selam
Toana soğan kürünün ardından incir kürüne başlayabilirsin yumurtalıklar için faydalı olduğunu düşünüyorum
bende hem kilo vermek ve sağlıklı olmak adına yürüyüşler yapmıştım.
Deniz Bulut Batuya Maşallah Allah nazarlardan korusun, her şeyi yemeye başlamasına sevindimEnes gündüzleri 2-3 kez 30 dk uyuyor çok dakik ve sürekli ilgi oyun masal vs bunlarla uğraşıyorum hala yalnız kalmak istemiyor
Altınyunus senin yakışıklıda emeklemeyle zaman kaybetmeden yürüycek annesi Maşallah oğluşuna.
Enes çok şükür iyi yoğurtlu meyveleri hüpletiyor, birkaç kez çorba girişimimiz oldu ıspanağı hiç sevmedi akşamları uzun uykuya geçmeden önce ne vermeliyim acaba ?
Merye geceleri emerken aynen senin süslü gibi bizimkide. Gündüzleri çok ısrar etmiyor emzirip ayağımda sallıyorum
Tedaviye başlıycak arkadaşlar inşallah hazırlıklarınız sağlıkla devam eder, bebişlerinize en kısa zamanda kavuşursunuz
Denizverdi, Zarpdeniz, Patikler, Maiumut, Cans, Kangurum, Kartopu, Herada, Tayf, Akideciknane, Yağmursesi, Riuse, ( hatırlayamadığım yoktur inşallah) İnşallah sizlerde iyisinizdir herkese sevgiler...
iyi geceler
Merye kızının diş çıkarma durumları nasıl diş çıkarken bebğin uyku düzeni bozuluyor sanırım az önce diğer topikte bu durumu okudum...
kk nün bir çok topiğine giriryor ve yazılanları sessiz sessiz okuyorum.Acaba daha fazla ne öğrenebilirim,çocuk sahibi olmak için neler yapabilirim,en iyi merkezi nasıl bulabilirim .yumurtalık rezervinde azalma topiğine zırt pırt girip çıkıyorum bilgi almak için.Gelsin soğan suyu gitsin incir kürü,üstüne hayıt öğğğğh..yapıyorum içiyorum napiim umut dünyası işte...sonra kendim de 40 yaş üstü olduğum için doooğru 40 yaşında anne olan varmı topiğine.ordan da bir kaç umut topluyorum kendime.Ama en çok buraya takılıyor özellikle de geçmişi okumaya çalışıyorum çünkü burada zafer kazanmış kadınların sayısı öyle çokki.denizverdi,denizbulut,tayf yağmursesi...ve daha nickleri aklımda kalmayan arkadaşların bebeklerine kavuşma öykülerini okuyor onlararın sevincine ortak olurken kendim içinde umutla doluyorum.Sonra tıpkı bu gün olduğu günümdeki gibi hüzünlü oluyorum.tam da tedaviye başlamak üzere dr a gidip ilaçlarımı almak üzereyken drun kist olmuş bekleyelim bu ay demesiyle umutlar dibe vuruyor.ama drcum subatta 43 bitiyor benim bekleyecek zamanım yokki diyorum.Maşallah maşallah genciz üzülme diyor ama sevinemiyorum.Haydi bakalım hoooop yumurta donasyonuyla hamile kalanlar topiğine.okuyorum kendime yakın hissetmeye çalışıyorum ama olmuyor nedense hissedemiyorum kaçıp gelip yine şu an yazmış olduğum topikte buluyorum kendimi.Hayat güzel biliyorum,dışarıda hava da çok güzel bugün ama hiiiç çıkasım yok. içimdeki renkler griye dönüşmeye başladı sanki.Bilmiyorum işte.Renklerimin solmasını istemiyorum.40 yılda bir 41 yaşımda evlendim o da bu bebek sevdası yüzünden haram olacak gibi görünüyor:)))Oysa ben kocamı herşeyden çoook seviyorum hatta kendimden bile...Neyse azıcık saçmaladım arkadaşlar mazur görün...Güzel günlerde yazışmak üzere sevgiyle kalın...
selam
Toana soğan kürünün ardından incir kürüne başlayabilirsin yumurtalıklar için faydalı olduğunu düşünüyorum
bende hem kilo vermek ve sağlıklı olmak adına yürüyüşler yapmıştım.
Deniz Bulut Batuya Maşallah Allah nazarlardan korusun, her şeyi yemeye başlamasına sevindimEnes gündüzleri 2-3 kez 30 dk uyuyor çok dakik ve sürekli ilgi oyun masal vs bunlarla uğraşıyorum hala yalnız kalmak istemiyor
Altınyunus senin yakışıklıda emeklemeyle zaman kaybetmeden yürüycek annesi Maşallah oğluşuna.
