Zayıflar Ülkesine Giden Gizli Geçit

Günün Raporu

Menü: :107: Atlanmış bir sürü öğünüm ve öğleden sonra yediğim yemeğe yığılmış kalorilerim var. Ama kaçamak yok. Yani fena değil.

Spor: :128: Saatlerce ama saatlerce yürüyüş. Öyle vitrin yürüyüşü falan da değil.

Genel Moral:


Bugün alışverişteydim. Yılbaşından beri aldığım 8 kilonun havaya gitmediğine zaten emindim ve sonuç olarak tabi haklı çıktım: 44 beden olmuşum. İnsan hep indiği en küçük bedeni hatırlama eğilimindedir (ya da en azından ben öyleyim ). Lisede 72'ye düştüğümden beri hep kendimi 42 olarak benimsedim. O bedenin üstüne çıkınca moral bozuluyor tabi. Yoksa 44 bedeni kıymetli bulan bir sürü insan var. Tıpkı 40 bedende kendini şişman hissedenler varken, 40 bedene özlemle bakan benim gibiler olduğu gibi... Bir kiloyu verdik mi bir daha almamalıyız. Sonra büyüyen bedenler bizi bunalıma sokuyor. En azından içine girebildiğim bir pantalon bulabildim, 42 iken bile kıyafet bulabilmek yeterince zordu. Şu an hala 48 beden olanlar var, 52 beden olanlar ve daha da büyük bedenler var.

Çekmeyin o işkenceyi artık. Girdiğiniz ilk mağazada çok rahat giyebileceğiniz yüzlerce çeşit bulacağınız günlerin hayaliyle spora ve rejime sarılın. Yol uzun sürecek, evet. Aylar, belki de yıllar sürecek. Ama hedef 50 kilo olmak değil ki... Hedef önce 110 olmak, sonra 99, sonra 8'ler, 7'ler, 6'lar... Başarı hemen hedef kiloda olmak değil. Başarı; verilen her bir kiloyla aynada değişen görüntü, sokaklarda değişen bakışlar, mağazalarda değişen tavırlardır. Hele bunu bir kerede başlayıp bitirebilirseniz en güzeli. Çünkü 100 kiloda, 90 ya da 80 kiloda kendinizi şişman değil, zayıf hissedeceksiniz. Çünkü uzun yıllardır o kadar zayıf olmamış olacaksınız, belki de hiç olmamış...

Sözü yine çok uzattım. :) Her gün mutlaka yazacak bir şeyler yaşamış oluyorum. Bu kadar çok (naçizane) tavsiye veriyorum diye de bana kızmayın, olur mu? Sadece başarılı birkaç rejim deneyimlemiş biri olarak söylemeye hakkım olan kadarını söylemeyi tercih ediyorum. Olur da bir gün, bir zamanlar benim yaptığım gibi internette kilo verme hikayeleri okuyan birinin yolu benim günlüğüme düşer de bir-iki cümleyeyle onu daha iyiye, daha güzele ikna etme şansım olur diye...
 
Bir önceki yazımda ne yazmışım, bu yazım onla uyumlu olacak mı hiçbir fikrim yok.

Şans gerçekten varsa eğer, bende olmadığı kesin. Dünyanın şanssız varlıklarından biriyim. Çünkü hiçbir şey hiçbir zaman yolunda gitmiyor. Bir anlığına ya da bir süreliğine beni umutlandıran herhangi bir gelişme, ne kadar iyi görünürse görünsün asla iyi çıkmıyor. Çok veren ama az alan insanlardanım. Kıymetinin bilinmediği, etinden-sütünden faydalanılmak istenen o iyi insanlardan biriyim. Saf değilim çünkü saf kalamayacak kadar pisliği gördüm ve yaşadım. Ama iyinin, güzelliğin, dürüstlüğün, sevginin ve daha bir çok güzel şeyin var olduğuna inanan; kendini ve hayatını bu inançlar doğrultusunda yaşayan biriyim. Tarih öncesi devirlerde kalmadığıma, bugün dünya üzerinde yaşayan benim gibi daha bir çok kişi olduğuna inanıyorum. Ama sanırım o kadar azınlıktayız ki bir türlü o insanlarla bir arada olamıyoruz, zar zor denk düşüyoruz. Ya eşten çekiyoruz, ya arkadaştan, ya patrondan... Daha bir sürü kişiden çekiyoruz.

