Cuma Zayıflama Yarışması 2. Takım

kolay gelsin sana karabiber
ben yalnızca haftasonu temizlik yapar oldum neden mi akşamları çok soğuk oluyor gündüz yine idare eder

çalışınca öyle oluyorr ,bende öyle hergün ince ayrıntılı yapamıyorum ,yapamayıncada heryer yine battı
birde ev parkeliyse ev temizsede pis gözüküyor yer ıslanınca,bir odaya giriyorum oranın camına kadar siliyorum çekilecek herşeyi, siliyorum halısını kaldırıp altlşarıda temizliyorumm ama diğer odalar sadece süpürülüyor,sonra yarın diğer oda öyle yapılıyor ama bu ayda birdefa böyle camlara kadar oluyorr
 

ya haklısın akrepp bugün pazar günü marul almayı düşündüm akşamları 2 yaprak marul ne bileyim alternatif olarak 2 yaprak lahana haşlayıp sumaklayıp yemek gibi şeylermi yapsam

uyku konusunda gelince mutfağımda soba kurmalık baca olsaydı valla mutfağa taşınacam aşşağı katta 3 üstümde 2 çocuk valla bendeki de kafa saat 22,00 civarlarında uyuyor galiba bunlar bunlar uyuyunca ohhh rahat ediyor kafam ki seslerini patırtılarını çığlıklarını duymamak emin ol çok güzel bir duygu
kanun çıkarmalı çocuklu aileler( gamsız küstah anneler konu komşu hakkı bilmeyen dinsizler apartman kültürü bilmeyenler )birden fazlı katta oturmamalı kanunu vallaha
 
Son düzenleme:
günayyydııınnn
bulutlu bir günden merhaba
kızlar bugün içim cıvıl cıvılll nedeni yok
düşünün bi
güzel güzel uykumu almışım sağlığım yerinde çok şükür yani dünyanın en zengin insanıyım yoklu yoksun değilim hamd olsun aç değilim açıkta değilim çok şükür
eee daha ne aramalı mutluluk için
 

çok zordur anlıyorum seni
benim üstümdede 4 çocuklu aile vardı yeni evlendiğimde

çok çektik gürültülerini ,pisliklerini ,bazı insanlar böyle taşındılarda kurtulduk bütün apaetman
 

