Blog

  • Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul 14 Mart’ta başlıyor

    Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul 14 Mart’ta başlıyor

    Türkiye’nin en önemli moda etkinliği Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’un 7. sezonu, 14-19 Mart tarihleri arasında Zorlu Center Meydan Katı Park Alanı’nda gerçekleşiyor.

    Marka ve tasarımcıların Sonbahar/Kış 2016 koleksiyonlarını sergileyecekleri hafta, dünya standartlarında bir prodüksiyon ve yepyeni etkinlik alanı ile davetlilere her zaman olduğu gibi yine heyecan verici bir moda haftası deneyimi yaşatacak.

    Dünya çapında sponsorluğunu üstlendiği moda haftalarının her sezonunda yeni bir moda kampanyası sunan Mercedes-Benz, Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’un yedinci sezonunda Amerikalı fotoğrafçı ve sanat yönetmeni Jeff Bark’ın yaratıcı yönetmenliğinde, yeni Mercedes-Benz SL’i Rus süpermodel Natasha Poly’nin nefes kesici güzelliği ile bir araya getiriyor. Lady Gaga, Taylor Swift, Kate Moss gibi günümüz stil ikonlarının tercih ettiği lateks tasarımlarıyla adından söz ettiren Atsuko Kudo’nun tasarım kodlarını Mercedes-Benz SL ile yan yana getiren “Bir ikon. Tutkulardan doğdu.” isimli yeni görsel çalışma, alışılmışın dışında bir estetik anlayışını yansıtıyor.

    Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul 14 Mart’ta başlıyor
    Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul 14 Mart’ta başlıyor

    Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul süresince etkinlik alanında da sergilenecek olan, Mercedes-Benz Sonbahar/Kış 2016 görsel kampanyasının yıldızı Mercedes-Benz SL, efsanevi modeli daha sportif ve dinamik bir görünümle temsil ediyor. Özellikle ön tasarımında geçmişten gelen geleneksel öğeleri muhafaza eden Mercedes-Benz tasarımcıları, bu görünümü aşağıya doğru genişleyen bir ön ızgara ile yorumlayarak modele özgün bir çehre kazandırıyorlar. 60 yılı aşkın süredir tüm dünyada spor otomobil tutkunlarının hayranlığını kazanan SL, yeni tasarımıyla Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’un stil ikonu olma konusunda iddialı bir duruş sergiliyor.

    Mercedes-Benz Otomobil Grubu Pazarlama ve Satış Türkiye Direktörü Şükrü Bekdikhan, yeni sezon için görüşlerini şu sözlerle dile getirdi; “Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul, ilk sezondan itibaren Türk tasarımcıları ve moda sektörünün yetenekli isimlerini hem Türkiye’de , hem de uluslararasıarenada destekliyor. İsim sponsorluğumuzun başından beri öncelikli hedefimiz, İstanbul’un moda ve tasarım anlamında sahip olduğu enerjiyi bir moda kültürüne dönüştürmek ve Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’u global ölçekte güçlü ve prestijli bir organizasyon haline getirmektir. Gerek satış ve iletişim odaklı etkinliklerle, gerekse Türk tasarım gücünü kanıtlayan katılımcılarıyla Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul, 7. sezonunda gücüne güç katarak yoluna devam edecektir. Türk moda sektörüne inanıyor ve moda haftasına kesintisiz desteğimizin olumlu sonuçlarını gözlemlemekten büyük memnuniyet duyuyoruz.”

    Her sezon lounge alanında seçkin davetlilerini ağırlayan Mercedes-Benz, bu sezon da Mercedes-Benz Lounge’u etkinlik alanında konumlandıracak. Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’un simgelerinden biri haline gelen Mercedes-Benz Moda Haftası Araçları da her sezon olduğu gibi yine yollarda olacak. 20 adet Mercedes-Benz C-Serisi otomobil, özel davetlilerin hafta boyunca etkinlik alanına ulaşımını sağlayacak.

    Zarafet, stil, yenilik ve mükemmelliğin sembolü Mercedes-Benz, moda dünyası ile ortak değerlerini Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul aracılığıyla tüm moda camiasıyla paylaşmayı sürdürüyor.

    Kaynak: Milliyet / Pembenar

  • Göz rengine göre makyaj

    Göz rengine göre makyaj

    Göz rengine göre makyaj … Doğru tonlardaki göz makyajıyla gözlerinizin rengini ortaya çıkarıp, daha etkili bakışlara sahip olabilirsiniz. Birkaç fırça darbesiyle daha anlamlı bakışlar elde etmek çok kolay…

    Göz rengine göre makyaj

    mavi göz makyajı
    mavi göz makyajı

    MAVİ GÖZLER
    Deniz mavisi gözlerinizi öne çıkarmak için metalik ve mavi renkli farları kullanabilirsiniz. Gözlerinizin daha etkili görünmesi için mavi göz kalemi kullanmaktan çekinmeyin. Göz kapağınızın üzerine açık tonlarda far sürdükten sonra gri gölgeler verebilirsiniz.

    yeşil göz makyajı
    yeşil göz makyajı

    YEŞİL GÖZLER
    Lacivert ve gri tonlarını birlikte kullanarak yeşil gözlerinizi öne çıkarabilirsiniz. İstediğiniz güçlü etkiyi elde etmek için mor tonlarını da mutlaka deneyin. Çarpıcı bakışlar için rimeli iki veya üç kat sürün.

    kahverengi göz makyajı
    kahverengi göz makyajı

    KAHVERENGİ GÖZLER
    Kahverengi gözlerinizi belirginleştirmek için altın ve kahverengi tonlarını birlikte kullanabilirsiniz. Üst kirpik dibine siyah kalem çekip, alt kirpik dibine altın veya kahverengi tonlarında likit far sürebilirsiniz.

    Ela göz makyajı
    Ela göz makyajı

    ELA GÖZLER
    Ela gözlü kadınlar güneşe çıktıkları zaman gözlerinin renginin yeşile dönmesinden hoşlanır. Makyajınızla güneşin etkisini yaratmanız mümkün; göz kapaklarınıza sarı ve turuncu tonlarında far sürerek ela gözlerinizin yeşil görünmesini sağlayabilirsiniz.

    Formsanté Dergisi

  • Beyaz dişler için 4 doğal yöntem

    Beyaz dişler için 4 doğal yöntem

    Beyaz dişler için 4 doğal yöntem… Bembeyaz bir gülümseme herkesin hoşuna gider, ama beyaz dişler sadece güzellik değil aynı zamanda sağlık için de önemli.

    Beyaz dişler için 4 doğal yöntem

    Beyaz dişler için 4 doğal yöntem
    Beyaz dişler için 4 doğal yöntem

    “Yağ Çalkalama” yöntemi

    Bu eski yöntem, birçok sağlık problemi için kullanılan, ve ağız sağlığınızı arttırabilen bir yöntem. Yağ çalkalama hem dişleri beyazlatıyor, hem de pembe ve sağlıklı dişetlerine sahip olmanızı sağlayabilir. Sabah rutininize eklemesi de çok zor değil.

