2013 Şubat Anneleri....

HANGI DOGUMU TERCIH EDERSINIZ

  • normal dogum

    OY: 67 56,8%
  • sezeryanla dogum

    OY: 30 25,4%
  • basarili gectikten sonra farketmez

    OY: 21 17,8%

  • Ankete Katılan
    118
  • Anket Kapalı .
hakkaten haaaaa resmen kova!!!

dimiiii evde var benim böyle bi tane bi de utanmadan altına yazmışlar yok anne rahmi gibiymiş de uzmanlar öneriyomuş da oldu olacak kovaya sokup çıkaralım olsun bitsin


valla bildiğim kadarıyla ikisi aynı şey..farklı olan baston bebek arabaları onlar başta kullanılmıyor...
 
kızlar nasılsınız? bir akıl verin, fikrinizi söyleyiverin... bu güne kadar hep 34. haftada izine ayrılma hakkımız var ya, 37 ye kadar uzatabiliyoruz dr. raporuyla... 37 de bırakırım falan diyordum maddi durumlardan ama şimdi fikrim değişti sanki çok ayakta duramıyorum gözüm almıyor artık, ne bileyim zaten tüp bebekle zar zor ulaştım yavruma... ne diyorsunuz? 34 te zamanı gelince en güzeli ayrılmak mı acaba? zaten öğretmenim ve 37 de dahi ayrılsam 2. dönem tamamen kapanmıyor, nisan mayıs ta okula dönmem gerekiyor... sizce nasıl yapsam.... daha da ağırlaşacağım gibi geliyor bana şimdiden ayaklarım tutmuyor....
 

canım ben çalışmıyorum şu anda o yüzden tavsiye vermem ne kadar doğru bilmiyorum ama bence çok kötü oluyosan kendini de bebişini de zorlama...ama şu da var yanında ailen falan olacak mı? sonuçta eşin şu anda yanında değil ve evde yalnız olman ne kadar mantıklı bilemiyorum çünkü iş de insanı biraz oyalar....
 

normalde 32. haftada ayrılma hakkın başlıyor canım bende 37 haftaya kadar çalışmıştım sürekli adliyede icralara koşturup durdum icra müdürlüklerinde büyük büyük raflardan dosya indiriyordum ilk hamileliğimde kendimi çok hafif hissediyordum ama bunda benimde artık eskisi gibi halim kalmadığını hissediyorum son ay ki ayakların bacakların ayakta kaldınmı şişiyo sürekli oturup dinlenmen lazım uykunu iyi alman lazım yani raporla falan doğum sonrası biraz idare eder izmini uzatırım diyorsan bence kendini zorlama ayrılman doğru olur çocukta etkileniyo son ay benim bebeğim hiç düzgün kilo almamıştı koşturmaktan
 

:):) valla canım ben çalışıyorumm inan çok zor geliyor, hele ütü işi sanki böyle ekstra iş gibi
 

Evet canımm doğru diyorsun bende kucağa alıştırmayın, sallamaya alıştırmayın lafına inanmıyorum. Çünki biraz çocuk yönlendiriyor, çok ağlıyorsa mecburen kucağına alıyorsun emziriyorsun veya sallıyorsun. Çocuk ile alakalı bu, En iyisi sallanan almak bencede ya
 