Enes çok şükür iyi yoğurtlu meyveleri hüpletiyor, birkaç kez çorba girişimimiz oldu ıspanağı hiç sevmedi akşamları uzun uykuya geçmeden önce ne vermeliyim acaba ?
Merye geceleri emerken aynen senin süslü gibi bizimkide. Gündüzleri çok ısrar etmiyor emzirip ayağımda sallıyorum
Tedaviye başlıycak arkadaşlar inşallah hazırlıklarınız sağlıkla devam eder, bebişlerinize en kısa zamanda kavuşursunuz
Denizverdi, Zarpdeniz, Patikler, Maiumut, Cans, Kangurum, Kartopu, Herada, Tayf, Akideciknane, Yağmursesi, Riuse, ( hatırlayamadığım yoktur inşallah) İnşallah sizlerde iyisinizdir herkese sevgiler...
merye büyüdükçe memeyi daha çok isteyecek. meme olmadan kalkmayacak. diş çıkarma döneminde genelde çok sık uyanıyorlar. meryem devamlı meme isteyecek. hamile hamile başetmek zor bence biran önce mamaya dön memeyi kes.dün kızm bizi çok yordu gece sürekli uyanık tı ve ağlıyrdu ya kucakta uyuyacak y ada meme ağznda olacak çıkarınca hemen uyanıyrdu çok yorgnm iyice dinlenmem lazm anlamadm ne oldu sabahta pek uyumadı şimdi zor bela yatrdım
alkan yaşın için sınırda diyeceğim. panik olma ama 44 bitene kadar elinden geleni yap. hayıt tohumu buğday çimi tabletleri eşinin sperm sayısı iyi değilse e vitamini ve çinko ile destekleyerek tedavi olmadığın aylarda yumurta takibi ve preseed kullanarak denemeye devam et. sigara kullanıyorsanız acil bırakın. sağlıklı beslenmeye cafeini az tüketmeye çalışın. spor yapamıyorsan düzenli yürüyüş yap. yağmursesi bir topik açmıştı nasıl hamile kaldığını yazdığı. onu bul oku. neler yaptığına bak uygulayabildiklerini uygula. eğer her yol kapanırsa yaşın 45 olursa bu yaştan sonra işin mucizeye kalır ama eşin de kabul ederse donör yumurta deneyebilirsiniz. erverdiye bak böyle hissedeceğimi düşünmemiştim yoksa çok daha önce alırdım kızımı diyor. bebek doğduğu gün başlamıyor sevgisi. tabii bir sevgi oluyor ama zaman geçtikçe artıyor. hele 9 aydan sonra tavan yapıyor. annelik doğurmakla olmuyor emekle oluyor.kk nün bir çok topiğine giriryor ve yazılanları sessiz sessiz okuyorum.Acaba daha fazla ne öğrenebilirim,çocuk sahibi olmak için neler yapabilirim,en iyi merkezi nasıl bulabilirim .yumurtalık rezervinde azalma topiğine zırt pırt girip çıkıyorum bilgi almak için.Gelsin soğan suyu gitsin incir kürü,üstüne hayıt öğğğğh..yapıyorum içiyorum napiim umut dünyası işte...sonra kendim de 40 yaş üstü olduğum için doooğru 40 yaşında anne olan varmı topiğine.ordan da bir kaç umut topluyorum kendime.Ama en çok buraya takılıyor özellikle de geçmişi okumaya çalışıyorum çünkü burada zafer kazanmış kadınların sayısı öyle çokki.denizverdi,denizbulut,tayf yağmursesi...ve daha nickleri aklımda kalmayan arkadaşların bebeklerine kavuşma öykülerini okuyor onlararın sevincine ortak olurken kendim içinde umutla doluyorum.Sonra tıpkı bu gün olduğu günümdeki gibi hüzünlü oluyorum.tam da tedaviye başlamak üzere dr a gidip ilaçlarımı almak üzereyken drun kist olmuş bekleyelim bu ay demesiyle umutlar dibe vuruyor.ama drcum subatta 43 bitiyor benim bekleyecek zamanım yokki diyorum.Maşallah maşallah genciz üzülme diyor ama sevinemiyorum.Haydi bakalım hoooop yumurta donasyonuyla hamile kalanlar topiğine.okuyorum kendime yakın hissetmeye çalışıyorum ama olmuyor nedense hissedemiyorum kaçıp gelip yine şu an yazmış olduğum topikte buluyorum kendimi.Hayat güzel biliyorum,dışarıda hava da çok güzel bugün ama hiiiç çıkasım yok. içimdeki renkler griye dönüşmeye başladı sanki.Bilmiyorum işte.Renklerimin solmasını istemiyorum.40 yılda bir 41 yaşımda evlendim o da bu bebek sevdası yüzünden haram olacak gibi görünüyor:)))Oysa ben kocamı herşeyden çoook seviyorum hatta kendimden bile...Neyse azıcık saçmaladım arkadaşlar mazur görün...Güzel günlerde yazışmak üzere sevgiyle kalın...