    Yapması biraz zaman alıcı ancak zor değil. Bir yemek kaşığı yağı alıp, 20 dakikalığına ağzınızda gargara yapıyorsunuz, hem dişleriniz beyazlıyor hem de ağzınızda oluşan bakterilerden kurtulabiliyorsunuz. Alışması biraz zor olduğu için, daha kısa sürelerle başlayıp, yavaş yavaş 20 dakikaya ulaşmak da mantıklı. Her yağ bunun için uygundur, ama Hindistan cevizi yağını öneriyoruz. Karbonatın aksine, bu günlük olarak yapılabilir, ancak yağı yutmamaya dikkat edin.

    beyaz dişler için
    beyaz dişler için

    Karbonat

    Karbonat sağlık meraklısı herkesin dolabında bulunması gereken bir madde. Normal ağız sağlığı rutininize bir haftalığına karbonat eklemek, diş renginizde fark edilir bir değişiklik sağlayacaktır. Masadan kıyafete kadar her lekeyi çıkarmakta kullanılan karbonat, dişler üzerinde de iyi bir iş başarıyor.

    Uygulaması da çok kolay. Bir haftalığına, diş fırçanıza macun sürdükten sonra, karbonata batırın. Ön dişlerinizle başlamakta fayda var, böylece karbonat ilk olarak görülmesi en kolay dişlere nüfuz edecektir. Bu tekniği bir hafta kullandıktan sonra ara vermeye özen gösterin, çünkü karbonat her ne kadar bir hafta gibi kısa sürelerde zararsız olsa da, aşırı ve uzun süreli kullanımı dişlerinize zarar verebilir.

    Çilek

    Kırmızı olmalarına rağmen, çileklerin dişleri beyazlatma gibi bir etkisi vardır. Çilekte bulunan malik asit, lekeleri doğal yoldan kolayca çıkarmaya yarar, ve çilekteki C Vitamini plaklardan kurtulmada etkilidir. Çilek yemek dişlerinizi beyaz tutmanın tatlı bir yolu olabilir.

    Yemekten sonra ağzınızı çalkalayın

    Koyu içecekler ve renkli yiyecekler tüketen insanlar için bu yöntem çok önemli olabilir. Kahve ve şarap gibi içecekler dişlerinizi lekelemeden, ağzınızı suyla çalkalamak dişlerinizin beyaz kalmasına yardımcı olabilir. Eğer ağzınızı çalkalamak mümkün değilse, biraz suyu ağzınızda döndürüp yutmak da lekeleri oluşmadan yok edebilir.

    Kaynak: sabah.com.tr/saglik

  • Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz?

    Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz?

    Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz? Yine yaz mevsimi geliyor yine kilolarla başımız dertte. Kışın yedik içtik şimdi de kısa yoldan hızlıca kilo vermenin peşine düşüyoruz. Deniyoruz, başaramayınca da bir suçlu arıyoruz. Şimdi yeni moda, suçu glütende aramak oldu. Peki, glüten nedir, hayatımızdan çıkaralım mı?

    Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz?

    Kilo verememenin yeni günah keçisi ‘glüten’

    Şimdilerde verilemeyen kiloların faturası glütenli yiyeceklere çıkarılıyor. Oysa glüten, buğdayın içinde bulunan bir protein çeşididir. Asıl işlevi protein kaynağı olmasının yanı sıra gliadinle birlikte hamurun elastik ve plastik yapısındaki özü meydana getirmektir. Böylelikle ekmeğin kabarmasını ve gözenekli bir yapıya sahip olmasını sağlar. Ancak çölyak hastalığı söz konusu olduğu zaman glüteni önemsemek gerekir. Çünkü çölyak, glütenin ince bağırsak duvarına temasıyla oluşan ve ömür boyu süren tek gıda alerjisidir.

    Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz?
    Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz?

    Alternatif tahıl grubu

    Kişiler çölyak tanısı konduktan sonra glüten içeren gıdalar yerine glüten içermeyen tahıl grubu alternatif gıdaları koymalıdır. Glüten içermeyen alternatif tahıl grubu yiyecekler; pirinç, mısır, patates, kinoa ve leblebidir. Çölyak hastaları, geleneksel gıdaları glütensiz olarak pişirme tekniklerini iyi öğrenmeli ve her çeşit market ürününün etiketlerini iyi okumalıdırlar.

    Bir de glüten intoleransı (duyarlılığı) var. Glüten intoleransı da ince bağırsaklarda glütenin sindirilememesinden kaynaklanır. Ancak her glüten intoleransı olan çölyak hastası değildir.

    Çölyaklılarda glüten, ince bağırsak duvarını tahrip ederek çeşitli sorunlara yol açar. Glüten intoleransında ise ödem, şişkinlik, gaz, yorgunluk, bitkinlik gibi belirtiler gösterir. Glüten içeren gıdalar beslenme düzeninden çıkarıldığında bu belirtilerde de düzelme görülebilir. Glütenle ilişkisi bulunan hastalıklar: Bağışıklık sistemi hastalıkları, romatoid artrit, irratable bağırsak hastalıkları, migren, psikiyatrik problemler, depresyon, anemi, D vitamini eksikliği ve kalp hastalıklarıdır. Çölyak hastası değilsek ve glüten intoleransımız da yoksa glüteni hayatımızda çıkarmamıza gerek yok.

    Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz?
    Sağlıklı kilo nasıl verebiliriz?

    Sağlıklı kilo vermek için

    Bilimsel ve sağlıklı kilo verme diyetlerinde, temel nokta fazla kalori alımını kontrol altına almayla birlikte yeterli besin alımını sağlamak olmalıdır. Glüten içeren gıdaları beslenmesinden çıkarıp kilo verdiğini söyleyenlere de inanın çünkü günlük yaşantımızda çoğu besinin içinde glüten vardır. Glüteni hayatından çıkaran bir insan, ekmeği, makarnayı, keki, böreği, bisküviyi, çikolatayı, gofreti, şehriyeyi, erişteyi, tarhanayı, kısacası buğday ve un içeren bütün besinleri hayatından çıkarmış olur. Böylece vücuduna aldığı enerji çeşit az olduğu için ister istemez kısıtlanır.

    (NİL ŞAHİN GÜRHAN / AKŞAM)

  • Kordon Kanı Saklama ve Önemi

    Kordon Kanı Saklama ve Önemi

    Kordon Kanı Saklama ve Önemi… Plasenta yani bebeğin eşi, hamilelik süresince bebeğe besin ve oksijen alışverişi sağlayan bir organdır. Plasenta, doğumdan yarım saat sonra annenin vücudundan ayrılır. Bebeğin kordonu ve plasenta arasında kalan kan ise kordon kanıdır. Kordon kanının en büyük özelliği ise bebeğin damarlarında dolaşan kandan farklı bir yapıda olması ve kök hücre bakımından zengin olmasıdır. Kök hücre bakımından zengin olan bu kan, birçok ciddi hastalığın tedavisinde kullanılmaktadır.

    Kordon Kanı Saklama ve Önemi

    Kordon kanı neden saklanır? Kordon kanı neden önemlidir?

    Kök hücreler, en çok kordon kanında bulunur. Kordon kanı dışında ise kemik iliğinde de kök hücre bulunmaktadır ancak en çok kordon kanında mevcuttur.  Kök hücrelerin en önemli özelliği yukarda bahsettiğimiz gibi uygun şartlarda herhangi bir doku ya da organa dönüşebilme yetileridir.

    Kordon kanı saklama
    Kordon kanı saklama

    Kordon kanı saklamak gerçekten gerekli mi?