ohh.. ne mutlu sana ,uykunu almışsın belli

dünkü menüm

sabah
az peynir ,1 kaşık bal,1 dilim ekmek

öğle
2 çiğköfte,biraz ekmek

akşam

1 tavada yağsız pişmiş yufka böreği,1küçük dilim pasta ,çay
 
şimdi kızlaaaarrrr
durumu kısaca izah edeyim
tky
taşınır kayıt kontrol yetkilisi
kurum içindeki taşınır mallardan sorumlu
bunun için maliye bakanlığı yeni bir sistem geliştirmiş olup eski sistemden yeni sisteme aktarmak gerekiyor
şimdi 2 yıldır taşınırım ben ama benim amirim göreve başladığı günden beri ki kendisinin 30 yıllık memuriyeti var tky olmuş o işlemleri yaptı ben sadece imza attım
bu sistem öyle ki geçen gün okula malz alırken yetkiniz yok mesajı vermiş bu benim amire amirde bozuluyor ve bu bozulmasını bana yansıtıyor ki
benim de sistem üzerinde şifrem falan yok amir istemedi sistemi göstermedi öğretmedi sana gerek yok imza at yeter dedi ok dedim karşımdaki amir sonuçta falan
neyse 2 hafta önce o mal alımını yapmak üzere bana şifre istendi mail le geldi şifre
görev verdi bana şu şu evrağı yap getir diye
tabi ben duymazdan geldim neden duyayım ki bana sistemi öğretmedi
sonra sırf gıcıklığına burdaki malum kişiyi eğitime merk gönderdi üzerime sıçratmaya kalktı ama ağır atın çitmesi pis olur ya öyle bir manevra yaptım ki davr larla ikiside sırtımdan attım da gitti bulaşamadılar
neyse
30 kasıma kadar bu malların hepsi yeni sisteme aktarılması gerekiyor
yeni sistemi biliyorum eskisini bilmiyorum
düne kadar beni oyaladı amir
eski sistemden şu şu evrak çıkacak şunu yapman lazım falan filan ya sistemi bilmiyorum tamam dedi gösterecem 1 aydır oyaladı resmen
bende merk aradım merkezdeki tky lere sordum
sora sora öğrendim tl tarifle
vel hasıl işim zor yardımcı olan da yok
olsun tek başıma belki zor oluyor ama yapa yapa öğreniyorum
işin %50 si bitti kaldı %50 si
bu arada amir bana boşu boşuna bozuk attı
şifreyi istese verecem yapsın yine ben atarım imzayı
resmen çocuk gibi davrandı egosuna yenik düştü ve düşmeye devam ediyor aklınca yap da görelim diye meydan okuyor yapacam inşallah bir sıkıntı olmadan
hiç görmediğim bir sistemden tarifle veri alıp yazın hani karamana gitmiştim ya o gidişlerin biri eğitimdi
o eğitimde bana öğrettikleri yeni siteme aktarma kısmı kaldı
bööönn de yoğunum yarına iş kalmayacak şekilde çalışmalıyım
dua edin kızlar yüzümün akı ile çıkayım şu işin içinden
Şu an sadece müdür bey destek veriyor ama o da işten anlamıyor ama yap diyor yapa yapa öğrenilir ben güveniyorum sana diyor
birde rektörlük o kadar sözlü destek ortada birşey yok yani
ben yine tek başıma çalışıyorum yine tek başıma çalışıyorum
 
Son düzenleme:
hepinize günaydın..
sabahtan hastanedeydim,ben bu taşı sistemden atamayacağım galiba..
yine tahlil,yine öğleden sonra gel sözü.git gel bitmedi maalesef..işlerim de yarım kalıyor,günüm bölünüyor ama sağlık işte,el mahkum.
bakayım siz neler yaptınız..
 

Hayır canım o saatten sonra çiğnenen besinler cıss sadece içebileceğin şeyler sağlıklı ..Süt ve yoğurt ayran gibi bitki çayları gibi..
Sen iyisimi vakitli ye akşam menüsünü..Akşam işlerini yap vakitli yat sabah erken kalk mesela 5 gibi hem namaz hem ders olur daha güzel girer aklına..
Okul zamanı babam sabah namaz saatinde kaldırırdı ve çok güzel aklımda kalırdı o sessizlikte ve açık dinlenmiş zihinle..

Harikasın
Bu ne çok ekmekli menü böyle..
Çiğ köfte neden ekmekle yenirki marul bol yeşillik ayran dururken
Akşamki yufka böreğinin yanında salata yemek varken pasta yenilmiş ne hatalı beslenme şekli bu böylee
Spor ve kitep ve su ve bitki çayı nerde zuzum

Aferim sana
Ben sana inanıyorum tek başına o işin üstesinden geliceksin inş..Senin için kocaman bir artı olacak inş.
 
yaşlanıyoruz galiba,bir günde halıları ,camları,kapıları silip evi ayağa kaldırırdım,şimdi ben de senin gibi mümkünse oda oda gidiyorum.
eşim kışlık izni nedeniyle evde, ufaklığı ona satıp, tüm evimi tepeden tırnağa temizledim,el değmedik yer kalmadı,yoruldum ama şimdi evim misler gibi,dün akşam market işlerimi
hallettim,bugün de hastane çıkışı pazarı halledersem azıcık dinlenecek günüm de kalır..
iyi 10 da uyuyorlarsa,saat 1 e 2 ye kadar çocuklarıyla tepişen komşularım oldu,hatta kimileri sayesinde çok sabahladık.edepsizlik başka bir şey değil.o yüzden hedefim müstakil evimi alıp yerleşmek,az kaldı inşallah..

kolay gelsin canım,o ayak oyunları ayaklarına dolansın inşallah.sana bizim dualarımız yeter..
 