Hayatım bir şekilde kontrolümün dışında, aslında istemediğim bir yöne doğru gidiyor. Bugünün dünyasında kendime bir yer edinebilmek için bazı şeyleri görmezden gelmeyi tercih ediyorum. Çok gururlu, çok karakterli davranmamaya çalışıyorum. Bu benim için inanılmaz bir şey, nereye kadar sürdürebilirim, ne derece inandırıcı sürdürebilirim ya da nerede "Yeter" der patlarım bilemiyorum. Ama şu an için uyum sağlamaya çalışıyorum.

Tüm bu olup bitenler, etrafımdaki olumsuzluklar yetmezmiş gibi kilo verme sürecim de istediğim gibi gitmiyor. Rejim yerinde, spor yerinde; aslında her şey tamam. Ama bedenimi anlayamıyorum, neye inat ediyor, neye kilo alıyor anlayamıyorum. Normal insanların kilo verdiği hareketli işlerde ben kilo alıyorum. Üstelik aşırı dikkat ettiğim, akşamları hiçbir şey yemediğim halde...

Bu günlüğü açmamın, ilk mesaja o hikayeyi yazmamın bir amacı vardı. O amaçtan sapmak istemiyorum. Buraya yıllardır süren bu işkenceyi bitirmeye geldim. Yarım kalmış, terk edilmiş günlüklere bir yenisini eklemek istemiyorum.

Umarım tüm bu olumsuzluklar bir son bulur. Yaptıklarımın karşılığını almaya ihtiyacım var.
 
Son düzenleme:

merhabalar;
hepimiz,bizlere verilmiş rollerimizi oynamak için burdayız.bu çağda,bu kişilikte,bu mücadelede,daha pek çok bularda senin,benim,diğerlerinin rolleri işte.
şahsıma karşı grur yapamam.yaradandan korkarım.çok kişi bana saf gözüyle bakar ama ben içimden onlara acırım.(çünkü farkındayım.zavallının üstünlük taslaması,kendi acizliğindendir)
mesela geçenlerde pikniğe gideceğiz okulla,herkes birşeyler paylaşıyor yiyecek yapımı için.tatlı-tuzlu-v.b.,bende yaprak sarayım dedim.toplam 50 kişiyiz.herkesin hoşuna gitti.biri kıymalı olmasın diyor,diğeri,azda bulgur kat içine diyor,birbaşkası salçası bol olsun diyorr.....herkese tamam olur ,pekiiii dedim
ama başkası çıkıpta bende sarma sarayım demedi.herkes kendi zevkine göre spariş verdi sadece.bende birine demedimki şu tatlıyı yap şu tuzludan şöyle yap...
en sonunda kendi bildiğim gibi yaptım tem 500 adet sardım.helali hoş olsun afiyetler olsun.elimden geliyordu yaptım.
1 tane bile kalmadı.kişi başına 10 tane gelecek şekilde servis yapıldı.herkes yedi.şöyle olsun,böyle olsun diyenlerde demediler ki aa kıyması var,aa bulguru yokk.
ben vicdanen rahatım.çünkü kendim isteyerek seçtim sarmayı.ama onlarada boyun eğmedim.haa şöyle olurdu.çıkar derdiki biri ben et yiyemiyorum neyse size bakarım artık.o zaman hiç üşenmeden onun içinde ayrıca yapardım.ama bunlar öyle bir durum belirtmeden emrivaki buyurdular ama istedikleride olmadı tabii.o sipariş verenler acaba sarma sarmayı biliyorlarmıydı?yoksa sadece biryerlerde yediklerinden biliyormuş gibimi davranıyorlardı düşüncesi var bende.haa bilmemekte ayıp değil elbet.oo ayrıı.