niye birşeye kızdınız diye gideceksiniz ki? herkesin kendi düşüncesi. ben batu nun resmini tekrar paylaştım mesela.valla ben de meryenin o lafına bozuldum ve belki buraya yazmam diye düşündüm.
Merhaba,
Yaklaşık bir haftadır bu başlık altındaki paylaşımlarınızı okuyorum. Deneyimlerinizden faydalanmak, son zamanlarda giderek bulanıklaşan düşüncelerimi netleştirebilmek için.
Bir hesapladım da, 37 yaşım bitmiş bu yıl. Okuldu, işti, aileydi, arkadaşlardı, oraya buraya koşuşturmaktı derken nasıl geçmiş anlamamışım bunca zaman. Yıllardır doğumgünü kutlamayı da sevmediğimden doğru dürüst hesap etmemişim bazı şeylere çok geç kaldığımı…
Bu yıl tesadüflerle dank ediyor aklıma. Demek farkına varmanın zamanı şimdiymiş diyorum her şeyin bir zamanı olduğuna inandığımdan. Bazı şeyler geç de gelse elde edilen mutlulukta azalma olmuyor. Hayıflanıyor insan en fazla, neden daha önce yaşamadım ki diyerek…Ertelememenin önemi kavranıyor acı da olsa kimi zaman. Zararın neresinden dönülürse kardır hesapları yapılıyor. Yine de çoğu zaman hesaplara uygun gitmiyor işler.Her şerde bir hayır vardır deniyor.
Eşimle uzun yıllar öncesinden tanışıyor olmamıza rağmen 3 yıldır birlikteyiz. Bu birliktelik 1 yıl önce yaptığımız evlilikle aynı evde yürütülmeye başladı. İkimiz de çok seviyoruz çocukları. Ama bir çocuk sahibi olmak, daha doğrusu ikimizin bir çocuk yapmamız konusunda tutarsız düşüncelere sahiptik. Hep dünyaya yeni bir birey getirmek yerine evlat edinmek ya da koruyucu aile olmak gibi düşünceler geliştirip işimize gücümüze koşturmaya devam ettik. Zaman zaman benim “kadınlığım” tutarak, “ama bir tane doğursam mı, sonra pişman olmasak” dediğim zamanlar oldu. Sanki çok kolaymış gibi. Düşününce zor geldi sorumluluk.
Geçenlerde tayf’ın da yazdığı gibi zamanında annelerimize söylediğimiz ''ben mi istedim beni doğurmanı,doğurmasaydın'' sözlerini duyma olasılığıydı saçma da olsa bu sorumluluktan kaçınma sebebimiz. Kendim için, ben istediğim için bambaşka bir hayatı dünyaya getirecek olmak ürkütücü bir gerçeklikti. Ama hormonlarım söz dinlememeye başlamıştı artık. Bilinçaltım bana oyunlar oynamaya başlamıştı bile. Çocukluğunu bildiğim eşimin tombik, esmer, her daim bir yaramazlık peşinde koşan hallerini getirip duruyordu aklıma. Oturup ilkokul günlerimizi anıyorduk birlikte. Çocukluğumdaki o sevimli çocuğa benzeyen bir çocukla ortayaşımda aynı evde yaşasam fena mı olurdu sanki?
Zamanın pek çabuk geçmekte olduğunun ayırtına varmıştım. Planlar yapmaya başladım kendi kendime. Eşimle kararımız çok netti. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüyle görüşüp kimsesiz çocuklardan birini evlat edinecek ya da koruyucu aile olarak başvuruda bulunacaktık. Bu, ikimizin de ayrı ayrı gençlik yıllarımızdan beri istediği bir şeydi. (Geçmiş zaman kipinde yazıyorum ama bu düşüncemizden asla vazgeçmedik, mutlaka bir gün yapacağız bunu) Planım doğrultusunda yaz dönemi sigarayı bıraktıktan sonra aldığım kiloları vererek işe başlayayım düşüncesiyle (az buz değil 20 kilo kadar) diyetlere başladım. Başarı kaydetmeye başlarken kısa bir tatil molası girdi araya.
