Sevgili arkadaşlar,
28 yaşında bir bayanım. Uykum kaçmıştı, sörf yapıyordum ve rastladım bu siteye...
Ne olur anlatacaklarımı iyi dinleyin eğer sokağa çıkmaktan utanıyorsanız kat kat yaşlarınız yüzünden, bacaklarınız birbirine sürtünmekten pişik olduysa, kendi ailenizin yanında bile utana sıkıla yemek yiyorsanız, odanız gizlenmiş yemekler/suçluluklar/utançlar ama yine de hiç durmadan çatlarcasına yemeler cehennemine dönmüşse, sırf pantolonlarınızın fermuarları kapanmıyor diye üstüne uzun, upuzun, çuval misali penyeler tişörtler giydiğiniz halde mağazaya gidip yeni bir pantolon almaya utanıyorsanız isteyeceğiniz bedenin haşmeti yüzünden, hiçbir işe yaramadığı halde karnınızı gün boyu içinize çekmekten müthiş gaz krampları yaşıyorsanız, sizden 10-15 yaş büyük adamlar/kadınlar size abla/teyze diye hitap ediyorsa, makyaj malzemesi alacakken bile utanıyorsanız sanki makyaj yapsan ne olacak? tarzı bakışlardan ve sırf bu yüzden makyaj bile yapmıyorsanız artık, bir erkeğe/kadına değil sahip olmayı ona bakmayı bile yasaklıyorsanız kendinize, dolabınızın gizli köşelerinde duran, bir ayin yapar gibi çıkarıp baktığınız, alırken falancaya alıyorum diye aldığınız küçük beden kıyafetler saklıyorsanız onları birgün giyeceğiniz umuduyla, siz şişmanken içinizde incecik bir kadın/adam yaşıyorsa ve kabullenmek istemiyorsa XXL olmayı, ve yiyorsanız bunlar başınıza her geldiğinde, tıkanıncaya, çatlayıncaya, midenizi değil her yönden aç kalmış ruhunuzu doyurmak isteğiyle yanarcasına yiyorsanız ama doymuyorsa içinizdeki o aç, o zavallı, o hor görülmüş, o gizli gizli ağlayan, o şişmanladıkça kırılganlaşan, ama sanki şişmanladıkça dayanma gücü de artacakmış gibi daha da itilen, dışlanan, paramparça edilen ruh, anlatacaklarımı iyi dinleyin, çünkü bunların hepsini, hepsinden fazlasını yaşadım ben...
Ama bitti, bitirdim... O günleri her anımsadığımda şu anki gibi gözlerim dolsa da, bitirdim artık. Ben tam 42 kilo zayıfladım arkadaşlar. Kolay mıydı? Hayır. Peki çok mu zordu? Yine hayır.
Gerçek anlamda zayıflamaya başladığım güne kadar ki zamanı es geçiyorum, hepiniz bilirsiniz çünkü o malum pazartesiler vs, unutun bunları. Ben bir Çarşamba günü başladım zayıflamaya. Ama öncesi var.
21 mart 2005 gecesi: Internette malum sörflerimi yapıyorum bir elimde çikolatamla, googleda aramalar, anahtar cümlelerim hep aynı: diyet, rejim listeleri, kilo verdim, mucize diyet... Birden farkettim ki şu diyet, rejim sözcükleri sinirimi bozuyor. Okudukça kocaman kocaman ısırıyorum çikolatamı hırsla, sanki gelip onu benden alacak şu diyet denen şey, sanki bir canavar o... Bunu farkedince neden diyet ya? dedim, ben diyet yapmayacağım, ben zayıflayacağım. Bilgisayarı kapattım. Yatağıma uzandım. Düşündükçe nefret ediyorum diyet, rejim sözcüklerinden, nefret ettikçe kaçıyorum, kaçtıkça kovalıyorlar beni, bir kibrit kutusu beyaz peynirler, ince bir dilim kızarmış ekmekler... Normal zamanda pekala kabul edilebilecek bir dilim peynir, bir diyet listesinde yeralınca en iğrenç yiyecekten daha iğrenç görünüyor gözüme. Oysa diyet yapmasam yapmayacağım desem, diyet ve rejim sözcüklerini atıversem kafamdan, kimbilir? Böyle garip düşüncelerle uyuyakalıyorum.