hayatının iplerini eline al.. kendini sadece kendin yönlendir.yoksa kendini toparlayamazsın.haa yerine göre hee,heee,tabii,dersin ama bildiğinden (kendi doğrundan)şaşma.haa bilmiyorsan öğrenmek sormak ayıp değil tabikide.
amaa bence bu yoldan da dönme.burda tanıdığım bir arkadaşın güzel annenin bir sözü var dikkat edersen haftaya bu kilonda olmayacaksın(OSİBULEB)
kilo konusunda çok yavaş ilerliyorum ben.ama şöyle baktığımda geçen 10-11 ayda bir şekilde toplam 12-13 kilo vermişim.uzun zaman ama sonuçta artık o kiloda değilim.
hade şu stresini at üzerinden.kendini yoplaaa.yola devammm
 
canım ne yediğini de yazarsan sanırım bizler de sana fikir verebiliriz

Çok kalabalık olsun diye komple yediklerimi yazma taraftarı değilim ama sakıncalı bir şey olduğu zaman yazıyorum. Tabi sakıncalı da göreceli bir kavram. Mesela muz yerim, "rejimde yenmez" demem. Ekmek abartmadan yerim (ki bu da günde 6 dilim eder). Sadece geçenlerde, sanırım o son yazıyı yazdığım gün bunalımdan bol bol dondurma yemiştim. Fındık-fıstık da çok olmadıkça kaçamak değil benim için. Ama hazır yiyecekleri affetmiyorum, beyaz unu da öyle ve de şekeri... :) Ama bundan sonra belki biraz daha ayrıntılı yazarım menümü...

Desteğin için teşekkürler.


Teşekkür ederim içimdeki sesin dışımdaki hali.
Doğru söylüyorsun, herkesin belli rolleri var, belki o rollere sahip olmamızın da haklı nedenleri vardır ama bunu henüz bilmiyoruzdur. Yine doğru söylüyorsun, ipler elimden kaçarsa kim bilir nereye giderim. Gerçi önceki yazımda da "Nereye kadar bu şekilde gider, nerde patlarım bilmiyorum." demiştim. Bazı huylarımı dizginleyemiyorum, belki de böylesi daha iyidir. İş üste çıkma çabasına girdi mi, içimden bir canavar fırlayıp karşımdakine "Sen bana böyle davranamazsın uleeeyyn!" diyor. Son iki gündür yine kendimi tutamayıp karşımdakilere tavrımı belli etmeye başladım. Zaten hayatta gerçekleştirmek istediğim asıl amacımın bu işle bir ilgisi de yok. Belki onun da etkisiyle daha pervasız davranmaya başladım. Kimseyle kavga etmesem benim için yeter. Çünkü insanlar benim sinirli halimi görene kadar üstüne çıkabilecekleri biri olduğumu sanarlar. Ama bardak taşıp da ben tavrımı koyunca da "Anaaa, neymiş bu kız böyle!" derler. Pek de umrumda değil yani. İyi kötü idare ediyorum şimdilik. İyi de geliyor bana aslında, neyse, konu dışına çok çıkmayayım.

Çok güzel anlatmışsın, desteğin için sağol. Bana bazen arada gelirler böyle (zaten hepimize gelirler ) ama bir süre sonra içimden bir Emmett Brown çıkıp beni kendime getirir. :) Tabi bu defa bu günlük yüzünden biraz uzun sürdü kendime gelmem. Çünkü cuma günü tartıda göreceğim kilonun stresi vardı. Hayatımın düzeni komple değişti. Yatış-kalkış saatlerim başka oldu, o yüzden bir süre metabolizmam biraz topallayabilir. Ben yine de elimden geleni yapıyorum.