Baba adayı hamilelik sürecine genelde bu konu hakkında çok romantik hikayelerle dolu olarak başlar. Eşi gecenin köründe çilek istediğinde, yarı pijama yarı eşofman kreasyonuyla sokaklarda dolaşıp 24 saat açık bir market bulacak, ve bayan kasiyerin sempatisini kazanarak yüce görevini yerine getirecektir. Akşamları televizyon karşısında, eli eşinin büyüyen karnında bebeğin tekmelerini sayacak ve erkekse topa hangi ayağıyla vuracağını, kızsa ileride peşinden koşan erkekleri nasıl paralayacağının hayalini kuracaktır. Final anı geldiğinde, beyaz hastane koridorunda bebeğin doğum haberini alacak veya elinde kamerayla bizzat doğum anını başka kimsenin görmeyeceği bir film olarak ölümsüzleştirecektir (Ben çok film hikayesi duydum ama daha o filmi arkadaşlarına seyrettiren biriyle tanışmadım!). Fakat, bilmedikleri ve genelde hamileliğin ortalarında hatta sonlarına doğru öğrendiği bir terim daha vardır: Lohusalık Dönemi.
Bu terimle ilk tanıştığı an, “nolacak lan, o ne ki?” dese de, çok kısa zamanda yakın çevresinde ki babba’lardan olayın gerçek ve bir o kadar da dehşet verici ayrıntılarını öğrenmeye başlayacaktır. ‘Erkeklerin anlattığı’ bu hikayelerde lohusa olmuş kadın, içine çift kişilikli bir kurt adam girmiş, önüne gelen her ‘eleştireni’ yiyen ve ateş püskürten buzdan bir canavar gibidir. Onun karşısına çıkmak bir yana, yan odada bile olmak tehlikelidir. Önceleri bunun her annenin başına geldiğini sanar, ama zamanla, biraz da okuyarak aslında bir çok annenin lohusa olmadığını, olanların ise mutlaka canavarlaşmadığını öğrenir ve rahatlar. Halbuki kurt adamın doğru zaman gelene kadar ağaçların arasında asıl kendisini izlediğinin farkında bile değildir. Doğru zaman, bebeğin ilk viyaklamasıdır. İşte o an, yalnızca yavrusunun dünyaya geldiği an değil, kendisinin lohusalık döneminin başlangıcıdır. Kurt adam iş başındadır…
“Neeeey? Lohusa baba mı?! Yok deve” demeyin. Var. Hem de sayıları her geçen gün artmakta. İpana Diş Kliniğinin 2011′de yapmadığı bir araştırmaya göre, 1981 rakamları baz alındığında lohusa baba oranında hayvan gibi bir artış var. “Peki bu nasıl mümkündür?” sorusuna cevap veremediğim için (tıp bilgim aspirin seviyesinde), ben “Lohusa baba -LB- nedir?” sorusunu cevaplamaya çalışacağım:
LB doğum odasında çocuğunu gördüğünde, dağılmış olan anneden önce ağlamaya başlar. Bebeğin ciğerlerinde ki sıvıyı boşaltan hemşireye dikkatli olması konusunda çemkirir. Ne sokuyordur o hortumu hayvan gibi! Bebek odaya annenin yanına alınınca onu çok rahat tutabildiğini farkettiği an, kayınvalidesine nasıl bebek tutulması konusunda ciddi nutuklar atar: “Anne başı düşüyor, şöyle tutsanız, rahatsız oldu sanki”… Odaya girip çıkan hemşireleri sıkıştırarak 300 soru sorar. Hele ki hemşire “Yarım saat içinde tekrar ölçüm alacağız” gibi bir şey derse, yarım saati bir dakika geçe koridorda o hemşireyi kovalamaya başlar. Anne genelde bitkin ve yatak mahkumu olduğu için hemşireler eğlence olsun diye ilk bez değişimini yaparken “Babası gel öğren” diyerek kurt adamın dişlerini bilerler. Hele ki baba hakkaten işi iyi kıvırırsa ve hemşireden iltifat alırsa, o zaman kayışlar gerilir, çünkü kayınvalideye yeni bir nutuk konusu çıkmıştır: “Anne, siz çok sıktınız, biraz daha gevşek yapmak lazım, nefes alamayacak çocuk”…Hastanede geçen zamanın kalanında doktor ve hemşirelerin her dediğini (abartı durumlarda emzirme hakkında bile) azimle dinleyip kaydeder ve hormonlarıyla bağdaşmayan bu bilgiler onu lohusalık girdabının -ironik olarak- daha da derinlerine sürükler. Tabi ki bu sadece başlangıçtır, macera evde devam eder…
Mikrop bir kere bedene girdi ya, LB, annenin -kendiside bir ana olan- Doğa tarafından bir nevi Robocop gibi, sezgiler ve biyolojik yeteneklerle donatıldığı gerçeğini görmez ve her b.ka burnunu sokmaya devam eder.
Vay efendim sen emziremiyorsun, öyle değil şöyle demişti hemşire…
Bu bebek aç ağzını açtı demin, her saat mi emzirsen?
Bu bebek kusar tabi o kadar yedirirsen iki saatte bir dediler daha 1 saat 50 dakika oldu!
Bu çocuk bu kadar kalın giydirilir mi aşkım ya annene bir şey söyle, millet Afrika’da çocuğu çıplak büyütüyor direnci artsın diye!
Aşkım ben bu bez markasını beğenmedim, ayrıca bu krem de hastanede kullandıklarının aynısı değil…
Ver ben uyutayım sende dalmadıysa, bende hemen uyuyor…
Bu nefis süreç böyle devam eder, ki sonuncusu doruk noktasıdır. Olayları daha da körükleyen bir faktör de yakın çevrenin gaz vermesidir: (Kaynana) Bizim damat harika bakıyor çocuğa, çok takdir ediyoruz; (Yakın arkadaşları) Abi sen bize kötü örnek oluyorsun, seni gördüğünden beri eşim keşke sende onun gibi olsan diyip duruyor… LB bunları duydukça Allah Allah nidalarıyla şaha kalkıp annelik görevlerine daha bir aşk ve ciddiyetle sarılmaktadır. Sanki cennet onun ayaklarının altındadır, bilmez ki cehennem annenin ters tarafıdır, bir gören iflah olmaz. LB’yı özetlemek istersek, ‘memesi olsa emzirirdi’ uygun olacaktır.