    Kordon kanının saklanması, bebeğin ileride yaşayabileceği ciddi ve hayati tehlike yaratabilecek sağlık sorunları için oldukça önemlidir. Kendi kök hücresinin kullanılması sayesinde uyum sorunu yaşanmaz. Bununla beraber, birinci dereceden akrabalara da kök hücre nakli yapılabilir ve bu sayede birçok hayat kurtulabilir.

    Kordon kanı ne kadar saklanabilir?

    Kordon kanının saklama süresi yaklaşık olarak 15 yıldır. Vücut ağırlığı arttıkça, kök hücre sayısı yetersiz gelmeye başlar. Bu sebeple de kordon kanı saklama süresi 15 yıl olarak belirlenmiştir.

    Kordon kanı nasıl alınır?

    Kordon kanının saklanmasını isteyen çift, bunu tahmini doğum süresinden birkaç hafta önce hastaneye bildirmelidir. Bu sayede doğum anına kadar gerekli tüm hazırlıklar tamamlanmış olacaktır. Bebek dünyaya geldikten sonra göbek kordonu bağlanır. 10 dakika gibi kısa sürede ise kan özel bir sistem ile torba içerisine depolanır. Toplanmış olan 40-100 ml hacmindeki kan, 36 saat içinde laboratuara ulaştırılır. Kanın içerisindeki kök hücreler özel yöntemler ile ayrıştırılır ve azot tanklarında  -193 derecede dondurularak muhafaza edilir.

    Kordon kanı normal doğumda da, sezaryen doğumda da uygulanabilmektedir. İşlem oldukça kısa sürede tamamlanmaktadır. Pratik bir işlemdir ve ne annenin ne de bebeğin canı yanmamaktadır. Dondurulmuş olan hücreler, ileriki zamanlarda ihtiyaç halinde çözülebilir ve kullanılabilir.

    Günümüzde kordon kanı ile tedavi edilebilen hastalıklar nelerdir?

    • Çocukluk çağı lösemi ve lenfomaları
    • Akdeniz anemisi
    • Aplastik anemiler (kemik iliğinde hücre üretiminin olmaması)
    • Orak hücreli anemi
    • Amegakaryositik trombositopeni
    • Nöroblastom

    Kordon kanı, en yaygın olarak çocukluk çağında meydana gelen kan kanserlerinde kullanılmaktadır.

    Kaynak: http://jinekoloji.com/kordon-kani-saklama-ve-onemi

  • 3D duvar kağıdı 2016 modelleri

    3D duvar kağıdı 2016 modelleri

    3D duvar kağıdı 2016 modelleri… Teknolojinin gelişmesiyle birlikte pek çok farklı özellikte duvar kağıdı üretilmeye başlanmıştır. Duvar kağıtları, boyalara oranla biraz daha maliyetli olabilmektedirler. Özellikle ithal duvar kağıtları gerek kalite gerekse dayanıklılık açısından daha pahalıdırlar.

    3D duvar kağıdı 2016 modelleri

    3D Duvar kağıtları 2016 evlerde dekorasyonun yıldız parçası olarak kullanılmaktadır. Desenleri ve renkleri ile pek çok çeşidi ile duvar kağıtları, evlere hoş bir hava katıyor.

    Tercih Edilme Sebepleri
    • Ekonomiktir.
    • Nefes alan, sağlıklı ortamlar oluşturur.
    • Yaşanan mekanlarda hızlı ve pratik çözümler sunar.
    • Dekoratif, şık ve modern çizgiler içerir.
    • Kolay uygulanabilir.
    • Kolay temizlenebilir ve silinebilir.
    • Solmayan renklere sahiptir.
    • Akustik ve ses emicilik özelliği bulunur.
    • Uygulama sırası ve sonrasında koku yapmaz.
    • Yırtılan veya bozulan yeri tamir etme olanağı vardır.

    Genel
    • Duvar kağıdı yapılacak mekanlarda, her türlü duvar ve tavan üzerindeki onarımlar tamamlanmış, tavan boyası, kartonpiyer ve döşeme şapı bitmiş olmalıdır.
    • Kapı ve pencereler takılmış olmadır.
    • Laminat ve lamine parke, kesimleri mekan dışında yapılması koşuluyla duvar kağıdından sonra yapılabilir.
    • Masif parke önce yapılmalıdır.
    • Ancak yine de parke uygulamalarında oluşabilecek toz ve kirlenme yüzünden duvar kağıdının daha sonra uygulanması tavsiye edilir.
    • Tüm elektrik priz ve anahtarların iç üniteleri takılmış olmalıdır.
    • Süpürgeliklerin, kağıttan sonra yapılması tavsiye edilir.
    • Duvar yüzeylerinin kuru ve temiz olması gerekmektedir.
    • Duvar yüzeyinde eskiden yapılmış duvar kağıdı varsa mutlaka sökülmelidir.
    • Kabarmış eski boya ve macunlar kazınmalıdır.
    • Duvar yüzeyinde nem olmamalıdır.
    • Kırıklar, çatlaklar kazınmış bölgeler alçı sıva veya saten alçı ile tamir edilmeli ve tüm yüzeye saten alçı macun yapılıp, zımparalanmalıdır.
    • Bu yüzey üzerine bir kat primer (astar) sürülmelidir.
    • Koyu renk duvar kağıdı kaplanacak yüzeylerin, duvar kağıdı rengine yakın bir kat plastik boya ile boyanmasında fayda vardır.
    Not: Parlak görünümlü kağıt yapılacak ise, alçı macun çok düzgün yapılmalı ve hazırlanan yüzey bir çelik mastarla kontrol edilmelidir.
    Aksi durumda, kağıt uygulamasından sonra parlak kağıt yüzeyinde zemindeki hareketliliğe bağlı olarak ışığın farklı yansımaları nedeni ile istenmeyen bir takım renk tonları ve farklılıkları oluşacaktır. Bu durum özellikle ışığa paralel duvarlarda daha belirgin hale gelmektedir.

    3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (1)
    3D duvar kağıdı 2016 modelleri
    3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (2)
    3D duvar kağıdı 2016 modelleri

    3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (3) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (4) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (5) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (6) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (7) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (8) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (9) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (10) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (11) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (12) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (13) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (14) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (15) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (16) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (17) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (18) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (19) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (20) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (21) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (22) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (23) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (24) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (25) 3d_duvar_kagidi_2016_modelleri (26)

  • Evlilikte aşkı öldüren 8 neden

    Evlilikte aşkı öldüren 8 neden

    Hani denir ya “evlilik aşkı öldürüyor” diye! Pek çok kişi sırf bu nedenle, aşkın rutine yenik düşeceği endişesiyle evlenmekten çekinir. Yıllar içerisinde olası kavgaların kaçınılmaz hale gelebileceği düşüncesi de endişeyi artırır. Oysa evliliğin aşkı öldürmemesi için basit ama etkili yollar var. Evli olsun olmasın uzun süreli ilişkilerde çiftlerin kapısını en sık çalan kavgalarda nasıl bir yol izleneceği de o etkili kurallardan. Acıbadem Ankara Hastanesi’nden Psikolog Bülent Baykal, 14 Şubat Sevgililer Günü kapsamında çiftler arasında en sık yaşanan kavgaları sıraladı, çok önemli öneriler ve uyarılarda bulundu.