Bir süredir hem bilgisayarımdaki bir problemden hem de düşük moralimden dolayı giremedim ama artık döndüm yine günlüğüme. :)
 
Eveeeet... Geldim ikinci haftanın sonuna, başlayalı ne kadar az olmuş, şaşırmamak elde değil. :)

Stresli ve beni tepetaklak eden bir haftaydı. Arada tökezledim, şeytana uydum şekerli şeyler yedim. Ama neyse ki sadece bir kere oldu ve kronikleşmedi. Bazı şeyleri kabul etmek lazım, artık 15 ya da 20 yaşında değilim, kocaman bir 26'yım; doğal olarak çabuk kilo veremiyorum. Üstelik 13 yıldır hayatım hep rejim yapmakla, hep biraz olsun daha azını yemekle geçti. Bu yavaş gidişi kırmanın bir tek formülü var, o da bulunduğum kiloyu azaltmak, böylece insülin dengelerini değiştirerek daha çabuk kilo vermek... Rejime sabrederek devam edeceğim. Zaten hazır yiyecekleri kesmemin oldukça faydası olacağını düşünüyorum. Elim hiçbir şeye gitmiyor; paketlerin içinde çikolata, bisküvi, dondurma değil, mısır şurubu görüyorum. O yüzden hiç alasım gelmiyor. Sadece bugün şeytan çok dürtükledi "Şu beyaz ekmeğin güzelliğine bak; bembeyaz, yumuşacık ve lezzetli, üstü susamlı susamlı... Onu alsan, ufak (!) bir sandviç yapsan kendine..." En başta onun sözüne kanacağımdan emindim. Ama tam ekmeği alacakken, sonunda içimde uyandırmayı başarabildiğim, mantıklı düşünen ve egosunu tatmin etmek için yemeyen tarafım kontrolü eline aldı ve yine kepekli ekmeği seçtim. Yediğim şey daha lezzetsizdi şüphesiz, ama içim de daha rahat şu an. :)

Çok konuştum yine. Gelelim sonuca... Korkularımı yazmak istemiyorum buraya, yazmamalıyım ki bilinçaltıma iyice işleyip kendilerini gerçeğe çevirmesinler. O yüzden sadece sonucu yazacağım. 77.3 çıktım, birebir geçen haftaki ile aynı rakam. Kafama takmıyorum, hatta biraz olsun memnunum belki de... Artık haftaya fark görürüm illa ki... Bugün Bridget Jones'un ikincisine geçemeyeceğim. Hatta haftaya cumaya kadar geçemeyeceğim ama olsun, işler yüzünden ilkini daha bitirememiştim, 2-3 gün daha oyalar beni. Ama yeni düzenin korkusundan çok sık tartılmaya başladım. Bunu bırakmam lazım. Ne kadar çok tartılırsam, sonuç o kadar kötü oluyor. Haftaya cumaya kadar dayanamayacağıma göre şimdilik "Pazartesiye kadar tartılmak yok." diyeyim en iyisi... :)

Şimdi de gidip ilk mesajı düzenleyip bu haftanın kilosunu gireyim. Heee, daha söylemedim değil mi? Oraya yazacağım için korkuyordum bu cumadan. Başlangıçtan sona sürecek o listede hiçbir zaman geri gidiş görmek istemiyorum. Çünkü liste ne kadar kusursuz olursa, benim de o kusursuzluğu devam ettirme azmim o kadar fazla olacak. Biraz düşük ihtimal ama umarım gerçekten de her zaman hedefe doğru bir ilerleyiş olur listemde, aksi olmaz.

Şimdilik çıkayım ama bugün tekrar geleceğim. Aklımda yazmak istediğim bir yazı var ve onu da bugün bitirmek istiyorum. Çok zevkli, gaza getirici ve de geleceğe yatırımcı bir yazı olacak.
 