Peki hiç mi iyi yanı yoktur LB’nın? Vardır tabi ki. Alt değiştirme, mama yedirme, uyutma, oyalama gibi temel görevleri yerine getirebildiği ve hatta bunların çoğunu anneden daha iyi (!!!) yapabildiği için iş bölümünde büyük rahatlık sağlar. Ama her dönemin bir başı bir de sonu vardır; zamanla Lohusa Baba’da merkezkaç etkisinden kurtulup kendi yörüngesinin çapına döner ve annenin komutası altına girer. Kurt Adam bedenini terkettikten sonra zihninin derinliklerinde inceden bir uluma sesi zaman zaman hala duyulur. Ah bir de memesi olsaydı…
 
Kızlarrrrrrr bu şimdiki bebişlerimin kilosuna göre muhtemel doğacak kilo tahmini yapan siteler varmış. Ama ben cahillikten midir becereksizlikten midir bulamıyorum
 
meltem kız testten sonra lohusa babayı okudum gülmekten gözlerimden yaş geldi hele de 'ne sokuyodur o hortumu hayvan gibi' cümlesinde komple dağıldım yaaa
 

canım bir arkadaşın tecrübesini paylaşayım, o da sezeryan oldu ilk zamanlar gecelik giydi, daha sonra geceliği çıkarttı ve alt üst pjama giydi, koltuğa oturdu ve bebeğini öyle rahat emzirebildi. Tabi koltuğa oturunca birde sezeryan yarası var bacaklarını ayırarak oturmak zorundu, pjama ile rahat etti,bence iki alt üst pjama, bir gecelik yeterlidir diye düşünüyorum. Yanılıyorsam uyarın :9
 
[h=2]SLEEPING WITH THE ENEMY / YASTIĞIMDAKİ DÜŞMAN[/h]Bu yazı 28 Eylül 2012 üzerinde yayımlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerine ekle. 13 Yorum