    Evlilikte aşkı öldüren 8 neden
    Evlilikte aşkı öldüren 8 neden

    Bir evi paylaşmak, ilişki yaşamak karşılıklı özveri ve çaba gerektiriyor. Kişilerin birbirlerinin düşüncelerine saygı göstermesi, onun düşünce ve duygularını anlaması, evlilik ve ilişkinin uzun süreli olması için olmazsa olmazların başında geliyor. Ancak her ilişkide insanların kendi kişilik özellikleri, yetiştirilişten gelen değer ve inançları, düşünce yapıları ön plana çıktığından bu da zaman zaman ilişkiyi zedeleyebiliyor. Acıbadem Ankara Hastanesi’nden Psikolog Bülent Baykal “Zedelenmiş ilişkiler insanda anksiyete ve stres yaratarak huzursuzluk verir, kendinizi huzursuz, gergin, mutsuz, düşük enerjili, üzgün, kırgın, öfkeli hissedersiniz. Hepimiz zaman zaman eşimiz-sevgilimiz ile belli konularda çatışma yaşarız. Bu son derece normal ve ilişkilerde bence olması gereken bir durumdur. Çatışma yaşamamak değil de, nasıl çözeceğini bilmek çok önemlidir” diyor. Evli olmayan kişilerin de bir süre sonra benzer kavgaların içerisinde olmasının kaçınılmaz olacağını belirten Psikolog Bülent Baykal o kavgaları çözüm yollarıyla birlikte bakın nasıl anlatıyor?

    Bugün ya da bu gece ne yapacağız!

    Değişmeyi kabul etmiyorsun!

    Patron kim?

    Parayı nasıl harcıyorsun!

    Valla bilmiyorum!

    İyi ebeveynlik yapmıyorsun

    Annene-babana tahammül edemiyorum!

    Eskisi gibi değil

    Evlilikte aşkı öldüren 8 neden
    Evlilikte aşkı öldüren 8 neden

    Basit bir şey gibi geliyor ama birçok çift eğlenmek için ne yapacağını ayarlamakta güçlük çekiyor. Siz evde oturup romantik bir film seyretmek istersiniz, eşiniz de sizi alıp dışarıya çıkıp arkadaşlarıyla eğlenmek isteyebilir. Birisi doğa yürüyüşlerinden hoşlanırken diğeri brunchta oturup sohbet etmeyi sevebilir. Bu eğlenme ve vakit geçirme yöntemlerindeki farklılık çiftler arasında hayal kırıklığı ve bazen kızgınlık, öfke yaratmaktadır. İsteklere, uzlaşma yollarını arayarak ve zaman zaman taviz vererek orta yolu bulmanız gerekmekte.

    İlişkiler başladığında her iki taraf da karşısındakinin kendisine göre iyi, olumlu ve olumsuz yönlerini bilinçli veya bilinçsiz olarak tartar. Eğer olumlu taraflar ağır basarsa, ilişki başlar ve yürür. Bazen iki tarafın da aklında olumsuz olarak gördüğü özellikleri zamanla değiştirebileceği ile ilgili bir düşünce olur. Bunu gerçekleştirmek için çaba gösterir ve bazen de ilişkiyi yıpratıcı emir ve suçlayıcı söylemler havada uçuşur. Aklınızda olsun. Hiç kimseyi değiştiremezsiniz. İlk başta iyi ve kötü yönleriyle kabul ettiğiniz bir kişiyi değiştirme çabaları, ilişkinin sona ermesine bile neden olabilir. Her insanın kişiliği esnektir. Şartlara ve o anki ruh haline göre, sabit olmayan düşünce biçimleri uzun vadede değişir. Sabredin ve kabullenmeyi, uyumlu davranmayı deneyin.

    Bu tartışma kontrol düşünceleriyle ilgili. Bazı ilişkilerde bazen bir taraf sanki karşı tarafın “annesi” veya “babası” gibi davranmaya başlıyor. İlişkilerin iki eşit insan arasında olması gerektiği gerçeğini unutarak veya bilinçaltı süreçlerin ortaya çıkmasıyla bir taraf dominant ve hükmedici olabiliyor. Bu durum tabi ki muhatap olan tarafın gerilmesine, baskı altında hissetmesine, kızmasına, isyan etmesine, huzursuz olmasına yol açıyor. Eşinize-sevgilinize; “dur, onu giyme, üşütürsün”; “saat 8’de eve gelsen iyi olur”; “İşyeri arkadaşlarınla dışarı çıkmayacaksın” gibi emir ve kontrol cümleleriyle yaklaşırsanız baskıyı hisseden kişi karşılığını verecek ve güzel bir çatışmanız olacaktır. Ne yapmalı. Eşit insanlarız, tabi ki karşımızdaki kişinin iyiliğini ve onu korumayı istemekteyiz. Bunu, karşımızdakine, güvenerek, eşit olduğunu hatırlayarak, onun da düşünceleri ve aklı olduğunun farkına vararak yaklaşabiliriz. Böylece çatışmalar ve kırgınlıklar azalır.

    Parayı harcama ile ilgili kavga etmek normaldir. İnsanlar para ile ilişkilerinde farklı tutumlarla ve düşüncelerle yetiştirilmişlerdir. Bazı durumlarda erkek, paranın kontrolünün çoğunun kendinde olmasını isterken, eşi eşit bir harcamayı düşünebilir. Bu konuda orta yolu bulmak için oturup konuşmak ve bir anlaşmaya varmak gerekir.

    İlişkilerde her gün sürekli küçük veya büyük kararlar veriyoruz. Bazen “bu akşam nereye gidelim” veya “yemekte ne yiyelim” gibi basit ve normal karar sorularına “bilmiyorum”,”sen bilirsin” gibi cevaplar sürekli geliyorsa, basit ve kaygı yaratmayacak gibi görünse de karşı tarafta bir belirsizlik ve öfke yaratır. Kararsızlık sürekli ise hemen kavgaya yol açabilir. Kararsız taraf her zaman güvenilir olmayan ve daha büyük kararları veremeyecek zayıf bir kişi olarak etiketlenerek saygı gösterilmede azalma yaşar.

    Evliliklerde çocuk doğduktan sonra kaçınılmaz olarak kavgalar ortaya çıkar. Evdeki statüko değişmiştir. Adaptasyon için sürece ihtiyaç vardır. Çatışmalar sürer. Bazen çocuk yetiştirmeyle ilgili kavgalar çok uzun sürerek hem ilişkiyi hem de çocuğu olumsuz etkiler. Bu konuda karşılıklı konuşarak, bir ortak sistem bularak, birinin ak dediğine diğerinin kara demesini engelleyerek kavgaların sayısını ve şiddetini en aza indirgemek gerekir.

    Bu toplumuzda birçok şakaya da konu olmuş normal ve ciddi bir konudur. Bazen kayınvalidelerin bir ilişkiyi bozdukları, yıprattıkları, insanları mutsuz ettikleri, huzursuz ettikleri görülür. Tabi ki kayınvalideler bu çatışmada yalnız değildirler. Karşılarındaki kişilerin tavırları da bir o kadar kasıtlı ve acımasız olabilir. İlişkilerin ilk zamanlarında normal olan, kişilik farkından dolayı, üçüncü şahıslarla ilgili çatışmaların çıkmasını bekleriz. Uzun vadede kendi iç işlerine çok karıştırmadan, karşılıklı suçlamaya veya savunmaya geçmeden herkesi duruma adapte ederek yaklaşıldığında, bu kavgaların azaldığını görmekteyiz. Daha evvel bahsettiğim gibi burada da eşlerin düzgün, öfkesiz ve gerçekçi iletişimleri olayları yumuşatacak, sorunların büyümesini önleyecektir.

