2009 Ağustos Anneleri Paylaşım Alanı

aferim böyle müdürleri takdir etmek lazım gözün aydın canım benim müdürde ücretsiz izin dilekçesini ve raporları izne çevirmekten aciz arada bir de olsa me de işi bilen insanlar çıkıyo

allah yardımcınız olsun inşallah geçiici bi dönemdir
bunlarda benim kuzular )


esrako nası güzeller ikiside oğlunda çok yakuşuklu maşallah
gözün aydın canım
herkese mrb istanbuldan yozgata dönüş yaptık sonunda ve dün aşımızı olduk boy kilo gelişim hepsi çok iimiş kilo 7 kg400gr boyu 65 santimmiş tek sorunumuz bugün 3 gün hala çişini yapmadı

çiş dediğin çiş değil demi kaka yani yanlış yazmış olmalısın dşye umut ediyorum eğer doğru yadıysan derhal dra gitmen gerekli bence
 
destek veren arkadaşlarıma teşkr ederm.bazen kader ne varsa o oluyo
artık o çok üzüleceğim şey olsa bile yapabileceğim birşey yok
pskolojimi hazırlamaya çalışıyorm en kötü şeye
 

maşallah tüü tüü

Eftelya, çişini yapmaması cok ciddi bi sorun.. bence hemen doktora goturun, acilinden,, 3 gun beklemıssınız zaten

kesinlikle katılıyorum 3 günlük çiş az süre değil hani
 
gypsmaramışsın duymadım yaffmutfakda yemek yapıyordum aspiratör sesi su sesi tabak çanak sesi derken tlf heeeç kulagıma bile çınlamadıııı

hem sen ne meşgulsunöyle.havanı sevsinler..şimdi cepdeymşde sonra ararmış yerim seni bitter çiyottam
 
ELıF ŞAFAK: Sanatın derdidir hayat...


Siyah Süt, cesur, şaşırtıcı, tılsımlı bir roman: Bunca kötülüğün ortasında, bize umut veriyor Elif Şafak, dayanabilmek, direnebilmek ve sonra hayata, bir mucize gibi, yeniden başlayabilmek için." Diyor Selim ıleri Elif Şafak ın son çıkardığı romanı Siyah Süt için.

Elif Şafak yeni kitabı Siyah Süt te anneliği anlatıyor. Şafak ın Yeni Başlayanlar ıçin Postpartum Depresyon altbaşlıklı Siyah Süt adlı kitabı geçtiğimiz haftalarda tüm kitapçılarda yerini aldı. Kendi deneyimlerini okuyucusuyla paylaşan Elif Şafak,farklı karakterlerle okuyucuyu yüzleşmeye götürüyor. Bir iç hesaplaşma, silkelenme durumu... Kitap Selim ıleri nin de dediği gibi bizi umutsuz da bırakmıyor. Elif Şafak ın güçlü kaleminden farklı bir roman. Romanı için bir araya geldiğimiz Elif Şafâk la kitabını ve anneliği konuştuk...

»Siyah Süt adını duyunca "neden" diye aklımızdan geçiyor ama belki üzerinde düşününce karmaşıklığı anlayabiliyoruz. Bu doğrultuda soracak olursam, asıl olarak Siyah Süt adıyla neyi vurgulamak istediniz?
Siyah Süt ismini iki sebepten ötürü verdim. Birincisi, annelik ve annelikle özdeşleştirilen süt her zaman sandığımız kadar beyaz ve pür-i pak değil. Onun da kendi içinde çelişkileri, lekeleri var. Depresyonda annenin sütü kararabiliyor. En azından eskiler böyle diyorlar. Ancak ben o kararmış sütten mürekkep elde etmek istedim. Annelik-yazarlık çelişkisi, sütü bir müddet kararttı belki ama kararmış süt sonunda mürekkebe dönüştü. Kitabın ismi tüm bu metaforları barındırıyor içinde.