Tatil dönüşü ha bugün gideyim bir muayene olayım yumurtalıklarımdaki kistler duruyor mu durmuyor mu, ha yarın giderim doktora, önce kime gideyim arkadaşlara sorayım derken ağustos ayında adeti pas geçtiğimi bile fark etmemişim. Zaten son dönemlerde gecikmeli adetler gördüğümden çok da üstünde durmamıştım açıkçası. Dönem dönem yumurtalıklarımda oluşup kendiliğinden yok olan doktorların “normal, olur, geçer” dediği kistlere yordum gecikmeyi. Ta ki, göğüslerimdeki olağandışı şişlik ve ağırlığı hissedip kasıklarımda hafif sancıların adet sancısı dışında bir şey olduğunu anlayana kadar. Gecenin bir yarısı evde son adet tarihimi kaydettiğim ajandayı açtım. Günlerden 24 ağustostu ve ajandada son adet başlangıç tarihim 17 temmuz olarak görünüyordu. Ertesi sabah ilk iş eczaneden bir gebelik testi satın alıp uygulamak oldu. Testin referans çizgisi mavileşirken neredeyse eş zamanlı olarak ikinci çizgi de belirmeye başladı. Sonunda her iki çizgi de ayan beyan karşımda duruyordu ve ben şaşkın, bir o kadar da mutlu hissediyordum kendimi. Bu sefer bayram ertesini mi beklesem, hemen bir doktora gidip muayene mi olsam ikilemi girdi hayatıma. Neyse, çok sabredemeyip 3 gün sonrasına hiç tanımadığım bir doktordan randevu alıp gidip muayene oldum. Muayeneye gittiğim gün de hafif bir lekelenme oldu. Doktorda keseyi gördük. Daha 5 haftalık olduğundan içinde ne olduğunu şimdi göremeyeceğimizi biliyordum. Lekelenme nedeniyle doktor bayram tatilinde yatmamı, riskim olduğunu, bu arada 2 gün arayla beta HCG baktırmamı istedi.
3 günlük sırrımı doktor dönüşü gözyaşları içinde eşimle paylaştım. “hamileyim ama düşük riskim varmış”… Beraber sevinip beraber ağladık. Hiç düşünmediğimiz bir anda tesadüfen olan henüz bu “şey”e. Şey diyorum çünkü alabildiğine belirsizlikti bizim için her şey. Kahreden iki günlük bekleme sonucu tahlil sonucu doktora götürüldü. Son derece mekanik bir şekilde hamilelik devam ediyor cevabı alındı doktordan.. Yine sevinçten ağlayarak eve döndük eşimle birlikte.
Bu arada benim 10 yıl önce 6 haftalık hamileyken yaşadığım bir düşük var. (İkimizin de ikinci evliliği; ilk evliliğimde hiç istemezken nasıl olduğunu anlamadan hamile kalıp birkaç hafta sonra düşük yapmıştım. Herkese erkenden söylediğim için çok pişman olmuştum sonrasında. Zaten yürümeyecek bir evlilik olduğundan bu bebeğin hiç doğmaması her taraf açısından hayırlısı oldu diye düşünürüm geçen yılların verdiği sükunetle.) Çok yakınımız, annem ve kardeşim dışında kimseye söylememeye karar verdik bu nedenle. Bayram boyu yattım, minimum hareket ve dikkatle geçti bayram tatili.
Ve o haftasonu, Pazar sabaha karşı kanamam başladı. Düştü, dedim. Doğumevine acile gittik. (O uzun tatilden sonra başka bir yerde hem de Pazar günü nöbetçi jinekolog olacağını tahmin etmemiştim) Kese bozulmasına rağmen hala ordaydı. Progesteron takviyesiyle o günü geçirip pazartesi başka bir hastaneye gidip yine yeni bir doktorla tanıştık. O gün yoğun hasta programına rağmen acilden gelen hastayı kabul eden doktor, tesadüfen yakın arkadaşlarımdan birinin ısrarla tavsiye ettiği “hiç başkasını aramana gerek yok” dediği doktordu. Gerçekten çok ilgilendi. Progesteron günde 300 mg.dan 600’e çıkarıldı. Kesintisiz yatağa bağlı olarak geçirdiğim devreye başladık. İki günde bir gidip ultrasonla durum kontrolü yapıyorduk.