    İlişkiler ilerlediğinde karşımızdakine olan düşüncelerimiz, sevgimiz değişmese de davranışlarımız ve ilgimiz değişebilir. Kanıksarız, eskiden yaptığımız jestleri, ilgiyi göstermeyiz. Karşımızdaki kişi bunu ilişkide bir problem olduğu şeklinde yorumlarsa işler kötü demektir. Evet, bazen” sen artık eskisi gibi ilgi göstermiyorsun, sevmiyorsun” benzeri bir tepkiyle karşılaşınca, duygularımızda bir değişiklik olmadığı için haksızlığa uğradığımızı düşünür ve karşı tarafa öfkeleniriz. Kavga çıkar. Kalp kırıklığı, üzüntüler, mutsuzluklar devreye girer. Burada sakin bir şekilde durumu açıklayıp bazı şeylerin artık daha az gerçekleşmesinin sevgi ve ilgi eksikliği değil, alışkanlıkla ilgili bir durum olduğunu belirtirsek çatışmaların frekansı düşecektir.

    Kaynak: cosmopolitanturkiye.com

  • Model Behati Prinsloo, yeni koleksiyonu tanıttı

    Model Behati Prinsloo, yeni koleksiyonu tanıttı

    Victoria’s Secret, sezonun en seksi mayo trendleriyle yazı karşılamaya hazırlanıyor. Blok renkleri ve zarif siluetleriyle Sexy & Sporty serisi, seksi ve sportif bir görünüm verecek.

    Derin kesimleriyle dikkat çeken Beach Chic şimdi yeni şeritleriyle daha kolay kullanılabiliyor. Desenli tarzları sevenler için sunulan Island Boho serisi ise şal desenler ve seksi tığ işleriyle dopdolu.

    9 Mart Çarşamba akşamı CBS ekranlarında yayınlanan Victoria’s Secret Swim Special şovunaBehati Prinsloo, Candice Swanepoel, Elsa Hosk, Jasmine Tookes, Josephine Skriver, Lais Ribeiro, Lily Aldridge, Martha Hunt, Romee Strijd, Sara Sampaio, Stella Maxwell, Taylor Hill ve Vita Sidorkina gibi melekler katıldı.

    St. Barth’s adasına yapılan yolculukta müzik listelerinin tepelerinde gezinen Nick Jonas ve Demi Lovato da modellere eşlik etti. Her sene merakla beklenen mayo kataloğunun çekimleri hakkında modellerin bakış açılarını da paylaştıkları şov, şehrin sokaklarından macera sporlarına kadar adayla ilgili bir keşif yolculuğuna çıkardı.

  • Ağrılı adet görme

    Ağrılı adet görme

    Adet kanaması esnasında ya da hemen öncesinde kasıklarda ortaya çıkan rahatsızlık ve kramp tarzında ağrılara menstrüel kramp adı verilir. (1.cil) ve (2.cil) olmak üzere iki şekilde incelenir.

    Primer (birincil)

    Sıklıkla adet kanamasının başlangıcından sonraki ilk 1-2 yıl içinde ortaya çıkar ve kırklı yaşlara kadar sürebilir. Bazen kadınlarda ilk doğumdan sonra ağrılar hafifleyebilir. Ağrının nedeni rahimde ağrıya ve kasılmaya yol açan prostaglandin maddesinin yapımının artmasıdır.

    Ağrılı adet görme

    Ağrılı adet görme
    Ağrılı adet görme

    Ağrı genellikle adet kanaması başlamadan 1-2 gün önce ortaya çıkar, adetin birinci gününde belirginleşir ve genellikle 2.günde sakinleşir. Ağrı karnın alt kısmında aralıklı gelen kramp şeklindedir. Ağrı bir bölgede toplanabileceği gibi sırta, bele, kasıklara ve vulvaya (idrar yapılan açıklık ve vajinal açıklık) da yayılabilir. Ağrıya bazen terleme, yorgunluk, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishal, baş dönmesi, baş ağrısı, baygınlık, kabızlık gibi belirtiler eşlik edebilir.

    Neden sancılı adet görülür?

    Sancılı adet görme aslında normal adet görme mekanizmasının önemli bir parçası olan uterus (rahim) kasılmalarının kadın tarafından ağrı şeklinde hissedilmesidir. Bu uterus kasılmalarının amacı uterus iç tabakasını atılarak yenilenmesi sırasında oluşan kanama miktarını en az seviyede tutmaktır. Kasılmalar esnasında uterusta bölgesel olarak prostaglandin adı verilen bazı maddeler salgılanır. Ağrıya yol açan bu prostaglandinlerin ya aşırı miktarda salgılanması ya da kadınlarda prostaglandinlere ağrı şeklinde aşırı duyarlılık oluştuğu kabul edilmektedir. Prostaglandin salgısı yumurtlama sonrasında oluşan bir olay olduğundan tipik olarak adet görmeden kısa süre önce başlayan adet bittikten sonra tümüyle kaybolan adet sancısı yumurtlama olduğuna dair belirtilerden biridir.

    Sancılı adet görmenin nadir görülen nedenleri arasında serviks (rahim ağzı) girişi, kürtaj, enfeksiyon gibi nedenlere bağlı olarak daralmış olması ve buna bağlı olarak adet kanının “zorlukla atılması” ve spiral kullanımı yer alır.

    Ne gibi belirtiler verir ?

    Karnın alt bölgelerinde kramp benzeri ağrılar ve rahatsızlıklardır. Bu eşlik eden diğer belirtiler; Sırt ağrısı, baş ağrısı, bulantı, bacakların iç yüzünde hassasiyet olabilir. Kramp ile birlikte adet öncesi gerginlik sendromu (PMS) de görülebilir ancak bu şart değildir. PMS genelde adet başlangıcından birkaç gün önce görülür.

    Eğer ağrılar;

    Normal zamanında gelen bir adet kanamasına eşlik etmiyorsa,

    Her zaman olduğundan çok daha şiddetli ise,

    2-3 günden daha uzun sürüyor ise,

    Her zaman olandan daha farklı ise,

    mutlaka bir hekim kontrolünden geçilmesi gerekir.

    Sekonder (ikincil)

    Seconder (ikincil) (ağrılı adet görme) altta yatan bir patolojik (hastalık yapan) durum mevcuttur. Bir kaç örnek verecek olursak doğuştan olan kızlık zarının kapalı olması, bazı vajinal (hazneye ait) veya rahime ait anormallikler veya daha sonradan ortaya çıkan bazı hastakıklar gibi… Doğuştan olan problemler daha nadir olduğundan, sıklıkla daha genç yaşlarda ortaya çıkar.

    Sekonder dismenore nedenleri nelerdir ?