NOT: Bu yazı benden çok yıllar önde yaşayan ama yine ben olan Funda tarafından yazılmıştır. Bana bu günlerimde yardımcı olmak ve geçmişinden kendisine bir hatıra bırakmak için bunu yazmak istediğini söyledi. Ben de onu kırmadım tabi ki... :)



-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Gelecekten bakıyorum bu yazıya ve gülümsüyorum. Geçmişimi görüyorum, hayata bıraktığım izlerden birini daha görüyorum. Bugünlerime yabancı, geleceğine kuşkuyla bakan Funda'yı görüyorum. Ne kadar da uzun zaman olmuş bu günlüğü yazalı ve bitireli. Ne kadar da tedirgindim, yine bir rejim, yine spor, üstelik internete iz bırakacak olmanın korkusu... Çok zor olur sanıyordum, hele bu yazının yayınlandığı günlerde... Halbuki hiç de zor olmadı. Çünkü artık gerçekten bilinçlenmeye başlamıştım ve rejim yapmıyor, sadece doğru olanı yapmayı seçiyordum. Bunun bir rejim olmadığını anladığımda 60'ların ortalarına gelmiştim bile... :)

Ey ben olan geçmişteki sen! Geleceğin ne getireceğine dair hiçbir şey bilmeyen, kendinden emin olan ama harekete geçmeye korkan küçüğüm! Daha bugün, hani o sevmeden çalıştığın yerlerden birinde, bir konuşmada "İnsan hedef koyarsa istediği her şeyi başarabilir." demiştin. Farkında mısın son zamanlarda ne kadar çok hedef koymaya başladığının? Aylar önce hayattaki amacının ne olduğunu tekrar hatırladın, çocukluğunda unuttuğun o amacını, adeta var olma sebebini... Üç ay önce de aslında o işin ve amacın senin karakterine ve istediğin hayat tarzına ne kadar uygun olduğunu fark ettin. Sonra bir ara kesin kararını verdin: "Ortaya bir şey çıkaracağım ve şansımı deneyeceğim." Aklın hep ordaydı ama elinde orjinal bir fikir olmadığından yakınıyordun; oysa eksik olan orjinal bir fikir değil, orjinal bir hedefmiş. O hedefi de -nasıl olduğunu şimdi tam olarak hatırlamadığım bir şekilde- iki gün önce kararlaştırdın ve koydun. Artık sana düşen sadece uygulamaya geçmek.

Seni sana anlatmama gerek yok. Asla o şikayet ettiğin insanlardan biri olmadın; eğer olsaydın, tıpkı onlar gibi kendini bilmeden yaşar ve hayatta gerçekte ne yapmak istediğinin farkına bile varamadan ölür giderdin. Bunu bildiğin için dünyanın çok büyük çoğunluğundan şanslısın. Hedefini bu kadar belirleyici bir şekilde koyduğun için de yolun yarısını geçtin bile.

Bu sabah uzaklara dalıp gittin. Hep böyle gideceğine inandın. O hep gitmek istediğin yere gidemeyeceğine inandın. Sonraki saatlerde bir şeyler değişti. Ben sana bu yazıyı yazdırırken de değişmeye devam ediyor.

Bu yazıyı, bir gün ben olduğun zaman alıntılaman için yazıyorum. Yıllar sonra bir gün, belki de nostalji olsun diye bu günlüğün ilk sayfalarını okurken bunları göreceksin. İşte o gün bu yazıyı alıntılayacak ve "Yaptım." diyeceksin. "Hepsini yaptım, kilo verdim, istediğim işi yaptım, istediğim yere gittim, mutlu oldum."


-----------------------------------------------------------------------------------------------------------



Herkesin kendiyle konuşabilmesi ve hayatta -gerçekten ama gerçekten- ne yapmak istediğini keşfetmesi dileğiyle...
 
