaklı olduğunu, bulaşıcı olduğunu, erişkinlere de bulaştığını bilmiyordum mesela.
1950'lerde öyle bir salgın olmuş ki binlerce insan ölmüş, mesela bu çocuk felcinin solunum kaslarını zayıflattığını, bu yüzden hastalığı atlatsa da demir ciğer denen insanların sadece başlarının açıkta kaldığı tüm vücutlarının bir cihazın içinde olduğu bir alete bağlı yaşadıklarını da bilmiyordum.

Salgınlar vardı, bundan sonra da olmaya devam edecek, evet belki biraz panikleyeceğiz, sevdiklerimiz için endişeleneceğiz ama insanız biz, savaşmadan pes etmek teslim olmak hamurumuzda yok.
 
Günaydın sevgili dostlar; bugün burada çok fırtınalı bir hava ve arada yağmurlu bir hava var (gece çok yağdı). Size yine yazdan kalan bir gün doğumu ve içimiz açılsın diye pembe bir gelincik çiçeği gönderiyorum. Bugün de moralimizi yüksek tutmak dileği ile sevgilerimle..
.
 
günaydın herkese.. son yazılara ben de birşey eklemek istedim. korku, endişe ve panik kötü bir beslenmeden daha zararlı bağışıklığımız için. elbette bu belirsiz ortamda kendimizi kötü hissetmemiz normal, aksi anormal olurdu. ama bunu aşmayı becerebilecek şekilde yaratılmış varlıklarız.
ayrıca çok daha şanslıyız ki teknolojinin ilerlediği, haberleşmenin kolay olduğu bir dönemdeyiz.
eskilerde insanların ne mobil alışveriş şansı vardı ne de sevdikleri ile haberleşme şansı, bu gibi durumlarda.
şimdiyse sevdiklerimiz bir ekranın ucunda.
gerekli önlemleri aldıktan sonra akışta kalmamız gerekiyor. bedensel bütünlük kadar zihinsel bütünlükte önemli çünkü. mutlaka bazılarımız için daha zor bunu yapmak ama her başlayan şeyin bir sonu vardır. bu salgında eninde sonunda bitecek.
gönüllerimizi ferahlatmamız lazım.
zaten o yüzden de burada değil miyiz ?
açıkçası ben burada yazışınca normalleşiyorum. tartışmak bile hayatın hala normal gittiğini gösteriyor, seviniyorum :)
 

Bence laboratuvar ortamında olsa,aşısı, ilaci da hazir olurdu birşey farkederdi. Ama tabiki yine virüsü biz yaptık diye sürmezlerdi piyasaya yine kalırdık
 
Günaydın kizlar.
Gece boyu uyuyamadım dusunmekten. İnşallah eski gunlerimize en kısa sürede sağlıkla kavuşuruz

Size birşey soracağım ben annemlerle yakın oturuyorum, aynı sokaktayiz. Bir tane de küçük bebegim var. Normalde ya annem bize gelirdi yada biz onlara giderdik. Bu virüs illeti ilk çıktığından beri onlarla görüşmüyoruz. Üç hafta oldu sanırım. Ben onları çok özlüyorum onlarda torunlarını. Bir yanım maskeni tak, bebeğe de maske tak görmeye git kapı ağzından da olsa iyiler mi bak diyor. Diğer yanım ya virüs taşıyıcısı olursak onlara bulastirirsak diye korkuyor. İkisi de kalp hastası Onların iyiliği için katlanmak zorundayız Allah başka ayrılık vermesin. Dün gece rüyamda babamı gördüm çok özledim onları bu surec daha ne kadar uzayacak onu da bilmiyorum. Siz görüşüyor musunuz ailenizle ?
 
Ben onları riske atmaktansa görüntülü arar sabrederdim. Böyle daha iyi olur bence.
 

Görüntülü konuşun telefonla kapıya kadar gidip, kapıdan bakacaklar belki hic dokunmayacaklar telefonla görüntülü konuşmak daha mantıklı.
 
Maske başvuruları e-devlet üzerinden alınacakmış. Aklın yolu bir. Epttavm ne alakaydı zaten hiç anlamadım. Ptt kargo yapsın yine dağıtımını.
Bu arada kimse maske takmayın demedi diye bi şeyler okudum geçmiş sayfalarda alıntı yapamadım ama şu anda bile maske takmanın hasta olmayanlar için koruyuculuğuna dair bilimsel bir kanıtı yok diyor prof. Dr. Serap Şimşek. Aylardır hem Türk hem yabancı bir çok bilim insanı da benzer açıklamalar yaptı.
 