Doktorumuz, ilk günden itibaren son derece sağduyulu davranarak bize gerçeklerden bahsetti. Kesenin şekli bozulmuştu. İçinde 5-6mm boyutunda bir embriyo vardı. Çok az da olsa kalp atışı denen kıpırtı gözlemlenebiliyordu. Ama normalde 130-140 olması gereken atış, 60-70lerdeydi. Doktor, bu gebeliğin çok büyük bir ihtimalle sonlanacağını, ama kalp atışı gözlemlenmeye devam ettiği süreç boyunca hiçbir işlem yapmayacağını, atış sona ererse sonlandırma yapacağını anlattı. “Sonra da bundan sonrasına bakacağız. Kan tahlillerinizi yapıp bir sorun olup olmadığını inceleyeceğiz. Gerekirse genetik test yürütüp inceleyeceğiz ve bir sonraki gebeliğin sağlıklı olmasını sağlayacağız” dedi, 2 hafta boyunca her gidişimizde. Biraz güçlenmeye başlar gibi oldu kalp atışları sondan bir önceki kontrolde. Doktor şaşkındı, “seninki, senle birlikte direniyor. Devam et” dedi. 4 gün sonra ise kese ve embriyo kıpırtısız, gelişimi son ultrasonla aynı olduğu şekilde duruyordu öylece. Bu süreçte o kadar çok yıkılıp yeniden toplanmıştım ki, “ama ben hiçbir olumsuzluk hissetmiyorum” diye saçmalıyordum ultrasondaki görüntüye bakarak. Radyaloji uzmanının ayrıca yaptığı tarama sonucu bana rahimde diğer bölgelerdeki kan akışı renklendirilerek gösterildi, kese ve civarında ise hiçbir renk yoktu. Gelişi gibi ani oldu gidişi de.. SAT’a göre 9. haftaya gireceğimiz gün ultrasonun belirlemesine göre 17 eylülde 6+3de veda ettik sevincimize..
Sonrası, doktorumuzun gösterdiği özen ve inceliklerle dolu hastaneye günübirlik yatış. Yapılan sonlandırma (kürtaj kelimesini kullanmamasına sevinmiştim dokturun, ben de kullanmıyorum)… Cuma günü kontrolde her şeyin normal olduğunu öğrendik. Kalan parça ya da herhangi bir olağanüstülük yok. Kanamam az az devam ediyor. Doktoruma göre 1 hafta daha sürebilirmiş. Sonrasında adet olacağım ve kurban bayramı sonrası bahsettiği testleri yapmak üzere tekrar görüşeceğiz. Ha, bu arada kilo vermeye gayret edeceğim ki, yeni hamilelikte şekerle, tansiyonla boğuşmayacağız.. Yaklaşık olarak Ocak ayından sonra yeni gebeliği düşünebilirsiniz dedi bir de…
İyi de doğru dürüst düşünmüyorduk ki.. Hani bencillikti, sırf ben istiyorum diye bilinci dışında bir varlığı dünyaya getirmek? Kaybedince mi değer artıyor bazı şeylerin? Bu hissettiklerim de böyle mi? Ya yine olmazsa, çok mu yıkılırım? Yeniden denemeye gücüm var mı ki???
Sorular.. sorular.. sorular.. Kafamda dönüp duruyorlar. Cevap versem de vermesem de; verdiğim cevap mantıklı gelse de gelmese de benimleler..
Sonra oturdum son birkaç yıldır bu başlık altında yazılanları okudum. Çoğunuzla yaşıtız. Çok güzel anlatmışsınız duygularınızı. Sevinçlerinizi, hayalkırıklıklarınızı, sorunlarınızı, ürettiğiniz çözümleri, sitemlerinizi, umutlarınızı biliyorum artık. Siz de beni bilin istedim.
Ve itirafım şu ki; tayf; evet aynen senin söylediğin gibi zaman zaman ''neden anlamsızca bebek istediğimi bilmiyorum'' diyordum.. Ama itiraf edeyim; bencilce gibi görünse de tamamen kendim için bir bebeğim olsun istiyorum ben de… Bir daha denemek için bütün gücümü toplasam o dev beni ve bebeğimi de korur mu?
valla ben de meryenin o lafına bozuldum ve belki buraya yazmam diye düşündüm.
bişiyleri evet herkes görüyo ve benden başka kimse altını çizmiyo sonra muhabet olmuyo burda ille iyileri kötüleri konuşcak değiliz kimse kusursuz değil ama sanal da olsak biz birbirimizi çok iyi anlayan tanıyan insanlarız. yazın o zaman niye yazmıyorsunuz hep ben asabi kabadayı oluyorum çünkü çenemi tutamıyorum duygularımı açıkça yazıyorum. neyse uzatmıyım haklısın bozulmakta ama beni anlamışsındır umarım. çünkü buraya hep mertin resimlerini üçer beşer her daim önce ben koydum. kimsenin nazarından da korkmadım ama nazarımdan korkanın nazarından korkarım arkadaş bilmem anlatabildim mi?
ama alabama canım mert in resimlerini koyduğun dönemde de merye vardı allah korusun birşey olsa olurduben inadına okur okumaz koydum. içimizi ferah tutalım. bu arada güya takip ediyorum ama merye nin nazardan korkuyorum dediğini ben senden okudum. kaçırmışım orayı.