Çok güzel bir anlatımın var, bayıldım! :) umarım yolculuğun kısa sürer ve dilediğin kiloya çabucak inersin. :) takipteyim :)
 
cancazımm nasıl gidiyor diyetin ,başlayalı kilo verdin mi???*slmlar kolay gelsin

Her haftanın sonucunu ilk mesajın altına yazıyorum. Başlayalı 1,7 kg verdim. Ama hepsinin ilk haftada verdim. Yeni iş düzeni maalesef bir kerede yüklü yememe neden oluyor. Ara öğün yapma fırsatım olmuyor, sonra yemek vakti zararlı şeylerden uzak dursam da midemin duvarlarını zorlayarak kalkıyorum sofradan. Akşam yine bir anda yığılma oluyor. Ara öğün meselesini bir şekilde halletmem ve irademe hakim olmam lazım. İş yerinde bana sırf şişmanım diye uyuz olan bir dolu insan var. Güleyim mi ağlayayım mı bilemiyorum. Sinirlerim bozuluyor.

Bu cuma mutlaka biraz olsun kilo vermem ve tekrar 76'ları görmem lazım. Gaza gelip birkaç günlüğüne ufak bir şok yapmam lazım belki de... Düşen rakamlar amacıma daha çok bağlanmamı sağlar. :)

İnadım inat uğraşıp duruyorum işte... Daha spor yapacağım bugün... Offf, offf...
 
Son düzenleme:

canııım o kadar benzerki kilolu insanların yaşadıkları:) sağlıklı olmadığını biliyorum ama sana bir diyet tavsiye edeceğim. 1 hafta yap sadece:) bünyen şaşırsın noluyo yaa desin kilo versin:) rahat 3.5 kilo verirsin bu diyeceğim diyetle... sabah kahvaltı yok limonlu suyla baslıyosun güne öğle yemeğine kadar nescafeyi ikiye bölüp iki bardak kahve içiyorsun, sonra öğle yemeğini istediğin gibi yiyorsun. kebap, döner, menemen, tavuk hiiiç farketmez. işte de kolaylık sağlayacaktır bu diyet sana ara öğünyok çünkü. öğlen karnını bi güzel doyurduktan sonra 2-3 civarı işte bir daha bir şey yemiyorsun. akşama kadar da nescafeyi bu sefer üçe bölüp iç bardak kahve içiyorsun kahve seni doyuruyor. günlük min. 2lt su kahvelerle beraber de 3 lt sıvı tüketiyorsun. evet sağlıklı değil ama 1 hafta sonucunda 74ü görmek istemez misin:) naçizane bir öğüt benimkisi yapmasan da kendi uyguladığın diyetinde umarım başarılı olursuun:)
 

Desteğin için sağol, çok iyi geliyor bana... :)

Ben 3 yıl önce bir ara 10 gün kadar bir rejim (!) yaptım. Hiçbir şey yemiyordum, bütün gün sadece çay içiyordum. Açlık dayanılmaz olduğunda 1 dilim ekmek yiyordum sadece... Üstelik her gün en az 2 saat yürüyordum. O tempoda vere vere 3 kilo vermiştim. Aslında normalmiş, şöyle bir bakıyorum da, 10 günde 3 kilo, mis gibi... :) Ama artık öyle bir rejimi yapmam zor benim için. Bilemiyorum.

Bugün de bayağı gaza geldim, pek özel bir nedeni yok, durduk yere oldu. Aaaa, yok yok, var özel bir nedeni. Bu sitedeki başka günlükleri okuyordum (buna seninki de dahil), sonra bir fark ettim ki ben yeteri kadar çaba sarf etmiyorum. Hiçbir şeyden mahrum kalmayayım istiyorum. Hazır yiyeceklerden belki uzak duruyorum ama ekmekten ya da yağdan pek de fazla kaçmıyorum. O zaman bir karar verdim, bundan sonra çok daha dikkatli olacağım. Evde aklımı çelebilecek bir kaç ufak şey vardı, icaplarına baktım. :) (Gerçi hala 2 paket mısır gevreği var, almamam lazım onları, dayanamıyorum, hep yiyorum.) Bundan sonra menümü de yazma kararı aldım. En azından mükemmel yeme düzenini oturtana kadar. O yüzden yarından itibaren yediklerimi burada göreceksiniz, kendime dürüst davranmadığımı, aslında rejim yapmadığımı düşünen olursa lütfen söylesin. Ama o şekilde menüler yazacağımı da sanmıyorum. :)

Çok konuştum yine... İşte böyle yani... Dediğin gibi bir atak yapmam lazım ama aç kalmadan... Aç kalınca karbonhidrata saldırıyorum, sonuçları feci oluyor. Kahveyi de sevmiyorum bu arada... :) Ama artık işten gelince bol bol çay içer dururum. Kahvaltıdaki ekmeğe de bir çözüm buldum mu, sanırım tamamdır. :)

Yağlara ölüm, yaşasın özgürlük!
 