Gece saat 12:20. Gözlerimin ısrarına dayanamayıp ben de halihazırda yatmış olan karımın ve oğlumun odasına doğru yollanıyorum. Annesinin biricik oğlu uyanmasın diye kapıdan Pembe Panter’in gölgesi gibi süzülüp, en ince ayrıntılarına kadar hesaplanmış bir kareografiyle pijamamı giyiyorum. Tam yatağa giriyorum ki, sevgili karım beni ”Yavaş, yavaaaş” diye karşılıyor. Bu sevimli karşılama içimi ısıtıyor. O sırada oğlan kıpırdanıyor ve ben yatağın üstünde emekler pozisyonda donmuş, nefesimi tutuyorum. Neyse ki uyanmıyor ve ben gevşeyerek uzanıyorum. Rüyam daha başım yastığa gömülürken başlıyor:

Lisedeyiz, yine meydanda sıralar halinde dizilmiş bir törenin başlamasını bekliyoruz. Ben geç kalmışım, o yüzden paniklerken birden üstümde hiçbirşey olmadığını farkediyorum…Çıplağım…LAN??!! Ne? Nasıl?!
Herkes bana mı bakıyor?
Bakmıyor?
Ohh, görmüyorlar >:)
Çıplağım lan >:))
Bi dakka şu tipler bakıyor işte?
Parmakla gösterdi bir tanesi! Serkan koş!!
Aralarından geçmek zorundayııım!!! (DONK) Elimle kapasam mı acaba (DONK) N’oluyo lan? Kim vuruyo (DONK) kafama (DONK)…derken uyanıyorum ve sevgili oğlumu yastığıma uzanmış bana kafa atarken yakalıyorum.
“Lan git” diyemeden biricik oğlunun annesi “Serkan kay biraz da yer aç çocuğa” diyor.
Biraz daha kayıyorum….Oğlum açılan yere yerleşiyor…(DONK) Biraz daha kayıyorum…O da geliyor…ve en sonunda tamamen geri çekilip tüm yastığı üstünde uzunlamasına yatan oğluma bırakıyorum

Bu film tanıdık mı? (Daha çok yastıkla ilgili kısmından bahsediyorum. Rüyada çıplaklıkla ilgili değil. Hayır, rüyada çıplak olmanın anlamını bilmiyorum)
Siz de huzurla uyurken böyle acımasız bir canavar tarafından vahşice bir saldırıya uğruyor musunuz?
Ben 16-45 yaş grubunda ki her erkek gibi çok belgesel seyrettim, ne kanguruda, ne balinada, ne de karincayiyende boyle bir muhabbet gördüm. Yavru babanın yerine göz dikecek, baba da usul usul kaçacak. Doğada kırarlar adamın kalbini. Lakin evde öyle olmuyor işte. Bu olay her gün gecenin bir yarısı tekrarlandığında insan peki ne yapabilirim diye düşünüyor:

KARŞI KOY?
O biraz sıkar işte. Bu seçeneğin riski sen (eşşşek kadar adam) minicik bebeyle tepişirken bebenin uyanmasıdır. Gece uykusundan uyandırılan bir çocuğun kendisi on, uyandırdığın için annesi yirmi kaplan gücündedir. Birinden kaçsan öbürü yer seni. Çiğ çiğ.

SENDE KARININ YASTIĞINI AL?
Riski kesinlikle daha az bir opsiyon. Önce karına kıçım kıçım yaklaşıp, sonra hafifçe yastığıyla temasa geçebilirsin. Kesin olan birşey, azar işiteceğindir. Çok da fifi dersen, en azından başının bir kısmını koyabileceğin bir yastık köşen olur. Hava sıcaksa bir yastıkta iki kafa kocamaktan çok pişebilir, aman dikkat.