    1-Endometriozis

    2-Yumurtalık kistleri veya tümörleri

    3-Pelvik inflamatuar hastalık (PID)

    4-Myomlar

    5-Uterus polipleri

    6-Rahim içi yapışıklıklar

    7-Rahim içi araçlar

    8-Rahim boynu darlıkları

    9-Rahim tümörleri

    10-İmperfore hymen (kızlık zarının adet görmeyecek şekilde tam kapalı olması)

    11-Çift uterus veya uterusda septun bulunması

    12-Enfeksiyonlar

    Ne zaman jinekolojik değerlendirme gerekir?

    Adet sancıları ağrı kesicilerle kontrol altına alınabiliyorsa ve başka bir jinekolojik belirti yoksa jinekolojik muayene gerekli değildir. Ancak adet sancıları çok şiddetli olup genel iyilik halini etkilemeye başlamışsa ve/veya iş kaybına neden oluyorsa mutlaka jinekolojik değerlendirme yapılmalı etkili bir tedavi uygulanmalıdır.

    Jinekolojik değerlendirmenin çok önemli bir amacı vardır. Endometriozis (rahim iç tabakasının normal dışı bölgelerde bulunması), kronik enfeksiyon, yapışıklıklar, yumurtalık kistleri, uterus myomları ve diğer bazı jinekolojik hastalıklar kendilerine özgü belirtiler dışında aynen adet sancısı gibi belirtiler de verebilirler. Yapılan jinekolojik muayene bu durumların varlığını ortaya çıkarır ve böyle durumlarda tedavi tamamen farklı olur.

    Nasıl tanı konulur?

    Tanıda öncelikle hastanın öyküsü önem kazanır. cevaplanması gereken bir takım sorular vardır. Bunlar:

    Ağrının ne zaman olduğu

    Ağrıyı geçirmek için ne yapıldığı

    Eşlik eden başka bir şikayetin olup olmadığı

    Doğum kontrol haplarının ağrıyı azaltıp azaltmadığı

    Gün geçtikçe ağrının şiddetlenip şiddetlenmediği ve

    Ağrılar nedeni ile aktivitenin bozulup bozulmadığıdır.

    Ağrıların primer ya da altta yatan başka bir patolojiye bağlı olup olmadığını anlamak maksadıyla detaylı bir muayene yapılmalıdır. Herhangi bir enfeksiyon ya da kist gibi bir patolojiyi ayırt etmek için kan ve idrar tetkikleri ile ultrason incelemesi çoğu zaman gerekli olmaktadır.

    Primer tedavisi nasıl yapılır?

    Ağrılı adet görmenin oluşmasını önlemek mümkün değildir. Ağrı doktorun size tavsiye edeceği ilaçları kullanarak hafifletilebilir. Yine;

    Orta dereceli bölgesel sıcak uygulama iyi gelebilir. Bunun için sıcak banyo ya da ayaklara sıcak uygulama (sıcak bir havlu, termofor) önerilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta sıcak uygulama direkt karına yapılmamalıdır; çünkü karın içerisinde herhangi bir iltihabı reaksiyon varsa bu karın zarına yayılabilir ve oldukça tehlikelidir.

    Her zaman iyi beslenme ve bunun adet kanaması sırasındada sürdürülmesi ağrıyı azaltama da etkilidir. Eğer kişide adet kanamasından önce baş ağrısı, karında şişlik, vb problemler oluyorsa adetten 1 hafta önce tuz kısıtlanmasına gidilebilir. Yine doğal idrar yaptırıcı olan maydanoz, ıhlamur, kuşkonmaz gibi besinlerin bu dönemde alınması ödemi(vücutta su toplaması)ve ödemin neden olacağı rahatsızlığı giderir.

    Yine diyette B vitamini ve Mg (magnezyum)’dan zengin besinlerin alınması bu dönemde oluşan rahatsızlıkları ve ağrıyı gidermede yardımcı olur.

    B Vitamininden zengin yiyecekler:

    Et, balık, karaciğer, kurubaklagiller, yeşil yapraklı sebzeler, diğer sebzeler… Mg(magnezyum)’dan Zengin Yiyecekler:

    Yağlı tohumlar(fındık, fıstık, susam…vb.), koyu yeşil yapraklı sebzeler, öğütülmemiş tahıllar(kepekli ekmek)

    Ağrıyı gidermede kullanılan bir diğer yöntem düzenli egzersizdir. Kas tonüsünü güçlendirici egzersizler ve nefes egzersizleri dismeonoreyi kontrol eder. Menstrual problemleri önlemek ve kas tonusunu artırmak için yüzme önerilen bir egzersizdir. Bunun yanında kişinin ev ortamında yapacağı hafif egzersizlerde ağrıyı azaltmada yardımcıdır.

    Masajda ağrıyı azaltmada etkili bir yöntemdir. Ağrıyan bölgenin altına yoğurma tarzında ritmik masaj uygulanırsa ağrının algılanması azaltılabilir.

    Düzenli uyku,gerginliği azaltacağından ağrıyı kontrol etmede kullanılır.

    Kişinin kadın olmaya ve adet görmeye ilişkin pozitif tavır takınmasında ağrıyı oluşturabilecek psikolojik etkenleri giderir.

    Psikolojik faktörler primer (1.cil) dismenorenin nedenlerinden biri olarak kabul edilir. Bu yüzden cinsiyete ilişkin olumlu duyguların sergilenmesi ağrının azaltılması için önemlidir.

    Sekonder (2.cil) tedavisi nasıldır?

    Nedene yol açan hastalıklar gerekli tıbbi ve cerrahi tedavi ile düzeltilir ve tedavi sonunda ağrı azalır veya kaybolur.

    Nasıl önlem alınmalıdır?

    Alınacak bazı basit önlemler ile bir miktar engellenebilir. Örneğin adet kanaması öncesinde ve esnasında kahve, çay, kola, çikolata gibi kafein içeren gıdalardan uzak durulması, karın bölgesine masaj yapılması, uzun süre ayakta durmaktan ya da yürüyüş yapmaktan kaçınılması şikayetler üzerinde olumlu etki yaratır. Aşırı yorgun, sinirli kişilerde adet sancısı daha fazla görülür. Bu nedenle kanama esnasında dinlenmek son derece önemlidir. Yine kabızlığı olanlar bu sancıları daha şiddetli yaşarlar. Lifli gıdaların bol tüketilmesi kabızlığı önler. Bol miktarda su içilmesi, sigaradan uzak durulması, fazla miktarda alkol tüketilmemesi gibi basit ve kısa süreli önlemler ile sancılı adet kanamaları biraz daha rahat geçirilebilir.

    Dyt. Perihan ÇİÇEK tarafından yazılmıştır.

  • Detoks nedir? Detoksa ihtiyacımız var mıdır?

    Detoks nedir? Detoksa ihtiyacımız var mıdır?

    Detoks yaygın kullanılan anlamda toksinlerden arınma demektir. Bir toksin, vücuda zararlı etkileri olan hastalıklara, alerjilere veya genel bir hastalık hissine sebep olan herhangi bir madde olabilir. Bu toksinleri; sudan, yemekten veya havadan alabiliriz. Vücudumuzun doğal detoks mekanizmaları tüm hızıyla çalışır, terlemek, idrar yapmak ve dışkılamak gibi… Sağlıklı bir bireyin savunma sistemi bu toksinlerle baş edebilecek kapasitededir. Sağlıklı olmanın da birinci şartı yeterli ve dengeli beslenmek ve yaşam boyu düzenli fiziksel aktivite yapmaktır. Detoks programı vücudumuzun yenilenmesini sağlarken kendinizi daha zinde , huzurlu ve enerjik hisssetmenize yardımcı olacaktır.