22 mart Salı günü,kızarmış ekmek kokusuyla uyandım,annem mutfakta, her zamanki kahvaltı menümü hazırlamış, bir dilim kızarmış ekmek+1 salatalık+ 1 domates+ bir kibrit kutusu beyaz peynir... şişmanlar bilirler, ailenizdeki herkes bir diyet uzmanıdır, kendince bir diyet uygulatır size mutlaka. Akşamki düşünceler geldi aklıma. Gittim mutfağa ben diyet falan yapmıyorum yeter artık böyle de mutluyum dedim anneme. Sanki yullardır uygulattığı sözümona diyet çok işe yaramış da ben hainlik etmişim gibi kızgın kızgın baktı bana ve ne halin varsa gördedi. Birden o kızarmış ekmek mis gibi koktu bana:) oturdum karnımı doyurdum (kahvaltı sonrası gizli gizli başka şeyler yemek zorunda kalmayacağım için rahattım) ve geçtim tv karşısına. Kumanda elimde, zap yapıyorum, ama aklım başka yerlerde, aklımda diyete dahil etmediğim an mis gibi kokan o kızarmış ekmek, kütür kütür tadını ala ala yediğim o salatalık var, peynir bile hiç bu kadar beyaz olmamış sanki... Tıpkı annemin hiç bu kadar sinirli olmadığı gibi:)) Halbuki bilse onun diyet kahvaltıları sonrası gizlice neler yediğimi, yaptığım bu diyet olmayan kahvaltı için gelip alnımdan öpecek:)) O 22 mart Salısı bana bir şeyler oldu işte, ya da ben bana, ben beynime bir şeyler yaptım ve düşündüm durmadan. Düşündüm. Kendimle konuştum.
-Zayıflayabilirim. Neden olmasın ki? Yapacağım tek şey, yiyeceğim şeyleri bir diyetin veya rejimin değil, zayıflama isteğimin belirlemesi.
-Peki o istek yeterince güçlü mü bende? Hem de dağları devirecek kadar.
-E o halde, derdim ne ki benim? Derdim kendimi bağımlı ve mecbur hissetmem.
-Neye karşı? Bana dayatılanlara karşı, içinde diyet/rejim sözcüğü geçen bütün cümlelere karşı, bir kibrit kutusu beyaz peynirlere karşı
-Yani? Yanisi, beni en çok istediğim şeyi yapabilmekten alıkoyan şey, beni en çok istediğim şeye ulaştıracak yolun başka yerlerden geçtiğini zannetmem...
-Peki nereden geçiyor ki o yol? Benden, kendimden, beynimden, herkesin bildiğinden değil benim bildiğimden. Çünkü bu beden benim. Onun ne istediğini benden daha iyi kim bilebilir, ne hissettiğini, neyin onu acıttığını, neyin cesaretlendirdiğini...
-Zayıflayabilirim o zaman. Evet, tabi ki, neden olmasın ki, neden?
Kendimle konuştum durdum bütün gün ve bütün gece. 23 mart sabahı uyandığımda, ne bir diyete/rejime başlama kararı almıştım, ne de o gün pazartesiydi:)) Basit bir Çarşambaydı işte. Mutfağa gittim, bir portakalı, bir elmayı, bir armutu, bir salatalığı, bir avuç çileği(sanırım hormonluydular ama ne yapayım daha yeni çıkmışlardı ve kıpkırmızıydılar:))) blendıra attım, püre yaptım ve oturup yedim. Kendime sözüm vardı ama, bu bir diyet değildi. Değildi işte!! Sadece akşam yediğim makarna yüzünden doluydu midem ve canım sabah sabah o soğuk meyve püresini çekmişti. O püre yumuşak yumuşak mideme kayarken garip bir huzur duydum arkadaşlar. Ben diyet yapmak için değil, mideme destek olmak için yapıyorum bu hafif kahvaltıyı düşüncesine inanmıştım çünkü.