çayım demlendi,aç karnına verince tahlilleri kahvaltı edemedim,hem sabah hem öğle yerine geçer işte.birazdan görüşürüz..
 

Düşürürsün tatlım..Netten araştır düşmesine faydası dokunan içecekleri bol bol iç onlardan..
Hayırlı haberlerini bekliyoruz hepimiz
 
günaydın kızlar nasılsınız bakalım bugün hava berbat burada kapalı düne kadar güneşli ve güzel bir gün vardı sanırım kış yüzünü göstermeye başladı. hayırlısı bakalım.
 
banucum umarım biran önce o taşlar suyu gibi akıp giderde seni daha fazla zorlamaz.

bahire rabbime havale et. biliyorumki sen o işinde üstesinden alnının akıyla çıkacaksın ve senin için güzel sonuçlar doğuracak.

bu akşam yeme işin kötü ama sende tek başınasın bacım birşeyde diyemiyorum seni anlıyorum. kaç gündür birşey yazacağım yazamıyorum da.
 
Düşürürsün tatlım..Netten araştır düşmesine faydası dokunan içecekleri bol bol iç onlardan..
Hayırlı haberlerini bekliyoruz hepimiz
inşallah canım benim.ilaç aldığım için extra bir şey almadım,bakalım ne çıkacak sonuçta,büyük olan böbreğin etine gömülmüş dedi,kanaldakileri çıkaramadım ben.daha önce de düşürmüştüm,gerçekten denildiği kadar var ağrısı,doğum ağrısını da bildiğimden başabaş diyorum.koca koca adamlar çığlık çığlığa bağırıyor ya.ben onlardan dayanıklıyım anne olmanın etkisiylr herhalde.
valla kış yüzü dahil tüm gövdesiyle burada canım.sevmiyorum ben bu mevsimi..

sağol bebişim.ne yazacaktın,özel bir şey mi.yaz haydi hemen..
 
kızlar neredesiniz ama yaa.ben gidiyorum kaynatıyorsunuz,ben geliyorum,kendimden başka muhattap bulamıyorum.küstüm ama..
neyse tribimi attım,kaçayım..
 
"Sağlıklı diye yediğiniz tavuklar tavuk değil"


İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar: "Biliyorum canınız sıkılacak, yüreğiniz kabaracak, üzüleceksiniz ama gerçekleri öğrenmeniz lazım. Daha yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor. Kemikleri gelişmesin, sadece et yapsın diye... Tavuklar tarladaki patatesler gibi hiç kıpırdamadan yetiştiriliyor. Bıraksanız bile kıpırdayamıyorlar... Elinize aldığınızda kemikleri kırılıyor... Bu inanılmaz bir vicdansızlık... Sonra, görüyoruz her gün gencecik bir kadın meme kanserine yakalanıyor. Büyük olasılıkla daha sağlıklı diye sık sık tavuk yiyorlardır..."Hocam son dönemde kanser vakalarında patlama olduğunu, lenfoma ve kemik iliği kanserlerinin çoğunun ise Türkiye’nin tarım merkezi olan Antalya-Kumluca’dan geldiğini söylediniz. Peki böyle başka bölgeler var mı?

Var... Mesela 6-7 ay kadar önce Ergene tartışıldı. Orası içler acısı bir durumda. Ergene’de olağanüstü bir çevre kirliliği var. O?zaman Sağlık Bakanlığımız ve Kanser Savaş Daire Başkanlığı dediler ki, “Orada çok sigara içiliyor, çok alkol kullanılıyor, o nedenle bu kanserler çıkıyor.” Böyle bir şey sözkonusu olamaz. Çünkü belgesel bir film hazırlandı bu konuyla ilgili. “Gündöndü” adında... Orada her şey çok açık."İZLEYENLERİN DONA KALDIĞI BİR BELGESEL ÇEKİLDİ AMA TÜRKİYE'DE GÖSTERİLMEDİ"

- Ben izlemedim o filmi...