BEN DE O ZAMAN GİDER SALONDA YATARIM, BU NE LAN?!
Yok yee. Bunu yapmanın duble riski var: Bir, karın gitmene izin vermez. Oh be, sen rahat rahat takıl salonda, annesi burda zırt pırt uyanan şeye tek başına baksın, yemezler güzelim. İki, anca gidersin. Karın ve çocuğun senin yastık dışında feragat ettiğin tüm arazine sahip çıkarlar. Bana ne, ben salondayım, deme. Çünkü bi daha geri de alamazsın, iyice yayılmaya alışırlar göz kapayıp açıncaya kadar. Ondan sonra hep salonda yatarsın. Ha burdan ne çıkıyor? Salonda rahat uyursan, kaç. Mutlu bir uyku ve baldan tatlı rüyalar seni bir cennet bahçesine dönüşecek olan salonda bekliyorlar. Salonda koltuklar çok modern ve şık (yani son derece rahatsız) diyorsan, o zaman bu opsiyonu zorlama, yatak odasına hiç geri dönemeyebilirsin.

…

Sabah kafam tekmelenerek uyanıyorum “tatlı” uykumdan. Yastıksız yattığım için, birkaç saniye sadece göz kapaklarımı oynatabiliyorum. Derken tekmelerden kaçmak için hafif doğrulup “Boynum çok ağrıyor” diyorum. Karımın karşılığı ise “Serkan salondan Sarp’ın suyunu getirsene” oluyor.

Bu delicesine empatik ortamda mutluluk perileri etrafımda dansederken çökmekte olan deve gibi sesler çıkararak yataktan kalkıp salonda unuttuğumuz suyunu getirmeye gidiyorum oğlumun. Ben odadan çıkarken o da yastığıma uzanmış sırıtarak bakıyor ve “babba? babba gittiii” diyor…

Not: Bu yazı çocukları geceleri uyandığında onları geçici veya kalıcı olarak yataklarına alan anne babaları kapsar. Hiç almıyoruz, veya hiç ihtiyacımız olmadı, uyanmıyor ki diyenler, siz ne yüce ne güzel uykular sürmektesiniz.
 

canım benim ilk doğumum sezeryan oldu ama artık sezeryan yasak olduğu için 8 saat suni sancı yedim sonra normal olmayınca sezeryana aldılar ebe sordu yanın da geçelik varsa giyebilirsin salak kafam yanıma almadım rahat olmaz diye mecburen önlük giydirdiler onun da arkası bağlamalı hiç rahat edemedim sonra dışarı dan geçelik aldık bence hem gecelik doğum öncesi için doğum sonrası için de pijama koymalısın
 

canım 34 değil 32. hafta dolunca yasal olarak doğum iznine çıkıyoruz diye biliyorum. Eğer kendini kötü hissediyorsan bir ay için değmez. Ayrıl, sonra pişman olmaktansaönlemini al. Ama kendini kötü hissetmiyorsan seni zorlamıyor ise ayrılma tabi.
 
Attım onuda gordunmu bende cok guldum yaaa:)

okuduktan sonra gördüm senin de topiğe eklediğini çocuktan sonraki cinsel yaşam da çok hoşmuş keşke başka yazılar da olsaydı ama pek sık yazmıyo heralde...yarın eşime de okutcam çünkü şu anki haliyle bile andırıyo lohusayı
 


anam resim de kendimi gördüm valla şuan biz bu durum dayız benim kız yatağı işkal etti özellikle 5 pozu her gece yaşıyoruz :)) bide eymen bey ablası gibi olursa ay düşünemiyorum
 
Son düzenleme:
annişler napıosunuz ya ben geçmişi okumaya çalışıyorum hala 50
sayfa var okunacak,
meltemcim beşiğini gördüm hayırlı olsun çok güzel
valla benim beşik çantasının içinde toz olur die
şimdiden çıkartmayayım dedim son ayda kurmayı düşünüyorum
şimdiden ortalıkta gezinmesin :)
 
Bu siteyi kullanmak için çerezler gereklidir. Siteyi kullanmaya devam etmek için onları kabul etmelisiniz. Daha Fazlasını Öğren.…