Bugünkü menünü bekliyorum heyecanla :) ben dün gece çok kötü bir şey yaptım... kendimi hedefime 1 adım uzaklaştırdım ama şu andan itibaren durumu toparlayacağım inşallah... :) kendini en iyi sen tanırsın şok diyet bana uymuyor diyorsan uymuyordur:) dediğin gibi elzem olmayan birkaç şeyi listenin dışına çıkarırsan bu hafta tartıda eksileri görürsün, inanıyorum ben sana...:)
 

Rejimin ilk başlarında o kötü şeyler yapılabilir. Ama bunu tekrarlamamak önemli.

Vücudumuz neden portakal değil de çikolata ister? Cevabı basit: Çünkü biz onu sürekli çikolatayla besleriz. Beslenme bir alışkanlık işi. O kötü şeyleri tekrarlamamayı garantilemek istiyorsak, vücudumuz bizden doğru yiyecekleri isteyene kadar sabırla devam etmeliyiz. Haftalarca hiç kaçamak yapmadığım bir dönem vardı. o dönemde en çok sevdiğim, bir zamanlar sabah kahvaltılarımı (!) bile onla yaptığım cipsimin önündeydim ve ona bakarak şöyle demiştim: Kim yiyebilir bunu ya, yağlı yağlı, iğrenç. :120:

İşte böyle... Canımız çekmiyor, alışkanlığımız çekiyor. Alışkanlık değiştiği zaman aklında gelmeyecek o kötü şeyler.
 
Gelelim bugünkü menüme...

Öyle bir şey yok.
Hiçbir şey yemedim, daha doğrusu yiyemedim. Dün yediğim bir şeyden zehirlenmişim, bütün gün çıkardım durdum. Öğlen zorla birkaç dilim domatesle salatalık yiyeyim dedim, onu bile yapamadım. Müthiş bir su kaybım olsa gerek çünkü dakika başı ağzımın içi kupkuru oluyor.

Sonuç olarak; dün aldığım karara zorlanmadan, istemdışı ama pek de hoş olmayan yönlerden fazlasıyla uymuş oldum. Günün geri kalanında da bir şey yiyemeyeceğime eminim, yemenin düşüncesi ve yarım bardak bir su bile midemi bulandırıyor. :105:
 

geçmiş olsun canıım iyi bari dediğin gibi ödem attın istemeyerek de olsa:) nerdesın yazmamıssın bugün hiiç?
 
Bugün de dünden halliceyim. Öğlen midem açlıktan acımaya başlayınca mecburen bir şeyler yedim. Ama yine ne sabahım vardı, ne de akşamım olur. Bugün de böyle geldi gitti. Spor yapamıyorum bu halimle tabi, tansiyonum yerlerde sürünüyor. Ama olsun, cumaya fazladan birkaç yüz gram daha gider nasılsa. :) Tabi gönül ister ki kilolar hastalıkla değil, sağlıkla verilsin. Ama hasta olunca da insan kendini böyle teselli ediyor işte.

Menüm (İş yerinde ne çıktıysa o): Azıcık tavuk, azıcık pilav, cacık, ufak bir dilim tatlı.

Tatlının hiç olmaması gerekiyordu. Tavuk ve pilav ise yağlıydı, yine olmaması gerekiyordu. Ama 36 saatlik açlığın üzerine insan onları pek düşünemiyor. Zaten yarın sabaha kadar yine bir şey yemeyeceğim, tatlıyı ve yağları da ona sayarım artık.
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…