Merhaba,
Yaklaşık bir haftadır bu başlık altındaki paylaşımlarınızı okuyorum. Deneyimlerinizden faydalanmak, son zamanlarda giderek bulanıklaşan düşüncelerimi netleştirebilmek için.
Bir hesapladım da, 37 yaşım bitmiş bu yıl. Okuldu, işti, aileydi, arkadaşlardı, oraya buraya koşuşturmaktı derken nasıl geçmiş anlamamışım bunca zaman. Yıllardır doğumgünü kutlamayı da sevmediğimden doğru dürüst hesap etmemişim bazı şeylere çok geç kaldığımı…
Bu yıl tesadüflerle dank ediyor aklıma. Demek farkına varmanın zamanı şimdiymiş diyorum her şeyin bir zamanı olduğuna inandığımdan. Bazı şeyler geç de gelse elde edilen mutlulukta azalma olmuyor. Hayıflanıyor insan en fazla, neden daha önce yaşamadım ki diyerek…Ertelememenin önemi kavranıyor acı da olsa kimi zaman. Zararın neresinden dönülürse kardır hesapları yapılıyor. Yine de çoğu zaman hesaplara uygun gitmiyor işler.Her şerde bir hayır vardır deniyor.
Eşimle uzun yıllar öncesinden tanışıyor olmamıza rağmen 3 yıldır birlikteyiz. Bu birliktelik 1 yıl önce yaptığımız evlilikle aynı evde yürütülmeye başladı. İkimiz de çok seviyoruz çocukları. Ama bir çocuk sahibi olmak, daha doğrusu ikimizin bir çocuk yapmamız konusunda tutarsız düşüncelere sahiptik. Hep dünyaya yeni bir birey getirmek yerine evlat edinmek ya da koruyucu aile olmak gibi düşünceler geliştirip işimize gücümüze koşturmaya devam ettik. Zaman zaman benim “kadınlığım” tutarak, “ama bir tane doğursam mı, sonra pişman olmasak” dediğim zamanlar oldu. Sanki çok kolaymış gibi. Düşününce zor geldi sorumluluk.
Geçenlerde tayf’ın da yazdığı gibi zamanında annelerimize söylediğimiz ''ben mi istedim beni doğurmanı,doğurmasaydın'' sözlerini duyma olasılığıydı saçma da olsa bu sorumluluktan kaçınma sebebimiz. Kendim için, ben istediğim için bambaşka bir hayatı dünyaya getirecek olmak ürkütücü bir gerçeklikti. Ama hormonlarım söz dinlememeye başlamıştı artık. Bilinçaltım bana oyunlar oynamaya başlamıştı bile. Çocukluğunu bildiğim eşimin tombik, esmer, her daim bir yaramazlık peşinde koşan hallerini getirip duruyordu aklıma. Oturup ilkokul günlerimizi anıyorduk birlikte. Çocukluğumdaki o sevimli çocuğa benzeyen bir çocukla ortayaşımda aynı evde yaşasam fena mı olurdu sanki?
Zamanın pek çabuk geçmekte olduğunun ayırtına varmıştım. Planlar yapmaya başladım kendi kendime. Eşimle kararımız çok netti. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüyle görüşüp kimsesiz çocuklardan birini evlat edinecek ya da koruyucu aile olarak başvuruda bulunacaktık. Bu, ikimizin de ayrı ayrı gençlik yıllarımızdan beri istediği bir şeydi. (Geçmiş zaman kipinde yazıyorum ama bu düşüncemizden asla vazgeçmedik, mutlaka bir gün yapacağız bunu) Planım doğrultusunda yaz dönemi sigarayı bıraktıktan sonra aldığım kiloları vererek işe başlayayım düşüncesiyle (az buz değil 20 kilo kadar) diyetlere başladım. Başarı kaydetmeye başlarken kısa bir tatil molası girdi araya.