İzleyemedik, çünkü henüz Türkiye’de gösterilmedi. Kısa versiyonu Marsilya’da bir çevre filmleri festivaline gitti. İzleyenler o kadar etkilenmiş ki, film bittiğinde alkışlayamamışlar, alkışlayacak halleri kalmamış. Deri fabrikalarından çıkan o atık suyun köpükler halinde Ergene’ye bırakılmasını ve bu yüzden ortaya çıkan çevre felaketini öyle bir göstermiş ki film dona kalmışlar... Çiftçi geliyor Trakya’dan, Ergene’den, hepsi hastalarımız zaten bunların. “Hocam” diyor, “15 tane sığırımız geçenlerde öldü. Daha önce de bir 15 tane ölmüştü zaten...” Onbeşer, onbeşer ölüyor hayvanlar. Ama “Aşı reaksiyonu oluştu da ondan” diyorlarmış.

"BAKANLIK 'ÇOK SİGARA İÇİYORLAR, KANSER OLUYORLAR' DİYOR, GERÇEK ÖYLE DEĞİL"

- Kimler diyormuş?

Tarım Bakanlığı yetkilileri! Böyle aşı reaksiyonu oluşmaz. Bunlar bir şeyin üzerini örtme çabaları. Bir aşıda üretim sorunu varsa, zaten o 15 hayvanı değil, çok daha fazlasını etkiler. Bu aşıyla ilgili olan bir durum değil. O çevrede muhtemelen hayvanlar su içerken ya da otlanırken çevreden aldıkları toksinle kaybedildiler. Bir arkadaşımız gitti bölgeye, “Kimse konuşmak istemiyor, korkuyor” diyor. Trakya Üniversitesi’nden öğretim üyesi bir başka arkadaşımız bölgedeki kanserli insanların dokularında ağır metal analizine bakmış, çok yüksek bulmuş... CNN Türk’te yayınlanmış bir canlı yayının bandını izledim. Devletin söylediği şey, “Çok sigara içiyorlar, çok alkol tüketiyorlar, bu kanserler o yüzden.” Halbuki adam anlatıyor, kızı dereye düşmüş, boğulmuş, peşinden gitmiş, girdiği yere kadar bacakları cılk yara. Bu düzeyde bir kirlilik var Ergene’de. Baktığınızda temiz görünüyor ama adamın girdiği yere kadar bacakları ülsere olmuş. Sonuç? Adamın o yaraları iyileşmiyor. Adam yaşıyorsa da şansa yaşıyor. Bu, o bölgede yaşayan diğer insanlar için de geçerli. Bunun öyle sigarayla, alkolle falan kapatılacak bir yanı yok. Bir de oradan ürün geliyor, o ürünün nereye gittiği belli değil.

"PİRİNÇ, AYÇEKİRDEĞİ VE BUĞDAY'DA 2 İLA 8 KAR YÜKSEK KURŞUN ÇIKTI"

- Gelen ürün ne?

Üç ürün geliyor. Pirinç, ayçekirdeği, buğday... Kadmiyum ve kurşun analizlerini yaptırdık. İzin verilenden 2 ila 8 kat yüksek çıktı! Şimdi bu ürün nereye gitti, kim yedi? Bunların hiçbirini bilmiyoruz. Bakanlık her ürünü birebir denetleyemez, orada hakkını verelim. Ama şu önemli; ürüne püskürtülerek kullanılan tarım ilaçları herhalükârda çok kullanılmadıkları zaman kabuğun soyulması, hatta meyvenin sebzenin iyi yıkanılmasıyla uzaklaştırılıyor. Sorun ot ilacında. Çünkü ot ilacından meyve ağacı etkilenmiyor ama onu bünyesine alıyor. Biyolojik sistem bunu içinde biriktiriyor. Bu insanda bir tümör oluşumuna da neden olabilir, hayvanların kaybedilmesine de... Bu ot ilacını, glifosatı pek çok ülke vahşi doğaya da atıyor. Ot kontrolü diye. Nedeni bilmiyorum.