»Kitapta çok farklı karakterlerle iç dünyamıza doğru bizi yolculuğa çıkartıyorsunuz, belki de iç dünyamızla yüzleşme... Siz iç dünyanızla yüzleştiniz mi o karakterleri anlatırken?
Elbette. Hem de ne yüzleşme! Zaten tek tek o yüzleşmeyi yapamasaydım bu kitap yazılamazdı. Ben Siyah Süt ü yazarken kendimi yerden yere vurdum. Hiç işime gelmeyen yanlarımı ifşa ettim, bunlarla dalga geçtim. Çok canım yandı yazarken. Ama ortaya samimi, hakiki bir kitap çıktı.

»Hangi karaktere daha yakındınız?
Benim için seneler boyu ön planda olan iki karakter vardı sanırım. Bilgiyi, kitapların dünyasını temsil eden Sinik Entel Hanım ile tasavvufu simgeleyen Can Derviş Hanım. Bu ikisi çok önemliydi. Bu arada anaç yanımı hep bastırmışım mesela, görmezden gelmişim. Siyah Süt boyunca darbe dönemi, monarşi dönemi, anarşi dönemi anlatılıyor. Her birinde farklı karakterleri el üstünde tutup diğerlerini bastırmaya çalışıyorum. Ve bu yöntem işe yaramıyor. Nihayet en sonunda demokrasi geliyor. Her bir karakterle barış imzalıyor, hepsini eşit görmeyi öğreniyorum.

»Keskin çizgilerle birbirinden ayrılan bu karakterler sizi korkuttu mu?
Bu bana özgü bir şey değil ki. Ben hepimizin içinde ayrı ayrı sesler olduğunu düşünürüm. Küçük parmak kadınlar ve parmak erkekler var. ınsan denilen mahluk zaten çok sesli, çok başlıdır. Bu açıdan hepimiz böyleyiz. Tek fark bu seslere nasıl davrandığımız. Kimimiz kendi içimizde monarşi kuruyoruz işte, yani tek bir sesi kral ilan ediyor, diğerlerini yok sayıyoruz. Kimimiz kendi çelişkileriyle daha barışık, kendi içinde daha demokrat bu anlamda.

»Kitaba ilk başladığımızda bir bunalım haliyle karşılaşıyoruz, Elif Şafak bizim çizdiğimiz tabloda bebeği olunca çok mutlu olacak diye düşündürttü... Bu mutsuzluğu neyle açıklıyorsunuz?
Herhalde derim çok inceldiği için, her şey hüzünlü, her şey ağır geliyordu. "Bu kadar mutlu olmam gereken bir dönemde, kapıldığım bu mutsuzluk neden?" diye soruyordum zaten kendime. Demek ki bende bir sorun olmalı. Niye bu hüzün? Niye bu kasvet? Ben niye böyleyim? Başkaları anneliğe yumuşacık geçiyorlar. Ben neden beceremedim. Ben anormal miyim?" Kitapta anlatıyorum bu süreci.

»Çetrefilli bir yaşam evet, ama Doğu daki anneleri düşündüğüm zaman neler hissettiniz?
Elbette Doğu daki bir kadının hayatı çok daha zor, daha az hareket alanı var. Ama bu demek değil ki Batı da yaşayan şehirli kadının sorunları yok ya da hayatı sütten çıkmış ak kaşık. Kaldı ki postanatal depresyona her kesimden kadın yakalanabiliyor. Gecekonduda yaşayan da yalıda yaşayan da. Çok farklı kesimden ve sınıftan kadınlar, postnatal depresyona yakalanabiliyor. Kimisi 3 çocuk doğuruyor bir şey olmuyor, 4 üncü de yakalanıyor.

» Bir kitap neden unutulmak için yazılsın ki?
Bizde doğum sonrası depresyon yeterince bilinmeyen, konuşulmayan bir mevzu. Ekseriya fazlasıyla romantize ve idealize edilmiş bir annelik konuşuyoruz. O anlamda bu tür çelişkilerin bilinmesinde ve kadınların buna hazırlıklı olmasında fayda var. Ama yaşayıp bittikten sonra da geride bırakılması lazım. Ben de zaten bu kitabı geride bırakabilmek için yazdım. Postnatal sendromu yaşıyorsun ve bitiyor. Sonra da sen kendini başka bir iklimde mevsimde buluyorsun. Sanki o acıları kahırları yaşayan sen değilsin. Dahası hatırlamak da istemiyorsun.

