Canım ondan daha kötüsü, hayvana verilen antibiyotik. Benim eşim veteriner aynı zamanda besicilik yapıyorlar. Büyük konuşmak istemiyorum ama, benim gördüğüm kadarıyla hele ki hayvanların serbest otlandığı şu zamanda (hayvan kuru besinden yeşil ota geçince şişkinlik ve gaz yapar. Karın boşluğunun delinmesine ve çok ağır ilaç tüketimine kadar gider iş. ) antibiyotik ve vitamin almayan hayvan yok gibi haliyle bu da direkt süte geçiyor. Bu sütü işlemek de küçük ölçekli (mahalle sütçüsü gibi) hayvancıların vicdanına kalmış çoğu da bu sütü yerel mandıralara verir. Büyük ve kurumsal işletmelerde bu durum daha kontrollü yapılıyor ve pastorizasyon gerçeği var ki sütü sterilize ediyor. Eğer sütün içinde antibiyotik olmadığına güveniyorsan ki, sütü suyu uçana kadar çok iyi kaynat. Kimisi yoğurt mayalama sıcaklığının üzerine çıktığı zaman hemen kapatır altını. Tabiî ne kadar kaynarsa, besin değerini de o kadar kaybediyor. Ben evlendiğimden beri köy sütünden, peynirimi, yogurdumu, yoğurdun kaymağından tereyağımı kendim yaparım ama şu an marketten aldığım yoğurt sütüyle yapıyorum. A101'de poşette, Sek'in de yoğurda süt ismiyle bir sütü var. Tavsiye ederim. Zaten şu an hayvan beslenmesi için tam geçiş mevsimi, süt Hem yağlı hem de az. Üretici listesini 2.5 liradan alıyorken, perakende de 3.5-4 lira/lt aldığım bir süt dışında ben güvenemezdim açıkçası açığa. Endüstriyel ürünleri savunmuyorum yanlış anlaşılmak istemem ama küçük üretici de çok masum değil artık.
Brucella ve listeria'yi hiç saymıyorum tabiî.