Kahvaltıda meyve püresini yedikten kısa bir süre sonra midem bir kazındı ki sormayın. Deliricem neredeyse. Ama neden delireyim ki? Ne diyet yapıyorum ne bir şey, niye tutayım ki kendimi? Kalktım usulca, mutfağa gittim, dolabı açtım, gözüme ilk ilişen kapaklı bir kapta etli biber dolması, çok da severim, aldım bir tane öyle elimle, tabiri caizse yuttum. Ben onu çiğnemeye çalışırken ne oldu hatırlamıyorum kapı mı çaldı, telefon mu, annem mi seslendi, araya bir şeyler girdi işte ve midemin bir sonraki kazıntısını duyduğumda öğlen olmuştu! Annem sofra hazırlıyor. Bu arada, ailenizdeki herkes diyet uzmanıdır demiştim ya, aynı zamanda çift kişiliklidir de! Bir yandan mantıları börekleri kızartmaları koyarlar sofraya, bir yandan aman şundan az ye bundan yeme bilmemne. Annem de mevsimin ilk patlıcanından misler gibi kızartma yapmış, üstünde sarmısaklı yoğurt, yanında biber patates köfte domates sosu... Çöktüm bütün haşmetimle masanın başına, annemde yine aynı suçlayıcı bakışlar üzüntüyle karışık, bakma bana öyle anne dedim, diyet falan yapmıyorum, yiyeceğim canım ne istiyorsa banane işin garibi, kendim de inanarak söylüyorum bunu, öyle arka planda yine de az yiyeyim gibi bir düşünce falan yok arkadaşlar, arka plandaki tek düşünce, bir gece önceden düşündüğüm şey: Zayıflayabilirim, yapabilirim! Ama yiyeceğim işte bu kızartmayı çünkü canım çok istiyor... Ve yedim. Tıkabasa. Artık diyet yapmayacağım düşüncesinin keyfiyle, tadına vara vara...
Yaklaşık 1 haftayı böyle geçirdim arkadaşlar. İstediğimi özgürce yiyerek. Bir haftanın sonunda bir duş sonrası tartıya çıktığımda ibre 93. E bir hafta önce de 93tü? E herhalde 93 kalacak, ben diyet/rejim yapmıyorum ki. Tabii ya...
Bir hafta kadar sonra. Nisanın 7si. Gece 12 suları. Dert ortağım yastığıma sarılmış düşünüyorum. Şeytan dürtüyor durup dururken, fırlayıp tartının üstüne çıkıyorum. 91 mi?? Nasıl ama? Ne diyet ne başka bir şey yaptım ben, hatta hayatımda ilk defa diyet yapmadım! Yatağa dönüp geçen haftayı kafamdan geçiriyorum. Farklı olan şey ne? Duramıyorum kalkıp bir sigara yakıyorum ama ellerim titriyor sevinçten, bir şeyler var, bir şeyler var ama ne. Buluyorum sonra ne olduğunu. Başardım, 2 kilo zayıfladım, çünkü nefret ettiğim diyeti kovdum kendi cumhuriyetimden, o diyet ki ne zaman hadi yap benidese arkamdan çivili sopalarla iterdi beni buzdolabona, marketin cips reyonuna, köşedeki nefis dürümler satan büfeye. Çünkü o çok uzaklarda ulaşamayacağım yerde duran bir cansimidi gibiydi,gel bana tutun kurtul boğulmaderdi ve ben ona her ulaşmaya çalıştığımda denizin daha derinine daha derinine batardım. Öğrenmem gereken tek şey çarenin uzaktaki cansimidinde degil kendi kollarımda olduğuydu. Bilinçsizce öğrenmiştim. Sigaram biterken(içtiğim son sigara oldu)geçirdiğim haftanın farkını buldum. Bir hafta boyunca kaybetme korkum olmadan yemek yemiştim. Bu yüzden bilinçsizce değil, doyduğum anı hissederek ve doyduğum an masadan kalkarak yemiştim.
Düşünün arkadaşlar. Diyet yapmaya karar verdiğiniz Pazartesilerin öncelerini düşünün, nasıl yangından mal kaçırır gibi yemek yediğinizi düşünün. Ben çok yaşadım bunu ya siz? Bir keresinde bir pazar günü iki kere kendimi zorlayarak kusmuştum daha çok yiyebilmek için. Doymayan midelerimiz değil içimizdeki o aç ruhtur, kendisinden esirgeneceğini anladığı an daha bir açgözlülükle saldırır normal zamanda belki hiç yemeyeceği şeylere bile. Çünkü beyin ona bak bir daha yiyemeyeceksin bunları sinyalini verir siz farkında olmadan ve o da yer yer yer,ta ki diyet sudan sebeplerle bir sonraki Pazartesiye ertelenene kadar yer.