»Siz yazarken unuttunuz mu?
10 ay boyunca hiçbir şey yazamadım. Ne zaman bilgisayarın başına otursan donuk donuk bekledim, ağlayarak kalktım. Bu dönem beni dut ağacı gibi silkeledi. Aldı savurdu. Çok ciddi bir iç hesaplaşma var o süreçte. Sonunda 10 ay bitti, depresyon bitti ve ben 2,5 ay deli gibi gece gündüz yazdım. Bence Siyah Süt 10 ay artı 2,5 ayda yazıldı. Yazamamak da yazmak sürecinin parçasıydı yani. Ama bunu ancak sonradan anlayabildim.

»Düşüncelere sarılı birisiniz. O düşüncelerinizden sıyrılmayı düşündünüz mü?
Kitabın bir yerinde Eyüp bana diyor ki "fazla düşünüyorsun. Her şeyi bu kadar düşünmesen olmaz mı?" Ben de cevaben "hımm, bunu bir düşüneyim" diyorum. Aklı, düşünmeyi, birikimi, beyni hep önemsedim. Bu kitapta beynin iki rakibi var. Biri gönül ve onu temsil eden Can Derviş Hanım. Öteki Beden ve onu temsil eden Saten Şehvet Hanım. Yani akıl her şey değil.

»Kadın olmanın zorluğunu şimdi anladım diyebiliyor musunuz?
Kadınlığın bir başka mevsimini anladım. Ama kadınlığın birçok mevsimi var. Pekçok kadınlık halleri var. Genellemekten yana değilim. Bence Siyah Süt loğusalık üzerine bir kitap değil sadece. Kadınlık halleri üzerine bir kitap, insanlık hallerine üzerine bir kitap.

»Annesiniz, hayata bakışınız değişti mi?
Elbette anne olmak çok şeyi değiştirdi içimde. Okurlar kalemimin de değiştiğini söylüyor. Bunu bilemem. Bir de tabii yazı dünyası, çok erkeksi bir dünya. Onun içinde olan kadınlar bir takım stratejiler geliştiriyorlar...Bu tür "kadınsı mevzular" sanki o entelektüel dünyaya çok da yakışır konular değilmiş gibi. Böyle bir ön yargı olduğunu düşünüyorum.

* * *
Sevgi Soysal a vefa borcum var
»Kadınların bugün geldiği noktayı -bir noktaya gelindi mi?- önemseyebilir miyiz?
Kadınlar bir noktaya geldi ve bunu büyük oranda bizden öncekilerin verdikleri emeğe ve mücadeleye borçluyuz. Bu kitapta ben hem Türk edebiyatından hem dünya edebiyatından başka kadın yazarların hayatlarına yakından bakıyorum. Çünkü onlara bir vefa borcumuz var. Ben eğer tutup da bugün böyle bir kitap yazabiliyorsam, Sevgi Soysal a büyük vefa borcum var demektir. Çünkü o ve onun gibi yaratıcı kadın yazarlar çok daha erken bir dönemde geleneksel kadınlık rollerini sorgulamış. Bunun gibi pekçok kadın var kadın hareketi boyunca iz bırakan, gelişmeye öncülük eden. Geride bıraktıkları düşünsel mirası çok önemsiyorum.

»Kadına şiddetin sıkça yaşandığı bir toplumda yaşıyoruz, bu tarz konuların dizilere aktarılması olumluluk sağlıyor mu?
Hayatın içinde olan her şey sanatın da konusudur. Sanatın derdidir hayat. Sinema ya da televizyon "namus adı altında işlenen şiddet"i ele almasın diyemeyiz. Böyle bir olgu zaten var toplumda. Tam tersine bunun açıkça konuşulması daha sağlıklı
 
bi önceki mjımda kullanmış oldugum ÇıYOTTA kelimesi gerçek manada ÇıKOLATA demekdir.
fekat abimin sevimli afaan oglu çikolataya böyle hitap ettiği için pek bi sevdik bu tabiri. dilimize plesenk oldu şu sıralar..