Sevgili Astoria; yazılarınızı çok beğeniyorum; iyi ki bu forumdasınız ve iyi ki buradasınız. Şimdi sizin psikolog olmanızı istismar etmek istemem ama sizinle yaşadığım bir durumu paylaşmak isterim. Ben de bu salgın nedeniyle aşırı kaygı yaşayanlardanım (eşimin KOAH olması ve onu kaybetme korkum bunun başlıca sebebi). 3 Nisanda bu kaygım tavan yaptı, gerginlik, panik (o gün kedim kaçtı) ve öfke ile dışa vurumu oldu. Ondan sonra ise büyük ölçüde gerginliğim azaldı. Dün akşam ise “hepimiz öleceğiz” mesajı ve onunla ilgili yazışmaları okuyup gülme krizi geçirdim, henüz hiç ağlamadım (ama onu da bekliyorum) Babam vefat ettiğinde de hiç ağlamadım ta ki bir gün taziye için gelen kuzenim yolda baklava taşırken nasıl düştüğünü anlatırken kontrol edilemez şekilde katıla katıla girdiğim gülme krizinin ortasında katıla katıla ağlamaya başlayana kadar. Tüm bu tepkiler normal diye düşünüyorum.
Şimdi sizinle paylaşmak istediğim olay şu: Kendimi bildim bileli benim üst düzeyde bir örümcek fobim vardır. Daha önce de burada bununla ilgili bir konu açtım. Çok aşırıdır. Bunun için tedavi almayı göze alamadım çünkü düşüncesi bile bende aşırı kaygıya neden oluyor. Örümcek resmine bakamam, örümceğin ölüsünden bile çok korkarım. Bundan 5-6 gün önce duvarda gördüğüm bir örümcek yüzünden tepine tepine bağırdım, eşim onu yok edene kadar ve sonrasında elim ayağım şekildi. Dün sabah da uyandığımda balkon kapısının sinekliğinde iç tarafta aynı örümcekten gördüm. Eşim uyuyordu. Birden “ben bunu tutup atabilirim, bu sadece küçük bir hayvan bana bir şey yapmaz” dedim, “korkmam” derken kendimden o kadar emindim ki. Örümcek büyük değildi ama küçük de değildi, çapı 3,5santim civarında ve bacakları eklemliydi. Elimde katlanmış kağıt havlunun yarısı ile örümceğe yaklaştım, başımın üst hizasındaydı, ve o sırada o hareketlendi ve yürüdü, bense korkmadan sakince tuttum, elimdeki peçetenin dışında kalan bacakları oynuyordu, onunla birlikte balkona çıkıp balkonun ucuna kadar yürüdüm ve onu bahçeye attım. Tüm bunları yaparken de sonrasında da hiçbir anksiyete hissetmedim. Bu durum bana pek normal gelmedi, ve yorumlayamıyorum da. Bu yaşadığımız virüs kaygısı ile ezeli örümcek fobimin ani yok oluşunun birbiri ile ne alakası olduğunu çözebilmiş değilim. Bu arada dünden beri de marketten aldığım ve günlerdir beklettiğim paketli ürünlerin paketini sabunlu su ile yıkarken önceleri yaşadığım kaygı yerine “oh mis, cıncık gibi oldu” diye eğleniyorum. Ama bu örümcek meselesi de çok muama, siz nasıl yorumluyorsunuz?
 

görüntülü arayın derim. bu işin şakası yok. anne babanıza zarar vermemekten bahsetmişsiniz sadece ama gençler ve bebeklerde ciddi anlamda etkilenebiliyor.
bebeğinizi de düşünün.
 
görüşmüyoruz. İçinizde bir şüphe ve kaygı varsa iç sesinizi dinleyin. Hele bir önümüzü görelim, şu an belirsiz ama tehlikeli bir süreçteyiz. Temas olmadığı sürece onlara bir şey olmaz ama siz daire kapınızdan çıktığınız an ortak alandasınız, sokak vs, bunlar hep sizin ve bebeğiniz için risk.
 
Zaten, Allah göstermesin ama hepimiz için geçerli, insanlar bilmeden taşıyıcı olabilirler, bu yüzden herkesin takması lazım.
 
Bendede orumcek korkusu var dusuncesi bile hatta okurken icjm urperdi ama garip olan bendede bu virusle o korkunun hafiflemis olmasi. Bide evde Tek kalmaya cok korkardm simdi Tek kaliyorm aklim galiba baska seye odakli
 
Twitterde çinlilerin videolarını paylaşıyorlar mideleri bulana bulana kusa kusa yiyorlar bunlar yemek mi bulamıyor ya? İzlerken benim midem böyleyse yani. Kaplumbağa yiyordu kadının biri
Dünyanın en kalabalık şehiri Çin
Ve insanlar aç duramıyor
Bide ekonomik çok kısıtlı bir yer Amerika gibi degil
Midesine pislik dolduruyorlar
 
Aynen ben de aynı mahalledeyim.Bir ara ben de eldiven-maske takıp gitsem birkaç dakika görsem dedim ama az kalmayla yetinemeyeceğimi düşündüğüm için vazgeçtim.Çoğu insan ayrı şehirlerde aylarca görmüyor ailesini.Onlarınki can değil mi diye düşündüm.Günlük telefonla konuşuyoruz.Varsın ailemizin canı sağ olsun da özleyelim birbirimizi,az daha sabır...
 
Bunu bende gördüm ama sağlık bakanlığında zaten liste vardir diye düşünüyorm, yani boyle tedavi uygulayacaklarsa neden bireysel davet ediliyor, bakanlık kisilerle iletisime gecsn. Suanda biz hasta olsak hastaneye gitmeye korkuyoruz bu durumu atlatan kisiler bence korkup gitmek istemeyebilir. Bakanlik kan alinacaksa hepsininkini almalı 15 günlük süresi dolanlari bu şekilde zor olur.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…