"BÜYÜK HASTANEKER AÇARAK KANSERİ ÖNLEYEMEZSİNİZ"

- Vahşi doğadan ne istiyorlar?

Hiçbir şekilde anlaşılabilmiş değil. Ormanları ilaçlıyorlar. Niye??Belli değil.

- Herhalde bu zirai ilacı üreten firmalar para kazansınlar diye... Başka bir sebep geliyor mu hocam aklınıza?

Büyük olasılıkla öyle. Doğa bu, sen doğaya müdahale edemezsin. İstersen tarlana müdahale et, ama iş ormana geldiği zaman, “Ben buradan yabani otları temizleyeceğim” diyemezsin. Orası yaban. O şekilde kalmak zorunda. Sen ona müdahale edersen olay çığrından çıkar.

"TARIM İLACINI KONTROL EDEN ZİRAAT MÜHENDİSLERİ TARIM İLACI SATIYOR"

- Biz ne korkunç insanlar olduk böyle?

Maalesef biz korkunç bir ırkız. Bakın, tarım ilacını sonuçta kim tavsiye ediyor? Ziraat mühendisi... Bakıyorsunuz ziraat mühendislerinin büyük kısmı, aynı zamanda tarım ilacı bayiliği yapıyor. Duydum ve inanamadım, tarım ilacı satarken çiftçiye, “Kendin için mi kullanacaksın, yoksa satacağın ürün için mi?” diye soruyorlarmış. Böyle insafsızca bir durum var. Aynı anda bayii olan birisi tarım ilacı satışını kontrol edebiliyorsa eğer, tüketimini nasıl denetler? Adam kendi satışını mı baltalayacak? Oradan bir sıkıntı çıkıyor. İkincisi, tarım ilaçlarının amaç dışı kullanımı var. Bu tavuklarda büyütme amaçlı kullanılan antibiyotik gibi bir durum. Böyle bir şeyi bin yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik vermeye başlıyorlar. Bizim üreticimiz inşallah bu konuda bir düzenleme yapacak, umutluyum. BESD-BİR, “Elimizden geleni yapacağız” dedi. Fakat antibiyotiğin bu şekilde kullanımı kim tarafından akıl edildiyse, bunu Amerikan Akademileri bile anlamış değil...?Siz civcive antibiyotiği verirseniz, civcivin bağırsak sisteminin gelişmesini önlüyorsunuz. Normalde yediğimiz besinlerin önemli bir bölümü bağırsak metabolizmasında kullanılıyor çünkü. Dolayısıyla enerji tüketimi azalıyor. Siz bu civcivi güneşe de çıkartmazsanız, kemikleri de sağlıksız gelişeceği için sadece et yapıyor...

"TAVUKLAR O KADAR ETLİ Kİ KEMİKLERİ KIRILIYOR"

- Hiç anlayamadım hocam...

Aksi takdirde güneşe çıkartırsanız civciv sağlıklı gelişeceği için kemik de yapıyor. Ama kemik yapsın istenmiyor, sadece et yapsın isteniyor. O zaman oradan da tasarrufa gidiyorsunuz, hayvan sonunda patates tarlasında yatan patates gibi hiçbir şekilde kaçamayan, olduğu yerde büyüyen bir hayvan oluyor. Bunu kesimde çalışan bir arkadaşımız anlattı, “Zavallı hayvancağızı yerden alırken kemiklerinin elinizin altında kırıldığını hissediyorsunuz. Kaçamıyor zaten. Bıraksanız da hareket edemiyor” diyor. Çünkü hiçbir şekilde enerji harcamayacak ve et yapacak şekilde yetiştiriliyorlar. Düşünebiliyor musunuz 1.7 kilo yemle 1 kilo tavuk elde ediyorlar. Böyle bir dönüşüm var mı dünyada?