Ayrıca benim yavrucuguma da AFıK diyordu canım ciğerim :)
 
arkadaşlar,ben doktorun verdiği devit'i kullanıyordum,sağlık ocağındaki ebe ACD3 verdi,diğerini bırakıp ona başlamamı söyledi.başlamıştım,cuma günü doktorumuz 'onun şu an sadece d vitaminine ihtiyacı var.' deyip ACD3'ü bırakmamı söyledi.siz ne kullanıyorsunuz?
 
sağolun arkadaşlar evet müdürüm çok iyidir.hamileykende çok idare etti sağolsun.allah iyilerle karşılaştırsın...
 

bizde bugün devit3 ü bıraktık.birkaç gün sonra 6.aya başlayacağız.ama doktorumuz bıraktırdı.minadeks diye bir vitamin
 

evet canım çok şükür.kayınpederim bebeğimi hasta etti gitti.kayınvalidem malesef geliyor hemde 2 aylığına.sorun çok çıkacak ama elden bişey gelmiyor...evet evdeyim.ömür 10 aylık olunca başlayacağım sadece3 saat en fazla olmayacağım yanında.
 

bendede vardı aynı sorunlar ama derya sağolsun beni kendime getirdi.ama eşimin ailesi tam bir kabus.allah yardımcın olsun...
 
kızlar buraya kar yağıyor.çocukken annem ilk karı gördüğünde dilek tut derdi,aklıma geldi dilek tuttum hepimizin adına.allahım kabul eder inşallah...
 
ya hu bu KKAA grubuna benm isteğimi kim onaylıyacak bi el atıverin hadeee
 
Merhaba
Sorunları olan arkadaşlara Allah sabır versin
Şöyle bişey var ki hepmizin sorunları va - kiminin eşleriyle kiminin eşlerinin aileleri ile - aslında sorunum yok diyen hiç kimse yoktur Şu an çok zor bir dnemden geçiyoruz hepimiz - çocuk büyütmek - bir canı dünyaya getirip ondan insan yapmak dünyanın en zor şeyi olsa gerek - ve bu süreçte malesef tüm ağırlık anneye düşüyor - ben hiç bir zaman ağlanmadım ama hakikaten hiç kolay değil çocuk büyütmek - insanın morali bir saati bir saatine uymuyo - mesela ben Ece sütünü içmek istemeyince çok sinirli oluyorum - ona da yasıtmak istemediğim için tüm sinirimi eşime kusuyorum - birşeye sinirlendiğimde hemen kayınvaldem geliyo aklıma - nasıl bebekle hiç ilgilenmiyo nasıl sadece 2-3 günde bir 10 dakka sevmeye geliyo ( alt katımda oturmasına rağmen ) nasıl görümcem üst katımda oturmasına rağmen kapımı 2-3 haftada bir çalıyo , nasıl görümcem okuttuğum mevlüde gelmedi dışarı çıkıp arabasıyla dolaşmayı tercih etti vs vs - moralim iyi olunca bunların hiç biri aklıma gelmez takmam ama biraz bişeye sinirleneyim hepsi film şeridi gibi başlıyo gözümün önünden geçmeye ve herzaman sinirimi eşimden çıkartıyorum - doğru mu - tabiki değil Yani anlatmaya çalıştığım şey şu ki insan boşluğa düşünce istemediği şeyler düşünüyor yapıyor - ama hep derim kış geçsin herşey çok farklı olacak - biraz sabır gerekiyor - asıl marifet herşeyi güzel yoluna sokmak - sabırlı olalım kızlar - hayat kolay değil...
 
kayınvalidem bakıyor ece ye 2 haftadır sabahtan beri sadece 1 biberon yani 125 cc anne sütü almış ya biberonla zor içiyor uykuluyken ancak
kaşıkla kahve fincanıyla da almıyor yaaa ne yapacağım ben kızım için
 
kayraaaaaaa canm ya sen evdesn kaynanan niegelio....EŞıN mudahale edemezmi gelmemesi için hayır normal iinsan olsa gelsin otursun sevsn torununu ama bahsigeçen ssenn kaynananklava:
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…