Tatil dönüşü ha bugün gideyim bir muayene olayım yumurtalıklarımdaki kistler duruyor mu durmuyor mu, ha yarın giderim doktora, önce kime gideyim arkadaşlara sorayım derken ağustos ayında adeti pas geçtiğimi bile fark etmemişim. Zaten son dönemlerde gecikmeli adetler gördüğümden çok da üstünde durmamıştım açıkçası. Dönem dönem yumurtalıklarımda oluşup kendiliğinden yok olan doktorların “normal, olur, geçer” dediği kistlere yordum gecikmeyi. Ta ki, göğüslerimdeki olağandışı şişlik ve ağırlığı hissedip kasıklarımda hafif sancıların adet sancısı dışında bir şey olduğunu anlayana kadar. Gecenin bir yarısı evde son adet tarihimi kaydettiğim ajandayı açtım. Günlerden 24 ağustostu ve ajandada son adet başlangıç tarihim 17 temmuz olarak görünüyordu. Ertesi sabah ilk iş eczaneden bir gebelik testi satın alıp uygulamak oldu. Testin referans çizgisi mavileşirken neredeyse eş zamanlı olarak ikinci çizgi de belirmeye başladı. Sonunda her iki çizgi de ayan beyan karşımda duruyordu ve ben şaşkın, bir o kadar da mutlu hissediyordum kendimi. Bu sefer bayram ertesini mi beklesem, hemen bir doktora gidip muayene mi olsam ikilemi girdi hayatıma. Neyse, çok sabredemeyip 3 gün sonrasına hiç tanımadığım bir doktordan randevu alıp gidip muayene oldum. Muayeneye gittiğim gün de hafif bir lekelenme oldu. Doktorda keseyi gördük. Daha 5 haftalık olduğundan içinde ne olduğunu şimdi göremeyeceğimizi biliyordum. Lekelenme nedeniyle doktor bayram tatilinde yatmamı, riskim olduğunu, bu arada 2 gün arayla beta HCG baktırmamı istedi.
3 günlük sırrımı doktor dönüşü gözyaşları içinde eşimle paylaştım. “hamileyim ama düşük riskim varmış”… Beraber sevinip beraber ağladık. Hiç düşünmediğimiz bir anda tesadüfen olan henüz bu “şey”e. Şey diyorum çünkü alabildiğine belirsizlikti bizim için her şey. Kahreden iki günlük bekleme sonucu tahlil sonucu doktora götürüldü. Son derece mekanik bir şekilde hamilelik devam ediyor cevabı alındı doktordan.. Yine sevinçten ağlayarak eve döndük eşimle birlikte.
Bu arada benim 10 yıl önce 6 haftalık hamileyken yaşadığım bir düşük var. (İkimizin de ikinci evliliği; ilk evliliğimde hiç istemezken nasıl olduğunu anlamadan hamile kalıp birkaç hafta sonra düşük yapmıştım. Herkese erkenden söylediğim için çok pişman olmuştum sonrasında. Zaten yürümeyecek bir evlilik olduğundan bu bebeğin hiç doğmaması her taraf açısından hayırlısı oldu diye düşünürüm geçen yılların verdiği sükunetle.) Çok yakınımız, annem ve kardeşim dışında kimseye söylememeye karar verdik bu nedenle. Bayram boyu yattım, minimum hareket ve dikkatle geçti bayram tatili.
Ve o haftasonu, Pazar sabaha karşı kanamam başladı. Düştü, dedim. Doğumevine acile gittik. (O uzun tatilden sonra başka bir yerde hem de Pazar günü nöbetçi jinekolog olacağını tahmin etmemiştim) Kese bozulmasına rağmen hala ordaydı. Progesteron takviyesiyle o günü geçirip pazartesi başka bir hastaneye gidip yine yeni bir doktorla tanıştık. O gün yoğun hasta programına rağmen acilden gelen hastayı kabul eden doktor, tesadüfen yakın arkadaşlarımdan birinin ısrarla tavsiye ettiği “hiç başkasını aramana gerek yok” dediği doktordu. Gerçekten çok ilgilendi. Progesteron günde 300 mg.dan 600’e çıkarıldı. Kesintisiz yatağa bağlı olarak geçirdiğim devreye başladık. İki günde bir gidip ultrasonla durum kontrolü yapıyorduk.