- Tavukların nasıl bir eziyetle yetiştirildiğini biliyordum, bu yüzden de asla yemem, ama bu kadarını bilmiyordum. Para kazanacağız diye nasıl bu kadar vicdansız olabiliyoruz?

Haklısınız, son derece vicdansızlık bu. Bir yandan da baktığımızda bunu yapanlar inançlı insanlar...

"HAYVANLAR DEMİR EKSİKLİĞİ YÜZÜNDEN AHIRIN PASLANMIŞ METAL AKSAMLARINI YALIYOR"

- Prof. Kenan Demirkol yaptığımız bir söyleşide, “Normalde inek ne zaman süt verir? Yavruladığı zaman değil mi? Ama üretici için süt o kadar değerli ki, yavru 10 gün sonra annesinden ayrılıyor ve soya sütüyle besleniyor. Ve günlerce anne ve yavru ayrılık nedeniyle ağlıyor” diye anlatmıştı. Biz ne yapıyoruz böyle? Besleneceğiz diye bu kadar acımasız olmamız gerekiyor mu? Burada çok da büyük bir günah var aslında... Bir din adamının çıkıp bence, “Yapmayın, günahtır” demesi lazım. Belki o zaman insanlar düşünmeye başlar...

Diyanet de maalesef ortadan yanıtlar veriyor. Net bir şey söylemiyor. Biliyor musunuz, buzağılara etleri pembe olsun diye demir verilmiyor. Kırmızı et diye yediğin hayvanın eti niye pembe olsun ki? Efendim böylesinin Avrupa’da 100 Euro’ya kadar ederi varmış. Hayvanlar demir eksikliğinden ahırın paslanmış metal aksamlarını yalıyormuş. Böyle bir zihniyet, böyle bir hayvan yetiştirme olabilir mi? Benzer şey, hormon kullanımında var. Buzağılarda hormon kullanıyorlar. 8 aylık dana küçücük olmalı, koskocaman inek kadar oluyor. Gören korkuyor. Ne veriyorlarsa hayvanlara bu hale getiriyorlar. Şimdi bakanlık çıkıp da, “Biz denetliyoruz, şahane üretim yapıyoruz, bol verim alıyoruz” demesin. Hayır, bol verim önemli değil. Sağlıklı verim alabilmeniz önemli.

- Hep rakamlara bakıyoruz değil mi?

Bu Amerika’nın standart hatasıdır. Bizde de öyle olmaya başladı. Üretim artıyor deniyor. Peki karşılığında ne kadar ilaç parası ödüyorsunuz? Bu yüzden en çok kanser vakası Amerika’da görülüyor.

- Bizde de gün geçmiyor ki gencecik bir sanatçı meme kanserine yakalanmasın. Arkadaşlarımın çoğu meme kanseri. Özellikle meme kanserindeki artışın nedeni ne?

Bilinmiyor. Ama çok büyük olasılıkla bu insanlar sağlıklı besleneceğiz diye tavuk yiyorlardır, tavuktan aldıkları birtakım hormonlar var. Biz bu işin hormon kısmını bilmiyoruz. Ama 8 ayda bu kadar büyütebiliyorsa danayı, mutlaka birtakım hormonal manipülasyonlar yapmak zorunda. Ya androjenle yapıyorlar bunu ya başka bir büyüme hormonuyla... Nitekim bir arkadaşımız 25 sene Hollanda’da tarım bakanlığında çalıştı, “Hocam, özellikle Kurban Bayramlarında hormonsuz hayvan yok. Hepsine büyüme hormonu veriyorlar. Hayvanlar şişiyor, pazara gönderiliyor” diyor.

"ARKADAŞIM KIZINA YUMURTA YEDİRMEYİ KESTİ, ÇOCUK SAĞLIĞINA KAVUŞTU"

- Vallahi yüreğim daha fazla kaldırmayacak. Yazmak da lazım ama...