    Vücudumuza giren toksinler en çok hangi yolla alınır?

    · Fazla miktarda fast food tüketmek

    · Kızartma tüketmek

    · Füme tarzı yiyecekler

    · Fazla miktarda tatlandırıcı kullanmak

    · Sigara içmek,alkol kullanmak

    · Mangalda, kömür ateşinde direkt pişmiş yiyecekler

    · Güneş ışınlarına korunmasız çok fazla maruz kalmak

    · Kirli hava koşulları, egzoz dumanı,

    · Çeşitli iş ortamları (narkoza maruz kalan sağlık personeli, kömür ocakları, boya ve çeşitli kimyasal maddelerle çalışılan iş kolları)

    · Çok uzun süren saatler boyunca çalışmak

    · Sürekli ilaç kullanmak

    · Elektromanyetik dalgalar

    · Endüstriyel bölgede yaşamak. Hatta sadece nefes almak bile zararlı toksinlerin alınması için yeterlidir.

    detoks
    detoks

    Serbest Radikal, antioksidan gibi kavramlar ne anlama gelir?

    Serbest Radikal

    Zararlı toksinler kana geçtikten sonra serbest radikal dediğimiz maddelere dönüşürler. Serbest radikaller , sağlam moleküllerden elektron çalarak, onların yapısını bozarak, normal moleküllere zarar veren maddelerdir.

    Serbest radikallerle vücudun başa çıkması ancak antioksidan vitaminlerin ve suyun yeterli tüketilmesi ile mümkündür.

    Oksitlenme (oksidasyon) paslanmak demektir.

    Demirin havadaki oksijenle, nemli ortamda birleşmesi sonucu ortaya paslı demir çıkmıyor mu? Nasıl paslı bir demir özelliğini yitiriyorsa hücrelerde zararlı maddeler aracılığı ile oksitlendiğinde aynı paslı demir gibi özelliğini yitirir, ömrünü sürdüremez ve kendini yenileyemez. Oksitlenmeye yani paslanmaya karşı doğanın silahları antioksidanlardır. Balığın sudan çıktıktan sonra ölmesi, oksijenin zararlı etkilerine örnek gösterilebilecek diğer olaylardandır.

    Antioksidan

    Vücut hücreleri tarafından üretildiği gibi, gıdalarla da alınan bir grup kimyasal maddedir. Soluduğumuz havadaki oksijen, vücut içinde serbest radikaller adı verilen ve toksik (zehirli) etki gösteren bazı maddelerin oluşmasına neden olur. Vücudumuzda bulunan antioksidanlar, serbest radikallere karşı etki göstererek bunların zarar vermesini önler. Ayrıca vücuda alınan besinler, kana karışana dek bir çok reaksiyona uğrarlar ve sindirim esnasında “serbest radikaller” adı verilen ve hücrelerin oksitlenmesini sağlayan oksidanlar açığa çıkmaktadır. Vücudun ürettiği veya dışarıdan alınan bu zararlı maddelere karşı bağışıklık sistemi bazı mekanizmaları ve enzim faaliyetlerini devreye sokar. Bu enzimlerin etkinliğini artıran ve doğru çalışmasında görev alan maddelere “antioksidan” denir ve antioksidanlar vücuda doğal yollarla, besinlerle alınırlar.

    Toksin ve Stres

    Vücudumuzki kirlilik bize başka açılardan da zarar verebilir, konsantrasyon eksikliği,huzursuzluk,unutkanlık,hafız zayıflığı,öfke,depresyon,gerginlik,enerji düşüklüğü,yorgunluk v.b

    Toksinlerden Nasıl Arınabiliriz?

    Toksinlerin zararlı etkilerinden korunmak için

    Antioksidan vitaminler içeren besinlerin alımına daha çok özen gösterilmeli

    besinleri pişirme ve hazırlama yöntemi olarak kızartma ve kavurma, direkt ısıda pişirme yöntemleri uygulanmamalıdır.

    Detoksa İhtiyacımız Var mı?

    Ciltte kızarıklık ,baş dönmesi baygınlık ,kramp ,uykususzluk ,uyuşukluk, baş ağrısı ,hazımsızlık ,mide yanması ,mide bulantısı ,yiyecek alerjileri, gaz ve şişkinlik ,eklemlerde şişlik ,ishal , kabızlık ,ağız kokması ,akne-sivilce, boğaz ağrısı ,kuru cilt ,selülit ,kilo ,cinsel isteksizlik vb. şikayetlerimiz varsa kısa süreli detoks programlarını uygulayabiliriz.

    Detoks Diyetleri sizce işe yarıyor mu? Ne kadar süre bu tür diyetler uygulanmalıdır?

    1 Günlük, 3 Günlük, 7 Günlük, 1 Aylık Detoks Programları Çeşitli merkezlerde uygulanıyor. Bu uygulamalar sırasında kişilere sadece sebze-meyve suları, bol bitki çayları, çok fazla su verilerek katı besinlerden uzaklaşmaları isteniyor. Bu tür programlar insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Çünkü vücudun vitamin-mineraller kadar karbonhidratlara, proteinlere ve hatta yağlara da gereksinimi var. Bu gereksinimleri göz ardı ederek neredeyse açlık rejimi diye tabir ettiğimizi bu şekildeki detoks diyetlerini kesinlikle önermiyoruz.Bu tür uygulamalar kişide çok hızlı kilo kaybına ve daha sonra hızlı kilo alımına neden oluyor.

    Bu nedenle sadece kişileri sıvı besinlerle beslemek onların sağlıklarını olumsuz yönde etkiliyor.

    Ancak bireyin özelliklerine göre yeteri kadar besin ve besin ögelerini içeren dengeli diyetlerle, sebze ve meyve tüketimi biraz daha artırılarak detoks uygulamaları yapılabilir. Bu tür sağlıklı detoks diyetleri diyetisyen gözetiminde uzun süre uygulanabilir.Detoks diyetlerinde yoğun egzersiz önermiyoruz.

    Detoks diyetleri kişilere göre ve mevsime göre değişebilirmi?

    Evet çünkü her bireyin farklı ihtiyaçları bulunur. Örneğin barsaklarında kolit şikayeti olan bir birey için lifli gıdalar daha kontrollü kullanılmalı, bunun tam aksine kabızlık şikayeti olan bireyler için de daha fazla lif içeren bir detoks programı yapılmalıdır.

    Kişilerin yaşı, cinsiyeti, nasıl bir ortamda ve kaç saat çalıştığı, ne kadar toksin maddelere maruz kaldığı, vücut ağırlığı, beslenme alışkanlıkları, ekonomik durumu, sağlık durumları birbirinden farklı olduğu için besinsel ihtiyaçları da farklıdır. Bu yüzden diyet kişiye özeldir. Aynı diyet bir kişiye faydalı olabilirken, başka bir kişiye zarar verebilir.ilkbahar ve sonbahar detoks için en uygun zamandır.

    Detoks diyetleri hayvansal gıdaları içerebilir mi?

    Evet, detoks diyetinde hayvansal gıdalar yer alabilir.