Doktorumuz, ilk günden itibaren son derece sağduyulu davranarak bize gerçeklerden bahsetti. Kesenin şekli bozulmuştu. İçinde 5-6mm boyutunda bir embriyo vardı. Çok az da olsa kalp atışı denen kıpırtı gözlemlenebiliyordu. Ama normalde 130-140 olması gereken atış, 60-70lerdeydi. Doktor, bu gebeliğin çok büyük bir ihtimalle sonlanacağını, ama kalp atışı gözlemlenmeye devam ettiği süreç boyunca hiçbir işlem yapmayacağını, atış sona ererse sonlandırma yapacağını anlattı. “Sonra da bundan sonrasına bakacağız. Kan tahlillerinizi yapıp bir sorun olup olmadığını inceleyeceğiz. Gerekirse genetik test yürütüp inceleyeceğiz ve bir sonraki gebeliğin sağlıklı olmasını sağlayacağız” dedi, 2 hafta boyunca her gidişimizde. Biraz güçlenmeye başlar gibi oldu kalp atışları sondan bir önceki kontrolde. Doktor şaşkındı, “seninki, senle birlikte direniyor. Devam et” dedi. 4 gün sonra ise kese ve embriyo kıpırtısız, gelişimi son ultrasonla aynı olduğu şekilde duruyordu öylece. Bu süreçte o kadar çok yıkılıp yeniden toplanmıştım ki, “ama ben hiçbir olumsuzluk hissetmiyorum” diye saçmalıyordum ultrasondaki görüntüye bakarak. Radyaloji uzmanının ayrıca yaptığı tarama sonucu bana rahimde diğer bölgelerdeki kan akışı renklendirilerek gösterildi, kese ve civarında ise hiçbir renk yoktu. Gelişi gibi ani oldu gidişi de.. SAT’a göre 9. haftaya gireceğimiz gün ultrasonun belirlemesine göre 17 eylülde 6+3de veda ettik sevincimize..
Sonrası, doktorumuzun gösterdiği özen ve inceliklerle dolu hastaneye günübirlik yatış. Yapılan sonlandırma (kürtaj kelimesini kullanmamasına sevinmiştim dokturun, ben de kullanmıyorum)… Cuma günü kontrolde her şeyin normal olduğunu öğrendik. Kalan parça ya da herhangi bir olağanüstülük yok. Kanamam az az devam ediyor. Doktoruma göre 1 hafta daha sürebilirmiş. Sonrasında adet olacağım ve kurban bayramı sonrası bahsettiği testleri yapmak üzere tekrar görüşeceğiz. Ha, bu arada kilo vermeye gayret edeceğim ki, yeni hamilelikte şekerle, tansiyonla boğuşmayacağız.. Yaklaşık olarak Ocak ayından sonra yeni gebeliği düşünebilirsiniz dedi bir de…
İyi de doğru dürüst düşünmüyorduk ki.. Hani bencillikti, sırf ben istiyorum diye bilinci dışında bir varlığı dünyaya getirmek? Kaybedince mi değer artıyor bazı şeylerin? Bu hissettiklerim de böyle mi? Ya yine olmazsa, çok mu yıkılırım? Yeniden denemeye gücüm var mı ki???
Sorular.. sorular.. sorular.. Kafamda dönüp duruyorlar. Cevap versem de vermesem de; verdiğim cevap mantıklı gelse de gelmese de benimleler..
Sonra oturdum son birkaç yıldır bu başlık altında yazılanları okudum. Çoğunuzla yaşıtız. Çok güzel anlatmışsınız duygularınızı. Sevinçlerinizi, hayalkırıklıklarınızı, sorunlarınızı, ürettiğiniz çözümleri, sitemlerinizi, umutlarınızı biliyorum artık. Siz de beni bilin istedim.
Ve itirafım şu ki; tayf; evet aynen senin söylediğin gibi zaman zaman ''neden anlamsızca bebek istediğimi bilmiyorum'' diyordum.. Ama itiraf edeyim; bencilce gibi görünse de tamamen kendim için bir bebeğim olsun istiyorum ben de… Bir daha denemek için bütün gücümü toplasam o dev beni ve bebeğimi de korur mu?
avatarımdaki resimde çok beni anlatıyo aaa niye öyle diyosun ben kafayı yemiş bi anne oldum ne iş yapcamı şaşırdım ve hemen bakıcı buldumyoksa tırlatacaktım anacım.. gördün gibi şimdi işdeyim artık herkese laf yetiştirebiliyorum :76:
aferin ben daha önce işe başla demiştim değil mi? evden hiçbirşeye vakit olmuyor. ben de batu nun daha yeni bir rsmini koyayım diyorum vakit yok. hatta işe bile resim getiremedim. özleyince açıp facebook dan bakıyorum. istek üzerine zorlan da olsa oraya biraz ekleyebiliyorum
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?
We use cookies and similar technologies for the following purposes:
Do you accept cookies and these technologies?