İnsanların canlarının sıkılması gerekiyor, yürekleri kabaracaksa kabaracak biraz, ama gerçekleri öğrenmeleri lazım. Geçen haftalarda bir arkadaşım anlattı. Çok hazin bir örnek. 10 yaşındaki kızının bacaklarında tüylenme sorunu başlamış. Doktor doktor dolaştırıp bir sonuç alamayınca, “Ya biz bu çocuğa ne yediriyoruz ki böyle oluyor” demişler. Ve geldikleri nokta yumurta olmuş. “Her gün bir yumurta veriyorduk, kestik ve tüylenme geçti. Ondan sonra organik yumurtaya döndük, bir sorun kalmadı” diyor.

- Yumurtada ne var ki?

Günde iki-üç defa yumurtlatabilmek için tavuğa mutlaka bir şey yapmak zorundasınız. Çünkü bu kadar yumurtlama hayvanın doğasının dışında bir şey.

- O yüzden kız çocukları erken adet görmeye başladı, erkek çocukların göğüsleri büyüyor...

Evet. Korkunç bir gidiş var. Bu memleketin beslenmesinin düzelmesi gerekiyor. Büyük hastaneler açarak kanser vakalarını önleyemeyiz. Erken tanı yöntemlerini geliştirerek önlenebilecek bir şey değil kanser. Beslenmemizin düzelmesi gerekiyor. Yediğimiz yumurtadan hormon alıyoruz, süt zaten süt değil, yoğurt desen öyle... Bir yandan tarım ilacını bol miktarda alıyoruz. Bu şekilde beslenen vücut bir kere böyle beslense bunu karşılar, iki kere beslense yine karşılar, ama tek seçenek bu olduğu zaman hastalık kaçınılmazdır. Kanserler patladı. Batman’dan çiftçi telefon ediyor, altıncı düşüğü yapmış eşi... Kars’tan genç bir köylü telefon ediyor, kanser... Marketten alıyormuş tavuğu, çünkü Kars’ta kuş gribi hikâyesinden sonra 2.5 milyon köy tavuğu yakılınca ellerinde tavuk kalmadı...

"GİDİŞ İYİ DEĞİL"

- Nasıl öyle bir şey yapabildik? Tavukları canlı canlı toprağa gömdük, yaktık. Bunun günahı bile bize yeter?

İnanılmaz bir hezeyandı o... Bütün tavukları yaktık. Birkaç yıl sonra aynı hezeyan bu kez domuz gribi olarak geri geldi. Ne zaman bu hezeyan bitti? Başbakanımız, “Ben domuz gribi aşısı olmuyorum!” dediği zaman. Sağlık Bakanı’nı kandırıyorlar. Ne oluyormuş? Aşıda Avrupa’ya örnek oluyormuşuz! Hadi canım! Şu anda millette çok ciddi böbrek hasarı var. Çünkü diyaliz merkezlerinin artmasından bunu görebiliyoruz. Bunun en önemli nedeni; doğru beslenmiyor oluşumuz. Yok işte, çok sigara içti de, ortam kötü de... Bunlarla açıklayamazsınız. Çünkü bu tarım ilaçlarının böbrek toksisitesi yaptığı biliniyor. Kesinlikle Başbakan’ın bizzat tarım ve gıda işine de el atması lazım! Yoksa bu gidiş hiç iyi bir gidiş değil!
 
Çok değer verdiğim, çok sevdiğim, güzel olan ne varsa içinde barındıran iyi insanın evine gidicem..Kuran toplantısı olucakmış..
Kendime izin vericem..
Bana iyi gelecek bu yüzden günlük iş telaşesine ara vericem, sonrası koşturmalarım çok sıkışacak ama buna değer..
Tavan yapan motivasyonla, yüksek enerji ile mutlu mutlu koştururum artık
 

allah kabul etsin canım ruhun rahatlarsa sende daha güzel yaparsın işleri
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…