    Yenilebilen bitki ve hayvan dokularına besin diyoruz. Bitkisel besinlerin ve hayvansal besinlerin besin değeri yönünden çok farklı özellikleri vardır. Örneğin balıkta bulunan omega 3 yağ asitleri kalp ve damar sağlığı açısından vücut için elzemdir. Süt ve yoğurtta bulunan kalsiyum ise kemik sağlığımız ve vücuttaki kasların kasılıp gevşemesi işlevleri için çok önemlidir. Bitkisel kaynaklı demir, kalsiyum gibi bazı mineraller insan metabolizmasının tam olarak kullanabildiği yapıda değildir. Bu nedenle hayvansal besinler yoluyla alınmalıdır.

    Detoks diyetlerinde dikkat edilmesi gereken en önemli konu hayvansal besinlerin doğru şekilde pişirilip tüketilmesidir. Yumurta, et, tavuk, balık gibi besinler fırında veya haşlama yöntemi ile pişirilmelidir. Öğünlerde bol sebze ve salatanın yanında bir miktar tüketilmelidir. Miktarlar kişiye göre ayarlanmalıdır.

    Hayvansal gıdaların yer almadığı detoks diyetlerinde protein ihtiyacı nasıl karşılanabilir?

    Bazı kişiler özellikle hayvansal gıdaları tüketmiyor veya detoks süresince tüketmek istemiyor olabilir. Böyle bir zorunluluk olmamasına karşın bireylerin tercihlerine yönelik öneriler vermemiz de gerekebiliyor. Biz bu tür beslenme biçimini vejetaryen beslenme biçimi olarak tanımlıyoruz.

    Eğer detoks amaçlı olarak hayvansal besinlerden uzaklaşılıyor ise 1 haftayı geçmemelerini öneriyoruz.

    Bu süre içinde besin ögeleri yönünden özellikle protein ihtiyaçlarını tam taneli tahıllardan, kuru baklagillerden, soya eti gibi bitkisel kaynaklı etlerden karşılanması gerekiyor. Eğer kişi uzun süredir hayvansal besin tüketmiyorsa mutlaka B12 vitamini ve Demir yönünden yetersizlik söz konusudur. Kişi kansızlık gibi sorunlarla karşı karşıya olabilir. Bu gibi durumlarda mutlaka doktora danışıp besin takviyesi olarak vitamin ve mineral tabletlerini kullanmaları gerekir.

    Detoks diyeti uygularken vitamin-mineral takviyesi yapılmalı mı?

    İyi planlanmış sağlıklı beslenmeye uygun, kişiye özel olarak hangi besinlerin verileceği hesaplanmış detoks diyetlerinde ayrıca vitamin-mineral takviyesine gerek yoktur. Ancak hayvansal gıdalar tüketilmiyorsa, süt yoğurt gibi besinler yenilmiyorsa o zaman takviyelere gereksinim vardır. Bu konuda mutlaka bir uzmana danışılmalı gelişigüzel tablet kullanılmamalıdır. Bu bireye yarardan çok zarar verebilir.

    Detoks diyetlerini kimler uygulamamalıdır?

    Sağlıklı ve kişiye özgü olarak diyetisyenler tarafından hazırlanan, her besin grubundan besini yeterli ve dengeli olarak içeren detoks diyetleri herkes tarafından uygulanabilir.

    Ancak, sadece meyve sebze sularından oluşan, hayvansal besinleri içermeyen, sağlığı olumsuz yönde etkileyen detoks diyetlerini aslında kimse uygulamamalıdır. Özellikle de hamile ve emziren bayanlar, yaşlılar, gelişme dönemindeki çocuklar, ergenlik dönemindeki gençler, bünyesi zayıf kişiler, şeker , tansiyon ve kanser hastaları ,böbrek hastaları detoks tarzı diyetleri çok uygulayamaz.

    Günümüzde özellikle de büyük şehirlerdeki yaşam standartları bireyleri olumsuz koşullar yaşamaya itiyor. Özellikle koşuşturmalarla dolu bir yaşam biçiminde, fast food besinlere fazla yönelme oluyor. Ayrıca güvenli besinlere her zaman ulaşılamıyor. Bu nedenle sağlıklı detoks diyetleri bir bakıma zorunlu hale geliyor.

    Tekrar vurgulamak gerekirse sağlıklı bir detoks programı, kişinin daha sağlıklı beslenmesi anlamına geliyor.

    Bir detoks diyeti nasıl olmalıdır?

    Öncelikle detoksun arınma olduğunu hatırlayalım. Bu nedenle zararlı toksinlerin alınmasını engellemek detoks diyetinin birinci kuralı. Yani sigara ve alkolden uzak durmalı, mangalda pişirilmiş besinleri yememeli, içeriğini bilmediğiniz, çok fazla katkı maddesi içeren gıdaları almamalısınız. Bunun yanında dört temel besin grubundan ( et-tavuk- balık-kuru baklagiller, süt-kefir-yoğurt, tahıllar, taze sebze ve meyveler) bireyin ihtiyaçları doğrultusunda yeterli ve dengeli olarak tüketilmelidir. Ayrıca bol su içilmeli, yeterli miktarda diyet lifi alınmalıdır.

    Sebze ve meyveler detoks diyetlerinin vazgeçilmez besinleridir.

    Detoks diyetlerinde özellikle taze sebze ve meyve tüketimi arttırılmalıdır. Sebze ve meyvelerin içinde bulunan başta C vitamini, diğer vitamin-mineraller, aktif bileşenler ve lifler sayesinde bedenin dinç, sağlıklı ve güzel görünmesini sağlarlar. Vücudumuza sayısız kaynaktan giren yabancı maddelerle savaşmasında görev alırlar. Rengini veren maddeler sayesinde güçlü antioksidan kaynağıdır.

    Kanser başta olmak üzere; kalp hastalıkları, hipertansiyon, kabızlık, barsak ve mide rahatsızlıkları, cilt kuruluğu gibi hemen her türlü hastalığın önlenmesi sırasında ve tedavisinde en az ilaçlar kadar değerlidir.

    Sebze ve meyvelerde bulunan renk verici ögeler aynı zamanda antioksidan özelliktedir. Bu nedenle günde 5 değişik renkte sebze ve meyve tüketimi gereklidir.

    Mesela;

    Domatese kırmızı rengini veren likopen bir çok kanser türüne karşı koruyucudur.

    Nar, mürdüm eriği, çilek, böğürtlen gibi mor-kırmızı renkli meyveler çok güçlü antioksidan özelliği taşıyan flavanoidlerden zenginidir. Dolaşım ve sinir sistemine olumlu etkileri vardır.

    Yeşil renkli sebze ve meyvelerde bulunan klorofil ise hücre yenilenmesinde önemli rol almaktadır. Ayrıca içerdiği dieğr mineraller sayesinde de vücudun elektrolit dengesi sağlanmış olur.

    Sarı-turuncu meyve ve sebzelerde Beta-karoten dediğimiz A vitaminin öncü maddeleri vardır. A vitamini gibi çok güçlü antioksidan etkileri vardır.

    Elma, armut, karnabahar, kereviz, pırasa gibi beyaz sebze meyveler içerdikleri çözünebilen lifler ve antioksidan özellikteki ögeler sayesinde detoks diyetlerinin vazgeçilmez besinleridir.

    Dyt. Perihan ÇİÇEK